Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM: BENİ BUL

@ferfecirdzw

 

 

 

İLAHİ BAKIŞ AÇISI

Yağmurlu günlerde ağlayan küçük kızlar hiç ceset taşımış mıdır acaba diye düşünürken kahvesinden büyük bir yudum aldı. "İnsanlar garip, sence bu bir intihar mı cinayet mi?" Diye mırıldandı karşında notlarını okuyan kızıl saçlı gözlüklü çelimsiz kıza doğru kaşlarını kaldırarak.

Kafasını kaldırdı, omuz silkerek, "Bir cinayet hakkında düşünmek istemem." Derken kendinden emindi. İntihar olmadığı açıktı. Belli ki onu aldatan sevgilisini gitmiş ve düşmüştü. Eğer bir cinayet olsaydı bir izde olurdu. Polisler bir iz bulmak için hâlâ çalışıyor olmazdı. Kafasında dünden düşünceler bundan ibaretti.

Kahvesini masaya bırakıp zihnini temizlemek ister gibi yüzünü buruşturdu. "Ah, haklısın. Beni bu durum çok etkiledi galiba az önce ağlayan küçük kızın ceset taşıyabilme ihtimalini düşündüm." Derken koltuklardan birinde oturup çikolata yiyen dört veya beş yaşında ki çocuğa baktı.

Tedirgince güldü kızıl saçlı kadın. "Biraz kafayı toplamasını iz yoksa cinayetten yoktur." Dedikten sonra bir sandalye çekildi. Hâlâ çocuğu izleyen Damla bir an irkildi. Arkadaşı Efsuna baktı.

Bir yanlarına oturmuştu. Önce hafifçe burunu çekti. Siyah uzun saçlarını geriye atıp, "Cinayetti işleyen biri ancak iz yoksa ceset yok der." Dediği anda ateş topu gibi düşmüştü masaya. Damla ne demeye çalıştığını anlamaya çalışır gibi yüzüne baktı ay gibi bembeyaz teni olan kadına.

Efsun notları kenara ittip, "İz olmayan bir yere neden cinayet olsun? Sonuçta ihanette uğrayan bir kadın intihar da etmiş olabilir. Ayrıca bir cinayetle mi suçluyorsun beni?" Üstte çıkmak ister gibi konuştu.

Siyah saçlı kadın biçimli ince kaşlarını çatıp küçümseyici bir gülüş bıraktı. "Okulun terasından atlardı eğer intihar olsaydı. Merdivenlerden inerken yüz üstü düşmüş. Sizce bu bir intihar mı?" Diye sordu otoriter bir sesle. Kendinden olduça emin manipüle eder gibi konuşmasını mantığa bağladı.

Efsun'un fikrine oldukça bağlı kaldı. Bu bir cinayet değildi. Tamam bir intihar da olmayabilirdi. "Basit bir kaza da olabilir. Hiç kendi ayağına takılıp düşmedin mi?" Diye sorarken ellerini birine geçirip çenesine yasladı. Bu kadının kim olduğunu bilmiyordu ama bir polemiğe girdikleri kesindi.

Dudaklarını birbine bastırıp siyahla kahve karışımı koyu kısık gözlerini kızın mavi gözlerine kitledi. Damla gerginliği hissediyordu. Sesini çıkarmıyordu bu konu hakkında konuşmak istemiyordu. Masa da gergin olmayan tek kişi masalarına oturan yabancıydı. "Peki kaza'ya dair bir ize rastlanmış mi? Ne bileyim kaygan bir zemin ayağına takılacak herhangi bir şey?" Derken hayıflanır gibiydi. Efsun bilemem dercesinde omuz silkti. "Hayır bulunamamış. Depoya inen olmadığı için aynın başında bir de sonunda temizlenir. Bu kızın kaza'ya kurban gitmediğini düşünüyorum. Belki de kendi ayağına takılmıştır." Dedikten sonra ayağa kalktı. "Sohbetin için teşekkür ettim." Diyerek siyah postallarıyla masadan uzaklaşıp iki masa ötedeki masaya oturdu. İki adam bir de kız vardı masada.

Damla kaşlarını çatarak gözlerini o taraftan çekti. Garipti. Neden kaza mı cinayet mi diye konuşurken bir anda siyah girme gereği duymuştu? Belki de kendini merdivenlerin başından bırakmıştı? "Bu neydi?" Diye sordu Efsuna.

Efsun soğuyan kahvesinden bir yudum aldı. "Delinin teki demek isterdim ama çok mantıklı konuştu. Ama garipti neden gelip bir anda öyle karşı çıktı acaba? Kız çok amaçsız yıllardır arkadaşımız gibi bizimle konuşup gitti. Bir yerde manipüle edildiğimi bile hisettim. Bir yandan da manipüle değil gerçek bir tespit." Derken geriye yaslanıp gözlerini kapatan kıza daldı gözleri. Dikkatle izledi onu.

Damla dudak büzerek, "Belki de ölen kişi yakındır." Diyerek ayağa kalktı. Efsun onu izledi. Garip bir hüzünle baktı arkadaşına. İçi burkuldu belki de hissetti. Ama ne çare.

🌬

ÖLÜMLÜ ANKA

Bilen bilir ruhun sahroş olduğu zamanları.

Doğum günleri ve ölüm günleri.

İnsan doğduğu tarihte ölseydi belki de küllerinden yeniden doğardı.

Bu tanrının garip akıl üstü bir oyunu gibiydi.

Yüzümü buruşturarak iğrenir gibi onu süzdüm. "Göt öpen Yiğit." Diye mırıldandım yüzüne doğru. "Siktir git Yiğit." Dedim aynı ifadeyle. Buz gibi bir ses tonuyla kaşlarımı çatıp kısık gözlerini oyma isteği içimi yaktı. "İğreniyorum senden Yiğit. Gurupça yatakta ne yaptığınızı anlatmak zorunda mıydın Aptal Yiğit. Lanet herif." Dedikten sonra yüzüne bir tokat patlattım. Ellerine bacaklarına vurdum ve geri gitti. "İğrenç pis bulanık."

Çağrı öne doğru eğilmiş dizlerine kollarını yaslayıp kafasını kollarının arasında almıştı. "Kül bu kadar yeter. İz bırakmadın değil mi?" Diye sorarken gözlerini kaldırıp yüzümü inceledi.

Buz gibi tavırlarım olduğunu biliyordum. İnsanları kıraracak dökerek söylemlerde bulduğumu biliyordum. Kan rengini sevdiğime emindim. Kokusu beni mest ediyordu. Ve ben kısaca Kül'düm.

Kül ve yine Kül.

Benim adım Kül Araş.

Bazen bir evin kalan son Kül parçaları bazense sigaradan son nefesin çekip atıkları Kül. Ağzımı kapatıp esnedim. "Ya ya öyle yaptım." Derken elimi salladım gelişi güzel. "Çok sıkıcı okul amına koyayım. Bit gibi kantinde sek sek oturuyorlar." Diye mırıldandındım donuk bakışlarla etrafı incelerken.

Yiğit bir an neşeyle ayağa kalktı. Muzur bakışlarını parlıyordu. "Biraz ergenlik yapacağım. Bu okulun ruhu ölmüş." Hormurdanarak asansöre ilerledi. Ve gözden kayboldu, iki metreye yakın adam. Gözlerimi devirdim.

İkra her zaman ki soğuk bir tonda, "Bu akşam mezunların partisi var. Kurban seçmeye ne dersin?" Son cümlesini kurduktan sonra heyecanlıydı.

Omuz silktim ayaklarımı ortadaki masaya uzatıp cebimden telefonumu çıkardım. "Suratsız," Diye mırıldandım. "Birlerinin arkasına sığınmayı bırak kurban seçeceksen kendin seç. Ben senin götünde sallanan kuyruğun değilim." Derken umurumda bile değildi. Bir bok yemek istiyorsa yiyebilirdi onu tutan yoktu.

Soğuk mavi buzdan gözleri Çağrı'ya döndü bana bok aramıyorsa Çağrı idal biriydi. "Duydun mu? Bana kalırsa sende götte sallanan kuyruk işini bırak, Acil Çağrı." Diyerek bacaklarını benim gibi basaya bıraktı. Sesli güldüm komik bir şey gibi. Doğrusu komikti hatta hoşuma bile gitmişti.

Çağrı kaşlarını çatıp, "Halimden memnunum köpek surat. İstediğim ve kendime biçtiğim şeyleri yaşıyorum." Kendini savundu ama İkra'nın ne dediği ne düşündüğü veya laf çarpıtma çabaları sikinde değildi.

İkra beni süzdü alıcı bir gözle tek kaşını kaldırarak, "Bu cidden kendine biçtiğin değer?" Diye sorunca kırmızı alarmlar bedenimde öttü. Bok sıçradı işte bana.

Bedenimi ona çevirdiğimde donuk gözleri döndü. "Suratsız, hatırlatla senin kendine biçtiğin değer de benim. Ruhunu kayalıklara bağlar sikerim. İğrenç suratına katlanmak zorunda değilim. Benim canımı sıkma." Sinirlenmeme rağmen sadece bir sigara yaktım. İkra sesini kesti. En iyisiydi yoksa büyük burunu kıracak ve onu estetik masralarından kurtarcaktım. Ayağa kalkıp koltuğun arkasına dolandım.

Kollarımın ikisini de omuzuna bıraktım. "İkra ama benim canım sıkıldı bile." Elimdeki sigarayı üzerine bıraktığımda ince T-shirtini hızla yakıp tenine geçtiğinde telaşla üzerinden attı. Küçük çığlığı insanların gözlerinin bize dönmesine sebep oldu. Kulağına eğilip, "Bilerek oldu. Pardon." Dedikten sonra arkamı dönüp uzaklaştım. İkra soğuk ve sözünü sakınmayan biriydi. Narsist bir kişiliğe sahipti.

Okulun her yerinde bir müzik sesi yankılandı. "Kımıl kımıl tüm yıldızlar." Kahkaha atmama neden oldu. Koridordaki bir kaç insanın bakışlarını hissettim. "Kayan bir yıldız. Dilek tutmalı. İnşallah kafama düşer. Ah dileğim tuttu!" Kral şakir Necati ardından Yiğit şarkıya eşlik etti. Yiğit kocaman bir adamdı. Kumral saçları nerdeyse hiç taramamasına rağmen yumuşak olurdu. Açıkçası zayıflığı olmayan bir adamdı. Gözü kimseyi görmezdi çünkü bir zaafı yoktu. Özgürdü ve bunu kullanmaya bayılırdı.

"Gerizekalı." Diye mırıldandım, asansörün gelmesini bekledim. Gelir gelmez bindim. Beş altı kişi vardı. Her katta biri indi en üst kata kadar tek indim. Gözlerimi ayaklarımdan kaldırdım. Kanın metelik kokusu burnuma gelmişti. Siyah uzun saçlarımı geriye atıp zümrüt yeşili gözlerimi duvara kitlitledim. Kanla yazılmış bir not.

"İnsanlar küllerinden yeniden doğmaz Zümrüdüanka. Sen laf dağının ardındasın bense yedinci diyarda bir kralıkta. Bu sefer sen beni bul Anka."

 

 

Loading...
0%