İyi okumalar...
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
-Atilla İlhan
*****
Bugün şirkete gitmemiştim. Onu çok özlemiştim ama yapmam gereken işler vardı. Artık bir liderdim. Bu işleri yapmaya mecburdum. Şu an uzaktan bir kumarhaneyi inceliyordum. Cevdet Soydan'ın kumarhanesini... Son yaptığı şeyden sonra bir süre kayıplara karışmıştı. Onu aramıştım ama bulduğum şey kendisi değil kumarhanede ki para ve senetlerdi. Para onun için herşeydi. Paralarının benim aldığımı duyunca ki surat ifadesini merak ediyorum. Sinir krizi geçireceği kesindi.
Şarjörlerden ikisini Volkan'a uzattıktan sonra M15'i elime alarak mermisini kontrol ettim. Celal dışarıda ki adamları temizleyip işaret verdiğinde içeri girip alt katı tarayacaktım. Üst kat Volkan'daydı. Piç herif parasını koruması için çok fazla adam tutmuştu. Bugün işimiz biraz zordu. Celal eliyle işaret ettikten sonra hızlanarak önden yürüdüm. Önümde ki cesedin eline tekme atıp silahı ondan uzaklaştırdıktan sonra ağaçların arkasında durdum. Adamlar etrafı sardığında Celal'e başımla işaret ettim. Kapının kilidine sıktıktan sonra önden benim girmemle masada oturan çoğu kişi telaşla ayağı kalkmaya niyetlendi. Ama daha ayağa kalkamadan elimdeki silaha baskı uygulayarak parmağımı bir saniye olsun tetikten çekmedim. Adamların acı dolu iniltisi kulaklarıma doldu ama durmadım. Masada uçuşan kartlar devrilen masalar paralar havalandı ama ben kurşun sıkmaya devam ettim. Silahın mermisi bitince kapıdan dışarıya atıp belimde ki silahı çıkardım. Her şey daha yeni başlıyordu...
Üst katın merdivenlerine yönlediğimde merdivenden çıkan iki adama da üst üste sıktım. Silahımı merdivenlere doğru uzatarak hızlı adımlarla tedbirli bir şekilde çıkmaya başladım. Aşağı inen bir adamıda boğazından vurduğumda merdivenlerden aşağı yuvarlandı.
Üst kata çıktığımda asıl savaş buradaydı. Çünkü paralar üst katta olduğu için adamların çoğu da buradaydı. Kendimi bir salona attığımda burada sadece cesetler vardı. Kafamı dışarı çıkararak sütunun arkasında olan adamı anlından vurdum. Bulunduğumuz yerden çıkıp koridora doğru koşmaya başladım. Orta alanda kurşunların hedefi olmak yerine bir sütunun arkasında durdum. Bana ateş edecekken kafamı geri çektim kurşun saklandığın sütuna girmişti ama bana bir şey olmamıştı.
Volkan'a arkadan yaklaşan birini kafasına hedef alıp sıktım. Yüzüne gelen kanlara bir küfür savurup kızgın gözlerle bana baktı. "Vurmadan önce bana söyle!" dedi kulaklıktan. "Olur, önceden davetiye gönderirim" diye cevap verdim. Onu kurtardım diye bana kızamazdı.
Başını eğip koridoru kontrol ettikten sonra "Temiz" dedi. Koridordan sağa dönerek yerdeki cesetlerin silahlarını onlardan uzaklaştırdım. Kendilerini vurulmuş gibi göstererek arkadan hedef alabilirlerdi. Asansörden inen birini gözünden vurarak öldürdüm. Bugün kimseye acıma yoktu. Biraz daha ilerledikten sonra arkadan bana doğru savrulan kolu bileğinden tutup ters çevirdim, adam acıyla inlerken bir dizimi karın boşluğuna vurdum. Elimi yumruk yaparak suratının tam ortasına vurduktan sonra sert bir şekilde yere ittim. İki adam daha odadan çıkınca cebimden çıkardığım bıçağı önde ki adamın göğsüne sapladım göz bebekleri büyüyüp yere devrilirken diğer adamın ensesinden tuttuğum gibi yüzünü duvara vurdum. Yerden kalkan adamın suratına tekmeyi geçirdikten sonra oradan çıktım. Tekrar koridora çıktığımda artık silah sesleri susmuştu.
Merdivenlerden ilerleyen bir adamı gördüğümde yumruğunu bana savurdu ancak başarılı olamadan bileğini tutup yumruğumu üst üste suratına geçirdim. Yüzüme vurmaya kalktığında bileğinden tuttum ancak elindeki bıçağın ucu yanağımı çizmişti. Karnına vurup öne bükülmesi sağladığımda bir kez daha yüzüne yumruk attım. Bacağından tutup dengesini kaybetmesini sağladığımda merdivenin korkuluklarından aşağı düşmüştü. Koridorda ilerleyip diğer odaya girdiğimde Volkan diğer adama kafayı geçirip yere atmıştı. Etrafta bir sürü ceset vardı. Aralarından geçip kasanın bulunduğu odaya girdim. Kas yerinden sökülmesi çalışılmış ama birkaç kabloyla yine duvara bağlı kalmıştı. Yerde ki bir silahı alarak kasanın kapağına açılana kadar ateş ettim. Mermi bittiğinde silahı yere atarak kasanın kapağına tekme attım tam açılmış değildi ama yerinden sökülmüştü. Kasayı tutup çekerek Volkan'a verdim. Dışarı çıkarak gözlerimle Celal'i aradım. Bizimkilerden pek yara alan yok gibiydi. Etraftaki cesetlerin silahlarını topluyorlardı. Gözlerim onu bulduğunda adamlarla konuşuyordu. Ona doğru yürüdüğümde ceketinin önünü düzeltti. "Yaralı olan var mı?" diye sordum. "Sadece ufak yaralar var ciddi bir durum değil" dedi. Başımı sallayarak ona adamları gösterdim. "Adamların hepsini topla ardından burayı yok et" dedim.
"Emredersiniz."
Cesetlerin üstünden merdivenlerden aşağı indim. Burayı havaya uçurduğumda ki surat ifadesini merak ediyorum. Bunu kaçırmak üzücüydü.
*****
ORKİDE'DEN
Dün sabah Demir Afil'in bir kız kardeşini öğrenmek bana sürpriz olmuştu. Böyle birşeyi beklemiyordum. Dahası bu kadar sıcakkanlı biri olmasını da. Ona kız kardeşinin olduğunu bilmediğimi söylediğimde bana umursamazca cevap vererek kalbimi kırmıştı. Dün yanına gittiğimde odasında yoktu, Volkan'ı da aramış ama bulamamıştım. Telefonları bile kapalıydı. Mafyaydı ve onun da işleri vardı. Ceren'e sorduğumda işleri olduğunu eve gelmediğini söylemişti. Dün akşam biraz endişelenmiş hâlâ gelmemesinden korkmuştum. Gecenin yarısı odada volta atarken Ceren 'Geldi merak etme.' diyerek mesaj atmış endişeme son vermişti. Ona sadece görüldü atmıştım.
Az önce yatağımdan kalkmış hızlıca üstümü giyinerek aşağı inmiştim. Birkaç dakikadır yürüyordum ve yoldan hiç taksi geçmemişti. Keşke amcamın arabasını alsaydım. En azından bu kadar yolu yürümek zorunda kalmazdım. Şu an şirkete değil, mezarlığa gidiyordum. Uzun zamandır gitmemiştim ve onları özlemiştim. Mezarlığın önüne geldiğimde içeri girdim. Burada bir kaç görevli mezarlığı sulamak için gelmişti. Çeşmenin orada kovaları su dolduruyorlardı. Annemin mezarlığına ilerledim. Onları mezarda görmek ve kendini kimsesiz biri gibi hissetmek canımı yakıyordu. Bu tarif edilemez bir histi. Ellerimi açıp dua okuduktan sonra elimi yüzüme sürerek "Amin" dedim.
Annemin mezarlığına birkaç adım atatak babam ile tam ortalarında durdum. Acı dolu bir nefes alarak "Nasıl dayandın?" diye sordum kısık bir sesle. Babam polisti. Özel harekata çalışıyordu. Birilerini korumak için şehit olan birçok asker ve polis vardı. Babam şehit olmamıştı ama yapılan bir kazada annemle beraber şans eseri ölmüştü."Babam görevdeyken elin yüreğinde olup acı içinde nasıl bekleyebilidin?"
Bu çok acı birşeydi. Sevdiğinin ölüm haberini beklemek... Benim kimsem yoktu. Onu şu kısacık bir zaman da kimsem bilmiştim. Ama yoktu. En acı zamanımda yoktu. Onu elim yüreğimde hergün ölüm haberini bekleyebilir miydim? Emin değilim.
*****
Şirketteydim ve o yoktu. Dün bir anda ortadan kaybolmuştu. Neredeydi? Onun odasına girdiğimde karşımda Ceren'i bulmuştum. Bugünlük izinli olduğunu onun yerine şirkete baktığını söylemişti. Ben de bir şey söylemeyerek Eda'nın yanına gitmiştim. Boğazım ağırıyordu. Sesim kısılmıştı. Mevsim değişikliği olduğundan hasta olmuştum. Kendimi iyi hissetmiyordum. Gelen sesle başımı Eda'ya çevirdim.
"Sen iyi misin?" diye sordu.
"Boğazım ağrıyor" dedim. Sesim de kısılmıştı.
"Belli oluyor" dedi. "Sıcak bir şeyler içmek ister misin?" diye sordu. Başımı sallayarak onayladım. İçsem iyi olurdu. "Ben alıp geliyorum" diyerek çıktı. Bilgisayarı kapatıp oturduğum dönen sandalyede yavaşça cama doğru döndüm. Buradan bakınca İstanbul'un sıkışan trafiğini görebiliyordum. İstanbul trafiği kadar benim kalbim de sıkışıktı.
Açılan kapıyla oraya doğru döndüm. Ceren gelmişti. "Eda nerede?" diye sordu. "Aşağı indi" dedim kısık bir sesle. Gelip masamın önünde ki sandalyeye oturdu. Bir kaç dakika sessizce oturduk. "Demir Afil'in bir kardeşi olduğunu bilmiyordum" dedim. Haberlerde bir tek ablasının intihar ettiğini okumuştum. Onun hakkında başka bir şey bilmiyordum.
"Olabilir" dedi. "Yurt dışındaydım"
Eda'nın içeri girmesiyle bakışlarını benden çekti. Eda yönelerek bitki çayını benim masama bırakırken "Teşekkür ederim" dedim. Çayı elimin arasına aldığımda ısınmaya çalışıyordum. "Afiyet olsun" diyerek Ceren'in karşısına oturdu. Ceren "Bir hafta sonra ödül töreni var" dedi. Çayımdan bir yudum alırken "Ne töreni?" diye sordum. "Kazanana yılın en iyi şirketi ödülü verilecek" diyerek açıklama yaptı Eda. "Ve bizim kazanma olasılığımız yüksek" diyerek devam etti.
"Hayırlı olsun" dedim.
"Sağ ol" dedi. Birkaç dakika sessizce oturduk. Sessizliği Cerenin heyecanlı sesi böldü.
"Beraber gezelim mi?" Bunu heyecanla söylemesine güldüm.
"Nereye gidelim?" diye sordu Eda.
"Bilmem. Abim yokken gidip biraz eğlenelim"
"Korumalar?" dedi Eda.
"Atlatırız" dedi umursamazca.
"Abin kızmaz mı?" diye sordum.
"Kızsın" diyerek omuz silkti. "Gelecek misin?"
"Gelirim" dedim. Canım sıkılırsa giderdim.
"O zaman buluşuyoruz" dedi. Mesainin bitmesine az kalmıştı.
"Tamam."
BÖLÜM SONU
Yorum yapmayı unutmayın.
Bir sonra ki bölümde görüşmek dileğiyle...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
23.38k Okunma |
1.56k Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |