Kafeden çıktıktan sonra İstanbul’un soğuyan havasındaki sokaklarında yürümeye başladım. Aklımda binlerce şey vardı ve hepsi tek bir şeyle ilgiliydi; Ömer. Rüzgar ve soğuk yüzüme çarparken içimdeki huzursuzluk da heyecan da eş miktarda etkisini gösteriyordu. Bu planı uygularken attığım her adımda daha fazla tehlike hissederken bir yandan da kendimi bu gizemli oyuna çekilirken buluyordum. Hissediyordum; bu oyunun sonunda kaybeden ben olacaktım.
Sonunda eve varmıştım ve içeri girer girmez çantamı bir kenara bırakıp çalışma masama yöneldim. Ömer hakkında her şeyi yazdığım, detaylar içeren defterimi açtım ve bugünü de not aldım. Ömer’in gözlerindeki ifade, ses tonundaki incelikler, kısacası her şey… Ayrıntılı biçimde not defterime yazdım. Bu notları yazarken de bir yandan kendi kendime sorguya girmiştim ‘’Bu işin sonu nereye varacaktı.’’ Ve en önemlisi ‘’Ömer bu oyunu öğrenirse ne olacaktı?’’
Ertesi sabah olduğunda daha dinç, kendinden emin ve toparlanmış bir şekilde uyanmıştım. Aklımda hâlâ plan vardı. Tüm hayatımı etkisi altına almıştı bu plan. Başka hiçbir şey düşünemiyor, kendimi başka bir şeye odaklayamıyordum.
Tam kahvaltı sırasında telefonum çalmaya başladı ve heyecanla telefonu elime aldım. Ömer olmasını o kadar çok istiyordum ki… Ama maalesef yayıneviydi.
Kısa bir görüşme yaptık ve duymak istemeyeceğim o haberi aldım. Satış miktarını tamamlamam için yalnızca 1 ayım vardı. Eğer 1 ay içerisinde istenilen satışı yapmazsam kitapların hepsini benim temin etmem gerekiyordu. Moralim darmaduman olmuştu. Kahvaltı edecek halim kalmadığı için masayı öylece bırakıp çalışma masama geri döndüm.
Ömer’le görüşmem dışında daha fazla bilgi toplamam gerekiyordu. Sosyal medya hesabına ulaştım ve dikkatlice incelemeye başladım. Paylaşımlarını, fotoğraflarını hatta yorumlarını… Hepsini tek tek inceledim. Her bir detay altında onu daha yakından tanımam için bana fırsat tanıyordu. Ancak, her bilgi parçası, Ömer'in ne kadar karmaşık ve derin bir kişilik olduğunu gösteriyordu. Bu beni hem ürkütüyor hem de daha fazla meraklandırıyordu.
O tanışmadan sonra tekrar kafeye gitme cesaretinde bulunamadım. Hatta biraz abartıya kaçtı ve hiç dışarı çıkmadan tüm günlerimi evde araştırma yaparak geçirdim. Ömer öyle bir kişilikti ki her yeni gün bir başka tarafıyla karşılaşıyordum.
Bir akşamüstü, bilgisayarımın ekranında Ömer'in adını arattım ve çıkan makaleleri okumaya başladım. Onun hakkında yazılan her şey, onun ne kadar başarılı bir psikolog olduğunu kanıtlıyordu. Ancak, bu başarıların ardında saklanan bir şeyler olmalıydı. Kimse mükemmel olamazdı. Onun da zaafları, korkuları ve zayıflıkları olmalıydı.
Araştırmalarım sırasında, onun eski bir öğrenci makalesine rastladım. Makalede, Ömer'in psikolojiye nasıl ilgi duyduğunu ve bu yolda hangi zorluklarla karşılaştığını anlatıyordu. Bu makale, onun geçmişine dair önemli ipuçları veriyordu. Onu daha iyi anlamak ve hikayemi derinleştirmek için bu tür bilgilere ihtiyacım vardı.
Makalelerini ve paylaşımlarını incelerken sürekli karşıma çıkan bir isim dikkatimi çekmişti; Selin. Ömer’in eski öğrencisiydi ve beraber birçok yerde çalışmış hatta Selin’in kariyerinde ilerlemesine ve şuan ki mevkiye gelmesinde büyük etkisi olmuştu.
Selin’i araştırmaya başladıkça Ömer ile ilgili başka detaylara da ulaştım ve bunun harika bir fırsat olduğunun farkına vardım. Selin’in sosyal medyasını incelerken artık bir adım atmam gerektiğini fark ettim ama mesaj atamazdım çok dikkat çekerdi bende ilk önce takip edip daha sonra birkaç gönderisini beğendim.
Biraz bekledim ama geri dönüş olmadı. Fazla sabırsız davrandığımın farkındaydım ama zamanım yoktu. Bir makalesinden kesit paylaştığı gönderisine girdim ve yoruma "Makaleniz gerçekten çok ilham vericiydi. Psikoloji dünyasındaki katkılarınız için teşekkürler!" yazdım. İstediğim olmuştu; kısa bir süre sonra Selin geri cevap verdi ve ben dayanamayıp bu sefer mesaj attım.
"Merhaba Selin, yorumuma verdiğiniz yanıt için teşekkür ederim. Psikolojiye olan ilginiz gerçekten ilham verici. Geçmişte ben de psikolojiye merak salmıştım ve şimdi bu konuda daha fazla bilgi edinmek istiyorum. Belki bir kahve içip konuşabiliriz? Bu konular hakkında sizinle sohbet etmek bana çok şey katacaktır."
Mesajım gayet samimi ve sıradan gözüküyordu. Tabii ki yazar olduğum gerçeğini saklamıştım. Bu belirsizlik hoşuma gidiyordu. Kısa bir süre sonra geri cevap geldi ‘’Merhaba Büge, mesajın beni çok mutlu etti teşekkür ederim. Psikoloji hakkında konuşmak her zaman ilgimi çekmiştir ve tabii ki kahve… Bu harika bir ikili, ne zaman buluşabiliriz?’’
Aldığım olumlu ve içten yanıt beni çok mutlu etmiş, heyecanlandırmıştı. Hiç gecikmeden geri cevap yazdım ve yarın için sözleştik. Buluşma yerini bilerek sessiz sakin bir kafe olarak seçmiştim. Aklımı karıştıracak her türlü şeyden uzak olmalıydım.
O gece büyük bir heyecanla uyudum. Avıma gittikçe yaklaşıyordum…