@fevziceviz
|
Ken arabasıyla verilen konuma geldiğinde çocuk gibi koşuşturmakta olan Zorro ile Tinkerbell'i görür. Biraz onları süzdükten sonra Ben ile Hope olduğunu anlar. Arabanın içinde ufak bir kahkaha attıktan sonra bir süre onları izlemek ister.
...
Ben yüzü gözü ter içinde kalmış bacaklarını tutuyordur. Hope da aynı durumdadır. Yüzündeki ter damlaları akarken makyajını yavaş yavaş siliyordur. İkisi de karşılıklı soluklanıyordur. O an bastıran yağmur ikisinin de üzerini ıslatıyordur.
Hope'un saçlarından süzülen damlalar makyajını silmeye devam ederken Hope gülümseyerek "Ne o, yoruldun mu yoksa?" der. Yavaş yavaş Ben'e doğru adım atmaya başlar.
Ben, kaderine razı gelmiş bir biçimde, Hope'un gelmesini bekler. Hope, Ben'in önünde durduğunda kulağına uzanarak "Acaba ne yapsam sana? Acımamı ister misin? Eh, hadi kurtardın paçanı. Sadece karnına sert bir yumruk yiyeceksin."
Ben gözünü sıkıca yummuştur. Hope yumruğu atmak için davranacakken yağmurdan kaçan bir köpek Ben'e çarpar. Ben dengesini kaybedip Hope'un üzerine gelerek ikisinin de yere düşmesine neden olur.
İkisi de yere düşerken Ben atik davranarak, yere çarpmaması için, Hope'un kafasını korumuştur. Başı Ben'in kolları arasında olan Hope, ona gülümseyerek bakan Ben'i gördüğünde yüzü kızarır. Ben'in "Güvenini tekrar kazanmak için her şeyi yapacağım." demesi üzerine kalbi sanki Ben'inkine gitmek ister gibi atmaya başlar.
İkisi de ayağa kalktıklarında Hope birden Ben'e sarılır. Ben bu ani tepki karşısında şaşırsa da sonrasında o da karşılık verir. Sarılma faslı devam ederken Hope "Tek bir şansın var. Eğer bunu eline yüzüne bulaştırırsan bırak beni görmeyi adımı bile duyamazsın." diyerek Ben'den ayrılır. Ayrıldıklarında Ben serçe parmağıyla Hope'unkini tutarak "Söz veriyorum H..." diyecekken Hope'un gözlerine bakar. Onay işareti aldığında cümlesini tamamlar. "Söz veriyorum Hope."
Onlar birbirlerine öylece bakadururlarken bir araba kornası duyarlar. Kornayı çalan Ken'dir. Onlara el sallıyordur.
Arabaya geçtiklerinde Ben söze girerek "Görüşmeyeli çok uzun bir zaman oldu. Umarım her şey yolundadır." der. Ken derin bir nefes vererek "Gwen'in yaptıklarını öğrendiğimden beri karmakarışığım. Nasıl bir canavara dönüşebildi anlamıyorum." dedikten sonra bir an gülümseyip elini Ben'in omzuna atarak "Ama kurtulmana çok sevindim kuzen. Uzun zamandır aldığım en iyi haber buydu." der ve Hope'a dönerek "Sana da teşekkür ederim Charmcaster; hem Ben'i kurtardığın için, onu senin kurtardığını düşünüyorum, hem de şu son üç ayda -Gwen'e rağmen- aileme destek olduğun için." diyerek lafını bitirir.
Ben, Ken'in son sözlerini duyduğunda Hope'a bakakalmıştır. Hope, Ken'e mütevazılıkla "Gerçekten ama gerçekten hiç önemi yok. Kim olsa aynı şeyi yapardı." dediğinde Ben araya girerek "Ama Frank ve Natalie..." diyecekken Hope'un sertçe kolunu kolunu sıkmasıyla "Aah!" diye bağırır. "Neden yaptın bunu?!" diye tepki verdiğinde Hope'un tebessüm eden imalı bakışlarıyla karşılaşır.
Ben o bakılşarın Ken'den dolayı kaynaklandığını anladığında kaşlarını çatarak "Gerçekten onun kaya canavarı olduğunu ya da kontrol edildiğini mi düşünüyorsun? O hâlde Ken ufak bir çiziği ve zihnine girmeni kabul edecektir." der ve Ken'e yönelir. "Kabul ediyor musun?" diye sorduğunda Ken başıyla onaylar.
Ken arabanın torpidosundan bıçağını çıkarıp serçe parmağına bir kesik atar. Hope akan kanı gördüğünde ikna olmuşa benzer.
Ama Hope neden onda neredeyse Gwen'inkiyle aynı bir aura algılamıştır? Kontrol edilmediğini anlamıştır fakat onda neden daha önce algıladıklarına benzemeyen bir şey vardır? Ken'den gelen sesle düşüncelerinden çıkar.
Ken sitemli bir sesle "Eğer hâlâ ikna olmadıysan zihnime de girebilirsin." der. Hope özür dileyerek "Üzgünüm Ken, sende bir insana göre oldukça fazla bir büyü enerjisi hissettim ve bu da beni bu düşünceye sevk etti. Yine de zihnine girmem gerekiyor, bunun neden kaynaklandığını bilmek için." der.
Ken arabayı sürmeye başlayarak "Tamam, bu seferlik önemsemiyorum. Zihnime girmen için burası uygun değil. Eve gidince ne istiyorsan yaparsın. Ben de merak ediyorum şu an hissettiğin şeyi." der. Ardından "Şimdi annemle babama ne olduğunu anlatacak mısınız bana?" diye sorar.
Hope derin bir nefes verir. "Ken lütfen yine de yanlış anlama ama bunu şu an sana söyleyemem..., söyleyemeyiz... Şu an bunun için erken. Hem Büyükbaba Max'in kesin emri var. Ondan da önemlisi senin güvenliğin için. Lütfen bunu anlayışla karşılamanı istiyorum."
Ken biraz öfkelenmeye başlar. "Emir falan umrumda değil! Bana söylemeni istiyorum Hope... veya Ben. Hanginiz söylemek isterse artık."
Ben tekrar konuşmaya yeltenecekken Hope onun ağzına vurarak kendisi söze girer. "Tamam söyleyeceğim. Ama arabanın içinde olmaz. Evine geldiğimizde anlatacağım her şeyi."
Ken arabayı gazlamaya başlar. "Peki o zaman. Mağazaya gidiyoruz öncelikle. Üzerinizdekiler gülünç durumda."
Bu söz üzerine Ben ile Hope birbirlerine bakarlar ve ardından bir nebze utançtan yüzleri kızarır.
Bir saat sonra...
Ben, Hope ve Ken Ken'in apartman dairesine girerler. Ken eve girdiklerinde Ben ile Hope'a "Evime hoşgeldiniz çocuklar." dedikten sonra biraz etrafı toparlayarak "Kusura bakmayın biraz etraf dağınık." der. Ardından Ben ve Hope'a önemli bir konuyu soracakmış gibi bakarak "Sanırım sizin annem ve babam hakkında anlatmanız gereken şeyler var. Yanılıyor muyum?" der.
Ufak bir gerginlikten sonra Hope anlatmaya başlar.
10 dakika önce, Ken'in arabasından indiklerinde...
Ken apartmana girdiği sırada Ben ile Hope'un gelmediğini fark eder. "Hey çocuklar, gelmiyor musunuz?" dediğinde Ben'den "Sen gir, bizim biraz konuşmamız gerekiyor." cevabını alır. Ardından Ben ile Hope arasında bir diyalog başlar.
"Hope, neden ona Natalie ve Frank'in Hawai'de olduklarını söylemedin?"
"Ee şey... Natalie ve Frank artık tam olarak Hawai'de değiller."
"Anlamadım, nasıl tam olarak Hawai'de değiller? Benim yokluğumda nasıl bir değişiklik oldu bu durumda anlatır mısın?"
"Şöyle aslında: onlar Hawai'de ama gerçek Hawai'de değiller. Tesisatçıların uzay karargahında bir tatil simülasyonundalar."
"Bunda duymaması gereken ne var Ken'in?"
"Burada Gwen'i hata yapmaya zorlayacağımız plan devreye giriyor. Büyükbaba Max ile seni kurtaramazsak diye ikinci bir plan yapmıştık. Natalie ve Frank, Gwen alt edilene kadar karargahta kalacaktı. O süreçte Gwen'in karargahta onları zorla tuttuğumuzu öğrenmesini sağlayacaktık. Bu da Gwen'in öfkelenip hata yapmasını sağlayacaktı. Natalie ve Frank de bunu Gwen için kabul ettiler."
"Kaya canavarları da uzay boşluğunda duramayıp senkronize hareket edemeyecekti. Sadece karargahta yaratılanlar durabilecekti. Zekice bir plan! Doğru söyle, fikir senden mi çıktı?"
Hope, Ben'in sorusuna karşılık olarak gülümsedikten sonra apartmana doğru yürürler.
15 dakika sonra, Ken her şeyi duyduğunda...
Ken duyduklarının etkisiyle fazlasıyla öfkelenmiştir. "Nasıl böyle bir şey yaparsınız!?" der bağırarak. "Gwen yüzünden onları suçlayamazsınız!"
Ben elini Ken'in omzuna koyarak "Bak Ken, işlerin bu noktaya gelmesindeki suçlulardan biri de annen ve baban. Gwen'in böyle bir ruh haline bürünmeye başladığını fark etmemiş olamazlar. Anlıyor musun? Bunu en azından bize bildirmeleri lazımdı. Ama bunu yapmayarak kaç kişinin hayatına mâl oldular farkında mısın?" der.
...
Ben, Ken'i sakinleştirmeye çalışırken Hope'un başına bir an büyük bir ağrı girmeye başlar. Ken'e baktığında Ken'in içinde çıkıp kendisine doğru gelmeye başlayan büyülü bir ışık görür. Işık kendisine her yaklaştığında halsizleşmeye başladığını hisseder. Işık tamamen kendi içine girdiğinde Ben'e doğru bir adım atıp "B-ben..." diye seslendiğinde gözleri kapanarak yere düşer.
Ben yere düşen Hope'u gördüğünde büyük bir endişeyle "HOPE!" diye bağırır.
|
0% |