@feniryazar
|
◦•●◉✿ Her kitabın bir sonu vardır. Kalem bitti diye o hikaye yarın kalmaz. ✿◉●•◦
•♬•♫•. .•♫•♬••♬•♫•.
Her son yeni bir başlangıcın habercisidir. Her bir adım bir sonrakine hazırlıktır. Ayağa kalkmak için düşmemiz gerekir. Dizlerimiz, ellerimiz defalarca kana bulanır. Bir adım daha atmak için sonra ayağa kalkarsın. Tökezlersin bazen o yolda. Duymak istemesiğin sözler duyarsın, sağır olmak istersin. Sen ileriye adım atmaya çalıştıkça seslerini daha da yüksek duyarsın. Sonra o adımı atarsın. Ve ardından gelenleri. İsimlerinin yüksek sesle okunması ile kendisine geldi. Yavaşça ayağa kalkıp mahkeme salonuna girdi. Mahkeme salonunda hava yoğun ve gergindi. Çisem, avukatıyla birlikte oturmuş, elindeki belgeleri sıkıca tutuyordu. Okan, birkaç metre ötede, başı eğik bir şekilde bekliyordu. Hakim, kürsüdeki yerini alarak dosyaları incelemeye başladı. "Duruşmayı başlatıyorum," dedi hakim. "Davacı Çisem ve davalı Okan, boşanma davası için buradayız." Çisem'in avukatı ayağa kalkarak, "Sayın hakim, müvekkilim Çisem, eşinin sadakatsizliği ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma talep etmektedir," dedi. Çisem'in gözlerinde kararlılık ve üzüntü vardı. Bu anı beklemiş, yaşadığı acının sona ermesini ummuştu. Hakim, Okan'a dönerek, "Sayın Okan, bu iddialar hakkında ne söylemek istersiniz?" diye sordu. Okan, derin bir nefes alarak, "Sayın hakim, yaptığım hatanın farkındayım ve bunun için çok pişmanım. Ancak evliliğimizi kurtarmak için elimden geleni yapmak istiyorum," dedi. Çisem, bu sözleri duyunca derin bir iç çekti. "Okan, bu duruma gelmemizin tek sorumlusu sensin. Sana tekrar güvenemem," dedi. Sesi titriyordu ama gözlerinde kararlı bir ifade vardı. Hakim, iki tarafı dinledikten sonra, "Bu evlilik birliğinin devam edip edemeyeceğine karar vermek için, yaşanan olayları ve tanıkları dinleyeceğiz," dedi. Çisem'in avukatı, Çisem'in yaşadıklarını ve Okan'ın sadakatsizliğini detaylarıyla anlattı. Çisem, her bir ayrıntıyı dinlerken, gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. Hakim, Çisem'e dönerek, "Sayın Çisem, yaşadıklarınız gerçekten üzücü. Bu evliliğin devam etmesini istemediğinize emin misiniz?" diye sordu. Çisem, başını sallayarak, "Evet, sayın hakim. Bu evlilikte artık huzur bulamıyorum," dedi. Okan, son bir umutla, "Çisem, lütfen bir şans daha ver. Çocuklarımız için bu evliliği kurtaralım," dedi. Çisem, Okan'a bakarak, "Okan, çocuklarımız için en iyisi, huzurlu bir ortamda büyümeleri. Bu evlilik onlara sadece acı ve huzursuzluk getiriyor," dedi.
Hakim, tarafların beyanlarını dinledikten sonra, "Davayı sonuçlandırıyorum. Boşanma talebi kabul edilmiştir, çocuklarının ortak velayeti babadan alınıp anneye verilmiştir." dedi. Bu sözler, Çisem için bir sonun ve aynı zamanda yeni bir başlangıcın habercisiydi.
Çisem, derin bir nefes alarak, avukatına teşekkür etti ve mahkeme salonundan çıkarken başını dik tuttu. Okan ise yaşadığı pişmanlık ve acının ağırlığıyla, mahkeme salonunda tek başına kaldı. Bu an, hayatlarında bir dönüm noktasıydı ve her ikisi de bundan sonra yollarına farklı yönlerde devam edeceklerdi.
Saatler önce girdiğim bir savaşın sonucunu tartışıyordu kırk kat yabancı olan o insanlar. Evimin, önünde duran araba ile derin bir nefes aldım. Arabanın durması ile herkesin sesi kesilmiş olacak olanı bekliyorlardı. Belki sözlü belki fiziki bir tartışma. Etrafta ki bizi izleyen insanlara bakıp sadece, "İçeride konuşalım. " diyerek bahçeye adım attım. Ardımdan gelen adım sesleri ile eve girip hızlıca salona geçtim. Ona dönmem ile özür dilemesi bir oldu.
Neyin özürü diye soramadım. Hangi birini özürle kapatmaya çalıştığını da hiç merak etmiyordum. Özüne karşılık sadece gideceğimizi söyledim. Bilmeye hakkı vardı. Kızımız için. "Nereye gideceksiniz? Ya da söyleme, biliyorum kızımız için söylersin ama deme. Yeni bir hayat kurmak istiyorsun farkındayım. Kızımız için ne zaman için arasan gelirim. Ama eğer dersen ki kızım senin gibi babayı hak etmiyor onu da anlarım." Komik geldi dedikleri bugün mahkemede annesi ile yaşanan olaylardan sonra. Gülme isteğimi sakınmadım. Belki de o anki sinirimi attım. Bilemiyorum. "Bugünden sonra şu özürün de bu sözlerin de o kadar samimiyetsiz geliyor ki.. Ne o annen ne de sen şu saatten sonra görmek istemiyorum. Seni kızımdan saklamayacağım ama kendi kararını ileride kendi verecek. Ben sana gel demem bu saatten sonra." Bu zamana kadar olan tüm çirkinliklerini susarak kapattı. Elimde ki anahtarı ona uzattım. Mahkeme sürecinde her şeyi ayarladığım için direk gidecektim.
"Bu evi sen almıştın istemiyorum. Çıkarken diğer anahtarları da bırakacağım. Yarın gelir ne yapacak isen yaparsın. İster o kadınları getir ister gayrı meşhur çocuğuna babalık yap burada." Gözlerinde oluşan kırgınlık haftalardır benim gözlerimde yansıyordu. O umursamamıştı bende umursamadım. "Annemin sözlerinden dolayı ise.. " O yılan kadına inat burayı almak vardı. "Hayır sizin hiç bir şeyinizi istemiyorum." Diyerek üst katın merdivenlerine yöneldim. Kızımın kısık gelen ağlama sesinini duymuştum. Üç yaşına girmesine günler kalmiş olsa da ben gelmeden o yataktan asla inmiyordu Bu üç aylık süreçte en çok yıpranan Zümrüt olmuştu. Merdivenleri dikkatli bir şekilde çıkıp kızımın odasına girdim. 'Ane' diyerek bana sarılması ile derin bir nefes aldım. Buradan gider gitmez piskolojik destek için araştırma yapmam lazımdı. "Anne gitsin. Sesini duydum yine seni ağlatacak gitsin. " Kızımın serzenişleri içimi dağlıyordu. Ben babasına değil kendi aptalığıma ağlıyordum oysaki. Onca zaman anlamayışıma ağlıyordum. "Boncuk gözlüm ben baban yüzünden değil ama ağladın için bende ağlarım." Ufacık elleri ile gözünü silip "ağlamıyorum ki artık sen geldin" Demesi ile kucağıma alıp öpmeye başladım. Bunca şeyin arasında bir de onu ihmal ettiğimi düşünsün istemiyordum. "Anne yeni evimize ne zaman gideceğiz? Hem benim odamı yaptık ama kardeşiminkini yapmadık hemen gidelim o yüzden. " Sunduğu bahane ile gülümsedim. Çalan telefonumla Zümrüt'ü koltuğun üzerine bırakıp ayağa kalktım.
Zeliha abla yazısını görmemle direk açtım. "Çisem kızım istediğim gibi ev ter temiz oldu. Eşyaları da ayarladım. Boncuk gözlüyü de alıp istediğin zaman gelebilirsin artık. " Demesi ile Zümrüt'e döndüm.
"Biz de birazdan çıkarız akşam olmadan orada oluruz. " Dememle yemek yapayım ben o zaman diyerek kapatmıştı. Zeliha abla, Zümrüt'ün doğumundan sonra bizimle çalışmaya başlanmıştı.
Zeliha abla ile tanışıklığım ta çocukluğuma dayanıyordu. Emekli olunca iş aradığını duyunca bende kalmasını teklif etmiştim. Bunu kabul edemeyecsğini söyleyince bu sefer iş teklifi yapmıştım. Böylece bizimle çalışmaya başlamıştı.
Kendisi bir çalışan değil abla, anneydi. Bu yüzdendi telaşı, elhamı.
"Güzelik hadi gel üzerini değiştirelim terlemişsin. Dolabına koyduğum çantasından bir takım alıp yatağın üzerine koyup oturdum.
" Hadi gel bakalım, " Diyerek yamacıma doğru çektim kızımı. Ben üzerini değiştirir iken o bitmek bilmeyen enerjisi ile sorular soruyordu. Hepsine makul cevaplar vererek tatmin olmasını ön görüyordum. Tatmin olmazsa aynı soruyu farklı bir şekilde soruyordu.
"Anne babannem gelemez değil mi?" Demesi ile saçını bağlayan ellerim istemsizce durmuştu.
Kısa süreli duraklamamı hemen kesip saçını bağladım. "Bir şey mi söyledi sana?"
"Hayıy" Demesi ile gözlerimi devirdim. Suçlu olduğunu düşündüğü anlarda ya da şımarmak istediği zaman harfleri yutarak konuşuyordu.
"Halamla konuşuyorladı. Oğluşum doğsun alacam dedi. " Taklit etmeye çalışması güldürmüştü. "Korkmana gerek yok kardeşini almayacaklar güzelim. Hep ablası ile beraber olacak. " İçine su serpilen kızımın neşesi eski haline dönmüştü.
Dolaba ayırdığım rahat kıyafetleri giydirip çıkardoklarımı da çantama koydum. Uzun bir yolculuk olacağı için hiç ayakabı giydirmedim. Arabada dayanamayıp uyuyacaktı. Çantayı omzuma takıp prensesimi de karnıma dikkat ederek kucağıma aldım.
Evden çıkıp arabaya binmemiz ile uzun yolculuğumuz başladı. Şarkılar, Zümrüt'ün bol soruların eşliğinde uzun bir yola çıktık.
✿◉●•◦Bu kitap Nazlı güzelime ithaf ediyorum. İyiki doğdun güzelim. İyiki kardeşimsin... ◦•●◉✿
|
0% |