@fevkalbeser
|
Anıl saatlerce oturdu köhne bir bankta. Tamı tamına dört aydır içinde büyüttüğü her duyguyu az önce kaybetmişti. Ellerinden kayıp giden sadece Bade'nin olduğu hayaller değildi. İçinde büyüyen ateş hayatında ilk kez kendisi için istediği, belkide hayatta en çok istediği şeyi de alıp götürmüştü. Yine kendisi için istediği şeye kavuşamamıştı. Hayatı hep başkalarını mutlu etmek için mi geçecekti. Belki hayata gelme amacı sadece bundan ibaret. Başkaları birşeyler isteyecek Anıl da boyun eğecekti. Artık kabullenmişti. Nereye giderse gitsin, ne kadar kaçarsa kaçsın insan kaderine karşı koyamıyor. Dünyanın terazisi bazen böyle eksik tartıyordu. Oturduğu yerden kalktı. Bulduğu ilk açık yerden biraz alkol aldı. Oturduğu banka geri döndü. Kimseler yoktu etrafta. Belli ki bu gece onun için sabah olmayacaktı. Yüreğine dolan acıyı bastıramaz içtikleri ama en azından beynini uyuşturur. Biraz olsun sızısını azaltırdı.
Bade Anıl'ın gitmesinin ardından hışımla Selime doğru döndü; -Sen kim oluyorsun? Neden yalan söyledin? Ben senin kız arkadaşın mıyım? Niye insanların yanında kendini öyle tanıtıyorsun? -Noluyor Bade biraz sakin olur musun? Hem kimdi o herif? -Ne demek seni ilgilendirmez. Sen benim... Sözünü bitirmeden Bade araya girdi; -Ben senin hiçbir şeyin değilim Selim. Teklifini çok düşündüm. Gerçekten düşündüm. Sen çok iyi bir insansın. Bir kadın nasıl mutlu edilir çok iyi biliyorsun. Bana geçmişte yaşattığın herşey için teşekkür ederim. Ama kabul edemeyeceğim. Beni anla lütfen. -Bade lütfen şaka yapıyorum de. Gayet olumlu konuşmuştuk. Daha bu sabah seni yarın okuldan alacağımı sonra bi yerlerde yüz yüze konuşacağımızı söyledin ne oldu birden bire? -Selim lütfen uzatmayalım olur mu. Birbirimizi kırmanın bir manası yok. İstemiyorum anla beni. -Ya ne nazından bahsediyorsun Selim. Naz falan yaptığım yok. Lütfen uzatmayalım diyorum. Her zaman benim için çok değerli bir arkadaş olarak kalacaksın hayatım da. -Ne arakadaşından bahsediyorsun kızım sen? Biz seninle ne zaman arkadaş olduk ki bundan sonra olalım. Sen iyice kafayı üşütmüşsün. Dur dur dur! Sen yoksa az önce ki herifle mi? -Selim yok öyle bişey. O benim sadece okuldaki hocalarımdan biri. Yolda görünce eve bırakmak istedi o kadar. -Onun yüzünde ki ifade öyle demiyordu ama. Elimi bile sıkmadı. Benden uzaklaşırken hala çok pişman olacaksın diye bağırıyordu. Evet pişmanım. Ama ama bu pişmanlığımın seninle alakası yok Selim. Hızlı adımlarla yürüyerek Melisalara geldim. İçimde ki derdi birine anlatmazsam eğer taşacaktı. Biliyorum. "Tabi kızım ne demek gelsin tabi ki." Melisayı alıp eve doğru ilerledim. Yüzüme büyük bir merakla bakıyordu. "Lütfen birşey sorma az sonra anlatacağım herşeyi eve girmek istiyorum bir an önce" Eve gidene kadar ikimizde ağzımızı açmadık. Nihayet gelmiştik. Eve girer girmez gözümde hazır ol da bekleyen göz yaşlarım süzüldü. Engel olamadım. Kendimi sıkmıştım şu dakikaya kadar ama artık sıkmaya niyetim yok. -Noldu Bade ? Neden ağlıyorsun. Lütfen söyle çok korkuyorum. Birşey olmuş belli. Ağzımı açamıyordum. Konuşmak şöyle dursun nefes bile alamıyordum. Hıçkırıklarım, boğazımı sızlatmaya başlamıştı. -Bade Allah aşkına ne oldu anlat güzelim biri bişey mi yaptı? Kim getirdi seni bu hale? Yine cevap veremiyordum. Zar zor çöktüğüm koltuğun üstünden kalkıp elimi yüzümü yıkamak için Banyoya gittim. Gözlerim kan çanağı, yüzüm bembeyaz olmuştu. Niye böyle ağlıyorum ben. Selimi kırdığım için mi? Anıl kırıldığı için mi? bilmiyorum, anlayamıyorum. Ben Anıl'a bu kadar derin hisler beslemiş olamam. Aklımda sadece bana hayal kırıklığıyla bakan gözleri kaldı. Arkasından koşmak istedim. Ben ne kadar kaçmak istesem de evren izin vermiyor gibiydi buna. Sanki bir şekilde hep bir araya getiriyordu bizi. Bugün bana sarıldığı an... İçim erimişti resmen. O an bana içi gidercesine bakan gözleri yerini yarım saat için de buruk ve nefretle bakan gözlere bırakmıştı. Ben bunu kaldıramam. Duyduğu, gördüğü şeylerin doğru olmadığını anlatmak zorundayım ona. İçimde ki ağlama tufanı bitince elime bir bardak su alarak Melisa'nın karşısına geçtim. Anıl'la sahilde oturduğumuz günden bugüne kadar olan herşeyi bir bir en ince ayrıntısına kadar anlattım. Selimin gelişini, Anıl'la o bankta konuştuklarımızı, Birlikte mutfağını yerleştirdiğimizi, ve en son bugün olanları. Artık herşeyi biliyordu. Bilsin, bilsin ki bana en azından ne yapmam gerektiğini söylesin. Çünkü artık beynim bedenimi terk etmiş gibi hissediyordum. Beni benden iyi tanıyor ne yapmalıyım bilmiyorum belki o biliyordur. Anlattığım şeyler karşısında gülümsüyor, Gözleri açıldıkça açılıyordu. Karşıdan dinleyen insan bile bu tepkileri veriyorken ben nasıl sağlıklı düşününebilirdim ki? -Kaç gündür bunları yaşıyorsun ve ben herşeyi yeni mi öğreniyorum? Neden daha önce anlatmadın? -Kendime bile analtamadım yaşadıklarımı. Sana nasıl anlatabilirdim? -Bade az önce neden ağladın? Selimin teklifini kabul etmediğin için mi? -Bilmiyorum Melisa. Hala ağlamak geliyor içimden. Nedenini bilmiyorum. -Bana şunun cevabını verebilir misin, Selimi karşında görünce ne hissettin? -Şaşkınlık, yaşadıklarımız geldi aklıma. -İçinde bi yerlerde hala ona karşı bişeyler olduğunu hissetttiren birşey hissetmedin mi? -Ne gibi mesela? -Tıpkı Anıl hocanın sana sarıldığında içinde uçuşan kelebekler gibi mesela? Kurduğu cümle o kadar anlaşılır ve herşeyi anlatır nitelikteydi ki bu beni beynimden vurulmuşa çevirdi. Beynimde ki korkular Melisa'nın sorduğu soruyla birlikte yerini netliklere bırakmıştı bile. Selimi sevmiyordum. Kalbim, onu görünce önce şaşırdı ama sonra hiç tepki vermedi. Eğer kalp insana bazı şeyleri anlatacak kadar yetenekli bir organsa Anıl'la yakınlaşınca titremesiyle bana ne anlatmak istiyor? Anıl'ı seviyor muyum? Belki aşık değilim, belki devasa hislerim yok ama ben Anıl'a karşı bişeyler hissediyorum. Artık bundan emin oldum. Melisa resmen beynimi açmıştı sanki tek bir cümlesiyle. Anıl'a karşı duygularımın var olduğunu o dakika tekrar hissetmiştim. Onun yanındayken kesilen nefesimi, kaburgamın altına sığmayan yüreğimi, Onu görünce parıldayan gözlerimi, artık hepsinin nedenini biliyorum. -Hayır Hiçbirşey hissetmedim. -O zaman ağlamanın sebebi Anıl'a karşı mahçup duruma düşmenden başka birşey değil. Seviyor musun onu? -Yanındayken kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor. Gözlerimi gözlerinden ayırmak istemiyorum. Teni tenime değince bütün vücudum alev alıyor. Ellerim yanıyor sanki, Nefesim kesiliyor. Bu aşk mı? Bunları anlatırken bile yüzümde manasız bir gülümseme oluşuyor. Engel olamıyorum. Aklıma ilk çarpıştığımız günden bugüne kadar olan bütün beraber geçirdiğimiz zamanlar geldi. Melisa yüzünde kocaman bir gülümsemeyle beni dinliyordu. Gözlerinin içinde ki sevinçle birlikte beni dürttü; -Geçmiş olsun arkadaşım. Herşey için geçmiş olsun. -Dalga geçme ne olur. -Dalga falan geçmiyorum. Adam sana deli gibi aşık belli. Sen şu an için aşık değilsen bile aşık olmana sadece şu kadarcık kalmış. Dedi, işaret parmağı ve baş parmağının arasında ki bir santimlik alanı göstererek. -Melisa korkuyorum. -Neyden korkuyorsun Bade? -Ya çok seversem, ya ben onu daha çok seversem, bir gün o da beni bırakıp giderse? -Bu kadar aşıkken mi? -Ne olursa olsun o benim öğretmenim. Bu sence de çok yanlış değil mi? -Bade. Canım arkadaşım. Anıl şu anda da yanlış olduğunun farkında zaten. Sana demişya herşeyin zamanı var diye. İşte seninle zamanı gelince konuşmak istediği şey bu. Bunu anlamak bu kadar zor değil. - Nasıl olacak bilmiyorum kafayı yemek üzereyim. -Bak Anıl şurda sadece bir kaç ay daha senin öğretmenin olarak kalacak peki daha sonra? Sen mezun olacaksın. Artık ne senin ne de onun önünde hiçbir engel kalmayacak. Eğer bu kadar değerli şeyler hissediyorsan lütfen bırak, herşey yoluna girecek eminim. -Sen olsaydın ne yapardın? -Ben olsaydım, eğer içimde en ufak bir kıpırtı olsaydı üzerine giderdim. Bunu söylüyorum çünkü karşı taraf zaten herşeyi apaçık ifade edecek duruma gelmiş. Tek taraflı imkansız bir aşk değil bu. -Öyle mi diyorsun. Yüzüm de artık ne yapacağını bilen kendinden emin bir ifade vardı. Eğer birşeyler hissediyorsam, hep yanımda olsun istiyorsam, kendimi Anıl'ın kollarına bırakacağım. Zamanı gelince o herşeyi konuşacak söz verdi bana. -Bugün çok üzüldü ama. Giderken yüzünü görseydin, gözlerinde şimşekler çakıyordu sanki. Selim bana "Bitanem" derken öyle bi baktı ki yüzüme bu durumu nasıl açıklayacağım. -Nasılı yok yarın okulda kenara bir yere çekersin anlatırsın birbir. Anlayacaktır. "Yanlış anladın, sevgilim faln yok benim. Hayatım da sadece sen varsın bundan sonra." -Biraz daha abart. Ahahahah -Evet bu biraz abartı oldu gerçekten. İçim o kadar rahatladı ki, nihayet bugün huzurla uyuyacağım için çok mutluyum. Sabah biraz erken gidip ilk işim Anıl' la konuşmak olacak hem o da rahat etsin. Eminim içi içini yiyordur. Nasıl uyuduğumu bilmiyorum bile. İçimde ki neşeyle yatağımdan kalktım. Bugün biraz özenli hazırlanmak istiyordum. Kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı her zamankinden farklı olarak, dalgalı yapıp salacaktım. Azıcıkta makyaj yapmak istiyorum. Zaten hiçbir zaman abartılı makyajlar yapmıyordum. İşlerimi çabucak bitirip hemen yola çıktım. Hızlı adımlarla okulun bahçesine geldim. Henüz Anıl'ın arabası yoktu erkendi gelmemiştir büyük ihtimalle. Okuldan içeriye girdim. Giriş katta onu bekliyorudum. Yüreğim ağzımda tıpkı bir kuşun kalbi gibiydi kalbim. -Merhaba Hocam. Anıl hocayı göremedim de bugün bilginiz var mı? -Merhaba Bade. Evet kendisi rahatsız olduğunu bildirmiş. Gelmeyecek bugün zaten okul bitmek üzere. Önemli bişey mi var -Yok derslerle alakalı birşey danışacaktım. Önemli değil. Peki yarın gelir mi? -Evet gelecek sanırım çünkü sadece bugün için izin istemiş. Okula gelmemişti. Rahatsızlıktan kastı neydi acaba gerçekten hasta mıydı. Yoksa benim yüzümden mi olmuştu? Anıl gece sabaha kadar oturduğu köhne bankta alkol almıştı. Akşam olmuştu ama hala uyuyordu. Çünkü sabaha kadar ıssız bir yerde sessizlikler içinde sadece kulağında yankılanan sesi dinlemişti " Bitanem" Böyle olacağını sanki biryerlerden biliyormuş gibi pişman hissediyordu kendini. Belki de olması gereken şey olmuştu. Herşey dengi dengine değil miydi bu dünya da. Bir an gözlerinin önüne Bade'nin gözleri gelmişti. Ona gülerken ışık saçan gözleri. Karşısında ki hayale eliyle dokunmak istedi ama gerçek olmadığını anlaması uzun sürmedi. Uzandığı yatağı ona dünyanın en rahatsız yeri gibi geliyordu. Hangi ara okulu arayıp izin istediğini bile hatırlamıyordu. Uzandığı yerden kalktı. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Hala gözünden bir ili damla yaş geliyordu. Göz yaşlarını sildi. Aylardır akklından bir saniye bile çıkaramadığı kadını unutmak istiyordu. Artık ne kadar beklerse beklesin asla birlikte olamayacaktı çünkü. Aslında biraz durup Bade'nin konuşmasına izin verseydi bu ızdırabı yaşamayacaktı ama beklemedi. Başkasının, sevdiği kadını elinde güllerle beklemesi "Bitanem" diyerek seslenmesi onu en derinden yaralamıştı. Karşısında ki adam kendimi "sevgilisiyim" diye tanıtması, hayalini kurduğu sözleri başkasının ağzından duyması sırtına öyle bir kambur yüklemişti ki artık iflah olmayacaktı. Banyodan çıkarak mutfağa doğru yöneldi. Birşeyler yemek istemiyordu ama ağzında ki acı tadı gidermek için atıştırmalık birşeyler hazırladı. Masaya geçti. Elin de ki bardağı turmakta bile zorlanıyordu. Zaten herşey çok zordu birde bardağı bile taşıyamayacak kadar aciz kalmıştı. Elini sinirle havaya kaldırıp bardağı yere çarptı. Kırılan camlar heryere dağılmıştı tıpkı Anıl'ın kurduğu hayaller yaptığı planlar gibi.
Eve gelmiştim hemen işlerimi bitirip uyumak istiyorum. Diye geçirdim içimden kapının çalmasıyla irkildim. Belki de sevindim bilmiyorum. Gelen Anıl olabilir miydi. Keşke yine gelse. Söz veriyorum bu kez sımsıkı sarılıp özür dileyeceğim onu üzdüğüm için. Ürkek adımlarla kapıya doğru ilerledim. Gelen Melisaydı. -O kadar merak ettim ki ne yaptın ne konuştunuz. -Hiçbirşey konuşmadık. -Hayır. Anıl bugün gelmedi. Akşama kadar bekledim en son Gül ablaya sordum. Rahatsızmış izin almış gelmemiş hiç. -Hayır tabi ki. Ama bilmiyorum. -Lütfen yarın gelecektir eminim. Konuş emin ol konuştuktan sonra böyle düşündüğün için çok pişman olacaksın. İkisi de birbirini görmeden bir gün geçirmişlerdi. Biri diğerini unutmaya karar verdi diğeri ise bundan sonra unutulmamaya. Hayat insana çok seçenek sunuyor. İnsanlar hayatlarını etkileyen şeyleri kendileri seçiyorlar. Bütün dengesizlikler işte bu yüzden. Kadere bahane bulmak ahmakça olmalı. İlk ders, ikinci ders, üçüncü ders derken son ders gelmişti bile. Hemen eşyalarını toplayıp kütüphaneye geçti. Başladı Anılı beklemeye. İnşallah planını değiştirmemiştir diye dua ediyordu bir yandan. Kafasında ki sesler yerini kapı gıcırtısına bırakmıştı. Anıl tam karşısında dikiliyordu. Elinde karton kâğıtları bir kenara bıraktı. Badeye doğru ilerledi. Bade de ayağa kalkarak Anıl'a yaklaştı. Anıl son derece soğuktu. -Dünden beri sizi bekliyorum. Neden gelmediniz? -Ne zamandan beri hesap veriyorum öğrencilerime? Anılın sözleri Bade'yi şaşırtmıştı. -Hesap sormadım. Sizinle konuşmak için akşama kadar sizi aradım okul da. Sonra rahatsız olduğunuzu öğrendim. İyi misiniz? -İyiyim Bade. Neden aradın beni? -Ben geçen geceyle alakalı konuşmak istiyordum. Bade'ye ilk defa bu kadar soğuk yaklaşmıştı. Buna alışık değildi ikisi de. -Neden böyle konuşuyorsunuz? Ne yaptım ben size? -Bade nasıl konuşmamamız gerekiyorsa öyle konuşuyoruz. Sözünü kesti Badenin. -Bade seni ve sevgilini dinlemek istemiyorum. İnan daha önemli işlerim var eğer dersle alakalı bişey varsa söyle yoksa kendi işlerimi halletmen gerek. -O benim sevgilim... -Evet biliyorum sevgilin. Gayet yakışıyorsunuz. Yakışıklı çocuk sizi tebrik ederim. Ama akşama kadar bütün öğrencilerimin sevgililerini dinleyemem değil mi? O yüzden müsadenle. -Ben sizin sadece öğrenciniz miyim? -Ya ne olacaktı. Ne demek istediğini anlamadım. -Ben sizin niye bu şekilde davrandığınızı biliyorum. Siz Selimi o şekilde gördüğünüz için böyle davranıyorsunuz. -Bade sen galiba bazı şeyleri yanlış anladın. Ya da fazla anlam yüklüyorsun. Konuşmamız hiç iyi yerlere gitmiyor. Lütfen çıkar mısın? -Beni kovuyor musunuz? -Kovmuyorum. İşlerimi halletmek için senden müsade istiyorum lütfen. Dediğim gibi derslerle alakalı konuşacakların varsa müsait bi günde seni çağırırım eksiklerin hakkında konuşuruz. -Çağırmayın. Buyrun bütün okul sizin rahatça çalışabilirsiniz. Bade Anıl'ın yaptığı saygısızlığı hazmedemiyordu. Çantasını bir hışımla alıp Anılın sağına kadar geldi. Bir adım geri attı artık Anıl'la göz göze bakıyordu. Tıpkı deniz deki halleri gibi yakınlardı birbirlerine. Bade iyice yaklaştı Anıl'a Anıl hakimiyetini kaybediyordu. Badenin saçlarından gelen koku ruhunu ele geçiriyordu. Bade git gide yaklaştı Anıl'a Neredeyse dudakları birbirine değmek üzere Anıl Bade'nin ne yapmaya çalıştığını anlamadı ama kıpkırmızı olmaya başladı. Öpecek mi diye düşünürken. Bade Anıl'ın kulağına doğru yaklaşarak cılız bir sesle -Bir insanı iki kez tanırmışsınız hayatınız boyunca. Bu benim sizi üçüncü tanıyışım. Ve dilerim son olur. Hızlıca uzaklaştı. Kapıyı çarpıp çıktı okuldan. Anılın gözünden iki damla yaş süzüldü. Can çekiştirmişti resmen. Hızla giden Badenin arkasından bakıyordu açık olan camdan. Pişman değildi üzgündü sadece. Sonlarını böyle tahmin etmiyordu. Hayat yine en büyük oyununu oynadı. Gözleri yine terk ediyordu Anıl'ı bu onun en büyük cezasıydı. Çünkü bir kere de olsa düşlediği gözler ona sevgiyle bakmıştı. "Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git Cemal Süreya-
|
0% |