@fevkalbeser
|
Bütün Akşam ikisi içinde harika ilerliyordu. Sohbet ediyor, birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Birbirlerine ezelden aşina olan bu iki ruh, bedenen de birbirlerinin yanındalardı artık. Gözlerini ayırmıyorlardı hiç. Sanki birbirlerinin yüzlerini hafızalarına kazıyorlardı. Bade kolunu banka yaslamış öylece Anıl'ı seyrediyordu. -Hava serinledi. Üşüyor musun? -Selim sürekli seni görmeye geliyor mu ya da bundan sonra da gelecek mi? - Seni çok yakışıklı buluyorlarmış. Heykel gibiymişsin. Yirmi dört saat ders anlatsan bıkmadan dinlerlermiş. Bu tarz şeyler. Fazla beğeniliyorsunuz haberiniz olsun. Bade cümlesinin ardından cilveli bi bakış atıp gülümsedi. Anıl'ı delirtmekti niyeti. Kafasını denize doğru çevirdi sonra. -Bu anlattıklarından dikkatimi çeken tek şey "yakışıklısın" oldu. -O kadar diyorsun. Bade yine gülümsedi, Kafasını Anıl'ın omzuna yasladı. -Diğer soruma cevap vermedin. -Bade hayatıma giren ilk kadın sen değilsin. Sana karşı açık olacağım. Yalan söylemek en son istediğim şey. İlk değilsin ama inan bana son olacaksın. Anıl'ın yüzü düştü o an. Hiç beklemediği bir cevap almıştı çünkü. Kafasını yere doğru eğdi. Aniden yüzünün rengi değişmişti sanki. Bade yaptığı şakanın yersiz olduğunu düşünüyordu. Onu kırmıştı. Çabuk olalım aşkım Seni seven kalbim ~Yıldız Tilbe~ Anıl gözlerini iyice açmış şaşkınlık Bade'nin yüzüne bakıyordu. Gözlerini kapatmış şarkıyı hissederek söylüyordu. Bu her halinden belliydi. Anıl gitgide kendini kaptırıyordu. Sevgisi kalbinde her dakika büyüyordu. Bade susmuştu. Ama hala gözlerini açmıyordu. Anıl ayağa kalktı. Bade'nin elinden tutarak onu da kaldırdı. Sımsıkı sarılıyorlardı. Anıl Bade'nin yüzünü elleri arasına alarak, -Seni çok seviyorum. Seni senin bile tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum. Anıl Badeyi belinden kavrayarak kucakladı. Bade kucağında dönmeye başladı. Dönen sadece bedenleri değildi, aşktan başları dönüyordu. Döndü, döndü, döndü. -Dur be adam. İkimizde sarhoş olduk. Anıl yavaşça durdurdu kendini. Sanki bütün dünya onlarla birlikte dönüyordu. Kahkahalarla el ele tutuşup yürümeye başladılar. Gözlerinde koca bir alev vardı sanki. Arabaya kadar gelmişlerdi. Anıl yine buruk gözlerle Bade'ye bakıyordu. -Noldu niye öyle bakıyorsun? -Yine ayrılacağız. Anıl Bade'nin cevabı karşısında şoka uğramıştı resmen. Yutkundu. -Nasıl yani? Anıl ikinci kez yutkundu. Bade'ye gözlerinde ki anlamsız ifadeyle bakıyordu. Tahmin etmeyeceği cevaplar karşısında ne diyeceğini bilemedi. -Saçmalama. Anıl Bade'nin bileğinden tutarak hızlı bir hareketle arabanın kapısına yasladı. Bir eli arabada bir elini Bade'nin yüzünde gezdiriyordu. İyice yaklaştı. Yine burun buruna gelmişlerdi tam anlamıyla. -Bir gün seninle evlenicez. İnan o gün yaptığın bu şaka için çok pişman olacaksın. Bu kezde Bade kocaman yutkunuyordu. Anıl ise Bade'nin dudaklarına baktı sonra gözlerinin ta içene bakarak; -Evlendiğimiz gün nasıl olacağını görürsün. Anıl Bade'nin dudağının kenarına küçük bir öpücük kondurdu. Bade nefesini kontrol edemiyordu. Kalbi yine çırpınıyordu adeta. -Kalbin öyle demiyor ama. Bade Anıl'ın kolları arasından kurtardı kendini. Ön koltuğa geçip oturdu. Anıl'ın yüzünde yine çapkın, serseri bir gülüş hakimdi. Arabaya bindi. Çalıştırır çalıştırmaz az önce Bade'nin söylediği şarkı radyoda çalmaya başladı. İkisi de kaşlarını çatarak birbirlerine baktılar. Tesadüfün böylesi diye geçiriyorlardı akıllarından. -Yok artık. -Bizim şarkımız olmalı bu. İkimizin şarkısı. Ne dersin? Bade ve Anıl'ın şarkısı. Kendi şarkılarını dinleyerek yola çıktılar. Çok değil en fazla on dakika sonra Bade'nin evinin olduğu sokağa girdiler. Bade Anıl'ın elini tutarak; -Burda duralım bence. Binanın önüne çok gitme. Gören olmasın. -Tamam durdum korkma. Ayrıca açıklama yapmak zorunda da değiliz. Bade gülümseyerek Anıl'ın tuttuğu elini daha da fazla sıktı. -Sen benim evim olsan olmaz mı? Aile mi birgün kaybedebilirim. Annem ve Babam gibi. Sen evim ol ki, gün sonunda kazandıklarımla, kaybettiklerimle birlikte sana koşarak geleyim. Olmaz mı? Anıl arabadan hızlıca indi. Bade'nin sözleri onu çok etkilemişti. Kapısını açıp onu aşağıya indirdi. Kollarını açıp sımsıkı sarmaladı. Saçlarından öptü, alnından öptü. Tekrar bağrına bastı. Ev sadece dört duvarı, çatısı olan yer değilmiş. Ev kendini güvende hissettiğin, gerçekten sevildiğini hissettiğin yermiş. -Ben gideyim artık. Bugün için teşekkür ederim. -Anıl. Yapma lütfen. Hadi özle biraz beni. Bade bir kaç adım uzaklaştı. Anıl arkasından seslendi; -İyi geceler öpücüğü yok mu? Bade koşarak Anıl'ın yanağından kocaman bir öpücük çaldı. Yine arkasını dönüp ilerledi. Binaya girmişti çoktan. Hızlı adımlarla evine çıktı. Evin kapısını kapatıp yaslandı. Eliyle kalbini tuttu. Kaburgasından dışarı fırlayacak gibi çarpıyordu yine. Yüzünde ki gülümseme hala dağılmamıştı. Yavaşça banyoya doğru ilerledi. Aynaya baktı. Yüzünde farklı birşey vardı. Tarifi imkansız ama bir o kadar da güzel birşey. İçinden yüzünde ki gülümsemenin hiç eksilmemesi için dua etti. O an telefonu çaldı. İçinden Anıl olabileceğini düşünerek hızla salona doğru ilerledi. Arayan dedesiydi. Hemen telefonu açtı -Efendim dedecim. Bade dedesinin teklifini reddedemezdi. Çünkü o da çok özlemişti dedesini. Ailesinden kalan son yadigardı o. - Gözümde, burnumda, gönlümde tütüyorsun... Bu mesaj Bade'yi uykusundan etmişti. Mesaj atan Anıl'dan başkası değildi. Numarasını nereden almıştı onu düşündü bir an. Ama aklı hala yazdığı mesajdaydı. Çok güzel şeyler duyuyordu bu adamın ağzından. Her kelimesi şiir gibi dökülüyordu sanki ağzından. Bade'de kendini iyice bırakıyordu aşkın kollarına. Bu durum hiç rahatsız etmiyordu aksine ne vakittir olmadığı kadar mutlu oluyordu. Ne cevap vereceğini düşünüyordu. -Beni böyle alıştırırsan şımarırım. -Hayır şükrediyorum. İyi ki geldin. İkisi de telefonun ışığı altında sırıtarak uykuya daldılar. Bu olanlar hayallerinden bile güzeldi. Gece uyurken bile özlenir mi bir insan özleniyor. Hele ki kavuşmak bu kadar zor olmuşsa. İnsan ne kadar sevebilir en fazla? Ne kadar bağlanabilir hayatında ilk defa gördüğü, el diye tabir ettiği insana? Bir bakış, bir dokunuş, küçük bir tebessüm. İnsanın hayatı gerçekten bunlar arasında kalıpta, herhangi birini kaybetme korkusuyla yaşayabilir mi? Yaşarmış. Herşeyin en ucunda yaşarmış insan. Sevgiyide, acıyı, aşkı da... Sabah okul için hazırlandılar. Artık onları bekleyen, özleyen, görmek için can attıkları biri vardı okulda. Anıl aracına atlayıp hızla okula doğru yola çıktı. Bade'yi almayı düşündü ama gören olabilir diye vazgeçti. Bade binadan inerken Gül ile karşılaştı. Birlikte okula doğru yürümeye başladılar. -Bade tabi ki git. Ne kadar özlemiş baksana adam. İki gün izin yazdıramayız ama şöyle yapalım, sen cuma akşamdan git Pazartesi akşam dön Salı günü okula gelirsin olmaz mı? -Ben sana çok mu yük oluyorum. Sanki böyle basen çok şey istiyormuşum gibi geliyor. Okul bahçesine girdiğinde parlayan gözlerle bekleyen Anıl'ı gördü. Uzun zamandır görmemiş gibi özlemle bakıyorlardı birbirlerine. Daha bir gün geçmeden bu kadar özlemişlerdi. Peki bir kaç gün görüşmeyince nasıl olacak? Nasıl hissedecekler. Bade Anıl'a nasıl söyleyecek? -Aloo dedecim günaydın. -Hayır hayır birşey olmadı. Sana güzel bir haber vermek için aradım. Ben Gül ablayla konuştum da geliyorum. Haber vereyim dedim. Anıl gülerek konuştuğunu görünce iyice merak etti. Bade'ye doğru ilerledi yanına kadar gelmişti. Bade ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Aklına küçük bir muzurluk gelmişti. -Tamam güzel kızım bekliyorum seni. Haber verirsin bana Allah zihin açıklığı versin. Anıl'ın yüzü kıpkırmızı oldu. Bade gözünün içine bakarak başkasına seni seviyorum diyordu. İnsanın aklına kaç türlü şey geliyordu. Birde bu kadar çok sevince gözünden bile sakınıyordu elbet. Bembeyaz olmuş yüzünü Bade'ye çevirdi. Bade hala sırıtıyordu. Anıl'a bakmıyordu bile. Anıl daha fazla beklemeden; -Bade. Kiminle konuşuyordun? -Siz niye bembeyaz olmuşsunuz. Bir kızarıp bir bembeyaz oldunuz. Hasta mısınız? -Çok mu merak ettiniz? -Delirtmeye mi çalışıyorsun beni? Anıl resmen deliye dönmüştü. Dedesi olabileceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Aklı başka başka yerlere kaçıyordu. -Adam derken? -Ben rahatsız ettim galiba. Kapatmasaydın. Bade oturduğu banktan kalktı. Anıl'dan uzaklaşarak bir iki adım attı. Etrafı kolaçan etti. Geriye dönüp Anıl'ın kulağına eğilerek; -Kıskanç halin çok hoşuma gidiyor sevgilim. Hızla telefonu çantasına koyup yüzünde ki tebessümle Anıl'ın yanından ayrıldı. Anıl ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Ama Bade'nin sevgilisi olma fikri hiçte kötü değildi. Yüzünde ki gülümsemeyle birlikte o da Bade'nin arkasından okula doğru ilerledi. Bugün dersleri vardı öğleden sonra. Bir iki üç derken yine son saatlere yaklaşmışlardı. -Bugün çok yakışıklısınız. Günün yorgunluğu ışığınızdan birşey çalamamış.
Anıl okuduğu mesajla mimiklerine hakim olamadı. Bade tüm ciddiyetini korusa da herkes Anıl'ın yüzünde ki gülümsenin sebebini merak ederek sormaya başladılar; -Hocam cennetten haber mi aldınız. O nasıl gülümsemek. Herkes bir an Anıl'ın yüzüne bakmaya başladı. Gülümsemeye devam ediyor bir yandan da defteri yazıyordu. Hep bir ağızdan aynı soruyu tekrarlıyorlardı. Anıl dayanamadı; -Cennetten değil cennettekinden haber aldım. Haydi başlayalım. Herkes daha da meraklandı. Sesler bir türlü kesilmiyordu. Daha önce Anıl'la alakalı konuşan kızlardan biri Anıl'a dönerek; -Hocam sevgiliniz mi var yoksa? İyice sinirlenmiştim. Kafamı hiç çevirmedim. Sadece Anıl'a bakıyordum hafif tebessüm ederek. Anıl bakışımdan ne demek istediğimi anlamış gibiydi. Benim olduğum sıraya geldi. Masanın kenarına oturarak; -Çocuklar niye bu kadar meraklısınız Herşeye? -Hocam aniden gülünce bizde merak ettik doğal olarak. Anıl'ın bu sözüyle bütün rengim değişmişti. Hayatımda biri yok demişti resmen. Beni söyleyecek hali yoktu elbette ama biri var diyebilirdi ya da sizi ilgilendirmez diyip konuyu da kapatabilirdi. Ama biri yok dedi. Yüzümü önüme eğdim. Resmen bu kez de ben kıpkırmızı olmuştum. Bi an damarlarımda kaynar suların dolaştığını hissetmiştim ki Anıl sözüne devam etti; -Evet hayatım da biri yok. Hayatım olmuş biri var. Tüm hayatımı kaplamış biri. Cümlesini bitirir bitirmez yüzüme baktı. Resmen sabah'ın intikamını almıştı. O an ne hissettiğini anlamıştım. Neredeyse delirecek gibi hissetmiştim. Şimdi ise benden bu kadar güzel bahsetmesi beni çok onurlandırmıştı. Yüzüme tekrar kocaman bir gülümseme oturdu. Sınıfta ki herkes "Ooooo" diye bağırmaya başladı. Anıl'a soru soran kızlar bayağı bozulmuşa benziyorlardı. Bu durumda gülen taraf ben olduğum için mutluydum. Anıl oturduğu masamdan kalktı. Yerine geçip dersine devam etti. Onu dinlemek başlı başına mükemmeldi. Sesi her an şiir okuyacakmış gibi değişik bir tona hakimdi. Aşık olmayıp ne yapayım ben bu adama. Hem yakışıklı, hem sesi mükemmel, hem ağzı iyi laf yapıyor. Ben aşkımdan delirmek üzereyim galiba. Bir an önce ders bitsin ve kendime geleyim diye dua ediyorum içimden. Vee nihayet bitmişti gerçekten. Eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Telefonuma gelen mesaja baktım. -Demek ki insanın canı çok yanıyormuş değil mi? Hala öğretmen masasında oturuyordu. Bende tam karşısındaydım. Çantamı sırtıma alarak yüzüne bakıp çıktım sınıftan. -Canımı yakmak için yaptın yani. Tebrikler başardın o zaman. -Bence intikam aldın. -Onu demek istemedim. -Ağzımdan duymak istiyorsun herhalde. Okuldan uzaklaşmıştım nihayetinde. Bu adam benim resmen kalp ritmimi değiştiriyordu iki cümlesiyle. Çarşıya doğru indim. Bir kaç eksiği alıp eve geçtim. Melisa'ya mesaj atıp gelmesini istedim. Çok uzun sürmedi gelmesi. Sanki yıllardır görmemiş gibi özlüyorum bu kızı iki gün görüşmeyince. Hemen iki kahve yapıp oturduk balkonumuza. O daha ağzını açıp soruları sıralamadan ben konuşmaya başladım. İlk kahvelerimizi yudumluyorduk ki -Anıl'la sevgili olduk galiba. Melisa ağzında ki kahveyi püskürterek öksürmeye başladı. Sırtını sıvazlarken aynı zamanda da kahkaha atıyordum o haline. Yüzü sapsarı kesilmişti. Yüzüme dik dik bakmaya başlamıştı. -Niye öyle bakıyorsun? Melisa'ya anlatmıştım herşeyi. Onunla yüzünde koskocaman gülücükler peydah oluyordu. Mutlu olmuştu benim için. -Bade mutlusun değil mi ? -Ahahahah abart biraz daha. Saat 9 olmuştu hala Anıl'dan haber yoktu. Bade vazgeçti diye düşünüyordu artık. Merakta ediyordu. Bu saat oldu tek mesaj bile yok diye yakınıyordu. Melisa ayağa kalktı; -Ben kalkıyorum artık. Sende bekleme bari yazmıyorsun da. Kalk bavul falan hazırla okuldan gelince uğraşma yarın birde. Melisa gitmişti Bade telefonu eline alıp Anıl'a mesaj atmak istiyordu. Gideceğini haber vermesi gerekiyordu. Yarına kalırsa daha çok tepki vereceğinden korkuyordu; -İyi akşamlar sanırım işin olduğu için yazamadın. Müsaitsen birşey söylemek istiyorum. Tam mesajı göndermişti ki kapı çalındı. Melisa'nın geri döndüğünü düşünerek kapıya yöneldi Bade. Kapıyı açtığında Anıl karşısında elleri arkasında bekliyordu. Bade çok şaşkındı. Bir gören olmuştu diye endişelenmişti. Hemen kolundan tutup içeri çekti Anıl'ı -Sakin ol. Bu kadar özlediğini bilmiyordum. Elinde ki büyük kağıdı uzatarak; -Biraz beklettim sanırım ama uzun sürdü. -Aç bakalım beğenecek misin? -Anıllll. Salona geçtiler birlikte. Yan yana koltuğa oturdular. Bade elinde ki kanvası açtı. Koca kâğıtta yüzünün her detayının bire bir aynısının çizilmiş olduğunu gördü. Bu hali tıpkı geçen gece oturdukları bankta Hayranlıkla Anıl'ı dinlerken ki haline benziyordu. Gözleri, burnu, dudakları, saçının her teline kadar aynıydı. Ağzı açık bir şekilde Anıl'a döndü. Anıl kocaman gülümseyerek Bade'nin yüzünü izliyordu. -Biraz işi kalmıştı. Bitirip getirmek için geciktim özür dilerim. Anıl'ın sözlerinin ardından hızlıca Anıl'a doğru yöneldim. Sadece sarılmak istemiştim ama işler biraz ters gitmişti. Anıl sarılmamın şiddetiyle koltuğa uzanmıştı. Bende onun üzerindeydim. Kollarımı Anıl'ın boynuna dolamıştım. Öylece koltuğun üzerinde uzanıyorduk. Anıl gözlerimin önüne dökülen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıyordu. Diğer eli belimdeydi. Gözlerimiz birbirini bulmuştu yine. Buğulu bakıyordu. Kalbim neredeyse ağzımdan çıkacak gibi hissediyordum. Dudaklarımız birbirine çok yakındı. Yan yana gelince mesafemizi bir türlü koruyamıyorduk. Gözlerim dudaklarına kaydı bir an öpmek istiyordum. Ama yapamazdım. O hala gözlerimin içine bakıyordu. -Bu kadar sevineceksen ben günde iki resim çizerim. Dedi kısık ses tonuyla. Gülümsedim. -Her seferinde böyle oluyor. Sen ne yapıyorsun bana be adam. -Nolmuş gözlerime? Sohbet devam ediyor ama biz hala aynı şekilde durmaya devam ediyoruz. Artık toparlanmamız lazım. -Birşey içmek ister misin? Kendimi üzerinden kaldırmıştım. Tekrar oturup çizdiği resmi elime aldım. -Delisin sen. Nasıl çizdin bu kadar kısa sürede. Saçımın teline kadar nasıl aynı çizebiliyorsun. -Yapmam. Herkes görmesin seni. İstemem. -Çizmeyi seviyorum ama okumayı daha çok. -Öyle diyorum. -Hangi yan tarafı? -Niye gülüyorsun bende evden memnun değildim zaten. Bade hala söyleyememişti gideceğini. İlk defa buruk gidecekti buradan. Daha önce de gitmek istemiyordu ama bu kez bambaşkaydı. Sanki canının parçasını ardında bırakacakmış gibi hissediyordu. Kahvelerini alıp tekrar koltuğa geçtiler. Bir kaç günlük sohbet ettiler. Sonra Anıl; -Ben seni birgün görmeden yapamayacağımı anladım. Şurata gelene kadar içimde koca koca özlemler yeşerdi. Anıl bu söylediğimden sonra elinde ki kahve bardağını masaya bıraktı. Oturduğu yerden yanıma doğru yaklaştı. Elimde ki bardağı alarak masaya bıraktı. Dibime kadar gelmişti. Eliyle saçlarımı okşuyordu. -Beni deli etmek demek ki hoşuna gidiyor öyle mi? Bu sözlerimden sonra iyice yaklaşmıştı. Diğer eliyle çenemden tutup alnımı alnına yasladı. Gözleri kapalı kısık bir sesle -Yapma Bade. -Ben gidiyorum. Cümlemi daha bitirmemiştim ki Anıl gözlerini açarak uzaklaştı. Yüzüme ne dediğimi anlamamış gibi bakıyordu. -Anlamadım? resmen sinirden deliye dönmüştü iki saniye de yine kızarıp bozarmıştı. Bu hali beni korkutuyordu. Ayrıca aklından geçenler de beni çok üzmüştü. -Bugun konuştuğum Dedemdi. Beni çok özlemiş görmek istediğini söyledi. Haftasonu gel hasret giderelim dedi. Bu kadar. Bir iki gün sadece. Yarın akşam gidip pazartesi gece döneceğim. -Bi an ne? Bana olan güvenin gözlerimi yaşarttı inan ki. Anıl çok utanmıştı o an ama bilerek yapmamıştı. Gerçekten yüreğini korku kaplamıştı. Bade'yi kaybetme korkusu -Gitmesen olmaz mı? -Nasıl yani? Ne demek? -üç gün üç gece. Sensiz ne yapacağım burada. -Bade. -Efendim -Birgün beni benim seni sevdiğim kadar seversen ne demek istediğimi çok iyi anlarsın. Şu an sevgin sevgime denk değil. Anıl söylediğim karşısın da kaşlarını çatarak bana baktı. -Ne gitme diyorum. Burada uyu yarın dersin yok senin . Ben okula hittikten sonra uyanınca kapıyı çeker çıkarsın. Olmaz mı? Birlikte yatağın nevresimlerini değiştirdiler. Bol kahkahalı bir anı daha eklediler. Bade etraftaki ufak tefek dağınıklığı topladı. Aklına küçükte olsa bir bavul hazırlaması gerektiği geldi. -Sen ne giyeceksin uyurken. Bu da hiç gelmedi aklımıza. -Aması yok dur bakalım birşeyler ayarlayacağım. Birbirlerine bakıp gülüştüler. Bade'nin aklına gelen şey gözlerini doldurmuştu. Anne ve babasının eşyalarını sakladığı kilitli odaya doğru ilerledi. Anıl'da arkasından gidiyordu. Kapıyı açtı, içerde ki sandığın önüne oturdu. Elleri titreyerek açtı sandığı. İçinden babasına ait birkaç kıyafet çıkardı. Anıl'a uzatarak titreyen sesiyle; -Dene istersen oku gibi ama bilemiyorum. -Bade hayır. Ben bunları giyemem. Onlar senin en değerli eşyaların gerçekten gerek yok kıyafetlerimle de uyurum koltukta. Anıl odaya gidip Badenin verdikleri giyinmeye başladı. Bade hala sandığın önünde otuyordu. Eline aldığı albüme bakıyordu. Gülüyordu ama gözünden akan birkaç damla yaşa hakim olamamıştı. Anıl tekrar geldi yanına -Bak bakalım olmuş mu? Bade kafasını Anıl'a doğru çevirdi. Gözyaşları bu kez daha çok akmaya başladı sesi çıkmıyordu ama için de ne fırtınalar koptuğunu birtek o biliyordu. Anılın Bade'ye doğru yaklaştı. -şşş şşşşt Ağlama bitanem. Ben sana giymesem daha iyi olur demiştim. Lütfen ağlama. Anıl Bade'nin elinden tutarak oturduğu yerden kaldırdı. Sımsıkı sarıldılar. Bade bu kez daha sıkı sarılıyordu. Ellerini Anıl'ın yüzüne getirdi. -Benim içimde koca bir yangın var. Ve eminim dünyanın son gününe kadar da sönmeyecek. Benim yangınımı harlama sakın. Bir yangında sen çıkarma sakın. Ben artık dayanamam. Söz ver bana. Gözlerime bak ve bana söz ver. Anıl Bade'nin sözleri karşısında yutkunmuştu. Gözleri uzaklara daldı. Sonra Bade'nin gözlerinin içine baktı. Gözyaşlarını elleriyle sildi. -Söz veriyorum. Söz veriyorum bitanem. O yangını söndüremesemde senin yangınına ortak olmaya söz veriyorum. Bade gözündeki sağanağı durduramıyordu artık. Elleriyle tuttuğu Anılı'ın yüzünü kendine doğru yaklaştırdı. Büyük bir şehvetle göz yaşları eşliğinde öpüyordu Anıl'ı. Sımsıkı sarılıyordu Anıl. Bade'nin Yüreğinde ki acıyı şimdi daha çok hissetmişti. Öpüşleri devam ederken odadan çıktılar. Hala dudakları birbirlerini bırakmamıştı. Yatak odasına kadar geldiler. Anıl. Bade'yi kendinden uzaklaştırmak istiyordu o an. Kendilerine hakim olamamaktan korkuyordu. Bade'nin dudaklarından ayırdı dudaklarını. Alnı alnına değiyordu. Heyecandan titreyen sesiyle ; -Yapma Bade. Yapma. Bade Anıl'ın sözleriyle kendine gelmişti ben bırakıp geriye doğru itti kendini. Gözlerini elleriyle sildi. Anıl'ın yüzüne bakmıyordu. -Ben. Ben özür dilerim. Haklısın özür dilerim. Bade bakmıyordu hala. Etrafa bakıyordu. Utanmıştı. -Bade yüzüme bakar mısın? Anıl eliyle çenesinden tutup kendine çevirdi kafasını. -Gözlerime bak dedim. Utan diye söylemedim. Seni bende çok öpmek istiyorum. Deli gibi arzuluyorum seni. Ama sırf seni öpebilmek için seninle değilim. Herşeyin zamanı var. Ben seninle hayatımı birleştirmek istiyorum ve şu an yanlış şeyler yapmaktan korkuyorum. Anlıyor musun? İkiside akıllarında ki düşüncelerle yatağa geçtiler. Bade Anılın kolları arasında uyumak istiyordu. Öyle de yaptılar. Bade Anıl'ın göğsüne yattı. Anıl da kollarıyla sarmaladı Bade'yi. Saçlarını öperek, koklayarak uyuttu Bade' yi. Peri gibi sessiz uyuyordu. Kirpikleri hala ıslaktı. Anıl yüzüne bakıyordu. Bir türlü inanamıyordu olanlara. Hayatının aşkı kolları arasın da tıpkı bir bebek gibi uyuyordu. Saçlarını kokluyordu. Sanki bulunduğu ortam, cennetten bir köşe gibiydi. Gözleri hala aralıktı. Bu anı uyuyarak geçirmek istemiyordu. Ama gözlerine söz geçiremedi. Artık uyku ele geçiriyordu tüm bedenini. "Seni uzaktan ilk gördüğümde hayatım olacağını bilmiyordum. Yabancı olarak baktığım insan şu an hayatımın ta kendisi olmuş."
|
0% |