Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Kilitli Sözcükler

@feyzaelmiratasdemi

Kuntay

Tam odadan çıkacakken arkamı dönüp Almira'nın yüzüne uzun uzun baktım.
Bunlar haketmiyorsun bunu biliyorum ama başka bir yol bulamıyorum.

Sen hem benim kalbini korumaya muhtaç olduğum hemde herşeyi senden saklamak zorunda kaldığım kadın, beni affedebilecek misin?

Daha fazla böyle bekleyemezdim. Odadan dışarı çıkıp kapıyı kappattım ve yan taraftaki çalışma odasına girdim. Odaya girdip çalışma masasının çekmecesinde ki sakinleştiriciyi çıkarıp bir tanesini elime aldım.

Beni bu zor yolda tek rahatlatan sensin. Teşekkür ederim. dedikten sonra masada duran bardağa su doldurup ilacı ağızıma attıp suyla beraber tek yudumda yuttum.

- Ne zaman bu ilacı kullanmayı bırakacaksın, Kuntay?
- Tekrar bana tavsiyelerde mi bulunmaya başlıyorsun?
-Aaa, benim ne hattime. Ne kadar çok Kuntay Miroğlu'nun iç sesi bile olsam ona tevsiye vermek mi? Benim hattime değil.

Ellerimi cebime sokup odada turlamaya başladım.

- Unuttun galiba, Almira'ya böyle davranmamı söyleyen sendin.
- Evet, bendim ama başka çare var mı sence?
Gözümden tek damla yaş aktı, " Yok mu gerçekten?"
- Kuntay, kendini kandırma boşuna. Bunları neden yaptığını biliyorsun. Amacını unutma.
- Almira'nın bana bir canavarmışım gibi bakması canımı acıtıyor.
- Kuntay, Almira seni sevemez, seni sevmemeli. Severse sonuçlarınada katlanması gerekecek.
-HAYIR! Asla olmaz.
- O zaman sorun ne? Yoksa?
- Yoksa ne?
-Almiraya karşı birşeyler mi hisediyorsun?

İçimdeki ses neler söylüyordu böyle? Böyle bir şey olabilir miydi?

- Neden olmasın ki? Almira güzel kız sonuçta.
- Lütfen susarmısın. Kafamı karıştırıyorsun.
- Tamam ben susayım ama kalbin susacak mı acaba? Neyse, bugünlük bu kadar yeter, ben gidiyorum. Seni Almira'ya karşı hiseettiğin duygularla başbaşa bırakıyorum.

" Kalbim neden bu kadar hızlı atmaya başladı ki? Hayır Kuntay, olmaz. Bunu kendine yapma, lütfen!"

- Neden yapmayacakmışsın?
- Sen gitmemişmiydin?
- Senin bu halini izlemek hoşuma gidiyor, hem sen benim soruma cevap ver, neden yapmayacakmışsın?!Neden Almira'yı sevemiyormuşsun?
-Çünkü korkuyorum.
-Neyden korkuyorsun?

Derin bir nefes aldıktan sonra camın yanında duran aynanın karşısına geçip, " Onu üzmekten." dedikten sonra gözümden iznim olmadan yaşlar akmaya başladı.

- Erkek adam ağlar mı hiç?
- Neden ağlamasın, biz insan değilmiyiz?
- Haklısın, hemde çok haklısın.

Gözümden akan yaşları sildikten sonra,"Kuntay kendine gel. Hadi yapman gereken çok şey var." dedikten sonra cebimden telefonu çıkarıp en yakın arkadaşım ve sağ kolum diyebileceğim Doru'ğu aradım.
Telefon ilk çalışında açıldı.

- Alo, Doruk?
- Alo, Patron nasılsın, napıyorsun?
-Doruk kaç defa dedim bana patron deme diye.
- Tamam, bir daha demem patron. Şakamaka Arif Atabey den aldığım dosyaları istediğin kişiye ulaştırdım. Bu arada gerçekten bana bu gizemli adamın kim olduğunu söylemeyecek misin.
- Vakti geldiğince söyleyecem merak etme.

Dorukla konuşurken gözüm bir anda dışarı kaydı. Dışarda havuz kenarında sarhoş gibi yürüyen birinin olduğunu gördüm. Hava karanlık olduğu için ve ışıkta, yürüyen kişiye arkadan vurduğu için kim olduğunu anlayamadım. Havuz kenarında yürüyen kişinin sendelediğini farkettim. Kimdi bu? Böyle devam ederse suya düşmesi büyük bir olasılıktı. Bahçede nöbet tutan görevlileri aradım ama hiç kimse telefona cevap vermedi. Başka çare yoktu, gidip kendim bakmalıydım.

Odadan dışarıya çıktığımda Almira'nın kaldığı odanın kapısı açıktı ve yerde ıslaktı. Kafamı odanın içerisine sokup, "Almira!" diye seslendim ama ses gelmedi. Tekrardan " Almira, içerde misin?" diye sordum ama yine cevap gelmedi. Yavaş adımlarla içeri girdim heryer sırılsıklam dı. Odada hiç kimse yoktu. Belki banyodadır umuduyla banyoya gittim ama banyonun kapısı açıktı ve kimse yoktu.

Bir dakika. Acaba... acaba, Hayır, olamaz!

Koşar adım odadan çıkıp merdivenlerden indim. Evin kapısı ardına kadar açıktı. Koşararak evden çıktım ve arka bahçeye doğru gittim. Arka bahçeye gittiğimde korktuğum başıma gelmişti. Almira, havuzun kenarında sendeleyerek yürüyordu. Kendinde olmadığı belliydi o yüzden onu korkutmadan yavaş adımlarla ilerliyordum. Birkaç adım sonra Almira'nın güvenli olmayan bir şekilde yürüdüğünü fark ettim böyle devam ederse dengesini kaybedip havuza düşebilirdi. Daha fazla böyle ilerleyemezdim, kendisine gelmesi gerekiyordu. Arkasından seslenmeye başladım.
"Almira, dikatet! Çekil ordan." dedikten sonra hızlı adımlarla Almira'nın yanına gitmeye çalıştım.

Ben Almira'ya doğru yaklaşınca, Almira bana doğru dönüp yüzüme baktı ve gülümsedi ve daha sonra kendisini havuza bıraktı.

Almira'nın havuza düştüğünü görünce dona kaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Almira, havuzun içinde hareket etmeden duruyordu, kendisini kurtarmaya çalışmıyordu.

Ben hareket edemiyordum. Ben o havuza giremezdim. Bunu yapamazdım.

-Kuntay kendine gel. Ne bekliyorsun? Kız boğulacak. Korkularını kenara sakla. Şuan birinin canı tehlikede. Onu kurtarmak zorundasın.

-Yapamam, yapamam!

-Yaparsın, buna eminim. Sen Kuntay Miroğlu'sun. Herşeyin üstesinden gelebilirsin. Hadi, daha ne bekliyorsun?

Derin bir nefes aldıktan sonra havuza atladım ve Almira'yı kolundan tuttuğum gibi havuzun dışına doğru sürükledim. Almira'yı havuzdan çıkardığımda hareket etmiyordu. Nefesini yokladığım da nefes almadığını fark ettim. Kalbim delicesine atıyordu. Hemen nabzını kontrol ettim. Çok şükür nabzı atıyordu.
Hemen kalp masajı yapmaya başladım. "Almira, lütfen kendine gel." Bir iki üç derken hala kendine gelmemişti. Tekrar kalp masajı yaptıktan sonra suni teneffüs yaptım." Almira, lütfen kendine gel!" Almira ya üstü üstte kalp masajı ve suni teneffüs yaptım ama kedine gelmedi.
Gözümden yaşlar akmaya başladı. Bu defa tüm gücümü sağ elime verip Almina'nın göğüsüne sert bir şekilde vurdum.

Ve sonunda, Almira o acıyla birlikte kendine geldi. "Almira, iyimisin?" Almira derin derin nefes alıp bir yandan da öksürüyordu. Almira gözlerini açıp kapattıktan sonra gözleriyle gözlerimi birleştirip, "Yiğit..." dedi.

O an dona kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Bu adam senin için bu kadar önemli mi gerçekten, Almira?

Almira, son söylediginden sonra tekrar bayıldı. Bu böyle olmayacaktı. Almira'yı kucağıma alıp eve doğru yürümeye başladım. Evin önüne geldiğimde korumalarda koşar adım yanımıza geldiler. Sinirli bir şekilde, "Nerdesiniz siz?"
"Efendim, yabancı birinin evin etrafında dolaşırken gördük. Onun izini sürüyorduk." diye hesap verdiler.

Şuan onlarla tartışacak bir zaman değildi.
"Bunu daha sonra konuşuruz, hemen doktoru çağırın." Almira'ya baktığımda hâlâ hareketsiz duruyordu. Almira'yı kucağımda eve taşıdım. Kapıdan içeri girdiğimde Fatma Teyze ve Kiraz, merdivenlerin önünle tedirgin bir şekilde bekliyorlardı. İçeri girmemle beraber ikisiylede göz göze geldik. Fatma Teyze hemen yanıma gelip," Kuntay, oğlum ne oldu?" Aynı soruyu Kirazda sordu," Abi, ne oldu?" dedikten sonra kucağımda hareketsiz bir şekilde duran Almira'ya baktı," Yenge! Abi, yengeme ne oldu?"
" Daha sonra cevaplayacam şimdi Almira'yı odaya çıkarmam lazım."

Hızlı adımlarla merdivenleri çıktım, Arkamızdan Fatma Abla ve Kiraz, onu taşıyan korumayla beraber yukarı çıktılar.
Fatma Abla hemen Almira'nın yorganı nı kaldırdı. Yavaş bir şekilde Almira'yı yatağa bıraktım. "Oğlum, kız sırılsıklam, sen çık dışarı üstünü değiştirmemiz gerek yoksa havala geçirecek."
Fatma Teyzenin söylediklerinden sonra dışarı çıktım.
Kapının dışında Kiraz beni bekliyordu" Abi, ne oldu? Yengem neden bayıldı? Siz neden ıslaksınız?"
Kiraz akıllı bir kızdı. Onu kandırmak mümkün değildi.
"Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Camdan baktığımda Almira'yı havuz kenarında yürürken gördüm. Daha sonra yanına gittim. Gittiğim zaman bir anda havuza düştü."
Kiraz duyduklarını sindirmeye çalışırken," Abi, yengemin bu saatte havuz kenarında ne işi var? Neden havuza düştü ki? Abi, bize söylemediğin bir şey mi var?"

Bir şey değil, bir sürü şey var abicim ama bunu ne size neden başkasına anlatamam. Özellikle de Almira'ya.

Kiraz'la uzun süre bakıştıktan sonra hâlâ bir şey söyleyememiştim.
"Kiraz, bak..." tam bu sırada Fatma Teyze odadan çıktı. " Fatma Teyze, Almira nasıl?"
Fatma Teyze derin bir nefes aldıktan sonra, " Hâlâ baygın yatıyor. İstersen girebilirsin." Fatma Teyze girebilirsin dedikten sonra hemen içeri ğirdim. İçeri girdiğimde Almira'nın yüzü bembeyazdı. Ruhu sanki vücudundan çıkıp gitmiş gibiydi.

Bir anda korumalardan biri içeri girip, " Kuntay Bey, doktor geldi." dedim.
" Hemen alın içeri."
Doktor içeri girdikten sonra," Doktor Bey, havuza düştü daha sonra havuzdan çıktığında nefes almıyordu kalp masajıyla kendine getirdim ama tekrar bayıldı." Ben nefes almadan doktora olanları anlatıyordum.
"Tamam sakin olun. Şimdi ne olduğunu anlarız." Doktor Bey Almira'nın yanına gidip elini anlına koydu. Yüzünde tedirgin bir yüz oluştuktan sonra çantasından ateşölçeri çıkarıp Almira'nın ateşini ölçtü. Ateşölçere baktığında hemen çantasına yönelip, " Ateşi çok yüksek, hemen bir iğne yapmam lazım yoksa havale geçirecek." dedi.
Doktorun söyledikleri beni çok endiselendirmişti. Pürdikkat doktoru izliyordum.

Doktor çantasından serum ve bir şürü ilaç çıkardı. Almira'nın kolunu sıvayıp koluna bir iğne soktu ve daha sonra serumu yerleştirdi. Doktor son kontrollerini de yaptıktan sonra," Hastanın durumu hala kritik, bu gece onun için çok önemli." dedikten sonra çantasından çıkardığı ilaçları gösterip, "Bu ilaçları serum bittikten sonra üzerine yazdığım gibi kullanın. Gece boyunca yanından ayrılmamanız gerekiyor. Başına sirkeli su yapıp bezle anlına koyun, ateşinin düşmesine yardımcı olur. Gece boyunca terleyecektir kıyafetleri ni sık sık değiştirin."
" Tamam Doktor Bey, başka yapmamız gereken bir şey var mı?"
" Bunları yapmanız kâfi. Yarın öğlene kadar uyanmış olur eğer uyanmassa mutlaka beni çağırın."
" Tamam Doktor Bey, herşey için çok teşekkür ederiz."
Doktor rica ederim dermiş gibi kafasını salladıktan sonra çıkışa kadar ona eşlik edecektim ki Fatma Teyze önüme geçip, " Sen, Almira'nın yanında kal. Ben Doktor Bey'i geçiririm hem Almira'nın sana ihtiyacı var onu yanlız bırakma." dedikten sonra Fatma Teyze Doktor Bey'le birlikte odadan çıktı

Bana ihtiyacı... Benim ona tek faydam onun için onu bırakmam olacaktır ama bunu istesem de yapamam, olmaz!

Kiraz Almira'ya uzun uzun bakıyordu.
"Kiraz,abicim birşey mi oldu?" Kiraz gözlerini Almira'dan çekip bana baktı.
"Abi, yengemin nesi var. Bu soruyu sağlığı konusunda sormuyorum. Gerçekten nesi var?"
Daha önce de söylediğim gibi Kiraz zeki bir kız. Birinin gözlerinin içine bakarak bile nasıl biri olduğunu ve neler hissettiğini anlayabiliyordu. Belkide Allah, ondan bacaklarını almıştı ama böyle muhteşem bir yetenek vermişti.

Ben ne söyleyebilirdim ki şimdi? Kiraz'a ne anlatacaktım?
" Abi, her zaman olduğu gibi yine anlatamayacağın konular değil mi?"
Onaylar bir şekilde başımı sallamaktan başka bir şey yapamadım. Daha önce de Kiraz'dan istemesem de çoğu şeyi saklamak zorunda kalmıştım.

Ben, ne çok şeyi istemeden yapmak zorunda kalmıştım...

Fatma Teyze bir kaç dakika sonra yanımıza gelip, "Oğlum, istersen Almira'nın yanında ben kalayım."
"Hayır!"
Bunu çok ciddi bir şekilde söylemiştim.
"Yani... Ben ilgilenirim." dedim.
Ona bunları yaşatan benim benim ilgilenmem gerekir.
"Tamam oğlum, sen nasıl istersen ama bir ihtiyacın olursa mutlaka haber ver."
Kafamı tamam anlamında salladıktan sonra Kiraz ve Fatma Teyze dışarı çıktılar.

Almira'ya uzun uzun baktım. Çok yorgun gözüküyordu. Şuan baygın durumda bile olsa sanki içten içe ağlıyor gibiydi.

Onun, kalbinde yaşamış olduğu her bir acı katlanarak benim kalbime de aynı acıları yaşatmak için yol alıyordu.

Bedeni ne kadar çok yanıyor olsada ruhu bir o kadar soğuktu. Bunu hissedebiliyordum.
Sanki ruhu bedeninden kopup kendisini bu bataklıktan kurtarmaya çalışıyordu.

Bir anda kapı çaldı. Gelen kişi Fatma Teyze'ydi. "Doktorun söylediği sirkeli suyu getirdim, oğlum."
"Sağol, Fatma Teyze." dedikten sonra Fatma Teyze odadan çıktı.

Banyoya gidip temiz bir havlu alıp Almira'nın yanına gittim. Ellimi anlına koyduğumda hâlâ atteşi vardı.
Havluyu sirkeli suya sokup iyice ıslattıktan sonra yavaşça Almira'nın anlına koydum. Tek yaptığım şey sadece Almira'ya bakmaktı. Elmimden başka hiçbir şey gelmiyordu.

Gerçekten Almira'ya ne olmuştu?

-Bu da sorumu? Neden olacak, senin yüzünden.
-Bide sen başlama, lütfen.
-Ben başlamassam sen başlayacakmısın peki?
-Neyden bahsediyorsun sen?
-Kuntay, ben seni uyarmadım mı, bu kıza karşı bir şeyler hissetme diye? Ne o anlamlı düşünceler anlamlı imalar öyle? Artık bir karar ver bu kıza acıyormusun yoksa hoş..
-Sus!

Ayağa kalktım ve odada yavaş adımlarla yürümeye başladım.

-Ne sus? Tamam ben susayım, yine susayım ama yine ve yine söylüyorum ben susamda kalbin susacak mı? Zaten ben neden uğraşıyorum ki. Bu işi kalbin yapması gerekmez mi?
Hey! Kalp, ordamısın. Korkakmısın oğlum sen kalp. Çık ortaya da şu bizim aklı karışık oğlana bir yol göster.
Kuntay varya senin bu kalp nerede? En son Almira'yı görmeden önce konuşmuştuk, sonra ortadan kayboldu.

Almira'yı görünce kalbim ortadan kayboldu. Belkide kalbim olmadığı için bir türlü bir çıkış yolu bulamıyordum.

-Korktuğum başıma geldi iyi mi?
-Korktugun başına mı geldi?
-Evet, bu arada ben senin kalbinin nerede olduğunu buldum. Senin aramana gerek kalmadı.
-Neredeymiş benim kalbim?

Bir anda gözlerim, Almira'nın yüzünü bulmak için beynime emir verdi ve kafam beynimden aldığı emirle gözlerimi Almira'nın yüzüyle kavuşturdu.

Almira'ya karşı olan hislerimin acımaktan ibaret olduğunu sanarken meğersem çok daha kalıcı hislere sahipmişim.

Aslında Almira'nın neden böyle davrandığını çok iyi biliyordum. Bugün onun için zor bir gündü, onu yanlız bırakmamalıydım ama bu derecete kötü olup tekrardan eskisi gibi olacağını düşünmemiştim.

İyileşti sanmıştım. Belkide çok büyük yanılmıştım.

Tüm gece Almira'nın yanından bir an olsun ayrılmadın. Bir kaç defa Fatma Teyze Almira'nın üzerini değiştirmek için geldi. Arada bir bende Almira'nın ateşini ölçüp başındaki bezi değiştirip durdum. Bu gece benim için uzun bir gece olacaktı ve ben bu gecelere zaten küçüklüğümden beri alışıktım.

Küçükken Kiraz her hastalandığında ona bakan hep ben olurdum çünkü başka kimsemiz yoktu. Tabii resmi olarak bir anne ve babamız vardı ama biz onlar için işe yaramayan iki çalışandan farksızdık.

---------------------------🌓--------------------------

Açık olan camdan içeriye esen sıcak rüzgar, yüzüme çarpıp uyanmam için bana yardım ediyordu. Gözlerimi zar zor da olsa açtığımda Almira'nın kaldığı odada olduğumu fark ettim. Yatağın yanında duran komidinin üstünde uyuya kalmışım.
Almira uyuyordu ama geceki halinden çok farklı gözüküyor du. Yüzünde küçük bir tebessüm vardı. Ateşini ölçtüğümde rahatlamıştım. Ateşi olması gerektiği gibiydi. Bir anda doktorun söyledikleri aklıma geldi. Hemen saati kontrol ettim. Saat daha dokuzdu, doktor öğlene kadar demişti yani daha uyanmak için vakti vardı.
Kenime geldiğimde ayağa kalktım ve yavaş adımlarla odadan çıktım. Hâlâ yapmam gereken bir şey vardı. Odadan çıktıktan sonra koridorda bulunan ilk odaya girdim burası benim çalışma odamdı. Odaya girdiğimde dün gece havuzun olduğu bölgede nöbet tutan korumaları çagırdım. Bir kaç dakika sonra korumalar geldiler. Hepsinin yüzünde bir pişmanlık vardı.
"Neden pişmansınız?"
Korumalar hem şaşırmış hemde bu her zaman onların duruşlarından neler düşündüklerini anlayan halime alışmış bir şekilde," Almira Hanım'ı koruyamadığımız için pişmanız?" bunu söyleyen kişi adamlarım arasından en sadık olan Furkan'dı.
"Peki anlatın bakalım neden koruyamadınız?" Öne atılan yine Furkan olmuştu. "Dün gece arka bahçede bazı yabancı hareketlilikler farkettik. Kontrol ettmeye gittiğimizde bir adamın Almira Hanımın odasını gözetlediğini gördük."

Hayır, bu kadar çabuk mu? Daha hazır değiliz ama görünen o ki her an hazır olmamız gerekiyor.

"Kim olduğunu öğrenebildiniz mi?"
"Malesef, adam işinde iyi olmalı ki bu kadar adamı atlatmayı başardı."
"Yani siz o adam kadar iyi değilsiniz. Ne dersiniz, sizi kovup onumu işe almalıyım?" bunu söylerken alaycı ama bir o kadarda sinirliydim. Ben kolay kolay çalışanlara bağırmazdım. Bağırmam için büyük bir şeyin olması gerekirdi.
Aklım Almira'da olduğu için bu konuşmayı fazla uzatmak istemiyorum." Kamera kayıtlarını kontrol edin ve o adamı bulun. Güvenliği iki katına çıkarın ve ne olusa olsun mutlaka her bir noktada bir adam kalsın, hiçbir yer boş kalmayacak."
Adamlarım son söylediklerimden sonra dışarı çıktılar. Onlarla birlikte bende çıktım ve Almira'nın odasına gittim. Hâlâ uyuyordu. Almira'nın yüzüne uzun uzun bakıp zihninde ki düşünceleri öğrenmek istedim. Bana karşı düşüncelerini...
Almira'nın yüzüne doğru yaklaşıp," Bunları yaşamayı haketmiyorsun ama maalesef bu hayat adelletli de olsa insanlar, bu adaletli hayattan alacaklarımızı alırken, kolay yollar dururken, bizi hep yıpratan yoran paranparça eden yollara sürüklüyorlar." Bir elimi Almira'nın saçlarına götürüp ipeksi saçlarını okşamaya başladım. "Bu savaşta aramızda ki en masum sensin ama en çok acı çekende sensin." kulağına doğru eğilip," Ama ben bu acıları senin üzerinden alıcam. Bunu yapıcağıma söz verdim. Ne pahasına olursa olsun sözümü tutucam, tutmak zorundayım çünkü o da tutmuştu."

Elimi Almira'nın saçlarından çektim. Tam doğrulacaktım ki Almira'nın sesini duydum. Duyduğum sese inanamayıp Almira'nın yüzüne baktım. Almira uyanıyordu ve bir şey söylemeye çalışıyordu.
Almira ağzını hafif aralayıp bir şeyler fısıldadı ama söylediklerini anlayamamıştım. Belki daha net duyarım diye kulagımı Almira'nın yüzüne yaklaştırdım ve yine oldu.

" Yi... Yiğit!"

Almira hem kendi kalbini hemde benim kalbimi kandırmıştı. Kendi kalbine Yiğit'i sevmediğine inandırmışken düşünceleriylede kalbimde ki soruları karşılıksız bırakmıştı. Yiğit'i unuttuğuna inanmıştım.

-Sen nereden biliyorsun Almira'nın Yiğit'i unuttuğunu?
-Benim Almira'ya ilgili bilmediğim hiçbir şey yok.
-Kuntay gerçekten de abin gibisin.

Abin gibisin. Abi...

Artık buna alışmalısın. Almira senin için sadece bir görev bunu unutma. Yerine getirmek zorunda olduğun bir görev. Başka bir şey değil. Düşünceleriyle, hisleriyle ve özelliklerde kalbiyle ilgilenme. Sadece onu koru.

Almira yavaş yavaş gözlerini açtı. Gözlerini açtığında etrafına şaşkın bir şekilde baktıp, "Neredeyim ben?" dedi.
"Olman gereken yerde." Ona karşı istemesem de simdilik ters davranmalıydım.
Almira kafasını bana doğru çevirdikten sonra gözlerimin içine baktı. Uzun süre sadece baktı ve konuşmadı. Kafasını diğer tarafta doğru çevirip," Çık dışarı. Üzerimi değiştiricem." dedi
Daha yeni uyanmıştı ne kadar onu çok önemsememeye çalışsamda daha yeni iyileşmişti.
Dediğini yaptım ve dışarı çıktım. Dışarı çıktığımda Fatma Teyze'de elinde yemek tepsisiyele merdivenlerden yukarı çıkıyordu. Beni görünce yanıma gelip, "Günaydın oğlum, Almira nasıl?"
"Az önce uyandı. Şimdi üstünü değiştiriyor."
"Ben bir Almira'ya bakayım, sende dinlen çok yoruldun."
Gerçekten te çok yorgundum. Ayakta duracak takatim yoktu. Almira'nın yanında uyuka kalsamda en fazla bir kaç saattir.
"Tamam, Fatma Teyze."
Tam arkamı dönüp odama gidecekken.
"Ha, bu arada, bir Kiraza'da bak oğlum. Gece doğru düzgün uyumadı. Sabahta erken kalkmış. Almira'nın gelir gelmez böyle hastalanması onu çok üzdü."

Kiraz hassas bir kızdır. Almira'nın bu hâle gelmesi onu endişelendirmiş olmalı.
"Tamam Fatma Teyze ben ilgileneceğim."

Kiraz tekerlekli sandalye kullandığı için onun odası alt kattaydı. Merdivenlerden inip odasının olduğu yere gittim. Odanın kapısı açıktı. İçeriye doğru baktığımda Kiraz, bahçeye doğru bakan camın önünde duran berjelde oturuyordu. Kapıyı tıklatıp yumuşak bir ses tonuyla, "Kiraz Hanım, girebilirmiyim?" dedim.
Kiraz kafasını çevirip bana baktı ve gülümsedi. "Tabii, girebilirsiniz Kuntay Bey." dedi.

Kiraz'ın oturduğu yere doğru yaklaştım ama yanına gidemedim. Kiraz elinde bir defter tutuyordu.
O defteri görmek beni endişelendirmişti. Bu defter, Kiraz'ın günlük olarak kullandığı bir defterdi. O defteri sadece üzgün olduğu zaman eline alıp bir şeyler yazardı.

"Kiraz bir problem mi var?"
Kiraz elindeki defteri kenara bırakıp, "Canın çok acıdımı, abi?" dedi.
Anlamamış bir şekilde, "Neden canım acısın ki?" dedim.
Kiraz, derin bir nefes aldıktan sonra," Abi, dün o havuza girdin, farkında mısın?" dedi.
Kiraz bu sorusuyla eski anılarımı zihnimde canlandırmıştı. Beni her defasında ölüp ölüp tekrar dirilten anılar.
Kiraz elimi tuttu ve "Abi, kendini zorlama olurmu ve lütfen benim yanımda numara yapma." dedi.

Bana ciddi bir bakış attıktan sonra, "Almira'yı buraya getireceğini söyledin ve getirdin ama neden getirdiğini söylemedin."

İtiraz eder bir tavırla, "Kiraz, sana daha önce anlattımya. Ben yani biz, Almira'yla birbirimizi seviyoruz o yüzden..." cümlemi bitirmeme izin vermeden,"O yüzden mi Almira bu kadar üzgün ve dün bu üzgünlüğünü gidermek için kendisini havuza attı."

"Kiraz, yanlış düşünüyorsun."
"Hayır abi, bu düşüncelerim doğru. Dün gece Almira'yı havuz kenarına giderken gördüm. Belki hava almak için çıkmıştır diye düşündüm ama sendelediğini farkettim ve ben..." ellerini bacaklarına götürüp vurmaya başladı," bu işe yaramayan bacaklar yüzünden onu durduramadım." dedikten sonra gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
"Bu... bu işe yaramayan sadece bana yük olan bacaklar yüzünden." bunları söylerken bacaklarına vurmaya devam ediyordu.
Ellerini tutup bacaklarından uzaklaştırdım.
"Kiraz bu senin suçun değil. Ne Almira'nın, nede bacaklarının bu durumda olması senin suçun değil."

Hayatımızı etkileyen her olumsuz durum karşısında etrafımızdan sanki bu yaşananların suçlusu bizmişiz gibi imalara maruz kalmak yaşamış olduğumuz olumsuz durumdan daha çok canımızı acıtıyordu. Bu olumsuz hayat standartlarına alışmış olan bizim gibi insanları çevredeki insanlar, bizim gibi insanların kötülüklerini isteyip hiçbir hayırları dokunmayıp, olumsuz bakışları ve konuşmalarıyla bize bu hayatı çekilmez kılmayı başarıyorlardı.

Neden insanlar mutsuz olsun diye bu kadar uğraşıyorsunuz?

Bir anda kapı çaldı ve içeri Furkan girdi. Nefes nefese kalmıştı. "Furkan, ne oldu?"
Furkan nefesini düzene sokmaya çalışıp,"Kuntay Bey, geliyorlar."
Kiraz'la aynı anda,"Ne?" diye karşılık vedik.
Kiraz yüzüme bakıp,"Abi, ne yapacağız şimdi." dedi.
Duyduklarıma inanamaz bir şekilde,"Furkan, emin misin?" diye sordum.
"Evet, haber vermediler. Yanlarına yerleştirdiğimiz adamımız yeni haber verdi. Gizlice ayrılmışlar."

"Abi, ne yapacağız?"

Kiraz'ın bu korkmuş hali beni de korkutmaya başlamıştı. Onu sakinleştirmek için, "Merak etme Kiraz, hiçbir şey olmayacak." diye teselli etmeye çalıştım.

Bir anda Fatma Teyze Furkan'ın arkasından çıkıp odaya girdi.
"Kuntay oğlum, Almira seni görmek istiyor."
Kiraz tedirgin bir şekilde, "Abi, yengem hâlâ hasta. Ya onu bu halde görürlerse. Ne yaparız o zaman?"

Niye herşey böyle üst üste geliyor ki?
Ne yapacaktım şimdi.

"Furkan, ne zaman burada olurlar?"
"En fazla yarım saat sonra burada olurlar."
"Bu kadar çabuk mu?" Kiraz'ın korkusu katlanarak artıyor du.

Fatma Teyze olanları anlamaya çalışıyormuş gibi, "Oğlum, kim geliyor?"

Kiraz gözünden akan yaşlarla birlikte," Onlar geliyor, Fatma Teyze." dedi.
Kiraz'ın yüzünde olan o korku ifadesi, Fatma Teyze'nin yüzünde de oluşmuştu.

Harekete geçmem gerekiyordu. Fazla vaktim yoktu. Şuan önceliğimin Almira olması gerekiyordu. Onu olacaklara hazırlamalıydım.

Fatma Teyze ve Kiraz'ı sakinleştirmeye çalıştım. "Merak etmeyin, birşey olmayacak. Ben gidip Almira'ya bakayım."

Kiraz'ın odasından çıktıktan sonra hızlı adımlarla merdivenleri çıktım ve Almira'nın odasının kapısının önünde durdum. Kalbim delicesine atıyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı çalıp içeri girdim. İçeriye girdiğimde Almira odada bulunan balkonun kapısında duruyordu. Almira benim içeri girmemle birlikte arkasını döndü ve bana çok ciddi bir şekilde bakmaya başladı ama bu bakışı çok farklıydı. Karşımda eskisi gibi bütün gücünü kaybetmiş hayat enerjisi olmayan biri değil, güçlü kararlı ve en önemlisi çok ciddi bir kadın vardı.

Almira, bir kaç adım atıp bana doğru yaklaştı. Ben hemen konuya girmek istedim, "Almira bak..."
"Kes sesini!"
Almira konuşmama izin vermemişti.
"Bundan sonra ben konuşacağım sen susup beni dinleyeceksin. Artık karşında senin her söylediğini yapacak, sana kesintisiz boyun eğecek bir kadın yok, Kuntay Miroğlu."

Almira'yla şuan uğraşacak vakit değildi.

"Şuan bunları konuşacak vakit değil. Beni dinle."
"Asıl sen beni dinle. Artık saçma sapan cümlelerini duymak istemiyorum. "
Almira gitgide daha da bana yaklaşıyordu. Tam önüme gelip durdu," Kuntay Miroğlu, kim olduğun artık umrumda bile değil. Bana dedemi vereceksin. Ha yok vermiyormusun o zaman ben kendim alırım. Sen beni hafife alıyorsun. Hem beni hem dedemi. Biz Atabey'iz bizim gücübüzü hafife alma."

Almira bir türlü konuşmama izin vermiyordu. Çok sinirli ve öfkeliydi, böyle olmasıda normaldi.

"Dedemin nerede olduğunu söyleyecek misin?"

"Söyleyemem?"

Keşke söyleyebilsem ama söyleyemiyorum işte.

Almira alaycı bir şekilde gülüp, "Zaten sende bunu söyleyebilecek bir yürek varmı ki? Sen ne kadar şerefsiz ne kadar haysiyetsiz birisin böyle."

Almira'nın hakaretlerine karşılık söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu.

"Madem sen söylemiyorsun o zaman dedemi kendim bulurum ve sen buna engel olamassın."

Almira yüzünü yüzüme yaklaştırıp, "Senden korkmuyorum, Kuntay Miroğlu. Sen benim düşmanım bile olamayacak birisin. Benim düsmanımdı olmaya bile layık değilsin."

Yutkundum. Almira'nın benim için söylediği herşeyi içime attım çünkü buna alışıktım ama ilk defa içime atarken kalbim çok acımıştı.

Almira bir anda yatakta duran telefonunu aldı ve odadan çıktı. Arkama dönüp baktığımda Almira hızlı adımlarla merdivenlerden iniyordu. Hayır şimdi olmaz, gidemezsin.

Almira merdivenleri inerken Fatma Teyze ve Kiraz'da merdivenlerin önüne geçip Almira'ya bakıyorlardı. Kiraz bir anda Almira'yı durdurup, "Almira, nereye gidiyorsun?" diye sordu.
Almira, Kiraz ve Fatma Teyze'ye bakmadan geçip gitti. Tam kapının öüne geçip durdu. Arkasını dönüp bana baktı. Onu durdurmak için merdivenlerden inmeye başladım.

"Dur, sakın gelme!" diye bağırdı.

Merdivenlerin yarısında durdum ve hareket dâhi edemedim.
Almira bana ciddi bir bakış attıktan sonra arkasını döndü ve kapıyı açtı.

Almira durdu, sadece durdu. Kapıyı açmıştı,isterse gidebilirdi ama gitmedi, sadece durdu. Neler olduğunu anlamaya çalışırken gözüm Kiraz ve Fatma Teyze'ye kaymıştı. İkiside hayrete düşmüş bir şekilde kapıya bakıyorlardı.

Yavaş yavaş merdivenlerden indim ve herkesi hayrete düşüren şeyin ne olduğunu görmek için kapıya doğru yaklaştım. Benim geldiğimi fark edince Almira kenara çekildi ve bu hayattaki kabuslarımı görmem için bana yol verdi.

Kapıda duran şeyleri daha doğrusu insanları görmek başımdan aşağıya kaynar sular dökülmesine sebep olmuştu.

Ağzımdan her çıktığı zaman bütün vücüdüma bıçak saplayan o iki kelime ağzımdan dökülmüştü.

"Anne, baba..."

Bölümü beğendiniz mi? ❤️
Kuntay'ın ağızımdan bir bölüm okumak nasıldı? 🤔

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 💐🥰

Instagram 📷=feyelbooks
📷=gerçekkurguyazar
TikTok 📹=feyza.tasdemir

 

Loading...
0%