Yeni Üyelik
4.
Bölüm

OK'UN SAHİBİ

@filizzgzll

      NEMUS

Aklım Asel de kaldı. Tek başına korunmasız bir şekilde o evde insanlarla beraberdi. Ailem dediği kişilerin gerçek ailesi olmadığını çok iyi biliyordum. Fakat bunu Asele pat diye söyleyemezdim. Bugün önemli bir gün olmasa onu asla yalnız bırakmazdım.

"Evet sevgili yoldaşlarım. Bugün bu kutlu gecede toplanma sebebimizi hepimiz biliyoruz. Fakat aramızda yeni nesiller olduğu için bu kutlu gecenin anlam ve önemini sizlere tekrar hatırlatmak isterim. Bugün son dolunaydan bir gün önce kızıl okun sahibini bulması için tören düzenleriz. Her ırk kendi okulunda bir yetenek testi düzenler. Bu testi geçen öğrenciler kızıl okun sahibini bulması için hak kazanır. Okun sahibi bu öğrencilerin içerisinden belirlenir. Peki bu test neye göre hazırlanılmıştır? Testler en zorlu , en çetrefilli sınavları barındırır. Ki bu okun sahibi bu sınavları göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Bu ok o kadar güçlü ki dünyada biz büyülü ırklardan bile daha güçlüdür. Bu okun sahibi öyle bir güçtür ki okun güçü onun ancak binde biri kadardır. Madem bu kadar güçlü bir obje neden bizden birisiyle eşleşsiz? Çünkü bu okun sahibinin bir gün hiçbir şeyden haberi olmasa bile geleceğini ve okun onunla bir bütün olacağını biliyoruz. Bu yüzden bu testler ve bu sınavlara tabi tutuluyorsunuz.

Değerli yoldaşlarım daha fazla uzatmadan okun sahibini bulmak umuduyla töreni başlatalım."

DÜŞMÜŞ MELEK

"Değerli yoldaşlarım daha fazla uzatmadan okun sahibini bulmak umuduyla töreni başlatalım."

"Çabuk olsana ahmak şey. Nasıl olur da küçücük kızı taşıyamazsın?"

"Ama efendim elimden geleni yapıyorum".

"Laf yetiştirme seni koca sersem. Büyünün etkisi geçmek üzere. Hemen benim odama bırak kızı ve defol git." Ahhhh bu devler de amma aptal oluyor. Cüsse ne kadar büyürse o kadar da beyinleri mi küçülüyor anlamıyorum ki?

Kız yavaş yavaş gözlerini açtı. Elleri ,kolları, ağızı bağlı olduğu için hiçbir şey yapamıyordu. Ama gözlerinde ki korku ve merak duygularının karmaşasını görebiliyordu Düşmüş Melek.

"Oooo küçük hanım sonunda uyanmış. Ben de güzellik uykusuna yattığını düşünecektim. Merak ediyorsun değil mi? Niye buradayım, bu adam kim, niye her yerim bağlı?Kendimi tanıtmama izin ver lütfen ben Saşir. Namı diğer Düşmüş Melek. Gelelim konumuza kısaca anlatmam gerekirse seni Şeytana vereceğim. Evinin yakınından geçiyordum ki seni gördüm. Ne aptal kız zavallı diye düşünürken birden auranın değişik olduğunu hissettim. Bunun şeytanın hoşuna gideceğini, onun dikkatini çekeceğini biliyorum. Ve şu işe yaramaz tören bittiğinde seni bizzat ona götüreceğim. Ben gelene kadar burada sessiz sessiz uzan tamam mı tatlı kız. Bu arada söylemeyi unuttum burası benim gizli mabedim. Büyüyle korunuyor. Seni kimse bulamaz" deyip kapıyı ardından kitledi Düşmüş Melek.

Bu o adamdı. Tarlada onu gözetleyen, Nemus ve Ebedenin kendisini korumaya çalıştıkları kişi oydu. Ama şimdi kaçırılmıştı. Daha düne kadar normal insanken şimdi bu olanlar şeytana verilmek aklını zorluydu. Aklı demişken baş ağrısının dinmeye hiç niyeti yoktu . Daha da kötü şekilde ağrıyordu. Kaderine katlanmalıydı. Burada onu bulmalarının imkanı yoktu. Ağrının etkisiyle tekrar gözlerini yumdu.

       NEMUS

Okul birincilerinin sıraya girmesini izledi Nemus. Bu tantananın ne zaman biteceğini merak ediyordu. Hiçbir şey olacağı yoktu. Her sene aynı mevzuydu. Ok kimseyi seçmiyordu. Kaldı ki ok madem bu kadar kudretli böyle sıradan ırkların öğrencilerinden mi çıkacaktı sahibi? Yanılıyorlardı. Nemus hiç böyle düşünmüyordu. Nemusun aklı Aseldeydi. Kendi gidemediği için hizmetkarlarından birini göndermişti bakması için. Birazdan haber gelirdi. Üzerinde okulların bulunduğu koskocaman ardı ardına sıralanan dağlardaydı. Her dağda farklı bir ırkın eğitim merkezi, okulları, şifahaneleri vs bulunurdu. Irklar kendi okuluna giderdi. Fakat bazen arada melezler olurdu. Farklı ırklar birleştiğinden o melez çocukların yeteneğine göre okul seçilirdi. Toplantı yapılan özel gece de bu okulların bulunduğu bir yerde yapılıyordu.

"Evet yoldaşlarım hep birlikte Ay gölüne gidelim ve bu geceyi anlamlandıralım" dedi okul müdiresi. Önde profesörler, arkalarında Tanrı-Tanrıçalar-Goblin padişahı Nemus- Vampirler kralı-Kurtadam-Ejder Ateşi Ocağı kralı- Peri kral ve kraliçe-Elf kral ve kraliçesi- Cüce kral ve kraliçesi, üçüncü sırada kahinler-medyumlar-büyücüler-cadılar-koruyucular, dördüncü sırada okul birincileri, beşinci sırada okul öğrencileri ve son sırada ırkların hepsi Ay gölüne yürüdüler.

Elf kral ve kraliçesi diğer Tanrı-Tanrıçalar-Goblin padişahı Nemus- Vampirler kralı-Kurtadam-Ejder Ateşi Ocağı kralı- Peri kral ve kraliçe-Elf kral ve kraliçesi- Cüce kral ve kraliçesi gölün bir tarafına yerleştiler. Herkes yerlerini aldığında Elf Kral ve Kraliçe ellerinde kırmızı turuncu ve sarının tonlarında işlenmiş olan sandıkla gölün en çok ay ışığı alan yerine geldiler. Elfler kutuyu açıp oku ellerine aldılar. Ok kan kırmızısı bir renkteydi. Sarı, turuncu işlemeleri vardı. İçinde ki ince siyah bir çizgi deseniyle okun ucundan son kısmına kadar devam ediyordu. Muazzam bir güzelliği vardı. Oku yavaşça kutudan çıkartıp her ırk kendi dilleriyle ağıt söylemeye başladılar.

"Gök Tanrının ve Gök Tanrıçanın kutsallığı adına, yaratılanların ve yaratılacakların iyi niyetiyle kutsanmış, Ayın ve Ejderin ateşinin özlerinden oluşmuş Yaratılan bebeğin hakkı için Eflerin merhameti, Goblinlerin karanlığı, Ormanın ruhunun şefkati, Perinin saflığı, Cücelerin cesareti, Vampirlerin kanı, kurtadamların öfkesi ,Ejder ateşi ocağının ve Ayın gücü için bu kutsanmış ok ile bebeği bütünle. Bu kutsal varlığı artık serbest bırak". Her ırk bu ağıtı kendi dilleriyle hep bir ağızdan söylemeye başladı. Seslerin cümbüşü gecenin sessizliğini bıçak gibi bölüyordu. Bu seslere yeni sesler de katıldı. Ormanın , yeryüzünün her bir bireyi canlısı da bu ağıta ortak oldu. Herkes şaşırmıştı. Daha önce hiç böyle bir şey olmamıştı. Şaşkınla ağıt okunmaya devam ederken Ok yavaşça yukarı çıkmaya ve parlamaya başladı. Ayın rengi kırmızıya boyandı.Herkes ağıtı söylemeye devam ediyor bir yandan da seslerinde ki şaşkınlık okunuyordu. Cümbüş olan ses yerini hafif seslere bıraktı. Her ne kadar Nemus da şaşırmış olsa da milleti kendine getirmeliydi. Ağıtı yüksek ve daha gür sesle söylemeye başladı. Herkes Nemusa bakıyordu. Onu duyanlar kendilerine gelip ağıtı daha da yüksek sesle söylemeye başladılar. Yine ağıt aynı gür ve cümbüşle sesle söylenmeye devam etti. Ok alabileceği en parlak rengini aldı ve tam ayın orta hizasında yükselmesini durdurdu. Ağıtın son kelimeleri bittiği anda gökyüzünden bir ses duyuldu. "Yaratılan ve yaratılacak olanların masumiyetin, gücün, sevginin, yarım kalmış aşkların, ihanetlerin, intikamların, saf bir bebeğin gö yaşının hakkı için artık serbest kal!" Bu ses Ejder ateşinin kızının sesiydi. Tanrım bu nasıl olur? Ok olduğu yerden fırlayıp Elflerin okuluna fırladı. Çok geçmeden ok yanında küçük bir kız çocuğuyla geldi ve onu Ay gölünün üzerinde ki tepeciğe yavaşça bıraktı. Nemus gözlerine inanamadı o kız Aseldi. Şaşırmış bir şekilde olanları izledi. Ok tekrar Ayın ortasına gelip Aselin kalbine mühürlendi. Aselin kalbinde ışık saçarak kayboldu. Baygın bir şekilde yatıyordu Asel. Herkes şok içinde olup bitenleri izliyordu. Nemus şoktan çıkıp sevdiği kadının yanına koştu. Asel baygındı nefes alıyordu. Başını dizlerinin üzerine koydu. Demek o yüzden geleceğini ve geçmişini göremiyordu, demek o yüzden bu kadar yetenekliydi. Doğa bunu biliyordu. Ona sahip çıktılar. Miniği oysa ki ne kadar da güçlüydü. Nemusun gözünden yaşlar aktı. Bir Goblinin göz yaşlarını en son yüzyıllar önce Ejder Ateşinin kızını Güneş Tanrısı kaçırdığında görmüşlerdi. Ve yüzyıllar sonra şimdi de Nemus ağlıyordu. Evet bir goblin padişahı sevdiği kız için yaşlar döküyordu. Ama bu onun izni olmadan oluyordu. İstemsizce sanki kalbi varmış da bir yerlerde canı yanıyormuş gibi. Gökten bir ses daha yükseldi : " Canı yanan, masum bebekten haberi olmayan, ihanet sanan bir baba. Canın yanmasın, kötülük uzak dursun, aşk sana uğramasın. Mühür kurulsun, kızıllığına gece siyahı karışsın, nefretin canlı kalsın". Cümleler biter bitmez Nemus ve Aselin üzerine şimşek çaktı, yeşilin her tonunu barındıran bir mühür belirdi üzerlerinde sonra ortadan kayboldu. Hemen ardından yağmur yağmaya başladı. Kimse hareket edemiyordu. Kendine gelen Ebede ırklara seslendi ; "prensesi bulduk, herkes okuluna evine geri dönsün. Prenses uyandığında tüm bu olaylar herkesle konuşulacaktır". Irklar sessizce dağılmaya başladı. Doğa Tanrı ve Tanrıçası ona minnetle baktı. Ebede ve diğer büyükler Nemus ile Aselin yanına geldi. Herkes küçük kıza bakıyordu. Kimse konuşmuyordu. Doğa Tanrıçası ve Elf Kraliçesi eğilip Aselin yüzüne gelen saç tutamlarını geri attı.

"Tıpkı annesine benziyor" dedi ağlayarak Doğa Tanrıçası.

"Evet onun kadar güzel görünüyor. Hatta ondan daha güzel" diyerek onayladı Elf Kraliçesi.

Nemus göz yaşlarını sildi ve Aseli sanki sarsılsa ellerinden kayıp gidecekmiş gibi dikkatle kucağına aldı. Profesörlerin binasına kadar taşıdı. Dikkatle yatağına yatırdı. Alnına Küçük bir öpücük kondurdu. Hiçkimse Goblin padişahının ne bu haline ne de öpücüğüne bir şey demedi. Sessizce izlediler, sessizce odadan çıktılar.

Asel hiçbir şeyden habersiz rüyalarda geziniyordu. Ve bu rüyalar artık onun tek kaçış yeri olacaktı....

 

Loading...
0%