@fevkalbeser
|
"Seni ilk gördüğümde öyle güzel gülümsüyordun ki keşke sebebi ben olsaydım diye geçirdim içimden. Hemen elimde ki kağıda gülüşünü çizdim. Yanına gelip hemen oracıkta konuşacaktım seninle. Kafamı kaldırdığımda yok olmuştun. Sana çizdiğim resmini bile gösteremeden uzaklaşmıştın oradan. Artık burdaydım nasıl olsa yine görecektim seni. O günü iple çektim. Hergün ilk gördüğüm yere gittim ama bulamıyordum seni. Aklımdan çıkaramıyordum; gözlerini, gülüşünü. Elimde ki kâğıda değil de sanki beynimin içine kazınmıştı suretin." "Sonra buldum seni. Çarptığım, karşımda bana öfkeyle bakan gözler, beni tam üç aydır uyutmayan, başka bişey düşündürtmeyen gözlerden başkası değildi. Sonra olmaması gereken ne varsa olmaya başladı. Önce öğrencim olacağını öğrendim. sonra seni en derin yarandan kanattım. Şimdiyse beni, belki de dünyanın en kötü adamı olarak görüyorsundur. Hayır! ben sadece senin Gözlerine mahkum olan esirden başkası değilim." Anıl bu düşüncelerin içinde boğuldu oturduğu yerde. Artık aklındaki gözleri de gülüşü de unutması gerektiğini çok iyi biliyordu. İmkansızdı. Unutmazsa canı çok yanacaktı biliyordu. "Hemen gidip Bade'ye bi açıklama yapmam gerekiyor. Bunların hiçbirini bilmeyecek. Ama en azından kötü bi adam olmadığımı bilmeli. Yalan söylemek zorundayım. Bu korkaklıktı biliyorum ama ikimizinde iyiliği için en iyisi bu. Oturduğu yerden kalktı kitabı eline alarak aşağı indi. Bade kolunun üstüne kafasını koymuş vaziyette dinleniyordu. Saçları neredeyse yerlere değecek kadar uzundu. Her biri ahenk içindeydi. Yanına doğru ilerledi. Kafamda hala Anıl hocanın gözleri vardı. Bir anda nasıl o kadar kızmıştı bana. Onun gözünde de ben suçluydum belki de. Birden arkamda bi göz hissettim. Bana bakıyordu sanki. -Bade biraz konuşalım mı? -Kitabın içinde bi resim vardı. Not kağıdına çizilmiş. Onu gördün mü? Ben meraklı gözlerle ona bakıyordum. -Senin resmini ben neden çizeyim Bade. Ben o resmi kantinde masanın üstünde bulmuştum. Sana aittir diye kitabın arasına koydum vermeyi unutmuşum. Az önce kitabı görünce aklıma geldi. İçinde olmayınca da sana sormak istedim . Neyse ki sahibine ulaşmış sevindim. Söyledikleri karşısında neye uğradığımı şaşırdım. Anıl hoca çizmemiş. Ama kim çizmişti peki? Ben neler düşünmüştüm ne kadar aptalım. Adamı neredeyse sapık ilan edecektim. O kadar ön yargılı yaklaşmışım ki altında ne arıyordum acaba nasıl bi hayal dünyam var benim böyle? Kocaman adam yalan söyleyecek değildi ya. Utançtan terleyen ellerimi birbirine kavuşturdum. Yüzümde ki şaşkın ifadeyle; -Ama ben sandım ki... sözümü bitirmeden lafın arasına girdi gülerek; -Ne sandın? Resmini çizip kitabımın arasında taşıdığımı mı? Çok komiksin Bade? Şimdi kim bilir sen beni kafanda nasıl kötü yerlere koymuşsundur. -Ahahah Bade gerçekten bu kadar abarttın mı? Gece uyuyamayacak kadar? -Neden korktun? -Okulda hocam olarak tanıdığım birinin benim resmimi çizmesinden. Gözlerinin içine baktım. Söyledikleri beni o kadar mutlu etmişti ki anlatamam. Bende aramızda ki bu manasız huzursuzluktan rahatsızdım. -Merhaba, Ben Bade Elini uzattı titriyordu elleri. Söylediği son cümle tam bizlikti. İkimizde birbirimize bakarak güldük. -Hocam şaka bi yana siz bu resmi bulduğunuzda kantinde kimse yok muydu? -kim çizmiş olabilir acaba? -Belki bi hayranındır? Olamaz mı? -Ordan bakılınca hayran olunacak birine mi benziyoru ? -Neden böyle düşünüyorsun. Neden sana hayran olmasınlar? Dedi derin bi nefes alarak. Ne demek istediğini anlamadım ama güzel bişeydi sanırım. Belki de iltifat etti kendimi daha fazla kötü hissetmemem için. -Hocam ben çok teşekkür ederim. Gerçekten içimi rahatlattınız. Resmi kim çizdiyse çizdi umrumda değil. Aklıma gelen başıma gelmediği için mutluyum gerisinin pek önemi yok. -Sizin çizdiğinizi düşündüm işte daha ne olabilir? Dedim gülerek -Haklısın. Demekle yetindi. -Bitmedi henüz. Bitince haber veririm. Aramızı da düzelttiğimize göre şimdi işimin başına dönüyorum. Sende düşünme artık kimse kim boşver. Yanımdan uzaklaştı. Ağır adımlarla bende biraz nefes almak için bahçeye çıktım. Zil çalmak üzereydi. Bugün değişik bir gün olacaktı belli. İçimde ki sorulardan kurtulmuştum. Anıl hoca hakkında içimde en ufak bi kötü düşünce kalmamıştı ve bu beni çok rahatlatmıştı. Anıl kütüphaneye geri döndü.Masasına oturdu tekrar. Az önce yalan söylediği için çok üzgündü. Kendini bi korkak gibi hissediyordu. Badenin sözleri de cabasıydı. "İyi ki de doğruyu söylememişim" diye geçirdi içinden. Çok yara almıştı az önce ki konuşmada. Ama en azından aralarını düzeltmişlerdi artık. Kendine bi söz verdi. Çizdiği resmi kaybettiği gibi aklıma kazınan herşeyi unutacaktı. Başka çaresi yok. O öğrencisiydi ve bu hiç doğru değildi. Hem Bade de hayatında birini istiyormuş gibi gözükmüyordu. Az önce söylemişti. Korkuyordu. Ağzından Nurullah Genç' e ait olan şu dizeler döküldü;
"At vuruldu; içim paramparça Rüveyda Gölgelerin ardına sakladım kusurumu Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin Ben burda damla damla eriyip akıyorum Yine de, bırakamam yerlere gururumu İstenmediğim yeri usulca terk ederim Hâtıra kalsın diye bırakır da ruhumu Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim."
|
0% |