Yeni Üyelik
7.
Bölüm

2.BÖLÜM-DERİN DÜŞÜNCELER.

@felaketbiri

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

İyi okumalar...

 

Çalışma masamda saatlerdir oturmuş günlük ayırdığım matematik testlerini çözüyordum ve yaklaşık yarım saattir önümde duran soruyla cebelleşiyordum. Cevabı bir türlü çıkmıyordu. En sonunda silip tekrardan işlem yaptığımda sonuç çıktı. İşaretleyip bu testi de bitirdiğimde derin bir nefes alarak arkama yaslandım. Sonunda...

 

Artık tek bir işim kalmıştı. Cevapları kontrol ettikten sonra programım bitiyordu. Kalemliğimden fosfor sarısı olan kalemimi büyük bir hevesle alıp kontrol etmeye başladım. Herşey gayet iyi gidiyordu. Ta ki son soruya kadar. Evet yarım saattir uğraştığım sorunun cevabı yanlış çıkmıştı. Elimde ki kalemi yavaşça masaya bıraktım. Derin bir nefes verdim. Test kitabını parçalamamak için zor tutuyordum kendimi. Neredeyse yarım saat o soruyla uğraşmıştım ve cevabı yanlış çıkmıştı. Soruya ayırdığım zamana iki tane test daha çözebilirdim. Burnumu çekerek sandalyeden kalkıp yatağıma ilerledim. Yanlış çıktı diye ağlamak üzereydim. Yazılılar da yaklaşıyordu zaten.

 

Derin derin nefesler vererek sakinleşmeye çalıştım. Gözlüklerimi çıkarıp komidine koydum ve uyumaya çalıştım.

 

***

 

Sabah çok erken saatte uyanmıştım. Okul olmasına rağmen bir türlü uyuyamamış, yatakta sürekli dönüp durmuştum. En sonunda ayağa kalkarak çantamdan kitabımı almış, okumaya başlamıştım. Gece geç saate kitap okumak gibisi yoktu. Hele ki annenizden gizliyse... Bazen gece geç saate kadar annem fark etmeden kitap okurdum. Beni kontrol etmeye geldiğinde ise uyumadığımı görünce çok kızardı. Ama yazılı haftası yaklaştığından bunu yapmaya son vermiştim.

 

Kahvaltımı yapmış, durağa doğru yürüyordum. İki sene önce Şanlıurfa'ya babamın işleri dolayısıyla gelmiş okula kayıt olmuştum. Okulumu ve sınıfımı seviyordum. Hepsi çok iyi ve güzel insanlardı. Durağa gelmiştim. Ama oturma yerleri doluydu. Her zaman ki teyzeler oturmuş mahalle hakkında dedikodu yapıyorlardı. Onlara dedikodu konusu vermek istemeyerek biraz uzakta kaldım. Neyse ki birkaç dakika içinde otobüs gelmişti. Öğrencilerin çoğu birbirinin üstüne binip içeriye girmeye çalıştıklarında geride durmayı tercih etmiştim. Ne gerek vardı itişmeye, herkes için yer vardı. Teyzelere öncelik vererek onların binmesini bekledim ve en son ben bindim. Kartımı okutup içeriye doğru adım attığımda yer kalmadığını gördüm. Boş yere geçerek üst demirde ki askılıklara tutundum. Bugünü ayakta geçirecektim sanırım.

 

Otobüs biraz ilerleyip başka duraklardan yolcu aldıktan sonra okula doğru yol aldık. Uykum geliyordu. Dün gece yeterince uyuyamamıştım. Dün akşam uyumadan önce çok yorgundum ama şimdi daha yorgundum. Uykudayken beni dövmüşlerdi sanki. Bıraksalar koltukların birine oturup uyurdum. Uykumun açılması için başımı arka tarafta kalan cama çevirdim. Yolu izlersem belki uykum gelmezdi.

 

Camda gördüğüm şeyle gözlerim açtım. Gözlüklerim yanımda yoktu. Ben yanlış mı görüyordum? Bu o motorcuydu, yine buradaydı. Belki evi buralardaydı veya o da okula geliyordu. Yüzünü görmeden kesin bir şey söyleyemezdim. Aradığı şeyi bulamamış gibi başını iki yana sallayarak gaza yüklendi. Bakışlarım onu takip ederken otobüsü geçip gitti. Kimi arıyordu?

 

Otobüs okulun birkaç adım ilerisinde durduğunda ilk inen ben oldum. Herkes okula doğru ilerlerken etrafıma bakındım. Az önce geçmişti, buralarda olmalıydı. Gözlerim okulun gerisinde bir ağacı bulduğunda onu gördüm. İşte oradaydı. Motoru ağacın önüne bıraktı. Kaskını çıkarıp güvenliğe emanet ettikten sonra okula doğru ilerlemeye başladı.

 

Uzaktan gördüğüm kadarıyla kumraldı. Kask taktığından saçları dağılmış birkaç tutamı anlına dökülmüştü. Bu onu daha çekici kılıyordu. Sert çehresi ve dağınık saçlarıyla kesinlikle çok yakışıklıydı. Arkasını dönüp okula doğru yürüdüğünden göz rengini görmemiştim. Oysa gözlerini ne çok merak etmiştim. Onun peşinden bende yürümeye başladım. Bir dakika, o bizim okula mı gidiyordu? Daha önce onu hiç görmemiştim. Sanki yüzünü görmüştüm de tanıyacaktım.

 

Bileğimdeki saate baktım, dersin başlamasına daha 15 dakika vardı. Onu takip edebilirdim. Arkasından çaktırmadan yürüdüm. Sanki okula gelmek istemiyormuş gibi ağır ağır yürüyordu. Merdivenlerden çıkmaya başladığında asansörün yanında ki duvara saklandım. Kameralar beni görüyordu, umarım müdür odasında değildir. Merdivenleri çıktıktan sonra ikinci katın koridorunun sonunda durdu ve 11/A sınıfına girdi. Ne yani o da mı sayısal okuyordu? Hem de bizim okulda? Buna şaşırmıştım. Genelde pek tenefüslere çıkmazdım, çıktığım zamanda ya lavaboya yada kantine giderdim. Beni şaşırtan şey sayısal sınıfında -yani bizimle aynı grupta- olmasıydı. Koridorda dikkat çekmek istemeyerek üst kata çıktım. Bizim sınıf üst kattaydı. Merdivenleri hızla çıktım. Günlerden pazartesi olduğundan herkes baygındı. Telefonumu kutuya koyduktan sonra Sena'nın yanına geçtim.

 

"Günaydın" dedi. "Yorgun gibisin"

 

"Öyle" dedim sıraya otururken. "Uyuyamadım pek"

 

"Neden?"

 

"Sınavlar..." dedim. Gerçekten sınavlardan doğru düzgün uyuyamıyordum. Buna o çocuğun da katkısı vardı. Aklım onda kalmıştı nedense.

 

"Hiç sorma bende öyleyim" dedi itiraf ederken. "Çok çalışıyorum ama eksik geliyor birşeyler."

 

"Bende de öyle"

 

"Neyse ki tatile az kaldı"

 

"Evet"

 

 

 

Ufuk hoca elinde matematik kitabıyla içeri girerken herkes ayağa kalktı. "Günaydın gençler,oturabilirsiniz" dedi hızlıca. Sınav olduğumuzu biliyordu.Yerimize oturduğumuz da dosyasının içinden çıkardığı kağıtları hızlı hızlı dağıtmaya başladı. "Arkadaşlar sorular açık ve net, hepinize başarılar." dedi. Sınav kağıdını önüme bıraktığında sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Kendimi hazır hissetmiyordum ama yapacak birşey yoktu. Toplam 10 soruydu ve hepsi klasikti.

 

Sınav genel olarak güzel geçmişti. Korktuğum gibi olmamış neredeyse hepsini doldurmuştum. Sınav kağıdını hocaya uzattığımda kağıdının işlem dolu olduğunu görünce gülümsedi. Sıra sonuçların açıklanmasını beklemekti. Zil çalınca tenefüse çıkmak yerine sırama oturarak din kültürüne çalıştım. Bence din kültürünü çalışmaya gerek yoktu, zaten sorular genel olarak yoruma dayalıydı. Ama yine de deftere yazdığımız kavramları kısa bir tekrar ettim. Sınav iki ders sonra olduğu için hoca sınav kağıtlarını okurken bizim ders çalışmamıza izin vermişti. Bugünün güzel geçeceğini umuyordum.

 

 

***

 

 

Sonunda bugünün sınavları bitmiş, rahat bir nefes alabilmiştik. Hoca tahtaya yazı yazıp bir şeyler anlatırken çalan kapıyla herkesin bakışları oraya döndü. Müdür yardımcısının içeri girerek "Hocam dersinizi böldüğüm için kusura bakmayın" diyerek sınıfa adımladı. "Size üç tane öğrenci getirdim" dedi. "Sınıflar karıştırıldığından buraya geldiler" Hocanın onları çağırması ile bakışlar kapıya döndü. Önden sarışın bir kız girdi, daha sonra esmer bir çocuk. Son olarak... Bu o motorcuydu. Bu sınıfa mı gelmişti?

 

Karanlıklar aydınlığa nasıl çıkıyorsa, güneşli günler de nasıl kararabiliyorsa kader de bizimle oyun oynuyordu. Bu kesinlikle kaderin bize oyunuydu. Motorcu çocuğun bakışları ok gibi beni bulduğunda yutkundum. Beni tanımış olmalıydı. Geçen gün otobüste beni gördüğünde de böyle bakmıştı. "Geçin çocuklar, bundan sonra yeni sınıfınız artık burası" dedi müdür yardımcısı. Ardından "iyi dersler" diyerek sınıftan çıktı.

 

Fizik hocası bir an motorcu çocuğu görünce gözleri ışıldadı sanki. "Hoşgeldin Enes" dedi Mustafa Hoca. Demek adı Enes'ti. Enes bakışlarını benden zar zor çekip hocaya baktı. "Hoşbulduk hocam" dedi.

 

Tekrar göz göze geldiğimizde bakışlarımı önüme indirdim. Hocada onlara boş yerlere geçmelerini söylemişti. Kuzey'in yani boş olduğundan -ve tahminen bana yakın oturmak istediğinden- yan tarafımızda ki sıranın arkasına oturdu. Sarışın olan kız gidip Leyla'nın arkasına oturduğunda kısa bir an ona bakmıştım. Esmer olan çocuk da Poyraz'ın yanı boş olduğundan oraya geçmişti. Hoca dersi anlatmaya başladığında bu konuyu bildiğimden parmak kaldırmıştım, bununla birlikte o da kaldırmıştı. Ona sadece göz ucuyla kaçamak bir bakış atıp önüme döndüm. Umarım görmemiştir.

 

 

***

 

 

Ders bittiği gibi Ayaz hızla arkasını döndü. Gülmemek için yanklarının içini ısırıyordu. "Pabucun dama atıldı Rüya" dedi. Oflayarak başımı ovdum. Derste ne mi olmuştu? Hoca Enes'e söz hakkı vererek konunun devamını onun getirmesini istemişti. Çocuk resmen zeka küpüydü. Geldiği gibi pabucum dama atılmıştı. "Üzülme canım ne olacak?" dedi Sena bir elini omzuma koyarken. "İyi anlaşırsınız, hem o da senin gibi çalışkan"

 

Derste şaşkınlıktan tek bir kelime dahi edememiştim. Dersi sadece Mustafa Hoca ile Enes işlemiş gibiydi. Masanın üstünde ki suyumu alıp içtiğimde, içtiğim su ile boğazım serinledi. Gerçekten su gibisi yoktu. İyi gelmişti. Sınıfa şöyle bir göz attığımda Poyraz yanında ki çocuğa tuhaf bakışlar atıyordu. Bizim yanımıza geldiğinde ise hızla Ayaz'ın yanında durdu.

 

"Ne oldu?" diye sordu Ayaz merakla.

 

"Bu çocuğu hiç anlamıyorum" dedi yine şaşkın bakışlar atarken. "Derste bir sürü espri yaptım ama hiç birine gülmedi"

 

"Çok ayıp etmiş" dedi Ayaz, Sena ile beraber kahkahalara boğulurken. Ben ise sadece gülümsemiştim.

 

"Anlamıyorsunuz, taş olsa gülmekten çatlardı" dedi. "Ama çocukta mimik oynamadı"

 

"Dert etme, alışırsın" dedi Ayaz ayağa kalkarken. "Gel biz seninle bahçeye çıkalım." Onlar dışarı çıkarken Poyraz hâla yakınmakla meşguldü. Derin bir nefes verirken Sena onlara bakıp "Kuzey ile iyi anlaşmış gibiler" dedi.

Kısa bir an yan tarafımda ki sıraya kaçamak bir bakış attığımda Kuzey ile konuşuyorlardı. Poyraz'ın aksine iyi anlaşmış gibilerdi.

 

"Öyle" dedim.Eski sınıfından buraya gelmişti ve hızla buraya uyum sağlamış gibiydi. Onun adına seviniyordum.

 

BÖLÜM SONU

Merhaba canım okurlarım. Nasılsınız?

Enes'i sevdiniz mi? sjsjsjsjsjsjsjsj

Bölüm sonu yorumlarınızı yazın.

Bir sonra ki bölümde görüşmek dileğiyle...

 

Loading...
0%