@fatmatoraman
|
O sabah beni erken saatte Ömer evime bırakmıştı. Kendimi çok yorgun ve bitkin hissediyorum. Üstelik Ömer ile konuşmak dışında hiçbir şey yapmamıştım. Yine de kelimenin tam anlamıyla ‘’Üstümden tır geçmiş’’ gibi hissediyordum. Eve gelir gelmez hiç üstümü değişmeden kendimi yatağa attım ve uykunu derin kollarına kendimi bıraktım. Kaç saat o şekilde yattım bilmiyorum ama uykuda kalmaya zorlanmaya başlamıştım. Aklımda sadece Ömer ve anlattıkları vardı. Anlaşılan uykuya devam edemeyecektim. Bu yüzden pes edip yataktan kalktım. Üzerime rahat bir şeyler geçirip çalışma masama oturdum ve onunla ilgili tüm notlarımı düzenleyip yeni öğrendiğim bilgileri ekledim. Bunu yaparken hiç yaşamadığım bir duyguyla karşılaştım; vicdan azabı… İçimden bir ses onu kullandığımı söylüyordu ve haklıydı. Ama ben onunla vakit geçirdikçe kendimi ona çekiliyor gibi hissediyordum. BEN NELER DİYORUM BÖYLE? Hemen bu düşünceyi kafamda çöp kutusuna yolladıktan sonra mutfağa geçtim. Karnım acıkmıyordu; uzun zamandır. O yüzden kendime bir kahve yaptım. Kahvemi sakin saki yudumlarken telefonum titredi ve elime aldığımda yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Oydu, arayan; Ömer’den başkası değildi. Bir an bu oyuna son vermeyi, engeli basıp hayatıma kaldığım yerden devam etmeyi düşündüm. Bu büyük iki etken kaçmam engelliyordu. Ben bunları düşünürken telefon hâlâ çalmaktaydı ve ben son anda açıp ‘’Alo’’ demeyi başardım. Benim aksime onun sesi gayet canlı ve içten geliyordu. Bana ‘’Umarım uyandırmadım seni’’ dedikten sonra güldüm ve ‘’ Kahve içip kendime gelmeye çalışıyordum…’’ dedim. O da aynı şekilde bana gülerek cevap verdi. Onunla konuşmayı seviyordum. Yani ‘’daha ne kadar oldu tanıyalı’’ diye düşünebilirsiniz ki; haklısınız. Ama ben bir şey demeden ne demek istediğimi anlıyor, sessizlik içerisinde anlaşıyorduk. Kendimi kaptırıyordum acilen buna son vermeliydim. Uzun bir sessizliğin ardından sonunda konuşan Ömer oldu. ‘’Beraber sahilde yürüyüş yapmaya ne dersin? Hem hava çok güzel hem de ben tüm gün boşum’’ dedi. ‘’İyi o zaman giyin gel kapıda bekliyorum…’’ dediğinde şok olmuş bir halde cama koştum. Gerçekten arabası evin önünde park halindeydi. Hemen hızlıca üstümü giyinip aynada kendime son bakışımı atıp dışarı çıktım. Soğuk hava yüzüme doğru çarpınca bir üşüme gelse de belli etmedim. Arabaya ön koltuğa oturdum ve Ömer’e ‘’Merhaba’’ dedim. Ömer bana baktı ve ‘’Keşke biraz daha kalın giyinseydin, sahil soğuk olur..’’ dedi. Bir şey olmayacağını ve üşümediğimi ikna edince arabayı sahile sürdü. Yol boyunca hiçbir şey konuşmadık. Acaba aramızdaki bu durum bir tek bana mı tuhaf geliyordu, bilemedim. Bunu hiçbir zaman da öğrenemedim… Sahile geldiğimizde arabayı bir yere park etti ve sonra çıkıp yürüyüşe başladık. Hava gerçekten çok soğuktu ama asla belli etmeden yürümeye devam ettim. Sonra konu açmak adına ‘’Ömer sana bir şey sorabilir miyim?’’ dedim. ‘’Bana istediğin her şeyi sorabilirsin, Büge…’’ diye samimi bir şekilde yanıtlayınca bir cesaretle ‘’Bu mesleği seçmendeki en büyük etken neydi?’’ diye sordum. Hiç de uzun sayılmayacak hatta öncede düşünmüşçesine cevap verdi. Belki de bu soruyu daha önce defalarca duymuştu. Yaptığı bu açıklama içten ve samimiydi. Yavaş yavaş konuya girmeli istediğim bilgileri almalıydım. Artık zamanım kalmamıştı ve ben aceleci olamazsam her şeyimi kaybedecektim. Ama bu türlü de Ömer’i kaybedecektim. Sahi ben ne yapacaktım? ‘’Peki bu danışma yaptığın süreçte senin için en unutulmaz an neydi?’’ diye sordum. Bu sefer daha çok düşündü. "Birkaç yıl önceydi," dedi Ömer. "Danışanlarımdan biri, genç bir adam, çok zor bir dönemden geçiyordu. Ailesiyle ciddi problemleri vardı ve bu durum onun hayatını derinden etkiliyordu. Tedavi sürecinde, kendini ifade etme konusunda büyük zorluklar yaşıyordu ve neredeyse tüm umutlarını kaybetmiş gibiydi. Ancak, seanslarımız ilerledikçe, yavaş yavaş içindeki duyguları açmaya başladı. Bu süreçte onu gerçekten dinlediğimi ve anladığımı hissetti." Daha fazla anlatacağı şeyler vardı her halinden belliydi. O yüzden cümlesini kesmedim, yorumda bulunmadım ve devam etmesini bekledim. "Bir gün," diye devam etti Ömer, "danışanım seansımızın ortasında gözleri dolu dolu bana baktı ve dedi ki: 'Ömer Bey, siz olmasaydınız ben burada olmazdım. Bana hayatımı geri verdiniz.' O an, onunla birlikte ben de duygulandım. Çünkü, onun kendini toparlamasına ve yeniden umut bulmasına yardımcı olabilmek benim için büyük bir anlam ifade ediyordu." "Bu gerçekten harika bir hikaye, Ömer. İnsanın hayatına böyle dokunabilmek büyük bir yetenek ve sorumluluk. Seninle bu anılarını paylaşmak, benim için de çok değerli." "Teşekkür ederim, Büge," dedi Ömer samimiyetle. "İnsanlara yardım edebilmek, bana da büyük bir güç ve motivasyon veriyor. Her yeni gün, farklı hayatlara dokunmak için bir fırsat." İşte o an, bir an olsun ona her şeyi anlatmak istedim. O çok yardımsever ve içten biriydi. Belki bana yardım bile ederdi. Ama benim ‘’belki’’lerle ilerleyecek durumum yoktu. |
0% |