Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın
İyi okumalar...
Bir ateş yakacaksa beni kalbimden,
Senin aşkının ateşi yaksın,
Senden gayrı başka bir aşkla kül olursa kalbim,
Bu kalbi istemem, ateşi istemem, koru istemem.
-Fatih Sultan Mehmet
*****
Karanlık çökmek üzereydi. Korumalardan gizlice kaçmıştık. Bir an yakalanacağız diye ödümüz kopuyordu. "Kaybolmayız değil mi?" diye sordum yürürken. Burası pek tekin bir yer değildi. Güven vermiyordu.
"Yok canım ne kaybolması?" dedi Ceren başını bana doğru çevirerek. "Yolu karıştırdık sadece" Bir yandan elinde tuttuğu telefonla yolu aydınlatıyor, bir yanda bana cevap veriyordu. Eda biraz arkada kalmıştı. Durdum arkamı dönerek biraz daha hızlı olmasını işaret ettim.
"Hem geldik sayılır" dedi. Önüme dönüp işaret ettiği yere baktığımda birkaç adım uzağımızda ev gördüm. Zemini çeşitli taşlarla dekore edilmiş bir ahşap evdi. Tam kafa dinlemelik bir yerdi. Şehirden uzak, ormanın içindeydik.
"Hadi içeri girelim" dedi. "Geceleri biraz soğuk olur" Soğuk olması normaldi, dağın başına gelmiştik. Elinde tuttuğu anahtarı çevirerek kapıyı açtı. Kapı gıcırdayarak açıldığında önden Ceren ardından ben girdim. Eda'nın da içeri girmesiyle ardından kapıyı kapattım. Ceren koridorda ilerleyip sola döndü. Burası küçük bir oturma odasıydı. Ön tarafı ormana bakıyordu. İki küçük deri koltuk, şöminenin önünde ise krem rengide olan puflardan vardı. Oturma odasının karşısında yukarıya doğru çıkan bir merdiven vardı. Korkuluklarla ayrılmış bir oda ve yan tarafında dışarıyı gösteren küçük bir pencere vardı. Merdivenin arka tarafında mutfak, mutfağın yan tarafında ise banyo olarak tahmin ettiğim yer vardı. Küçük ama güzeldi.
Eda henüz içinde ne olduğunu bilmediğim siyah poşeti getirip ortada ki sehpaya bıraktı. Merak ettiğim soruyu sordum. "Poşette ki ne?"
Siyah poşetin içinden iki şişe içki ve kocaman poşette çerez çıkardı. "Yok artık" dedim. "Gerçekten mi?"
Burada oturup içki içerek tüm dertlerimizi anlatmayı düşünmüyorduk değil mi?
"Eğleneceğiz sadece" dedi Ceren.
İlk defa içki içmiyordum. Zaten en fazla iki kadeh içerdim. Ne olabilirdi ki?
1 saat sonra
"Eşarbını yan bağlama
Eşarbını yan bağlama
Ben söyle'yim, sen ağlama"
Şu an herşey etrafımda dönüyordu. Elimizde mendil sehpanın etrafında dönerek halay çekiyor, arkada çalan şarkıyı her seferinde değiştirerek oynuyorduk.
"Hele n'olur, n'olur, n'olur?
Hele hele n'olur, n'olur, n'olur?
Yâr, sen benim olsan n'olur?
Gız, sen benim olsan n'olur?"
Eda ile Ceren ortada sırt sırta kıvırırken eğilip bir kadehi daha başıma diktim.
Sarsak adımlarla telefona yönelip alkış çalarak başka şarkıya giriş yaptım.
"Diyarbekir yoluna ley!
Diyarbekir yoluna!
Toydum düştüm toruna ley!
Toydum düştüm toruna!"
Şarkının en can alıcı kısmında bu sefer hep beraber bağırarak söylemeye başladık
"Bu sevdalar boşuna ley!
Bu sevdalar boşuna!
Delalım!
Delalım!"
Oynarken bu sefer başka şarkıya giriş yaptı.
"Ağam olasan Ömer
Paşam olasan Ömer
Yetim kalasın Ömer
Benim olasan Ömer"
Şarkı sustuğunda onlar oynamaya devam ediyordu.Kendimi koltuğa attığımda bu sefer başka şarkıyı söylüyordum.
"Muratgil'in damından atlayamadım
Muratgil'in damından atlayamadım
Paralarım döküldü toplayamadım
O yâre mektup yazdım yollayamadım"
Bu sefer daha içli bir şekilde devam ettim.
"Vurmayın arkadaşlar ben yaralıyam
El alem al giymiş ben karalıyam"
Masada ki çerez tabağına uzanarak bir avuç alıp ağzıma attım. Şişeyi elime alarak kendime bir kadeh daha doldurdum. İlk şişe çoktan bitmiş, ikinci şişede çok az kalmıştı.
Ceren bana dönerek gülerek bir şey söylüyordu ama ne söylediğini anlamıyordum. Sebepsizce bende gülüyordum. Sahiden ben niye gülüyorum?
"Ne?" dedim.
"Ben odadayım" dedi biraz daha bağırarak. Anlamış gibi yaparak "tamam" dedim. O yukarı çıkarken Eda yere uzanmış bir şeye gülüyordu. "Neye gülüyorsun?" diye sorduğumda elinde tuttuğu telefonunu havaya kaldırdı. Telefona uzandığımda bağırma sesleri daha net geliyordu.
"Amına koyayım bana Ömer'i bulun" diye bağırıyordu birisi. Bu duruma bende kahkaha attım "Bana onları bulun" dedi. "Hepinizi kurşuna dizerim lan nasıl kaybedersiniz?"
"Ver o telefonu bana" dedi başka bir ses. Bu iki ses bir yerden tanıdık geliyordu. "Alo!" dedi ses. Eda ile ikimiz yerde gülmeye devam ediyorduk. Eda konuşamayacağına göre telefonu yerden aldım. "Alo?" dedim kahkahaların arasında. "Ömer kim!?" dedi arkadaki bağırırken. Niye bağırıyordu bu?
"Murat?" dedim. "Eda bak Murat bizi arıyor" diyerek telefonu ona uzattım. "Lan ne Murat'ı?!" diye bağırdı. Sinirlendiği belliydi. "Kim var yanınızda?!" dedi. Telefonu suratına kapattım. Niye bağırıyordu? Onun yüzünden kulaklarım ağrımıştı. Telefon tekrar çalarken reddettip kapattım. Artık çalmazdı. Başım şişmişti. Uyumak istiyordum.
*****
Yazardan
Kapı baskın yapar gibi büyük bir gürültü ile açıldığında Orkide yerinde sıçradı. Demir Afil çok sinirliydi. Ömer olacak şerefsizi kurşuna dizmeye kararlıydı. Sinirle içeriye daldığında görmeyi beklemediği bir manzara ile karşılaşmıştı. Eda sırtı koltuğa yaslanmış bir şekilde oturuyor, Orkide ise koltukta başı omzuna eğik bir şekilde gözlerini aralamış ona bakıyordu. Sehpada boş iki şişe içki ve yerlere dağılmış çerez paketi ve birkaç şey vardı.
Güldü Orkide. "Eda kalk" dedi oturduğu yerden Eda'yı ayağıyla dürterken. "Bak Ömer gelmiş" dedi. Volkan da ardından içeriye girdiğinde "Murat'ta gelmiş" dedi şaşkınlıkla. Elini kaldırarak onları saymaya başladı. Hepsinden üçer tane vardı. "Niye bunlar çoğalıyor?" diye sordu. Dirseğini koltuğa yaslayarak elini çenesine koydu. "Üçüz müsünüz?"
"Siz içtiniz mi?" diye sordu Volkan. Eda ve Derin'in içmesi beklediği bir şeydi ama Orkide'nin de içmesini beklemiyordu. Bu söylediğine güldü Orkide. Neye güldüğünü bilmiyordu ama içinden hep gülmek geliyordu. "Bilmem" dedi dudaklarını büzerek. "Sanırım içtik"
Volkan odanın içine doğru bir adım atarak Demir Afil'e döndü. İkisini işaret ederken "Bunlarda kafa uçmuş" dedi. Orkide tavana bakarak "Uçmuş mu?" diye sordu. "Nerede?"
Demir Afil sertçe anlını ovdu. Burada ne Ömer vardı, ne de Murat. Sinirliydi. "Ceren nerede?" diye sordu. Odada yoktu. "Orada" dedi Orkide korkulukları işaret edip gülerken. "Ömer?" diye sordu. Ömer demesindi. Sinirleri bozuluyordu. Başını iki yana sallayarak sinir bozukluğu ile güldü. Volkan "O Ömer değil" dedi. "Adı Demir, hatırlamıyor musun?" Diye sordu.
Orkide ona kafa karışıklığı ile baktı. "Demir mi?" diye sordu. "Afil olan Demir mi?" diye sordu tatlı tatlı gülümseyerek. Volkan bu söylediğine büyük bir kahkaha attı.
"Evet" dedi. "Afil olan Demir"
"Ben onunla konuşmuyorum" dedi Orkide. Demir bakışlarını yavaşça ona doğru döndüğünde dolu gözleri ile karşılaştı. "Yine mi küstün?" diye sordu Volkan bıkkınlıkla. "Balkondan aşağı mı atılmak istiyorsun?"
"Kuş gibi mi?" diye sordu Orkide. "Uçacak mıyım?"
Volkan "hatlar yine karıştı" dedi. Elini düşünür gibi yapıp çenesin koyduğunda aklına iyi bir fikir gelmiş gibi sinsice gülümseyerek Demir Afil'e döndü. Oysa ki o Orkide'ye bakmakla meşguldü. "Orkide?" dedi. Orkide bakışlarını yerden çekip Volkan'a çevirdiğinde "Afil diye bir adam var biliyor musun?" diye sordu. "Biliyorum" dedi. Volkan hatırladığına sevinerek tehlikeli bir şeklide gülümsedi.Demir Afil'de bakışlarını ona çevirdiğinde aklından hiç olmayacak şeyler geçiyordu. Hayır bunu yapamazdı. Böyle bir şeyi duymak istemiyordu. Ama Volkan "Onu seviyor musun?" diye sordu.
Demir Afil 'hayır' cevabını duymak istemediğinden hızlıca arkasını döndü. Yukarı çıkıp Ceren'e bakacaktı. "Evet" dedi Orkide. "Seviyorum" Demir Afil'in adımı havada kaldı. Durdu. Seviyor muydu? Kollarını iki yana açarak "Bu kadar seviyorum" dedi. "Kocaman"
Ayakları resmen yere çivilendi. Derince yutkunarak başını arkaya doğru çevirdi. Orkide ne söylediğini bilmiyordu. Sarhoştu. "Gerçekten..." dedi. Bu söylediğine inanmak istiyor gibiydi. "Seviyor musun?"
"Ya sen anlamıyor musun?!" diye birden yükseldi Orkide. "Seviyorum dedim niye soruyorsunuz?!" diye bağırdı. Demir ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Bir şey söylemek için ağzını açtı ama ne söyleyeceğini bilmiyormuş gibi dudaklarını birbirine bastırdı. "Ama o beni seviyor mu bilmiyorum" diye mırıldandı. Bu ihtimal canını acıtıyordu. Sevmeme ihtimali... Bir imkansızı sevdiğini düşünürdü, ancak imkansız değildi. Sadece o bunu bilmiyordu.
Demir Afil başıyla yerde yatan Eda'yı işaret etti. "Onu yukarıya götür" dedi. Yüzünde derin bir gülümseme vardı. Volkan arkasını dönerek yere eğilip yavaşça Eda'yı kucağına aldı. "İyi geceler" dedikten sonra yukarıya çıkan merdivenlere yöneldi.
Demir Afil ilerleyip sehpada ki şişeleri bir köşeye çekip tam karşısına oturdu. "Afil'de seni seviyor" dedi. Orkide şu an kafası yerinde olmadığı için Demir ile Afil'i farklı kişiler zannediyordu. Uykusu daha ağır bastığından bulanık görüyordu.
"Gerçekten mi Ömer?" diye sordu. Demir Afil'in gülümsemesi hızla solarken "Bana Ömer demeyi kes!" diye sinirle konuştu. "Her kimse beni onunla karıştırmayı bırak!"
"Sen Ömer değil misin?" diye sordu şaşkınlıkla. Bunu daha yeni fark ediyormuş gibiydi. Gözlerini biraz daha araladığında görünüşü netleşti. Demir Afil karşısında oturmuştu. Saçları dağınık, üstünde ki gömleğin ilk birkaç düğmesi açıktı. "Afil?" diye sordu şaşkınlıkla. "Senin burada ne işin var?"
Demir Afil onun bu tatlılığına güldü. Gerçekten çok tatlıydı. Sorusuna cevap vermedi. Ayağa kalkarak onu kucağına aldı. Uykusu geliyordu. Bunu kayan gözlerinden fark etmişti.
Orkide yerden yüksekte olduğunu görünce kıkırdadı "Bak uçuyorum" dedi kollarını açarak.
"Uçmuyorsun" dedi Demir Afil. Kendisini uçuyorum diye balkondan atmasa iyiydi. "Kucağıma aldım seni"
Yanağında ki yarayı fark edince duraksadı. Yanağında minik bir çizik vardı. Orkide elini uzatıp yaranın olduğu yere dokundu. "Acıyor mu?" diye sordu. "Pek değil" dedi. Sızladığını biliyordu. Yeni olmuş olmalıydı. Yüzünü yavaşça ona yaklaştırarak dudaklarını yaranın olduğu yere bastırdı. Demir Afil olduğu yerde kaskatı kesildi. Vücudu ısınmış, soluğu kesilmişti. İçini anlamsız bir dürtü kaplamıştı. Büyük ihtimal yarın sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamayacaktı. Orkide dudaklarını yavaşça yanağından çekip yüzünü boyun giritisine gömdü. Gözleri kapanıyordu, uyku yavaş yavaş onu ele geçiriyordu. Elini Demir Afil'in göğsüne bastırarak "Senin de mi kalbin koşuya çıktı?" Diye sordu. Sonra bu söylediğine kıkırdadı. Daha sonra birşeyler mırıldandı ama duyamadı. Gözleri tamamen kapanınca onu göğsüne daha sıkı bastırıp merdivenleri çıktı.
Ceren pencerenin alt tarafındaki yer yatağında, yanında Eda onun yanında ise Volkan yatıyordu. Kalan iki yastık boştu. Orkide'yi de yavaş bir şekilde yatağa uzattıktan sonra dudaklarını alnına bastırarak öptü. Koltuğun üstünde ki pikelerin birini ona örterek, ayakkabılarını çıkardı. Onun yanına uzanarak güzel yüzünü izlemeye daldı.
BÖLÜM SONU
Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız?
Bölümü beğendiniz mi? Yorumlara yazın.
Bir sonra ki bölümde görüşmek dileğiyle...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
23.38k Okunma |
1.56k Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |