@feyzaelmiratasdemi
|
Avcı olan Kuntay'ın amacı yem olan beni hapsetmekti. Karşımda duran ev daha önce gördüğüm evlerden çok farklıydı. Büyük bir sülalenin yaşayabileceği büyüklükte olan ev normal bir evi andırmıyordu daha çok bir şato gibiydi. Karşımda duran evin dış duvarları hep sarmaşıklarla kaplıydı, sanki uzun zamandır kullanılmayan terk edilmiş bir ev gibiydi ama eve kıyasla bahçesi çok düzenliydi. Kuntay hala elimi tutuyordu. Hareket etmediğimin farkındaydı. Yüzüme uzun süre baktıktan sonra elimi sıkıca tuttu ve beraber eve doğru yürümeye başladık. Ben her adımımda daha da dehşete kapılıp gitgide daha da korkmaya başlıyordum. Kuntay'ın yüzüne o kadar çaresizce baktım ki onun dediğini yapmama gibi bir lüksüm yoktu. Ellerim titreye titreye Kuntay'ın dediğini yaptım ve onunla beraber yukarı çıktım. Evin kapısı da kendisi gibi korkutucuydu. Çok büyük bir kapıydı. Kapı o kadar büyük ve korkutucuydu ki sanki kapılar açıldığı zaman arkasından canavarlar gelecekmiş gibi bir izlenim veriyordu. Dilim tutulmuştu Kuntay'a buranın neresi olduğunu dahi soramayacak bir durumdaydım. Kuntay kapıyı çaldı. Birkaç dakika sonra kapı açıldı. Kapının arkasından bu evden beklenmeyecek tatlılıkta, naiflikte, hoş bir kadın çıktı. Karşımda duran kadın saçları beyazlaşmış boynu hafif bükülmüş yaşlı bir kadındı. Aslında tam olarak yaşlı sayılmazdı elli altmış yaşlarında falan olsa gerek bu zamanda elli altmış yaş arasındaki kadınlara yaşlı demek mümkün değil. Kadın bir adım atıp kapının önüne çıktığı zaman Kuntayı gördü ve yüzünde büyük bir gülümseme oldu. "Kuntay yavrum hoş geldin." dedikten sonra Kuntaya sıkıca sarıldı."Hoş buldum Fatma Teyze." Kuntay'ın Fatma Teyze dediği kadın Kuntay'a sımsıkı sarılmaya devam ediyordu. Kuntay'ı bıraktıktan sonra o büyük gülümsemesiyle bana döndü. Kuntay daha sonra tekrardan elimi tutup beni içeriye doğru sürükledi. İçerisi dışarısından çok farklıydı. Bir sarayı andırıyordu. Her yer altın varaklı eşyalarla kaplıydı. Büyük ressamların tabloları, büyük heykeltraşların heykelleri, bir müzeden çıkmış eve benziyordu. Tavandaki avize o kadar büyüktü ki ne kadar ihtişamlı da olsa bakan bir daha bakmak istemiyordu. Çünkü korkutucu bir ihtişamlıktaydı. Evin içerisine tam olarak girdiğimizde Fatma Teyze" Tekrardan hoş geldiniz. Yorgun olmalısınız. Fatma teyze bizden uzaklaştığında Kuntay bana doğru eğilip," Nasıl, beğendin mi?" dedi. Ağzımı açıp tek kelime dahi edemedim. Bu kadar ihtişam bu kadar gösteriş benim için çok fazlaydı. Kuntay konuşmayacağımı anlayınca tekrar elimi tuttu ve beni içeriye doğru sürükledi. Salona geldiğimiz zamanda salonda aynı evin girişi gibi çok ihtişamlıydı. Koltukların kenarları altın kaplamaydı, masanın ayakları ise gümüştendi. Her yer vazo ve tablolarla doluydu. Kuntay beni elimden çekip salondaki büyük koltuğa oturttu ve daha sonra o da benim yanıma oturup, "Nasıl, beğendin mi yeni evini?" dedi. Şaşkın bir şekilde ona bakıp," Evim mi?" dedim. Kuntay oturduğu koltuğa yayılıp," Evet, bundan sonra burada yaşayacaksın." dedi. Ne demek istediğini anlamaya çalışırken gözüm elimize kitlendi. Hala elimi tutuyordu. Hemen elimi elinden çektim. Etrafta tekrardan uzun uzun baktıktan sonra," Buradamı kalıcam?" diye sordum. "Evet, burası benim evim ev.." Kuntay biraz duraksadıktan sonra, "Burada kalıcaksın." dedi. Bu korkutucu evde kalmak mı? Kuntay gibi korkutucu ama bir o kadarda karizmatik bir adamla yaşamak zaten zorken bir de böyle bir yerde yaşayacağım. Allah'ım inşallah buradan insan olarak çıkabilirim. -Vatana millete hayırlı olsun. Ben artık insan gibi görünen ama insan demeye bin şahit gerektirecek bir kızım. -Bunu söylemk için daha erken değilmi? - Sence erken mi Almira? Yahu insan olmayan biriyle, bir insanın yaşayamayacağı bir evde yaşayacaksın. Sonucun ne olmasını bekliyordun. Bu evin büyüsün öyle kapılmıştım ki Kuntay'a sormam gereken soruları sormamıştın. -Ne soracaksın Almira? -Dedem nerede? "Ben delimiyim?" Az önce içimden geçirdiğim soruyu ağızımdan kaçırmıştım. Kuntay'a dönüp "Boşver bir şey demedim var say."dedim. Kuntay uzun süre gözlerini benden ayırmadı. "Ben galiba gerçekten de bir deliyim. Bunca yaşadığım şeyden sonra bile böyle durabiliyorum." Artık hiçbir şeyi aklımdan geçirmeyip direkt söylüyordum. "Ben gerçekten delirdim galiba." Bu son cümlemden sonra gözümden tek damla yaş aktı. Kuntay gözümden akan yaşı yere düşmesine izin vermeden eliyle yakalayıp yanağımdan akan yaşı aldı. O an Kunta'yla göz göze geldiğimde onun gözlerinden kendi gözlerimi uzaklaştırmak istemedim. Şuan karşımda sanki Kuntay değilde ben duruyordum. Kuntay'ın gözlerinde kendi çarezizliğimi görüyordum ama bu çaresizlik bana değil Kuntay'a aitti. Kunta'yla uzun süre bakıştan sonra Kuntayın gözünden bir damla yaş akıcak gibiyken bir andan Fatma Teyze elinde yiyeceklerle içeri girdi. Kuntay, Fatma teyzenin gelmesiyle beraber yüzünü çevirdi ve benimle göz teması kurmaktan kaçındı. Gözümden akan yaşı temizledikten sonra, "Elerinize sağlık ama zahmet etmişsiniz gerek yoktu."dedim. Kunta'yla beraber oturduğumuz yerden kalktık ve masaya doğru yöneldik. Tam sandalyeyi çekip oturacağım sırada, "Abi!" Arkamdan gelen sesle sarsılmıştım. Kuntay, sesi duyar duymaz arkasına döndü ve yüzünde şaşkınlıkla karışmış bir sevinç vardı." Kiraz!" Kuntay hızlı adımlarla sesin geldiği yöne doğru gitti. Arkamı döndüğümde gördüklerim karşısında şaşırmıştı. Karşımda tekerlekli sandalyede oturan genç ve çok güzel bir kız vardı. Saçları aynı Kuntay'ın saçları gibiydi. Gözleri ise aynı Kuntay'ın ki gibi maviydi. İkiz gibiydiler. Kuntay tekerlekli sandalyede ki kıza sımsıkı sarılıyordu. "Kiraz, abicim nasılsın, iyimisin?" Kiraz, abisine uzun uzun baktıktan sonra Kuntay'ın arkasında duran beni fark etti. Beni işaret edip," Bu o kız mı abi?" dedi. Ben kimim ya? Aynı soruyu ilk geldiğimde Fatma Teyze de sormuştu. Kuntay, kafasını bana doğru çevirip gözleriyle gözlerimi birleştirdi," Evet, bu o kız." dedi. O kız derken? - Almira hani bir daha kendi kendine konuşmayacaktın? Kiraz, elektronik olan tekerlekli sandalyesini bana doğru çevirdi ve bana doğru sürmeye başladı. Tam önüme gelip durdu ve elini uzatıp," Merhaba Almira, ben Kiraz, tanıştığıma memnun oldum." dedi. Tekerlekli sandalyede oturan birine ters bir cevap vermek istemedim. Sonuçta Kuntay'ın kardeşi olması onu kötü biri yapmazdı. Aynı samimiyetle Kirazın elini tutup, "Bende tanıştığıma memnun oldum, Kiraz." dedim. Kuntay'ı Kirazla böyle samimi konuşmam memnun etmiş olacaktı ki yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. "Hadi sofraya geçin." Yenge mi? Kiraz, Kuntay'a doğru dönüp, "Abicim, karının sandalyesini çekmiyecek misin?" "Kızım, daha evlenmediler, ne karısı?" Karşımda duran kız, o kadar masum ve o kadar içten konuşuyordu ki onu üzmek şuan en son isteyeceğim şeydi. Kuntay'a dönüp uzun uzun baktım. Ne cevap vermem gerektiğini bilemedim. Evet, Kirazı üzmek istemedeğimi söyledik ama yanlış bir cümle kurmak istemiyorum. Kuntay'ı tam olarak tanımıyorum. Kardeşine karşı nasıl bir tavır takınmamı istiyor bilmiyorum. Kuntay cevap veremediğimi anlayınca, " Senin için sıkıntı değilse söylesin, Almira." bunu söylerken gözleri gözlerimi tessiri altına almıştı ve gözlerimi onun gözlerinden uzaklaştıramıyordum. Mavi gözlerinde bir büyü var gibiydi. O gözlerin tessiri altında kalan bir daha kurtulamıyordu. Kuntay böyle bir karşılık verdiği için Kiraz'ın sorusunu yanıtladım. Kirazın söylediklerini tam olarak anlayamamıştım. Kuntay bana doğru dönüp karşılık vermemi bekliyormuş gibi bir bakış attı. " Tabii ki de arkadaş olabiliriz Kiraz. Seni daha yeni tanıdım ama çok iyi yakın arkadaş olacağımızı düşünüyorum." Kuntay verdim cevap karşısında sanki benden gurur duyuyormuş gibi bana baktı. " Yakın arkadaş mı?" Kiraz şaşkın ama bir o kadar da mutlu bir şekilde, " Abi duydun mu yakın arkadaş dedi." Kiraz'ın bu söylediklerime karşı bu kadar sevinmesi beni şaşırtmıştı. "Hadi, yemeğinizi soğutmayın bakalım. Daha konuşmak için çok zamanınız olacak." Fatma teyzenin zözleriye birlikte hepimiz önümüzdeki yemeğe odaklandık. Yaklaşık yarım saat sonra yemek fazlı bitmişti. Artık Kunta'yla adım akıllı konuşmam gerekiyordu. Ondan benim bu evde ne yapmam gerekiyor, Kiraz ve Fatma teyzeye nasıl davranmam gerekiyor ve tabiki bir de beni nereden tanıyorlar bunları sormam gerekiyordu? Yemeği bitirdikten sonra hep birlikte sofradan kalktık ve solana geçip oturduk. Kuntay hemen yanımda yeniri aldıktan sonra Kiraz'a dönüp, " Daha daha nasılsın kardeşim?" Kiraz karşımızdaki berjelin yanında yerini almış bir şekilde, " Siz geldinizya dahada iyi oldum abi, hem sen beni bırakta biraz sizden bahset. En son eve bir kız getireceğini söyledin söyleyiş o söyleyiş başka bir şey söylemeden işim var gitmem lazım deyip gittin." Kiraz oturduğu yerde biraz hareket edip ellerini bağladı ve " Bilgin olsun Almira, evleneceğin adam biraz sorumsuzdur." Kuntay Kirazın söylediğinden sonra boğazını temizleyip kısık sesle, " Kiraz, abicim.." Kiraz gülümseyip," Tamam tamam hemen alınma abii. Seninle uğraştığımı biliyorsun hem Almira' da bizim bu takılmalarımıza alışacaktır." "Evet, sorumluluklarının bilincinde olan biriyimdir ben." Kuntay son söylediklerinden sonra kolunu omzuma attıp, " Karıma karşı olan sorumluluklarına çok iyi bilirim." Kuntay söylediklerinde haklıydı sorumluluklarını çok iyi biliyordu. Hatta ilk sorumluluğunu yerine getirmişti bille. Hayatımı cehhenemme çevirmişti. Kuntay, Kiraz'la sohbet etmeye devam ediyordu. Bir anda Fatma Teyze içeri girip, " Kuntay, oğlum odanız hazır." dedi. Odanız derken? Kiraz yüzünü asıp, " Ama daha erken değilmi hemen yatacakmısınız?" Kuntay Kirazın yanından uzaklaşıp merdivenlere doğru yönelince," Abi, birşey unutmadın mı?" "Odamıza mı?" Bu soru gerçekten sorulmuştu ama soruyu soran ben değildim. " Abi yoksa siz evlendiniz mi? Bana doğruyu söyle." Soruyu soran Kiraz'dı. Vayy, yalanda da kötüsünüz ama Kiraz gibi saf insanları inandırabiliyorsunuz Kuntay Bey. Bulla bula bu yalanı mı buldun gerçekten. Olanları anlayamıyordum ve anlamakta istemiyordu. Kiraz'ın şüphelenmemesi için Kuntay'ın elini tutup oturduğum yerden kalktım. "Herkese iyi akşamlar." dedikten sonra Kuntay'la beraber merdivenlere doğru gidip yavaş adımlarla çıkmaya başladık. Evin merdivenleri çok büyüktü en az beş metre olduğunu düşünüyorum çünkü çık çık bitmiyor. Neden bu kadar uzun merdiven yapmışlar ki? Kuntay'la merdivenleri bitirdikten sonra karşımızdaki ilk koridora girdik. Bir kaç adım attıktan sonra Kuntay bu katta bulunan dört odadan ikincisinin önünde durmuştu. Odanın kapısını açıp içeri girmek için bana öncelik verdi. İçeriye girdiğimde çok büyük bir oda beni karşılamıştı. Beynim durduğu için düşünemiyordum bu yüzden odanın ortasında dona kaldım. Kuntay içeeiye girip odanın kapısını kapattı ve arkama geçip durdu. -Tamam Almira kendine gel ve sormak istediklerini sor. Böyle güçsüz görünmen, Kuntay'ın işine gelir. Onu mutlu mu etmek amacın? -Hayır tabiki de ama zaten güçsüzüm. Gücü olmayan bir insanın güçlüymüş gibi davranması ne kadar zor bilemessin. Kuntay bu uzun süren sessizliği bozup, " Ne sormak istiyorsa sorabilirsin." dedi. Yüzümü Kuntay'a dönüp, "Sormak istediğim çok soru var ama..." dedikten sonra yüzümü Kuntay'dan çekip, " Bende soru dahi soracak güç bırakmadın." Kuntay son söylediğimden sonra karşıma dikilip, " Sen, Almira Atabey, senin gücün bu kadar mı?" Kuntay haddini aşmaya başlamıştı artık. Sinirli bir şekilde atağa kalkıp, " Haddini bil Kuntay Miroğlu. Benimle ilgili böyle şeyler söyleyemessin." Kuntay ellerini cebinden çıkarıp göğüsünde birleştirdi. " Söylediklerim sence yalan mı?" Hayır, doğru. Söylediği her bir kellimenin haklılık payı var. Benim bu hayattaki tek gücüm dedemdi ve sen tek gücümüde benden aldın. Kuntay Miroğlu, sen benim gücümü benim elimden alan ve onu bana karşı bir koz olarak kullanan alçak adam. "Sen benim.." "Sen benim?" Aklımdan Kuntay'a saydırırken birini ağzımdan kaçırmıştım. Yine. Artık bekleyecek durumda değildim. Kuntay şaşırmış bir şekilde, " Bana soru sormayacak mısın? " dedi. Alaycı bir tavırla, " Sanki sorsam gerçeği söyleyecek misin?" Kuntay arkasına dönüp yatağa geçip oturdu. " Bu evde kaldığın sürece uyman gereken kurallar var." Kuntay hafif sırıtıktan sonra," İnsanları inandırmamız gerek bu yüzden iyi bir oyunculuğun olmalı." dedi. Oh, rahatladım. Ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı ve kulağıma doğru eğilip, " Tabii istersen numara yapmak zorunda değilsin." Rahatlamak için acele etmişim. Kuntay'dan uzaklaşıp ciddi bir tavırla, " Evet, başka." Kuntay ciddi tavrıma karşılık kendisini benden uzaklaştırıp aynı ciddiyetle," Kiraz ve Fatma teyzeye karşı kibar ve iyi biri olmalısın. Onların senin hakkında kötü bir şey düşünmelerine izin veremmesiin. Neymiş acaba bu önemli iki şey? " Bu evde kaldığın sürece benim söylediklerime uymak zorundasın. Be ne istersem onu yapmak zorundasın. Benim sözüm dışında kimsenin sözüne göre hareket etmeyeceksin." " Bunu zaten biliyorum, sen diğer önemli olanı söyle." Daha fazla bunları konuşmai istemediğim için acele etmesini istiyordum. " Peki o zaman. Asıl en önemlisi yan koridorun sonunda ki odaya kesinlikle gitmeyecektin. O kapı her zaman kilitli olur ha oldu da açık kaldı o zaman bile içeriye kesinlikle gitmeyeceksin ve bana haber vereceksin." Şaşırmış bir şekilde, "Kapı bakıcılığı mı yapmamı istiyorsun yani?" He oldu mu şimdi? Birine kesinlikle yapmayacaksın denilen bir şeyin yapılmama ihtimali var mı acaba? Dedemin iyiliği için söylediği her şeyi kabul ettim. "Tamam ne istersen onu yapıcam." " Sen gerçekten te hiçbir şey sormayacak mısın?" Kuntay'ı böyle sessiz kalmam şaşırmıştı ama ben şaşırmıyordum. Baştada dediğim gibi ona soru soracak gücü şuan kendimde bulamıyordum. Olamyan ve belkide uzun süre olmayacak gücümü. " Yorgunum, dinlenmem gerek." Kuntay yorgun olduğumun farkında olduğu için benimle uğraşmıyordu." Sen dinlen ben bu akşam sırf çalışmam gerek. Seni rahatsız etmem." dedikten sonra uzun süre bana baka kaldı. Ne yani bu davranışı için teşekkür mü bekliyordu? Daha çok beklersin. Kuntay bana baktıktan sonra odadan cıkıp kapıyı kapattı. Olduğum yere çöktüm ve göz yaşlarına boğuldum. Ben nasıl bu hâle geldim böyle. Hiçbir şey yapacak gücü kendimde bulamıyorum. Konuşamıyorum, hareket edemiyorum, beni bu hâle sokan kişiden hesap soramıyorum. Ben gerçekten de böyle birimiyim? Dedem olmadan gerçekten de yaşayamazmıyım. Etrafıma bakındıktan sonra ayağa kalkıp banyoya gittim. Aynada gördüğüm yüz gerçektende bana mı ayitti? Bu yaşama karşı tek bir enerjisi daha kalmamış kız, gerçekten de benmiydim. Ben neden bunları yaşamak zorundayım? Derin bir nefes aldıktan sonra sağlıklı bir şekilde düşünmek için çabalamaya başladım ama üzerimde taşıyamayacağım kadar büyük acı vardı. Kendimi rahatlatmak için banyonun içerisinde ki duşa girdim ve üstümdeki kıyafetleri dahi çıkarmadan buz gibi soğuk suyu açıp altına girdim. Su soğukta olsa ben yanıyordum. Ben alev alev yanıyordum. Ben, Almira Atabey yok oluyordum. Kendimde değildim artık. Kendimi kontrol edemiyordum. Bedenim benden işaret beklemeden nasıl istiyorsa öyle hareket ediyordu. Banyodan üstümde ki ıslak kıyafetlerle beraber çıktım. Odanın çıkışına kadar ilerleyip kapıyı açtım ve dışarı çıktım. -Almira, ne yapıyorsun? Kendine gel. İçimde ki ses ne kadar çok beni durdurmaya çalışsada ben durmadan devam ediyordum. Odadan çıktıktan sonra o uzun merdivenlerden yavaş yavaş aşağıya inmeye başladım. Merdivenleri yavaş yavaş bitirdikten sonra evin çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. - Almira, dur lütfen! Yapma! Evden çıktıktan sonra evin dışında ki merdivenleri bir bir inmeye başladım. Merdivenleri indiğimde dengemi kaybettim ve kendimi yerde buldum. - Almira, kalk ayağa lütfen! Bak iyi değilsin, içeri gir lütfen! Neden hiç kimse yok, biri yardım etsin lütfen! Bu koskocaman evde kimse yok mu? İçimde ki ses ne kadar beni durdurmaya çalışsada kontrol bende değildi ve kontrollü elime almak için uğraşmıyordum. Zaten istesem de yapamak ki ben güçsüz bir insanım. Ayağa kalktığımda dizlerimin kanadığını eleriminde çizildigini fark ettim. Gözlerimden haberim dahi olmadan akan yaşlar ellerime düşüp yaralarımın daha da çok acımasına sebep oluyordu. Vücudum bu acılarada göğüs gerip ayağa kalktı ve arka bahçeye doğru yürümeye başladım. Arka bahçede kocaman bir havuz vardı. Havuzu gördüğümde aklıma Dedem ve Yiğit geldi. Biz küçükken hep Yiğit'le beraber bizim evin havuzunda yüzerdik, dedemde hep bizi izlerdi. Çok güzel zaman geçirirdik. Havuza dahada yaklaştım ve kıyısında yürümeye başladım. Havuza bakmak beni mutlu etmişti. Bana mutlu anılarımı geri kazandırıyordu. - Dede hadi sende gel. Dedem son söylediklerimizden sonra arkasında sakladığı su tabancasını çıkarrıp bize ateş etmeye başladı. Yiğit'le beraber, " Dede, dur yapma." diye bağrıyorduk. "Dede, Yiğit nerdesiniz?" - Almira kendine gel lütfen. Bak iyi değilsin. Beynin seninle oyunlar oynuyor. Neden şu ucube evde tek bir kişi bile yok? "Dede, Yiğit nerdesiniz? " bunu bağırarak söylemiştim. Artık ben kendime hakim olamıyorum. Başım dönüyordu. Dengemi şağlayamıyordum. Kafamı durdurduktan sonra bazı sesler duymaya başladım. Galibe içimdeki ses haklıydı. Beynim benimle oyun oynuyordu. Ayak sesleri duyuyordum gitgide yaklaşan ayak sesleri. Sanki biri bana sesleniyordu ama kim olduğunu bilemiyordum. Ayak seslerinin ve diğer bütün seslerin geldiği yöne doğru kafamı çevirdim. Biri koşrak bana doğru yaklaşıyordu. Gözlerimi açıp kapattıktan sonra karşıdan bana doğru gelen kişiyi görünce gözlerime inanamadım. " YİĞİT!" Artık bedenimde kendinde değildi ve daha fazla bu acıları taşıyamayıp kendini boşluğa bıraktı. Umarım beyenmişsizindir.💐 Bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen. 🥰❤️ İletişim: Instagram 📷= @feyelbooks TikTok 📹= @feyza.tasdemir |
0% |