10. Bölüm

10.BÖLÜM-ATIŞ.

felaketbiri
felaketbiri

yorum yapmayı unutmayın.

iyi okumalar...

 

Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?

-Hüseyin Nihal Atsız

 

*****

 

Arabadan inerken Demir Afil ve Volkan'da benimle beraber indi."Yarın akşam bizdesin ona göre" dedi Volkan. "Tamam" dedim. "Yarın b-" derken amcamın sesini duymamla arkamı döndüm.

 

"Yeğenim?" dedi amcam elinde ders kitaplarını tutarken.

 

"Amca?" dedim 'senin burada ne işin var' der gibi. Evin önündeydik. Ve amcam ile Demir Afil karşı karşıyaydı.

 

Hazır değildim. Onları şimdi tanıştıramazdım.

 

Amcam, arkamdakileri süzdüğü sırada "Merhaba efendim" diyerek öne çıktı Demir Afil.

 

"Merhaba amca" dedi Volkan.

 

"Merhaba evladım" dedi amcam. Arkada ki korumalara göz attıktan sonra bana döndü. Bir gözünü kırptı 'ne oluyor' der gibi. Omuz silktim. Ceketini ilikleyen Demir Afil'e bir bakış attıktan sonra bana döndü "Bu" dedi başıyla Demir Afil'i işaret ederken. "Bu o mu?"

 

Geçen yaptığımız konuşmayı kastediyordu. Ona birini sevdiğimi söylemiş ancak korktuğumu söylemiştim. Bir şeylerin ters gitmesinden...

 

Herkesin bakışları üzerimdeydi. Hissediyordum.Başımı salladım. Amcam karşısında bir mafya olduğunu bilmiyordu. Umarım amcam benim yüzümden Demir Afil'i vurmaz. Amcam Demir Afil'e doğru adımlayıp yanında durdu. "Arkadakiler senin mi?" diye sordu. Korumaları kastediyordu. Korumaların birkaçı birbirine baktı.

 

Volkan yanıma geldiğinde fısıldayarak "Neden Demir'i gösterdi?" Diye sordu. "Çünkü onun yanında çalışıyorum" dedim. Tamamen yalandı. Sevdiğin bu mu diye sormuştu ben de başımı sallayarak onaylamıştım.

 

"Benim" dedi Demir Afil tedirginlikle. Amcamın ne tepki vereceğini bilmiyordum. Birkaç saniye Demir Afil in gözlerinin içine baktıktan sonra iki kere dostça omzuna vurdu. "Bir kahve ikram edelim" dedi amcam.

 

"Sağ ol amca ama işimiz var başka zaman içeriz" dedi Volkan.

 

Amcam Volkan'a baktıktan sonra tekrar Demir Afil'e döndü. "Ne iş yapıyorsun?"

 

"Ben iş adamıyım" dedi Demir Afil. Amcamın bakışları bana döndüğünde ben ona bakmıyordum. "Aynı yerde mi çalışıyorsunuz" diye sordu. "Evet" dedim bakışlarım yerdeyken.

 

 

"Ne güzel" dedi amcam. Ne yani kızmamış mıydı?

 

"İşler nasıl gidiyor evladım"

 

"İyi gidiyor efendim" dedi.

 

Amcam başını salladı. Demir Afil'e eğilmesini söylediğinde Demir yavaşça eğildi. Amcam Demir' in yanında küçücük kalmıştı. Amcam kulağına ne söyledi bilmiyorum ama Demir Afil önce bir şok geçirdi. Ardından bakışları bana döndü. Ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki "ben anlarım" dedi amcam göğsünü kabartarak.

 

Volkan kendini tutamayıp "Neyi anlarsınız amca?" diye sorduğunda amcam gülmemek için zor duruyordu. Ne söylemişti kulağına?

 

"Adın ne senin evladım?"

 

"Volkan"

 

"Kardeşimisiniz?"

 

"Kuzeniz"

 

"Güzel" deyip gülümsedi. "Kahve içmeye beklerim" dedikten sonra arkasını dönüp eve ilerledi.

 

Az önce ne oldu?

 

Amcam, Demir Afil'e ne söylemişti?

 

Demir Afil'e baktığımda şaşkın bir şekilde amcamın arkasından baktığını gördüm. Yanına giderek koluna dokundum. Bakışları bana döndüğünde duraksadı. Benim yanına geldiğimi daha yeni fark ediyordu. "Amcam ne söyledi?" diye sordum.

 

"Yok bir şey" dedi. inandırıcı gelmemişti. Ama yine de zorlamak istemeyerek birşey sormadım. "Görüşmek dileğiyle" deyip eve doğru yürüdüm.

 

Binanın kapısından içeri girerken "Umarım benim onunla alakalı söylediğim şeyleri açıklamamışsındır amca" diye mırıldandım. Çünkü bunu yüzüne söylemeye cesaretim yoktu.

 

Açık kapıdan içeri girip kapıyı kapattıktan sonra oturma odasına yönelerek amcama baktım. "Amca?" dedim içeriye seslenirken. "Efendim?" dedi. Ses mutfaktan gelmişti. Mutfağa doğru yöneldim. "Ona ne söyledin?"

 

"Senden bahsettim" dedi.

 

"Ne?" dedim.

 

"Onu sevdiğini söylemişimdir belki" dediğinde "Belki?" dedim sorarcasına. Ne demek oluyordu? "Belki" dedi. Söylemiş miydi? "Ya ama amca" diyerek utançla elimi yüzüme kapattım. "Utanma" dedi gülerek. "O da seni seviyor."

 

"Sen nasıl anladın?"

 

"Adam senin gözünün içine bakıyor" dedi. "Herkese baktığı gibi bakmıyor, herkese soğuk ama sana sıcak " Bunu daha önce hiç fark etmemiştim. Öyle miydi?

 

 

 

*****

 

 

Çalan telefonumla elimi komidine atıp alarmı kapattım. Gözlerimi ovuşturarak ayağı kalkıp odamdan çıktım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gidip hızlıca bir şeyler atıştırdım. Dolaptan aldığım ağrı kesiciyi de içtikten sonra odama yöneldim. Boğazım ağrıyordu. Sanırım hasta olacaktım. Dolaptan yeşil renkte olan boğazlı bir kazak ve krem rengi kumaş pantolon alıp giyindim. Saçlarımı açık bırakarak yüzüme hafif bir makyaj yaptım. Kabanımı giyip çantamı ve telefonumu da aldıktan sonra sessizce odamdan çıktım. Amcam ben uyanmadan çoktan gitmişti. Tarih öğretmeni olduğu için erkenden kalkıyordu. Evden çıktıktan sonra merdivenlerden aşağı indim. Kapıyı açtığımda yüzüme vuran soğuk havayla derin bir nefes alıp ardımdan kapıyı kapattım.

 

Hava bugün biraz soğuktu. Kollarımı kendime sararak yavaşça kaldırımda yürümeye başladım. Sokaklar sessizdi. Akşamları eve dönerken top oynayan çocukları görürdüm. Ama sabahın bu erken saatlerinde kimse olmazdı. Yoldan geçen taksiyi çevirip bindim. Bu soğukta yürüyerek gidemezdim. Şirketin yolunu da tarif ettikten sonra arkama yaslanarak akıp giden yolu izledim. Çalan telefonumu çantamdan çıkararak baktım. Demir Afil arıyordu. Sessize aldım. Şirkete az kalmıştı. Gidince yanına uğrardım. Biraz daha gittikten sonra şirketin önünde durdu. Taksiye parasını verip indikten sonra içeri girdim. Asansörün kapısı kapanırken koşarak hemen düğmesine bastım ama geç kalmıştım çoktan yukarı çıkmaya başlamıştı. Diğer asansöre ilerleyerek düğmesine basıp beklemeye başladım. Herkes bilgisayar başında çalışıyordu, bazıları not alıyor bazıları yanında ki arkadaşından yardım alıyordu. Bir şirkette çalışmak kolay değildi. Hergün çeşitli hesaplarda teklif geliyordu. Şirket için en iyisini seçip toplantılar yapılıyordu. Daha yeni çalışmaya başladığım için henüz toplantılara girme fırsatım olmamıştı.

 

Asansör gelince açılması için kartımı bastım. Kapı açıldıktan sonra asansöre binip 16.kata bastım. Aynadan kendime baktım. İyi görünüyordum. Saçlarımı elimle arkama verdiğimde kapı açıldı. Koridorda ilerleyerek kartımı kapıya basılı tuttum. Açıldığında Demir Afil elleri cebinde dışarıya bakıyordu. "Ben geldim"

 

"Hoş geldin" dedi arkasını dönerek.

 

"Beni aramıştın" dedim.

 

"Evet" dedi. "Eda ve Volkan alt katta çalışıyorlar"

 

"Niye?"

 

"Sistemde bir sıkıntı var. Çökmüş olabilir. Bugün halletmemiz gerekiyor." dedi.

 

"Tamam" dedim. Bu işleri biliyordum. Daha önce başka şirketlerde de çalışmıştım. Sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini görmüştüm.

 

"Bir de şirketin hesabında bir sürü mail var onların hepsini dosyaya dökebilir misin?" dedi anlını ovarken.

 

"Tabi ki"

 

"Güzel" dedi.

 

"Görüşürüz" diyerek kartımı kapıya okuttum. Kapı kapanmadan önce duyduğum şey "Görüşelim" deyişiydi. Koridorda ilerleyerek asansörün düğmesine bastım. Gelen asansöre binerek 3.katın tuşuna bastım. Asansör inerken boş boş karşı duvara baktım. Aklıma gelenlerle sırıtmaya başladım. Dün ne yaşanmıştı burada?

 

Açılan kapıyla kendimi toparlayarak ilerledim. "Eda ve Volkan nerede?" Diye sordum masada çalışan kadına. Başıyla ileriyi işaret etti "oradalar" dedi. Anlaşılan herkesin bakışları oradaydı. Teşekkür ettikten gösterdiği yere ilerlemeye başladım. Yan yana farklı masalarda oturuyorlardı. Eda nın yanında ki masanın boş olduğunu düşünerek çantamı masaya bırakıp sandalyeyi çekerek oturdum.

"Merhaba"dedim

 

"Merhaba" dedi. "Bir sürü iş var"

 

"Öyle" dedim. Bugün olduğundan daha yoğundu. Masada ki bilgisayara yönelip açtım. Bize verilen şifreyi girdikten sonra hesaba girdim. Hesaba kısmen girebiliyorduk. Sadece Demir Afil'in görmemizi istediği şeyleri görüyor, okuyorduk. Geri kalan veriler şifreliydi. Şifreyi kırmaya çalıştığımızda hata verip sayfa bizi geri atıyordu. Bana kalırsa bence şirketin hesabında gizli veri yoktu. Demir Afil başka bir hesaba taşımış olmalıydı. Şifre kırılsa bile bilgilerin çalınmasını göze alamazdı. Bu sayede kimin girmeye çalıştığını görüyor olmalıydı.

 

Gelen maillere baktım. Hepsini okuyup başka bir dosyada birleştirip çıkaracaktım. Hepsini halletmek zor olacaktı.

 

 

*****

 

 

Dosyaların fotokobisini çıkartıp masama geri döndüm. Geriye sadece Demir Afil'e verecektim. Ellerimle boynumu ovdum, boynum ağrıyordu. Sabahtan beri bilgisayar başından kalkmamıştım. Mesainin bitmesine daha bir saat vardı. Eda dosya bırakmaya gitmişti. Volkan ise tek başına oturuyor, bilgisayardan bir şeye bakıyordu. Masadan destek alarak dönen sandalyeyle kendimi Volkan ın yanına itekledim. Yerimden kalkmaya üşenmiştim. Ekranda gördüğüm adamlarla kaşlarımı çattım.

 

"Ne yapıyorsun?" Diye sordum.

 

Başını bana çevirmeden yanıtladı. "Oyun oynuyorum" dedi. Göz devirdim. Yapılacak başka bir işi yok muydu?

 

"Ne oyunu bu?" diye sordum.

 

"Teröristleri öldürüyorum" şaşırmamıştım. Bir mafyadan ne beklenirdi?

 

"Terörist?"

 

"Şu yeşiller bizim takım, siyahlar onlar" dedi bilgisayara bakarken. Siyahlı adam onun yakınına gelip bir duvarın arkasında durdu. Başını kaldırıp silahı sıkacakken Volkan onu vurdu. Level bittiğinde ekranda beş tane yıldız altında ise 'Devam et' butonu çıkmıştı. Nefesini verip ekranı kapattı. "Sıkıldım" dedi. "İşin bitti mi?" diye sordu. "Sayılır" dedim. "İyi dedikodu yapabiliriz o zaman" dedi. Neyin dedikodusundan bahsediyordu bu?

 

"Ne dedikodusu?"

 

"Bak"dedi

 

"Neye?"

 

"Şu kız" dedi arkamda olan bir yeri işaret ederken. "Çaktırmadan bak" dedi. Hızla arkamı dönünce kısık sesle küfretti. "Çaktırmadan bak dedim sana" diye homurdandı.

 

Bir sürü çalışan vardı."Hangisi?" dedim ona dönerek.

 

"Turuncu kot ceketli olan" dedi. Tekrar oraya baktığımda gördüm. Yanında ki pembeliye sarılıyordu. "Ne olmuş ona?"

 

"Sevgilisi aldatmış" dedi. "Ne diyorsun?" Diye sordum şaşkınca. "Gerçekten" dedi inandırmak ister gibi. "Şu yeşil giyinen var ya o da bu kıza aşık" dedi. Tekrar oraya baktığımda adam gerçekten kıza içi gidiyormuş gibi bakıyordu. Ağlamasını istemiyordu. "Kızın haberi var mı?" diye sordum bakışlarımı onlardan ayırmazken. "Yok"

 

"Üzüldüm ikisine de" dedim. Kız başkası tarafından sevilmediğine ağlıyor, adam ise kızın başkası için ağlayışına üzülüyordu. Umarım ikisi içinde hayırlısı olurdu.

 

"Ne konuşuyorsunuz fısır fısır" diye sordu Eda sandalyesine oturuken. "Öylesine" dedim. "Ne zaman gideriz?" diye sordu Eda. "Demir gelsin, çıkarız" diye yanıtladı Volkan bileğinde ki saate bakarak.

 

"İşin bitti mi?" diye sordum,

 

"Bitti" dedi derin bir nefes alarak.

 

"Demir geliyor" dedi Volkan. Baktığı yere döndüğümde karşımda Demir Afil geliyordu.

 

"Gidelim mi?" diye sordu.

 

"Gidelim"

 

Volkan ayağa kalkarken "size güzel sürprizlerim var" diyip göz kırptı. Demir Afil göz devirdi. Alışkındı Volkan ın hareketlerine. Diğerleri önden giderken bende kabanımı giyiyordum. Demir Afil ise yanımda beni bekliyordu. Ona baktığımda başını yana yatırarak önden gitmemi işaret etti. Dediğini yaparak önden yürüdüm.

 

Asansöre kartımı okutarak bindim. O da gelince zemin kata bastım. Tuş panelinin önünde duruyordum. İstese bile asansörü durduramazdı. Gülümseyerek ellerini göğsünde birleştirmiş her hareketimi izliyordu. Niye öyle bakıyordu? Başımı önüme eğerek ayak ucuma baktım. Utanıyordum ve halâ bana bakıyordu. Asansör durunca kendimi hızla dışarı attım. Hızlı hızlı yürürken "Acele etmene gerek yok" dedi. Ses tonundan gülümsediğini anlamıştım. Hoşuna gitmişti.

 

"Acele etmiyorum" dedim arkamı dönerek. "Acıktım sadece"

 

"Öyle mi?" diye sordu bir kaşını kaldırarak. İnanmamıştı. Yalan söylemekte iyi değildim.

"Öyle"

 

"Gidelim o zaman"

 

 

*****

 

 

Demir Afil' in mekanına gitmiş, güzel bir yemek yemiştik. Yemekten sonra Volkan 'sizi bir yere götüreceğim' deyip arabaya bindirmiş. Daha sonra bir poligona gelmiştik. Hepimizin eline bir silah verilmiş atış yapacağımızı söylemişti. Demir Afil her ne kadar istemese de onu ikna edebilmiştim. Silahları merak ediyordum. Hiç filmlerde ki gibi değildi. Olduğundan daha ağır bir metaldi. Demir Afil bir köşede sessizce oturmuştu. Eda atış yapmaya çoktan başlamıştı. Bir kurşun daha kağıdı delip geçtiğinde ben sadece bakıyordum. Benim kağıdımda tek bir kurşun bile yoktu. Bu şeyi kullanmayı bilmiyordum.

 

Demir Afil'e döndüm. Beni izliyordu. "Bu şeyi kullanmayı bilmiyorum" dedim üzgün bir sesle. Moralim bozulmuştu. Eda'nın bilmesi normaldi. Sonuçta bu olayların içindeydi. Eda birkez daha sıktığında kurşun yine kağıdı delip geçti. Ağlayacaktım. Ben daha bir tane bile sıkamamışken Eda çoktan kağıt adamı öldürmüştü.

 

Bir el beni karnımdan tutup kendisine çektiğinde başımı çevirdim. Demir Afil'di. Sırtım onun göğsüyle buluştuğunda silah tutan elimi avuç içine aldı. Silahı hedefe doğru tutarak bana döndü. Burun buruna geldik. Bana silah tutmayı öğretecekti. Kalbim hızlandı."Önce hedefine odaklanmalısın" dedi. Bakışlarımı hedefe çevirdim. Bir adam resmi vardı. Onu içinde yuvarlak halkalar ve sayılar vardı. Tam ortasında ise küçük bir halka vardı. Silahın çıkıntılı kısmını işaret ederek "gez" dedi. "Arpacık" diyerek bu sefer namlunun ucunda olan bir noktayı parmağıyla gösterdi. "Eğer hedefi istediğin noktadan vurmak istiyorsan gezi ve arpacığı hedefle aynı hizaya getirmelisin" diyerek silahı biraz daha havaya kaldırdı.

 

"Silahını sıkı ve kendinden uzak tut yoksa yüzüne gelip yaralanabilirsin"

 

"Nişan al" dedi. Silahın ucunu gözümle aynı hizaya getirip tam ortasına hedef aldım.

 

"Vur" dediğinde parmağım tetiği çekti. Hedef tam ortadan vurulduğunda gülümsedim. Vurabilmiştim.

 

"Bir daha" deyince bu sefer kafasına hedef aldım. İkimizin de parmağı tetikteydi. "Vur" deyince tekrar tetiğe bastım. Yine vurmuştum. Başka yerlere hedef alarak üst üste tetiğe bastım. Tekrar, tekrar ve tekrar. Adamı her yerinden vurmuştum. Bu ne işime yarardı bilmiyorum ama silah kullanmayı öğrenmiştim. Silah tutan elini yavaşça benden çekip ayrıldığında üşüdüğümü hissettim. Sıcaklığına alışmıştım.

 

Ona döndüğümde hedef tahtasına bakıyordu. Bana dönerek "İyi iş çıkardın" dedi.

 

"Sayende" dedim. Elini uzattığında elimdeki silahı avucuna bıraktım. "Gidelim mi?" diye sordum. "Gidelim" dedi. Bu yerden sıkılmıştım. Her taraf kapalıydı insanı boğuyordu. Eda bile dışarı çıkmıştı ama ben fark etmemiştim. Dışarı çıktığımda Eda arabanın kaputunda Volkan ise yanında oturuyordu.

 

Onlara doğru ilerlediğimizde bakışları bizi buldu. "Gidelim" dedi Demir Afil. Herkes arabaya bindiğinde korumalarda binmişti. Yüzlerce korumayla geziyorlardı. İnsanlar ne düşünüyordu acaba?

 

 

BÖLÜM SONU

 

Merhaba arkadaşlar.

Nasılsınız?

Eğer yorum yapmadıysanız satır aralarına dönüp yorum yaparsanız çok sevinirim çünkü yorumlarınız beni motive ediyor.

Eğer sosyal medyaya bölüm için alıntı atmak isterseniz atıp beni etiketleyebilirsiniz.

Sosyal medyada kitabımı paylaşırsanız çok mutlu olurum

Instagram: @karanliginhakimi

Takip etmeyi yorum yapmayı ve alttaki yıldıza butonuna basmayı unutmayın!

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle...

 

 

Bölüm : 06.10.2024 08:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...