@fatmatoraman
|
Sabahın ilk ışıkları yavaş yavaş gözlerime vurmaya başladığında artık uyanmam gerektiği gerçekliğiyle yüzleştim. Önceden olsa yatakta pinekler saatlerimi harcardım ama bugün içimde bir neşe mutluluk vardı. Bende en iyisinin kalkıp güzel bir kahvaltı yapmak olduğuna karar verdim. Tam kahvaltımı yaptığım sırada telefonum titremeye başladı. Gece sessize almıştım ve şans eseri titrediğini anladım. Ekranda yazan ismi görünce yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. Arayan ondan başkası değildi; Ömer. Telefonu açar açmaz her zaman ki neşesiyle ‘’Günaydın Büge! Umarım rahatsız etmiyorumdur, ne yapıyorsun?’’ dedi. "Ben de işteyim. Akşam saatleri müsait misin? Seninle bir şeyler yemek isterim. Yeni açılan bir restoranda harika bir yer var." diye teklif etti. ŞANS 2. KEZ AYAĞIMA GELMİŞTİ. TABİ Kİ BU FIRSATI KAÇIRAMAZDIM. Sesimdeki heyecanı bastırarak ‘’Olur, tabii’’ dedim. Daha sonra saat belirleyip telefonu kapattık. Beni evin önünden alacaktı ve ben nereye gideceğimizi bilmiyordum. Ömer ile buluşma fikri beni çok heyecanlandırmıştı. Ama aynı zamanda içimde koca bir tedirginlik vardı. Bu oyun,,, Sonu nereye varacaktı? Ömer’i kaybetmek istemiyordum ama yaşadığım bunca şey yüzünden mecburdum. Bu hem de birinin güvenini sömürmekti ve benim isteyeceğim en son şey buydu. Gün içerisinde hep bunu düşündüm. Aklımdan bir an olsun çıkmadı. Hatta plandan vazgeçmeyi bile düşünmüştüm. Çalışma masama oturup notlarıma baktım defterimi kurcaladım. Bu defterde Ömer ile ilgili HER ŞEY vardı ve ben bu oyun bittiğinde satış rekorları kırmasını ümit ettiğim hikayemi yazacaktım. Yani öyle umuyorum… Buluşma saati yaklaşmıştı. Çalışma masamdan ayrılıp odama gittim ve en güzel elbisemi giydim, saçlarımı büyük bir özenle şekillendirdim. Çok hafif bir makyaj yaptım. Zaten hiçbir zaman öyle abartı makyaj yapan biri olmamıştım. Tam makyajım bittiği sırada hem telefonuma mesaj geldi hem de kapının zili çaldı. Gelenin Ömer olduğunu anlamak zor olmadı. Hızlıca kapıya yöneldim ve kapıyı açtığımda gayet şık bir Ömer ile karşılaştım. İlk göz göze geldik, daha sonra beni aşağıdan yukarıya süzdü. ‘’Gerçekten çok güzel görünüyorsun…’’ dedi. Sesinde bir hayranlık mı vardı yoksa ben mi uyduruyordum. Restorana geldiğimizde Ömer tarafından daha önce rezerve edilen tarafa geçtik. Çok şık ve pahalı olduğu belli olan bir restorandı. Benim için bir tık fazlaydı. Garson gelip sipariş almak istediğinde ne isteyeceğimi bilemedim. Ömer de bunu anlamış olacak ki ikimize de ortak bir şeyler söyledi. Ömer biraz düşünceli gözüküyordu, normalde daha konuşkan tarafıyla karşılaşmıştım. Bu durum şuan bana garip geliyordu. Hem konu açmak hem de laf almak amacıyla ‘’Kitap okumakla aran nasıl?’’ diye ortaya laf attım. Gözlerimin içine baktı ve samimi bir şekilde ‘’Çok iyi. Senin?’’ dedi. "Evet, çok severim," dedim. "Sen ne okumayı seviyorsun?" Ömer’in konuşurken gözlerinin nasıl parladığını, sesinin nasıl içten bir hal aldığını fark ettim. Bir anlığına kendimi onun gerçek kişiliğiyle tanışmak isterken buldum. Ama hemen kendimi durdurdum. Unutmamalıydım; bu sadece bir oyun. Sohbet muhabbet ederek ve çok lezzetli yemeklerimizi yedikten sonra kalkmaya karar verdik. Ömer'le vedalaşırken, içimde buruk bir his vardı. Ona olan sempati duygusu, yaptığım oyundan daha güçlü bir hale gelmişti. Bu oyunun beni nerelere sürüklediğini bilmiyordum. Ama artık bir karar vermem gerekiyordu. Bir akşamüstü, kararımı verdim. Ömer'i arayıp ona her şeyi anlatacaktım. |
0% |