Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@fesatrice

Servis önümde durduğunda kulaklıklarımı çantamdan çıkardım ve açılan kapıdan girdim. Gözlerimi koltuklarda gezdirirken sadece bir cam kenarının boş olduğunu fark ettim. Barış da ben de cam kenarında oturmayı seviyorduk ancak bu seferlik hakkımı ona verecektim.

Bir kızın yanına oturup kulaklıklarımı taktım ve müzik dinlemeye başladım. Bir yandan da servisin camından bakıyor, Barış'ı gözetliyordum. Birkaç dakika sonra tek omzuna taktığı çantasıyla dışarıya çıktı. Hızlı adımlarla servise doğru yürüdü ve bindi. O otursun diye oturmadığım cam kenarı koltuğa bakarken gözlerini serviste gezdirip beni buldu.

Hâlihazırda ona bakıyor olduğum için gelen utanç, bedenimi kaplayan heyecan dalgasının yanında çok cansızdı. Gözlerimi ondan çekemedim. Barış birkaç saniye daha baktıktan sonra koltuğa yerleşti ve çantasını kucağına çekti.

Neden koltuğa oturmadan önce gözlerini serviste gezdirmişti? Benimle göz göze geldikten sonra oturmuştu. Yoksa beni mi aramıştı?

Kalbim heyecan içinde kıpırdanıyor, çığlıklar atıyordu ve kulağımda çalan yumuşak ritimli romantik müzik de uçsuz bucaksız hayallerim için güzel bir ortam hazırlıyordu.

İç geçirmemek için kendimi tutsam da yüzümdeki aptal sırıtışa engel olacak gücüm yoktu. Servis yolculuğunu hülyalı bir şekilde önüme bakarak geçirdim. Öyle hayallere dalmıştım ki nihayet servis durduğunda ve okula geldiğimizde bunu ancak yanımdaki kızın ayaklanmasından anladım.

Kendimi toparlayıp servisten indim. Barış birkaç adım önümden yürüyordu. Okulun içine peş peşe adımlarla girdiğimizde direkt olarak kantine yöneldi. En yakın arkadaşım Cansu da beni kantinde beklediği için kendimi şanslı hissederek merdivenleri indim.

Kantin sırasındaki arkadaşımın yanına gidip, "Günaydın," diye mırıldandım. Sadece kafasını salladı. Yüzündeki memnuniyetsiz ifadeye kıkırdamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Hiçbir şekilde sabah insanı değildi.

Kantinden bir tost aldığında kaloriferin yanındaki masaya geçip karşılıklı oturduk. Çantamı masanın üzerine bıraktığımda Barış ve arkadaşı iki masa ötemize oturdu. Barış'la ben birbirimizi görebileceğimiz pozisyondaydık.

Barış, elinde telefonunu çevirerek arkadaşını dinlerken ben ona bakmaya o kadar utanıyordum ki bakışlarımı saniyelik tutuyordum. Eğer ona baktığımı yakalarsa kantin masasının altına saklanıp bir süre buradan çıkmamak gibi bir düşüncem vardı.

En sonunda kendimi toparlayarak gözlerimi kırpıştırdım ve berbat bir arkadaş olmayı bırakıp bana bir şeyler anlatan Cansu'ya odaklandım.

"İşte öyle kanka. Ayrıldık."

"Ne?!"

Haddinden yüksek çıkan sesim kantinde yankılanırken meraklı gözlerin masamıza döndüğünü hissettim. Barış'ın bakışları dahi bir saniyeliğine bana dönmüştü.

Utanarak oturduğum sandalyede biraz aşağıya kaydım. Gözlerim yeniden Barış'ı bulduğunda göz gözeydik. Tepkime tebessüm edip bakışlarını yeniden arkadaşına çevirdi.

Galiba ölmüştüm.

"Sen manyak mısın kızım? Niye bağırıyorsun?"

"Ama siz... Siz nasıl ayrılırsınız? En sevdiğim çifttiniz."

Cansu hafifçe gülümsedi. "Çoktan bitmişti aslında, hatır gönül meselelerinden yürütmeye çalışıyorduk ama olmadı. Birbirimize uygun değilmişiz demek ki." İçine derin bir nefes çekti. "Yolu açık olsun. Umarım onu çok mutlu edecek biriyle tanışır."

"Umarım," diye mırıldandım ben de. Sevgilisi, ayrıldıklarına göre artık eski sevgilisi olmuştu gerçi, gerçekten iyi biriydi. Ama iki insanın da iyi olması, birbirlerine uygun oldukları anlamına gelmiyordu.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordum kötü bir cevap almaktan korkarak. Aklımda teselli cümleleri oluşturdum.

"Bir eksiklik hissetmiyorum. Demek ki cidden bitmeliymiş." Cansu arkasına yaslandı. "Burukluk var tabii, biraz da afalladım ama iyiyim. Gerçekten."

"Buna çok sevindim," dedim içtenlikle. Cansu gülümserken, "Bir gün senin de ayrılık acını teselli edecek miyim acaba?" diye sordu.

"Neden böyle bir şey istiyorsun ki? Benim biriyle tanışmamı, âşık olmamı falan dinle. Ayrılık nereden çıktı?"

"Canım elbette onları da dinleyeceğim ama doğru insanla tanışana kadar sevgili olacağın tiplerden illa ki ayrılacaksın."

"Hayır, ben sadece evleneceğim adamla sevgili olacağım."

"Peki o nasıl olacak?"

"Bilmem," dedim omuz silkerek. "Bunu bir şekilde anlamayı umuyorum."

Bitecek bir ilişkiye başlamak, bittiğinde acısını çekmek istemiyordum. Hayatıma biri girsin ve hep kalsın istiyordum. Onunla başlayıp onunla bitirmek istiyordum. İlişkilerin doğasında vardı ayrılmak. İki sevgilinin ayrılması da dünyanın en normal şeylerinden biriydi ama ben hayatımda sadece bir kişiyi istiyordum.

Barış'ı istiyordum.

"Umarım istediğin gibi olur," dedi Cansu. Aklımdan geçenlerden habersiz bir şekilde dile getirdikleriyle kalbimin atışları hızlanırken Barış'a kısa bir bakış attım.

O anda aklıma, Barış'a tahmin ettiğimden çok daha fazla âşık olmuş olabileceğim geldi. Ve bu farkındalık karşısında ne yapacağımı bilemeyerek gözlerimi masaya diktim. Cidden...

Bu hislerle ne yapacaktım?

 

Loading...
0%