Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Efsane

@filizzgzll

"Tamam teyze geliyorum" hemen çantamı alıp arabada beni bekleyen teyzemin yanına indim. Bugün beni okula o bırakacaktı. Arabaya telefonumu bağlayıp hemen müzik açtım. Yolumuz uzundu biraz dinlenmem için iyi olacaktı. Ne zaman dolunay yaklaşsa saçlarımın kızıllığı hıh rengi artıyor , müthiş bir baş ağrısı oluyor ve yorgun hissediyorum. Aslında içimde oldukça güçlü olduğumu ama bir o kadar da yorgun olduğumu biliyorum. Yine bir ağrı kesici yeme denemesi yapmam gerekecek her ne kadar hiçbir işe yaramasa bile.

Uzun bir yolun ardından okuluma gelmiştim. Teyzeme veda edip okulumdan içeri girdim. Arkadaşlarımla buluşup sınıfa çıktım ve başımı hemen sıraya koyup uyumayı denedim. O sırada telefonumun alarmı çaldı. Evet 4 Aralık bugün benim doğum günümdü. Doğum gününden nefret ediyordum. Çünkü o gün bana bir anne ve baba borçluydu. Bunları kafamdan silip uykuya daldım. Hocalar uyumama bazen karışmıyorlar. Çünkü derslerimde oldukça iyiyim ve bu onlar ıçın sorun olmuyor. Diğer zamanlar uyandırmaları da sınıftaki herkese eşit davranma göstergesiydi. Buna da saygıyla bakıyorum.

Beni uykumdan uyandıran diğer okulların öğrencilerinin sesiydi. Kalkıp gerindikten sonra saatin 12.10 olduğunu gördüm. Sınıfta kimse yoktu. Camın önüne gelip çığlık seslerinin geldiği yöne baktım. Diğer okulların öğrencilerinin sesi geliyordu. Hepsi bir araya toplanıp bir şeylerin olmasını bekliyor gibiydi. Boş çimenli arazinin baştan sona kadar iki yandında sıra şeklinde öğrenciler duruyordu. Araları boştu. Müdürlerin hepsi toplanıp bir şeyler konuşuyorlardı. Biri elinde büyük bir kasayla kalabalığa doğru geldi. Elinde ki kasa kırmızı ,bakır, sarı renklerle ince ince işlenmiş süslü bir kasaydı. Başımın ağrısı artmaya başlamıştı. Ne zaman dolunay zamanı olsa hep böyle ağrıyordu. Dikkatimi dışarıda ki kalabalığa odakladım. Kasayı getiren çocuk müdürlerin önünde durdu. İçlerinden biri bir adım öne çıkıp konuşmaya başladı.

"Bugün şu an burada toplanma sebebimiz ayrı ırklardan da olsak hepimizin aslında hayatın bütünün bir parçası olduğumuzu hatırlamak . Ama asıl önemli olan sebep efsanemize hayat vermek. Aramıza yeni katılanlar olduğu için lütfen efsaneyi hatırlatmama izin verin. Bundan yıllar yıllar önce tanrılar dünyamız ile iletişim halindeydi. Ama ay tanrısı hiçbir zaman dünyaya gelmedi. O kendine ne bir eş buldu ne de dünyada ki varlıkları yakından tanımak istedi. En azından böyle biliniyordu. Bir de yeryüzünün en güçlü ocağı ejder ateşi ocağı vardı. Bu Ocak kendi neslini devam ettiriyor ve asla melez çocuk doğurmuyordu. Efsaneye göre bir gün bir gece ay gölüne giden ejderin kızını gören ay tanrısı kıza aşık oldu. Ejderin kızının güzelliği onu mest etmişti. Yaratılanların içinde tek güzel kızdı. Ay tanrısı ile o gün ejder kızı tanıştı ve birbirlerine aşık oldular. Ay tanrısı her gün ay gölüne geliyor ve ejderin kızı ile birlikte oluyordu. Günler güzellikle ,aşkla böyle geçiyordu. Ta ki ay tanrısı kardeşi olan güneş tanrısının da kızı gizli gizli gözetleyip ona aşık olduğunu fark edene kadar. İki kardeşin arası bu yüzden açıldı. Artık gece ve gündüz birbirine yetişmiyor , birbirlerine değmiyordu bile. Tabi onların bu durumu onlar dışındaki herkesi etkiliyordu. Ay tanrısı yine geldiği bir gün ejderin kızının kendisinden hamile olduğunu öğrendi. Bu duruma çok sevinsedi sevinci uzun sürmedi. Kardeşi ejderin kızını tehdit etmişti. Ona ay tanrısını bırakıp kendisine gelmesini yoksa aksi takdirde güneşe muhtaç olan ejder ocağını yıkacağını söyledi. Kız ay tanrısına veda edip kardeşi güneş tanrısını seçtiğini söyledi. Ay tanrısı üzüldü,sinirlendi,öfkelendi. Öfkesi ayı kırmızıya boyuyor, gezegen parçalarını bir ok yağmuru gibi alevler içinde dünyaya gönderiyordu. Aradan aylar geçti ay tanrısı sevdasından vazgeçmedi. Her gün ay gölüne gidip sevdiğini bekliyordu. Bir gün istediği de oldu. Ejderin kızı elinde kız çocuğuyla yanına geldi. Ay tanrısının kucağına kendi kanlarından olan kızını bıraktı. Ve şu sözleri söyledi" bu çocuk bizim çocuğumuz. İçinde öyle bir güç var ki yaratılanlar içinde böyle bir güç yok. Ben seni seviyorum . Ben sana aşığım . Asla ama asla sana ihanet etmedim. Onunla birlikte olmadım. Kızımı öldürmek istiyor. Kardeşin kızımızı öldürmek istiyor. Aranızdan çekilirsem kızımı da herkesi de kurtarabilirim. O öfke dolu. Kızımı ne pahasına olursa olsun koru" deyip kendini hançerledi. Ay tanrısı kızını koruyacağına yemin etmişti. Kızını kardeşinin bulamayacağı bir şekilde mühürledi. Mühürün ne olduğunu yüzyıllardır kimse bilmiyor. Kızın kim olduğunu, nerde olduğunu, öldümü yaşıyor mu kimse bilmiyor. Efsaneye göre mühürlendikten sonra kızı mavi kırmızı bir ışık hüzmesi olup bir kızıl oka dönüşüyor ve tıpatıp aynı oktan yapıp ay tanrısının eline düşüyor. Kız kızıl bir ok olup birden yok oluyor. Ay tanrısına ise geriye kalan kızının kopyası bir kızıl ok oluyor. Ve her yıl o günün aynı günü aynı saatinde bu ritüeli bu efsaneyi tekrarlıyoruz. Biliyoruz ki ay tanrısı yandaşı biz kızıl ok yoldaşları bir gün o çocuğun çıkıp geleceğidir. Nasıl, ne zaman bilinmez. Bilinen tek gerçek güneş tanrısı ve yoldaşlarını bir tek o çocuk sonunu getirebilir. Sevgili öğrenciler ve meslektaşlarım, bu gün bu olayı anma günüdür . Bu gece saat 00.00 olduğunda sizleri burada bekliyorum. Bu ritüeli tekrarlamak için. Şimdi gönül rahatlığıyla eğlenebilirsiniz" deyip kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başladı. Onları izlediğim anlaşılmasın diye pencerenin kenarından izliyordum. Babam hep böyle demişti. Sakın kendini belli etme. Başımın ağrısı dayanılacak gibi değildi. Sıramdan çantamı alıp eve gittim. Biraz uyumalı ve akşam şu bahsedilen ay tanrısının ritüelini izlemiydim. Kesinlikle keyifli olacaktı. O kasada ki şeyi merak ediyordum.

Loading...
0%