Yeni Üyelik
39.
Bölüm

39. Bölüm ~ Bir Tek Sana...

@feusa


🪄İyi okumalar🪄


Rusya... 


Yazardan... 


Herkes çığlık çığlığa bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu.


Alan hızlıca boşalırken ekipte ellerine çoktan silahlarını almış ve gelecek hamleyi bekliyorlardı.


Alan boşaldığında bir grup adam ve ortalarında duran siyah saçlı kadının kim olduğunu anlayan olmazken kadın başını yerden kaldırdığında ilk silahını indiren Eliz olmuştu.


"Sadece küçük bir sürpriz..."dediğinde kadın korumalarına işaret verdi ve dışarı çıkardı onları. Eliz, Toprak'ın bakışları eşliğinde merdivenlerden inerken kadının bakışları hâlâ ona silah doğrultan kişiler arasından Yiğit'i buldu.


"Bu kadının Rus olmadığına eminim! Ülkeye kaçak giriş olmuş! Ya da Libby! Bahsettiğin sarışın Helena bu değil değil mi?"dediğinde Dimitris, Lucas ona bir dirsek atmıştı.


" Kes sesini... "diye uyarmadan edemedi Lucas. Dimitris ise onu hiç takmadan Libby'i darlıyordu.


"Yiğit! Beni tanımadığına alındım doğrusu hayatım!"dediğinde ekibin bakışı Yiğit'e döndü.


" Sana hayatım dedi... "dedi Dimitris elini ağzına kapatıp büyük bir şaşırma ile.


" Ben de şaşkınım sus Dimitris! "diye mırıldandı Yiğit.


Arkalardan bir ses yükselince herkesin dikkati oraya yöneldi.


" Bu sesi nerede olsam tanırım..."diyerek gizlendiği yerden çıkan Alara'ya anlamsız bakışlar atan bir Doğukan ve bir ekip vardı.


"Ne oluyor ? Kim bu kadın? Umarım uykumu bölecek birisidir!"dedi Alev. Daha çok kendi kendine homurdanıyordu. Silah sesiyle uyanmak zorunda kalmıştı.


" Yiğit'in sevgilisiymiş! "dedi Dimitris, Alev'e dönerek. Ekip şok içinde ona döndü.


" Senin sevgilin mi vardı? "dedi Alev uyku sersemliği aldığı dedikodu ile dağılmıştı.


" Yok öyle bir şey... Saçmalama Dimitris. "dedi Yiğit. Ne ara sevgilisi olmuş olabilirdi? Ayrıca kendisinin bile haberinin olmadığı bir sevgilisinin olmadığına emindi. Böyle bir şey imkansızdı.


"Eski karısıymış... " dedi bu seferde Dimitris. Dimitris'in üzerine atlamaya hazırlanan Yiğit'i durduran Toprak olmuştu.


Eliz ise onların kendi arasındaki kargaşadan faydalanıp aşağıya inmişti. Alara da çoktan yanlarına ulaşmıştı.


"Sen bizi nasıl buldun? Daha doğrusu bizim karşımıza çıkma amacın ne ama daha da önemlisi seni özlemişim!"dedi Eliz ve Asumana sarıldı. Abilerinin aksine o Asuman'ı severdi.


"Şimdi tehlike var mı yok mu?" dedi ve Yiğit'e döndü. "Sevgilin mi eski karın mı? " dedi gibi Dimitris, Lucas yine Dimitris ve Yiğit'in arasında bulmuştu kendini. Ama Dimitris durmadı. Daha yüksek sesle konuşmaya başladı. " Ben hiçbir b.. anlamadım ve bu kadın Rus mu değil mi? "


"Ay senin Rus'una da sana da!"diyerek Eliz'in yanına ulaştı Toprak. Herkes silahlarını indirse bile tetikte olmaya devam ediyorlardı.


"Ben de seni özledim."dedi Asuman ve geri çekildi.


"Seninle yeni görüşmüş olsam da... Yüzyüze uzun zaman oldu!"deyip Alara'ya sarıldı Asuman. Alara da ona.


"Bana haber ver demiştim. Aklımı çıkardın."dedi Alara. Bir adım geri çekildiğinde hemen dibinde Doğukan'ı bulmuştu. Doğukan hâlâ olayları çözemediği için tehlikeli bir durum olduğunu düşünüyordu.


"Siz? Ne görüşmesi? Alara? Dökül..!"dedi Eliz hemen. Bie şeyler karıştığı belliydi ama emin olmadığından gündeme getirmemişti . Alara'nın gülümsemesi ise bu durumun gündeme gelmesi gerektiğini doğruluyordu.


"O haberleri bir yerimden uydurmadım herhalde. Yer altı gazete ve dedikodu ajanım sağ olsun!"dedi Alara, Asuman'ı gösterdi.


Eliz'in taşlar yavaş yavaş yerine otururken hâlâ boşlukları vardı.


"Şimdi bu kadın benim mekanımı bastı. Yiğit'e aşık ama Rus değil!"dedi Dimitris. Yiğit'i zor zahmet sakinleştirip koltuğa oturtan Büşra ve Alp , Dimitris her konuştuğunda onu sakinleştirmek konusunda daha da zorlanıyorlardı.


"Havalı girişim yürek hoplattığına göre!"dedi ve Yiğit'i gösterdi Asuman sonra da Alara ile Eliz'e döndü.


"Nasıl bulduğumu merak edeceğini Alara söylediği için geldim ve daha sakin ve rahat bir yere geçelim."dedi ve herkesi de beraberinde harekete geçirdi Asuman.


Uzağa değil mekanının ofis bölümüne çıktılar.


"Burası benim ofisim ve gizemsiz yabancı Rus musun değil misin?"dedi Dimitris.


Çünkü şu anda en önemli sorun Rus olup olmamasıydı.


Asuman gülerken diğerleri göz devirmişlerdi.


"Cidden beyninde sorun var senin!"dedi Büşra. Şu anda konumuz bu mu salak bakışları atıyordu.


"En azından bir beynim var Büşra... Seni dinliyorum!"dedi Dimitris, Büşra'dan Asuman'a dönüp.


"Ben Rus değilim. Türk'üm ve tanımayanlar için hemen kendimi tanıtayım. Asuman Samancı. Eliz'in ve ekibinin çocukluk arkadaşlarıyım ve uzun süredir de farklı ülkelerde gizli bir ajanlık yapıyordum. Bir kaç ay kadar önceye kadar..."dediğinde Asuman'ın bakışları Alara'yı bulduğunda Alara devam etme kararı aldı.


"Sinem'in peşinde boşuna dolaşmadım ki her ip ucu Asuman'ın işine yaradı."dedi Alara.


"Bu haberler... On beş günde olacak iş değildi ve zaten değil. Sen uzun zamandır Asuman ile iletişim halinde olduğunu mu söylüyorsun?"dedi Eliz kaşlarını çatarak.


Asuman'a güvenebileceğini biliyordu. Kuruma ait bir ajandı Asuman ama yine de arkasından iş çevrilmesi hoşuna gitmemişti.


"O kısım için evde azar yiyebilirim." dedi Alara hemen. Eliz'in bakışlarındaki azarı hissederken.


"Bunun farkında olman ne kadar da güzel."dedi Eliz sonra da Asuman'a döndü." Devam et bakalım..."


"Nisan ile birlikte -"derken Asuman'ın lafını böldü Eliz özür dileyerek.


"Toprak... Hayatım belli ki arkamızdan iş çeviren listesi oluşacak... Aklında tut. Listeye Nisan'ı da ekleyelim. Ona da bir azar çekmem gerek!"dedi ve devam et dercesine baktı.


"Nisan'ın da yardımları ile İtalya kurumuna sızdıktan sonrası kolay olurken Alara... İstediğin DNA sonuçları..."dedi Asuman ve cebinden kağıtları çıkardı. Alara'ya uzattı.


"Sen aç istedim çünkü beni o kadar detay bilmeme gerek yok... Evet arkandan yaklaşık dört beş aydır iş çevirdiğimiz için üzgünüm ama gizli olması her şeye değmiş duruyor..."dedi Asuman.


"Kuruma bağlı bir ajan mısın?"dedi Alev.


"Kuruma bağlı dış görev ajanıyım diyeyim detay sormayın!"dedi Asuman. Herkesin merak ettiği ama açmak için iki kere düşündükleri gizli dosyalardan olduğunu ima ediyordu. Bir açmadan öncesi vardı. Bir de açtıktan sonrası.


"Bal çöreğimi uyandırın. Yağız'ı göremedim ama sesimi duyduğunda o da mutluluktan bayılmak üzereydi en son!"dedi Asuman. Bu gergin ortamda bir nebze olsun gülümsetti onları. Dimitris'e ise Yiğit ile uğraşmak için bahane çıkmıştı. Bu durumdan en çıkarlı olan o olmuştu.


"Şimdi ne yapacaksın sen?"dedi Eliz.


"Bir telefon kadar yakın ama kıtalar kadar uzakta olacağım. Bu süreçte yanında... Yanınızda olduğumu bilin. Sizden tek isteğim bu. Şimdi gitmem gerek. Aşağıda beni bekliyorlar."dedi Asuman . Eliz , Alara ve Alp onunla vedalaşırken Yiğit sorguluyordu.


Asuman çıkmadan önce ekibe döndü.


"Dimitris Osthalia... Mekanın için kusura bakma sadece hoparlör sistemini patlattım."


"Sorun değil Eliz'in hesabına yazarım..." dedi Dimitris. Eliz ise ona göz devirerek cevap vermişti.


" Yiğit hayatım da iyi bilir ki ben yüksek sesten hoşlanmam!"dedi Asuman ve Yiğit'e göz kırpıp çıktı odadan.


Mekana girişi olaylı olsa da çıkışı sessiz olurken gergin hava durumunu koruyordu.


"Gitti mi? Ya da bir rüya mıydı?"dedi Yiğit hemen.


"Bir aşığın olduğunu bilmiyordum!" dedi Libby gülerek.


" Aşığım mı? Psikopatım mi?"dedi Yiğit bardaktaki suyu titreyen elleri ile içmeye çalışırken.


"En azından eski karın değilmiş?" dediği esnada kafasının üstünden bir bardak geçti Dimitris'in. Yiğit elindeki bardağı ona fırlatmıştı.


"Şahsıma saldırı diye seni linçletmemi istemiyorsan sakin durmalısın... Ne diyorduk? Eski karın... "


Herkes onun bu haline gülmüştü. Köşeye sıkışmıştı. Özellikle de Toprak mutluydu. Eden ettiğini buluyordu değil mi? Damat olarak her acılarından zevk almayı görev edinmek zor işti tabi.


"Bunu detaylıca bir konuşmak gerek!"dedi Eliz, Alara'ya bakarak. Gözleri elindeki kağıtta da dolaştı.


"Karım haklı! Hadi eve!"dedi Toprak.


"Bu da iyice hanımcı oldu! Ne oldu sana dostum?"


"Elinin körü! Elinin körü oldu Dimitris!"dedi Toprak. Kendisini sinirlendirmekten zevk aldığını biliyordu ve sinirlenmemek için kendisini durdursa da Dimitris bir şekilde o bam telimi bulup kısa devre yaptırıyordu onda.


"O ne? Bir çeşit sos mu?"derken Dimitris, Toprak haricindeki herkes gülmüştü.


Bu adama nasıl katlandıklarına dair hiçbirinin işte şu yüzden diyeceği bir neden yoktu ama olmasa bu kadar bir arada olurlar mıydı? Kesinlike hayır... İşte bunu bilmek herkese yetiyordu.


*****


Hızlıca eve dönüldüğünde Ostroverkhov'un malikanesine geçilmişti. Eliz ortada dolanırken işten gelmiş Ostroverkhov da dahil olmak üzere herkes diken üstünde oturuyordu.


Alara hariç.


"Canım... Dökül ... Dökül yoksa ben incilerini yere sereceğim!"dedi Eliz, Alara'ya bakarak.


"Öncelikle bir otur kocanın yanına!"dedi Alara. Bir anda üzerine atlamasını istemiyordu. Eliz hem anlatsın diye hem de sakinleşmek adına Toprak'ın yanına oturdu. Toprak ise anında onu kollarının arasına almıştı. Bu bir nevi herkesin sağlığı için önlemdi.


"Dökül ama en başından. En ince ayrıntısına kadar..."dedi Eliz tane tane.


Alara derin bir nefes alıp güven almak ister gibi Doğukan'a bakıp konuşmaya başladı.


"Nisan kuruma meydan okuduktan sonra her yerde evlilik haberleri çıkmaya başladığında Asuman bunun doğru olup olmadığını anlamak için öncelikle Yağız ve Yiğit'e ulaşmaya çalışıyor."dedi Alara. Sonrasında gülerek başına bandana bağlamış kolonya koklayan Yiğit'e döndü bakışları. Herkesin bakışları da öyle.


"Bakmayın öyle. Ben onu her yerden engelledim. E devletimden bile engelli hatta ve hatta her yıl aldığım on metreden fazla yakın olamayacağı konusunda bir karar bile var. Yağız'ın yirmi metre olunca bana on verdiler!"dediğinde Yiğit herkes ona gülmüştü.


" Aşk mesafe dinlemiyor gördüğün üzere... Bugün aranızda on metre yoktu diye hatırlıyorum... "diyerek ortalığı karıştırmaya kaldığı yerden devam etti Dimitris.


"Neyse işte bu salaklara ulaşamayınca bir tek bana ulaşabildi."diyerek olası bir girişimi engellemel adına araya girdi Alara.


"Niye sana?"dedi Lucas.


"Onu Yiğit'e ve Yağız'a sormak gerek. Benim haricimdeki herkeste engelli kız. Her yönden ulaşmasına engel olmaya çalışmışlar. Bana öyle bir şey yapamazlar çünkü ben de kendim için Yiğit ve Yağız'a karşı bir dosya açtırdım. Karar aldım yani. Çok karışamıyorlar."dedi Alara gülerek.


Herkesin bakışları Yiğit'e döndü.


Alara ortaya atıyor , açıklamak ona kalıyordu.


"Bizi şikayet etmiş. Doğukan'ın kafasında dört şişe kırdığında bir de onunla aynı ortamda olduk diye ceza yiyecektik de alkollü olduğu için hatırlamamış!"dedi Yiğit.


"Ekibime bak be! Ayaklı hukuk bürosu mübarek!"dedi Eliz gülerek. Sonrasında hemen ciddileşti. Şu koyvermemek önemliydi.


"O düğünde Asuman da vardı ama kılık değiştirdiği için tanıyamadınız hem Castelliler de baskın yapmıştı. Neyse işte o düğün vesilesi ile iletişime geçmiştik. Sonrasında senin evlilik haberleri, vurulmalar derken bir de..."deyip sesini kıstı." Yiğit'in vurulmasına dayanamadı tabi...Sıyrılma gibi bir şey olsa d-"


"Alara!"dedi Yiğit. Alara gülerek devam etti. Şu anda zaten yerinde zor duruyordu. Herkes de üzerine geliyordu. Çıldırmasına az kalmıştı.


"Neyse işte zaten kuruma bağlıydı ve başka ülkeydeydi. İşime çomak soksa ben de onu bitirirdim."


"Elim güçlüydü diyorsun! Rus olmadığına inanamıyorum!" dedi Dimitris. Kimse onu dikkate almadı.


"Bu Emir'e yönelik yaptığım oyun ile birlikte daha da olayların içine girdi benimle birlikte. Herkesi araştırdı. Emir'in bir yanlış yapmasını bekledim yoksa ben onun kime çalıştığını biliyordum. Levent'i de önüme süren ondan başkası değildi Asuman'ın dediğine göre de çok kafanız karışmasın!"dedi Alara.


"Çorba oldu desem?"dedi Libby. Bir yerden sonra dinlemeyi bırakmıştı. Diğerleri de onu onayladılar. Alara'nın ise hepsini baştan anlatmak gibi bir düşüncesi yoktu. Hayatta anlatmazdı.


"Ben gayet iyiyim sen devam et!"dedi Eliz dikkatle.


" İşte... Sinem de bitiyordu iş ve onun oklarını kendime çevirerek açık vermesini sağladım."


"Bu çok tehlikeli değil mi? Sana zarar verebilirdi."dedi Lucas.


"Gelecek bir zarar bana etki etmezdi o zaman için..." dediğinde odadaki üç kişi haricinde kimse ne demek istediğini anlamamıştı.


"Şimdi doğru anlamış mıyım bir bakalım?"dedi Eliz ve Toprak'ın kolları arasında doğruldu.


"Asuman ile Nisan'ın evlilik meselesinden iletişime geçtiniz. Sonrasında onu plana dahil ettin uzaktan da olsa..."


"Yiğit'i vuranın Sinem olabileceğini söyledim!"dedi Alara. Eliz kafasını salladı. Gayet mantıklı ve Alara'dan beklenecek bir hamleydi.


"Sonrasında bu on beş günlük süreçte Nisan ile iletişime geçtin ve İtalya kurumuna sızmasını sağladın... Peki bu DNA testi?"dedi Eliz.


Herkesin merak ettiği bir diğer konu da oydu.


"Yoksa Rus olup olmadığını kontrol etmek için kendine DNA testi mi yaptırdın?"dedi Dimitris heyecanla.


"Evlatlık olma isteğim hiç bu kadar istekli olmamıştı..." dediğinde Alara bunu sadece Doğukan duymuştu. Alara derin bir nefes eşliğinde zarfı açtı. Odada derin bir sessizlik oluşurken bütün gözler Alara'nın elindeki kağıttaydı.


Alara gülümsemeye başladığında Eliz kötü bir şey olduğunu anladı. Kalkmaya çalıştığında ise Toprak izin vermedi.


"Neyseki öldürsem bile kuzen katili olmayacakmışım... Eliz... Sinem ile Cem amcanın DNA'ları esleşmiyor!"


Cümle bir bomba gibi düşmüştü odaya.


Etkisi ise sadece odaya değil bütün aileye etki etmişti.


"Ne?.. Yani şimdi... Sinem bir Karayel değil mi?"dedi Alp , sonrasında küfürlerini sıraladı.


"Alara..."dedi Eliz yerinden kalkarken. Sinem'in üveymiş , gerçekmiş, sahteymiş değilmiş hiçbiri umurunda değildi. Alara'ya dikkatli bakıldığında neler hissettiği çok açık bir şekilde belli oluyordu.


Evlatlık olan Sinem iken evlatlık gibi davranılan kendisiydi...


Kaldıramayacağı kadar ağır bir yüktü.


Alara kendisine seslenilmesi ile girdiği o şok benzeri şeyden çıkarken yerinden hızlıca kalktı. Doğukan'ın kendisini durdurmasına izin vermedi.


"Bize anlatmadığınız bir şey var!"dedi Emel yerinden kalktı onlar gibi.


"Sen çok sakinsin... Hiç olmadığın kadar sakinsin!"dedi Alp, Alara'ya.


"Ben... Sadece yorgunum... Eee... Ve... Evet evdekilerin bu evlatlık durumunu bildiklerine eminim..."diyerek salondan çıktı Alara. Doğukan da peşinden çıktı. Alp ve Emel'in onun peşinden gitmek için hareketlenmelerini Eliz durdurdu.


"Bu kızın bu haber ile ortalığın anasını ağlatması gerekiyordu. Eliz. Bir şeyi var. Çok durgun. Sadece derdini öğrenmek istiyorum!"dedi Alp. Eliz'in önünden çekilmesini bekliyordu.


"Evet bir derdi var ama ..."dedi Eliz.


"Amasını o söyleyebilir!"dedi Emel, Kaan tarafından tutulmasaydı gitmiş olacaktı.


"Ailevi bir durum olduğu için ben..."derken Lucas, Eliz sözünü kesti.


"Sizden saklayacağımız bir şey yok Lucas. Otur oturduğun yerde. Size gelince..."dedi Eliz elleriyle saçını karıştırdı." Alara'nın biraz zamana ihtiyacı var."


"Neden?"dedi Alp. Gözlerinde saf bir korku vardı.


"Onun ortaya çıkmasından sonra... Hale teyze ile mi konuştu?"dedi Emel. Annesiyle arasında sorunlar olduğunu evdeki herkes biliyordu. Alara bunu saklasa da Hale teyzem yaymaktan asla geri durmuyordu.


Eliz cevap vermediğinde Alp küfür ederken Emel odanın içinde dolanmaya başladı. Kaan peşinden ayrılmıyordu.


"Ne demiş?"dedi Emel sinirle.


"Bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığı kesin!"dedi Eliz. O da tam olarak bilmiyordu.


"Hale kim?"dedi Dimitris.


"Annesi!"dedi Toprak, Alara'yı kastederek.


"Annesinin... İnanamıyorum. Sinem'in evlatlık olduğunu bilmesine rağmen... Kabul edemiyorum Eliz... Konuşmak istiyorum. Lütfen!"dedi Alp.


"Alp... Kendine zarar verebilir! Size zarar verebilir..."dedi Eliz dolan gözleriyle.


"Ne demek zarar verebilir?"dedi Yiğit. Üzerindeki şokları yeni yeni atabilmişti.


Eliz çaresizce Toprak'a baktığında Emel , Alp ve Yiğit bir cevap için diretmeye devam ediyorlardı. Bu esnada salonun girişinde bir hareketlilik olunca bir bakışlar oraya döndü.


"Dimitris... Diğer tarafa geçmemize yardımcı olur musun?"dedi Doğukan.


"Nasıl uyudu o?"dedi Alp büyük bir şok içinde.


Gözlerine inanamıyordu. Şu anda beyni de hiç yardımcı olmuyordu çünkü durmuş gibiydi.


"Uyumadı... Bayılttım ve uyandığında bu evde sağlam bir şey kalmaz!"dedi Doğukan. Denendi ve onaylandı bakışları ortadaydı.


"Evimdeki her şey kırılmaz neyseki!"dedi Dimitris kapıyı göstererek ilerlemesini söyledi.


"Kaç kere bayıltıp bu kadar deneyimli olmuş olabilirsin?" dedi Emel.


"Üçten sonrasını saymadım..."dedi Doğukan ve salondan uzaklaştı.


"Oturun ve olaylara bir açıklık getirelim..."dedi Eliz.


"Roseline haber vermek gerek!"dedi Ostroverkhov.


"Haklısın..."dedi Eliz onu doğruladı. Alp ve Emel zar zor oturduklarında Eliz de yavaşça Toprak'ın yanına oturdu. Toprak hemen elini güven vermek için ellerinin arasına aldığında Eliz derin bir nefes aldı.


"Hale teyzem ile aralarında ne geçtiğini bilmiyorum. Bunu ona sormak istemiyorum ve sizde sormayın çünkü... Anladınız işte. Bu konuyu burada kapatın."


"Yine hiçbir şey olmamış gibi mi davranalım?"dedi Alp. Daha önceki olaylarda Alara'nın ne hâle geldiğini yakından görmüştü. Bunca zamandır fark edemediği için de kendisine kızıyordu.


"Evet... Bu evlatlık meselesini de soracağımız tek kişi dedem..."dedi Eliz.


"Onunla konuşmuyorum."dedi Emel.


"Son olanlardan sonra ben de araya mesafe koydum. Ayrıca evdeki bütün çocukları bildiği halde babamın bilmemesi... Bunu da kabul edemedim!"dedi Alp.


Murat'ı sinirinden dolayı herşeyin dışında tutan Orhan Karayel elbetteki Murat'ın sinirinden nasibini almıştı. Murat, karısını ve Alp'i alıp evi terk etmişti.


Karayel malikanesinde kara bulutlar dolaşıyordu.


" Beni zaten biliyorsun..."dedi Yiğit. Eliz başını salladı.


Eliz'i böyle bir oyunun içine sürüklemiş olmasından dedesiyle arasına mesafe koymuştu Yiğit de. Babası ve annesinin de bu sahte ölümü bilmesi ve gaz kaçağını çıkaran kişinin babası olması da onlar ile arasının kötü olmasına neden olmuştu.


"O kısmı ben halledeceğim. Roseline haber verin. Abi... Abimle konuşursun. Bu gecelik bu kadar yeter diye düşünüyorum..."dedi Eliz ayağa kalkarken.


"Ben bu tarafta kalsam... Alara'ya yakınken uzak kalamam..."dedi Emel.


Eliz onların istediği üzerine onları oraya yerleştirdi.


Alp, Büşra, Yiğit, Emel ve Kaan... Ostroverkhov'un malikanesinde kalacaklardı. Libby de son anda kendisini o gruba katmıştı.


"Ben?"dediğinde Lucas, Libby onu kapıya doğru döndürdü ve itelemeye başladı.


"Sen Dimitris ile sarılıp uyursun... Ne işin var bizim aramızda?"dedi Libby.


Eliz ve Toprak, Alev ile birlikte diğer tarafa geçmek için kapının önündeydiler. Ostroverkhov ile konuşuyorlardı.


"Aranızda değil yanında olacağım!"dedi Lucas inatla." Ayrıca Dimitris ile uyumak istediğimi de nereden çıkardın?"


"Siz çok iyi bir ikili olduğunuz ve gece boyu bu tarafa gelmesine engel olabileceğini düşünüyorum canım... Canım ikizim benim. Hadi ben çok yorgunum. İkiletme beni ve uza!"dedi Libby onu kapının dışına çıkardı.


"Dimitris bitti bir de sizinle uğraşamam!"dedi Ostroverkhov kendisine dönen ve Libby'i evden atması için yalvaracak olan Lucas'a cevap olarak. Ardından da itiraz dinlemeden içeri girdi.


"Elinde olsa beni lavaboya bile yalnız göndermeyeceksin be! Git ve Dimitris'i buraya gelmemeye ikna edip ikizine bir iyilik yap!"dediğinde Libby, Lucas itiraz için dudaklarını aralamıştı ki kenarda uyuklayan Alev ile göz göze geldi. Eliz ve Toprak çoktan eve doğru yürümeye başlamışlardı. Alev de onların peşine düşmeden önce Libby'e ufak bir yardım etmişti.


Mesaj açık ve netti.


"Tamam! İstediğin gibi olsun ama..."dedi Lucas, Libby onun sözünü kesti.


"Tamam... Üstümü örterim... Kahve içmem ve en önemlisi kapımı kilitlerim. Oldu mu? Bence oldu!"dedi Libby ve Lucas'ın bir şey demesine izin vermeden onu hızlıca yanaklarından öpüp içeri girdi.


"Of... Off..."dedi Lucas yürümeye başlarken.


İçeri girdiğinde Elizler ile aynı anda gelmişti çünkü Libby'i bu tarafa getiremediği için yüklenen siniri ile ne kadar hızlı yürüdüğünü kendisi de bilmiyordu.


İçeri girdiklerinde ise hiç beklemdikeri bir manzara ile karşılaştıkları için dördü de donup kalmışlardı.


"Yani sen şimdi Rus değilsin?"dedi Dimitris elindeki kahveyi içerken.


"Keşke... Ama orijinal bunlar!"dedi Alara saçlarını göstererek.


"Sonunda geldiniz!"dedi Doğukan, kapıdaki dörtlüye bakarak.


Kaldım bu ikisiyle der gibi bakıyordu.


"Bu kadar şey bana bile fazla... Ne oluyor be burada? Sen baygın değil miydin?"dedi Alev, salondan içeri girdi. Alara'ya garip bakışlar atıyordu.


"Sen uyumuyor muydun kârlı anlaşma?"dedi Dimitris.


"Ben uyurken de uyanığım Dimitris..."dedi Alev.


"Alp , Emel ve Yiğit ile konuşmak daha doğrusu yüzleşmek istemiyorum... Bir an için kendimi kaybettim ve en mantıklı çözüm bu oldu!"dedi Alara kahvesinden bir yudum aldı.


"Yani bayıltmadın?"dedi Eliz, Doğukan'a.


"Ayıkken sence izin verir miydim?" dediğinde Alara, Eliz derin bir nefes aldı. Toprak ile birlikte koltuğa yerleşti.


"Sen yine evden mi atıldın lan?"dedi Dimitris, Lucas'a.


"Zaten yeterince sinirliyim... Uğraşma benimle!"dedi Lucas tekli koltuğa geçti. Konuşmak istemediğini de çok açık bir şekilde belli ediyordu oturuşu.


"Kahve ister misiniz?"dedi Dimitris mayışmış bir şekilde. Hepsi hayır anlamında başını salladı.

" İsteseniz de yapmazdım ki!"dediğinde herkes ona göz devirdiğinde o odadan çıkmıştı.


"Tahmini kaç saniye sonra etki eder?"dedi Alara.


"Ne?"dedi Eliz kaşlarını çatarak.


"Şimdilerde!"dediğinde Doğukan içeriden bir düşme sesi gelince Alara ve o haricindekiler tedirgin olup hemen savunmaya geçmişlerdi.


"Sakin olun..."dedi Alara.


"Duymadın mı sesi?"dedi Eliz kısık sesle.


"Duydum hayatım duydum... Armut dibine düştü işte! Hadi beyler Dimitris'i odasına çıkarın!"dedi Alara yerinde daha da rahat bir şekilde oturmaya geçti.


"Bugün zihnim açık değil diye bana mı oynuyorsunuz? Açık konuşun!"dedi Alev sinirle. Zaten uykusuzdu.


"Dimitris'in kahvesine uyku ilacı attık. Sabaha kadar mışıl mışıl uyuyacak!"dedi Alara.


"Ciddi misin?"dedi Alev heyecanla salondan çıktı. Bundan daha güzel bir haber duyamazdı bugün. Mutfağa girdiğinde yerde baygın yatan Dimitris'i görünce gülmeden edemedi.


"Kârlı anlaşmama bak! Düşüşe geçmiş..."dedi gülerek Alev.


"Bunun ekip için ne anlama geldiğini biliyorsunuz değil mi?"dedi Toprak.


"Bu başarımız yüzünden ettiğiniz dualar ile cennete girmeyi düşünüyorum... Hadi yatırın yatağa. Sabah uyandığında bir de yatağıma bile yatırmadınız diyerek azar atar!"dedi Alara kucağına aldığı meyve tabağı ile salona geri döndü.


Eliz ve Alev de peşinden giderken diğerleri Dimitris'i yerine yatırmak ile meşgullerdi.


Kuş tüyü yatağında uyumazsa söylenir dururdu. Hepsi bunu biliyordu. Hele bir de bir yeri falan tutulursa işte bütün ekip hapı yutmuş olurdu.


*****


"Nasıl hissediyorsun?"dedi Eliz portakal yiyen Alara'ya.


Doğukan, Toprak ve Lucas, Dimitris'i yatırırken onlar o arada salona geçmiş, koltuğun üzerindeki battaniyeye sarılı bir şekilde yan yana yatıyorlardı.


"Kırgın... Güveni kırık... Hayal kırıklığı ile dolu bir geçmiş ama... Yenik hissetmiyorum Eliz. Garip."dedi Alara.


"Olayın ne olduğunu bilmiyorum ama öyle hissetmenin nedeni öğrendiğin gerçeği zaten hissediyor olman ile bir alakası olabilir..."dedi Alev battaniyeye daha da sarıldı.


Salonda sessizlik içinde dertleşiyorlardı. Hepsine iyi geldiği de kesindi.


"Annemin annesinin yaşadığını bildiği halde benden uzak olmasının nedeninin kurumu korumak cevabını aldığım için intihara kalkıştım..."dedi Alara, yanındaki Alev'e bakarak. Alev bir an için ne diyeceğini bilemedi.


"Yaptın mı?"dedi Alev.


"Yaptım ama olmadı gördüğün gibi... Çıkmaz sokaklarda dolanıp duruyorum. Çocukluğumu teselli edecek tek bir dal bile yok Alev... Boşluğa düşmüş gibiyim. Sinem'in evlatlık olduğunu bilmelerine rağmen annemin bana evlatlık muamelesi yapması... Canımı yakıyor... Böyle kalbimi lime lime ediyorlar resmen. Bazen nefes alamıyorum. Boğuluyorum..."


"Bunlardan biraz uzaklaşmaya ne dersin? Şu durumda nasıl mümkün olur bilmiyorum ama bence biraz uzaklaş bu hayattan! Nefes almaya ihtiyacın var çünkü..."dedi Alev.


"İstersen heme-"derken Eliz, Alara onun sözünü kesti.


"İsterdim ama olmaz... Sizi bırakamam! Evet intihar etmeye çalışarak sizi bırakmak istedim ama o zamanki düşüncelerim ile şu anki düşüncelerim çok değişti. Her şeyi boş vermiştim. Toplamam ya da düzeltmem gereken bir hayatım yoktu. Amaçsız bir yaşamda tek amacım seni korumaktı. Sizi korumaktı...Yine öyle ama araya başka şeyler girdi şu anda."dedi Alara, gözlerini kaçırarak.


"Ne gibi şeyler onlar?"dedi Alev. Alara'nın kızardığını fark ederken salona Dimitris'i yatırma ekibi salona giriş yapmıştı.


"Onun gibi şeyler..."dedi Eliz ortalarına aldıkları Alev'in kulağına. Doğukan'ı kast ederek. Alev sadece gülümsedi. Zaten fark etmişti. Şimdi de teyit etmiş oluyordu.


"Yatıyor muyuz?"dedi Eliz, başına gelmiş dikilen Toprak'a. Toprak eğilip onu kucağına aldığında cevabı söylemese de evet olmuştu.


"Dimitris'i uyurken uyumamak gibi bir seçenek olduğunu sanmıyorum!"dedi Alev yerinden kalkarken. "Bu zamanı sabahtan beri ne kadar bekledim bilemezsiniz!"dedi Alev. Koşar adım odasına çıkan ilk o olmuştu.


"Odasını biliyor mu?"dedi Alara.


"İlk gördüğü yerde bayılıp kalmadığına şükretmek gerek!" dedi Toprak.


"Siz de uyuyun!"dedi Eliz.


"Bu fırsatı geri tepecek gibi miyiz sence?"dedi Lucas. O da salondan çıktı.


Eliz ve Toprak da salondan çıkarken, Doğukan, Alara'yı ikna etmek ile meşguldü.


"Benim hiç uykum yok... Sen uyu ben gelirim."dedi Alara.


"Tamam yukarıda uyumazsın. Gözümün önünde olman gerek!"dedi Doğukan.


Alara başını salladı. Güvenmediği biliyordu. Yalnız kalmasına izin vermeyeceğini de her an hatırlatıyordu. Pişman olmuş olsa da yüzüne vurulması da acıtıyordu. Batmıştı. Öyle böyle değil. Ama çıkacaktı. Buna emindi. Öyle hissediyordu.


"Güvenmiyorsun..."dedi Alara gözlerinin içine bakarak.


"Gözümün önünde olmadığında..." dedi ve biraz düşündü Doğukan." Özlüyorum yoksa başka bir sorun yok.."dedi bakışlarını kaçırdı. Bulduğu ilk bahane buydu ama Alara yutmadı. Çok da yalan değildi söylediği ama şu andaki tek neden de o değildi.


"Yalan söylediğinde bakışlarını kaçırmasan dediğin şeye balıklama düşebilirdim..."dedi Alara.


"Düştüğün belli oluyor... Hadi. İnat etme. Sana da kahve veririm görürsün!"dedi Doğukan.


"Dimitris kesinlikle senden korkusuna içti yaptığın o ilaçlı kahveyi! Ben yapsam kesin bana içirirdi."dedi Alara yerinden kalktı.


Salondan çıkıp koridorda sessiz sessiz yürümeye başladılar. Boş bir odaya geldiklerinde ise Alara konuşmaya kaldığı yerden devam etti.


"Rus olmadığımı ona kanıtlamak için ne yapmam gerekiyor? Kardeş olduğumuzu bile savunmak üzere. Gerçi savunsa dakika beklemeden kabul ederd-"derken yatağın kenarında volta atan Alara kendisini yatağın içinde buldu.


Doğukan çıkmasına izin vermeden üzerine yorganı da örtüp yorganın iki kenarını da kıstırdı.


"Ben bir Rus ile daha uğraşmak istemiyorum. Türk olarak kalmaya devam et..."dedi Doğukan.


Alara'yı öyle bir sarmıştı ki kundaktaki bebekten farkı yoktu.


"Ninni de söyleyecek misin?"dedi Alara ters ters. Doğukan kaşlarını çattı ve yandan bir bakış gönderdi.


"Konumuzla ne alakası var?"


"Bence de beni kundağa sarmana gerek yoktu!"dedi Alara debenirken ama hareket edemiyordu. Özellikle de bacakları.


"Çıkamazsın... Ayrıca böylesi daha iyi üşümezsin!"


"Üşümem ben..."


"Biliyorum ama üşürmüş gibi düşünüp davranmak daha mantıklı."


"Off... Ama... Bak aklıma ne geldi? Ben makyajımı temizlemedim... Yara olur yüzüm!"dedi Alara. Doğukan kafasını yastıktan kaldırıp Alara'nın yüzünü incelemeye başladı. Yaklaştı ve kısık sesle konuştu.


"Çıkarmamı istiyorsun?"


"Kulüpte öyle demiştin!"


"Sen de sonra demiştin?!"


"Dimitris bölmesin dedim ben bir kere..."


"Dimitris'i yok etmiş olabiliriz ama..."


Alara çatılan kaşları ile sorusunu sordu.


"Ama?"


İçinden öpeceksen öp diyordu çünkü kendisi şu anda hareket edemiyordu. Ayaklarını hareket ettirmemesinin tek nedeni de Doğukan idi. Bacağını Alara'nın üzerine attığından haraket etmesini engelliyordu.


"Hâlâ kızgınım..."dedi Doğukan geri çekilip gülerken. Alara neye laf attığını iyi biliyordu ama böyle eli kolu bağlı dururken kendisi ile uğraşmasına da epey sinir olmuştu.


"Bunun rövanşını alırım!"dedi zor zahmet ona sırtını dönerek. Doğukan ise gülüyordu. Daha fazla kızmasın diye gülüşünü kısık tutuyordu çünkü kızarsa uyutmazdı ve Doğukan çok yorgundu.


*****


Eliz Erçil Karayel...


Gün Rusya'da daha yeni başlarken ben yine erkenden uyanmıştım ama sevgili eşimi uyandırmamak adına hareket etmiyordum.


Etmemeye çalışıyordum en azından.


"Bu alışkanlığından bir an önce kurtulmalısın..."dedi Toprak uykulu bir sesle.


Sanırım uyandırmama konusunda birazcık daha alıştırma yapmam gerekiyordu.


"Bence benimle uyanmak seninde hoşuna gidiyor!"dedim. Başımı göğsünden kaldırıp çenemi yasladım. Alttan alta ona bakmaya başladım.


"Seninle olan her şey hoşuma gidiyor ama uyanmak... Bence uyumaya devam edelim çünkü o bozuk herif her an ayılıp bize dünyayı dar edebilir!"dedi kocam.


Kocamın canını fena sıkıyordu.


"Sabah sabah sinirlenme!" dedim.


"Bak sen de dedin... Daha sabah ama hava karanlık yani daha gün aymadı!"


"Dediğinden hiçbir şey anlamadım."


"Ben de ama çaktırma ve uyumaya devam et!"dediğinde güldüm.


"Sen uyumaya devam et ve ben de hazırlanayım... Nasıl fikir?"


"Hazırlanman yarım saat dersek gayet makul bir süre... Bana yeter!"dediğinde omzuna attığım yumruk ile olan uykusunun da kaçtığına emindim.


Neyseki ondan hamle gelmeden yataktan çıkmıştım.


Tabi ki de inat yaparak kısa sürede hazırlanmış ve uyanması için türlü yollara başvurmuştum.


"Ben çok sıkıldım. Gün bitti gün!.."


Saat. 07:23.


"Kulaklık falan mı taktın sen? Neden beni duymuyorsun? Toprak bak sinirle-"derken kendimi bir anda yatakta bulmuştum.


Konuşmama ve çığlık atmama gerek kalmadan da susturulmuştum tabi. Sabah sabah yüksek dozda adrenalin vermişti bana ve şimdi sırıtarak bakıyordu.


"Sustun..."dediğinde dizimi karnına geçirmek için hamle yaptığımda engelledi.


"Eliz kaçak dövüşüp sonra mızmızlanıyorsun ve bu benim hoşuma gidiyor..."


"Ben kaçak dövüşmem Toprak Atılgan... Eğer dövüşmek istersen her zaman müsaitim..."dedim gülerek ve düşünmesine izin vermeden onu sırt üstü devirip üstüne çıktım.


"Sabah sabah yine enerjiksin..."dedi gülerek. Yenildiğini kabul etmiyordu.


"Deminden seni yendim... Farkında mısın?"


"Sen beni hep yendin Eliz... Ve ben bir tek sana yenildim... Hep de yenilirim..."dedi ve göz kırptı. Yüzüne doğru eğildim. Eğildiğimden saçlarım yüzüne dökülmüştü.


"Bana aşık gibi duruyorsun ama üzgünüm... Evliyim..."dedim yüzüğümü gösterdim.


Güldü. Hem de en neşelisinden.


"Böyle bir güzelliği kaçırdığım için üzüldüm doğrusu... Artık başka kapıya ba-"


"Başka kapı?"diyerek aniden doğrulduğunda karnıma giren ağrıdan dolayı sinirim yüzümde donup kalmıştı.


Her anımda ortaya çıkıp kendisini hatırlatan bir acım bir yaram olduğu için ne hissetmem gerektiğini bile şaşırır olmuştum.


"Bir şey oldu... Sancın mı var?"dediğinde çoktan yattığı yerden doğrulmuş ve beni süzmeye başlamıştı. Üzerinde olan ben ise oturduğu için konum olarak kucağına düşmüştüm.


"Utku ile bugün yarın buluşman gerekiyordu!"dediğinde hesaplama yapıyordu muhtemelen.


"Çağıralım gelsin..."dediğinde sadece onaylamıştım. Hayır desem diretecekti.


"Canın çok yanıyor mu?"dedi. Benim canım yansa sanki onun da yanıyordu. Ben üzülürsem o da üzülüyordu. Beni hiçbir duygum ve hissim ile yalnız bırakmıyordu.


Diğer yarım kavramının vücut bulmuş haliydi.


"Çok mu? Utku'yu bırak şimdi gidelim."deyip kalkmaya çalıştığında onu durdurdum.


"Birazdan geçer... Devamlı olanlardan..."dedim.


"Masaj yapayım?"dediğinde deminden beri yaptığının farkında olmaması... Toprak'a zarar verdiğimi düşünmeden edemiyordum bazen.


"Zaten yapıyorsun..."dediğimde o da yeni fark etmişti. Elleri karnımdan hiç ayrılmamıştı.


"Farkında değilim..."dediğinde saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı.


"Toprak..."


"Söyle güzelim..."


"Seni çok seviyorum..."


"Ben de seni çok seviyorum ve bu konuşmanın devamını iyi bildiğim için burada noktalıyorum!"dediğinde itiraz istemeyen bir tonu vardı sesinin.


Bu konuşmanın devamı çoğu kez benim çıkardığım ama Toprak'ın kazandığı bir kavgaya dönüştüğünün ikimizde farkındaydık.


"DNA testinin hikayesini konuşmak adına dedemle ortak bir noktada buluşmamız gerekiyor!"dedim konuyu değiştirmek adına.


"Utku nereden geliyordu? Almanya değil miydi? Oraya ayarla buluşmayı. Hem tedavini de aksatmamış olursun." dediğinde bu fikir benim de aklıma yatmıştı.


"Hatta Nisan ve Leonardo da gelsin. Onlarla da adımları hakkında ve tabii ki Asuman konusunu da konuşalım..." dedim.


Sancı çoktan bedenimi terk etmişti ama ben sarıldığım bu bedenden ayrılmak istemiyordum. Ben ona sarılmış hâlde duruyordum ama o masaja devam ediyordu.


"Bu geceyi orada geçiririz. Sabahında buraya tekrar döneriz."


Olay üssünü Rusya olarak belirlemiştik. Her şeyi buradan halledecektik. Yani başlangıç burası ve bittiğinde de burada olacaktık.


"Mantıklı... İtalya kısmını halledersek ve dedemden gerçeği öğrenirsek geriye onlardan bir hamle bekleyeceğiz... Ramiro'nun... Ramiro'nun yerini ortağı olarak devraldığıma dair daha haber yayınlanacak tabi... Çok işimiz var kocacığım..."


"Yapacağımıza güvenim tam karıcığım..."


"Bana iyi geliyorsun..."dedim derin bir nefes alarak.


"Aksi mümkün değil... Sanırım sancı gitti ve sende rahatladın..."dediğinde başımı omzundan kaldırdım.


"Nasıl anladın?"


"Bedeninin tepkilerini senden daha iyi tanıyorum diyelim..."


"Bazen sana daha fazla özellik vermişler diye düşünmeden edemiyorum!"dediğimde gülerken ikimizin de bu mutlu sahnesini bölen o üç şeyden birisi gerçekleşti.


Birincisi benim aniden ortaya çıkan sancılarım...


İkincisi hâlâ evli olduğumuzu kabul edemeyen Alp...


Üçüncüsü ve en başarılı olan...


"Gençler... Size bomba gibi bir haberim var!"


"Uyanmış!"dedim Toprak'ın kucağından kalkarken. Gün işte şimdi başlıyordu.


"Maalesef..."dedi Toprak da beni onayladı. Geri yatmak istiyor gibiydi. Hatta yastığı alıp kafasının üzerine koyup ben dünyada yokum demek bile istiyor olabilirdi.


"Dün gece bir uyumuşum bir uyumuşum... Bugün o kadar enerji doluyum ki dün gece nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum bile!"


Sanırım Alara ve Doğukan'ın dün geceki başarılı operasyonu buraya kadardı. Ertesi günü ise hiç hesaba katmamışlardı.


🪄Evettt.... Bir bölüm sonu daha...


Bölüm hakkındaki ne düşünüyorsunuz?


Dimitris'i son zamanlarda durduramıyorum... Bütün ipleri ona verdim o kendi kendine yazıyor desem yeridir...


Alıntıları Instagram hesabından takip edebilirsiniz :

biraksamsefasitohumu 🪄


Loading...
0%