Yeni Üyelik
3.
Bölüm

BÖLÜM 3: SAPLANTILI AŞIK

@fevziceviz

Ertesi sabah saat 11.00'de...

 

Gwen büyük bir gürültüyle aynı yatakta yatan Ben ve Hope'u uyandırır. İkisi önce Gwen'e sonra birbirlerine bakıp çığlık atarlar. Hope söze başlar:

 

"Biz en son film izlemiyor muyduk?"

 

Üçü de, kaçıncı tekrarı oynadığı bilinmeyen bir film olan, televizyona bakarlar. Gwen munzur bir ifade takınır:

 

"Biz tüm gece 'prensesimizin' odaya gelmesini bekleyelim, o gitsin 'prensiyle' vakit geçirsin."

 

Ben sinir olarak ayağa kalkıp Gwen'in karşısına dikilir ve sesini yükseltir:

 

"Gwen senin kastın ne ona!? Bu ithamının ne kadar ağır olduğunun farkında mısın!?"

 

Gwen kendinden ödün vermez:

 

"Nesi varmış ithamımın?"

 

Ben aynı tonda devam eder:

 

"Hâlâ bir de savunuyor musun!? Öyle bir şey olmadığının farkında olması gereken kişilerden birisin."

 

Ben ile Gwen tartışmaya devam ederken Hope bağırır:

 

"YETER! Benim yüzümden tartışmayın artık!"

 

İkisi de Hope'a bakar. Hope devam eder:

 

"Dün bir bugün iki... Eğer benim yüzümden aranız açılacaksa ben buradan gidiyorum. Kendi başımın çaresine bakabilirim."

 

Gwen'den beklenmedik bir karşılık gelir:

 

"Tamam, nasıl istiyorsan öyle yap. Seni burada zorla tutmuyoruz."

 

Ben ve Hope, Gwen'den böyle bir şey demesini beklemedikleri için, büyük bir şok yaşarlar. Hope hızla odadan çıkar. Hope'un gittiğini gören Ben, Gwen'e "Döndüğümde burada tek bir eşyanı bile görmeyeceğim." diyerek Hope'un peşinden gider.

 

...

 

Ben XLR8'e dönüşerek Hope'u dışarıda aramaya çıkar. "Nerede bu kız?" diye içinden söylenmeye başlarken evlerinin yakınında dolaşan Ghostfreak'i (Gostfrik) görür. Ghosfreak neden evinin yakınındadır? Ondan da önemlisi temmuz ayında nasıl güneşten zarar görmüyordur?

 

Ben, Ghostfreak'in gittiği yöne koşarak Hope'u bulmayı umar. Ve aynen umduğu gibi onu Ghostfreak'ten kaçarken görür. Hızla atılarak Hope'u kucağına alıp oradan uzaklaşarak Tesisatçı üssüne doğru yola çıkar. Tesisatçı üssüne geldiklerinde Max ile karşılaşırlar. Max, Ben'e sorar:

 

"Onu neden buraya getirdin?"

 

Ben cevaplar:

 

"Evin çevresinde güneşten etkilenmeyen ve Charmcaster'ı kovalayan bir Ghostfreak vardı. Dün akşam da "sözde" Addwaitya'nın yolladığı bir Darkstar."

 

Max durumu anladıktan sonra üssün güvenliğinin artırılmasını ister. Hope, Ben'e sorar:

 

"Neler oluyor Ben?"

 

Ben cevap verir:

 

"Rook da geldikten sonra sana her şeyi anlatacağım."

 

Hope tekrar sorar:

 

"Biraz daha açar mısın konuyu lütfen?"

 

Ben, Hope'un iki elinden tutar:

 

"Öncelikle sakin olacağına söz vermeni istiyorum."

 

Hope söz verdikten sonra Ben devam eder:

 

"Dün akşam, sen Gwen'e her şeyi anlatırken, Nullvoid'a hiçbir varlığın girmediğiyle alakalı bir bilgi aldım. Bu gece sen uyuduğunda ise Gwen'in odasını kontrol ettim. Gwen odada yoktu ve o sırada Rook beni aradı. Şimdi sakin olman gereken konuya geliyorum. Rook beni aradığında Hex'in cesedinin Belwood'da bulunduğunu söyledi."

 

Hope derin derin nefesler almaya başlar. Kendini sakinleştirdikten sonra Rook'un geldiğini görür. Rook önemli bir haberi olduğunu söyler ve anlatır:

 

"Dün 'Hex' olayından sonra bazı ipuçları buldum. Bunları takip ettiğimde bir cesetle daha karşılaştım. Ceset Addwaitya'ya aitti. Bu sabah yapılan testlerde yaklaşık 1 ay önce öldürülmüş olduğu tespit edildi."

 

Hope şok üstüne şok yaşıyordur. Şoku üstünden attığında konuşur:

 

"Tabi ya, Addwaitya'nın o kadar kısa sürede bu kadar güçlenmesi garip gelmişti bana."

 

Ben, Rook'a sorar:

 

"Gemi'nin yerini bulabildin mi?"

 

Rook cevaplar:

 

"Farklı bir galakside onun bir büyücüden kaçarken yakalandığı haberini aldım ama doğrulamaya çalışıyorum."

 

Hope şaşkınlıkla sorar:

 

"Gemi'nin bu olayla alakası nedir?"

 

Ben "Önce yemek yiyelim, sonra detaylı bir şekilde anlatacağım sana söz veriyorum. Ayrıca sana bir sürprizim olacak." dedikten sonra ikisi birlikte yemek yemeye giderler.

 

...

 

Yaklaşık 1 ay önce, 1 Haziran'da...

 

Gwen'in ağzından...

 

Bugün yine Ben'in gelecekteki eşinin kim olduğuna baktım. Lanet olsun! Bu sefer de eşi Charmcaster. Onun gelecekteki eşinin ben olduğumu görene kadar tüm kadınları öldüreceğim. Daha önce Kai ve Julie'yi öldürdüm. Şimdi de Charmcaster'ı öldürmem gerekecek o zaman.

 

Kai çok çelimsizdi. Bir Ghostfreak kuklama bile dayanamadı. Julie'nin Gemi'den bir zırhı olduğu için onu zehirleyerek öldürdüm fakat Gemi her şeyi görmüştü ve uçarak neresi olduğunu bilmediğim bir galaksiye uçtu. Şu an nerede olduğunu biliyorum ama benim bugün öncelikle Addwaityayı görmem gerekecek.

 

2 saat sonra...

 

Legerdomain'e girdiğimde beni büyük bir kaya canavarı ordusu karşıladı. Addwaitya buraya neden geldiğimi biliyordu. Ama o aptalın hesaba katmadığı bir şey var: ben bir Anodite'ım.

 

Kaleye vardığımda karşıma çıktı. Ordusunu yerle bir ettiğim için şaşırmış görünüyordu. O aptalın canını almadan önce tüm büyü gücünü emdim. Karşımda acınası bir kaplumbağa duruyordu. Son bir saldırıyla onu öldürdüm. Cesedini dünya üzerinde istediğim zamanda bulunabileceği bir yere gönderdim. Biliyorum, bu girişimimden sonra her şeyim açığa çıkmaya başlayacak ama Ben'in gelecekteki eşini öldürüp o kişinin ben olma şansımı artırmak... Çok muhteşem bir fikir. Sevgili öğretmenim Hex bekle beni, ben geliyorum. Hahahahaha!

 

...

 

Aynı gün gece yarısı...

 

Addwaitya kılığında Hex'in kütüphanesine girdim. Sersem öğretmenim uyuyakalmış. Uykusundan uyandırmam gerekiyor.

 

Uyanması için uyuduğu sandalyeyi patlattım. Fazla mı aşırıya kaçtım? Hayır, bu daha Charmcaster ölene kadar çekeceklerinin yanında hiçbir şey.

 

Bana saldırmaya çalıştı ama artık kütüphanesi onu koruyamıyordu. Lanet olsun, çok güçlüyüm! Hex'i biraz patakladıktan sonra bayıldı. Öğretmenim bu kadar güçsüz müydü?

 

Onu alıp boyutlararası kapıyı açarken Bezel beni görmüştü. Charmcaster'a haber uçurma zahmetinde kalmayacaktım artık. Ah, o sersem "sersem" olmasaydı bu dünyada beni kolaylıkla engelleyebilirdi. Bir büyücünün daha sersem olması beni çok mutlu ediyor. Sevgili öğretmenim, sana acı çektirmek çok zevkli olacak! Hahahahaha! Ben bu gülüşe çok kaptırdım sanırım kendimi. Ama çok zevkli. Hahahahaha!

 

...

 

15 gün sonra, 16 Haziran'da...

 

Gemi'nin yerini sonunda buldum. EVVET! Biraz İncursean (İnkorsiyan) haklamak eğlenceli olacak.

 

İncorsian'ların gemisine geldiğimde beni yaylım ateşine tuttular. Kurbağa beyinlilerin hepsini hakladım. Onlardan birine Gemi'nin nerede olduğunu sorduğumda ben gelmeden hemen önce kaçtığını söyledi. Bu şey bana büyük bir sıkıntı çıkaracak gibi duruyor.

 

...

 

5 Temmuz sabahında...

 

Şapşal Charmcaster buraya geliyor. Nasıl bir sürpriz hazırlasam acaba? Buldum, o bir orduyla karşılaşmayı bekliyor. Tüm canavarların sayısını neredeyse "yok"a indireceğim. Böylece onu gafil avlayacağım.

 

...

 

Amcasını kurtarmaya çalışırken ona seslendim. Beni gördüğü an saldırmaya çalıştı. İlk saldırısını engellediğimde birbiri ardına saldırılar gerçekleştirmeye başladı. Gerçekten güçlenmişti. Böyle devam etse Legerdomain'den kaçabilirlerdi belki ama aptal Hex'in onu uyarması onun bir anlığına dikkatini dağıtınca yakaladım. Ona sahte planımı da anlattıktan sonra tüm büyü gücünü emdim. Onu öldürmeden önce öldürürcesine pataklamak istiyordum. Onun acı çektiğini hissettikçe bundan daha çok zevk almaya başladım. Tam onu öldürecek saldırıyı yapacakken "Aptal Hex" akıllıca bir şey yaparak "sevgili yeğenini" dünyaya ışınladı. Ama yine de ona bıraktığım yaralarla hayatta kalması imkansızdı. Aptal Hex'in yanına gittiğimde kardeşiyle aynı kaderi yaşayacağını söyleyerek onu öldürdüm.

 

...

 

Yaklaşık üç saat sonra büyükannem Verdona bana bir haber verdi. Ben, Charmcaster'ı evine getirmişti. Ama neden böyle bir şey yapmıştı? "Kader" denen şey beni deli ediyor! Ama ben yapacağım şeyi biliyorum.

 

...

 

Yaklaşık iki saat sonra Charmcaster'ın uyandığını gördüm. Deliye dönmesini izlemek ne kadar da eğlenceliymiş. Biraz psikopatlaştım mı ben? Birazcıktan zarar gelmez. Dur, ne!? Ben ona mı sarıldı? Buna tahammül edemem. Hemen Darkstar'ın bir kopyasını gönderdim oraya. Kocamın biraz canı yanacak ama haketti o da. Benden başka bir kıza sarılmak neymiş görsün. Ben kafamda bunları düşünürken o bu kadar çabuk mu yenildi mi şimdiden? Ah, biraz kahramancılık oynayalım o zaman.

 

...

 

Şapşal kafam! Micheal'ı nasıl Vilgax'ın yanına yolladım ki? İnanamıyorum! Umarım Nullvoid'da olmadığı fark edilmez.

 

Ben odadan çıktıktan sonra Charmcaster bana, benim ondan daha iyi bildiğim, yaşadıklarını anlattı ve ben de Hex'in ölümüne şok olup üzülmüş gibi davrandım. Benim Anodite'tan çok oyuncu olmam lazımmış sanırım. Ah, kader işte!

 

...

 

Ben pizzalarla odaya girdiğinde içerideki, benim bozulmasını istemediğim, yas havasını dağıtmaya çalıştı. Ve ben de ona bu yüzden biraz ters davrandım. Ben çok sinir olmuş bir şekilde odanın dışına çağırdı beni. Orada fazlasıyla üzerime gitti. Normalde de bazen ters davranırdım fakat çok büyük tepki vermezdi. Şimdi neden böyle davrandı bana? Buldum, bugün biraz öfkelenmiş olmalı ve o yüzden yanlışlıkla bana patladı.

 

...

 

Gece 2.00 sularında Charmcaster'ın, Ben'in odasına girdiğini duydum. Şeytan, Ben'imi benden almaya çalışıyor. Ah, aklıma bir fikir geldi: Hex'in cesedini bulunabileceği bir yere koymam lazım. Böylece amcasının cesedini gördüğünde, bir ihtimal, sinir krizi geçirebilir. Çok güzel bir fikir. Kesinlikle şu an yapmalıyım bunu.

 

...

 

Sabah Ben'in odasına gittiğimde iki birlikte aynı yatağı paylaşıyordu. Ben'imin yanına yatmaya nasıl cüret edebilir?! Şunları biraz utandırırsam belki bir daha böyle bir şey olmaz.

 

"Uykucular, saat 11.00 oldu. Uyanın hadi!" diye bağırarak uyandırdım onları. Oturur pozisyona geldiklerinde önce bana baktılar, sonra birbirlerine baktıklarında çığlık attılar. Ben biraz munzurca bir şey söyledim fakat Ben'den beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Bu sefer daha da öfkeliydi ve üzerime dünden daha çok gidiyordu. İkimiz tartışırken Charmcaster'dan "YETER!" diye bir bağırma duyduk. Onu biraz dinlemişlikten geldikten sonra "Seni burada zorla tutmuyoruz." gibisinden bir şey söyledim. Ne yaptım ben!? Çok büyük bir pot kırdım. Charmcaster hızla evden çıktı. Ben artık bu evde durmamı istemiyor. Ben onun peşi sıra XLR8'e dönüşüp evden çıktı. Artık çok geç. Belki Charmcaster'ın peşine Ghostfreak kuklası gönderirsem Ben onu kurtaramadan ölür.

 

Ah, neden şimdi aklımda Julie'nin ölmeden önce söylediği "Seninki aşk değil, bir saplantı." cümlesi yankılanıyor? Neyse bir önemi yok zaten. Sonuçta Ben, benim kocam olacak.

 

...

 

Ben ile Hope yemek yedikten sonra Max- yemek yedikleri masaya- üzerinde "Happy Birthday Charmcaster. Welcome To 23" (mutlu yıllar Charmcaster. 23'e hoşgeldin) yazan, üzerinde mumlar dikili bir pasta koyar. Hope yüzü kızarmış bir şekilde Ben'e sorar:

 

"Bugün doğum günüm olduğunu nereden biliyordun?"

 

Ben başını kaşıyarak cevaplar:

 

"Ee... Şey... Biraz uzun hikaye. Sonra anlatsam olur mu?"

 

Hope, Ben'in gözlerini gözlerine kilitleyerek cevabını verir:

 

"Olur."

 

İkisi de birbirine derin derin bakmaya devam ederken Max'ten bir ses gelir:

 

"Öhöm öhöm... Bu mumlar biraz daha üflenmezse sönüp gidecekler."

 

Hope mumları üfledikten sonra konfetiler patlar. Tesisatçı üssünde bir parti havası oluşur. Birden üsse sürücüsüz bir motosiklet girer. Motosikletten "gemi, gemi..." diye sesler çıktığında herkes ona bakakalır.

 

Loading...
0%