Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BÖLÜM 2: YAS

@fevziceviz

Charmcaster'ın gözleri dolmaya başlamıştı. Gözünden akmaya başlayan damlalar bağırmaya başlamasıyla daha da şiddetlendi. Bir an bedeninin kollar tarafından sarmalandığını hissetti. Başını kaldırdığında ona sarılan kişinin Ben olduğunu fark etti. Sonra o da Ben'e sarıldı.

 

"Amcam... amcam gitti Ben. Addwaitya onu öldürdü. O... beni kurtarmak için öldü."

 

Charmcaster bunu söyledikten sonra ağlamaya devam eder. Bunu duyan Ben ise eski düşmanının ölümü üzerine ufak bir şok yaşar.

 

...

 

Charmcaster tekrar yatağa uzanır. Ben söze girmeye çalışır:

 

"Charmcaster, ben..."

 

Charmcaster, Ben'in sözünü keser:

 

"Burası senin evin mi?"

 

Ben:

 

"Evet, seni gökten düşerken yakaladığımda yaralarını gördüm. Seni buraya getirmemin en doğrusu olduğunu düşündüm."

 

Charmcaster biraz şaşkınlık yaşar.

 

"Yaralarım...?"

 

Charmcaster sol elini tuttu.

 

Ben:

 

"Büyükannem Verdona'ya teşekkür etmelisin. Onca derin yaradan sadece o iki kırık parmağın kaldı."

 

Charmcaster biraz konuyu değiştirir:

 

"Düşmanının evinde olmasından korkmuyor musun?"

 

Ben:

 

"Ne, düşman mı? O yıllar önceydi. Agregor'u yakalamaya çalışırken Legerdomain'deki yardımından sonra ne ben ne de Gwen gerçekten düşman olduğunu düşünmedik. En azından Gwen, benden daha fazla inanıyordu. Tabi toteme dönüştüğün zamanlarda daha çok kötü olduğunu düşünüyordum."

 

Charmcaster'ın tekrar yüzü asılır.

 

"O zamanlar için gerçekten üzgünüm."

 

Ben:

 

"Hey, asma suratını artık! Gwenden öğrendim her şeyi."

 

Charmcaster:

 

"Her şeyi mi?"

 

Ben:

 

"Endişelenme, gerçek adın hakkında hâlâ bir fikrim yok."

 

Charmcaster:

 

"Belki birgün sana da söylerim."

 

Kısa süren bir sessizlikten sonra Charmcaster sessizliği bozar:

 

"Benim gitmem gerekiyor Ben. Daha fazla kalamam burada."

 

Ben, ona karşı çıkar:

 

"Asla! Bu hâlde asla bir yere gidemezsin. Yanlış anlama, seni burada tutmak istediğimden değil. Yaraların henüz tam olarak iyileşmedi. Ayrıca şu an bile seni öldürmeye çalıştıklarını hissediyorum."

 

Ben giderek onlara yaklaşan bir şey fark eder.

 

Ben:

 

"YAT YERE!"

 

...

 

Odanın içinde Darkstar belirir. Darkstar konuşur:

 

"Burada kimleri görüyorum(!) Charmcaster, beni Ben Tennyson ile aldattığına inanamıyorum."

 

Charmcaster:

 

"Seni buraya o mu gönderdi?"

 

Darkstar:

 

"Evet, seni oraya götürmem karşılığında bana sonsuz bir yakışıklılık vadetti. Şimdi geliyor musun yok sa zorlamı götüreyim?"

 

Ben Parlak Taş'a dönüştükten sonra seslenir:

 

"Onu hiçbir yere götürmüyorsun Micheal (Maykıl)."

 

Sonrasında Micheal'a güçlü bir ışın gönderir. Micheal ışını kolaylıkla zapteder. Ben bu sefer daha güçlü bir ışın gönderir. Micheal onu da zapteder ve ardından Ben'i büyülü bir çekiçle savurur. Sonrasında Micheal söze girer:

 

"Bahsettiğim yakışıklılıktan birazcık almış olabilirim."

 

Ben "Parlak Taş etkili olamıyorsa Dörtkol'a 'merhaba' diyebilirsin." diyerek dönüşür. Micheal'ın üzerine atılarak peş peşe saldırılar gerçekleştirir. Micheal biraz dayak yedikten sonra yakaladığı bir açıkta, sağ eliyle, Dörtkol'a bir ışın göndererek onu etkisiz bırakır. Ardından Charmcaster'ın yanına gidip yüzünden tutarak, aşağılar bir şekilde, "Şu hâline bak, acınacak hâldesin. Ve kendini kurtarabileceğin büyü gücün bile yok. Sen artık bir hiçsin." diyerek kahkaha atmaya başlar.

 

Birden Micheal büyülü bir halatla hareketsiz bırakılır. Ardından turuncu saçlı bir kızdan cevap gelir:

 

"Asıl hiç olan sensin Micheal."

 

"Seni gördüğüme hiç sevinmedim Gwen. Ama geri çekilmeni öneririm çünkü hepinizden güçlüyüm."

 

"Güçlü mü? Büyü gücündeki yaklaşık yüzde onluk bir artışla benden daha güçlü olduğunu mu düşünüyorsun?"

 

Micheal halattan kurtulur.

 

"Tamam, seninle bir anlaşma yapalım. Eğer ben kazanırsam onu alır ve giderim ama sen kazanırsan..."

 

Gwen, Micheal'ın sözünü keser:

 

"Eğer ben kazanırsam onu götürmekten vazgeçeceksin ve belirli bir süre Nullvoid'da (Nulvoyd) kalacaksın"

 

Micheal "Anlaştık" der.

 

...

 

5 dakika sonra...

 

Micheal, elleri ve ayakları bağlı hâlde duruyordur.

 

"Çöz beni! Anlaşmamızda bu yoktu."

 

Gwen alaycı bir ifade takınır:

 

"Şu haline bak. Acınacak hâldesin. Hem bir kız tarafından dövülüyorsun hem de şu anki hâlinden çıkabilecek durumun bile yok. Sen bir hiçsin."

 

Gwen bir portal açarak onu Nullvoid'a gönderir. Gwen malikaneye döner.

 

"Hey Charm, iyi misin?"

 

"Sen bunu Ben'e sorsan daha iyi olur."

 

"O şapşala bir şey olmaz. Görüşmeyeli nazikleşmiş gibisin."

 

"Kötülükten uzaklaştığımdan beri biraz nazikleştim, kabul ediyorum."

 

"Biraz mı?"

 

"Büyü gücümün olmaması kavga edemeyeceğim anlamına gelmiyor Gwendolyn."

 

"Ben de seni gördüğüme sevindim Charmcaster."

 

Kızların muhabbetini dinleyen Ben atılır:

 

"Muhabbetinizi bölmek istemiyorum ama önümüzdeki boşluk nasıl kapanacak, bir fikri olan var mı?"

 

Gwen "Bloxx"a dönüşmesinin geçici bir çözüm oluşturacağını söyler. Ben duvardaki boşluğu bloklarla doldurduktan sonra "Karnı aç olan var mı?" diye sorar. Charmcaster'ın karnı guruldar. Üçüne de pizza sipariş edeceğini söyleyerek Gwen ile Charmcaster'ı odada yalnız bırakır.

 

"Neler olduğunu anlatmak ister misin bana Charmcaster? Büyükannem yaralandığını ve burada baygın hâlde yatıyor olduğunu söyledi. Micheal buraya saldırdığına göre gerçekten ciddi bir mesele olmalı."

 

Charmcaster derin bir iç çeker.

 

"Öncelikle şuraya oturalım çünkü öyle bir çırpıda anlatabileceğim, kolay bir şey değil."

 

Ben'in yatağına otururlar.

 

"Seni dinliyorum Charmcaster."

 

"Bundan yaklaşık 1 ay önce amcamın Addwaitya'nın elinde esir düştüğüyle alakalı bir haber aldım. Bunun doğru olduğunu biliyordum çünkü amcamın kütüphanesi dağılmış vaziyetteydi ve her yerde Addwaitya'nın büyüsünü hissedebiliyordum. Addwaitya, bildiğin üzere, Legerdomain'i tekrar ele geçirmişti. Ben o anki hâlimle onu yenemeyeceğimi biliyordum. O yüzden bir ay boyunca daha çok güçlenmeye çalıştım. Üzerime salabileceği bir ordu kaya canavarlarını atlatabilmek üzere planlar yaptım. Ama fark etmediğim bir şey varmış. Bir ay boyunca gözetleme büyüsü ile tüm her şeyimden haberdar olmuş."

 

"Peki büyüyü nasıl hissetmedin?"

 

"Ah, o tamamen benim aptallığım."

 

Charmcaster tekrar bir iç çeker.

 

"Eğer iyi hissetmiyorsan sonra anlatabilirsin."

 

"Hayır, devam etmek istiyorum Gwen."

 

"Peki o zaman."

 

Charmcaster anlatmaya devam eder:

 

"Legerdomain'e girdiğimde her yer olması gerekenden daha sakindi. Neredeyse hiç kaya canavarı yoktu. Onun gelmemi beklediğini biliyordum ama neden böyle yaptığını hiç anlayamamıştım. Kaleye varıp amcamın yanına gittiğimde oldukça fazla yarası vardı. Onu çözdüğümde bunun bir tuzak olduğunu söyledi. Fakat çok geçti. Addwaitya'ya karşı saldırı gerçekleştirmek istedim fakat başarılı olamadım ve hemen sonra yakalandım. Planlarımdan nasıl haberdar olduğunu anlattı. Tüm büyü gücümü emdikten sonra beni öldüresiye dövmeye başladı. Orada en son hatırladığım şey..."

 

Charmcaster'ın gözünden damlalar akmaya başlar.

 

"... amcamın beni kurtarmak için babamla aynı kaderi paylaşacak olmasıydı."

 

Gwen duyduklarına inanamamıştı. Eski düşmanı, şu anki öğretmeni öldürülmüştü.

 

...

 

Ben pizzalarla odasına girdiğinde içeride tam bir yas havası vardı. Beklediği gibi Charmcaster her şeyi Gwen'e de anlatmıştı. Odadaki sessizliği bozup bozmamak arasında ikilemde kalmıştı. Ama sanırsa bozmalıydı.

 

"Hey kızlar, şefinizden pizzalarınız hazır!"

 

Kızlar gözleri yerden kaldırıp Ben'e bakmaya başladılar. Gwen sinirli bir ifadeyle "Şimdi sırası değil Ben!" diye tepki verir. Ben, pizzaları koyup,Gwen'i odanın dışına çağırır. Onların odadan çıktığını gören Charmcaster kapının arkasından dinlemeye başlar. Gwen söze girer:

 

"Evet Ben, neden çağırdın beni buraya?"

 

Ben kaşlarını çatar:

 

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen!?"

 

Gwen:

 

"Ne demek istiyorsun?"

 

Ben:

 

"Bizim ona destek olmamız lazım, o ağlarken ağlayarak acısını taze tutmak değil(!) Tamam, Hex senin öğretmenin olabilir ama onun amcası; ailesinden kalan son kişiydi. Şimdi onun sığınabileceği kimse yok. O yüzden bizi ailesi gibi hissetmeli, ailesi gibi hissettirmeliyiz. Anlıyor musun beni?"

 

Kapının arkasından Ben'in söylediklerini duyan Charmcaster'ın yüzü kızarır. Bir an kapı açılır. Kapının önünde Charmcaster'ın durduğunu gören Ben sorar:

 

"Sen bizi mi dinliyordun?"

 

Charmcaster sinirleniyor gibi davranarak:

 

"Ben neden sizi dinlemeye çalışayım ki? Hem de kapı arkasından... Hiç bana göre değil. Ben sadece pizzaların soğumaya başladığını haber vermek için geliyordum."

 

Ben:

 

"Tamam, sinirlenme hemen. Sadece şaka yapıyordum."

 

Charmcaster açtığı pizza kutusundaki pizzadan bir dilim alarak Ben ile Gwen'i çağırır. Ben, Gwen'in kulağına fısıldar:

 

"Eski Charmcaster geri dönmüşe benziyor."

 

Bunun ardına ikisi de kahkaha atarlar.

 

...

 

Saat gece 2 sularında...

 

Herkes pizzaları yedikten sonra Gwen'in uykusu geldiği için misafir odalarından birine gitmiştir. Charmcaster'ın duş alması gerekiyordur. O yüzden Gwen'den birkaç parça kıyafet ödünç aldıktan sonra banyoya girer. Ben ise odasında Sumo Güreşçileri'nin yeni çıkan bir oyununu oynamaya başlamıştır.

 

Ben'in kapısı tıklatılır. Ben "Gir..." diye seslenir. Kapıyı tıklatan Charmcaster'dır. Ben, onu gördüğünde bir anlık ağzı açık kalır. Charmcaster, Gwen'den aldığı pembe gecelik ve saçını yaptığı topuz ile çok güzel görünüyordur. Ben kendini toparladıktan sonra Charmcaster'ın yanına oturması için işaret yapar. Charmcaster onun yanına oturduktan sonra Ben, ona sorar:

 

"Buraya gelme nedenini anlatmayacak mısın?"

 

Charmcaster:

 

"Uyku tutmadı."

 

Ben:

 

"Sadece bu mu?"

 

Charmcaster:

 

"Ayrıca tüm her şey için teşekkür etmek istedim."

 

Ben:

 

"Eğer ölseydin kendimi suçlu hissederdim."

 

Charmcaster:

 

"Teşekkür ederim."

 

Ben:

 

"Seni ilk defa böyle görüyorum."

 

Charmcaster:

 

"Herzaman eski düşmanımın evinde kalmıyorum."

 

Ben:

 

"Charmcaster lütfen... Lütfen 'düşman' kelimesini ağzından at."

 

Charmcaster ufak bir kahkaha atar:

 

"Hope... Bana artık 'Hope' diyebilirsin."

 

Ben biraz şaşırmış hâlde cevap verir:

 

"Hope...? Demek gizli adın bu. Güzelmiş."

 

Hope:

 

"Lütfen sadece kendi aramızdayken böyle hitap et, olur mu?"

 

Ben:

 

"Merak etme, sırrın benimle ölene kadar güvende."

 

Hope:

 

"Teşekkür ederim Ben."

 

Ben:

 

"Sen artık normalden fazla mı naziksin yoksa bana mı öyle geliyor?"

 

Hope biraz kaşlarını çatıp kafasını yana çevirir:

 

"Seni bu hâlde de yenebilirim."

 

Ben küçümser bir ifade takınır:

 

"Nasıl olacakmış o(?) Seni defalarca yendiğimi unuttun sanırım."

 

Hope yüzünü tekrar Ben'e çevirir:

 

"Sen kaşındın."

 

Hope, Ben'i yatağa ittirir. Ben'in üstüne çıkar. Sonra yüzünü Ben'e doğru yaklaştırır. Hope'un mor gözleri Ben'in yeşil gözlerini etkisi altına alıyordur âdeta. Hope sol eliyle Ben'in ağzını kapatır ve ardından sağ eliyle Ben'in karnına bir yumruk atar. Sonrasında gözleri yaşarmış olan Ben'i kendine doğru çeker ve kulağına fısıldar:

 

"Beni bir daha hafife almazsın umarım."

 

Tekrar oturur pozisyona geçtiklerinde Ben, Hope'a ters ters bakıyordur. Hope karşılık verir:

 

"Bana öyle bakamazsın. Sonuçta sen kaşınmıştın."

 

Ben omnitrixinden uzaylı seçmeye başlar. Hope biraz tedirgin şekilde Ben'e sorar:

 

"Düşündüğüm şeyi yapmayacaksın değil mi?"

 

Ben omnitrixine basar. Hope korkuyla gözlerini kapatır ve kendini korumaya çalışır. Gri Madde'ye dönüşmüş Ben sitemle ona sorar:

 

"Gerçekten sana zarar vereceğimi düşünmedin değil mi?"

 

Hope, Gri Madde'nin ince sesini duyunca rahatlar. Ben tekrar insana dönüştükten sonra Hope üzgün bir şekilde konuşmaya başlar:

 

"Ben... Ben sadece... güçlerim olmayınca çok savunmasız hissediyorum."

 

Bunları söyledikten sonra Ben'e sarılıp ağlamaya başlar. Ben bu gece bir karar alır: ne pahasına olursa olsun onun güçlerini tekrar kazandıracaktır.

 

Loading...
0%