Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38. Bölüm~ Koltuk...

@feusa


İyi okumalar... 


Titreyen ellerime rağmen derin bir nefes alarak açtım elimdeki kağıdı. Roseline ve Alara tam karşımda duruyorlardı. İçerideki gürültü patırtı dışarıya kadar gelirken kendi el yazısıyla yazdığı belli olan uzun sayfalar... Evet uzun sayfalar çünkü tek bir kağıt değildi. İki kağıttan oluşuyordu.


" Nasıl başlayacağımı bilemiyorum...


Daha önce kimseye de mektup yazmadım.


İlk yazdığım kişi sensin ve son da olacaksın.


Ben Ramiro Montenegro... Zaten bu mektubu okuyorsan biz çoktan tanışmış ve ben artık yanında değilimdir. Evet hiçbir şey senin sandığın gibi değildi Eliz Erçil Karayel...


Seni sandığından daha uzun süredir tanıyordum. Seninle ortak bir amaç uğruna bir ekip olmadım. Emma Forster... Bir diğer ismiyle Emine Erçil Karayel... Hayatımı kurtaran kadın sen ise intikamımı alacak olan kadınsın.


Babanneni en başından beri tanıyıp onun yaşadığını bildiğim halde sana söylemediğim için çoğu zaman yüzüne bakacak yüzüm olmuyordu. Muhtemelen giderken de olmayacak. O yüzden beni buradan anlamanı istiyorum.


Ben Ramiro Montenegro... Montenegro ailesinden kalan tek kişiyim. Ailem Castelliler tarafından yok edildiğinde daha reşit bile değildim. Emma Forster. İlk o zaman karşıma çıkmıştı. Babası Erlick Forster. Babam ile çok sıkı dosttu. O zamanlar yer altında Emma'nın her şeyi yok sayıp bir Türk olan Orhan Karayel ile evlenmesi çok konuşulmuştu. Oradan az çok tanıyordum ama hiçbir şeyi yok saymayıp aslında bir oyun planladığını daha o zamanlar öğrenmiştim.


O mutlu bir evlilik sürerken bende güç toplamaya çalışmıştım. İlk başta babamdan kalacak mirasın Castellilerin eline geçmemesi için yer altı tahtına oturdum. Bir sürü suikast girişimi oldu. Bir sürü ölümden döndüm ama ben de aşık oldum Eliz. İlk yok ediliş sadece annem babam ve kardeşlerimdi.


Belly ile evlenmem çok bir etki oluşturmadı yer altında ama kızımın olması... Onların da felaketini getirdi. Castelli beni yok etmeye çalışırken benden sonra işlerin başına geçme ihtimali olan bir vârisi kabul edemedi. Bir suikast planladı.


O gecede ölmedim.


Emma yine yetişmişti. 


Keşke yetişmeseydi...


Ama olan oldu. Daha da her şey berbat olurken sonunda seninle karşı geldim. Yine bir hastane odasıydı ve Eliz sana hep kızım gibisin dememin bir nedeni de kızım büyümüş olsaydı muhtemelen sana benzerdi. Bakışların bana kızımı hatırlatıyordu. Belki de ben onu sende görmek istedim. Bilmiyorum ama seni gördükten sonra bu gerçeği saklamak daha da ağır geldi bana.


Emma'nın hepinizi koruyacak bir planı olmasıydı sana her şeyi söylerdim. Benim bu olaydan kazanacak hiçbir şeyim yoktu. Sadece ölürken içim daha rahat edecekti çünkü intikamımı almış olacaktım.


Karımın... Kızımın... Ve senin...


Anne olamayacağını öğrendiğinde tepki vermemeye çalıştığını hatırlıyorum. O zaman daha tanışmamıştık ama ben senin o zamanlarda hastanedeki güvenliğini sağlıyordum. Bunu sen o zaman da bilemedin. Her şeyi Riccardo hallediyor gibi gösterdik çünkü sen sadece ona güveniyordun.


Oysa Roseline , Lucas, Libby, Ostroverkhov , Dimitris...


Daha hastanedeyken biz etrafını kuşatmıştık. Onların hiçbiri Emma'nın varlığından haberdar değillerdi. Benden emir alıyorlardı ki bu emirlerin hepsi Emma'nın emirleriydi. Sen ne zaman uyandın. O zaman emir aldığımız kişi değişti. Emma'nın da isteği bu yöndeymiş ama ben bunu sonradan öğrendim çünkü onların senden emir almasını bizzat isteyen bendim.


Roseline'nin koruması gereken bir kızı Anna vardı.


Ostroverkhov'un koruması gereken bir oğlu Daniel ve oğlu gibi gördüğü bir Dimitris'i vardı.


Lucas'ın koruması gereken bir ikizi Libby vardı.


Benim ise tek amacım seni korumaktı.


Benim ailem yoktu. Yenisini kursam da onu da elimden almışlardı ve Eliz ben seni ailemden birisi olarak gördüm her zaman.


Beni affetmen benim için yapacağın tek ve en büyük şey olurdu.


Bana ilaçların etkisindeyken babaanneni anlattığın zamanlarda bile sana gerçeği söyleyemediğim için özür dilerim.


Beni affet.


Ve...


Seni ailemden birisi olarak gördüğümü söylemiştim.


• Yer altındaki koltuğum.

• Yer altındaki bütün haklarım.

• Yer yüzündeki bütün şirketlerim ve otellerim.

• Yer yüzündeki bütün servetim.


Bütün varlığımı sen... Eliz Erçil Karayel adına bırakıyorum.


Senin bunların hiçbirine ihtiyacın yok.


Farkındayım. 


Biliyorum ama Emma'nın her ne kadar senin için hazırladığı o koltuğa oturmayacağını bilecek kadar seni tanıdım kızım. Sen oturmak istemeyecek ve direneceksin. Biliyorum ama bu benim vasiyetim. Vasiyetime karşı gelmeyeceğini bilirim ve Eliz, intikamımı alacağına olan inancımdan gözüm arkada kalmayacak.


Beni affetmen dileğiyle...


                  Ramiro Montenegro"


Mektubun bitmesiyle birlikte ben de bitmiştim. Eş zamanlı olarak bir ses duymuştum.


"Karım nerede?"


Toprak yokluğumu ancak farketmiş olmalıydı ama şu anda bunun önemi yoktu. Nereden geldiğini fark etmesem de beni kollarının arasına aldığında ona sarılıp dolan gözlerimdeki yaşların akmasına izin verdim.


Ramiro en başından öleceğinin bilincinde olması benim içimi daha deşerken kafamı koyduğum gövdeden ayrılmak zorunda kaldım.


Toprak bana sesleniyordu sanırım ama şu anda onları duyamıyordum. Zihnim allak bullak olmuştu. Peki ya Ramiro'nun kızım demesinin sebebinin düşündüğüm gibi olması.


Onların yaşadığı acıları bile kendi içimde hissetmeye başlamıştım artık. Her şey ağır geliyordu. Resmen boğulmak üzereydim. İçime çektiğim hava beni boğuyordu resmen.


Alara'nın elimdeki kağıtları aldığını fark ettim ama ona engel olamadım.


Emma'nın bir çok kez onun canını kurtarmış olması ama onun kurtaracak kimsenin kalmamış olması ve nedeninin Castelli olması.


Yüzümde eller hissettim. Birilerinden ismimi duyuyordum ama Toprak benimle konuşmuyordu. Zamanın ağır çekiminde oradan oraya savruluyordum.


Castelli... Castelli... Bütün bunların sorumlusu onlardı. Bir değil bir çok kişinin ailesini yok etmişti. Ramiro'nun ailesini kökten kazınmıştı. Nisan'ın ailesinin içine sızmış ve içeriden yok etmişti. Benim ailemin ise yalanlar ile yok olmasına sebep olmuştu.


Ayağımın altına yerin sallandığını hissettim.


Ama hayır... Bütün bunlar onun yanına kalmayacaktı. Vasiyete karşı gelmeyeceğim zaten belliydi. Yapmam gereken o hazır koltuğa oturmaktı.


Havalandığımı hissederken zihnimi daha da açık tutamadım ve o karanlığa boyun eğmek zorunda kaldım.


*****


Yazardan...


"Şimdi ne yapacağız?"dedi Anna.


Eliz'in kağıdı okuduktan sonra bayıltmasının ardından herkes kağıdı okumuştu. Salonda ise bir sessizlik hâkimdi. Herkes Eliz'in uyanmasını bekliyordu. Eliz'in kararına göre hareket edilecekti. Ramiro'nun dediği gibi artık bütün emirler Eliz'den alınacaktı.


Alara klasik uyandırma yöntemi olarak kolonya ile Eliz'in ellerini ovuşturuyordu. Toprak ise kolonyayı koklamasını sağlıyordu. Kaan'ın bayılmasının sonrasında herkese gerçeği anlatayım derken Eliz'in yok olduğunu fark etmişti. Buldum derken de bayılması hiçte hoşuna gitmemişti.


"Eliz'in uyanmasını beklemek gerekecek! Bunun da uykusu ağırdır şimdi! Eliz uyan laydim! Geldik!"diye bağıra çağıra konuşmaya başladı Dimitris. Eliz'i yatırdıkları koltuğun hemen arkasındaki duvara yaslanmış sırıtıyordu.


Her koşulda eğlenecek bir şey buluyordu.


"Bir sus be adam! Beynim zonkluyor!"dedi Kaan başını tutarak.


"Amacımız da beynine ulaşmaktı koçum!"dedi Dimitris.


" Bana koçum deyip durma!"dedi Kaan. Emel'e döndü."Demesin..."dedi yalvarır gibi.


"Demesin canım..."dedi Emel ve Dimitris'e döndü." Duydun! Deme!"dedi Emel.


"Sen dedin diye kesin derim şimdi!"dedi Dimitris gülerek.


Herkesin yılmış bakışları Ostroverkhov'a döndüğünde Ostroverkhov oflayarak kalktı yerinden.


" Ben en iyisi Eliz uyanana kadar korumalara bakıp geleyim! Sonra tekrar toplanırız!"dedi Ostroverkhov. Kaçmak için her zaman bir bahanesi bulmak zorunda olmaktan yoruluyordu. Bu dertler değil de bu bahaneler onun başına kırları düşürmüştü resmen.


"Yok... Gitme! Otur! Bu ekibin!... Bir daha... Toplanma... Riskini göze alamam!"dedi Eliz yattığı yerden doğrulurken. Ayılana kadar başının etini yemişlerdi sonuçta. Bir de onları toplamak ile uğraşamazdı. Biraz kendime geleyim demişti ama buna zaman olmadığı malumdu.


"Ne ara uyandın sen?"dedi Toprak onu kendine çekip sarıldı. Yiğit ve Yağız'ın attığı kıskançlık dolu bakışlar fevkalade bir görüntü oluşturuyordu.


"Konuşmaları duydum diyelim de... Vasiyet belli. O koltuğa oturmayacağımı da söylemiştim. Yani..."


"Yani yer altında bizimle aynı masaya oturuyorsun!"dedi Libby heyecanla.


"Evet... Tam olarak öyle yapıyorum ama o toplantı zamanına kadar benim yer altında bir koltuğa sahip olduğum ortaya çıkmamalı!" dediğinde Eliz hepsi başını salladı.


"Bir kartın olması gerekiyor!" dedi Ostroverkhov.


"Ramiro'ya ait kutuda hepsi mevcut yani bütün belgeler ve hakların Eliz'e geçeceği sözleşmeler de imzalı bir şekilde elimizde!"dedi Roseline.


"Şimdi ne yapıyoruz o hâlde?" dedi Daniel.


"Şimdi..."dedi Eliz ve ayağa kalktı.


"Roseline senin başına buyruk hareket etmen hem bizi hem de Anna'yı olumsuz etkiliyor. Siz yine üçünüz..."dedi Eliz, Anna, Daniel ve Yağız'ı işaret etti." Bu sefer Rose'un peşinde olacaksınız!"


"Eliz buna gerek-"


"Sana kalsa korumalar olmadan seyahat edeceksin anne! Ayrıca Eliz'in emrine karşı gelmemeliyiz!"dedi Anna zafer içinde sırıtıp uslu kız pozları keserek. Herkes onun bu hâline gülmüştü.


"Ostro eğer sende izin verirs-" derken Eliz, Ostroverkhov onun ne diyeceğini az çok tahmin etti.


"Kocaman malikanede tek başıma olmak yeterince canımı sıkıyordu Eliz... Burada olmanız hem benim hem de akıl sağlığım için iyi olacaktır!"dedi Ostroverkhov, akıl sağlığı kısmında Dimitris'e olan bakışlarını herkes görmüştü. Eliz ona minnettar bakışlar atarken Dimitris atarlı atarlı yaslandığı yerden doğruldu.


"Ben yetersiz mi buluyorsun yani? Kırıldım Ostro!"dedi Dimitris.


"Sen hiç bana yetersiz gelir misin? Sen bana fazlasın fazla! Daha iyilerine bile layıksın!"dedi Ostroverkhov bıyık altından gülerek.


"O halde merkez üssünü Rusya olarak belirliyorum. Her şeyi buradan yöneteceğiz..."dedi Eliz, Ostroverkhov'a bakarak. Ostroverkhov sorun yok dercesine gülümsedi. Bu gülümseyiş aslında Dimitris'ten kurtulduğu için bir zafer gülümsemesiydi ama kimse fark etmedi.


"Biz de Fransa'ya dönecek miyiz?" dedi Lucas.


"Sizin şu anda bir aceleniz yok. İstediğiniz zaman dönün ama gitmeden önce sizin de yanınıza Rose'a olduğu gibi bir ajanı yerleştirmek gerek..."dedi Eliz.


"Biz?"dedi Toprak. Eliz hemen ona döndü.


"Biz mi? Biz iş yoğunluğundan yapamadığımız balayına çıkmış bulunmaktayız! Kurumdan öylece ayrılıp işi yokuşa sürdük diyemeyiz."dedi Eliz.


"Başka bir şey kalmadıysa bana müsaade çocuklar... Sabahtan beri ortalıkta olmamam şirkette sorun yaratmasın!"dedi Rose.


Onun dediklerinden sonra bir vedalaşma faslı oldu. Roseline'nin yanında Anna, Daniel ve Yağız da gitmişti. Ostroverkhov da şirkete geçince ev sahibi olarak Dimitris kalmıştı ellerinde.


"Elde neden eksi kaldı ki?"dedi Emel, Dimitris'i kast ederek.


"Başımıza sardırma şunu!"dedi Kaan hemen.


"Böylece evde bekleyecek miyiz gerçekten?"dedi Büşra, Eliz'e.


"Sizi bilmem ama ben halimden memnunum!"dedi Alev. Yine uyukluyordu.


"Hadi sizi mekanlarımdan birisine götüreyim! Bendensiniz!"dedi Dimitris salona girerken.


"İşte beklediğim teklif!"diye ayağa kalkan Libyy, Lucas tarafından çekilerek geri oturtuldu.


"Gideceğini nereden çıkardın?" dedi Lucas.


"Of Lucas of!"diye kalktı yerinden Libby. Öfkeli öfkeli çıktı salondan. Lucas da peşinden. Kavga edecekleri kesindi.


"Libby , Lucas'ı net ikna eder. Şeytan tüyü var onda. Neyse siz gelmiyor musunuz?"dedi Dimitris.


"Ben okeyim!"dedi Büşra yerinden kalktı.


"Ben de..."dedi Alp.


"Beni izinli saysan? Sonuçta beynimi patlattın!"dedi Kaan.


"En azından olduğunu öğrendik koçum ama sorun yok kal sen!"dedi Dimitris. Kaan , koçum demesine takılmamayı seçerek sessizliğini korudu.


" Ben de kalıyorum."dedi Emel.


" Sen de kal kız... Götürsek bile sevgilim de sevgilim diye yersin başımızın etini!"dedi Dimitris sonra da Alara'ya döndü.

" Orijinal sarı olduğunu bizim sarılara kanıtlamaya bence gelmelisin?"


"Pek güvenemedim şimdi!"dedi Yiğit. En son karakolluk olmuşlardı malum.


"O bir kere olur yani umarım!"dedi Alara, Doğukan'a bakarak.


"Burada içeri girersen bir de Rus olmadığın ortaya çıkarsa şu herif seni inadına çıkarmaz!" dedi Eliz.


"Dedikodudan çok geri kaldım."dedi Dimitris, Emel'e.


"Alara, Doğukan'ın başında dört şişe kırıp hepimizi içeri attırdı da... Onun önlemini alıyorlar!" diyerek durumu özetledi Emel.


"Mağaraya geri girecekse istediği kadar şişe kırabilir!"dedi Dimitris. Ama bunu ortaya dememişti. Sadece Eliz'e demişti çünkü Doğukan'dan gerçekten korkuyordu. Zaten bir anlarını bozmuştu. İkinciye kendisinin bozulacağına emindi.


"Çok içmem..."dedi Alara.


"Hiç içmesen?"dedi Doğukan.


"Meyve suyu mu içeyim?"dedi Alara. Çok tehlikeli bir noktayı ortaya sürmüştü.


Doğukan kısık sesle küfür etmişti. Her yönden çıkmaza girmişti.


"Su iç?"diye bir öneri sunmuştu Eliz.


"Oldu elime biberonla süt verin tam olsun!"dedi Alara gözlerini devirerek.


"Lanet olsun. Buluruz sana içecek bir şey illaki!"dedi Doğukan ve ayağa kalktı.


"Hadi gidelim..."dedi Büşra ve salondan çıktı. Herkes teker teker çıktılar. Hazırlanacaklardı.


"Sen gelecek misin Alev?"dedi Dimitris. Alev uyukluyordu.


"Nereye?"


"Mekana!"


"Mekan? Ne kaçırdım iki dakikada?" dedi Alev.


"İki dakika mı? Her dakika uyuyorsun!" dedi Dimitris.


"Kimin yüzünden acaba?"dedi Alev ters ters ağzının içinde.


"Efendim? Ya da neyse işte kulüplerden birine gitme kararı aldık!"dedi Dimitris.


"Kim kalıyor evde?"dedi Alev, odada onların haricinde kalan Kaan ve Emel gülerek el salladığında , Alev hemen kalktı yerinden.


"On dakikaya hazır olmuş olurum?"dedi ve Kaan ile Emel'den kaçar gibi çıktı odadan. Bir çiftle aynı evde baş başa kalmaya dayanamayacağı kesindi.


Herkes hazırlamaya başlamıştı. Dimitris ise onları ikna edeceğini bildiğinden hazırlanıp inmişti yanların. Kısacası onlar hazırlanana kadar onları rahatsız edecekti.


*****


"Sence nerede kaldılar Billy? Daha doğrusu bu kadar saat ne hazırlığı yapıyor olabilirler?"dedi Dimitris arabasına yaslanmış kapının önündeki korumayla konuşurken. Daha doğrusu o konuşuyor koruma sadece tepki veriyordu.


Yine bilmiyorum dercesine omuzlarını silktiğinde Dimitris derin bir nefes aldı. Tam içeri girmeye hazırlanıyordu ki kapı açıldı. İçeriden Alp, Yiğit ve Büşra çıktı. Dimitris tam da bu an için yaklaşık kırk beş dakikadır bekliyordu. Hemen arabaya yaslandı. Kapıdan çıkanları aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya tekrar tekrar süzdü.


"Hmmm... Yaz bakalım Billy. Bu çıkan afeti lodos bölümüne ekleyelim anca bir görünüp giden cinsten kısacası. Üzerinde kahverengi elbiseyi beğendim ama o koyu makyaj ile boğulmuş bence o elbise... On üzerinden eksi altı verdim."


"Ne boş yaptın ya!"dedi Büşra. Aldığı yorumlar hoşuna gitmezken kapı açıldı ve içeriden Libby ve Lucas çıktı.


"Evett... Billy... Yeni bir not aç bakalım. Bu afeti meltem bölümü- Ah. Hayır Libby! Parlak kumaş kesinlikle sevmem. Rengi güzel diye artılı verecektim ama kesinlikle olmaz yani! Hayır. Beğenmedim. O makyaj ve saçta kesinlikle olmamış. Eksi beş verdim sana da."


"Ne kadar da umurumda... Bak?"dedi Libby ve kendi etrafında dönüp elbisesini sergilemeye devam etti.


"Bu kadar süre bizimle uğraşmamasının nedeni belli oldu!"dedi Lucas ellerini birbirine çırparak. Libby diğerlerinin yanına aracın içine girerken Lucas dışarda beklemeye devam etmişti.


"Lucas'cım şimdi hayatım beni bilirsin kumaşlar ile çok yakından alakam olduğundan yani kardeşinin giydiği o elbiseyi daha önce bir mankenin üzerinde gör-"


"Dimitris senin hayatın inan ki zerre dikkatimi çekmiyor. Sessizce bekle! Kimseye bulaşma yeter..."dedi Lucas.


" Tamam sen de haklısın ama ben de haklı-"derken Dimitris kapı tekrar açıldığından heyecanla oraya dönünce Lucas derin bir nefes aldı.


"İşte beklediğim parçalardan birisi... Ekle Billy bunu tayfun bölümüne. Üzerindeki siyah elbisesi beğendim. Parlak ve kadife olmadığı için kesinlikle artı alacağı kesin tabi. Sade ve şık olması de kesinlikle önemli bir detay elbetteki... Ah Tanrım o ayakkabılar da ne? Bu kız kesinlikle modadan anlıyor. Ayrıca ben bu kızın kesinlikle Rus olduğunu iddia ediyorum. Nasıl kaban almadan çıkabilir ki bu soğukta." Bu noktadan sonra Alara'yı incelemeyi bırakıp hemen arkasındaki Doğukan'a kayıyor bakışları." Tabi o herifi de hangi mağaradan bulduğunu öğrenip mağaraları yakmamız gerek!"


"Bunu da yazayım mı abi? "dedi Billy. Dimitris'in kısık sesle son dediği şeyleri kast ederek.


"Tabii ki de evet! Hatta vurgulu yap! Bir de altını, üstünü, köşesini artık her neresi boşsa orayı çiz! Bu ülkemizin bütün kadınları için önemli bir hamle!"


"Bir şey mi dedin?"dedi Doğukan. Her zamanki ters bakışlarını kuşanarak. Dimitris bakışlarını ondan kaçırıp geri Alara'ya çevirdi. Alara ojelerini kurutmakla meşgul olduğundan ortamda neler döndüğü ile ilgilenmiyordu.


"On üzerinden on dokuz veriyorum!"


"Kime ne veriyor bu? Soğuktan beyni mi dondu?"dedi Doğukan.


"Bir şey mi dedin?"dedi bakışlarını tırnaklarından çekip Doğukan'a çıkardı.


"Sen tırnakların ile ilgilenmeye devam et ve sakın ilgini kaybetme!"dedi Doğukan onu arabaya bindirdi.


"Ben seni hiç sevemedim ya!"dedi Dimitris, Doğukan'a. Lucas ise öksürmeye başladı. Dimitris'e eğildi.


"Aklını mı kaçırdın sen?"dedi Lucas. İkisinin arasındaki yüksek gerilimi hissetmeyen yoktu.


"Sanki ben sana bayılıyorum!" dedi Doğukan ve arabaya bindi.


Neyse ki Lucas'ın düşündüğü gibi uzamamıştı konu.


Son olarak evden Toprak, Eliz ve Alev çıktığında Dimitris her zamanki gibi yaslanırken yerine bu sefer Lucas da yaslanmıştı onun gibi.


"Billy. Şu koyu yeşil elbiseli olanı hortum bölümüne yaz. On üzerinden altı verdim ona. Şimdi evli ya çok yorum yapmayalım. Başı bağlı sonuçta. Ayrıca şimdi bir de bizim ağır misafirimiz kendileri. Bu yüzden çok da sınırı aşmaya gerek yok!"


"Düşük puan verdin?"dedi Billy.


"Sanki diğer puanları biliyor! Sus!"dedi Dimitris sonra gülerek önüne döndü.


"Ve tabii ki bu gecenin parlayanlarından. Onu direkt olarak kasırga bölümünde birinci sıraya yaz. Kendileri ile çok kazançlı bir anlaşmamız var!"


"Ne anlaşması bu sabahtan beridir bir aşağı bir yukarı?" dedi Lucas.


Dimitris işine geleni duyduğu için cevap vermeden Alev'e yürümeye devam etti.


"Öncelikle siyahlar içinde bir melek gibisin Alev'cim!" dediğinde Dimitris, Lucas öksürdü.


"Dikkat et o cim sana cin olup çarpmasın!"dedi Toprak. Eliz ve Alev'i arabaya bindirdi.


"İşte Billy bu da ağır misafirlerimizden bir tanesi. İn cin deyip adam öldüren cinsten. Kendinizi koruyun. Bir de biraz sinirli bir insandır. Özellikle gecele-"derken Dimitris, Toprak onu ensesinden tutarak arabaya bindirdi.


Neyseki Billy, Dimitris'in bu hallerine alışıktı. Ona yapılan bu tepkileri de gayet doğal karşılıyordu. Asla tehdit olarak görmüyordu.


İki araba avludan uzaklaşırken peşlerine üç arabada koruma olacak şekilde eklenmişti.


Mekana gelene kadar Dimitris'in arabasında olan; Alp, Büşra, Yiğit ve Libby yaka silkerken, Lucas yol boyunca kulaklık takmıştı. Lucas bilerek Doğukan ve Alara'yı diğer arabaya bindirmişti çünkü tanıdığı şu kısacık zamanda Doğukan'ın olmayan sabrının da yok olacağına emindi.


Dimitris'in mekanına geldiklerinde Dimitris'i gören çalışanlar anında kulaklıklarına davranıp mekanın müziğini değiştirdiler. Dimitris elbetteki mekanına kendisinin geldiğini haber verecek bir şarkı da adamıştı.


Her mekâna ayrı bir şarkı...


"Tam olarak ne oluyor?"dedi Alp.


" Ben geldim..."dedi Dimitris eğilip yerden almadığı kibri ve egosu ile.


"Eee?"dedi Büşra. Dimitris anında somurtup göz devirdi.


"Her mekanımda bana özel bir şarkı vardır Büşracık ve benim geldiğimin haberini böyle alırlar!"dedi yürürken aynı zamanda bunları da tek çırpıda söyleyivermişti. İçeri girdiğinde bir alkış yükseldiğinde bütün ekip göz devirmişti.


"Bu gece bizi delirtecek!"dedi Alara.


"O sevgiline sahip çık! İki ayaklı bomba birlikte olunca hapise düşme riskiniz artıyor!"dedi Büşra.


"Sevgilim?"dedi Alara.


Salağa yatmanın bu kadar zor olup olmadığını düşünüyordu.


"Aynen Alara biz de yedik!"dedi Yiğit içeri girerken.


" Bence kendimize ayrı bir köşe bulup fotoğraf çekelim?"dedi Eliz, Toprak'a. İkisi çok farklı bir alemdeydi.


"Biraz takılıp kaçalım bu deliden!"dedi Toprak. Gerisini bakışları ile anlatmaya çalıştığında Eliz anlamıştı.


Dimitris onları özel köşesine götürdüğünde müzik sesi biraz daha artarken herkes masaya oturmuştu.


"Ben buraya kesinlikle oturmaya gelmedim!"dedi Alp.


"Ben de!"dedi Alara.


"Sen de?"dedi Doğukan yanındaki kadına jet hızıyla dönerek. Alara ona doğru eğildi ve kulağına bir şeyler fısıldarken, Libby her zamanki ekibini çoktan insanların arasına cekiştirmişti.


Eliz'in ekibiyle tanıştığından beri yeni ekibi Büşra, Alp ve Yiğit olmuştu.


Doğukan ve Alara , Alara'nın sırıtmasının eşliğinde masadan ayrılırlarken Dimitris keyfi yerinde bir şekilde talimat verip duruyordu.


"Biraz sakin olmaya ne dersin?"dedi Alev hemen yanında oturan Lucas'a. Geri yaslanmış bir şekilde üzerindeki yorgunluk ile etrafa baygın bakışlar atıyordu. Makyajını yaparken elinden rimeli düşürünce tekrar yapmak zorunda kalmıştı bütün makyajını. En son bu kadar uykusuz ne zaman kaldığını bile hatırlamıyordu.


Lucas'ın bakışları kalabalıkta kaybetmemeye çalıştığı Libby'nin üzerinden Alev'e döndü. Kalabalığa göre daha yüksek bir yerde oturuyorlardı bu yüzden Libby izlemesi kolay oluyordu.


"Sakin olmadığımı da nereden çıkardın? Ben gayet sakin bir adamım..."dedi Lucas. Kendisi de inanmıyordu ya bu söylediğine.


Alev öyle mi dercesine kaşlarını çattı ve bakışlarını Lucas'ın dizinde duran ve sıkılmaktan bembeyaz olmuş ellerine değdirdiğinde Lucas yakalanmanın verdiği hissiyat ile derin bir nefes aldı.


"Korumaların olması ya da burasının bir yakınımın olması beni kesinlikle rahatlatmıyor çünkü o benim yanımdayken kaçırıldı ve benim bu hayatta ondan başka kimsem yok... Ailemden yani... Morrisonlardan." dedi Lucas, bakışlarını Libby'den ayırmayarak.


"O sana ve bize oynanmış bir oyundu Lucas. Libby olmasa belki de başka birisi kaçırılacaktı. Belki de bizden birisi. Bilemeyiz. Hepimizin bir takıntılı manyağı olabilir. Buna engel olamayız ve sen de bu korku ile yaşamaya devam edemezsin... Böyle yaparak Libby'i kendinden uzaklaştırdığının farkında mısın?"dedi Alev. Gerçekler olduğunda asla acıması olmazdı. Doğruya doğru yanlışa yanlış derdi.


Alev'in sözleri ile kasılan Lucas sadece başını salladı.


"Onun üzerinden korumanı tamamen çek demiyorum. Sadece ona biraz alan ver. Onu her taraftan kuşatarak koruyamazsın. Ona gelecek bir saldırı onun kaçmak için açtığı o yerden gelecektir. Unutma. O bir yetişkin ve kimse kendisine bir bebekmiş gibi davranılsın istemez."


"Bu kadar haklı olman çok sinir bozucu!"dedi Lucas gülerek. Bu acı bir gülümsemeydi.


"Biliyorum. Bunları canın yansın diye değil sadece yapmazsan daha çok yanacağını bil diye söylüyorum."dedi Alev derin bir nefes aldı. Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu.


"Biliyorum ama... Boşversene... Sadece kuruntu yapıyorum." dedi Lucas. Alev den tepki gelmeyince ona döndüğünde Alev'in gözlerini kapalı görünce dudaklarında oluşan gülümsemeye engel olmazken cebinden çıkardığı telefonundan kısa bir mesaj çekip Alev gibi geri yaslandı. Onun tavsiyelerine uyacaktı.


Lucas'ın koruması elinde bir kağıt poşet ile gelirken Dimitris çoktan masa masa dolaşmaya başlamıştı.


"Sence ona engel olmalı mıyım?" dedi Toprak, Lucas ve Alev'i kastederek. Eliz'in bakışları oraya çevrildiğinde Toprak'a göz devirmişti.


"Abilerime kızıyorsun ama onlardan aşağı kalır yanınız yok bakıyorum da Toprak Atılgan."dedi Eliz gülerek.


"Sanırım çok erken konuştum ama bu bir abi olduğum gerçeğini değiştirmez Eliz Erçil Karayel Atılgan!"dedi Toprak da gülerek.


"Sakın Alev'ime dokunayım deme yakarım seni! Ayrıca Lucas çok dikkatli bir insandır."dedi Eliz büyük bir ciddiyetle karşısındaki manzarayı izliyordu.


Masa da sadece dördü kalmıştı.


"Nasıl bir dikkatti kastediyorsun? İkizimi kendi tarafına mı çekmeye çalışıyor? Büyü falan mı? Kara büyü kesin?"dedi Toprak başını sallayarak. Eliz ona şok olmuş bir şekilde bakıyordu. Sonrasında gülmeye başlayınca Toprak'ın dikkatini kendi üzerine çekmişti. Toprak dayanamıyıp onu öptüğünde ise asıl konuya geri dönmüştü.


"Dikkatli dediğim karşısındaki kişinin kim olduğuna dikkat ederek davranır. Biraz gözlem yaparsan demek istediklerimi anlarsın ayrıca şu anda yaptığı şey gayet de ince bir davranış ve ben net düşerdim!"dedi Eliz bakışları ile Alev'in kulağına bir kulak üstü kulaklık takan Lucas'ı işaret etti.


Lucas , Alev'in hem uykusunu bölündüğünü hem de uykusuz olduğunun bilincinde olarak kulaklık istemişti korumalarından.


"Ben seni daha etkileyici bir şekilde düşürebilirim!"dedi Toprak kısık bir sesle.


"Sen beni hep etkiliyorsun zaten ve bırak insanlar da etkilenecek bir şeyler bulsunlar!"dedi Eliz hemen araya lafını sıkıştırıp gülümsedi. Sonrasında ise fotoğraf çekmeye devam ettiler. Toprak, Alev'in olduğu tarafa ara sıra bakış atıyordu.


Gecenin eğlencesi son sürat devam ederken yorulanlar yavaş yavaş masaya toplanmaya başlamışlardı.


"Eğleniyor muyuz gençler?"dedi Dimitris. Dj kısmına geçmiş ortamı coşturuyordu.


" Bu heriften zerre hoşlanmıyorum!"dedi Doğukan hemen yanındaki Alara'ya. Alara dalgın dalgın başını sallarken Doğukan tamamen ona döndü.


"İçine atma ve bu ikiden sonrasının olmayacağına da anlaşmıştık!"dedi Doğukan daha yumuşak bir sesle.


"Anlaştığımız gibi!" dedi ve önündeki yani ikinci ve son bardağını kendinden uzaklaştırdı. Doğukan'a döndürdü bakışlarını.


"Sadece sarhoş olmaman için almış olduğumuz bir önlem... Ben sadece senin için böyle bir-"derken Doğukan kendisini kısıtlanmış hissetmesin diye ona durumu açılmaya çalışıyordu ki bu açıklama Alara'nın kendisine sarılması ile son bulmuştu. Doğukan da bir kaç saniyelik duraksamanım ardından ona sarıldığında Alara derin bir nefes aldı. Alara geri çekilmedi sadece Doğukan'ın duyabileceği şekilde kulağına doğru konuşmaya başladı. Başkasının duymasına ihtiyacı yoktu. Sadece Doğukan duysun istiyordu. Sadece içindeki acıya o ortak olsun istiyordu.


"Bu kadar düşünmelerine de gerek yoktu Doğukan... İstediğim şeylerden birisi bunca şeyin benden neden saklandığı olmuştu. Aldığım cevap neydi? Bizi korumak , kurumu korumak, evdekileri korumak oldu!"dedi Alara ve burnunu çekti. Doğukan kendisini rahat hissetsin diye sırtını okşadıkça ağlayası geliyordu.


"Bak bunları geçtim daha doğrusu bir yere kadar anlarım ama annemin annesini bahane ederek benden uzaklaşmasını anlayamam!"dediğinde Alara, Doğukan'ın elleri yavaşlamıştı.


"Tek bir cevap beni oradan döndürmeye yeterdi. Evet sonrasında intihar etmeye çalıştığım için pişman oldum ama o cevaptan sonra yapılacak en doğru şey kaçmak gibi gelmişti. Onlardan değil ama... En çok senden özür dilerim..." dediğinde Alara geri çekilmeye çalıştı. Gözlerine bakıp pişman olduğunu görmesini istiyordu ama geri çekilemediği gibi daha da sıkı sarmalanmıştı.


"Devam et..."


Alara derin bir nefes aldı.


"Bildiğimi bildikleri hâlde aramadılar ve onlara aramaları için kendi içimde verdiğim süre dolunca ben ara... aradım. Annemle konuştum. Aynı evde yaşadığımızda bile köşe kovalamaca oynardık ya..."dedi Alara kendi hâline gülerek. Gözünden düşen yaşların haddi hesabı yoktu.


" Kendim için belirlediğim iki son vardı ve o beni istemediğim bir sona iteledi farkında olmadan gerçi farkında olsa da üzüleceğini sanmam. Ona... Sordum Doğukan. Benden uzaklaşmasının nedenini sordum. Benden delirdiğimi düşünerek uzaklaşmasının nedenini sordum. Benden herkese deli diye bahsediyordu biliyor musun?"dedi Alara. Karşılığı daha da sıkılaşan kollar olmuştu.


Bu kollardan nasıl gitmek istediğini düşünmeden edemedi Alara.


"Cevabı ise daha komikti. Her şey kurum içindi dedi. Kurum içindi. Bende kurum için bir tehdittim o halde. Bir tehlikeydim! Bir nedeni yoktu beni sevmemesinin! O halde neden ölmeye-"


"Tamamlama onu!"dedi Doğukan sert bir şekilde. Alara kendisini kaptırmış gidiyordu.


"Sen hiçbir neden için ölmeyi hak edemezsin Alara. Tehdit değilsin. Olmazsın. Sana bunu düşündürenler asıl tehlike! Neredeler şimdi? Kurumdalar mı?"dedi Doğukan. Kurumdalarsa onlara dünyayı zindan etmeyi düşünüyordu. Alara başını iki yanda sallarken geri çekildi. Doğukan da Alara'nın gözlerine bakmak istediği için geri çekilmesine izin verdi. Bakışları buluştuğunda Alara umursamaz bir tonda konuşmaya başladı.


" Değiller... Onların keyfi yerinde. Hiçbir girişimde yanımda olmadılar. Olup acımalarını istemedim. Amsterdam'da kendilerine bir hayat kurmuşlark-"derken Alara, Doğukan'ın çatılan kaşları ile açılmaya geçti." Atlas ve Kumsal... Kardeşlerim. Amsterdam'da yaşıyorlar. Annemin onları benden korumak için aldığı ufak bir önlem."dedi Alara sonrasında ellerini Doğukan'ın omuzlarına yerleştirdi.


"Onları boş ver... Ben... Teşekkür edemedim sana. Beni bayılttığın için araya kaynadı."dedi Alara.


"Bana teşekkür etmek istiyorsan eğer bir daha gitmeye çalışma Alara... O anları sonsuza dek kapatmak istiyorum ve senin de kapatmanı istiyorum. Bu senin hiçbir zaman kurtuluşun olmamalı! Onun yerine benimle kavga edebilirsin! "


"Kavga etmemizin hoşuna gittiğini biliyordum!"dedi Alara bilmiş bir şekilde gülüp yüzünü silerken.


"Hiç de hoşuma gitmiyor. Ben kavga etmeyi hiç sevmem."dedi Doğukan bakışlarını kaçırdı.


"Kesin öyledir!"dedi Alara ve Doğukan'ın yüzünü kendisine çevirdi.


"Makyajın akmış mı? Çok uğraştım ben buna!"dedi Alara. Doğukan bilerek uzun uzun inceledi.


"Bozulmamış ama çok istersen bozarız?"dedi izin ister gibi.


"Çok isterim ama önce Dimitris'in nakavt olduğu bir zaman dilimi olmalı..."dedi Alara. Doğukan, Alara'nın bu bakışlarının ne anlama geldiğini biliyordu. Bu şeytan bakışlarını nerede görse tanırdı.


"Önerin nedir güzelim?"


"Sadece masumane bir uyku..."


İkisi de aynı anda gülerken Dimitris'in kendisine özel ayarladığı masada son derece sinir bozucu ve sadece Dimitris'in eğlendiği bir ortam dönüyordu.


"Ya bir insanın nasıl çenesi ağrımadan yedi yirmi dört konuşma özelliği olabilir? Alara'yı mumla aratıyor bana!"dedi Yiğit.


"Alara'nın bir Rus olduğuna hatta kayıp ikizim olduğuna eminim! DNA testi istiyorum!" dediğinde Dimitris herkes ona göz devirdi.


"Alara demişken onlar nerede?" dedi Alp.


"Kesin o mağara adamıyla! Gidip bassam beni öldürür mü dersin ha dostum?"dedi Dimitris, Toprak'a.


Toprak sadece Eliz'in duyabileceği şekilde konuştu.


"Keşke ama nerede bizde o şans!"


"Bir şey mi dedin dostum?"


"Dene bir şansını istersen?"dedi Toprak yüksek sesle. Sinirine hakim olmaya çalışıyordu.


Dimitris gidip gitmemek arasında kaldığı esnada bir el silah sesi duyuldu.


Ardından da çarşı pazar karıştı.


Asla olaysız bölümümüz olamaz akksdhdjskkssk


Gelecek alıntıları biraksamsefasitohumu Instagram hesabından takip edebilirsiniz...


Hoşçakalın... 


Loading...
0%