Yeni Üyelik
5.
Bölüm

BÖLÜM 5: YENİ HAYAT

@fevziceviz

Hope'un ağzından...

 

6 Temmuzda, Ben yakalandıktan sonra...

 

Gwen, Ben'i götürmüştü. Rook, beni zaptetmeye çalışıyor fakat başaramıyordu. Kullanabildiğim %11'lik büyü gücümle- kaya canavarlarına bile etki etmeyen, güçsüz- "büyülü oklar" göndermeye çalışıyordum. Kahretsin! Hiçbir işe yaramıyordu. Gwen, Ben'i alıp, tüm kaya canavarlarıyla, gözden kaybolmuştu. Ben'den kalan tek şey, bana emanet ettiği, omnitrixti. Ağlıyordum, bir an kendimi güçsüz hissettim...

 

...

 

7 Temmuzda, Hope bayıldıktan sonra...

 

Gözlerimi açtım. Neredeydim ben? Bu tavan, bu oda... neden hiç yabancı değil? Dur biraz... burası Ben'in odası mı? Umarım her şey bir rüyadır. Şurası Bloxx'un kapattığı duvar mı? Kahretsin! Her şey gerçekti. Amcam öldürüldü, Ben kaçırıldı...

 

Gözümden damlalar akmaya başlamıştı. "KAHRETSİN, KAHRETSİN!" diye bağırarak ağlamaya başladım. Bir süre sonra bir elin saçımı okşamaya başladığını hissettim. Ben miydi? Dönüp ona baktım. Bu kişi Ben değildi, hayır. Bu kişi onun annesiydi.

 

Bana "İyi misin?" diye sordu. İyi miydim? Hayır, hiç iyi değildim. "Hiç iyi değilim." dedim. "Neden?" dedi. "Dost sandığım kişi amcamı öldürdü, beni öldürmeye çalıştı..." dedikten sonra biraz yutkundum. "..., sevdiğim kişiyi kaçırdı." Bunu dediğimde bana "Ben'i gerçekten seviyor musun?" diye sordu. "Ben onunla iki günde iki ömürlük şey yaşadım. Eğer o isterse on ömür bile yaşarım." dedim. Bana sarıldı.

 

Ayrıldığımızda "Adınızı sormayı unuttum." dedim. Ona "Sandra" dememi istedi. Ayrıca bu evde istediğim kadar kalabilecekmişim.

 

Omnitrixi sordum. Ben, onu bana emanet etmişti çünkü. Azmuth ile Max'in uyanmamı beklediklerini söyledi. "Azmuth kim?" diye sordum. O sırada içeriye galvan ırkından birisi girdi. "Benim adım Azmuth. Omnitrixin yaratıcısı. Üç, tartışmalı olarak beş, galaksinin en zeki canlısı." diyerek yanıma geldi.

 

Azmuth, Ben'i ve beni yargılarcasına "O çocuk hangi akla hizmet ederek geçmişinde 'kötülük' bulunduran bir kişiye omnitrixi emanet edebilir, aklım almıyor." diyerek söylendi. Kendini ne sanıyordu bu? "Kendini ne sanıyorsun sen." dedim ve devam ettim. "Eğer dediğin gibi herkesin geçmişine göre karar vereceksen atladığın bir konu var Bay Üç Galaksinin En Zeki Canlısı Azmuth. Gwen de eskiden iyi biriydi fakat şimdi tüm bu felaketlere sebep olan kişi o. O yüzden omnitrixi hakettiğimi kanıtlamak için yapmamı isteyeceksen yaparım. Eğer onu bana verirsen Ben'in kaldığı yerden devam ederim ama eğer onu bana vermezsen tüm evren Ben'in yokluğunun haberiyle çalkalanır ve her şey tehlikeye girer. Senin geldiğini tahmin ettiğim yer de dahil." Bunların hepsini tek seferde mi söylemiştim?

 

Azmuth bana omnitrixi uzatarak "Bu çocuk beni her defasında şaşırtıyor. Omnitrixi Ben bulunana kadar kullanabilirsin. Ayrıca saat Ben'in DNA'sını bu galakside tespit ettiğinde garip bir ses çıkaracak." dedi ve ışınlanıp kayboldu.

 

...

 

10 Temmuzda...

 

Telefonumun alarmı ikidir çalıyordu. Bu da uyanmama neden olmuştu. Dur biraz, ben alarm asla kurmam. Telefona baktığımda Rook'tan iki cevapsız arama ve mesajlar vardı. Mesajlar şunlardı:

"Hope dostum şu telefonu aç lütfen."08.22

"Ben'in kaybolduğunu tüm evren haber almış."08.23

"Omni-4 adında; Vilgax, Albedo, Vulcanus ve Zombozo'dan oluşan bir grup şehir merkezinde seni bekliyor."08.25

 

Bu aptallar gerçekten yanlış günü seçmişlerdi. Bir portal açarak şehir merkesine gittim. Onları gördüğümde "Siz aptal budalalar bana sataşmak için yanlış zamanı seçtiniz!" diyerek bağırdım. Zombozo'nun şapşal palyaço suratı beni gördüğünde çok şaşırmıştı. Şaşkınlığını attığında alkışlayarak "Charmcaster! Senin iyi tarafa geçtiğini duymuştum. Önceleri pek inanmasam da şu an gördüğüm manzara hiç hoş değil. Açıkçası seninle savaşacak olmak beni üzüyor." dedi.

 

"Belki de bu son savaşın olacağı içindir. Ne dersin sersem palyaço(!)" Zombozo'nun çatılan kaşlarını gördükten sonra devam ettim. "Bugünlerde zaten hiç olmadığım kadar öfkeliyim. Gitmemeniz hâlinde sizi öldürmeyeceğim ama birkaç kırık bırakmadan durmayacağım." Bunu sözlememin ardından saldırıya geçtiler.

 

Birkaç tane kaya canavarı gönderdim Zombozo'ya. Sonrasında Vulcanus'u saf dışı bırakmak için Arctiguana'ya dönüşüp onu dondurdum. Ardından, uzaylı formunda büyü kullanması uğraştırıcı olsa da, bir portal açarak onu Nullvoid'a yolladım.

 

Bir an karnıma vurulduğunu hissettim. Albedo, Dörtkol'a dönüşmüştü. Ona büyük bir hortum gönderip bir süreliğine onu başımdan defettim.

 

Vilgax'a saldırmak için Ateştopu'na dönüştüm. Onunla kısasıya bir rekabete girmeye başladım. İçlerinde en güçlüleri beklediğim gibi oydu.

 

Ben geçmişte bu sinir bozucu ucubelerle nasıl uğraşıyordu. Gerçekten aklım almıyor. Bu budalalar omnitrixin onlar için imkansız bir aşk olduğunu ne zaman anlayacaklar?

 

Bir süre sonra Albedo ve Zombozo da bu rekabete dahil oldu. Etrafımı sarmışlardı. Üçünü sadece Ateştopu'nu kullanarak yenemezdim. Yenebilir miydim? Acaba ateşime büyü de eklersem ne olur? Güzel fikir, deneyelim bakalım.

 

...

 

Ateştopu'nun ateşiyle büyü gücüm birleştiğinde ortaya yıkıcı bir güç doğurdu. Tüm düşmanlar yerlebir olmuştu fakat şehir merkezi çok büyük hasar almıştı. Ben'in neden bazı kesimler tarafından sevilmediğini şimdi anlıyordum, bu gerçekten berbat bir şeydi.

 

Savaşın bittiği sırada Will Harangue'nin, aynı Ben'in zamanında yaptığı gibi, beni de halka kötülemeye başladığını fark ettim. Aklıma çok harika bir fikir gelmişti. Will'in kamerasını ödünç alıp kamera karşısında konuşmaya başladım. "Buradan tüm evrene sesleniyorum. Ben birkaç gün önce kuzeni Gwen tarafından sorla kaçırıldı. Ve kaçırılmadan önce omnitrixi bana emanet etti. Ben de hem onun emanetine sahip çıkmak hem de o tekrar gelene kadar tüm evreni koruyacağıma dair ona söz verdim. Gwendolyn Tennyson sana kötü bir haberim var. Hangi ine girersen gir, hangi evrende olursan ol Ben'i senin elinden kurtaracağım ve tüm yaptıklarının bedelini ödeteceğim."

 

Kamerayı Will'e verdikten sonra malikaneye kadar yürümeye başladım.

 

Ben'den bahsetmek beni yine hüzne boğmuştu. Aradan kaç gün geçmişti ki zaten, daha birkaç gün olmuştu. Gözyaşlarıma hakim olamıyordum. En sonunda bir köşeye çekilip ağlamaya başladım. Üzerime doğru yağmaya başlayan yağmurla birlikte hüznüm iki katına çıktı.

 

Üzerime birinin hırkasını geçirdiğini hissettim. Ben miydi yoksa? O kişiye baktım. Hayır, yine Ben değildi; Max'ti. "Ben'i böyle arkasından ağlayarak mı bulacaksın. Bulsan bile senin böyle olduğunu öğrendiğinde kendisinin ne kadar üzüleceğini düşünmüyor musun? Senin şu an ayağa kalkıp Ben'in olmadığı zamanda evrenin umudu olarak görünmelisin. En azından o da böyle isterdi. Ayrıca artık sen de benim torunum sayılırsın. Torunumun ağladığını görmek benim gibi yaşlı bir adam için kötü olmaz mıydı?"

 

Max son cümleleriyle yüzümü gülümsetmişti. Artık Ben'i kurtarmadan gözümden bir damla yaş dahi akmayacaktı.

 

...

 

6 Ekimde, Hope günlüğüne yazarken...

 

"Sevgili Ben,

Bugün gidişinin üçüncü ayı. Aynı zamanda gidişinle başlayan yeni hayatımın... Gwen psikopatı seni kaçırdığı için hâlâ çok öfkeliyim. Seni kurtardığım zaman onu tüm yaptıkları için doğduğuna pişman edeceğim. Sen yokken omnitrixi büyüyle koordine bir biçimde kullanabileceğimi neredeyse tamamen öğrendim. Bu güçle Gwen'in karşımda durabileceğini artık hiç sanmıyorum. Bakma şu an böyle yazdığıma. Seni çok özledim Ben. N'olur artık bir işaret ver. N'olur...."

 

Günlüğe bu sabah da yazdıktan sonra komodinin üzerine bıraktım. Ah, bu kulak tırmalayan ses de ne? Dur biraz... bu ses omnitrixten geliyor. Yoksa...

 

Heyecanımı beni arayan Rook böldü. "Omnitrix öttü Rook." diye önce ben konuştum. Rook telaşlı bir şekilde "Ben de tam bu yüzden aradım seni. Cama çık ve yukarı bak." Dışarıya baktığımda mor bir dolunay vardı. Rook'a "Alo, Rook eğer beni duyuyorsan Fırtına birliğini bir araya getir." dedim. Rook anladığını belli ederek "Ben de tam olarak o iş üstündeydim." dedi.

 

Loading...
0%