Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Neden Ben?

@feyzaelmiratasdemi

Hoşgeldiniz canlarım.🥰

İlk bölümü beğendiniz mi? 🫠

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.💚

 

Bir insan, bir şeyi gerçekten istediği zaman yapamayacağı şey yoktur. Bir insan İstediği, arzuladığı şeye ulaşmak için elinden gelen her şeyi yapar. Fakat insanoğlunun şöyle bir sıkıntısı var ki istediği şeyin onun için iyimi yoksa kötümü olacağını düşünmeden hareket eder ve eğer bu istek onun için kötüyse maalesef ki bu da çok büyük hayal kırıklığıyla son bulur.

Bir gün sonra...

Kendime gelmeye çalıştığımda bütün vücudum ağrıyordu. Doğrulup nerede olduğumu öğrenmek istemiştim ama o kadar yorgundum ki gözlerimi açmaya bile halim yoktu. Gözlerimi zar zor da olsa açtığımda sağ kolumda bir serumun sol kolumda ise tansiyonumu ölçen bir aletin takılı olduğunu fark ettim. Zar zorda olsa doğrulduğumda bir hastane odasında olduğumu anlamıştım. Ben neden buradaydım? Ne işim vardı burada? Beni buraya kim getirmişti?

Ayağa kalkmaya çalıştığımda sanki bir el beni başımdan bastırıyormuş gibi kalkamadım ve olduğum yerde kalakaldım.

Birkaç dakika sonra içeriye uzun boylu, kel bir doktor girmişti. Endişeli bakışlarımı fark etiğinde yüzünde bir tebessüm oluşturarak, "Almira Hanım nasılsınız?"

Nasıl mıyım? Bilmiyorum ki. Neden burada olduğum dair en ufak bir fikrim bile yok. Tek hatırladığım şey en son okul bahçesinde olduğumdu.

Doktor benden cevap bekliyordu.

"İyiyim ama ben neden buradayım? Neyim var? Beni buraya kim getirdi?"

Doktor sanki bu sorduğum soruların cevaplarına daha öncesinde çalışmış gibi sakin bir şekilde ve sırayla cevap verdi.

"Sizi buraya Dedeniz getirdi. Okul bahçesinde, yağmurun altında uzun süre beklemişsiniz. Dedeniz sizi bulduğunda yerde baygın bir şekilde yatığınızı söyledi."

Doktorun söyledikleri arasında tek önemli olan şey okuldu. Doktor okul demeden önce Yiğit ve Sıla'nın birlikte olduğu tamamen aklımdan gitmişti. Galiba o an yağmur gerçekten de beni duymuştu ve o akıttığı damlalarla bana acı değil de huzur vermeye çalışıyordu. Huzur vermeye çalıştığı da şuaradan beliydi ki beni yağmur damlalarıyla beni bayıltıp o her defasında aklıma gelipte beni derin bir çukurun içine çeken Yiğit'in cümlelerini beynimden ve özelliklede ruhumdan uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"Dedeniz aşağıda çıkış işlemlerini tamamlıyor. Durumunuz şuan gayet iyi." Dedikten sonra yanıma gelip ateşimi ölçtü. "Ateşiniz de iyi durumda. Lütfen bir daha yağmurun altında bu kadar uzun süre beklemeyin. Bünyeniz zayıf, bir daha böyle hastalanırsanız bu kadar kısa bir sürede iyileşemeye bilirsiniz. " dedi. Doktor bana tavsiyelerde bulunmaya devam ederken birden kapı çaldı ve çok tatlı bir hemşire içeri girerek önce bana sonrada doktora bakıp tebessüm etti. Doktor hemşirenin elindekileri imzaladıktan sonra hemşire dışarı çıktı." Bana sormak istediğiniz bir şey var mı?" diye sordu.

"Dedem ne zaman gelir?"

"Birazdan burada olur merak etmeyin." dedikten sonra yavaş adımlarla odadan çıktı. Doktorun da dediği gibi dedem en fazla beş dakika sonra odaya gelmişti.

Dedemi ilk defa böyle görmüştüm. Benim iyi olduğumu gördüğünde o kadar çok sevinmişti ki sanki küçük bir çocuk muş gibi etrafa gülücükler saçmaya başlamıştım.

" Mah yüzlü torunum benim nasılsın?" O kadar masum ve o kadar sevgi dolu sormuştu ki, sorusu karşısında bir anda şımarmıştım. "Başım acıyor dede." dedim ve ellerimi başımın üzerine getirip çocukmuş gibi mızmızlanmaya başladım. Dedem bu halimi görünce gülmüştü ve sesli bir şekilde "İşte benim Almiram." dedi.

Fakat hâlâ merak ettiğim bir soru vardı. Ben o gün Yiğit i yağmurun altın da beklediğim için hastalanıp bayılmıştım bunu biliyorum ama neden Yiğit şuan yanımda değildi? Her ne olursa olsun eğer ben hastaysam Yiğit her zaman benim yanımda olurdu. Beni asla yalnız bırakmazdı. Dedem de Yiğitle benim ne kadar yakın olduğumuzu biliyordu, o yüzden Yiğit in nerede olduğunu sorsam bence yanlış anlamazdı.

"Dede Yiğit nerede, normalde burada olması gerekmez mi?"

Dedem sorduğum soru karşısında derin bir nefes çekti ve oturduğu sandalyeden doğrulup bana baktı.

"Dün onu aradım ama açmadı. Normalde hep eve Yiğitle gelirdin. Dün geç saatlere kadar gelmeyince Yiğit'i aradım ama açmadı. Ben de seni aramak için Yiğitlere gittiğimde Yiğit'in annesi bir arkadaşında olduğunu söyledi..." dedemin cümlesini bitirmesini beklemeden. "Bir arkadaşında mı?" diye sormuştum. Dedem bu soruma şaşırmıştı. Bende şaşırmıştım aslında çünkü öyle bir ses tonuyla söylemiştim ki direk" Dede ben Yiğitten hoşlanıyorum." deseydim daha iyi olurdu.

" Evet okuldan bir arkadaşındaymış. Daha fazla üstelemeden seni aramak için üniversiteye geldim kapıya geldiğimde güvenlik, içeride kimsenin olmadığını söyledi ama ben yine de ısrar edip içeri girmeyi başardım. İçeri girdiğimde seni fakültenin önünde yerde baygın bir şekilde buldum. O anı anlatamam sanki başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibiyd." dedem bu cümleleri söylerken gözünden yaşlar akmaya başlamıştı." Almira neden o kadar süre yağmurun altında kaldın?"

Ben şimdi dedeme ne cevap verecektim. Nasıl derdim Yiğit yüzünden orada kaldığımı onun yüzünden bayıldığımı. Aslında düşününce Yiğit'in bir suçu yoktu çünkü bunların asıl sorumlusu Sılay'dı. Eğer Yiğitle beni konuşturabilseydi ben o kadar süre orada yalnız kalıp hastalanmazdım. Ben eminim ki Yiğit istemediği içi değil Sıla izin vermediği için Yiğitle görüşememiştim.

Evet ya gerçek buydu. Ben neden orada Sıla'nın söylediklerine inandım ki. Ya Sıla dün söylediklerini uyduruyorsa ya Yiğit öyle bir şey söylemediyse. Ya gerçekten de Yiğit...

Almira kendine gel artık neler söylediğinin farkında mısın? İstersen birde Sıla'nın Yiğit'i zorladığını, zorla yanında tutuğunu söyle de tam olsun.

Her zaman olduğu gibi olmayacak olan şeyi sırf istediğim için değiştirip kendi önüme sunuyorum. Değiştirip sunuyorum, sunuyorum çünkü... Neyse önemli değil sonra anlatırım.

Kabullenmem gereken bir şey vardı ki o da artık Yiğit'in hayatında artık başka biri vardı. Artık ben onun hayatına istediğim gibi karışamazdım. Kiminle görüşüp kiminle birlikte olacağına ben karar veremezdim.

Bu zamana kadar Yiğit her zaman benim kararlarımı dikkate almıştır. Hep yeni bir arkadaşı olacağı zaman bana sormuştur. Çünkü bazen onun arkadaşlarının tavırları hoşuma gitmiyordu bu yüzden de bazen ondan uzaklaşırdım. Yiğit'te bunun farkın da olduğu için benim hoşlanmadığım insanlarla arkadaşlık etmezdi.

Bu söylediklerim size saçma gelebilir. Ne yani sırf sen hoşlanmıyorsun diye arkadaşı da mı olmayacak? Aslında o öyle değil Yiğitte bende çok zor şartlardan bu zamanlara gelmiş insanlarız. Beraber çok şey yaşadık. Üstesinden geldiğimiz çok şey oldu. Bu zorlukları da daha sonra anlatırım söz. Bu yüzden hayatımıza alacağımız insanları seçerken çok fazla seçici olabiliyoruz ki olmamızda gerekiyor çünkü yaşadıklarımız bize bunu öğretti.

Dedem hala sorusunun cevabını bekliyordu. Daha fazla onu bekletmek istemedim, yoksa bir gariplik olduğunu düşünmeye başlayacaktı.

"Yiğitle birlikte gelecektik ama Yiğit'in bir işi çıktı. Aslında bana söylemişti ama ben unutmuşum, sonra da işti onu bekleyeyim derken yağmur başladı." Dedem Yiğit'e yüklenmesin diye böyle bir yalan söylemek zorunda kalmıştım.

Dedem cevabımdan memnun kalmamıştı, belliydi ama şuan hastanede olduğumuz için çok fazla ses etmeden bu muhabbeti bitirmişti.

Birkaç saat sonra kendimi iyi hissettiğimde tamamen toparlanıp hastaneden çıktık. Dışarı adım atar atmaz koşar adımlarla karşımıza biri geldi. Gelen kişi sabahtan beri yanımda olmasını istediğim Yiğit'ti. Nefes nefese kalmıştı. Yüzünde hem çok büyük bir korku hem de bir utanç vardı. Hem benim yüzüme hem de dedemin yüzüne bakamamıştı. Yiğit'in burada yanımda olması beni hem çok mutlu etmiş hem de kırmıştı. Çünkü bu saat olmuş anca gelebilmişti. Tam bir gün geçmişti. Şimdiye kadar neredeydi?

Yiğit hemen kafasını kaldırıp bana baktı ve kollarını kocaman açarak bana sarıldı. O kadar sıkı sarıldı ki kollarının arasında ezildiğimi hissetmiştim. Yiğit daha öncede bana sarılmıştı ama hiçbiri böyle değildi. Bana çok içten ve çok samimi bir şekilde sarılmıştı. Bu teması ne kadar çok beni mutlu etse de ne kadar çok böyle bir şeklide uzun süre kalmak istesem de dedem yanımızdaydı. Ne yazık ki bir şekilde Yiğit'i kendimden uzaklaştırdım ve dedemin yanında ki yerimi aldım. Yiğit hiç beklemeden aklında ki bütün soruları tek tek sormaya başladı.

"Nasılsın?"

"İyi misin?"

"Neden hastalandın?"

"Neden benim çok geç haberim oldu?"

Yiğit durmadan soru sormaya devam ederken dedem konuşmasını yarıda kesip cevap verdi." Dün seni beklerken hastalanmış." dedi. Normalde dedem Yiğit'i çok severdi ama söz konusu bensem hiç kimseyi gözü görmezdi. Yiğit'in bu cevap karşısında şaşırdığını fark edince konuyu ben ele aldım. " Dün okul çıkışında seni beklemiştim ama işin varmış. Biraz fazla beklediğim için rahatsızlandım hepsi bu kadar. Hem önemli bir şey yok merak etme, ben iyiyim."

Yiğit benim konuyu kapatmaya çalıştığımı anlamıştı her zaman ki gibi. Dedem de daha fazla üstelemedi. Hemen dedemin arkasında ki yolda bekleyen sıra sıra dizilmiş arabalara gözüm ilişti. Arabaların önünde dedemin, daha doğrusu Atabey ailesinin en yakın korumaları vardı. Korumaların başında ki kişi ve dedemin sağ kolu olan Fehim Bey bizi görür görmez yanımıza geldi." Arif Bey, biz hazırız isterseniz yola çıkalım."

"Tamam gidelim."

Normalde dedem korumaları çok fazla yanında dolandırmazdı. Dedem çok büyük bir holding olan Atabey Holdingin başkanıydı. Ama her zaman mütevazı bir yaşam tarzını benimsediği için şirket işleri olmadığı sürece korumaları yanında dolaştırmazdı. İş çıkışı normal bir aile reisi gibi evine gelirdi ve korumaları ile çok fazla muhabbeti olmazdı. Korumalar daha çok bize sezdirmeden uzaktan bizi korurlardı. Bu zamana kadar neden korumamız oluğunu anlamamıştım. Her defasında bu soruyu dedeme sorduğumda "Güvenlik amaçlı yanımızda olmaları iyi olur. Tehlikede falan olduğumuzu düşünme, sadece çok sevenimiz olduğu gibi iyi başarılar elde ettiğimiz için bizi sevmeyenlerde olabilir bu yüzden bizi koruyan birilerinin olması bizi rahat hissetirecektir. Dedem bir şey söylediği zaman çok fazla üstelemek istemem. Çünkü biliyorum ki dedem her zaman benim için en iyisini ister ve buna göre hareket ederdi.

Dedeme neden bu kadar çok korumanın geldiğini sormak istemiyordum zaten bu soruyu soracak soruyu kendime bulamıyordum.

Dedem koluma girip beni arabalara doğru götürdüğünde bir anda durakladım ve arkamızda kalan Yiğit'e baktım. Dedem Yiğit'e baktığımı fark ettiğinde beni tutması için Fehim Beyi çağırdı. Dedem Fehim Beye beni bıraktıktan sonra Yiğit'in yanına gitti ve sesiz bir şekilde bir şeyler söylemeye başladı. Yiğit dedemin konuşmalarından sonra ifadesiz bir şekilde bana baktı ve sonra dedeme doğru kafasını çevirip sanki söylemiş olduğu bir şeyi kabul etmiş gibi kafasını sağladı. Dedem Yiğit'in omuzunu sıvazladıktan sonra beraber bizim yanımıza geldiler.

"Hadi gidelim. Daha fazla ayakta bekleme, dinlenmen gerek."

Neler olduğunu anlamamıştım ama eninde sonunda öğrenirdim. Şuan ne konuştuklarını öğrenmek için kendimde bir güç bulamıyordum.

Hep beraber arabaya bindikten sonra Fehim Beyin işaretiyle adamlar etrafı kontrol etikten sonra hepsi birden arabalara dağıldılar ve Atabeylerin göz kamaştıran malikanelerine doğru yol aldık. Gittiğimiz yol ıssız ama bir o kadarda göz alıcıydı. Yol boyunca uzanan ağaçlar ve çiçekler her defasında içimi farklı duygularla dolduruyordu. Yol boyunca hiç kimse birbiriyle konuşmamıştı sadece arada bir Fehim Bey dedemi arayıp rapor veriyordu. Her Yiğit'e doğru kafamı çevirdiğimde Yiğit bakışlarını benden gizliyordu. Onu zorlamak istemiyordum. Ya suçluluk duyduğu için benden kaçıyordu ya da benimle gerçekten konuşmak istemiyordu. Bilemiyorum. Aslında bilmediğim çok şey vardı Yiğitle ilgili.

Uzun bir araba yolculuğundan sonra dedemle yalnız yaşadığımız malikaneye gelmiştik. Uzun bir bahçe yolundan sonra eve varmıştık. Dedem güvenli olsun diye malikanenin girişiyle evin arasını uzun olmasını istemişti, bu yüzdende malikanenin çevresindeki bütün arsaları alıp evin bahçesine katmıştı.

Arabadan sırayla indikten sonra Yiğit bana yardım etmek için yanıma doğru gelip koluma girmek istedi ama dedem izin vermemişti. Aslında ona sinirli değildi bunu Yiğitte biliyordu ama dedem içte bana çok düşkün. Ne kadar çok Yiğitte kızmadığını bilsem de şuanda son yaşanılanlardan sonra beni herkese emanet etmek istemiyordu. Beni o halde gördükten sonra daha fazla üstüme titremeye başlamıştı. Yiğit dedemin hislerini anlayabiliyordu bu yüzden ısrar etmemişti. Dedem koluma girdikten sonra hep birlikte eve girmiştik. Eve girdiğimizde evde kimse yoktu

"Dede herkes nerde?"

"Bir günlüğüne herkese izin verdim. Dün seni bulamayınca evdeki çalışanlar telaşlanmasın diğe onları evden uzaklaştırdım."

Dedem evdeki her bir çalışanımızı ailemiz olarak görüyordu. Onların bizim için üzülmelerini istemezdi. Ben kendimi bildim bileli hep bizimleydiler. Ailemizden biri gibiydiler. Özelliklede bana bir şey olduğunda ortalığı ayağa kaldıracaklarını bildiği için dedem onları evden uzaklaştırmıştı. En son ilkokula gittiğimde kaybolmuştum ve evin çalışanları o kadar çok endişelenmişlerdi ki ortalığı ayağa kaldırmışlardı ki doğal olarak bizim hayatımıza çok meraklı olan magazincilerde bunu öğrenmişti ve boşu boşuna dedemin başını ağrıtmışlardı. Dedem böyle bir şeyi tekrar yaşamak istemediği için onları uzaklaştırmış olmalıydı.

Birkaç saat sora...

"Almira dinlenmek istemediğine emin misin? Bak daha yeni hastaneden çıktın dinlenmen gerek." Dedem beni dinlenmem için zorlasa da ben bunu istemiyordum. Bir fırsatını bulup Yiğitle artık her şeyi açık bir şekilde konuşmak istiyordum. Dedem ne kadar ısrar etsede ben kabul etmeyince Yiğit onun yüzünden gitmediğimi anlamıştı.

" Ben gideyim artık hem Almira sende dinlen biraz."

Hayır, Yiğit'in gitmesine izin veremezdim. Onunla daha konuşamamıştım. Tam Yiğit gitmek için ayaklanacağı zaman dedeme bir telefon gelmişti. Dedem bizden izin isteyip içeri görüşme yapmak için gittiğinde, "Yiğit dedem gelsin öyle gidersin olur mu? Hem neden gidiyorsun ki biraz daha kal ben iyiyim, gerçekten." Yiğit daha fazla ısrar etmemi istemediği için biraz daha kalmayı kabul etti.

Dedem salona geri döndükten sonra Yiğit'in gitmediğini görünce bir şey demedi ve bizimle oturmaya devam etti. Tek yaptığımız şey salonda oturup birbirimize anlamsızca bakmamızdı. Arada bir dedem telefon görüşmeleri yapardı ama hemen işini bitirip yanımıza gelirdi. Dedemin yorgun olduğu belliydi ama evde bir misafir varken hep misafirin yanında kalırdı ve onunla ilgilenirdi. Şuan ki misafirde Yiğit'ti. Yiğit gitmeden dedemin dinlenemeyeceğini anlamıştım. Ne kadar dedemin dinlenmesini de istesem Yiğit'in gitmesini istemiyordum. Birkaç dakikaya kalmadan dedem yaşında vermiş olduğu yorgunlukla daha fazla dayanamadı ve kanepede uyuya kaldı. Dedem artık günün yorgunluğuna dayanamayıp salondaki kanepede uyuya kalmıştı. Dedem uyanmasın diye Yiğitte işaret yaparak içeri geçmemizi istedim. Yiğitle beraber verandaya geçmiştik. Bu benim için iyi bir fırsattı. Artık gerçekleri öğrene bilirdim. Hem şu anda Yiğit ve benden başka etrafımızda kimsede yok. Rahat rahat konuşabilirdik. Yiğitle uzun süre sessiz kaldıktan sonra tam konuşmaya başlayacağım sırada Yiğit ortaya atıldı." Almira, özür dilerim." dedi. Galiba dedemin ona olan tavırlarından dolayı kendini suçlu hissediyordu. Daha fazla kendisini suçlamasını istemiyordum. Ben onu hiçbir zaman suçlamamıştım ki. Onun hiçbir suçu olmadığına emindim. Kesin Sıla'nın oyunu. Tam da Sıla'nın bana söylediklerini Yiğitte söyleyeceğim sırada yine konuşmama izin vermedi. Almira sen o gün beni beklediğin de beni aramışsın doğrumu?"

Yiğit olanları biliyor muydu yoksa?

"Sıla bana senin beni aradığını söyledi. Daha sonrada önemli bir şey konuşmak istediğini söylemişsin ama ben müsait olmayınca Sıla sana bunu söylemiş ama sen..." deyip derin bir nefes verdi.

"Sılaya bağırmışsın. Telefonumun Sılada olması seni rahatsız etmiş o yüzden Sılada çok kötü davranmışsın." dedi.

Ne? Ben mi Sıla'ya kötü davranmışım? Ben mi Sıla'ya bağırmışım?

Tam bunların yalan olduğunu söyleyecekken her zaman olduğu gibi yine konuşmama izin vermedi.

"Sen benim için çok değerlisin bunu biliyorsun öğle değil mi?"

Evet onun için değerli olduğumu biliyordum ama neden durup dururken konuyu değiştirmişti ki.

Artık sözümü kesmesine izin vermeyecektim ve şimdiye kadar aklımda olan o soruyu soracaktım.

"Yiğit neden bana haber vermedin?" diye sordum.

"Fırsatım olmadı yoğundum." dedi. Neden bana hep bir şeyleri söylemesi için fırsatı olmuyordu ki?

"Sana haber vermediğim için özür dilerim." dedi. Bunu söyledikten sonra daha çok bana yaklaşıp nefesini hissedebileceğim seviyeye kadar yüzünü bana doğru yaklaştırdı. Nazik bir şekilde ellerimi kavradıktan sonra derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

" Almira sana Sıla'yla aramdaki ilişkiyi daha önce anlatmadığım için özür dilerim. Biliyorum biz birbirimize her ne olursa olsun her şeyi anlatacağımıza dair söz vermiştik ama bu başka..."

Başka mı? Nesi başka?

" Sıla'yla aramdaki ilişkiden rahatsız olduğunun farkındayım. Aklından sorup duruyorsun neden Yiğit böyle bir kızla birlikte diye dimi?"

Her zaman olduğu gibi yine Yiğit aklımdan geçenleri anlamıştı.

"Ben Sılayı seviyorum. Gerçekten onu seviyorum."

İşte o an gelmişti. Kalbimin öleceğine ve bir daha da asla geri dönmeyeceğine dair karar verilmişti. Kalbimin sahibi olan adam, kalbimi bana geri verecekti. Fakat şöyle bir durum var ki o kalp bir daha yerine geri dönebilecek kadar sağlam değildi.

Yiğit in söylemiş olduğu son söz kalbimi delip geçmişti. Buna alışmam gerekiyordu bunun farkındaydım ama yapamıyordum işte. Sevdiğim adam karşıma geçmiş gözlerimin içine baka baka başkasını sevdiğini söylüyordu. En çok zoruma giden şey ise Sıla'yı sevmesiydi. Nasıl Sıla gibi birini sevebilirdi? Nasıl olurda onun asıl yüzünü göremezdi? Bizim aramızı açmaya çalıştığının farkında değil miydi? Sıla bana iftira atmıştı. Yiğit'te, ona bağırdığımı söylemişti. Ama asıl bana bağıran kendisiydi.

Artık yorulmuştum. Aynı adam tarafından kalbimin defalarca kez acımasından yorulmuştum. Bu hayattan yorulmuştum. Ben yaşamaktan yorulmuştum. Ben her şey den yorulmuştum. Ben Yiğit'i sevmekten yorulmuştum. Onu sevmek bana artık acıdan başka hiçbir şey katmıyordu.

Yiğitle uzun süre aynı pozisyonda kaldık ve hiç kıpırdamadan içimizden geçen cümleleri anlamaya çalıştık. Ama eskisi gibi Yiğit'in içinden geçenleri anlayamıyordum çünkü o artık eski Yiğit değildi. O değişmişti. Karakteri, kişiliği değişmişti. O değişmişti.

Tamam, artık bu sondu. Son kez Yiğit için kalbimin acımasına izin verecektim. Son kez kalbim Yiğit için atacaktı. Son kez Yiğitte tutulacaktım.

Bundan sonra Yiğit benim için bir ağabeyden daha fazlası olmayacak, olamayacaktı. Çünkü bunu kabullenmekten başka çarem yoktu. Eğer Yiğitte duygularımı açarsam beni kendinden uzaklaştırması muhtemeldi. Ondan uzak olmaktansa yanında olup bunlara katlanmayı tercih ederim. Bu kulağa saçma gelebilir evet, ama ben Yiğit olmadan bu hayatta eksik kalırım. Bu zamana kadar hep Yiğit yanımdaydı. Her iyi ve her kötü şeyi ben onunla yaşadım. O olmadan nasıl yaşanılacağını bilmiyorum.

Yarın benim için yeni bir hayat başlayacaktı iyi mi yoksa kötü mü bilemiyorum ama Yiğitte dayanmadan yaşayacağım ilk gün olacaktı. Artık kendimi düşünüp hayatımı yaşamalıydım. Bu zamana kadar sadece dedem ve Yiğit için yaşamıştım. Şimdi sıra bendeydi. Geçte olsa, acıda olsa artık olanların farkına varmıştım. Hala kafamda sorular olsa da bazen insan kafasındaki soruların peşinden gitmemesi gerektiğini bilmeli. Bu hayatta her şeyi bilmek zorunda değiliz. Bırakında bazı şeyleri bilmeyelim. Belki de bazı şeyleri bilmemek bazı şeyleri görmemek bizi daha mutlu eder. Her şey öğrenmek için çabaladığımızda belki sonunda her şeyden haberdar olucaz ama o bildiklerimiz şeyler bize mutluluk getirecek mi? Bizim hayatımızı bir peri masalına çevirecek mi? Bunu bilemiyoruz. İşte bu yüzden bırakın hayat akmaya devam etsin. Eğer bir olay sizi kötü etkileyeceğinden emin değilseniz bırakın yaşansın. Her an bir şey olabilirmiş düşüncesinden kurtulun. Hayat çok kısa. Bu kısacık ömrümüzü içi boş düşüncelerle doldurup kendimize zehir etmeyelim. Her zaman mutlu olup mutlu yaşayalım. Eğer hayatımızda bir değişiklilik yapmamız gerekiyorsa yapalım. Hiçbir şeyden korkmayalım. Unutmayalım ki bizim isteyip te yapamayacağımız hiçbir şey yok.

 

Bu bölümü nasıl buldunuz?

Sizce bundan sonra Almira'ya neler olacak?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Bir sonraki videoda görüşmek üzere.🌸💚

 

 

Loading...
0%