Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Acıtan Gerçekler

@feyzaelmiratasdemi

Merdivenlerden inip salonda ki kahvaltı masasına doğru ilerlemeye başladım. Bertuğ Bey geldiğimi fark ettiğinde yüzüme uzun uzun baktı. Yaptıklarının sonuç bulduğunu anladığı için yüzünde çok pis bir gülüş vardı. Bertuğ Bey'in böyle keyifli olması beni çok öfkelendirmişti.

Nasıl bir baba oğluna bunu yapabilirdi ki?
Nasıl bir baba oğlunun acı çekmesine sevinebilirdi ki?
Hemde bunu Kuntay'a yapan kendi öz babasıydı.

Masada ki yerime geçince Kuntay'da arkamdan geldi. Yanımda ki yerini aldığında yüzümdeki üzüntüyü anlamıştı ki kaşlarını çatıp neye üzüldüğümü anlamaya çalışıyordu.

Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Onu biraz bile tanıdıysam babasının bunu bilerek yaptığını anlamış olmalıydı. Ben bile anladıysam o kesin anlamıştır. Babasının ona bunu yapmasına rağmen nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu?

Ona acıdığım için bir şey diyemedim. Sözlerim bogazımda takılı kalmıştı,konuşamıyordum.

Yaklaşık yarım saat kahvaltı yaptık tabi ben ve Kuntay tam olarak birşeyler yiyemedik. Kahvaltı bittikten sonra Bertuğ Bey hiçbir şey demeden sofradan kalktı ve salondan çıktı. Bertuğ Bey gittikten sonra Kuntay'da kalktı ve onun arkasından gitti. Onunla konuşmam gerektiği için tam bende kalkacakken, "Nereye gittiğini sanıyorsun?" diye soran ses beni durdurdu.

Allah'ım sen bana sabır ver.

Beni durduran Alkım Hanım'dı.
Çok ciddi bir tavırla, "Kuntay'la konuşacaklarım var." dedim.

Alkım Hanım kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslandı ve sırıttı.
"Şu an istesen de onunla konuşamassın," dedikten sonra ayağa kalktı ve tam gidecekken. "İstersen bir git bakalım şuan ne yapıyor."
dedikten sonra salondan çıktı.
Ayağa kalktığımda karşımda duran Kiraz'ın ağladığını gördüm, "Kiraz neden ağlıyorsun?" diye sordum.

Yaşlı gözlerini bana doğru çevirip, "Almira, yine yapıyor?"
Anlamamış bir şekilde, "Kim, ne yapıyor?" diye sordum.
Kiraz hıçkırarak ağlamaya başladı. "Abim yine sevdikleri için acı çekiyor." dediğinde daha fazla ağlamaya başladı.
Tekerlekli sandalyesini bana doğru yaklaştı ve ellerimi tuttu, "Almira, lütfen yardım et. Daha fazla dayanamıyorum. Lütfen abime yardım et, lütfen."

Neler oluyor burada? Kuntay nerede? Neden herkes anlamadığım bir şekilde konuşuyor.

Kiraz ellerimi bıraktı ve ellerini yüzüne götürüp yüzünü kapattı.
İçeriden garip sesler gelmeye başlamıştı. Sert bir sesti, bu sesin neyden veya kimden geldiğini anlayamamıştım. Sesin geldiği yöne doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladım.
Salondan çıkıp mutfak kapısının ilerisinde ki kapıda durdum.
Kapı az da olsa açıktı.

Ha-Hayır... Bu nasıl olur?

"Sen kim olduğunu sanıyorsun, he?"
"Sen kimsin ki bana sormadan onu buraya getirebiliyorsun?"

Kuntay yerde diz çökmüş bir şekilde duruyordu. Karşısında da Bertuğ Bey vardı. Bertuğ Bey'in elinde... el-elinde...

Kırbaç...

Kuntay tek kelime etmeden duruyordu. Bertuğ Bey aralıksız sorular soruyordu ama Kuntay hiçbirine cevap vermiyordu.

"Cevap ver! Onu neden getirdin?"

Kuntay cevap vermeyince bu sefer Bertuğ Bey Kuntay'ın arkasına geçip sırtına kırbaçla vurdu. Bir,iki, üç durmadan vuruyordu. Bertuğ Bey sanki Kuntay onun düşmanıymış gibi sert bir şekilde vuruyordu. Kırbaç sesleri bütün evde yankılanıyordu. Durmuyordu, durmadan Kuntay'a vurmaya devam ediyordu. Kuntay'ın kollarımdan kanlar süzülmeye başlamıştı.

Ben gördüklerim karşısında şoka girmiştim ve hareket dahi edemeden duruyordum. Bir anda kendime geldim ve gördüm vahşete son vermek için içeri girecekken bir el beni durdurdu.
"Bunu aklından bile geçirme." Alkım Hanım yanıma gelip elimi tutmuştu.
"Bunları senin yüzünden yaşıyor." dediğinde afallamıştım.

Benim yüzümden mi? Ben ne yaptım ki?

Alkım Hanım'a o kadar sinirli bir şekilde baktım ki bütün öfkemi kusarak, "Siz nasıl bir annesiniz böyle, nasıl olurda hiçbir şey yapmadan durabiliyorsunuz?"

Alkım Hanım'ın yüzünde tek bir üzüntü bile yoktu.
"Yaptıklarının sonuçlarını yaşıyor." dediğinde daha da öfkelenmiştim.
Kolumu elinden çekip üzerine yürüdüm, "Siz insan değilsiniz. Nasıl bir anne çocuğunun acı çekmesine göz yumabilir ki. Siz nasıl iğrenç bir insansınız böyle."

Alkım Hanım öfkelenip, "Hatsiz.." dedikten sonra elini kaldırdı. Tam bana vuracakken bir el buna engel oldu. Bu oydu. Alkım Hanım'ın elini indirdikten sonra bana döndü, ve masmavi gözleriyle bana baktı.
"İyimisin."

Alkım Hanım o iğrenç ağızına sahte bir gülüş koyup, "Bu halde bile bu kızı düşünmeyi bırakta kendine bak." dedikten sonra arkasını dönüp gitti.

Kuntay bir anda sendeledi. Hemen onu kollarından tutup bana yaslanmasını sağladım. Yüzünden terler akıyordu. Bana temas eden kolu çok sıcaktı. Üstünde ki kıyafet koyu renkte olsa bile kan izleri belli oluyordu.
Ona olanları soracaktım ama şuan bu durumda değildi.

Kiraz tekerlekli sandalyesini hızlı bir şekilde sürüp yanımıza geldi.
"Abii!"
Kiraz'ın beti benzi atmıştı. Ağlamaklı bir sesle, "A-Abi, iyi-iyi misin?" Kiraz daha fazla ağlamaya başlamıştı.

Kuntay, Kirazın bu halini görünce dudaklarına sahte bir gülüş koyup, "Merak etme, ben iyiyim." deyip Kiraz'ı sakinleştirmeye çalışıyordu.

Kuntay daha fazla ayakta durabilecek durumda değildi. Kuntay'ı odasına götürmeliydim. Tam bu sırada dış kapıdan bir koruma içeri girdi. Kuntay'ın halini görünce hemen yanımıza geldi ve Kuntay'ı tuttu. Kiraz'a doğru dönüp, "Kiraz Hanım yine mi?" dedikten sonra. Kiraz akan gözyaşları ile birlikte, "Evet, Furkan evet." dedi.

Yine mi derken? Bunu hep mi yaşıyordu?

Adının Furkan olduğunu öğrendiğim koruma bana doğru dönüp, "Kuntay Bey'i odasına çıkartmalıyız." dediğinde ona başımı salladım ve beraber Kuntay'ı yukarı çıkardık.

Kuntay'ın odasına girdiğimizde Kuntay'ı yavaş bir şekilde yatağına bıraktık.
Kuntay oturduğu yerden bana doğru dönüp kısık sesle, "Sen çık, Furkan halleder." dedi.

Onu bu halde asla bırakmazdım. Benim yüzümden böyle olmuştu tabi bana söylenen buydu. Ona ben bakmalıydım. Kesin bir dille reddettim. "Hayır, hiçbir yere gitmiyorum." Furkan'a doğru dönüp, "Sen gidebilirsin ben ilgileneceğim." dedim.
Furkan tereddüt edip Kuntay'a baktı. Kuntay gitmeyeceğimi bildiği için Furkan'a gitmesini işaret etti.

Furkan odadan çıktıktan sonra Kuntay'ın yanına geçip oturdum. Uzun uzun yüzüne baktıktan sonra Kuntay elini kaldırıp yanağıma götürdü.
"Ağlama, özelliklede benim için sakın ağlama."
Kuntay söylemeseydi o ana kadar nasıl kötü bir şekilde ağladığımı fark edemeyecektim. O kadar şaşkındım ki kendimin farkında değildim.

Çok kötü görünüyordu. Onu konuşturup yormak istemiyordum. Hemen ayağa kalkıp banyoya gittim ve banyodan ilk yardım çantasını alıp geldim.
Kuntay'ın yanına geldiğimde elimi kıyafetine uzattığımda elimi tutup, "Ne yapıyorsun? " diye sorduktan sonra dudakları kıvrılıp çapkınca güldü.
" Bunu şimdi mi yapmak istiyorsun?"

Bu durumda bile nasıl böyle konuşabiliyordu? Neden acılarını gizliyordu?

Ellerini ellerimden çekip, "Konuşma! Ben sana soru sorana kadar konuşmayacaksın. İşime de karışma." dedim. Bunu çok sert bir dille söylemiştim.

Kuntay'ın arkasına geçip tişörtünü yavaşça çıkardım. Bana engel olmamıştı ki zaten bunu yapabilecek durumda da değildi. Kıyafetini çıkardığımda dona kalmıştım.

Kuntay Miroğlu, sana ne yaptılar böyle?

Hareket edemiyordum. Sırtı maffolmuştu. Sırtında yara almayan yer kalmamıştı. Her yeri kanıyordu. Sırtı çok fazla işgence görmüş gibiydi. Gördüklerime daha fazla dayanamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladım.

Kuntay arkasını dönüp ellerimi tuttu. Dolmuş gözleri can çekişiyordu.
"Almira, yapma bunu, yapma."

Sinirlenip ona bağırdım.
"Neyi yapmayayım? Neyi yapmayayım." Bir yandan ağlıyor bir yandan da bağırıyordum. "Kuntay niye karşı koymadın? Neden birşey demedin? Neden numara yapıyorsun? Neden ağlamıyorsun?"

Kuntay derin bir nefes aldı ve gözlerini gözlerime dikti, "Çünkü orda canım şuan ki kadar acımamıştı." dedikten sonra dolan gözlerle bana baktı.
"Almira, ağlama. Senin gözünden akan her bir damla yaş daha çok canımı acıtıyor."

Daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım ve karşısına geçtim.
"Kuntay, beni tanımıyorsun bile. Neden tanımadığın bir kadın için bunca acıya boyun eğiyorsun? Neden beni düşünüyorsun?"

Kuntay zar zor da olsa ayağa kalkıp karşıma geçti.
"Ben seni senden daha iyi tanıyorum, Almira. Sen beni tanımasan da ben seni tanıyorum." dedikten sonra daha fazla ayakta duramadı ve olduğu yere yığıldı.

Kuntay bayıldığında kıpırdayamadım.

Beni beden daha iyi tanıyan, benim için canını ortaya koyan biri.

Bir anda kapı açıldı ve içeriye Fatma Teyze girdi.
Kuntay'ın yerde baygın bir şekilde yattığını görünce, "Kuntay, oğlum!" diye bağırdı. Fatma Teyze içeriye girince arkasından kucağında Kiraz'la birlikte Furkan girdi.

"Abii!"
Kiraz abisinin yerde yattığını görünce bağırmaya başladı.
"Abi, abi ne oldu? Abi, uyan lütfen."

Kiraz, Furkan'ın kucağında tepinmeye başlayınca Furkan onu yatağın yanında ki koltuğa oturttu.

Furkan hemen önüme geçip Kuntay'ı kaldırıp yatağa yatırdı.
Bir yandan Kiraz'ın bağırışları, bir yandan da Fatma Teyze'nin Furkan'a söyledikleri... Ben hiçbirini duymuyordum. Tek yaptığım yatakta baygın bir şekilde yatan Kuntay'a bakmaktı.

"Almira, kızım hadi siz dışarı çıkın." Fatma Teyze koluma dokunup beni sarmıştı. Kiraz'a baktığımda benden daha kötü olduğu belliydi.
Kiraz'ın yanına gidip ellerini tuttum. Derin bir nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım.
"Kiraz hadi gidelim."
Kiraz hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu.
Bana doğru dönüp, "Abimi bu halde bırakamam." demişti ama burada daha fazla durursa kötü olacağı belliydi.
Furkan'a seslenip, "Kiraz'ı benim odama götürürmüsün?" dedim.
Kiraz hemen karşı çıkıp, "Hayır, gidemem." demişti ama burda durdukça daha kötü olduğunun farkında değildi.

Furkan tekrar bana dönüp baktıktan sonra ne yapmak istediğimi anlamıştı.
Kiraz'ın yanına gidip onu kucağına aldı. Kiraz ağlamaktan bitap düştüğü için karşı koyamamıştı.
Önden Kiraz, Furkan'ın kucağında çıktığında ben arkamı dönüp ona baktım.

İlk defa onu böyle görmek beni maffetmişti. Onu daha üç gündür tanıyorum ama bana yaşatmış olduğu her biri duygu çok derindi.

Sana karşı olan hislerim derinlerde, Kuntay Miroğlu?

Önüme dönüp odadan çıktım. Kapının önüne çıktığımda gözlerimden yaşlar sel olup aktı.
Kafamı kaldırıp göz yaşlarımı engellemeye çalıştım. Tekrar aşağıya baktığımda alt katta Bertuğ Bey'i gördüm. Ben ona bakınca sanki ona baktığımı farketmiş gibi kafasını kaldırıp bana baktı. Yüzünde sinsi bir gülüş vardı. Zafer kazanmış gibi mutlu ama kazandığı zaferin adi bir zafer olduğunu bildiği için gülüşü bir o kadar keskindi.

Tam aşağıya inip ona hesap soracakken Furkan karşıma geçip beni durdurdu.
"Almira Hanım, bunu yapmayın."
Furkan'a dönüp bütün sinirimi ondan çılardım.
"Ne demek yapmayın? Nasıl böyle durabilirim?"

Furkan aşağıya baktıktan sonra tekrar bana dönüp, "Kuntay Bey bile hiçbir şey yapamazken, sizce siz bir şey yapabilir misiniz?"

Furkan'ın söylediklerinden sonra boğazım düğümlenmişti. Haklıydı, Kuntay bile ona karşılık veremezken ben ne yapabilirdim ki.

Odadan Kiraz'ın ağlama seslerini duyunca hemen odaya girdim.
Kiraz yatağın üstünde oturuyordu.
Bana neler olduğunu şuan anlatsa anlatsa en iyi Kiraz anlatırdı.

Yavaş adımlarla Kiraz'a yaklaşıp yanına geçip oturdum. Sakın bir ses tonuyla,
"Kiraz, neler oluyor burada? Baban neden bunu yaptı?" diye sordum.

Kiraz öfkeli gözlerle bana baktı ama bu öfkenin başkasına ait olduğu çok belliydi. Dişlerini sıkıp, "O adam benim babam değil." dedi.
"O adam bizim babamız değil." dedikten sonra karşısında ki duvara dönüp yüzüne sahte bir gülüş koydu, "Evet, malesef ki öz babamız ama sadece lafta gerisi sadece kocaman bir boşluk." dedikten sonra tekrar bana dönüp ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerini gözlerimle birleştirip hıçkırarak konuşmaya başladı.
"Almira, sence bir baba oğluna bunu yapabilir mi? Bir baba oğlunun acı çekmesine sevinebilirmi? O adam bizim babamız değil. Olmadı, olmayacakta."

Kiraz'ın söyledikleri kalbimi acıtmıştı.
Ben hiçbir zaman bir babanın varlığının nasıl bir his olduğunu bilememiştim. Bir babanın evladına neler hissetirebilecegini bilmek istemiştim ama bilememiştim.
Bir evladın babasına olan bu kin ve düşmanlığı beni maffetmişti. Asıl maffeden ise bir babanın bu duyguların hepsini haketmesiydi.

Kiraz elinin tersiyle gözyaşlarını silip derin bir nefes aldı.
"Bertuğ Bey hep böyleydi. Ona haber vermeden yaptığımız her şeyde bizi cezalandırırdı." dedikten sonra kafasını öne eğip, "Tabi daha çok abim... Abim ceza alırdı." dedikten sonra kafasını kaldırıp derin derin nefes alıp verdi. "Abim benim cezalarımı da üslenip onlarıda çekerdi. Abim hep acı çeken kişi olurdu."

Benim için de acı çeken kişi olmuştu.

Tekrar bana dönüp baktı. " Seni buraya getireceğini söylediğinde korkmuştum çünkü Bertuğ Bey'in buna izin vermeyeceğini biliyordum. Dedenle aralarında tam olarak ne var bilmiyorum ama Atabey'lere karşı çok sert bir tutumu var. Sizden nefret ediyor özellikle de dedenden"

Kiraz'ın söyledikleri kafamda ki soruların cevaplarını yavaş yavaş veriyordu.
Dedemle aralarında ne var bilmiyorum ama bana sabahtan beri dedemle ilgili sorular sorması ve dün Arif Atabey'in torunu olduğumu öğrenince ki tutumunun bir sebebinin olduğunu anlamıştım.

"Abimi uyardım. Eğer seni buraya getirirse Bertuğ Bey'in ona zarar vereceğini söyledim ama..." dedikten sonra ellerimi tutup, "Seni canı pahasına koruyacağını söyledi."

Kuntay Miroğlu, çok gizemlisin. Bu gizem beni maffediyor.

Gözlerimdeki yaşlar arttıkça gözlerim acımaya başlamıştı.
"Kiraz, abin beni neyden korumaya çalışıyor?"

Kiraz kaşlarını çattıp sanki bir şeyi anlamaya çalışıyordu. "Bilmiyorum ve bence abimde bilmiyor. Tehlikede olduğunu düşünüyor ama seni kimden veya neyden koruması gerektiğini bilmiyor."

Tehlikede miyim?

"Abim uzun zamandır birşey üzerinde çalışıyor ama ne olduğunu bende bilmiyorum. Birini arıyor gibi ama..." dedikten sonra gözlerini kısıp etrafa bakındı. "bilemiyorum, abim şu sıralar çok garip davranıyor. Her zaman planlı hareket eder bütün bir gününü planlamadan o güne başlamaz ama..." dedikten sonra dönüp bana baktı. " sen geldikten sonra herşeyi akışına bırakmış gibi."

Kuntay'ın benimle ne gibi bir işi var. Dedem ona güvenmemi onun yanında kalmam gerektiğini söylemişti. Kuntay ise benim düşmanım olmadığını dedemi ve beni korumak istediğini söyledi.
Peki bizi kimden ve neyden korumaya çalışıyor.
Kuntay bizi nereden tanıyor? Biz onun için neyiz ki bizim için bu kadar uğraşıyor?

Ben, Kuntay için kimim ki benim için acı çekmeyi göze alıyor?

Ben aklımda ki cevap bulamayan onlarca soruya yenilerini eklerken Fatma Teyze odaya girdi. Fatma Teyze'yi görünce hemen ayağa kalkıp karşısında durdum.
"Fatma Teyze, Kuntay nasıl?"
Fatma Teyze'nin yüzü asıktı ve birşeyler den korktuğu belliydi.
"Kızım, normalde Kuntay bu tür acılara karşı dirençlidir. Böyle bayılması çok garip."

Böyle acılara dayanıklıdır derken? Nasıl acılar yaşadı ki?

Kiraz'ın az önce zar zor durdurduğu göz yaşları tekrar akmaya başlamıştı. "Abim şuan ne durumda Fatma Teyze?"
Fatma Teyze, Kiraz'ın kötü olduğunu anladığı için yanına gidip ona sımsıkı sarıldı. Yüzünü avuçlarının arasına alıp, "Merak etme, sen abini tanımıyormusun? Hemen toparlar." dedikten sonra imalı bir şekilde bana baktı. Bakışı çok donuktu. Acaba bütün suçun bende mi olduğunu düşünüyordu?

Dudaklarımı yaladıktan sonra hafif aralayıp cevabından korktuğum soruyu sordum." Benim suçum olduğunu mu düşünüyorsunuz?" bunu söylerken sesim titremişti.

Fatma Teyze, Kiraz'ı bırakıp ayağa kalktı. Karşıma geçip ellerimi tuttu ve bir anda gülümsedi.
"Kim olduğunu bilmiyorum, Almira ve sende bizim kim olduğumuzu bilmiyorsun." dedikten sonra bir elini yanağıma götürüp okşamaya başladı.
"Çok fazla sorunun olduğunu biliyorum ki bizimde çok var." dedikten sonra Kiraz'a doğru dönüp ona gülümsedi. Kiraz'da aynı şekilde Fatma Teyze'ye gülümsedi.
"Kuntay oğlum seni neden getirdi bilmiyorum ama onun için çok kıymetli olduğun belli. Kuntay güvenmediği birini asla bu eve getirmez. Sen onun için o kadar çok kıymetlisin ki senin için acı çekmeye bile razı."
Fatma Teyze bunları söylerken kalbimin acıdığını hissettim. Son günlerde her gördüğümde boğazına yapışmak istediğim adam şimdi benim için acı çeken birine dönüşmüştü.

Kuntay Miroğlu'nu anlamak çok zor.

"Kuntay için değerli olan biri bizim için de değerlidir." dedikten sonra ellerimi ellerinin arasına aldı.
"Merak etme Kuntay iyileşince bütün soruların cevaplarını sana verecektir." dedikten sonra Kiraz'a doğru dönüp, " Abin şuan da uyuyor. Doktor az önce gitti. Yorgun olduğunu dinlenmesi gerektiğini söyledi. Korkulacak bir şey yokmuş" dedikten sonra Kiraz sesli bir nefes verdi.

Fatma Teyze, Kuntay'la ilgili bilgi verdikten sonra odadan çıktı. Bu benim için bir fırsattı. Ona Bertuğ Bey ve Alkım Hanım'ın nasıl insanlar olduğunu sorabilirdim. Kiraz'a sorsam onlara karşı öfkeli olduğu için gerçekleri tam olarak anlatamayabilirdi. Kuntay'yada soramadım çünkü şuan da bana bunları anlatabilecek bir durumda değildi. Tek çare Fatma Teyze'ydi.

Arkamı dönüp Kiraz'a baktım onu oyalamalıydım.
"Kiraz ben bir abine bakıp geleyim." dediğimde Kiraz hemen atlayıp, "Bende gelicem." dediğinde onu durdurdum.
"Şuna çok götü gözüküyorsun. Hem abin şuanda uyuyor. Uyandığında seni böyle göremk istemez. En iyisi sen dinlen ben bakıp geleyim."

Kiraz istemesede söylediklerimde haklı olduğunu bildiği için kafasını salladı. Hemen kapıyı açıp odadan çıktım. Odadan çıktığımda Fatma Teyze'nin aşağıya indiğini fark ettim.

Ben onun arkasından gelirken bir anda durdu. Acaba beni mi fark etti diye düşünürken karşısında duran kişiyi görünce içimden hafif bir küfrettim.

-Küfürün hafifi mi var?
-Ağırı oluyor da hafifi mi olmuyor?
-Niye hafifini ettin peki?
-Benim gibi birine öyle sözler yakışmaz da ondan.
-Kendini beyenmiş biri olabilir misin, Almira?
-Bazen insanın kendini beğenmiş biri olması sencede güzel olmaz mı?
-Ne demek istiyorsun?
-Neden başkalarının bizi beğenmsei için çabalıyoruz ki?
-Başkaları bizi beğensin diye uğraşırken kendimizi beğenmemeye başlıyoruz.
-Aynen öyle iç ses o yüzden bence kendini beğenmiş olmak seni kötü biri değil seni olgun biri olarak göstermeli. Bir insanın kendini beğenmesi kolay şey değil.
-Nerden geldik biz bu konuya Almira?
-Biryerden gelmedik, hep olmamız gereken yerdeydik.

Alkım Hanım'ı görmek Fatma Teyze'yi germiş olmalı ki hareket etmeden duruyordu. Alkım Hanım, Fatma Teyze'nin arkasında beni görünce hafif sırıttı ve önüne dönüp tam gidecekken onu durdurdum, "Oğlunuzu hiç mi merak etmiyorsunuz?"

Alkım Hanım sordum soru karşısında durdu ve bana dönüp tek kaşını kaldırıp, "Neden merak edecekmişim?" diye sordu.

Eşin olacak o cani, oğluna işgence ettiya hani, sende oradaydın.

Tam bir şey söyleyecektim ki," O bunlara alışık, hem haketti." dedikten sonra yavaş adımlarla bahçeye çıktı.

Keşke bahçede ayağı kaysada kafasını bir yere vurup ölse.

-Almira ne biçim konuşmak o öyle.
-Ne yapayım ya. Şu kadının dediklerine bakarmısın. Nasıl bir anne bu böyle?
-Sende haklısın.

Fatma Teyze arkasına dönüp bana baktı. Yüzü buz kesmiş gibiydi. Yüzüne sahte bir gülümseme koyup, "Kızım, bir şey mi lazım?" diye sordu.
Aramızda ki mesafeyi kapatıp ona doğru ilerledim.
"Fatma Teyze seninle konuşmam gerek." dediğimde Fatma Teyze ilk başta tereddütte etse bana yaklaşıp başını salladı.
Merdivenleri bir bir indi hemen arkasından bende onu takip ettim.

Beraber mutfaktan geçip muftağın arkasında bulunan etrafı camla kaplı terasa çıktık.

"Kızım sen geç otur. Görünüşe bakılırsa uzun bir konuşma bizi bekliyor. Ben ikimize de bir kahve yapıp geliyorum." dedikten sonra karşı çıkmama izin vermeden mutfağa girdi.

Etrafı camalarla kaplı olan teras arka bahçede ki havuza bakıyordu. Camın önünde geçip havuza baktım. Havuza baktıktan sonra bir anda başım çok şiddetli ağrımaya başladı. Başım dönüyordu dengemi koruyamıyordum. Aklıma kesik kesik anılar geliyordu ama bir bütün olmadığı için hiçbir şey anlayamıyordum. Elimle terasın kenarından tutum.

Fatma Teyze elinde kahvellerle içeri girdi." Kahveler haz... Almira!"
dedikten sonra ayakta durmakta zorlandığımı fark etmişti. Hemen yanıma gelip kollarımdan tuttu.
"Kızım, iyimisin? Ne oldu?" dedikten sonra beni terasın ortasında ki büyük masaya doğru çekti. Sandalyelerden birini çekip orurmama yardım etti.

"Kızım, ne oldu?"
Ellerimle şakaklarımı ovaladıktan sonra," Bilmiyorum Fatma Teyze, bir anda başım döndü."

Fatma Teyze başını kaldırıp havuza baktıktan sonra sanki olanları anlamış gibi kafasını salladı.
Bana doğru dönüp, "Havuza mı baktın?" diye sorduğunda evet anlamında başımı salladım.
"Anlaşıldı." dedikten sonra yanımda ki sandalyeyi çekip oturdu.
Benim ona soracaklarımı anlamıs olmalıydı ki konuya o girdi.

"Almira, bilmen gereken şeyler var. Ben belkide sorularının hepsini cevaplayamam ama en azından sana yardımcı olabilirim." dedikten sonra derin bir nefes aldı.

"Bir kaç hafta önce Kuntay, ben ve Kiraz'ı yanına çağırdı. Bizimle çok önemli şeyler konuşması gerektiğini söylemişti. Onunla konuşabilmek için Adıyaman'a gittik."

Adıyaman mı? Yani uzun zamandır orada mıydı? Yanımda mıydı?

"Yanına gittiğimizde bize senden bahsetti. Bir kadını eve getireceğini söyledi. Ona senin kim olduğunu sorduğumuzda kendisi için çok kıymetli biri olduğunu söyledi."

Neden onun için kıymetli biriyim?

"Seni koruması gerektiğini söyledi?" dedikten sonra sustu ve konuşmadı.

Benzer seyleri Kiraz'da söylemişti. Oda abisinin beni koruması gerektiğini söylemişti. Fakat neyden ve kimden beni koruyordu?

"Fatma Teyze beni neyden veya kimden korumaya çalışıyor biliyormusun?" diye sordum.

Fatma Teyze de aynı Kiraz gibi tepki verip, "Bilmiyorum ama galiba oda bilmiyor. Kuntay'ın bu zamana kadar isteyipte elde edemediği hiçbir bilgi olamıştır ama..." dedikten sonra gözlerimin içine baktı, "seni neyden veya kimden korumaya çalıştığını bilmiyor." dediğinde kafam karışmıştı.

İkiside nasıl bunu tahmin ediyorlardı ki? Belkide Kuntay biliyordur herşeyi.

"Kuntay'ın bilmediğini nereden çıkardınız? Belkide biliyordur?"

Fatma Teyze hemen itiraz eder bir sesle, "Hayır, bilmiyor, buna eminim. Kuntay hiçbir adımını plansız atmaz ama sen geldiğinden beri bütün herşeyi akışa bırakmış gibi. Kuntay her bir cümlesini önceden belirleyip konuşan biridir. Hiçbir zaman hayatı akışına göre yaşamadı.". dedikten sonra elerimi tuttu ve "Dün annesi ve babası geldiğinde doğaçlama takıldı. Babası ona işgence ederken ne yapacağını bilemedi dün sen hastalanınca bile..." dedikten sonra konuşmasına izin vermeden, "Sen hastalanınca derken?" diye sordum.

Sen dün hastalanınca mı? Ben dün hastalandın mı ama ben niye bunu hatırlamıyorum?

Fatma Teyze sorumu anlamamış bir tavırla, "Sen dün hastalandın ya kızım ondan bahsediyorum?" dedi.
Söylediklerini anlamadığımı anlamış olmalıydı ki, "Sen dün gece havuza düşmüştün. Kuntay'da seni kurtardı ama ne olduda havuza düştün bilmiyoruz. Kuntay seni getirdiğinde ateşler içinde yanıyordun." dediğinde yutkundum. Ben niye bunların hiçbirini hatırlamıyorum?

Fatma Teyze bir anda kafasını benden çekip ayağa kalktı ve cama doğru yürümeye başladı. " Beni en çok şaşırtan şey senin suya düşmen değil Kuntay'ın o suya girmesiydi." dedikten sonra dışarda ki havuza uzun uzun baktı. Ne demek istediğini yine anlamadığım için ayağa kalkıp yanına gittim. Yanına yaklaştığımı anlayınca konuşmaya devam etti.
"Kuntay en son iki yıl önce o havuza girmişti..." dedikten sonra gözünden tek damla yaş aktı. Ona doğru yaklaştım ve tam önüne geçip durdum.
"Neden bir daha girmedi?" diye sorduğumda kafasını öne eğip gözyaşlarını saklamaya çalıştı.
Kısıl sesle, "Kaner..." dedikten sonra kafasını kaldırıp yaşlı gözlerini gözlerimle birleştirdi.
"Kaner Miroğlu. Kuntay ve Kiraz'ın abisi." dedikten sonra gözyaşları dahada hızlandı.

Fatma Teyze'nin böyle ağlaması benide duygulandırmıştı. Ellerini tutup, "Nerede Kaner Miroğlu?" diye sordum.

Yüzünde buruk bir tebessüm oluşturarak," Şehit oldu." dedikten sonra tekrar havuza dönüp baktı." Bu havuz onun kanına bulandı." dedikten sonra dengesi bozuldu ve sendelemeye başladı. Hemen Fatma Teyze'yi kollarından tutup bana yasladım onu oturduğu sandalyeye doğru götürüp oturmasına yardım ettim. Elini hiç bırakmadım ve sakince olanları anlatmasını bekledim.
Fatma Teyze, konuşmasını beklediğimin farkındaydı ki çok beklemeden tekrar kaldığı yerden anlatmaya devam etti.
" O gece, bu dünyada ki en kanlı gecelerden biriydi. Bertuğ Bey o gece eve teröristlere silah satışı yapan bir takım insanları eve getirmişti..." dediğinde sert bir şekilde yurkundum.

Bu adam teröristlerle mi çalışıyordu?

Yüzünde korkunun acı izleri vardı.
"O adamlar Kaner'den nefret ediyorlardı çünkü onların işlerini hep çımaza sokanın o olduğunu düşünüyorlardı." dedikten sonra sanki Kaner Bey'i gözlerinin önüne getirmiş gibi karşısına bakmaya başladı.
"Kaner çok iyi bir insandı. Babasının aksine kendisini devletine adamış biriydi. Her zaman görevlere gider yıllar sonra dönerdi. Tabi bunları gizli bir şekilde yapmaya çalışırdı çünkü babası devletine her zaman ihanet eden bir suçluydu." derken Bertuğ Bey'den bu sabah neden bu kadar korktuğunu anlamaya başlamıştım.

"Babasının planlarını devlete sızdıran, onu ele veren biriydi. Her seferinde babasından ölesiye dayak yiyecek olsada ona doğru yolu göstermeye çalışıyordu ama..." dedikten sonra sesinin titredigini duymuştum.

"babası bunlara daha fazla dayanamadı ve işlerini bozan kişinin Kaner olduğunu öğrendiğinde gözü hiçbir şeyi göremedi." dediğinde hıçkırarak ağlamaya başladı. Sanki o günü tekrar yaşıyormuş gibiydi.

"O gün o adamlar geldiğinde Bertuğ Bey'den oğlunu öldürmesini istediler." dediğinde derin bir nefes aldım.

Lütfen o cümleyi kurma, lütfen! Bir baba kendi oğlunu böyle bir sebepten dolayı öldürmüş olamaz. Bunu yapmış olamaz.

Nefesimi tutup Fatma Teyze'nin konuşmasını bekledim. Derin bir nefes aldı ama senki aldığı bu nefes ciğerlerine ağır gelmiş gibi zar zor aldığı nefesi geri verdi. Gözlerinden akan yaşlarla birlikte, "Bertuğ Bey o gün oğlunu bahçeye çağırdı. Adamlar onları uzaktan izliyorlardı. Bertuğ Bey, oğluna askerliği bırakıp onun işlerini devralmasını istemişti."

Fatma Teyze'nin yüzünde bir anda acıyla karışık bir gurur ifadesi oluşmuştu. "Kaner, tabiki de bunu kabul etmedi. Babasından uzaklaşıp arka bahçeye gittiğinde babasıda onu arkasından takip etti ve..." dedikten sonra ellerini başına götürüp o anıları kafasında tek tek canlandırdı.

"Bertuğ Bey, oğlunu sırtından vurdu." dediğinde tuttuğum nefesimi sert bir şekilde verdim.

Bir baba, oğlunu devlete ihanet etmediği için vurmuştu.

"Silah sesi bütün evi sarınca içeride oturan Kuntay ve Kiraz hemen bahçeye çıktı." dedikten sonra yüzü sinirden seğirmeye başladı." Bir kişi hariç..." dedikten sonra tekrar bana dönüp baktı." Alkım Hanım yerinden hiç kıpırdamadı. O biliyordu..." sesi titremişti. " o oğlunun o gece öleceğini biliyordu. Bunu bile bile hiçbir şey yapmadı." dediğinde ciğerlerimde tarifsiz bir acı hissettim.

Allah'ım bunlar nasıl insanlar böyle. Baba ve anne oğullarının ölmesine kayıtsız kalıyorlar ve onu öldürenler ise birzat kendileri. Benim aklım almıyor, anlayamıyorum. Nasıl insan bunlar.
Hayır!
Onlar insan olamazlar.
Ya onlar gerçek insan yada biz insan değiliz.

"Kuntay ve Kiraz dışarı çıktığında bende olanları mutfak camından izliyordum. Onlar gidince bende arkalarından gitmiştim. Seslerin geldiği yere gittiğimizde Kaner Bey'i havuzda kanlar içinde gördük." dedikten sonra ellerinin titredigini gördüm.

"O an... o an cehennem gibiydi. Kuntayda Kiraz'da abilerinin o halini görünce dona kalmışladı."

Ne kadar büyük bir acı böyle. Abilerinin öldüğünü görüyorlar ve bunu yapan öz babaları.

"Kuntay abisini vuranın babası olduğunu görünce sinir krizi geçirdi. Babasına doğru yürüyüp yüzüne yumruğunu geçirdi. Bertuğ Bey kendisene atılan yumruktan sonra gülerek tekrar doğrulunca Kuntay dahada sinirlendi. Tekrar babasına vuracakken Kiraz'ın çığlıklarını duyunca durdu."

Söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. Düşünemiyorum, anlayamıyorum. Açıkçası anlamakta istemiyorum.

"Kiraz, abisinin havuzda kanlar içinde yattığını görünce o da Kuntay gibi kriz geçiriyordu. Havuz kana bulanmıştı, kıpkırmızıydı..."

"Abim o gün ölmedi..." bunu söyleyen Kiraz'dı. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olan Kiraz, mutfak kapısının önünde bizi dinliyordu. Onu görünce kendimi çok kötü hissettim.

Fatma Teyze, Kiraz'ı görünce hemen ayağa kalktı. Kiraz tekerlekli sandalyesini sürerek yanımıza geldi ve kızaran gözleriyle bana baktı.
"Abim, o gün ölmedi. Şehit oldu." dediğinde yüzünde buruk bir gurur ifadesi vardı.

"Abim o gün devletini savundu diye... öldü." dedikten sonra hıçkırmaya başladı.

Yüzünde tarifi olmayan bir kin ve öfke vardı. "O gün abimi o halde bırakıp gittiler. Ben ve Kuntay abim tek başımıza kaldık. Kuntay abim titreyerek o havuza girdi ve..." dedikten sonra sustu ve derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti." Abimin cansız bedenini havuzdan çıkardı." dedikten sonra uzun uzun karşıya baktı.

Yüzünde hiçbir duygu ifadesi yoktu.
"Biz tek başımıza abimizi defnettik. Hiç kimsemiz yoktu." dedikten sonra tekrar sustu ve konuşmadı.

Ben ve Fatma Teyze araya girmeden onun konuşmasını bekliyorduk.
"Bir yıl sonra geri geldiler. Hiçbir şey olmamış gibi burda, bu evde kalmaya başladılar." dediğinde derin bir nefes alıp verdi.

Söyleyecek hiçbir şey yok. Sözün bittiği yerdeyiz.

"Abim kendini çok zor tutuyordu. İsterse ikisinide öldürürdü ama beni düşündüğü için yapamadı. Arkaları çok sağlam. Onlar ölse bile bizi rahat bırakmazlardı. Bunca zaman abim onlardan daha güçlü olmak için çabaladı ama her seferinde buna engel oldular. Yapacak başka şey yoktu. Abim bizi onlardan tamamen kurtarana kadar onlarla birlikte yaşamak zorunda kaldığımızı söyledi."
dedikten sonra ruhsuzca yüzüme bakıp, "Abimin katilleriyle aynı evde aynı sofrada kalmak zorundaydık." dediğinde kalbimin kaçıncı defa parçalandığını sayamamıştım.

"İşte bu yüzden onlar bizden bizde onlardan nefret ediyoruz. Biz onlar için asla bir evlat olmadık. İkiside bizi bir işci olarak görüyorlardı. Onların emirlerinin dışına çıkınca bize zarar veriyorlardı. Yaşamak..." dedikten sonra yutkundu. "belkide bu hayatta gerçekten yaşayabiliriz diye herşeye boyun eğdik."

Bir anda yüzünde bir gülümseme oluştu." Aslında abimde bende yaşamakta istemiyorduk ama ona söz vermiştik." dedikten sonra derin bir nefes alıp, "Kaner abime güzel bir hayat yaşayacağımıza dair söz verdik. Bu söz için bunca acıya katlanıyoruz." dedikten sonra bana yaklaşıp ellerimi tuttu.
"Almira, abim benden daha fazla yara aldı. Onu uzun zamandır böyle görmemiştim." dedikten sonra gözlerimin içine bakıp gülümsedi.
"Sen onun yanında olduğun için gözlerinde tarifsiz bir huzur var. Bunu hissedebiliyordum." dedikten sonra ellerimi daha sıkı tuttu. " Abimin sana ihtiyacı var Almira. Evet seni tanımıyorum ama abim dün sen havuza düşünce senin için o havuza girince senin onun için ne kadar değerli olduğunu anladım. Abim birine bu kadar değer veriyorsa benim içinde değerlidir."

Senin için havuza girince mi? Ben ne zaman havuza düştüm ki?

Fatma Teyze'nin dün hastalandığımı söylemesi ve şimdi de Kiraz'ın dün havuza düştüğümü söylemesi... Ben neden hiçbir şey hatırlamıyorum.

"Kiraz ben dün..." tam konuşacakken Furkan içeri girdi.
"Kiraz hanım abiniz..." dedikten sonra sustu.
Kiraz tedirgin bir şekilde, "Ne oldu abime?" Furkan konuşamıyordu. Hemen Kiraz'ın önünden çekilip koşar adım mutfaktan çıktım. Hızlı adımlarla merdivenleri çıkarken Fatma Teyze'nin uyarısını duydum.
"Almira, kızım dikkat et düşeceksin." Fatma Teyze'i dinlemeden hemen merdivenleri çıktım ve onun olduğu odaya girdim.

Kuntay yattığı yattakta tir tir titriyip sayıklıyordu. Hemen yanına gidip ateşini ölçtüm ateşi çok yüksekti. Soğuk soğuk terliyordu. Hemen yatağın yanında duran kuru bezlerden birini alıp yanaklarından akan terleri silemeye başladım. Bu böyle olmayacaktı. Tam ondan uzaklaşıp Fatma Teyze'den doktoru tekrar çağırmasını isteyecektim ki bir el beni durdurmuştu.

"Gi-gitme." bunu söylerken sesi titriyordu.
Uzun uzun yüzüne bakıp ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Zar zor ağzını aralayıp,
"Almira... beni tekrar bırakma." dedikten sonra kolumu bıraktı ve tekrar derin bir uykuya daldı.

Tekrar bırakma mı?

Bugün çok fazla şey öğrenmiştim.
Bir anne ve babanın çocuklarının acı çekmesine sevinmesini ve çocuklarının katili olabilecek bir duruma geldiğine şait olmuştum.

Düşmanım olarak bildiğim adamın canı pahasına beni korumaya çalıştığını ve hafızamdan silinen bazı olaylar yaşadığımı öğrenmiştim.

Bu kadar çok bilinmezliğin canımı acıttığını düşünmüştüm fakat bilemediğim şey ise canımı acıtan şeyin bilinmezlikler değil gerçekler olacağıydı.

Bundan sonra neler olacağını bilemesem de tek bildiğim bir şey varsa o da bundan sonra Kuntay Miroğlu'na güvenebilecek olmamdı.

Eski hayatıma geri dönüp dedeme kavuşana kadar Kuntay Miroğlu'nun yanında kalıp ona inanmaktan başka yapabilecek hiçbir şeyim yoktu.

Kuntay Miroğlu, kendimi san teslim ediyorum? Bakalım bana neler yapacaksın?

--------------------------🌓--------------------------

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 💐🥰

Instagram 📷=feyelbooks
📷=gerçekkurguyazar
TikTok 📹=feyza.tasdemir

 

Loading...
0%