Bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen. 🥰❤️
İletişim:
Instagram 📷= @feyelbooks
📷=@gercekkurguyazar
TikTok 📹= @feyza.tasdemir
YouTube 🎬= Feyza Elmira Taşdemir
---------------------------🌓--------------------------
En son ne zaman bu kadar huzurlu
uyudum hatırlamıyorum. Sanki kafamda ki bütün yüklerden kurtulmuşum ve bir daha böyle bir yük taşımayacakmışım gibi hissediyordum.
Yorganı kafama kadar çekip uyuduğum için gözlerimi açtığımda hertaraf karanlıktı. Kendime gelmek için hareket ettiğimde bacağımın deydiği şeyle irkilmiştim.
Kolumu yana doğru uzattığımda yatağımda benden başka birinin de olduğunu anlamıştım.
Korkarak kafamı yorgandan çıkardığımda onu gördüm.
Yanımda uyumuştu.
Kocaman yatağın bir köşesinde sanki bir evin yabancısı ama o evden başka gidecek bir yeri olmadığı için orada sığıntı gibi kalmak zorunda kalan bir çocuk gibi yatıyordu. Elerini birbirine dolamış bacaklarını ise olabildiğince karnına çekmiş bir şekilde uyuyordu.
Hayır, yanımda uyuduğu için kızmamıştım daha doğrusu kızamamıştım. Uyurken bile insana hisettirdiği duygular çok kirliydi.
Benim yanımda yattığı için böyle olduğunu düşünüyorum. Onu böyle yapan şey bu evdi. Bu evde yaşadıklarıydı.
Gözlerinin altı şişmişti. Kim bilir kaçta uyumuştu. Dağınık saçlarından bazıları önüne düşüp anlını kapatmıştı. Bir anda elimi anlına uzatıp anlındaki saçları düzeltmeye başladım. Elim saçlarından kayıp yanağında durdu. Teni tenime deydiğinde ilk defa kendimi böyle hissetmiştim. Bu adamın bana hissettirmiş olduğu duyguları daha önce hiç hissetmemiştim. Bu duygular kalp atışlarımı hızlandırıp beni huzurlandırsada bir o kadar da korkutuyordu.
Farkında olmadan elim onun yanağını avuçlarken gözlerini yavaşça açtı. Gözlerini açıp gözlerimle birleştirdiğinde gözlerinin maviliği yüreğimi yakmıştı. Bu ateş, bir gün beni çok yakacaktı.
Gözleri gözlerimle birleşince elimi hemen yanağından çektim. Kendine gelip beni fark ettiğinde şaşkınlıkla beni izliyordu. Gözleri yatağa kayınca nerede olduğunu anlayıp bir anda doğrulup yataktan kalktı. Bir bana bir yatağa bakıyordu ama ben hiç kıpırdamadan sanki film izliyormuş gibi yatmış onu izliyordum.
Kuntay mahcup bir yüz ifadesiyle, "Ben, bunu bilerek yapmadım." derken sesindeki mahcubiyet sonuna kadar anlaşılıyordu. "Kusura bakma, neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum." dedikten sonra sanki aklına kötü bir şey gelmiş gibi gözlerini kocaman açarak," Merak etme sana birşey yapmadım. Senin rızam olmadan asla bir şey yapmam." dediğinde bende yerimde doğrulmuştum.
Nedenini bilmiyorum ama ona kızamıyorum. Anlayışlı bir yüz ifadesiyle, "Önemli değil." dedikten sonra ayağa kalkıp karşısında geçtim.
Yüzünde bir pişmanlık vardı. Neden böyle bir şey yaptığını sorguluyordu.
Kuntay'ın yaşamış olduğu şeyleri öğrenince ona karşı içimde büyük bir acıma duygusu oluşmuştu.
Berbat bir ailenin içinde büyümüştü. Kim bilir hayatı boyunca neler yaşanmıştı.
Bana yardım etmek istediği için babasından şiddet görmüştü. Bana ilk başta yaşatmış olduğu şeyleri unutmuşum çünkü onları bile benim için yapmıştı. Evet söylediklerine inanmıştım çünkü bana bunu inandırmıştı. Dedemde ona inanmamı söyledikten sonra ona inanmamak mümkün değildi.
"Gerçekten, önemli değil. Sana inanıyorum." bunu ben değilde sanki içimden bir ses söylemişti.
-Yoo, ben öyle bir şey söylemedim.
-Bundan sonra söyleyeceksin emin ol. Sende ona inanacaksın.
İnanalım olur mu?
Kuntay kurduğum cümle karşısında gözleri parlamıştı. Ona inandığımı duymak onda buruk bir tebessüm oluşturmuştu. Kuntay tepki vermeden öylece durunca konuşması için onu zorlamadım. Onu arkamda bırakıp banyoya girdim.
Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Daha öncede dediğim gibi Kuntay herşeyi önceden düşündüğü için herşeyim vardı. Yüzümü nemlendirdikten sonra banyodan çıktım. Banyodan çıktığımda Kuntay'ın gittiğini fark ettim. Odadaki kıyafet dolu dolabı açıp içinden gündelik bir kaç parça seçtim. Hava biraz serindi o yüzden uzun kolu mavi renke üstünde beyaz noktalar olan bir bulüz aldım. Altımada siyah dar pantolon alıp giyinmeye başladım. Dolabın yanında ki ayakkabılıktan üstümle uyumlu mavi renkte bir spor ayakkabı giydim.
Ben üstümü değiştirdikten sonra kapı çaldı. Gelen Kuntay'dı kapıyı açıp içeri girdiğinde onunda üstünü değiştirdiğini fark ettim.
Yine mi uyumlu giyinmiştik? Yoksa...
Gözlerimle bütün odayı taramaya başladım. Her bir köşeye her bir noktaya bakıyordum ama görünürde hiçbir şey yoktu. Acaba gizli bir yeremi koymuştu? Tabi ki gizli bir yere koyacak Almira. Adı üzerine gizli kamera.
Sinirli bir şekilde," Nereye koydun?" diye sorduğumda Kuntay ne dediğimi anlamayarak, "Neyi nereye koymuşum?" diye sorduğunda dahada sinirlenmiştim.
"Sapıkmısın sen? Neden odama kamera koydun." dediğimde bu defa sinirlenen Kuntay olmuştu. Bana doğru yaklaştı ve "Bana bir daha böyle bir itamda bulunma." dedikten sonra kaşlarını çatıp," Odana kamera falan koymadım." dedi.
"Peki, o zaman nasıl her zaman uyumlu giyiniyoruz." dediğimde Kuntay bir kendi kıyafetlerine bir de benim kıyafetlerime bakıyordu.
Üstünde mavi bir gömlek vardı. Sırtına da beyaz bir sivit bağlamıştı. Altında siyah kot pantolon ve ayağında da yanları mavi renkte beyaz bir ayakkabı vardı. Bir anda gülüp bir elini çenesine koyup, "Bunu sana sormak lazım. Ben senin odana kamera koymadın. Belkide sen koymuşsundur." dediğinde yüzünde büyük bir gülümseme vardı.
Ney miş ney miş? Ben odasına kamera koymuşum, öylemi? Neden böyle bir şey yapayım ki?
"Neden böyle bir şey yapayım ki?"
Bir adım daha atıp bana yaklaştı.
"Bilmem, sen ver bu sorunun cevabını."
Kuntay benimle böyle uğraşması beni ne kadar çok sinir etsede onu bir o kadar mutlu ediyordu. Benimle yine uğraşmaya çalıştığı belliydi.
Ona bu istediğini vermeyecektim.
Ona meydan okuyan bir tavırla, "Evet, odana kamera koydum. Ne yapacaksın?" diye sorduğum. Bir adım daha yaklaşıp maviliklerini kahvelerimle birleştirdi. Çapkın bir şekilde gülerek, "Artık banyoda giyinmem." dediğinde dona kalmıştım.
Al başına belayı. Bir kere onu kendi oyunuyla vurayım dedim kendi kafama sıkmış oldum.
"Ne demek banyoda giyinmem?
-Almira şakamısın sen?
-Sus sus yerin dibindeyım zaten.
-Aaa ne zaman çıkmıştın ki? Keşke haber verseydin.
-Birazdan senide oraya indireceğim için söyleme gereği duymadım diyelim.
Sorduğum sorudan sonra yanaklarım yanmaya başlamıştı. Yine aklımdan geçenleri dan diye sormuştum. Kuntay utandığımı anlayınca daha da üstüme gidip, "İstersen daha detaylı anlata..."
"Hiç gerek yok." diyerek onu susturmuştum. Körpecik beynimin bunları duymasını istemiyorum.
Kuntay'ın kıkırdadığını duymuştum.
Kendini toparlayarak," Kiraz ve Fatma Teyze doktora gittiler." dediğinde korkmuştum.
"Neden bir şey mi oldu?"
"Hayır, dün doktora gidemedilerya o yüzden bugün gittiler." dedikten sonra yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.
"Onlara zarar gelmesi seni korkuttu." dediğinde afallamıştım.
Güçük bir gülmümsemeyle, "Bana çok iyi davranıyorlar. İkisine çok iyi. Onların zarar görmesini istemem."
Kuntay kurduğum cümleler karşısında gülüşü büyümüştü.
"Evde senden ve benden başka kimse yok. Bugün dışarıda kahvaltı yapalım." demiştiki kapı büyük bir gürültüyle açıldı.
"Bide ben."
Kapıda durup bize bakan Çetin'di.
Kuntay sinirli bir şekilde," Sen nerden çıktın?" diye sorduğunda Çetin Kuntay'a kafasını sallayarak," Kafanda sıkıntı olduğunu biliyordum ama bu kadarda ağır olduğunu düşünmemiştim." dedikten sonra Kuntay'a yaklaşıp bir elini omzuna attı.
"Tanıdığım bir beyin cerrahı arkadaşım var. İstersen seni ona götürebilirim." dediğinde Kuntay burnundan soluyordu.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
Çetin kolunu indirip merdivenleri gösterdi. "Nasıl çıkmamı bekliyorsun acaba. Tabiki de merdivenlerden çıktım. Yoksa sen beni kuş falan mı sanıyorsun."
Çetin yanıma gelip kolumdan tuttu ve beni arkasına aldı. "Almira dikatet. Bu adamın beyninde sıkıntı var. Baksana beni kuş zannediyor." dediğinde istemedende olsa gülmüştüm.
Kuntay'ın Çetinin saçmalıklarına daha fazla dayanamayacağı belliydi.
Çetin Kuntay'ın sinirini fark edince.
"Hadi gidiyoruz." diyerek ortamdaki havayı dağıtmaya çalıştı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sen dedinya kahvaltıya gidiyoruz diye. Hadi aşağıda bizi bekliyorlar." dedikten sonra Çetin benim elimi tutup yürümeye başladı.
Kuntay'la konuşmaya devam ederse onunla gelmeyeceğini bildiği için beni kullanıyordu. Hakkını vermeliyim iyi taktik.
Bereber merdivenlerden indikten sonra evden çıktık.
Kapıda Tarık, Nazlı ve Buket bizi bekliyorlardı.
Kuntay'ın onları beklemediği belliydi.
"Günay..." Nazlı cümlesini bitirecektiki Kuntay'ın burnundan soluduğunu görünce Çetin'e dönüp, "Yine ne yaptında adamı sinirlendirdin?" diye sordu.
"Ben bir şey yapmadım. Sadece ona gerçekleri söyledim."
"Hangi gerçekleri?" Çetin soruyu soran Tarık'ın yanına gidip, "Oğlum hani size diyordum ya bu bizim mavişin beyninde sıkıntı var diye. Ha işte gerçek de varmış. Beni kuş zannediyor." dediğinde Tarık'ın sabır çektiğini duymuştum.
Buket yanıma gelip, "Nasılsın Almira?" diye sordu. İçten bir gülümsemeyle, "İyiyim teşekkür ederim, sen nasılsın?" diye sormuştum. Buket bana dün gece çok büyük bir iyilikte bulunmuştu. Belkide dün onunla konuşmasaydım bugün bu kadar rahat olamazdım.
"Bende iyiyim."
"Artık gidebilirmiyiz. Akşama kadar yetiştirmemiz gerekn çok şey var." Çetin'in söylediklerinden sonra Kuntay ona dönüp, "Ne varmış akşam?" diye sordu.
Çetin sanki Kuntay'ın vericeği tepkiden korkmuş gibi hiçbir şey söyleyemedi.
"Sen söylemedin mi? Hani haberleri vardı?" Nazlı Çetine göz hapsine alırken Çetin çekimser bir şekilde, "Söylememişmiyim? Aaa benden bir şey yapmam gerekiyordu ama neydi diye kara kara düşünüyordum."
Nazlı Çetinin savunmasından sonra gidip kafasına vurdu. Çetin acı içinde inlerken Kuntay Tarık'ın yanına gidip, "Ne saçmalıyor bu yine?" diye sordu.
Tarık beni göstererek, "Akşama isteme varmış." dedi. Kuntay bana bakarak tek kaşını kaldırdı. "İsteme mi?"
"Evet, isteme." Çetin bir eliyle başını ovarken yanıma gelip durdu.
"Sen bu kızı sahipsiz mi sandın? Almira'yla kolayca evlenebileceğini mi sanıyorsun?"
Çetin bana bakıp," Sen merak etme kızım. Arkanda ben varım. Bu maviş seni öyle kolay alamayacak."
Çetin Kuntay'ı kızdırmak için elinden gelen herşeyi yapıyordu.
Tarık'ın söylediklerini hatırlayınca Çetine yaklaşıp sadece onun duyacağı bir ses tonuyla,"İsteme de nerden çıktı?" diye sordum.
Çetin kıkırdayarak, "Eğlenmiş olmazmıyız Almira? Eğer istemessen yapmayalım ama sana tavsiyem hemen yelkenleri suya indiripte bütün ipleri bu mavişe verme. Ne kadar aranızdaki ilişki anlaşmadan da ibaret olsa iplerin senin elinde olduğunu bilsin."
Çetinin bana karşı neden bu kadar iyi davrandığını anlamıyordum. Karşısında kim bilir kaç yılık arkadaşı vardı ama buna rağmen ona karşı benim yanımdaydı.
Samimi bir ses tonuyla, "Çetin neden bana bu kadar iyi davranıyorsun? Beni daha dün tanıdın." dediğimde Çetin'in yüzünde buruk bir tebessüm oluşmuştu. "Seni kardeşim gibi görüyorum ve inan bana seni dün tanımadım." dediğinde söylediklerini çözmeye çalışıyordum.
"Siz fısır fısır ne konuşuyorsunuz öyle." Nazlı bizim meraklı gözlerle bakarken Çetin, "Yeni sevgilimden bahsediyordum." dediğinde hepsi bir anda Çetin'e bıkmış gibi bakıyorlardı.
Tarık öne atılıp bir elini çenesine koyup," Hangisi acaba. Şu benzillikte bize adres soran kadın mı yoksa benzillikte ki kasiyer kadın mı? Aa yoksa..."
"Hayır." Çetin Tarık'ın yanına gidip sanki güzel bir özelliği varmış gibi,"Ben ayran gönüllü biriyim oğlum. Beni diğerleriyle karıştırma. Buraya geldiğimizde bize bahçe kapısını açan yeni korumadan bahsediyorum. Kuntay,.kadının numarasını alabilir miyim?"
Tarık Çetin'den bir adım uzaklaşıp sesiz bir şekilde Çetin'e saydırdığına emindim. Kuntay Çetin'in yanına gidip, "Yok sana numara falan. İsteme falan da olmayacak. Saçma sapan şeyler geçirme aklından."
"Neden olmayacakmış?"
Kim söyledi bunu?
-Sen.
-Ben mi?
-Yok canım ben.
-Hee tamam o zaman.
-ALMİRA!
-Ne var?
-Sus artık.
Herkes bir anda bana baktı. Kuntay ne demek istediğimi anlamıştı ama neden dediğimi anlamaya çalışıyordu.
Bana doğru yaklaşıp," Gerçekten bunu mu istiyorsun?" diye sorduğunda neyi istediğimi unutmuştum.
Ben ne dedim ya?
Çetin vermiş olduğum tepkiden mutlu olmuş olmalıydıki Kuntay'a omuz atarak yanıma geldi.
"Tabiki isteyecek. Öyle herşeyi kolayca elde edebileceğini mi sandın? Konu kapanmıştır. Akşam gelip Almira'yı benden isteyeceksin." dediğinde ben dahil herkes Çetin'e şaşkın bir şekilde bakıyorduk.
Nazlı ellerini birbirine bağlayıp kaşlarını kaldırarak, "Senden mi isteyecek?" diye sordu.
"Evet, benden isteyecek. Almira ailesinden biriyle görüşemez sonuçta. Madem ailesi yok abisi de mi yok? Ben Almina'nın abisi olarak Kuntay gelip benden kardeşimi isteyecek. Yok öyle hemen kızl nikahı bastım aldım."
Tarık Çetin'e meydan okuyan bir tavırla, "Almira ne ara senin kardeşin sen de onun abisi oldun?"
Çetin kolunu omzuma atarak," Şimdi oldum. Bir itirazın mı var? Hem Almira'da istemenin olmasını istiyor." dedikten sonra bana dönüp baktı.
"Senin için bir sıkıntı olur mu Almira?" diye sorduğunda bunu ne kadar çok istediğini sesinden anlayabiliyordum.
Benim için de bir eğlence olurdu. Hem üzerimde ki ölü toprağını da atarım diye Çetin'in teklifini kabul ettim.
"Tamam artık çok oyalandık. Artık gidebilirmiyiz?"
Nazlı'nın söylediklerinden sonra Kuntay" Ama..." diye araya girmiştiki Tarık Kuntay'ın omzuna dokunarak," Boşa uğraşma. Bırak Çetin oyununu oynasın. Hem sende çok iyi biliyorsun ki istediğini elde edene kadar bizi rahat bırakmayacak."
Kuntay Tarık'ın sözlerinden sonra uzatmadı.
Kuntay," Almira hadi gel." dediğinde onun yanına gidecekken Çetin kolumu tutup," Almira benimle gelecek. Daha kızı benden istemedin. Hem ben de sana kızı vermedim."
Kuntay burnundan soluyordu.
"Çetin, kaşınma."
Çetin hiç istifini bozmadan,
"Oğlum ben kız tarafıyım. Bir ağırlığımın olması gerekiyor." dedikten sonra Kuntay'ın cevap vermesine izin vermeden beni kendi arabasına bindirdi.
Kuntay Çetine ölümcül bakışlar atarak başka çaresinin olmadığını bildiği için kendi arabasına bindi.
Benimle birlikte arabaya Buket'te bindi.
"Kusura bakma Almira. Çetin böyle biri işte."
Buket'e tebessüm ederek," Ne kusuru. Çetin'in kötü bir niyeti yok ki." dediğimde Buket'in de yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
Çetin şoför kapısını açıp bindi. Arkasına dönüp, "Evet saygıdeğer hanımlar. Bugün ki şoförünüz benim. Emrinize amadeyim." derken tıpkı bir otobüsün muavini gibi konuşmuştu.
Buket,"Önce Kuntay'ın ayarladığı mekana gidip güzel bir kahvaltı yapalım. Sonrada..." dedikten sonra bana dönüp ellerimi tuttu.
"Akşama madem istememiz var hazırlanalım." dediğinde içimde garip bir şeyler hissetmiştim.
Buket içimde yaşamış olduğum garip duyguları fark etmiş olmalıki,"Ne konuşmuştuk. Düşünmüyoruz. Kendimizi akışa bırakıyoruz." dediğinde içimde ki o garip duygu hâli bir anda yok olmuştu.
Buket Çetin'i işaret ederek, "Bence bu akşam çok eğlenicez?" dedi.
Anlamamış bir tavırla, "Neden bu akşam ne olacak ki?" diye sordum.
Buket kıkırdayarak," Kuntay Çetin'in eline düştü daha ne olsun ki?"
"Evet, hazırsak gidelim. Eğer yola çıkmassak bu dağ ayısı gelip kızımı kaçıracak. Baksanıza şunun bakışlarına." Çetin'in söylediklerinden sonra arabanın içinde burnundan soluyup Çetin'e bakan Kuntay'ı fark ettim.
Onun bu hali beni mutlu etmişti ama mutlu olmamım sebebi onun sinirli olması değildi.
-Neydi peki?
-Bilmiyorum. Ve bence bilmemede gerek yok.
"Kızın mı?"
Buket'in sorusuyla Çetin'in bana kızım dediği aklıma gelmişti.
Çetin omuzlarını dikleştirip," Evet kızım. O maviş gelip benden kızımı isteyecek. Ve..." dedikten sonra araba aynasından bana göz kırptı.
"Ben ona istediğini öyle kolay vermeyeceğim." dedikten sonra yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Çetin'in bir abi gibi yanımda olması beni çok mutlu etmişti. Daha dün tanıdığım bu iki insanın bana hissettirmiş oldukları duygular çok derindi. Keşke onları daha önce tanıma şansım olsaydı.
Çetin arabayı çalıştırdı. Evden ayrılan ilk araba bizimkiydi. Arkamızdan Nazlı, Tarık ve Kuntay bir arabada geliyorlardı.
Yol boyunca Çetin Kuntay'ın küçüklüğüyle ilgili anıları anlatıp durdu.
"Bir keresinde biri Kiraz'a engelli dedi diye çocuğu inşaat halinde ki bir binaya getirmişti."
Nefes almadan Çetin'in anlatacaklarını dinliyordum.
Çetin bir yandan arabayı kullanırken bir yandanda dikiz aynasından bize bakıyordu.
"Kiraz'a engelli dediği için onu da..." demişti ki Buket araya girip," Özürl dilemesini istedi." dediğinde Çetin'e aynadan bakmıştı. Çetin Buket'in bakışını görünce susmuştu.
Ben devamını merak ettiğim için,"Sonra ne oldu?" diye sordum.
"O adam Kiraz'dan özür diledi ve konu kapandı."
"Peki neden bir inşaata getirdi?" diye sorduğumda bakışlarını kaçırmaya çalıştığını anlamıştım.
"Çocuk korksunda özür dilesin diye. Kiraz çok üzülmüştü. Kiraz'ı o halde görmek Kuntay'ı doğal olarak sinirlendirmişti. Çocukluk işte, böyle bir şey yapmıştı." dedikten sonra camdan dışarı bakmaya başladı. Yaklaşık yarım saat sonra Çetin arabayı sade ama bir okadarda dışarıdan çok şık görünen bir restoranın önünde durdurdu.
Buket restoronı görünce kaşlarını çattı, "Burası olduğuna emin misin?"
Çetin arabanın navigasyonundan adresi tekrar kontrol etti." Evet, Kuntay'ın attığı konum burası."
Buket camdan restorana bakerken Kuntay'ın arabasının geldiğini fark ettim.
Kuntay arabasından inip bizim arabaya doğru gelip kapımı açtı.
Kuntay'ı görünce arabadan indim.
Herkes arabadan inip yanımıza geldi.
Buket merak dolu bakışlarla," Kuntay, burada ne işimiz var."
Nazlı araya girip, "Bende şaşırdım ama birileri gelecekteki eşinin rahat olmasını istiyormuş." bunu söylerken gözlerimde ki imayı fark etmiştim.
Kuntay bana bakarak, "Şaşalı yerlere alışık olmadığını biliyorum. O yüzden yemek yerken rahat olmasını istedim." derken yüzünde düşünceli bir hal vardı.
Daha önce de dediğim gibi dedem holding sahibi olsada biz hep mütevazı bir hayat yaşadık. Neden böyle yaşadığımızı merak etmiştim ama hiç sormamıştım çünkü böyle yaşamayı seviyorum.
Herkes Kuntay'ın söyledillerinden sonra bize imrenerek bakmaya başladılar.
-Almira, bunların hepsi bir anlaşmadan ibaret, unutma.
-İki dakika bana huzur ver ya.
-Gerçekleri söylüyorum, Almira. Bu anlaşma bittiğinde üzülmeni istemiyorum. Farkında değil misin?
-Neyin?
-Sen rahatla diye bunu yapıyor. Altında başka bir şey arama.
-Aramıyorum ki.
-Kendini kandırma, Almira. Bu kendin için yapacağın en kötü şey olur.
Hep beraber içeri girdiğimizde kapıda bizi gören karson Kuntay'ı görünce hemen yaklaşıp Kuntay'a ve her birimize, "Hoş geldiniz." dedikten sonra Kuntay'ın daha önce ayarlamış olduğu masamıza kadar bize eşlik etti.
Herkes boş olan yerlere sırasıya otururken Kuntay gelip sandalyemi çekti.
Kuntay benim yanıma oturduktan garson elindeki menüyle bize yaklaştı.
Garson bize menüleri uzatıcağı sırada geri adım atıp bekledi.
Çetin adama bakıp, "Neyi bekliyorsun koçum? Versene menüleri." dediğinde garson ayakta ellrini birbirine dolayıp bekleyen Nazlı'ya bakıyordu.
Herkes oturmasına rağmen Nazlı ayakta bekliyordu.
Çetin Nazlı'nın neden ayakta beklediğini anlamış gibi sırıtarak oturduğu yere yayılmaya başladı.
Tarık derin bir nefes alarak, "Ne zaman bitecek sizin bu atışmalarınız? Bazen ikinizinde hâlâ çocuk olduğunuzu düşünüyorum." dedi.
Buket kıkırdayarak, "Düşünmene gerek yok, zaten öyleler."
Ben neler olduğunu anlamadığım için Nazlı'ya bakıp," Nazlı neden oturmuyorsun?" diye sorduğumda Nazlı Çetinin kafasına vurup," Bu odun yerimden kalkarsa eğer oturucam." dedi.
Çetin acıyan kafasını ovalarken Nazlı'ya kaşlarını çattarak baktı.
"Kızım ne vuruyorsun ya? Bıktım senin bu vurmalarından. Bide hep aynı yere vuruyorsun. Vücudumda başka yer mi kalmadı."
Nazlı alaycı bir tavırla,"Nerene vurmamı istersin?" dediğinde söylediği sözler karşısında kısık sesle küfrettiğini duymuştum.
Çetin sanki Nazlı ona bir koz vermiş gibi sırıtarak," Sen nereyi tercih edersin?" dediğinde Nazlı'nın yanaklarının kızardığını fark etmiştim.
Buket Nazlı'nın köşeye sıkıştığını fark edince, "Tamam Nazlı gel sen benim yerime otur." dedikten sonra ayağa kalkıp Çetin'in yanında ki boş sandalyeye geçip oturdu.
Nazlı'da Buket'in yerine oturduktan sonra sağolsun Tarık yine bana açıklama yaptı.
"Nazlı ve Çetin hep bir yere geldiğimizde masanın kenarında oturmak isterler, nedenini hala bilmesek bile." dedikten sonra ikisine de baktıktan sonra sanki iki çocuğunun haylazlıklarından bıkmış bir baba edasıyla bakıp, "Aslında onların birbirleriyle didişmeleri için bir nedene de ihtiyaç yok ama neyse."
Nazlı yerine geçince garson bize menüleri uzattı. Herkes siparişini verdikten sonra garson siparişleri alıp uzaklaştı.
Yemekleri beklerken kimse konuşmuyordu. Sesizliği bozan ben olmuştum." Bana kendinizden bahseder misiniz?"
dediğimde hepsi aynı anda bana bakmıştı. Nazlı ve Buket'in gözlerinin dolduğunu fark etmiştim.
Çetin her zaman ki gibi öne atılıp,"Tabiki de. Benim gibi birini herkes tanımak ister." dedikten sonra bir anda çıklık attı. Eğilip acıyan bacağını tutuyordu.
Nazlı dirseklerini masanın üzerine koyup elleriyle çenesini tuttu.
"Senin gibi biri mi?"
Anladığım kadarıyla Nazlı masanın altından Çetin'in ayağına vurmuştu.
Çetin dişlerini sıkarak," Kızım sana uzaklaştıra kararı çıkartacağım artık he. Bu ne ya, alenen canıma kastediyorsun." dedikten sonra Kuntay'a dönüp, "Nedere bizim avukat. En son sen bir iş verdin gidiş o gidiş. Gelsinde beni şu başbelasından kurtarsın."
Kuntay Çetin'in sözlerine karşılık vermedi.
"Başbelası mı? Ben mi başbelasıyım?"
Çetin tek kaşını kaldırarak, "Tabii ki de sensin. Senden başka burada baş belası mı var? Bir de neden diye soruyorsun. Her seferinde başıma vurduğun için olabilir mi?"
dediğinde Nazlı kahkaha atmıştı.
Çetin Nazlı'nın kahkahası sonrasında daha da sinirlenip masanın üzerindeki pecetelikten peçeteleri alıp Nazlı'ya atmaya başladı.
İkiside yetişkin iki çocuk gibilerdi. Birbirleriyle uğraşmadan duramıyorlardı.
Tarık araya girip, "Çetin, en son Almira'nın sorusuna cevap veriyordun."
Tarık aralarında ki atışma son bulsun diye konuyu değiştirmişti. Ve başarmıştı da. Çetin bana bakıp konuşmaya başladı. "Kendimi tekrar tanıtayım. Ben Çetin, Çetin Mirza.
Başdada dediğim gibi aralarında ki te akıllı benim. Çok fazla da abartmaya gerek yok ama işte göründüğü gibi," dedikten sonra arkasına yaslanıp kollarını geriye doğru attı." Gencim, yakışıklıyım, kadınlar bana hasta ve..." demiştiki Buket onun ağızına ekmek tıkayarak konuşmasını engelledi.
Buket bana bakıp, "En iyisi ben tanıtayım." dedikten sonra Çetin'in gözterdi. "Çetin Mirza,23 yaşında. Mirza holdingin başkan yardımcısı. Bülent Mirza'ın varisi."
Dedikten sonra Tarık'ı gösterdi.
"Tarık Eraslan,24 yaşında. Eraslan Holdingin CEO su. Yılmaz Eraslan'ın en küçük oğlu." dedikten sonra bu defa Nazlı'yı gösterdi." Nazlı Aksel, 22 yaşında. Ali Aksel'in tek çocuğu ve Aksel Holdingin varisi." dedikten sonra bu defa Kuntay'ı gösterdi.
"Kuntay'ı zaten tanıyorsun."
"Peki sen?"
Buket kendisi hariç herkesi tanıtmıştı.
Onu tanımyı istiyor olmam onu mutlu etmişti.
"Ben Buket Çevik. 22 yaşındayım.
Pars Çevik'in en büyük kızıyım. Benim dışımda bir kız bir de erkek kardeşim var." dedikten sonra sustu.
"Sen bize kendini tanıtırmısın?" dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım.
Buket şaşırdığımı fark edince," Demek istediğim biz kendimizi tanıttık. Sen kendini tanıtmayacak mısım?" diye sordu.
Etrafımdaki insanları göz ucuyla izlemeye başladım. Daha yeni hayatıma girmiş olan bu kalabalık bana yuva hissi kazandırıyordu. Çok garip bir duyguydu aynı zamanda korkutucuydu da. Daha birkaç gün öncesine kadar düşman olarak bildiğim adamın beni koruması daha dün tanıdığım insanların ise bana yuva hissi kazandırması bunlar gerçekten de çok korkutucu duygulardı. Ve ben galiba bu korkutucu duygulara fazla kapılmıştı
-Peki, ne yapmak istiyorsun Almira?
-Kapılmak istiyorum.
-Ya pişman olursan?
-Onu da o zaman düşünelim. Artık aklımla değil kalbimle hareket etmek istiyorum. Çok yoruldum be iç ses. Gerçekten çok yoruldum. İçimde kopan fırtınaları sen bile anlayamazsın. Sadece bir günümü bile bilmeden hiçbir şeyin farkında olmadan öylesine yaşamak cehennemden farksızdı. Ben artık böyle yaşamak istemiyorum. Ne olacaksa olsun. Bildiğim şeyler gerçek veya yalan hiç fark etmez, en azından bir şey bileyim ve ona göre yaşayayım.
Sonunda pişman olmakta umurumda değil çünkü hiçbir şey bilmeden yaşamak bilip pişman olmaktan daha kötü.
Derin bir nefes aldım ve bütün içtenliğimle Buket'in sorduğu soruya cevap verdim, " Ben Almira Atabey Arif atabey'in torunu ve varisiyim."
dediğimde herkes içtenlikle beni izliyordu. Dönüp Kuntay'a baktığımda gözlerinde görmüş oldum o huzur beni de huzurlandırmıştı.
Neredeyse yirmi dakika olmuştu ve hala yemekler gelmemişti. Yemeğin gelmediği her bir dakika Çetin daha da fazla huysuzlanıyordu. Çetin daha fazla dayanamayıp garsonu çağırdı. garson yanımıza geldiğinde Çetin garsona dönüp, "Aslanım nerede kaldı bizim siparişler?"diye sordu. Nazlı yine Çetin'le uğraşmak için fırsat bulmuştu." Nereden senin aslanın oluyor? Bu kadar samimiyet niye?" dediğimde Çetin ona dönüp kaşlarını kaldırarak îma dolu bakışlar atmaya başladı. " Ne oldu, kıskandın mı yoksa?" diye sordu.
Nazlı kaşlarını kaldırarak, "Neyini kıskanacağım be senin?" dediğinde Çetin aynı yüz ifadesiyle, "Bilmem,sen cevap ver istersen. Bence bu sorunun cevabını benden daha iyi biliyorsun."
Nazlı Çetin'in söylediklerinden sonra ilk önce afallayıp Çetin'in söylediklerine anlamaya çalıştı. Daha sonra anlayınca kaşlarını çatıp,"Neyi ima ediyorsun sen?" diye sordu. Çetin öne doğru eğilip," Senin bana..."
"Yeter!"
Kuntay başından beri Nazlı ve Çetin'in atışmalarını sessiz kalıyordu ama artık fazla sorun çıkarmaya başlamışlardı ve Kuntay'ın da bundan rahatsız olduğu belliydi. Kuntay'ın tepkisinden sonra Çetin ve Nazlı birbirlerine.ölümcül bakışlara atarak oturdukları yerde doğrulup yemeklerin gelmesini beklediler.
"Birazdan hazır olacaklar. Beklettiğimiz için çok özür dileriz." Garson mahçup bir tavırla söylediklerinden sonra Çetin gülümseyerek, " Sorun değil aslanım. Ne zaman hazır olursa o zaman getirirsiniz." dedikten sonra garson gülümseyerek masadan ayrıldı. Nazlı'nın Çetin'e karşı fazla agresif olduğunu fark etmiştim. Çetin tam olarak tanımasam bile Nazlı'nın bu tavırlarını hak ettiğini pek sanmıyordum. Nazlı'ya doğru dönüp, "Nazlı biliyor musun aslında az önce Çetin'in gerçek yüzünü görmüş oldun." dedim.
Nazlı anlamamış bir tavırla bana dönüp," Ne demek istiyorsun?" dediğinde Çetine bakıp," Lisedeyken bir öğretmenim vardı. Öğretmenim bize eğer bir insanı tanımak istiyorsanız onu bir restorana götürün demişti."
Buket bana meraklı bakışları atarak, "Restoran mı?" diye sorduğunda kafamı evet anlamında sallamıştım. Bütün dikatlar artık benim üzerimdeydi. " Bir insan kendisinden düşük bir rütbeye sahip bir insana karşı davranışlarıyla kendisinin asıl kişiliğini gösterir. Garson bize hizmet etmekte sorumlu olduğu için biz ondan üst seviyedeymişiz gibi oluyor. Çetin az önceki davranışlarıyla aslında kim olduğunu belli etmiş oldu. Öğretmenim bize bunu söylemişti." dedikten sonra Nazlı'nın gözlerinin içine bakarak, "Sen bu konu hakkında ne düşünüyorsun?" diye sorduğumda herkes meraklı gözlerle Nazlı'ya bakıyordu. Nazlı bir anda kafasına çevirip Çetine baktığında Çetin'nin de sorduğum sorunun cevabını merakla beklediği belliydi.
Nazlı cevap vermeyince Çetin bana bakıp," Ben anlamadım şimdi. Ben burada iyi mi oluyorum kötü mü oluyorum? Tarık bu kız ne demek istedi?" dediğinde Tarık gülerek, "Vallahi oğlum tam olarak bir şey anlamadım ama Almira olmasa aramızda seni övecek kimse yok. Bence bu kız seni övdü." dediğinde Çetin omuzlarını dikleştirip," Ee ben zaten övülecek bir insanım." dedikten sonra bana bakıp," Allah razı olsun Almira ya sen olmasan kıymetime kimse bilmeyecek." dedi. Nazlı'ya îmalı bir şekilde bakıp," Bak gördün mü? Ben aslında nasıl bir insanmışım da senin haberin yokmuş?" dediğinden Nazlı kaşlarını çatarak Çetin'e baktı. "Farkındaysan senin de kendinen haberin yokmuş." dedikten sonra somurtarak önüne döndü. Herkes birbirine bakarak kıkırdarken benim gözlerim yine Kuntay'ın gözlerinin çekim kuvvetine takılmıştı. Kuntay'ın gözünde görmüş olduğum o gurur ifadesi beni mutlu etmişti. Benim Kuntay'ın arkadaşlarıyla bu kadar anlaşıyor olmam Kuntay'ı mutlu ediyordu.
Birkaç dakika sonra yemek geldi ve herkes sessiz bir şekilde yemeğini yemeye başladı. Büyük bir ihtimalle herkes acıktığı için hiç konuşmadan sadece yemeğini yiyordu. Yaklaşık yarım saat boyunca arada laflayarak kahvaltımızı yapmıştık. Garsonlar gelip masayı topladıktan sonra takım elbiseli bir adam yanımıza gelip Kuntay'ı gördüğünde hafif başını eğip, "Kuntay Bey, hoş geldiniz. Bizleri şereflendirdiniz." dedi. Kuntay samimi bir tavırla,"Hoş bulduk Rıza Bey." dedi. Rıza Bey tanımış olduğu kalabalığın içerisinde daha önce hiç görmediği beni görünce bana bakıp kaldı. Beni tanımadığı için şaşırdığı belliydi. Merak dolu bakışları Kuntay'ı bulduğunda samimi bir ses tonuyla,
"Bu hanımefendi ilk defa görüyoruz. b
Bir tanıdığınız mı acaba?" Çetin gülerek Rıza Bey'in sorusuna cevap verdi.
"Tanıştırayım. Bu hanımefendi Kuntay'ın ilerideki eşi." dediğinde Rıza Bey'in yüzü kaskatı kesilmişti. Kafasında bir şeyleri sorguluyor gibiydi. Rıza Bey kekeleyerek," Ge-gelecekte ki eşi mi?" diye sorduğunda Çetin "Evet," anlamında başını salladı. Rıza Bey aklındaki soruyu sorup sormamak arasında kararsızdı ama kendisini tutamayıp sormuştu." Ama biz Kuntay Bey'i nişanlı biliyorduk. Hem o kişi bu hanımefendi değil diye biliyorum." dediğinde Çetin'in yüzü de aynı Rıza Bey gibi buz kesmişti. Bir anda herkes Kuntay'a ve bana bakmaya başlamıştı. Kuntay'a dönüp baktığımda bana anlatmak istediğin şeylerin olduğunu ama ağzını bıçak açmadığını fark etmiştim.
Nişanlısı derken?
-Kızım bak, daha önce de Kuntay'ın nişanlısı olduğuna dair bazı şeyler duymuştuk. Bu adam nişanlı ve seninle evlenmek istiyor. Sence de bu olayda bir gariplik yok mu?
-Bilmiyorum iç ses. Hiçbir şey bilmiyorum. Benim de kafam çok karıştı ama artık şu nişanlı meselesini konuşmam gerek.
Merak dolu bakışlarla Kuntay'a bakıyordum. Kuntay'ın cevap vermesi gerekiyordu. Ne yaparsa yapsın kaçamazdı. Köşeye sıkışmıştı. Cevap vermesi gerektiğini bildiği için boğazın temizleyerek beni işaret etti. "Bu hanımefendi benim gelecekteki tek eşim. Ondan başka hiç kimseyle hiçbir ilişkim olmayacak." Bunu söylerken sesi çok sert ve bir o kadar da netti.
Rıza Bey Kuntay'ın cevabından sonra hiçbir şey söylemeden tekrar selam verdikten sonra gitti.
Kimse konuşmuyordu. Galiba az önce olanlar herkesi germişti.
Tarık herkes için kahve söylemişti ve biz birer fincan kahve içtikten sonra kalkmıştık.
Hep beraber dışarı çıktığımızda Çetin yanıma gelip, "Hadi gidelim o zaman."
Kuntay araya girip," Nereye?"
Çetin bezmiş bir şekilde," Ben bıktım bu adama açıklama yapmaktan yoruldum artık. Nazlıcım sen asnlatırmısın canım."
Çetin çok tatlı bir ses tonuyla Nazlı'dan rica ettiği için Nazlı hiç sorun çıkarmadan Kuntay'a açıklama yaptı. "İstemeden bahsediyor. Hem Almira'da istiyor. Biz şimdi kadınlar olarak alışverişe gidelim. Sizde akşama hazırlanın." dedikten sonra Çetin'in yanına gidip elini uzattı.
Çetin Nazlı'nın boş eline bakarak,
"Ne?" diye sordu.
"Ver."
Çetin kaşlarını çatarak,"Neyi vereyim?" diye sordu.
"Anahtarı ver."
Çetin aynı yüz ifadesiyle," Ne anahtarı?" diye sorduğunda Nazlı'nın burnundan soluduğunu fark etmiştim.
"Evinin anahtarı Çetin."
"Ev anahtarımı ne yapacaksın?" diye sorduğunda Nazlı'nın dudakları yana doğru kıvrılmıştı.
"Sana bağzı süprizlerim olacak." dediğinde Çetin gözlerini kırpıştırmıştı.
Çetin derin bir nefes verip,
"Of, Çetin ne yapayım ben senin ev anahtarını? Arabanın anahtarını ver. Kızlarla bir gideceğiz. Sonuçta alışveriş yapacağımız yerler farklı. Herkes kendi hemcinsiyle gezsin."
Çetin kafasına çevirip Kuntay'a baktığında Kuntay'ın ikisine de dik dik baktığını fark etmişti. Çetin hiç zorluk çıkarmadan arabanın anahtarını Nazlı'yı vermdi. Nazlı ben ve Beket Çetin'in arabasına Tarık Kuntay ve Çetin ise Kuntay'ın arabasına binip yola çıktık. Buket yalnız kalmayayım diye benimle beraber arka koltukta oturuyordu. Nazlı ise arabayı kullanıyordu. Nazlı bize dikiz aynasından bakıp," Bugün çok eğleneceğiz. Çetin'in planlarını çok merak ediyorum." Buket kıkırdayarak," Ben de çok merak ediyorum. Çetin Kuntay'ı bugün çok zorlayacak."
"Aynen öyle. Kuntay Çetin'in eline düşmüş bir kere. Çetin onu kolay kolay bırakmaz."
Yaklaşık yarım saat sonra Manisa meydana gelmiştik. Daha önceden de söylediğim gibi benim çocukluğum burada geçti. Her bir sokakta her bir kaldırım taşında her bir mağazada anım var. Buralara yabancı değildim. Meydanda çok ünlü bir mağazanın önünde durduk. Bu mağazada daha çok abiye tarzı kıyafetlerin satıldığı bir yerdi. Nazlı boş bir alana arabayı park ettiğinde hemen arkamızda da Kuntay arabasını park etmişti.
Hep beraber arabadan indiğimizde erkekler yanımıza geldiler
Tarık, "O zaman burada ayrılalım. Herkes işini bitirdiği zaman da Çetin'ler de buluşuyoruz." dedi. Nazlı öne atılıp," Neden Çetin'ler de." diye sorduğunda Çetin kollarını birbirine bağlayarak," Bu maviş benden kızımı isteyecek ya benden isteyeceğine göre gelip benim evimde istemesi gerekiyor. İtiraz istemiyorum akşam geliyorsunuz ve kızı benden istiyorsunuz."
Nazlı anlamamış bir yüz ifadesiyle,
"İstiyor muyuz?" diye sordu.
"Aynen öyle. Yolda gelirken karar verdim. Sen ve Tarık Kuntay'ın ebebeyini gibi ben de Buket'le Almira'nın ebebeyini olacağız. Sen ve Tarık bizden Almira'yı isteyeceksiniz." dediğinde Nazlı kaşlarını çatarak, "Neden ben erkek tarafı oluyorum. Belki kız taraf olmak istiyorum." dediğinde Çetin hafif kıkırdayarak. "Hiç kusura bakma ama ben kız tarafıyım ve yanımda seni istemiyorum. Sonuçta Almira'nın babası görevinde oluyorum ve senin gibi bir eş bu dünyada isteyeceğim son şey." dediğinde Nazlı'nın yüzü düşmüştü ama bu lafın altında kalmamak için kaşlarını kaldırarak, "İsabet olmuş. Benim de zaten bu dünyada en son isteyeceğim şey şenin gibi bir adamın kocam olması. Aynı fikirde olmamız güzel."
Çetin Nazlı'nın son söylediklerinden sonra arkasına döndü ve Kuntay'la Tarık'ın arasına gidip," Hadi gidelim. Daha çok işimiz var." dedikten sonra bütün erkekler kendi yollarına doğru gitti. Kuntay tam gidecekken arkasına dönüp bana anlamlı bir bakış attı.
İyi olup olmadığımı merak ettiği belliydi. Ona tebessüm ederek güldükten sonra Kuntay'da aynı şekilde bana gülümsedi, daha sonra arkasını dönüp uzaklaştı.
Buket kolumu tutup," Hadi gidelim Almira." dedi.Buket ben ve Nazlı mağazaya girdik. Mağaza çok şataflıydı. Her yerde renk renk, desen desen bir sürü model elbise vardı. Mağazaya girdiğimizde mağaza çalıştığını bize yaklaşıp,"Hoş geldiniz." dedi. Nazlı,"Hoş bulduk." dedikten sonra etrafı göz ucuyla baktı." Bu akşam istememiz olacak. Bize elinizdeki en iyi elbiseleri gösterir misiniz?" dediğinde kadın başını sallayarak dükkandaki en güzel elbiseleri tek tek seçip yanımıza getirdi.
Nazlı'ya mahcup bir şekilde bakıp,
"Bu kadar şeye gerek var mıydı? Ben sadece eğlence olur diye kabul etmiştim. Bu kadar ileri gideceğini düşünmemiştim." dediğinde Nazlı gülerek," Dediğin gibi eğlence olsun diye yapıyoruz ama Çetin bu işi fazla ciddiye alıyor. Sana gerçekten değer veriyor Almira." dediğinde kafam karışmıştı.
"Daha beni dün tanıdı. Meden bu kadar değer veriyor ki?" diye sorduğumda Buket ve Nazlı birbirine hüzün dolu bakışlar atmıştı. Buket bana bakıp," Çetin insan sarrafıdır diyebiliriz. Birine baktığı zaman da onun nasıl biri olduğunu hemen anlar ve ona göre davranır. Senin kalbinin temizliğini fark etmiş olmalı ki sana yakın olmaya çalışıyor. Günümüzde kalbi temiz olan insan sayısı çok az Almira."dedikten sonra çok içten bir şekilde gülümsemişti.
Mağaza çalışanı mağazadaki en şahşalı en gösterişli kıyafetlerin her birini getirmişti. Ben normal hayatımda böyle kıyafetler giymezdim ki. Sadeyi seven biriydim. Elbiselerin hepsi göz kamaştırıcıydı. Hiçbiri hoşuma gitmemişti. Nazlı ayağa kalkıp bütün elbiselerin hepsine ciğer görmüş kedi gibi bakıyordu. Elbiseleri tek tek elleyip kendi üzerinde deniyordu. Buket bunu fark edince," Nazlı, sana değil Almira'ya bakıyoruz. Bunu unutma." dediğinde Nazlı elinde tuttuğu yeşil uzun tüllü her bir yerinde parıltı olan elbiseyi bize gösterip," Ama çok güzel değil mi, Almira? Bunu denesen olmaz mı?"
Yanına yaklaşıp kırıcı olmayan bir ses tonuyla," Nazlı, ben böyle elbiseler giymeyi sevmiyorum." dediğimde Nazlı'ın yüzü düşmüştü. Buket yanıma gelip," Bence bu tarz kıyafetler Almera'nın tarzı olan kıyafetler değil."
Mağaza çalışana dönüp," Daha sade kıyafetleriniz yok mu?" diye sorduğunda mağaza çalışanı," Elbette var isterseniz birkaç model gösterebilirim.' dedi.
Mağaza çalışanı birkaç dakika sonra elinde renk renk kıyafetlerle geldi ama benim ilk dikkatimi çeken sağ elindeki yeşil düz sade elbiseydi. Normalde elbisenin hiçbir özelliği yoktu dümdüz sade bir kumaştan yapılmış bir elbise gibiydi ama o sadeliği bile göz kamaştırıcıydı. Mağaza çalışanı elbiseyi bana uzattığında hemen alıp aynı karşısına geçip üzerimde tuttum. Buket yanıma gelip hayran gözlerle bana bakıyordu. "Almira, bu çok güzel. Bence sana çok yakışacak."
Nazlı arkadan gelip ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. "Almira bu elbise senin için yapılmış gibi. Daha giymeden bile bu kadar güzel duruyorsa giydiğinde nasıl olacak hiç düşünemiyorum." dedikten sonra kıkırdamaya başlamıştı. Buket ona dönüp," Neden gülüyorsun?" diye sorduğunda Nazlı imalı bir bakışla bana bakmıştı.
"Almira'ya bu elbiseyle Kuntay görünce ne tepki verecek onu düşünüyorum." dediğinde yanaklarıma kızardığını hissetmiştim. Buket ve Nazlı benim bu halimi görünce kendi aralarına gülmeye başlamışlardı.
Mağaza çalışanı yanımıza gelip," İsterseniz bir deneyin. Bence size çok yakışacak." dediğinde ona başımı sağladıktan sonra elbiseyi alıp kabine girdim. Birkaç dakika kabinde oyalandıktan sonra üzerime elbiseyi giyip kabinden çıktım. Kabinden çıkar çıkmaz Buket ve Nazlı'nın gözleri benim üzerimdeydi. Ağızları açık bir şekilde bana bakıyorlardı. Tek kelime etmiyorlardı.
Nazlı bir adım öne atıp," Bu inanılmaz. Almira, peri kızı gibi olmuşsun. Tahminimden daha da güzel olmuşsun. İnanamıyorum sence de öyle değil mi Buket?"
Buket hiçbir şey söylemeden hayranlıkla bana bakıyordu. Arkama dönüp aynaya baktığımda aynada görmüş oldum kadından gurur duyuyordum. Uzun zamandır bitkin, tükenmiş, hayattan yorulmuş bir haldeydim. Kendimi böyle güzel bir şekilde görmek beni mutlu etmişti. Beni eski zamanlarıma götürmüştü. İçimdeki huzur katlanarak artıyordu.
Buket yanıma gelip," Beğendin mi Almira?" diye sorduğunda ona dönüp başımı salladım. Nazlı da yanımıza gelip," Madem öyle o zaman bu elbiseyi alalım dedi."
Onlara kafamı saldıktan sonra son kez aynada kendime baktım ve soyunma kabinine gidip üstümü değiştirdim. Kabinden çıktığımda Buket ve Nazlı'nın beni beklediklerini gördüm. Onlara yaklaşıp," Siz bir şey almayacak mısınız?" diye sordum. Buket,"Bu günün başrol oyuncusu sensin. Biz her ne kadar buradaki en güzel elbiseyi de giysek seninle yarışamayız ama aramızda en güzelin senin olmasını istiyoruz. Hem bizim kıyafetlerimiz ayarlı. Sen merak etme." dedikten sonra mağaza çalışanı almış olduğumuz elbisenin paketini bize uzattı.
Paketi alıp beraber dışarıya çıktık. Mağazanın önüne geldiğimizde kızlara dönüp," Şimdi ne yapacağız?" diye sordum.
Nazlı ellerini çırpıp," Şimdi benim kısmıma geldik." dedi. Bir anda koluma girip beni bir yere doğru sürüklemeye başladı. Yaklaşık beş dakika yürüdükten sonra ünlü bir kuaförün önünde durduk. Burası Manisa'nın en ünlü kuaförlerinden biriydi. Buranın sahibi Yulya teyzemin bir akrabasıydı. Buraya çok sık gelirdik. Benim Yulya teyzemden başka anne olarak gördüğüm kimse olmadığı için onunla beraber hep buraya gelirdik.
Hep beraber içeriye girdiğimizde bizimle her zaman ilgilenen Çiğdem Hanım beni görünce koşarak yanıma geldi. "Almira Hanım size burada görmek ne güzel bir şeref. Hoş geldiniz. dediğinde, "Hoş bulduk." diye karşılık verdim.
Mazlı bana dönüp," Seni tanıyor mu?" diye sorduğunda ona başımı salladım.
"Benim çocukluğumun yarısı Manisa'da geçti diyebiliriz. Dediğinde Nazlı'nın gözlerinin dolduğunu fark etmiştim. Nazlı Buket'e dönüp uzun uzun baktıktan sonra başını eğip önüne baktı.
Çiğdem Hanım bize boş olan yerlerden birine oturduktan sonra,
"Siz biraz dinlenin. Bende size bir şeyler ikram edeyim. Hemen geliyorum." dedikten sonra uzaklaştı.
Neredeyse bir saat boyunca kuafördeydik normalde çok bir şey yaptırmak istemiyordum ama Nazlı'nın ısrarlarından dolayı saç, makyaj, manikür, pedikür aklınıza gelebilecek her türlü bakımı yaptırmıştık ve bu beni çok yormuştu. Buket isyan eder bir tavırla," Nazlı yeter artık şimdiden yoruldum. Bunca şey yapmamıza ne gerek var. Sırf Çetin sussun diye bunlara katlanıyoruz." dediğinde Nazlı gözlerindeki salatalıkları çıkarıp Buket'e baktı," Kızım ortamdaki havayı bozmasam mı? Ne güzel rahatlıyoruz işte. Bu kez sinirli bir şekilde," Rahatlamak mı? Yorgunluktan ölüyorum. Bu nasıl bir rahatlamak böyle." dediğinde Nazlı ona tip bakıp," Kızım sen ne anlarsın böyle şeylerden. Bazen kız olduğundan şüphe ediyorum." dediğinde Buket sinirlenerek," Ne diyorsun ya sen?" dedi. Gavga edecek gibi görünüyorlardı. Hemen araya girip," Lütfen kavga etmeyin." dediğimde ikisi de şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.
İkisi de bir anda gülmeye başladı. Buket bana doğru dönüp," Almira, merak etme biz kavga etmiyoruz. Sadece şakalaşıyoruz. Biz hep Nazlı ile böyleyizdir. Sen de alışırsın. dediğinde Nazlı bana bakıp göz kırptı. "Aramıza hoş geldin, Almira."dedikten sonra Buket'le Nazlı göz göze gelmişlerdi. İkisi de birbirlerinin gözlerinin içine bakarak gülümsemeye başlamıştı.
Son bakımları da yaptıktan sonra Nazlı'yı zar zor ikna ederek kuaförden çıkmıştık. Biz kuaförden çıktığımızda karşımızda bir anda Tarık, Kuntay ve Çetin belirdi. Üçü de bize hayranlıkla bakıyordu.
Tabi bizde onlara. Çetin yeşil gözlü kumral bir erkekti. Boyu Kuntay'ın boyundan bir tık uzundu. Sivri bir çenesi ve büyük gözleri vardı.
Tarık ise tam bir İstanbul beyfendisiydi. Koyu kahve kısa saçlar, siyah gözler ve uzun boy yanından geçen herkesin bir kez daha bakmasına sebep oluyordu.
Gözlerim Kuntay'ı bulmuştu. Kendisine çeki düzen verdiği belliydi. Tıraş olmuştu, saçlarında hafif kestirmişti. Bakım yaptırmıştı diyebilirim.
Üzerinde çok şık bir takım vardı. Bu takım ve bu bakımlı hali onu olduğundan daha da yakışıklı gösteriyordu. Sanki daha fazla ne kadar yakışıklı olabilirim diye kendini zorlamış gibiydi.
-Evet Almira ne yapıyoruz?
-Herkesin içinde mi?
-Yapmak zorundasın(!)
-Of, senden nefret ettiğimi söylemiş miydim hiç ses?
-Söylemiştin merak etme.
-İyi o halde.
Tam elimi kaldırıp kendime vuracağım zaman bir anda Kuntay öne atılıp elimi tuttu ve elini avuçlarımın içine alıp ovalamaya başladı. Yüzünü kulağıma doğru yaklaştırıp," Bir daha bunu sakın aklımdan geçirme." Bunu söylerken çok ciddiydi. Kafasını kaldırıp gözleriyle gözlerimi birleştirdiğinde yüzüme doğru eğilip," Seni uyarmıştım." dedikten sonra dudakları yana doğru kıvrıldı. "Bu işler bittikten sonra cezanı çekeceksin."
İtiraz eder bir ses tonuyla, "Ama yapmamıştım ki."
"Ama yapacaktın. Ha yapmaya çalış ha yap, fark etmez. Her halükarda cezanı çekeceksin."
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Sokak ortasındayız. Kendinize çeki düzen verin."
Çetenin söyledikleri ile kendinize gelmiştik. Bir adım geriye gidip Kuntay'dan kendimi uzaklaştırmıştım. Çetin hemen yanıma gelip kolumdan çekti ve beni arkasına aldı. Kuntay'ın karşısına dikilip," Bana bak Miroğlu, kızımdan uzak dursan iyi olur. Daha benden istemedin bile." dediğinde Kuntay ellerin cebine sokup," Merak etme Mirza. Birazdan senden isteyeceğim ve sen de paşa paşa bana vereceksin." dediğinde Çetin aynı ciddiyetle," Hiç sanmıyorum Miroğlu." dedi. Kuntay bir adım öne adım atıp Çetin'e meydan okudu. "Göreceğiz, Mirza." dedi.
Çetin bir anda gözlerini Kuntay'ın gözlerinden ayırıp benim arkamda kalan Nazlı'ya dönmüştü. Nazlı'ya hayranlıkla bakıyordu. Hayran olması doğaldı. Nazlı sarı saçlı ve aynı Çetin gibi yeşil gözlü bir kızdı. Benim boylarında ve benim kilomdaydı. Boyu benden birkaç santim kısada olsa çok çekici bir kadındı.
Buket'in de Nazlı'dan aşağıda kalacak bir tarafı yoktu. O da çok güzel biriydi. Açık kahve rengindeki saçları topuz halini alınca göz kamaştırıyordu. Koyu kahve gözleri ve uzun boyu onu olgun biri olarak gösteriyordu.
Çetin Nazlı'yı böyle güzel görünce içinde bir şeylerin kıpırdadığına emindim. Çetin hafif ağzını aralayarak," Sen... sen," demişti ama geri kalanı getirememişti. İçinden geçirmiş olduğu güzel sözcükleri söyleyemiyordu. Belki de bizden çekiniyordu kim bilir. Nazlı bir adım öne atılıp," Ben ne?" dediğinde Çetin önüne dönmüştü. Hiçbir şey söylemeden arkasına dönüp birkaç adım geriye doğru gitti.
Tarık bize seslenip," Artık gidebilir miyiz? Bu Çetin zaten bizi yeterince yordu."
Herkes çok yorgun olduğu için Tarık'ın söylediklerini yapıp arabalara geçmişti. Hep birlikte Çetin'in evine doğru yol almıştık. yaklaşık yirmi dakika sonra bir sitenin önünde durmuştuk. Arabadan indiğimizde şaşırmıştım. Çetin'in, Mirza holding'in sahibinin oğlu olduğunu biliyordum. Mirza holding'in sahibi bir sitede mi oturuyordu? Tarık şaşkınlığımın farkında olduğu için bana yaklaşıp, "Burası Çetin'in ikinci evi. Mirzaların malikhanesinde çok fazla kalmaz. Daha çok burada yaşar. O yüzden buraya gelmek istedi." dediğinde ona anladım dercesine başımı sallamıştım.
Hep beraber siteden içeriye girip Çetin'in evine doğru yürüdük. Karşımıza çıkan ilk binaya girip en üst katına çıktık. Çetin bir kapının önünde durup kapıyı açtığında hep beraber içeri girdik. Çetin bir ev sahibi edasıyla," Evime hoş geldin Almira," dediğinde. Nazlı somurtarak, "Biz gelmedik galiba. Arkadaşlar biz çıkalım. Almira'yla Çetin yalnız kalsın." dedi.
Çetin'i sırıtarak," Kıskandın mı yoksa güzelim?" dediğinde Nazlı'nın yanaklarını kızardığını fark etmiştim. Nazlı kollarını karnında bağlayarak, "Ne kıskanacağım be?" dedikten sonra içeriye geçti.
Hep beraber içeriye geçip salondaki yerlerimizi aldık. Buket bana doğru dönüp," Almira istersen elbisesini giy. dedikten sonra Nazlı'ya dönüp," Hadi Nazlı, bizde giyinelim." dedi. Nazlı ve Buket ayağa kalkıp içerideki odalardan birine geçti. O an Kuntay ile göz göze gelmiştim. Nedenini bilmiyorum ama bana çok garip bir şekilde bakıyordu ve bu bakışları beni korkutuyordu.
-Neden korkuyorsun Almira?
-Bilmiyorum iç ses, hiç bilmiyorum.
"Koridorun sağındaki ikinci oda misafir odası İstersen orada giyinebilirsin." Çetin'in söylediklerinden sonra elbisenin bulunduğu paketi alıp içeriye geçtim. Paketinden nazikçe çıkardığım elbiseyi üzerimi giydikten sonra odadaki boy aynasından kendime baktım. Çok güzel gözüküyordu. Kendime hayran kalmıştım. Mağazadayken üzerimdeki çok güzel görünüyordu ama kuaförden çok bakımlı, makyajlı ve saçları yapılmış bir şekilde çıktığım için elbiseyi tamamlıyordum. Övünmek gibi olmasın ama manken gibiydim.
O kadar güzel gözüküyordum ki şahsen dışarıya çıkmaya utanmıştım. Daha fazla burada bekleyemezdim. İçeriden bana seslendiklerini duyduğum için derin bir nefes alaraktan yavaş adımlarla odadan çıktım.
Odadan çıkıp salona girdiğimde bütün gözler beni bulmuştu, özellikle de o bir çift mavi göz. Bana hayranlıkla bakan o mavi gözler beni etkisini almaya yine başarmıştı. Kuntay bana ben ona bakıyordum. İkimiz de birbirimizden başka kimseye bakmıyorduk. Aramızda çok güçlü bir bağ vardı ve bu bağı ikimiz de istesek de koparamıyorduk.
Ve ben bu bağdan gerçekten çok korkuyordum.
"Çok güzel olmuşsun Almira." Tarık'ın cümlelerle beraber kendime gelmiştim." Teşekkür ederim."
" Hayır ağlamayacağım. Kendine gel oğlum. Erkek adam ağlar mı?" Çetin'in kendisine olan cümlelerini duyunca ona dönüp baktım.
Gözlerimi dolmuştu bu çocuğun yoksa bana mı öyle geliyordu?
"He bir de ağla istersen. Sen kendini bu oyuna çok kaptırdın."
Çetin siniri gözlerle Nazlı'ya bakıp, "Sana ne kızım? Babayım ben baba. Duygulanmak hakkım değil mi?"
"Bakıyorum da sen de baba almaya çok meraklıymışsın?"
Çetin gözlerini kısarak Nazlı'yı süzmeye başladı. Kafasını öne doğru eğip," Senin gibi biri çocuğumun annesi olacaksa eğer baba olmaya razıyım?" dediğinde erkekler içinden küfür ederken Buket kıkırdıyordu, Nazlı'nın ise yüzünde kızarmadık yer kalmamıştı. Nazlı burnundan solayıp Çetin'e cevap vermeden önüne döndü Çetin bana bakıp," Hadi kızım sen kahveleri yap." dediğinde Tarık sorgular bir bakışla," Kahve mi yapsın? Çetin fazla abartmadın mı?" dedi.
Çetin bacak bacak üzerine atarak," Hiçde bile. İsteme olacak demedim mi? O kahveler yapılacak." Aslında bu oyunu oynamak istemiyordum ama Çetin'in bana karşı olan bu yaklaşımı beni bu kadar sevip bu kadar koruyup kollaması beni mutlu ediyordu. Beni mutlu eden bir insanı benim de mutlu etmem gerekmez miydi. Çetine dönüp," Tabii ki yaparım." dediğimde bana bakıp göz kırpmıştı. Buket ayağa kalkıp," Ben de sana yardım edeyim o zaman."
Buket Nazlı'ya dönüp," Sen gelmeyecek misin?" dediğinde Nazlı koltukta yayılarak," Ben erkek tarafıyım. Kahveyi sizin yapmanız gerekmez mi?" dedi Buket oflayarak bana döndü," Hadi Almira, gidelim" dedi. Beraber mutfağa gittik. Buket yardım etmeseydi büyük ihtimalle bu kahveleri yapamazdım. Daha önce çok kahve yapmıştım ama içimde istemsizce bir heyecan vardı. Niye heyecanlıydın bilmiyorum ama elim ayağım titriyordu. Buket sayesinde kısa bir sürede kahveleri yapmıştık. Tam kahveleri içeriye götürecekken Buket beni durdurdu," Birşeyi unutmadın mı Almira?"
"Neyi unutmadın mı?"
Tezgahta duran tuzluğu bana uzattı. "Bunu." dedikten sonra kahvelerinin birine tuzu boşalttı." Ama..." demiştim ki Buket araya girip," Madem isteme olacak, her şey usulüne göre olsun." dedikten sonra kahve tepsilerinden birini alıp içeriye doğru gitti, ben de onun arkasından gittim. Beraber kahve sunumlarını yaptıktan sonra elimde kalan son tuzlu kahveyi Kuntaya uzattım. Kuntay kahveyi aldıktan sonra Buket'le beraber yerimize geçip oturmuştuk. Herkes sırasıyla kahvesini içtiğinde ben oturmuş Kuntay'ın kahvesini içmesini bekliyordum. Kuntay kahvesinden bir yudum aldıktan sonra yüzünün ekşidiğini fark etmiştim. Çetin bunu görür görmez hemen yerinde doğrulup," Tamam, bu iş bitmiştir. Kızım, hiçbir yere gitmiyorsun. Bana bak maviş, sen defolup gidiyorsun." dediğinde herkes kahvesini sehpalara bırakıp Çetin'e dönmüştü. Tarık sinirini bir ses tonuyla," Oğlum, sen ne saçmalıyorsun?" dediğinde Çetin aynı yüz ifadesiyle," Oğlum görmüyor musun? Kız, Kuntay'ın kahvesini tuz atmış. Tuzlu kahve ne demek siz hiç mi bilmiyorsunuz? ne kadar cahil insanlarsınız?"
Nazlı da Tarık gibi Çetin'e sinirli bir şekilde bakarak," Ne demekmiş tuzlu kahve?" dediğinde Çetin omuzların dikleştirip," Tuzlu kahve demek seni istemiyorum demektir. Geçmişte genç kızlar babalarına bir adamı sevip sevmediklerini söylemekte utandıkları için kahveye tuz atarlanmış ki adam onu sevmediğini anlasın ve defolup gitsin diye. Bak gördün mü Almira Kuntay kahvesine tuz atmış. Demek ki neymiş Kuntay'ı istemiyormuş."
Bu Çetin'in hayal dünyasına hayran kaldım. Gerçekten bu söyledikleri doğruydu.Evet, geçmişteki kadınlar bir erkeği istemediği zaman da kahvesine tuz koyup ona bunu böyle bir şekilde belli ediyorlardı ama ben bunu bu anlamda yapmamıştım hatta bunu ben değil Buket yapmıştı ama Çetin işte kendi kafasına göre bir şeyler kurgulayıp onları önümüze sunuyordu. Kuntay'ın daha fazla bu saçmalıklara dayanamayacağı belliydi. Ayağa kalkıp Çetin'in karşısına geçip," Bana bak oğlum. Zaten sen sırf mutlu ol diye bu kadar işkencelere maruz kalıyorum. Kendine gel." dediğinde gözlerinden alevler fışkırıyordu. Çetin kenara sıkıştığını fark ettiği için Kuntay'ı üzerine gitmedi.
" Tamam oğlum, tamam kardeşim, tamam patron, tamam Kuntay, tamam mavişim. Sensin dediğinde."Kuntay daha da sinirlenmişti.
"Oğlum ben sana bir daha bana mavişim demeyeceksin demedim mi?" dediğinde Çetin titremeye başlamıştı çünkü Kuntay gerçekten fazla sinirlenmişti. Tarık ayağa kalkıp Kuntay'ı dizginlemeye çalıştı.
"Tamam oğlum biliyorsun bizim Çetin'i. Uğraşıyor işte seninle. Bırak onu, otur yerine." Kuntay az da olsa sakinleşince yerine geçip oturmuştu. Çetin tekrardan kendine gelip kendisini toparladı tekrardan ciddi bir tavır alıp," Evet nerede kalmıştık?" Nazlı ona tip tip bakıp," Bir yerde kalmamıştık. Sen en son konuşuyordun." dedi.
"Tamam o zaman ben konuşmaya devam edeyim. Evet niye gelmiştiniz? Ne istiyorsunuz benden?"
Kuntay'ın "Ya Sabır" dediğini duymuştum. Tarık ortam gerilmesin diye araya girip," Almira'yı isteyecektik." dedi. Çetin aynı ciddi tavırla," Demek benden kızımı isteyeceksiniz ha?" dedi.
"Evet, isteyeceğiz." dedi Tarık.
Çetin bacak bacak üzerine atarak, "Madem öyle isteyin bakalım."dedi. Nazlı arkasına yaslanıp," Bunu yaptığımıza inanamıyorum." diye sitem ediyordu.
Tarık olayların kızışacağını anladığı için araya girdi ve beni istedi." Evet Çetin Bey, Allah'ın emri Peygamberin kabri ile kızınız Almira'yı oğlumuz Kuntay'a istiyoruz." dediğinde Çetin'in keyfi yerine gelmiş gibi yerinde yayılarak oturmuştu. Kollarını geriye doğru atıp,"Oğlumuz ne işle meşgul bakalım? Benim kızıma layık mı acaba?" dediğinde artık son raddeye gelmişti. Kuntay'ın sabahtan beri bu saçmalıklara dayanması bile bu mucizeydi. Ayağa kalkıp Çetin'in yakasına yapıştı,"Bana bak oğlum. Kızı bana vereceksin ve bu işte burada bitecek. Sinirlendirme beni." dediğinde artık Kuntay ona nasıl baktıysa Çetenin hıçkırdığını duymuştum. Çetin yakasına yapışan Kuntay'ın ellerini tutup," Ee zaten senden daha iyisini mi bulacağım? Ne iş yaparsan yap çok da umurumdaydı. Verdim kızı gitti al senin olsun. Oğlum bıraksana yakamı."
Buket bir yandan kahkaha ataraktan, "Ama anası olarak bana sormadınız ki." diye sitem etti. Kuntay Buket'e ölümcül bakışlar atarak," Bir de sen başlama." dediğinde Buket tekrardan gülmeye başlamıştı.
-Almira bu havayı bozmak istemiyorum ama sana hatırlatmam gereken önemli bir şey var.
-Evet kesin bozmak istemiyorsun. Söyle bakalım yine ne oldu?
-Hatırlarsan Alkım Hanım eve geldiğinde seninle ilgili birçok şey söylemişti. Kuntay da ona sizin birlikte olduğunuzu söylemişti ve sen hala bunun hesabını sormadın. Hatırlatmak istedim.
-NEEEE? Ben bunu tamamen unutmuştum. İlk defa işe yaradan iç ses.
-Ne demek canımın içi görevim.
-Bu arada sen benim canımın içisin.
-Yok kız, Sen benim canımın içisin.
-İç ses, kim olduğunu unutma.
-Anladım Almira, tamam.
Kuntay Çetin'in yakalarını bıraktıktan sonra yüzündeki o sinirli ifadeyi yok edip küçük bir gülümseme kondurmuştu. Yanıma gelip cebinden bir kutu çıkardı ve bana uzattı. Meraklı gözlerle kutuya bakıp,"Bu ne?" diye sorduğumda kutuyu açıp bana gösterdi. Kutunun içerisinde tektaş bir yüzük vardı.Bu ne demek oluyordu şimdi? Neden bir yüzük getirmişti ?Neden bana bunu veriyordu? "Bu ne demek?" diye sorduğumda Kuntay bana gülümseyerek," Bu yüzeye ihtiyacın olacak inan bana." dedikten sonra yüzüğü kutusundan çıkarıp elimi tuttu ve yüzüğü parmağıma geçirdi. Çetin bir anda ayağa kalkıp,"Olmaz ki böyle. Burada babasının karşısında kızına yüzük mü takıyorsun sen?" dediğinde Kuntay hemen arkasına dönüp Çetin'e sert bir bakış atmıştı. Çetin kalktığı yerden tekrardan oturmak zorunda kalmıştı. Kuntay benim elimi tutup," Bu kadar saçmaladığımız yeter eve gidiyoruz." dedikten sonra beni kolumdan tuttuğu gibi tam evden çıkarıyordu ki onu durdurdum." Öncelikle sana sormam gereken önemli bir şey var?" dedim.
-İç ses, sence bunu sormak için burası iyi bir yer mi?
-Tabii ki iyi bir yer Almira. Yalnız kaldığınız zamanda yine seni kandırıp sorularına cevap vermeyebilir ama herkesin içinde bunu sorarsan eğer cevaplamak zorunda kalır.
Yüzüme ciddi bir tavır alıp," O gün annenin yanındayken birlikte olduğumuzu söylemiştin. Bu ne demek oluyor?" dediğimde herkes meraklı gözlerle bize bakıyordu. Çetin ayağa kalkıp Kuntay'ın karşısına geçti. "Ne demek birlikte oldunuz?"
-İç ses, ben utanmaya başladım.
-Şahsen ben de utanmaya başladım, Almira.
-Sence herkesin içinde bu konuyu açmak hata mıydı?
-Ee, bu soruya cevap vermek istemiyorum.
Kuntay şaşırmış bir şekilde bana bakıp," Nereden geldi bu aklına?" dediğinde bir adım öne adım atıp,
"Hep aklımdaydı. Fırsatını bulmuşken sorayım dedim."
-Yoo aklında falan değildi. Sana ben hatırlattım.
-Ya sen bir sussana. Ciddi bir şey konuşuyoruz burada.
-Al işte yine suçlu ben oldum.
Kuntay'ın dudakları yana doğru kıvrılıp," Demek hep aklındaydı öyle mi?" dedi.
Ciddi tavrımı bozmayarak," Evet, cevap ver?" dedim.
"Ne demek oluyor bu?" Çetin arkamdan bana destek çıkarak," Evet, ne demek oluyor bu?" dediğinde Kuntay bıkmış gözlerle hem Çetin'e hem de bana bakıp," O anda onu söylemek zorundaydım. Annem Mollagil aşiretinden geliyor. Onların yöresinde böyle şeyler çok önemlidir. Seni kabul etmeyeceği belliydi. Eğer seninle birlikte olduğumu söyleseydim istese de istemese de benimle evlenmek zorunda olacağını biliyordu. Eğer bunu söylemeseydim seni o gün evden kovardı ve benim de seni evde tutmaya gücüm yetmezdi. Bu söylediğim sayesinde hiçbir şey söyleyemedi. O an annem sussun ve ikna olsun diye böyle bir şey uydurdum." dediğinde rahat bir nefes almıştım.
Aramızda bir şey geçmiş olma düşüncesi bile beni çok korkutmuştu. Çetin'in açıklamadan memnun kalmadığı belliydi. "Nereden bileceğiz senin doğruyu söylediğini?"
Kuntay burnundan soluyarak, "İstersen kanıtlayayım." dediğinde yumruk yapan elini kaldırdığını fark etmiştim. Çetin Kuntay'ın yumruk yapan elini gördüğünde Kuntay'ın elini tutup," Tamam patron. Ben zaten sana inanıyorum. Sana inanmayan ölsün." dedikten sonra Kuntay Çetin'e yaklaşıp kısık sesle," Bence de ölsün." dedikten sonra elimden tutup beni evden çıkardı. Arkamızda bırakmış olduğu arkadaşları umrunda bile değildi.
Hemen beni apartmandan çıkarıp arabaya bindirdi. Arabaya bindiğimizde Kuntay'a dönüp," Bu yaptığın hiç hoş değil. Onları arkamızda bıraktık." dediğimde Kuntay bana bakıp," Merak etme onlar buna alışık." dedikten sonra arabaya çalıştırdı.
Yola çıktığımızda bir anda gelen bildirim sesiyle telefonuma bakmıştım. Mesaj Buket'ten di.
"Almira sen bizi merak etme. Biz bunları hep yaşıyoruz. Yani bunlar derken Kuntay'la Çetin'in tartışıp daha sonra Kuntay'ın gittiği olayları demek istedim. Yine Çetin Kuntay'ın damarına bastı Kuntay'da sinirlendi. Aklım bizde kalmasın."
Buket'in attığı mesajı görünce bir nebze de olsun rahatlamıştım.
"Mesaj Buket'ten mi?"
Kuntay mesajın kimden geldiğinde nereden bilmişti?
Ona bakıp,"Buket'ten olduğunda nereden bildin?" diye sorduğumda hafif gülümseyerek," Buket seni sandığından daha çok önemsiyor. Hem aramızda insanların duygularını en çok önemseyen kişi odur. Seni düşündüğü için sana mesaj atacağını tahmin etmiştim." dediğimde aklımdaki soruyu sormuştum," Sadece o mu insanların duygularını düşünüyor?"dediğimde anlamamış bir şekilde bana bakmıştı.
Ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu. Ne demek istediğimi anladığında cevap vermeden önüne dönmüştü.
-Cevabı çok mu merak ettin Almira?
-Ne münasebet. Meraktan sadece.
-Fazla merak iyi değildir haberin olsun?
-Sağol ya, ben bilmiyorum zaten.
-Ne demek, rica ederim.
"Bu arada, Buket dahil Tarık,cÇetin ve Nazlı, hepsi benimle fazla alakadar oluyorlar. Yani bundan hoşlanmadığımdan değil yanlış anlama ama beni daha dün tanıdılar. Bir günde tanımış oldukları insan için neden bu kadar çabalayıp onun için bu kadar uğraşıyorlar ki?"
Kuntay buruk bir gülümsemeyle bana bakıp," Onların sana karşı beslemiş oldukları duygular dünden itibaren değil Almira." dedikten sonra önüne döndü.
Kuntay ve arkadaşları çok gizemliydi. Sanki hepsi beni daha önceden tanıyor gibilerde. Kuntay'ın söyledikleri, arkadaşlarının söyledikleri benim çok kafamı karışıyordu ama nedense bunu düşünmek istemiyordum. Bana karşı olan yakınlıklarının sebebini araştırırsan eğer sonucunda mutsuz olmaktan korkuyordum.
Ben de çok şeyden korkuyordum böyle?
Şuan mutluydum. O yüzden böyle olmaya devam etmek istiyordum. Kafamı camdan dışarı uzatıp yolu izlemeye başladım.
Yaklaşık kırk dakika sonra Miroğlu malikanesine geri gelmiştik.
Evin önüne geldiğimizde Kuntay arabaları inmeden bana döndü, "Benim yapmam gereken işler var. Sen eve geç akşam görüşürüz."dedi. Oma tamam anlamında kafamı salladıktan sonra arabadan indim ve eve doğru yürüdüm. Kapıyı çaldığımda Fatma teyze kapıyı açmıştı. Fatma Teyze'nin yüzünde buruk bir gülümseme vardı. İçeriye girdiğimde Fatma teyzeye dönüp, "Fatma Teyze bir şey mi oldu?" diye sorduğumda hiçbir şey söyleyemedi. Gözlerimin içine bakamıyordu.
İçeriden gelen kahkaha seslerini duyduğumda içeriye doğru yürümeye başladım. Tam salona girecekken Fatma teyze kolumdan tutup," Kızım, istersen girme." dedi. Ne demek istediğini anlayamamıştım. Kapının tam girişinde durduğumda Alkım Hanım beni görmüştü. Bana seslendi. "Niye orada bekliyorsun. Buraya gel." dedi. İçeriye girdiğimde salonda Alkım Hanım, Kiraz ve daha önce hiç görmediğim iki kişi vardı. Bu tanımadığım insanlar bana sorgulayıcı bakışlar atarken aralarından biri bana bakıp," Bu kız kim, Alkım?" diye sordu. Alkım Hanım hiç cevap vermeden Fatma teyzeye baktı ve," Sana yardım etsin." dedi. Hiçbir şey anlayamamıştım. Kiraz ve Fatma Teyze Alkım Hanıma sorgulayıcı bakışları atarken Alkım Hanım bana imalı bir şekilde bakıyordu.
Fatma teyze öne atılıp," Ama Alkım Hanım," demişti ki Alkım Hanım'ın bakışıyla susmak zorunda kalmıştı. Bu insanların kim olduğunu bilmiyordum ve öğrenmek için de can atıyordum. Alkım Hanıma dik dik bakıp, "Tabii ki de yardım ederim." dedikten sonra salondan çıktım. Fatma Teyzeyle mutfağa girdiğimiz zaman ona bakıp," Fatma Teyze o kadınlar kim?" diye sorduğumda Fatma teyze kısık bir ses tonuyla, "Özsoy ailesi." dedi. Özsoy ailesi mi? daha önce bu soy ismini duymuştum. Doğru ya, dün akşam Fatma teyze Özsoy ailesinin geleceğini söylemişti ama gelmemişlerdi. Demek ki şimdi gelmişler.
Fatma teyze ellerimi tutup," Kızım sen odana geç istersen. Ben hallederim." dediğinde mutfaktaki çeşit çeşit yemekleri görmüştüm. Fatma Teyze bu evde tek başına çalışıyordu. Neden tek onun çalıştığını bilmiyordum ama tahmin edebiliyordum da. Alkım Hanım'a katlanabilecek bir çalışanın olması mümkün değildi. Fatma Teyze'nin de bu evde kalmasının sebebinin Kiraz ve Kuntay olduğunu biliyordum. Fatma Teyze'ye gülümseyerek," Sorun değil Fatma Teyze. Sana yardım edeyim." dediğimde Fatma teyze kafasını sağa sola sallayarak," Hayır kızım bunu yapmana gerek yok," dediğinde sözünü kesmiştim." Hayır, Fatma Teyze. Tek başına bunları yapmana gerek yok. Ben yardımcı olurum." dedim. Masanın üzerindeki atışmalıkları alıp salona doğru ilerledim. Salona girdiğimde elimdekileri masaya bıraktım. Kiraz bana dönüp," Almira bunları yapmana gerek yok." dediğinde koltukta oturan genç bir bayan Kiraz'a," Neden böyle bir şey söylüyorsun ki Kirazcığım? onun işi bu değil mi?" dediğinde Kiraz sinirli bir şekilde," Hayır, onun işi bu değil." dedi.
Alkım Hanım Kiraz'ın ses tonundan dolayı ona uyarır bakışlar atmaya başladı. Az önce benim kim olduğumu soran kadın tekrardan Alkım Hanıma aynı soruyu sormuştu," Alkım, bu kız kim? Yeni çalışanınız mı?" dediğinde Alkım kibirli bir şekilde," Öyle sayılır." dedi.
Çalışan mı? Nereden çalışan oldum ya ben?
Tam bir çalışan olmadığımı söyleyeceğim sırada koltukta oturan genç kadın öne atlayıp," Alkım teyzeciğim Kuntay nerede kaldı? Onu çok özledim." demişti. Sesi çok yapmacık çıkmıştı. Söyledikleri durmama sebep olmuştu.
Kuntay'ı mı özledin? Sen kimsin ki Kuntay'ı özlüyorsun?
-Kıskandın mı yoksa, Almira?
-Ne kıskanacağım be. Kapat çeneni(!)
-Anladım, sinirlisin sustum.
Alkım Hanım bir o konuşan kıza bir de bana bakıp duruyordu. Sesini hafif yükselterek," Merak etme Ferdacığım. Nişanlın yakında gelir." dediğinde nutkum tutulmuştu. Nişanlın mı? Kuntay'ın nişanlısı bu kız mıydı? O an ne yapmam gerektiğini bilememiştim. Ne yapmam gerekiyordu, ne söylemem gerekiyordu bilmiyordum. Beynim durmuş gibiydi. Hareket dahi edemiyordum. Alkım Hanım durduğumu görünce bana dönüp,"Sen daha ne bekliyorsun? Diğerlerini getirsene." dediğinde daha da sinirlenmiştim. Karşısına dikilip," Ben sizin hizmetçimiz falan değilim. Kendinize gelin."dediğimde Alkım Hanım sinirlenerek ayağa kalkmıştı. "Asıl sen kendine gel. Kimin evinde olduğunu unutma." dedi. Ben Alkım Hanım'ın üzerine yürüyünce adının Ferdi olduğunu öğrendim kız ayağa kalkıp," Hadsiz. Sen kim olduğunu sanıyorsun da Alkım Teyzemle böyle konuşuyorsun?" dedikten sonra elini kaldırdı. Tam bana vuracağı zaman da bir el onu durdurdu. Kafamı yana doğru çevirdim ve gördüğüm kişi benim yutkunmama sebep olmuştu.
O buradaydı. Yine buradaydı, yine zarar görmemi engellemişti. Ama neden buradaydı ki? İşinin olduğunu söylemişti. Ferda Kuntay'ın onun elini tuttuğunu görünce hemen elini indirdi ve Kuntay'a dönüp yalandan gülümseyerek," Hoş geldin Kuntay. Ben de seni bekliyordum." dedi. Sesinde fazla bir samimiyet vardı. Bildiğin Kuntay'a yürüyordu. Kuntay bana bakıp telaşlı bir şekilde, "İyi misin?' diye sorduğunda "Evet," anlamında kafamı sallamıştım. Kuntay'ın onunla değil de benimle ilgilenmesi Ferda'yı sinirlendirdiği belliydi. Alkım Hanım öne atılıp," Senin ne işin var burada?" diye sorduğunda Kuntay annesine hiç takmadan Ferda'ya döndü. Sinirli bir ses tonuyla," Ne yaptığını sanıyorsun sen?" deyip Ferda'nın üzerine yürüdü. Ferda sendeleyerek dolmuş gözlerle, "Kuntay neden bana kızıyorsun ki? Bu hatsiz kız annene yükseldi." dediğinde Kuntay bana dönüp sorgulayıcı gözlerle bakmıştı. Ciddi bir tavırla," Annen benim bir hizmetçi olduğumu söyledi." dediğimde Kuntay annesine öyle kin dolu bakmıştı ki bir çocuğun bir annesine böyle bakması içimi acıtmıştı. Alkım Hanım da aynı benimki gibi ciddi bir tavırla," Yalan mı?" dediğinde Kuntay omuzlarına dikleştirerek elimi tuttu. " O senin çalışanın değil, gelinin." dedi.
Salon bir anda sessizliğe bürünmüştü. Ferda'nın arkasında duran kadın ayağa kalkıp," Bu ne demek oluyor Alkım?" diye gürlemişti. Ferda dengesini kaybetti ve birkaç adım daha geriye gitmişti. Gözlerinin dolduğu belliydi. Kuntay'a üzgün gözlere bakarken gözleri beni bulduğunda öfkeden deliriyordu. Alkım Hanım öne atılıp," Saçmalama Kuntay. Bu kadın senin karın falan olmayacak. Hem nişanlının yanında nasıl konuşuyorsun böyle?" dediğinde Kuntay annesine ciddi bir şekilde bakıp,"Benim tek bir nişanlım var," dedikten sonra parmağımda yüzük olan elimi kaldırıp gösterdi." Benim tek bir nişanlım var o da Almira. Bunu anlasanız iyi edersiniz." dedi.
O an kendimi çok büyük bir savaşın ortasında kalmış ama etrafına örülmüş duvarlardan dolayı hiçbir zarar görmeyen bir prenses gibi hissetmiştim. Ben o savaştaki prenses etrafındaki örülen o duvarların sahibi ise Kuntay'dı. Yine beni korumuştu. Yine yanımdaydı. Nefret ettiği annesini karşına alıp beni savunmuştu. Kuntay'ın her zaman yanımda olması beni mutlu ediyordu. Evet, onu tanımıyordum ama ona inanmak istiyordum çünkü başka çarem de yoktu. Hep beni koruyup kolluyordu yanımda oluyordu beni düşünüyordu. İlk başlarda neden dedemini Kuntay'ı seçtiğini merak ediyordum. En değerli varlığını neden Kuntay gibi birine emanet etmişti hiç anlayamıyordum. Ama şimdi anlamıştım. Kuntay benim için acı çekmişti. Benim için nefret ettiği insanlarla karşı karşıya gelmişti. Beni koruyup kollamıştı ve bunların hepsi sadece birkaç günde yaşanmıştı ama bu birkaç gün bir ömre bedeldi. Şimdi sorabilirsiniz, bir insanı sadece birkaç günde tanıyabilirmiyiz diye. Benim yaşadıklarım bu birkaç günden ibaret değildi ki.
İçimden bir ses onu çok daha öncesinden tanıdığımı söylüyordu.
Kuntay Miroğlu'nun yanında olmak beni güvende hissettiriyordu.
Onun yanında olmak beni huzurlu hissettiriyordu.
Onun yanında olmak beni mutlu hissettiriyordu.
Onun yanında olmak bana bir kalbimin olduğunu hissettiriyordu.
Ben Kuntay Miroğlu'nu çok güzel hissediyordum.
Ve en önemlisi de ben onun yanındayken kendimi hissedebiliyordum.
BÖLÜM SONU...