Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. BÖLÜM: OYUN KURUCUSU

@ferfecirdzw

Bir ruh gezgini.

Anka buydu.

Anka kül olurdu. Küllerinden doğardı.

Kül olmak için adından vazgeçmek gerekir.

Koşabildiği kadar hızlı, derin nefeslerle koştu. Saat 02.35'i gösterirken burdan erkenden ayrılmalıydı. Elleri kanlı, dudağı patlamıştı. Sabaha kadar elmacık kemiği muhtemelen mor rengini alırdı. Erkekler tuvaletine doğru ilerlerken ıslık çalmaya başladı. Kaşlarını kaldırarak güvenlik kameralarına el salladı. Hepsini kendine elleriyle imha etmişti. Topuklu ayakkabılarının sesi ıslığına karıştı. Aynalara sırtını dönüp kabinleri izlerken gülümsedi. Elinde sıkıca tuttuğu bıçağı çevirmeye başladı. Ensesinde bir nefes hissettiğinde kolundan tutup önüne çektiği adam inledi.

Bıçağı adamın kalçasına yaslamakla kalmadı. "Götüme bıçak soktun!" Dehşetle bağırırken canın kurtarmak için anı bir haraket sonucu bıçak uzaklara düştü. Adamla olabildiğince Anka'yı sıkı kavradığında birbirlerine çok yakındılar. Anka bir kuştu, kafesin içine girmezdi. Kasıklarına tekmeyi yiyen adamı geriye fırlattı. Kükredi adam resmen. Bıçağı yerden aldığında sırtını duvara yaslamış adamla karışlaştı. Ellerinde ki kan umursamadan mermerden destek alarak yere oturdu. Kül derin bir nefes verip önünde durdu. "Ya sen emin misin kuş olduğundan? Çocuklarımı öldürmüş olabilirsin!" Diye bıkkınca bağırdı Anka boyuna bastırdı bıçağını.

Kısık yeşil gözlerini adamın yüzüne yakşatırdı. "Ölmek istiyorum desen yeterliydi Ilgaz Beha." Derken saçlarını arkaya attı.

Ilgaz acıya rağmen güldü. Oyunbazdı ki namı da böyle ilerlemişti. Mesala iki yol ayrımı olsa ve siz hangi yol ayırmından gideceğinizi bilseniz bile sizi diğer yola gitmeye zorlar. Akıl oyunu demek Ilgaz Beha demektir. "Onun yerine başka bir şey söyleyeyim sana." Ilgaz çekinmeden Kül'ün göğüslerine baktı. "Göğüslerim çok yumuşaktı. Bayıldım. Son nefesimi verirken görmek istediğim son manzara işte tam o göğüsler." Dediğinde yüzüne inen sol kroşeyle dudağı patladı. Ağzındaki kanı tükürdü. "Vahşi." Dedi kınar gibi.

Bıçağı yüzüne sürttü. "Eceli gelen fare aslanın üstünde zıplarmış." Diye mırıldandı.

Adamın gözleri Kül'ün yeşil gözlerine bakarak parladı. "Aslan ben miyim?" Dedikten sonra Anka elindeki bıçağı döndürüp ucunu dik bir şekilde Ilgaz'ın ademelmasına dayadı.

Dişlerini sıkarak, "Ölmeden önce hadım olmak istemediğinden emin misin? O zaman aslan kim görürsün!" Dediğinde Ilgaz namı değer Arev arsızca dudaklarını yaladı.

Biraz yerinde kıpırıddandı. "Onların arasında küçük bir çocuktan farkın olmayacak. Tabii aralarına girebilirsen." Dediğinde karşısında ki kadın kaşlarını çattı.

Gözlerini etrafında dolaştırdı. Baskın bir sesle, "Ne biliyorsun?" Diye sordu.

Omuzlarını silkti. "Senin bildiğinden daha fazlası Anka. Anka ben bir oyuncuyum Lider değilim. Saçma sapan kurallara uymam. Bildiklerim tek bir şeyi kapsamaz. Her şeyi bilirim duyarım oyanarım." Mavi gözlerini açarak fısıldadığın da yüzüne bir tokat indi. Buraya Damla İnkayalı'yı öldürmek için gelmişti ki süpriz yumurtadan çıkar gibi Arev çıkmıştı karışısına. Bala Akan ve Damla İnkayalı'yı uzun süredir izliyordu. Damla masadan bir koltuk almak için fahişelik yapıyordu. Masaya üye pasif küçük liderlerin üç adamıyla yatmıştı. Bu üç kişinin deneyimi nerdeyse yoktu babadan kalan yeri koruyan çatlaktan ibaretti. Ancak Ilgaz Beha masa da bir üye değildi. Masa'nın oyun kurucusuydu. Bu da Damla'nın skorunu üç lider bir oyuncu olarak kabul ettiriyordu. Masa için yetersiz olan Emir Kozcuoğlunun karısına Damla'yla uygunsuz olan videosunu gönderen Küldü. Adem Sakız ve Berkan Turan'ın aralarında ki husumet Kül'ün işine gelmişti. Ve ortak noktaları olan tek şeyse Damla İnkayalı olmuştu. Görüntüler dördünün arasında gidip gelmişti. Damla nerdeyse bir koltuk sahibi olacaktı. Nerdeyse! Su gibi Hem Emir'in huzurunu mutluluğu bozmuş onu pasif bir hale düşürmüştü hem de iki kanlı bıçaklıyı birbirine düşürmüştü. Üstelik Emir Kozcuoğlundan teklif almıştı. Damla ölürse dilediği herşeye sahip olacaktı ama dilediği yer Emir'in koltuğu değildi. Daha güçlü bir koltuk istiyordu. Ilgaz İntikam istiyordu.

Çenesini kaldırdı. Bu güç gösterisiydi onun açısından. Anka özgür bir kuştu. Köşeye sıkıştığının farkında bir kuş. "Öğrenirim, senden olmasa da bir başkasından bu böyle ilerler Ilgaz." Diye mırıldanırken Ilgaz'ın ağzından çıkan her cümle onu masaya daha da yakın tutacaktı. Ama onun bir şeytan olduğunu biliyordu. Şeytan hep ikili oynar şaşırtırdı. Ona güvenmek aptalıktı. Üstelik ona itaat ederse onu parmağında oynatırdı.

"Koştuğu alman için rakiplerini elemen gerekiyor. Bil bakalım kim rakiplerinin adını ve nerde olduğunu biliyor. İlgili çekebildim mi Anka? Hoşuna gittim mi Anka?" Kül'ün yüzüne nefesini verdiğinde çenesine bir yumruk yedi. "Ama bu cidden acıtıyor." Diyerek

sitem ettiğinde bir tokat daha yedi. Elini çenesine atıp oynattı. "Peki."

Uzun parmaklarımın atasına adamın çenesini alıp çekti. "Bildiklerini anlatmaya başlaman için 10 saniyen var." Diye fısıldadı.

Ilgaz telaşa kapılıdı. Ölmek plan dahilinde değildi. "Beni sıkıştırma."

Kül Araş'ın umurunda değildi bu. Saymaya başkadı. "Bir, iki, üç." Derken araya Ilgaz Beha'nın endişe ve korku içindeki sesi karıştı.

Ağzından çıkan tek kelime onu ölüme götürebilirdi. "Ama olmuyor Anka." Kül onun düşünmesine izin vermiyordu. Kurnaz aklı resmen tıkanmıştı.

"Dört, beş, altı."

Oflayıp kafasını arkadında ki duvara vurdu. "Biliyor musun çok kötüsün. Çaresiz Japon balığı gibiyim."

Anka bıçağını atar damarına yaklaştırdı. "Yedi, sekiz."

Ilgaz seçimini Ankadan yana kullandı. "Şartlarım var!" Diye bağırdı can çekişiyor gibi.

Bıçağını geri çekti. "Ne göt ne?" Sabır o kadar çok taşmıştı ki omuzlarını tuttuğu gibi hırsını alırcasına kafasını ardarda duvara vurmaya başladı. Bu Ilgaz için beklenmedikti. O şeytanı şaşırtan nadir bir hareketti. Ilgaza muhtaçtı ama ona köle olmadığını belli etmişti. Onu öldürmek ister gibi duvara kafasını vurarak. "Öldüreceğim lan seni! Öldüreceğim bir gün. Öleceksin! Öl! Öl!" Diye bağıra bağıra adam da pekmez bırakmadı. Kimin elinde güç olduğu belliydi. Birilerini ölürememin gerginli o kadar çok içine işlemişti ki imkanı olsa onu yere yapıştır ve spatula ile kazırdı. Sinirini üstünde boşaltığında Arev bayılmıştı. Duvardan destek alarak karşısında ki duvara oturup sigara yaktı. İçine çekebildiği kadar çekip verdi.

Nerdeyse üçüncü sigrasının sonuna geldiğinde Arev uyanmaya başlamıştı. Kendine geldiğinde belki iki dakika bskıştılar, gözlerini hemen kapattı bir anda. "Ben ayılmadım." Hiç bir cevap alamadığında tek gözünü açtı. "Rüyamda sekiz tane yıldız gördüm. Sekiz yıldızın sekizi de dönüp dönüp götüme girdi. Nasıl acıyor nasıl bir bilsen." Bir an Kül afallayarak dönüp kaldı.

Dişlerini sıktı elini yere bastırıp öne eğildi. "Hızlı giden atın boku seyrek düşer." Elinde biten sigarayı üstüne attı.

Üstündeki sigarayı atmak için ayağa kalktı. Kül onu fazla zorlamıştı. Nadir insanlardan dayak yemişti ki bu kadın onların arasına rahat gitmişti. Sarsılmaz egosu sarsılmıştı. "Sikeyim! Sikeyim yolunu boyunu suyunu taşını ruhunu ankasını kuşunu oyununu liderini masasını ineğini köpeğini toprağın havasını damlasını sigarasını dünyayı! Amına koyayım hepsinin!" Kendi etrafına döne döne küfürler sıralarken bir an da sustu. Çünkü ağzına kapanan el ve o kadının ona bu kadar çok yaklaşıp durması kalbini ağzına getirmişti. Bir adım geri giderken kadın tamamen ona yaslanmıştı.

Aralarında tek Kül'ün eli kaldığında yavaşça elini çekti. "Sus ve şu adamlarını geri çek. Anlaştık." Diye fısıldadığında hafiften geri çekildi.

Kaşlarını kaldırıp dudak büzdü. "Hangi adamlar?" Diye sorarken acaba benim adamım mı var diye düşündü. İçinden biri de biz tek çalışırız mankafa dediğinde kendi kendini onaylar gibi başını salladı.

Anka tahammülü kalmamış gibi adamın boyunu hem sıktı hem tırnaklarını geçirdi. "Senin peşinden fakülteye giren adamlar." Hatırlatmak ister gibiydi.

Kadının elini kolayca boğazından uzaklaştırdı. "Haa onlar mı?" Sanki gerçekten hatırlamış gibi oysa ki onları görmemişti. "Hadi gidip hepsini öldürelim." Derken Anka'yı yana ittip yerdeki bıçağı eline aldı.

Kül Ilgaz'ın kolunu tutup önüne geçti. "Ne? Neden?" Diye şaşkınca sordu.

Kokunu önce kendine çekti. Dudaklarını birine bastırıp omuz silkti. "Onları çok sevemedim. Kanım kaynamadı." Derken çoktan koridorda onlara doğru koşan takım elbiseli adam binadaki diğer on adam gibi onların sesini duymuştu. Nerdeyse Ilgaz'a yaklaşmak üzere olan adamı Kül Ilgaz'ın arkadından silahıyla vurmuştu. "Teşekkürler bebeğim." Dudağında küçük bir gülümseme ile reverans verdi.

"Rica ederim." Aynı şekilde reverans verdiğinde Ilgaz yüzünde muzip bir gülümseme ile bıçağını çevirmeye başladı.

Anka yangın merdivenlerine doğru giderken Ilgaz normal kullanılan merdivenlerden gitmeye başladı. Kül Alçin Araş gözünü kapattığın ve açtığın o saniye arasında Azraille anlaşma yapardı. Küller her zaman Azrail'in etrafına dağılırdı. O hem yakar hemde sönmesini bilirdi. Belki de tek bir hatta tüm kuralları baştan yazıracaktı. Ya da hayat yeni bir zarla yedi'yi görecekti. Alçin yok olmuştu. Kül zarları atmıştı. Bir hayat yok olmuş diğeri başlamıştı. Yok oluş daha iyi bir başlangıç için en iyi adım olarak karışısına çıkmıştı. Hayattının ikinci kışındaydı yaz gelir miydi bilinmez ama bu kış bu yağmur dinecek gibi değildi. Dinmesini isteyen de yoktu. Alçin mezardan asla çıkmazdı. Mezarı onun cennetiydi.

Bir adamın arkasından yaklaşmaya başladı. Adamın şakağına soğuk metali yasladı. "Hangi masa üyesi?" Diye kulağına doğru nefesini vererek fısıldadı.

Adam kıpırdandı yerinde, "İkizler." Diye mırıldandı hiç zorlamadan. Namlunun ucunda olmakta kolay bilet değildi anlından kan ter akıyordu.

Burundan bir nefes verdi alay eder gibi. "İkizler kimler?" Diye sorarken namluyu daha da bastırdı. Adamın korkusunu fark etmiş ve üstüne gitmekten çekinmeyecekti. Onun da akış yönü bundan ibaretti.

"Bilmiyorum. Kimler bilmiyorum. Adının İkizler biliyorum sadace." Nefes nefese söylediği kelimeler hiç bir yola çıkmıyordu. Omuzlarını kendini ikna etmek ister gibi silkip bilmiyorsa ölür diye düşünerek susturucu takılı silahı patlattı. Yüzüne sıçarayan kan midesini bulanırdı ama yüzünde tek bir ifadeye yer yoktu. Bir kaç adıö atar atmaz korumaların arkasında kapıya ulaşmaya çalışan Damla'yı keskin saf yeşil gözleri tuttu. Onu ölürmeyekti kullanacaktı.

&

 

 

Bu bölüm beni yıktı. Çünkü silindiğinde Jack sparrow'un kayıp incisinin küçük bir şişe de hapis kaldığı sahne gibi hissettim. Herşey aklımda ama yazıya döktüğüm her şey kayboldu. Belki ilk yazdığım kadar güzel olmadı ama yine de yazdım. Lütfen oya verip yorum yapmayı unutmayın bunları destek olarak görüp çok mutlu ve azimli yazıyorum. 👉💍

Loading...
0%