Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Beynimin Bana Oyunu

@feyzaelmiratasdemi

"Bunu tekrar yaptığımıza inanamıyorum." durmadan sızlanan kişi Çetin'di.

Kuntay, onu tanımam gerektiğini söyledikten sonra hep beraber Kuntay'ın çalışma odasına çıkmıştık.

Odanın bir ucunda duran beyaz tahtanın üstünde büyük harflerle Kuntay Miroğlu kimdir? yazıyordu.

"Bunu tekrar yapmak istemiyorum." Çetin durmadan sızlanıyordu.

"Ne var bunda. Almira'nın Kuntay'ı iyi tanıması gerekiyor. Arada biz bile bunu yapıyoruz. Birmirimizin herşeyin bilmemiz bizi güçlü yapar. Açığımızı arayan çok." Çetin'in sızlanmalarından bıkan Nazlı, onun susması için uğraşıyordu.

"İyi ama..." Çetin tam konuşacaktı ki Tarık çalışma masasının üstündeki kirabiyelerden birini Çetinin ağızına tıktı.
"Sus artık. Her seferinde sorun sıkartmaktan bıkmadın mı?"

Çetin ağızına tıkılmış olan kurabiyeyi yemeye çalışırken laf yetiştirmekten de geri kalmıyordu.
"Tobukide konosocom. Buktum bu dörstön." Çetin ağzında kurabiyeyle konuşmaya çalışırken onun konuşmalarından bıkmış olan arkadaşları oflayıp duruyorlardı.

"Buna gerçekten gerek var mı?" diye sorduğumda Nazlı tahtanın yanına geçip," Etrafınızda sizi izleyecek olan çok kişi var. İkinizde çok büyük şirketlerin varislerisiniz. Evliliğiniz çok ses getirecek. Bir anda evlenecek olmanız zaten dikkatleri üzerinize çekecektir. Eğer birbirinizi tanımadığınız anlaşılırsa sorun çıkabilir." dediğinde Kuntay'ın neden onu tanımam gerektiğini söylediğini anlamıştım.

Tamam da ben onu tanımak için bu kadar uğraşacaksam o da çalışmalı. Sonuçta herşey karşılıklı. Acaba o beni iyi tanıyor mu? Beni hep tanıdığını söylüyordu acaba tam olarak tanıyor muydu?

Kuntay tahtanın karşısında ki koltukta oturmuş beni izliyordu. Ben çalışma masasında oturuyordum. Nazlı elime defter ve kalem vermişti Kuntay'la ilgili bilgileri not almam için. Gerçekten de ders çalışır gibi adama çalışacaktım.

Kuntay'a bakıp,"Ben seni tanımak için çalışıcam. Peki sen?"

Kuntay tek kaşını kaldırıp," Sen derken?" Daha açık konuştum." Ben seni tanımaya çalışırken sen ne yapacaksın? Sonuçta benim seni tanımam gerekiyorsa seninde beni tanıman gerekmez mi?"

Çetin ağazındaki kurabiyeyi bitirip," Kız haklı. Sen kızı iyi tanıyor musun?" dediğinde Tarık cevap vermişti.
"Sence?"

"Almira Atabey..." Kuntay yine bütün dikatleri üzerine çekip konuşmaya başlamıştı.
"Yaş 21. 10 Şubat 2002 doğumlu. Kova burcu. Anne adı Lema, Baba adı Miran. Adıyamanlı. Arif Atabey'in varisi. Adıyaman Üniversitesinde İktisat ikinci sınıf öğrencisi." dedikten sonra ayağa kalkıp elerini cebine soktu. Yavaş adımlarla bana doğru yaklaştı.
"Açık kahve tonlarında saçları omzunun bir tık altına kadar uzanıyor. Koyu kahve renginde ortalamanın bir tık üstünde büyük gözlere sahip."

Bu bana büyük gözlü diye laf mı soktu yoksa bana mı öyle geldi?

-Bence soktu.
-Bencede soktu.
-Bunun intikamını alacak mısın?
-Sence?
-Anlaşıldı.

Kuntay tam karşıma geçip durdu.
"Boy 1.68. Kilo 58. Kavuna alerjisi var." dedikten sonra kafasını eyip yüzüme yaklaştırdı." Daha seninle ilgili bildiğim çok şey var ama bunları sana anlatmaya vakit yok. Tabii..." dedikten sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırıp, "İstediğin zaman odanda sana seninle ilgili bildiklerimi daha detaylı anlatabilirim." dediğinde hıçkırmıştım.
Hıçkırdığımı duyunca dudakları yana doğru kıvrılmıştı. Yüzümü onun yüzünden uzaklaştırıp Nazlı'ya döndüm." Evet, Nazlı seni dinliyorum."

Odadakiler vermiş olduğum tepkiye karşı bıyık altından gülerken Kuntay keyfi yerin gelmiş gibi benden uzaklaşıp yerine geçti.

"Tamam o zaman başlıyorum."
Nazlı eline bir kalem alıp tahtaya birşeyler yazdıktan sonra bana dönüp konuşmaya başladı.
"Kuntay Miroğlu. Yaş 23. 1 Temmuz 2000 Doğumlu. Yengeç Burcu.
Anne adı Alkım. Baba adı Bertuğ. Manisalı.
Miroğlu şirketinin varisi..." Nazlı konuşmaya devam ederken her zaman olduğu gibi yine Çetin araya girmişti.
"Asıl önemli olan konuya mı geçsek?" dediğinde Nazlı anlamamış bir şekilde Çetin'in yüzüne bakınca Çetin ayağa kalkıp Kuntay'ın yanına geçip durdu. Bir eliyle Kuntay'ı gözterdi.
"Şimdi ablacım bu görmüş olduğunuz mal elimizde kalan son mal. Bak tek kaldı almassan başkası alabilir." dediğinde afallamıştım.
Ne demek istiyordu bu şimdi?

Tarık kafamın karıştığını anladığı için, "Sen onu aldırma. O hep böyledir. Canının sıkıldığı bir ortamı eğer bırakamıyorsa eğlenceli bir hale getirmeye çalışır. Yakında alışırsın." dediğinde istemesem de gülmüştüm.

Çetin, onu dinlemediğimi fark edince, "Ablacım ben kime diyorum. Bak elimde kalan son mal diyorum. Kaçırırsan üzülürsün sonra."
Kuntay, Çetin'in sürekli ona mal demesinden hoşlanmadığı için Çetin'in karnına dirseğini tam geçirecekti ki Çetin korkarak," Abi, tamam sensin." dediğinde Kuntay kolunu çekmişti.

Çetin, cidiyetini tekrar toplayıp konuşmaya devam etti.
"Birazda fiziksel özelliklerinden bahsedelim." dedikten sonra eleriyle sırasıyla Kuntay'ı baştan aşağıya köstermeye başladı.

"Kestane rengi saçları kulağının üst kısmına kadar uzanıyor." dedikten sonra bu defa bir eliyle gözlerini gözterdi." Maviş gözleri olan bu oğlan ona bakan her bir kişiyi etkisi altına almayı başardı." dediğinde Tarık gülmeye başlamıştı.

Ben zaten adamı görüyorum. Ne gerek var gördüğüm şeyi anlatmasına. O anlatınca başka bir şekilde mi görücem Kuntay'ı.

Çetin'in ona maviş demesi kızdırmış olacaktı ki Çetine ölümcül bakışlar atıp, "Bana bir daha maviş dersen seni maffederim." dediğinde Çetin beni gözterip, "Ben deyince sıkıntı oluyor. Yengem derse izin verecek misin?" diye sordu. Kuntay'ın gözleri beni bulmuştu. İmalı imalı bana bakıyordu.
Kolarını birbirine dolayıp," Neden olmasın?" dediğinde gözlerimi hızlıca kırpmıştım.

O nasıl bakıştı öyle? Ne yani ona maviş mi dememi istiyordu? Ne o öyle,birde tatlım, cicim dememi bekliyor benden. Koskoca holding sahibinin isteklerine bak. Daha çok beklersin.

Kuntay'a göz devirip önüme döndüm.
Çetin kaldığı yerden anlatmaya devam etti," "Boy 1.87. Kilo 80." dedikten sonra Kuntay'ın karşınına geçip uzun uzun baktı.
Elerini beline koyup," Evet başka bir şey kalmadı." dedikten sonra çıkış kapısınına doğru yürürken Nazlı onu durdurup," Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
Çetin burnundan soluyordu. Arkasını dönüp," Arkadaşım evlenecek ya hani hazırlıklara başlamamız gerekmez mi? Burda vakit kaybediyoruz."

Uzun zamandır tek kelime etmeden Tarığın yanında oturan Buket konuşmaya başladı, "Önemli bir konu var." dediğinde herkes ona odaklanmıştı. Buket gözlerini benden kaçırarak Kuntay'a baktı." Ferda işini ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu.

Bu Ferda da kim? Daha öncede onun ismi geçmişti.

Buket'in sorusundan sonra Kuntay dahil herkes bana bakmaya başlamıştı.
Herkesin yüzünde anlayamadığım bir endişe vardı.

Kuntay'da bakışlarını benden kaçırıp," Onunla konuşucam. Onları ancak Ferda ikna edebilir. Benim yapabileceğim çok bir şey yok." dedikten sonra kafasını hafif kaldırıp göz ucuyla bana baktı.

"Ya kabul etmesse."
"Etmekten başka seçeneği yok." Buket'in sorusuna Kuntay çok sert cevap vermişti.

Biri bana Ferda'nın kim olduğunu söyleyebilir mi acaba?

Kimse tek kelime etmeden birbirlerine bakıyorlardı.
Bir andan kapı açıldı ve Fatma Teyze içeri girdi.
Yüzünde bir endişe sezmiştim.
"Kuntay oğlum. Akşama misafirlerimiz var." dedikten sonra dönüp bana baktı.
"Kim gelecek?" Kuntay'ın sorusundan sonra Fatma Teyze'nin yutkunduğunu anlamıştım.
Derin bir nefes alıp," Özsoy ailesi." derken sesi titremişti.
Herkes duyduğu şey karşısında şok geçirirken ben olanları anlamaya çalışıyordum.

Kuntay bana endişeli gözlerle bakıp," Tamam Fatma Teyze." dedikten sonra Fatma Teyze odadan çıkmıştı.

Buket bir adım öne çıkıp," Ne yapmayı planlıyorsun?" diye sonruğunda Kuntay hala bana bakıyordu.
"Ben haledicem. Siz gidebilirsiniz." derken bile bana bakıyordu. Arkadaşları Kuntay'ın söylediklerinden sonra tek tek yanıma gelip," Tanıştığıma tekrar memnun oldum." dedikten sonra odadan çıkmışlardı, bir kişi hariç.
Buket karşımda durmuş bana bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden sadece bakıyordu. Gözlerinin dolduğunu fark etmiştim. Yavaş adımlarla bana yaklaştı ve tam önüne geçip durdu. Uzun uzun bana baktıktan sonra," Tanıştığıma memnun oldum, Almira." dedi. Bir süre bekledi ve kolarını boynuma dolayıp bana sarıldı. Bana sarıldığında vermiş olduğu büyük nefesini hissetmiştim. Salonda da böyle duygusal olduğu için onun sarılışına karşılık vermiştim. Nedenini bilmiyorum ama bu sarılma, içimde bir şeylerin kıpırdamasına sepep olmuştu.

Bu kız neden bu kadar duygusal davranıyordu ki? Benimle ilk tanıştığımda da duygulandı. Şimdi giderkende duygusal.
Sen kimsin Buket? Benimle olan ilişkin ne?

Buket benden ayrıldıktan sonra odadan çıktı. Şimdi odada ben ve Kuntay'dan başka kimse yoktu.
Kuntay ayağa kalkıp tam odadan çıkacakken onu durdurdum," Bir şey demeyecek misin?" diye sorduğumda arkasına dönüp bana baktı.
"Git dinlen. Bugün yorucu bir gün olacak. Başka soruların varsa eğer yarın cevaplarım." dedikten sonra odadan çıkıp gitti.

Ne yapacağım şimdi? Tek amacım gerçekleri öğrenmekti. Şimdi herşeyi biliyorum ama neden tam olarak rahatlamış gibi hissetmiyorum?
Bir yıl boyunca evliymişim gibi yapmam gerekiyor tamam onu anladık ta...
Bilemiyorum sanki kafam daha çok karışmış gibi hissediyorum.
En iyisi bütün öğrendiklerimi sindirip ne yapmam gerektiğine karar vermekti.
Bu arada Kuntay dinlenme mi, bu günün yorucu geçeceğini söylemişti. Neden?
Fatma Teyze akşam misafirlerin geleceğini söylemişti acaba bu yüzden mi böyle bir şey söyledi?

-Almira yoruldum ya. Yeter artık. Soru sormayı bırak.
-Ne yapayım o zaman.
-Kendin söyledin ya işte. Git dinlen ve herşeyi aklından geçirip iyice bir düşün. Artık yeni soru yok. Aldığın cavapları bir analiz et sonra diğerlerine bakarsın.

Gerçekten çok yorulmuştum. Başım ağrımaya başlamıştı. Kuntay'ın odasından çıktıktan sonra tam kendi odama girecektim ki aşağıda Fatma Teyze ve Kiraz'ın konuştuğunu duydum.

"Fatma Teyze, sence Almira ne yapacak? Sence çok kötü hiseder mi?"

Ne demek Almira ne yapacak? Ben neden kötü hissedecek mişim?

Fatma Teyze endişeli bir ses tonuyla, "Bilemiyorum kızım ama Kuntay yanında olduğu sürece buna izin vereceğini sanmıyorum."
Kiraz meraklı bir ses tonuyla," Sence abim Almira'yı gerçekten seviyor mu?" dediğinde kalbimi delicesine atmaya başlamıştı.

Bana neydiki sanki. Onun beni sevip sevmemesi umrumda bile değil.

-He he.
-Bak beni sinir etme.
-Edersem ne olur. Bana ne yapabilirsin ki. Ben senim unuttun mu?
-Sen bana Kuntay'dan uzak durmamı söylememiş miydin?
-Evet dedim ve hâlâda arkasındayım. Ben sadece senin gerçekte hissettiklerini söylüyorum hepsi bu.

Hayır bu kadar hızlı değil. Bu kadar kısa sürede değil. Şimdi olmaz.

-Neden?
-Bu hız bana zarar verir. İleride bir yere çarpmak istemiyorum.

Kalbime gerçekleri söyledikten sonra tam odama girecektim ki duyduklarım beni durdurmuştu.

"Evet, abin onu gerçekten seviyor. Abini gözlerinde Almira'ya karşı saf bir sevgi var. Alkım Hanım Almira'ya vuracağı zaman kendi acılarını unutup Almira'nın zarar görmesini engellemişti. O zaman Alkım Hamım'a öyle bir bakmıştı ki karşısında ki başka biri olsa onu bu yaptığına pişman edecekmiş gibi bakmıştı." dedikten sonra eğilip Kiraz'ın ellerini tuttu. "Sence bunlar Kuntay'ın Almira'yı sevdiğine dair işaretler değil mi?" dediğinde Kiraz içten bir şekilde gülümsemişti.

Duyduklarımdan sonra hemen odama girip kapıyı kapattım. Kapının arkasına yaslanıp bir elimle delicesine atan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım.
Hayır, mutlu değildim. Korkuyordum. Onun beni sevmesi, benim onu...

Aklımdan geçenler beni sinirlendirmişti odadaki büyük dolabın yanında duran makyaj masasının yanında gidip masanın üstündeki aynayı elime alıp kendime baktım.

"Almira yapma bunu. Bu bize ağır gelir. Bize iyi davranıyor olabilir ama daha fazlası değil. Kızım, bunu kendine yapma."

Elimdeki aynayla beraber yatağa gidip oturdum. Yatağın başına doğru kendimi çekip uzandım. Elimdeki aynayı yatağın yanındaki komidinin üzerine bıraktıktan sonra kafamı yukarı kaldırıp düşünmeye başladım.

-Ne düşünüyorsun, Almira?
-Hiçbir şey.
-Hiçbir şey mi?
-Evet, hiçbir şey. Yoruldum. Bir gün de bir şey düşünmeden sadece öylesine yaşamak istiyorum. Tabi buna da yaşamak denirse.

Bedenim uyuşmaya başlamıştı. Tamamen yatağa uzanıp yana doğru döndüm. Komidinin üzerinde duran aynaya baktım.
İçimdem, "Almira neler oluyor?" diye sordum.
Neler oluyor?
Vücudum daha fazla dayanamayıp kendini uykunun kollarına teslim etmişti.

İki Saat Sonra...

"Bu kız ne yapıyor böyle?"
Etraftan gelen bağırma sesleri. Uyanmama sepep oluyordu. İki dakika dinlenmeme bile izin vermemişlerdi.

"Abi, birşeyler yap." Kiraz'ın sesini duymuştum ama nereden geldiğini anlayamamıştım.
"Almira, sakın kıpırdama." Sesler gitgide daha belirginleşmeye başlamıştı. Neler olduğunu anlamak için gözlerimi ovalamaya başladım. Kafamı kaldırıp karşımda duran insanlara baktım.

Kuntay, Kiraz, Fatma Teyze ve Alkım Hanım pür dikkat beni izliyorlardı.
Kuntay bir adım önde ellerini bana doğru uzatmış bekliyordu. Tam ona doğru bir adım atacağım sırada boğazımda hissettiğim keskin şey canımı acıtmıştı. Tam başımı eğip bakıcağım sırada Kuntay," Dur, sakın bakma." dediğinde korkmaya başlamıştım.
Kendime engel olamadım ve yavaşça boğazımı acıtan şeye baktım.
Bıçak mı o?
Kim tutuyor peki?
Kafamın yana doğru çevirdiğimde kimin tuttuğunu görmüştüm.
Ben.

Bıçağı tutan elim titremeye başlamıştı.
Ne yaptığımı anlamıyordum.
Neden elimde bir bıcak vardı ve neden ben bu bıçağı boğazıma tutuyordum?
Kuntay dalgınlığımdan faydalanıp öne atıldı ve elimdeki bıçağı boğazımdan uzaklaştırıp yere attı. Olanlar karşısında ayakta duramadım ve tam düşecekken Kuntay beni belimden tutup kendisine çekti. Kafamı göğüsüne yaslayınca bir anda ağlamaya başladım.
Kuntay bir eliyle başımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Geçti, merak etme. Ben burdayım. Zarar görmene izin vermem."
Kafamı Kuntay'ın göğüsünden çekip sulu gözlerle ona baktım.
"Be-Ben kendime zarar verecektim. Zarar verecektim." dediğimde ağlamam hızlanmıştı.

Kuntay bir eliyle akan gözyaşlarımı silip," Merak etme bir daha böyle bir şey olmayacak." dediğinde emin olmak için.
"Söz mü?" diye sordum.
Lütfen, söz de.
Kuntay hiçbir şey söyleyemedi. Az önce yaşanılanların şokunu oda atlatamamıştı. Korkuyordu bu gözlerinden belli oluyordu.
Sadece kafasını sallamakla yetindi.

"Bu kızın derdi ne?"
Arkamızda bizi izleyen Alkım Hanım öfkeli gözlerle bize bakıyordu.
"Bu kızın psikolojik sorunları mı var?"
Kuntay hiçbir şey söylemeden sadece bana bakıyordu.
İkimizde şuanda Alkım Hanımla uğraşacak durumda değildik.
Alkım Hamımın telefonunun çalmasıyla mutfaktan çıkıp gitti.

Evet mutfaktaydım. Neden burada olduğumu bilmiyorum. En son odamda uzanıyordum. Ne oldu da buraya gelmiştim ki?
Kuntay her zaman ki gibi aklımdan geçenleri anlamıştı. Yüzünü bana doğru yaklaştırıp, "Merak etme neden böyle olduğunu öğreneceksin." dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. O bunun nedenini biliyor muydu?

Kiraz yanıma gelip elimi tuttu,"Almira, çok korktum." Yanaklarından süzülen yaşlar dizlerine düşüp ıslatıyordu. Onunda Kuntay gibi çok koktuğu belliydi.
Arkasından Fatma Teyze gelip," Kızım iyimisin?" diye sorarken sesi titremişti. Onlarla konuşacak gücü kendimde bulamıyordum.
Kimsesiz olduğumu düşündüğüm bu evde beni düşünen insanların olması beni mutlu etmişti.

Kuntay kolarımdan tutup ayakta durmamı sağladı. Mavi gözlerini gözlerimle birleştirip," Hadi odana çıkalım." dediğinde hiçbir şey söyleyemedim.
Beraber mutfaktan çıkıp odama gittik.
Kuntay içeri girmem için yardım etti ve beni yatağa oturtturdu.
Ben yatağa oturunca o da yanıma geçip oturdu. Hiçbir şey söylemiyordu,belkide bu durumda ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu.
Cebinden telefonunu çıkarıp birini aradı.
"Buket, gelmen gerekiyor."
dediğinde karşıdan gelen soruya cevap verdi."Almira." dediğinde karşısında ki kişi hemen telefonu kapatmıştı.
Kuntay telefonu indirip bana baktı.
"Buket birazdan gelir. O sana yardım edebilir."

Meraklı gözlerle," Buket bana nasıl yardım edebilir ki?" diye sorduğumda yüzüne sahte bir gülüş koyup," Buket psikolog sorularına en iyi o cevap verebilir. Az önce neden böyle bir şey yaptığını yanlız o anlaya bilir." dediğinde rahatlamıştım.
O da benim gibi neden böyle bir şey yaptığımı merak ediyordu. Beni düşündüğü için hemen Buket'i çağırmıştı.

Hiç konuşmadan yaklaşık yarım saat oturduk. Kuntay duramdan bana bakıp duruyordu. İyi olup olmadığımı sormuyordu belkide ters bir cevap veririm diye ama her defasında bana bakıp iyi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu.
Bir anda kapı çalındı ve gelen Buket'i.
Buket içeri girdiğinde kan ter içinde kalmıştı. Tedirgin olduğu belliydi. Gözleri beni bulunca rahatlamış gibi derin bir nefes verdi.
Kuntay, Buket gelince ayağa kalktı.
"Buket geldiğine göre ben artık gideyim, sizi yanlız bırakayım." dedikten sonra Buket'in karşısına geçip naif bir ses tonuyla," Sana emanet." dedikten sonra odadan çıktı.

Buket bana bakıp gülümsedi. Yanıma gelip oturduğunda yüzündeki gülümseme artmıştı.
"Bir günde seni iki defa görmek ne güzel, Almira." bunu içten bir şekilde söylediği belliydi.

Yanıma oturduğunda beni izlemeye başladı. "Senin normalde bana soru sorman gerekmiyor mu?" dediğimde Buket kıkırdamıştı.
"Ben değil sen konuşacaksın." dedi.
Kafamı önüme eğip ellerimle oynamaya başladım."Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum ki?" dediğimde ayağa kalkıp makyaj masasının önündeki sandalye alıp yanıma geldi. Sandalyeyi çekip oturduğunda bana dönüp, "Lütfen uzan ve rahatına bak." dedi.
Galiba o seans denilen şeyi benim üzerimde uygulayacaktı. Dediğini yapıp kendimi geriye doğru çekip sırtımı yatağın başlığına yasladım.

"Pekala o zaman konuşmaya ben başlayayım. Bugün farklı bir şey yaşandı mı, Almira?" diye sorduğunda sabah yaşadıklarım aklıma gelmişti. Elimde ki bıçağı boğazıma bastırdığım an aklıma gelince yüzümde bir korku oluşmuştu.
Buket yüzümdeki korkuyu görünce beni sakinleştirmeye çalıştı, "Bugün tam olarak ne yaşadığını bilmiyorum ama sana yardım etmek istiyorum. Eğer bugün yaşadıklarının bir daha yaşanmasını istemiyorsan senin de bana yardım etmen gerekiyor."
Buket'i daha bugün tanımıştım. Kuntay, onlara güvenmem gerektiğini söylemişti ama daha yeni tanımış olduğum birine içimden geçenleri anlatabilir miydim bilemiyorum?

Buket, ona güvenmediğim için konuşmadığımı anlamış olmalıydı. Sonuçta psikologtu, içimden geçenleri beni izleyerek anlayabiliyor olması gerekiyordu değil mi. "Bana güvenmekte zorlandığını biliyorum ama şu an bana değil kendine güven ve lütfen yaşadıklarını bana anlat. Kendini olan güvenini bana olan güveninmiş gibi düşünmeye çalış. İnan bana o zaman daha rahat olacaksın." dediğinde onun söylediğini yapmaya çalıştım.

Derin bir nefes aldıktan sonra bugün yaşadıklarımı anlatmaya başladım, "Siz gittikten sonra Kuntay bugünün yorucu geçeceğini söylemişti. Odama gidip dinlenmemi istedi. Bugün öğrenmiş olduğum şeylerin beni rahatlatacağını düşünmüştüm. Sorularıma cevap buldum sandım ama..." Dedikten sonra kafamı kaldırıp ona baktım.
"Rahatlamadın öyle değil mi?"

Buket'e bakıp kafamı salladım.
"Hiç rahatlamadım. Sorularıma cevap bulmanın beni rahatlatacağını düşünmüştüm ama bu defada ne yapmam gerektiğini düşünmekten..." demiştimki tekrar sustum.
Buket ne demek istediğimi anlamış gibi, "Hep sorularına cevap almak için çabaladım ama sonuçları öğrenince ne yapacağını düşünmedin." dediğinde onu onaylanmıştım.
"Beynin alıcağın cevapların sana iyi geleceğine sana inandırıp seni yatıştırmaya çalıştı ama bilmediği şey ise sonuçları düşünmeden sadece ileriye odaklanmasıydı. Cevapları alana kadar ne yapacağını biliyordun ama cevapları aldıktan sonra ne yapacağını bilmiyordun. Beynin bilinmezlikle dolduğu için seni serbest bıraktı." dediğinde kendimi neden rahat hissetmediğimi hatta neden başımın ağrıdığını anlamıştım.

Peki ama neden böyle bir şey yapmıştım ki ve neden bunları yaparken kendimde değildim?
"Peki neden böyle bir şey yaptım? Bunu yaparken kendimde değildim."
dediğimde Buket cama baktı.
Neden cama baktığını anlamamıştım.

Tekrar kafasını bana çevirip," Almira geceleri kendini böyle hissettiğin başka zamanlar oldu mu?" dediğinde bende dışarı bakmıştım.
Hava kararmıştı. Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum ama akşam olduğu belliydi.
Buket'in sorusu beni afallatmıştı. Daha önce de geceleri kendimi kötü hissettiğim oluyordu. Ve ben kendimi kötü hissettiğim zaman hep kendimi dinlendirirdim ve kendime geldiğimde ise herşey olması gerektiği gibi olurdu. Hiçbir farklılık olmazdı.

"Yani bazı geceleri anlamadığım bir şekilde kendimi kötü hissettiğim oluyordu ama kendime gelince herşey normal akışında oluyordu."
Buket bana ne olduğunu anlamış gibi kafasını sallamıştı. Ama yüzünde anlamadığım bir hayal kırıklığı vardı.
Oturduğu yerden kalktı ve yanıma gelip oturdu. Ellerini uzatıp elimi tuttu ve," Beynin şuanda seninle oyun oynuyor. Sorularınla onu o kadar çok yordun ki şimdi bu sorularına cevap bulmuş olsanda seni rahat bırakmıyor. Kendine biraz zaman ver ve dinlen. Artık çok fazla düşünme ve akışına bırak. Daha iyi olacağına emin olabilirsin." dediğinde birazda olsa rahatlamıştım.
"Peki neden akşamları?"

Buket sorduğum soru karşısında ne söyleyeceğini bilemedi. Gözlerini benden kaçırarak, "Akşamları beyninin dinlenme zamanı ama senin dinlenmene izin vermiyor." demişti.

"Peki neden kendime zarar vermeye çalıştım?" dediğimde ne demek istediğimi anlamamıştı.
Derin bir nefes alıp," Kendime geldiğimde elimde bir bıçak vardı ve ben o bıçağı boğazıma dayamıştım." dediğimde Buket söylediklerimin doğruluğunu sorguluyordu.
Yüzünde bir korku oluşmuştu. Anlamaya çalışıyordu. Neden böyle yaptığımı düşünüyordu.
Kendisini toparlamaya çalışıp," Hepsi beyninin bir oyunu. Beynin bu ağırlığa dayanamayacağını bu yüzden kendine zarar vermen gerektiğini söylüyor. Ve sen akşamları yorgun olduğun için beynine karşı gelmeden o ne isterse onu yapıyorsun." dediğinde kafamdaki soruların cevapları bir bir yerine oturmuştu.

"Seninle bir kaç defa konuşalım, olur mu?" bunu sanki yalvarıyormuşcasına istemişti. Bana yardım etmek istediği çok açıktı.
Yardıma ihtiyacım olduğuda belliydi. Ona kafamı olur anlamında salladıktan sonra ayağa kalktı.
"Bu gece tek başına kalma. Yarın tekrar seninle görüşücem. O zamana kadar yanlız kalmassan daha iyi olur."

Bende ayağa kalkıp onu yolculadım." Herşey için çok teşekkür ederim. Buket." dediğimde gülümseyerk, "Rica ederim ne demek. Ne zaman istersen benimle iletişime geçebilirsin." dedikten sonra çantasından bir kağıt parçası çıkarıp bana uzattı." Bu benim numaram. Dediğim gibi istediğin zaman arayabilirsin. Çekinme olur mu?"

Tatlı bir gülümsemeyle ona teşekkür ettikten sonra birlikte odadan çıktık. Odadan çıktığımızda Kuntay bizi kapının önünde bekliyordu.
Ona ters ters bakarak," Bizi mi dinledin sen?" diye sorduğumda sırıtarak," Sizi dinlememe gerek var mı? Zaten bana herşeyi anlatacaksın?" dedi.
Ona meydan okuyan bir tavırla, "Öyle mi dersin?" dediğimde dudaklarını yana doğru kıvrılıp çapkınca bana bakmıştı.

"Onu bu gece yanlız bırakma. Yarın yine gelicem." Buket'in söylediklerinden sonra Kuntay'ın keyfi yerine gelmiş gibi gülüyordu.
Buket bize," Görüşürüz." dedikten sonra merdivenlerden inip evden çıktı.
Tam arkamı dönüp odama gireceğim sırada Kuntay'ın arkamdan geldiğini hissettim.
Arkamı dönüp, "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum.
Kuntay tek kaşını kaldırıp,
"Buket'i duymadın galiba. Bu gece seni yanlız bırakamam." dediğinde ne yapmak istediğini anlamıştım.

Onunla aynı odada kalacağımı sanıyorsa çok yanılıyordu.
"Benimle senin kalmama gerek yok."
"Kim kalsın istersin?" Bunu derken sanki sinirlenmiş gibiydi. Aklından neler geçirdiyse artık.Sinirlenmesi hoşuma gitmişti. Sinirlenince bile karizmasından bir şey eksilmiyordu.

-Almira ne yapman gerektiğini biliyorsun.
-Uff ya, hatırlatmasan olmaz mı?
-Ama benim işim bu.
-İşine dört elle sarıldığın için sana büyük bir hediye vericem unuturma bana olurmu?
-Tamam sen merak etme, ben sana hatırlatırım. Herşeyi hatırlattığım gibi.
-Eksik olma.

Elimi kaldırıp yanağıma tokak attım.
Ve tabiki yine canım acımıştı. Kuntay neden bunu yaptığımı anlamıştı ama önceki gibi sinirlenmemişti de sanki kendime vurmam onu mutlu etmişti.

Psikopat mı bu adam? Neden sevindi ki?

Bana doğru bir adım atıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Seni uyarmıştım." dediğine ne demek istediğini anlamadım.
"Ne demek istiyorsun?" diye sorduğumda gözleri yüzümü talan ediyordu. "Eğer bir daha benim yüzümden kendine vurursan seni cezalandırırım demiştim." dediğinde bu defa dahada yaklaştı.
"Cezanı duymak istermisin?" dedikten sonra gözleri dudaklarımı buldu.

Sana ne kardeşim? İstersem vururum istersem vurmam. Hem bana niye öyle bakıyordu ki?

Bir adım geri giderek," Sana ne? İstersem kendime vururum istersem vurmam. Hem senin yüzünden vurduğumuda nereden çıkardın?"
Kuntay ciddi bir ses tonuyla,
"Kendini kandırma. Senin kendine bile zarar vermene izin vermem." dediğinde kalp atışım hızlanmaya başlamıştı.
Ben ondan uzaklaştığım için o bana dahada yaklaştı. Ben ondan uzaklaşmaya çalışırken sırtımın kapıya deydiğini hissettim.

Kahretsin, kaçıcak yer kalmadı.

Tam yan taraftan kacacağım sırada Kuntay iki elinide kaldırıp duvara koydu ve ben iki kolunun ortasında kala kaldım. Bu halde olmam Kuntay'ı mutlu etmiş olmalı ki anlamadığım bir surat ifadesi ile gülüyordu ama gülüşü bile bir çok anlamı içinde barındırıyordu.
Sanki daha fazla bana ne kadar yakın olabileceğini test ediyordu ki yüzünü bildiğin yüzümün içine soktu." Cezanı merak etmiyor musun?" dediğinde korkmaya başlamıştım.
Ellerim arkadaydı ve kapının kolunu hissedebiliyordum.
Korkuyla kapının kolunu kavrayıp açtığımda bir anda dengemi kaybedip arkaya doğru düştüm.
Gözlerimi açtığımda yerdeydim ama canım acımamıştı. Neden canım acımadığını merak etmiştim.

"Daha ne kadar süre böyle kalmak istiyorsun? Yani benim için sıkıntı değil ama böyle kalmaya devam edersek belim tutulacak."
Altımdan gelen sesle irkilmiştim. Kafamı öne doğru çevirdiğimde onun üstüne olduğumu fark ettim. Ben düşerken beni önüne alıp zarar görmemi engellemişti.
Hemen onun üzerinden kalktığımda oda bir elinden destek alıp kalktı. Kalktığında yüzünü buruşturmuştu ve kolunu tutuyordu.

"Acıyormu?" Hemen kolunu tutup ona bakmıştım. Kuntay ona karşı olan bu ilgimden hoşlandığı belliydi.
"Acıyor." dediğinde kendimi kötü hissetmiştim. "Ama..." dedikten sonra yanıma yaklaşıp," Belki öpersen acımaz." dediğinde gözlerim kocaman açılmıştı.

Kuntay böyle tepkiler vermeden hoşlanıyordu.
Şimdi anlamıştım. Böyle tepkiler vermem hoşuna gittiği için benimle hep böyle lâbali konuşuyordu.

Ondan uzaklaşıp hiçbir şey söylemeden durdum.
"Bugün yanında kalmam gerekiyor." dedikten sonra ellerini cebine sokup, "Bugünlük cezan bu, ama..." dedikten sonra dudaklarıma bakıp," Bir dahakine asıl cezanı çekmen gerekiyor." dediğinde yine hıçkırmıştım.

Bu hıçkırıklarda bir bitmedi gitti. Doktora mı gitsem acaba?

-Hangi doktora gideceksin Almira? Kalp doktoruna mı?
-Kalp doktoruna neden gideyim? Kulak Burun Boğaza gide...
Sen benimle dalga mı geçiyorsu?
-Çok mu belli oluyor?
-Defterin kabarıyor iç ses haberin olsun.

Açık olan kapıdan Fatma Teyze elinde içi yemek dolu tepsiyle içeri girdi.
"Oğlum yemeğinizi getirdim."
Fatma Teyze elindeki tepsiyi yatağın yanındaki komidinin üzerine bıraktıktan sonra odadan çıktı.
Kuntay beni omuzlarımdan tutup yatağa oturttu.
Yemek tepsisini alıp kucağıma bıraktıktan sonra," Hepsi biticek." dediğinde önümde ki tepsiye bakıyordum.

İçinde hep benim memeleketime özgü yemekler vardı.
"Bunlar..." demiştimki Kuntay bana bakarak," Doğru düzgün hiçbir şey yemiyorsun. Fatma Teyze ben uyurkende doğru beslenmediğini söyledi. Eğer bunları beyenmessen başka bir şey de hazırlatabilirim." dedi.

Önümde ki tepside Adıyamana özgü yemekler vardı. Tevenk sarması, tırşik, meyir çorbası, hepsi sevdiğim yemeklerdi.
Benim için bu yemekleri hazırlatması beni çok mutlu etmişti. Benim nerdeyse bütün hayatım Adıyamanda geçmişi. Ben bu yemeklerle büyümüştüm. Bu yemekleri görmek bana eski anılarımı canlandırmıştı.
Hemen elime kaşığı alıp sırasıyla yemeğe başladım. Yediğim her bir lokma sanki karnımı değilde ruhumu doyuruyordu. Nefes almadan yiyorum diyebilirim çünkü bu doyuma ihtiyacım vardı.
Yanımda oturan Kuntay beni izliyordu. Ona doğru dönüp," Sen yemeyecek misin?" diye sordum.
Mavi gözlerini benden ayırmadan," Ben tokum. Sen tadını çıkar." dediğinde söylediğini yapıp önümde ki yemeğe odaklandım.
Yaklaşık yarım saat içinde tepsideki yemeklerin hepsini bitirdim.
Kuntay önümdeki yemeklerin bittiğini görünce," Afiyet olsun." dedikten sonra önümde ki tepsiyi alıp komidinin üzerine bıraktı.

"Teşekkür ederim." Kuntay söylediğimden sonra bana dönüp,"Neden teşekkür ediyorsun?" diye sordu.
"Herşey için. Seni tam olarak tanımıyorum. Sabah ki dersle seni tanımış olmuyorum ama..." dedikten sonra sustum.
Kuntay'ın konuşmamı beklediği belliydi.
"Sana inanmak istiyorum." dedikten sonra gözlerinin maviligine kendimi kaptırdım.
"Beni buna pişman etme olur mu?" dediğimde Kuntay'ın yüzünde anlaşılması güç bir ifade oluşmuştu.
Ona inanmak istiyordum bu yüzden bunu söylemiştim ama eğer bir gün bu kararımdan dolayı beni pişman ederse o zaman ne yaprım bilemiyorum.

Lütfen bana böyle bir şey yaşatma, Kuntay.

Kuntay aramızdaki mesafeyi kapatıp elerimi tuttu," Bana inanmak istediğin için teşekkür ederim." dedikten sonra sanki daha ne kadar derin bakabileceğini test ediyormuş gibi gözleriyle gözlerime çok derin baktı.
"Seni asla pişman etmiycem. Bana güven." dedikten sonra aklında ki soruyu artık sormuştu, "Daha iyimisin?" dediğinde mutfakta yaşamış olduğum olayı tekrar hatırladım. Kendime zarar verecek olmam beni maffetmişti ama Buket'le konuştuktan sonra az da olsa rahatlamıştım. Buket'in de dediği gibi kendimi çok yordu. Kendimi dinlendirmeliyim o yüzden artı yaşadıklarımı düşünmeden önüme bakmak istiyorum.
"Buket'le konuşmak iyi geldi." dediğimde Kuntay'ın yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. Kuntay iyi olduğunu anlayınca o lâbali haline geri dönmüştü.

Ben beş dakika şu adamla ciddi bir konu konuşamayacakmıyım?

"Uyuyalım mı artık?" bunu sorarken yatağa bakıyordu. Hemen ayağa kalkıp ondan uzaklaştım.
"Nasıl uyuyacağız?" dediğimde Kuntay'ın sırıttığını gördüm.
Ayağa kalkıp yanıma geldi." Nasıl uyumak istersin?" dediğinde ne demek istediğini anlamadım.

Kuntay bundan rahatsız olduğunu anladığı için üstüme gitmedi.
"Sen yatağa geç yat. Benim yapmam gereken işler var." dedikten sonra odadan çıktı.
Derin bir nefes vermiştim. Aynı odada kalcağız sanmıştım.
Fakat Buket, bu gece yanlız kalmaman gerekiyor demişti. Beni yanlız mı bırakacaktı yani?

-Niye, yanında mı kalmasını istiyorsun?
-Ben öyle bir şey mi söyledim?
-Söylemedin mi?
-Benim iyi bir beyin cerrahina gitmem lazım.
-Neden?
-Seni kontrol ettirmek için. Bazen yarım akıllı olduğunu düşünüyorum.
-Benim aklım yok ki, Almira.
-Ne demek yok? E nasıl benimle konuşuyorsun o zaman.
-Almira, bence sen benim için değil de kendin için git beyin cerrahina. Aynı şey aslında ama neyse.

Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve içeri girdi. Elinde bir kaç dosya ve leptop vardı. Elindekileri balkonun yanında ki koltuğa bıraktı.
Bana dönüp," Seni yanlız bırakamam. Sen uyumana bak." dedikten sonra koltuğa oturup belgeleri okumaya başladı.
Onunla aynı yerde olmak beni geriyordu. Hiç kıpırdamadam öylece duruyordum. Kuntay hareket etmediğimi fark edince," Neyi bekliyorsun?" diye sordu.
Ben cevap vermeden sadece ona bakıyordum. Kuntay hafif gülümseyerek ayağa kalktı ve yanıma geldi.
Üzerime bakıp, "Üstünü değiştirmeyecek misin?" diye sordu.

Ne demek üştünü değiştirmeyecek misin?

"Ne-Neden soruyorsun?" sesim titremişti.
Kuntay dudaklarını kıvırarak gülüşünü engellemeye çalışıyordu.
"Böylemi uyuyacaksın? Yoksa..." demişti ki bir anda bir adım atıp bana yaklaştı. "Yardımcı olmamı mı istiyorsun?"

Hangi konuda yardımcı olacak?

-Aptal mısın kızım sen?
-Değilim.
-He he bende Edison zaten.
-Edison ne alaka?

Kuntay'ın ne demek istediğini anlayınca hemen bir adım geriye gidip ondan uzaklaştım.
"Gerek yok kendim hallederim." dedikten sonra koşar adım banyoya gittim. Arkamdan Kuntay'ın kıkırdayan sesini duydum.

-Kendim hallederim ne demek Almira ya? Kızım, daha ne kadar batacaksın gerçekten merak ediyorum?

Banyodaki aynanın karşısına geçip kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Bu adam benim bütün devrelerimle oynamıştı. Onun karşısındayken ne yapmam gerektiğini ve ne söylemem gerektiğini unutuyorum. Beni bir kukla gibi oynatıyordu.
Banyoda ki pjamalarımı giyip kendimi son bir kez aynada kontrol ettikten sonra derin bir nefes alıp banyodan çıktım.
Kuntay koltukta oturmuş işini yapıyordu. Onunla göz göze gelmemek için hızlı adımlarla yatağa gidip yorganı kaldırdım ve içine girdim. Yorganı kafama kadar çekip ona görünmemeye çalıştım.

Uyuyamıyordum. Onunla aynı odada kalmak düşüncesi beni geriyordu. Ne yaparsam yapayım uyku beni ziyaret etmiyordu. Yerim de kıpırdanıp duruyordum. Kuntay bunu fark etmiş olmalı ki bir anda," Benden korkmana gerek yok." dediğinde yüzümü ona doğru döndüm. Gözlerimin içine bakarak," Sen istemediğin sürece sana asla dokunmam." bunu söylerken çok ciddiydi başka bir anlam taşımıyordu.

Bana dokunmanı istemeyeceğime göre sıkıntı yok demektir.

"Dinlenmen gerekiyor yarın yorucu bir gün olacak."dediğinde meraklı gözlerle ona bakıp," Neden? Yarın ne yapacağız ki?" diye sordum.
"Yarın alışverişe gideceğiz. Benim senin için ayarlamış olduğum kıyafetler yetmez. Uzun süre burada kalacağın için rahat olmanı istiyorum. Ne eksiğin varsa almalıyız."

Kuntay'ın beni düşünmesi beni mutlu ediyordu. Yabancı olmuş olduğun bir evde rahat bir şekilde kalabiliyordum. Hem Fatma teyze hem Kiraz hem de Kuntay her zaman yanımdaydı. Burada kaldığım süre boyunca bana hiçbir sıkıntı yaşatmamışlardı.
Diğer tarafa dönüp Kuntay'la olan bakışmamızı kesmiştim. Ne kadar çok Kuntay sen istemesen de sana dokunmam dese de onu tam olarak tanımıyordum ve tanımadığım bir adamla aynı odada kalmak ister istemez beni geriyordu.

Allah'ım üç İhlas bir Fatiha okuyorum bu adamdan beni anca sen koruyabilirsin. Sana sığınıyorum yarabbim. Sen beni bu adamın yapacaklarından koru. Amin.

--------------------------🌓---------------------------

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 💐🥰

Instagram 📷=feyelbooks
📷=gerçekkurguyazar
TikTok 📹=feyza.tasdemir

 

Loading...
0%