Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Yeni Başlangıçlar ve Yeni Kayıplar

@feyzaelmiratasdemi

3. Bölüme hoşgeldiniz 🥳

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.🥰

 

Hiçbir zaman yeni bir hayata başlamak içi geç değildir. İster yirmi, ister kırk yaşında hiç fark etmez. Her istediğiniz zaman yeni bir hayata adım atabilirsiniz.
Hayat hep yeni başlangıçlarla başlayıp yeni sonuçlarla biten bir serüvendir. Bazen bu serüven bizi üsse de bazen bize işkence de etse her sabah yeni bir başlangıç yaptığımız için bu işkencelere son verebilmek için her zaman bir şansımız olacaktır.
...
Bu sabah güneş bir ayrı güzel doğmuştu. Güneş ışığı odamın içine dolmaya devam ederken bende zorda olsa yatağımda doğrulmuştum. Sonuna kadar açık olan camdan sıcak bir meltem esintisi girdi ve yarı uykulu yüzüme çarpıp uyanmama yardım etti.
Üstümdeki pikeyi kaldırıp yataktan çıktığımda burnuma tanıdık bir koku gelmişti. Yulya teyzemin benim için hazırladığını düşündüğüm o enfes kahvaltının kokusuydu bu. O enfes kahvaltıyı yiyebilmek için koşar adım banyoya gidip hazırlanmaya başladım. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra banyodan çıktım.


Bugün benim için yeni bir gündü. Diğer günlerden çok farklıydı. Bugün benim yeni başlangıcımın ilk günüydü.


Hemen dolabıma yönelip en sevdiğim mavi çiçekli beyaz elbiseyi aldım ve hemen banyoya geçip giyindim. Banyodan çıkıp makyaj masasının önüne geçip sade bir makyaj yaptım. Makyajım bittikten sonra saçımı tarayıp en sevdiğim saç bandımı takıp koşar adım odamdan çıktım.


Merdivenleri ikişer ikişer inip veranda da beni bekleyen kahvaltı masasının olduğu yere doğru yöneldim.


Yulya teyze elinde ki kahvaltılıklarla masaya doğru gelirken beni görüp tebessüm etti.


"Almira, canım kızım günaydın." Her zaman olduğu gibi bir anne şefkatiyle bana seslenmişti. Onun her sesini duyduğumda sanki annem bana seslenirmiş gibi olurdu.


Ben annemi çok küçük yaşta kaybetmiştim. Babamı ise hiç tanımadım ve nerede olduğunu dahi bilmiyorum. Her babamın nerede olduğunu dedeme sorduğumda beni sert bir şekilde uyarır ve babamın nerede olduğunu sormamamı ister. Anlamıyorum dedem ve babam ne yaşamış olabilirdi ki, dedem onu hayatından çıkarmıştı. En kötüsü ise neden onunla görüşmeme izin vermiyordu? Bu zamana kadar babamı tanıyabilmek en azından yüzünü görebilmek için çok uğraşmıştım ama dedem her zaman bana engel olmuştu. O kadar çok beni engelledi ki en sonunda çok büyük kavga etmiştik. Yulya teyze ilişkimizin kötüye gittiğini anlayınca babamla ilgili bildiği bazı şeyleri bana anlatmıştı.
" Almira baban annen öldükten sonra pekiyi şeyler yapmadı. Hem sana hem de annene zarar gelmesin diye Arif Bey babanı sizden uzaklaştırdı. Babanın neler yaptığını tam olarak bilmiyorum ama dedene güven o her zaman senin iyiliğini düşünüyor." demişti. Yulya teyze benimle konuştuktan sonrada bir daha dedeme bu konuyu açmamıştım.


"Günaydın Yulya teyze."
Yulya teyzeyle selamlaştıktan sonra gözlerim dedemi aradı. Normalde dedem bu saatlerde masada oturup sabah kahvesini içip gazetesini okurdu ama şuan burada değildi.
Biraz etrafa bakındıktan sonra dedemin çalışma odasında olacağını düşünüp çalışma odasına doğru yöneldim. Kapı biraz aralıktı ve dedemin konuşmalarını duyabiliyordum. Telefonla konuşuyordu. Sesinde anlayamadığım bir tedirginlik vardı. Ne konuştuğunu duymak için - Yanlışta olsa- kapının yanında durup konuşmasını dinlemeye başladım.
"İstediklerimi hazırladın mı?" dedikten sonra odada bir tur attı.
"Avukata söyle bugün belgeleri alıp bana getirsin, kaybedecek vaktimiz yok."


"Tamam senden haber bekliyorum."
Dedem telefonu kapattıktan sonra kapıya doğru yöneldi. Onun ayak sesleri daha da yaklaşınca hemen holün kenarında duran dolabın arkasına saklandım. Dedem odadan çıkıp verandaya doğru yöneldiğinde bende saklandığım yerden çıktım.
Dedemin sesi neden bu kadar çok endişe doluydu? Normalde dedem acil bir durum olmadıkça işlerini eve taşımazdı. Önemli bir durum vardı galiba.


Dedem şüphelenmesin diye birkaç dakika sonra verandaya gittiğimde dedem masada ki yerini almıştı. Elindeki telefonu bırakıp bana baktı. Ama bana bakışı farklıydı. Bana baktığında yüzü tarifsiz bir hale bürünmüştü. Kısa bir süre bakıştıktan sonra ifadesini düzeltip her zaman ki sıcacık sesiyle bana seslendi. " Günaydın benim Mah yüzlü torunum nasılsın?"
"Daha iyiyim dede. Sen nasılsın?"
" İyiyim bende Mah yüzlüm." Dedikten sonra tekrar telefonu eline aldı. Az önceki konuşmalarını merak ettiğim için benimle konuşmasını istedim.
" Dede bugün bir işin var mı?"
Dedem sorduğum sorudan sonra yüz ifadesini değiştirmeden cevap verdi.
"Biraz işim var, hem sana anlatmam gereken şeyler de var. Bugün dışarı çıkma olur mu?" dedikten sonra bana soru sorma fırsatı bile vermeden kahvaltıya başladı. Dedem kahvaltı edilirken konuşulmasını sevmediği için bende konuşamadım.
Nedense herkes benim konuşmamı engelliyordu .
Sadece kafamı sallamakla yetindikten sonra. Bende kahvaltımı etmeye başlamıştım. Bir yandan kahvaltımı ederken diğer yandan da dedemin bana anlatacaklarını düşünüyordum.

Kahvaltım bittikten sonra kitap okumak için odama çıktım. Bugün dersim geç saateydi o yüzden kitap okumak için baya bir vaktim vardı.
Birkaç saat sonra odamın kapısı çalındı.

"Girin!"

Kapının ardındaki kişi bu zamana kadar hep yanımızda olan ve bizim için çalışan Fehim Beydi.
" Almira hanım dedeniz sizi çalışma odasında bekliyor." dedi. Galiba vakit gelmişti. Kahvaltı masasında aklımdan geçen sorulara cevap alabilecektim.
"Tamam birazdan geliyorum."
Fehim Bey odadan çıktıktan sonra elimdeki kitabı komidinnin üzerine bıraktım. Ayakkabılarımı giyip odadan çıktım. Sakin bir şekilde merdivenlerden indikten sonra dedemin çalışma odasının kapısına kadar gelip durdum. Kapıyı çaldıktan sonra kapıyı açıp içeriye girdim. İçeride Avukatımız Doruk Bey ve dedem vardı. Dedem beni gördüğünde eliyle oturmam için işaret etti. İçeri geçip dedemin masasını yanındaki sandalyede yerimi aldım. Doruk Bey beni fark ettiğinde samimi bir şekilde gülümsedi. "Nasılsınız Almira Hanım?"

"İyiyim Doruk Bey siz nasılsınız?"

"Sağ olun bende iyiyim." Kısa bir muhabbetten sonra Doruk Bey çantasını masadan alıp içerisinden bazı dosyalar çıkardı.

" İstediğiniz belgeler burada Arif Bey."

Dedeme belgeleri verdikten sonra hemen karşımdaki sandalyeye oturdu. Dedem dikkatli bir şekilde belgeleri inceledi. Birkaç dakika sonra dedem elindeki belgeleri bırakıp bana doğru döndü." Almira sabah sana anlatmam gereken şeylerin olduğunu söylemiştim. Benim şuan daha fazla çiftlikle uğraşacak gücüm kalmadı. Zaten holdingle de şuan kuzenin ilgileniyor. Asıl konuya girecek olursak ben seni varisim olarak seçmek istiyorum. Artık benim üzerime olan her şey resmi olarak senin de üzerine olacak."
Dedemin beni endişelendirmişti.
Neden durup dururken böyle bir işe girişmişti ki?

"Dede, neden şimdi böyle bir şey yapıyorsun ki? Bana söylemediğin bir sıkıntımı var?"

"Neden bir sıkıntı olsun ki? Bu ailede ben en çok sana güveniyorum. Senin benim emeklerimi boşa çıkarmayacağına eminim." Dedem masanın üzerindeki Doruk Bey'in vermiş olduğu evrakları bana uzattı. "Bu belgeleri imzala." Belgeleri elime aldıktan sonra ilk başta ne olduklarını anlamadım.

"Nedir bunlar?"

"Senin benim varisim olduğuna dair resmi belgeler."

Dedemin neden bir anda böyle bir şey yaptığını anlamamıştım. Normalde dedemin varisi olması için benim dışımda kuzenlerim, Tuna ve Tolga var. Kuzenlerimin de üstünde olan İsmet dayım var. Ama dedemin de benimde çok iyi bildiğimiz bir şey var ki benim dışımda bu aileyi tam olarak ayakta tutabilecek biri yok. Kuzenlerim ve amcam ne kadar çok ailelerine bağlı olsalar da bir zorluk karşısında başa çıkmakta zorlanabiliyorlar. Birkaç defa dedemin kesin kurallarını çiğnedikleri de olmuştu. Bu yüzden dedem onlara tam olarak güvenmiyor.

Ben her zaman dedemin yaptıklarını sorgulamamam gerektiğini biliyordum. Çünkü eğer dedem bir şey yapıyorsa mutlaka bunu benim iyiliğim için yapardı.

Dedemin bana verdiği belgeleri alıp imzaladıktan sonra belgeleri Doruk Bey'e uzattım. Doruk Bey belgeleri inceledikten sonra dedeme döndü. "Gerekli her şey tamam Arif Bey, gerisini bana bırakın."

Doruk Bey belgeleri çantasın koyduktan sonra ayağa kalkıp dedemin elini sıktıktan sonra dedemle beraber Doruk Beyi kapıya kadar geçirdik. Doruk Bey gittikten sonra dedemde Holdingi kontrol etmek için hazırlanıp çıktı.

Saat üçe doğru yaklaşırken okula gitmek için hazırlanmaya başladım.
Bugün benim için yeni bir gün olduğundan dolayı daha önce giymediğim bir kıyafet giymek istedim. Dedemin benim için almış olduğu yeşil renkte ki üstünde beyaz çiçeklerin olduğu elbisemi giydim. Makyajımı tazeledikten sonra aşağıya inip her zaman olduğu gibi Yuliya teyzemin beni için hazırlamış olduğu kuruyemişleri alıp girişe doğru yöneldim. Vestiyerin önüne geçip en çok sevdiğim beyaz sırt çantamı alıp dışarı çıktım. Dışarıya adım attığımda Fehim Bey karşımda belirdi. Normalde dedemle birlikte Holdinge gitmesi gerekiyordu ama gitmemişti.

"Okula mı gidiyorsunuz küçük hanım?"

Şoföre işaret ettikten sonra onu durdurdum.

" Evet ama bugün kendim gitmek istiyorum. Biraz hava alacam."

Fehim Bey hiç diretmeden çıkışa kadar bana eşlik etti.

Hava bugün bir ayrı güzeldi. Etraf yemyeşil ağaçlarla çevriliydi. İçimi açan çok güzel çiçek kokuları vardı. Saate baktığımda gecikeceğimi anlayınca hızlı adımlarla okula doğru yol aldım. En fazla on-on beş dakika sonra okula varmıştım. Okulun girişinde Aslı beni bekliyordu.

"Almira günaydın. Bakıyorum da yüzünde güller açıyor."

Aslı her şeyden habersizdi. Ona bayıldığımı söylememiştim. Çünkü eğer söylersem hemen Yiğit'in yüzünden olduğunu anlayacaktı.-aslında onun bir suçu yok hepsi Sıla'nın yüzünden- ve bir daha onunla görüştürmezdi. Ne kadar onunla eskisi gibi samimi olmak istemesem de onunla bir daha görüşmemek beni korkutuyordu.
Aslıyla beraber sınıfa çıktığımızda her zaman ki gibi gözlerim Yiğit'in oturduğu yöne doğru dönmüştü. Yiğit hala gelmemişti. Normalde bu saatte çoktan burada olurdu.
Neyse, artık bu kadar çok Yiğitti düşünmek istemiyorum. Ne kadar onu önemsesem de artık bu kadar çok onun için endişelenip kendimi boşu boşuna üzmek istemiyorum. Sonuçta onun sevdiği bir kız var.
Ders başlamıştı ama hala Yiğit gelmemişti. Normalde geç kalacağı ya da gelmeyeceği zaman bana haber verirdi.

Ders bittikten sonra Aslıyla birlikte bahçeye çıktık. Hava çok güzeldi. Okulun bahçesinde daha yeni dikilmiş olan güller vardı. O kadar güzel kokuyorlardı ki bütün bahçeyi bu gül kokusu sarmıştı. Normal de gülü pek sevmem, en sevdiğim çiçek papatyadır ama gül kokusu karşısında da tepkisiz kalamam.
Bugün iki ders vardı son ders olan roma hukuku dersinde az önce bitmişti. Hukuk fakültesinde okumak ne kadar benim için zorda olsa bir o kadar da eğlenceliydi.
Üniversite sınavına hazırlanırken yorulduğumuz ve pes etmek istediğimiz zamanlarda avukat cübbesi giyip kendimizi motive ediyorduk .Bunu Yiğitle birlikte yapıyorduk

Ders bittikten sonra Aslıyla birlikte eve doğru yol aldık. Normalde okul çıkışında kâhyamız Beyhan Bey beni almaya gelirdi ama bugün hava güzel olduğu için Aslıyla birlikte eve kadar yürümek istedim.
Eve giderken daha çok ben Aslı ve Yiğit beraber giderdik ama bugün Yiğit olmadığı için Aslıyla beraber eve gidiyorduk.

Son birkaç gündür hava güzel olduğu ve Üniversitede evlerimize yakın olduğu için yürüyerek eve gidiyorduk.

Ben etraftaki güzelliklerin büyüsüne kapılıp yürümeye devam ederken birden Aslının telefonu çaldı. Arayan kişinin ismini gördükten sonra benden birkaç adım uzaklaştı. Belki de özel bir görüşmesi vardır diye aldırış etmedim. Kısa bir görüşme yaptıktan sonra telefonu kapattı. Olduğu yerden uzaklaşıp yanıma geldi.
" Almira benim acil bir işim çıktı sonra görüşürüz olur mu?"
Aslı cevap vermeme bile fırsat vermeden arkasını dönüp gitti. Önemli bir işi olabileceği için çok fazla önemsemedim ve tek başıma eve doğru yol aldım. Şuan sokaklar sabah ki gibi değildi. Sanki yapraklar doğaya bir anda küsüp yapraklarını dökmüş ve bir daha da eski haline dönmeyecek gibiydi.
Hava bir anda soğumuştu.
Sanki doğa her şeyi anlamış ve bana işaret veriyor gibiydi.

Hava daha da soğumaya başlayınca hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Bahçe kapısına geldiğimde kapıda korumalar yoktu ve kapı ardına kadar açıktı. Normalde Fehim Bey hep burada olur ve beni karşılardı. Girişte kimsenin olmaması ve kapının açık olması çok garipti. İçeriye girdiğimde gördüğüm manzara karşısında dona kalmıştım. Bahçe yağmalanmış gibiydi. Her yer de kırık tahta ve cam parçaları vardı. Dedemin sırf ben istediğim için özel olarak yaptırdığı süs havuzu kırılmıştı. Güvenlik kulübesi devrilmişti ve yerde mermi ve en önemlisi kan izleri vardı. Gözlerime inanamamıştım. Kan izlerini görünce çığlık attım. "DEDEE!"
Etrafta koşuşturmaya başladım. Hiç kimse yoktu. Koşar adım eve gittiğimde kapı azda olsa açıktı. Yavaş adımlarla içeri girdim. Çünkü korkuyordum.

Yerde, bahçede olduğu gibi tahta ve cam parçaları vardı. Ev sanki savaştan çıkmış gibiydi. Duvarda kan izleri yerde ise mermi kovanları vardı. Birkaç adım daha ilerlediğimde salonda birilerinin olduğunu fark ettim. Salonda birilerinin olduğundan emin olunca yavaş adımlarla salona doğru ilerledim. Salona girdiğimde hayrete kapıldım. Fehim Bey ve adamları diz çökmüşlerdi ve yaralılardı. Başlarında onlara silah doğrultmuş, daha önce hiç görmediğim insanlar vardı.

Fehim bey beni fark edince doğrulmaya çalıştı ama başına silah doğrultan adam Fehim Beyin kafasına vurup onun kalkmasına izin vermedi. Fehim Beyin başından kanlar geldiğini görünce bir anda kendime engel olamadım ve salonun ortasına kadar gelip durdum.

" Ne oluyor burada? Siz kimsiniz? Bırakın onları."

Fehim Bey zorda olsa olduğu yerden doğrulup bana baktı." Küçük Hanım gidin buradan." Neler olduğunu anlayamıyordum. Bu adamlar kimdi ne işleri vardı burada? "Neler oluyor burada çabuk adamlarımı bırakın ve çekip gidin buradan."

Adamlar beni dinlemiyorlardı. Sanki bir robot gibiydiler. Bu insan görünümlü robotların sahibi her kimse onları bu pozisyonda bırakmış ve çekip gitmiş gibiydi. Bir anda aklıma Dedem geldi. Peki Dedem neredeydi? Ona bir şey yapmış olabilirler miydi?

"Dedem nerede peki?"

Bu insan görünümlü robotlar tam da olması gerektiği gibi hiçbir tepki vermeden aynı pozisyonda durmaya devam ettiler. Gittikçe daha da sinirlenmeye başlamıştım. Sinirli bir ses tonuyla,

" Dedem nerde cevap verin?"

"Arif Bey benim elimde."

Başından beri solonda olan ve arkası dönük bir şekilde bizi dinleyen adam, arkasını dönüp bize baktı. Birkaç adım atıp aramızda mesafe bırakacak kadar yaklaşıp durdu. "Arif Bey, yani deden, benim elimde."

Karşımda tam bir mafya babasına benzeyen, uzun boylu mavi gözlü bir adam vardı. Gözleri ne kadar masum görünse de duruşu ve söylediği sözler hiç de öyle değildi. Çok ciddi ve bir o kadar korkutucu bir duruşu vardı.

Daha önce hiç görmediğim bu adam kim oluyordu da dedemi benden alabiliyordu. Dedemin düşmanı falan mıydı.

"Sende kimsin?"

Bir adım, iki adım, üç adım derken tam önüme gelip durdu.
"Ben senin hayatını değiştirecek olan adamım."

Yeni bir hayata başlayacak ve hep kendimi düşünüp kendim için yaşayacaktım. Fakat her bir güzellik için öncesinde çok bedeller ödenmesi gerekiyordu.
Hayat her zaman hiç olmayacakmış gibi düşündüğümüz olaylarla karşımıza çıkıyor ve bize kendi isteğimizle yaşayamayacağımızı sadece onun bizim için yazmış olduklarını yaşayabileceğimizi bize her defasında tokat gibi yüzümüze vurarak hatırlatıyordu.

Bugün gerçekten de benim için yeni bir başlangıç olmuştu. Yeni, çok güzel bir hayata başlayacağım diye uyandığım gün kabus gibi bir akşamla bitmişti.

 

Bu bölümü nasıl buldunuz?

Sizce bundan sonra Almira'ya ne olacak?

Sizce bu adam Almira'ya neler yapacak?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 🥰

 

 

Loading...
0%