Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Ok kalbime ait

@filizzgzll

Eve geldiğimde saçlarımın her birinin dibine sanki toplu iğne sokuyormuşçasına ağrıyordu. Saçlarımın kızıllığı sürekli değişiyordu. Hemen duşa girip yatağıma uzandım. Ağrım uyanınca hafiflerdi birazcık. Gece yapılacak ritüeli düşünerek uykuya teslim oldum.

Uyandığımda saat 21.30 u gösteriyordu. Ritüeli kaçırmak istemiyordum. Hemen yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim. Siyah oversize hırkamı da giydikten sonra koşmaya başladım. Evet koşmaya başladım teyzemle uzun araba yolculuğu yaptığımız yolu şimdi ben koşuyordum. Bu yeteneğimi fark ettiğimde aslında henüz yeni yürümeye başladığım zamanlardı. Evet o yaşlarımı da hatırlıyorum.

Annem ve babam Nemus mahallesinin en sevilen insanlarından. Küçüklükten beri bizim gibi insan olmayan varlıkları görür ve onların okulunu her şeyini bilir ve duyarım. Bu şu demek ; benim okulum bir insan okulu ve etrafında peri, kurt adam, vampirler, elfler, goblinler, yer cücelerinin, ejder ocağının, buz ölülerinin, okulları da vardır. Ama insanlar kör. Sadece kendi soylarının olduğunu düşünüyorlar. Bunu bir tek gören benim. Aslında diğer varlıkları görmemek gerekiyordu. Fakat ben doğduğumdan beri görüyordum. Babam bana hep seçilmiş insansın derdi. Annem beni hamileyken kordon boğazıma dolanıp kendimi nefessiz bırakmışım. Kalbim durmuş. Fakat bir mucize eseri 20 dk sonra tam beni almaya karar verdiklerinde ben yenidin hayata dönmüşüm. Kordonu boynumdan çözmüşüm. Bu yüzden hep seçilmiş insan olduğumu düşündüm. Vampirler gibi hızlı koşuyor, elfler gibi yeryüzündeki canlılarla konuşabiliyordum. Her zaman üçüncü gözümün açık olduğunu çok iyi biliyordum. Her neyse babam bu yeteneğimin diğer varlıkların hoşuna gitmeyeceğini ve bu yüzden asla belli etmemem gerektiğini söyledi. Bende de ona söz verip dediğini yaptım. Kimseye seçilmiş olduğumu belli etmedim. Ve şimdide belli etmemeliyim.

Adımları yavaşlattığımda okulun yanına gelmiştim. Herkes yavaş yavaş alanda toplanmıştı. Saat 21.58 i gösteriyordu. Birazdan ritüel başlayacaktı. Hırkanın kapüşonuna gizledim saçlarımı daha da geri ittim. Gecenin zifiri karanlığında güneş gibi parlamak istemezdim. Tam bu düşünce aklımdan geçerken zihnimde sarı parlak zırhlarla süslenmiş bir adam belirdi . Saniyelik bir şeydi. Hemen kendimi toplayıp ritüeli başlayacak olan kalabalığa döndüm.

"Evet sevgili öğrencilerim. Kızıl ok yoldaşlığından olduğunuz için ırk ayrımı yapmayız asla. Bunu yadırgamayın. Arkadaşımın elinde tuttuğu sandıkta ritüelin en önemli parçası bulunmakta. Efsaneyi bugün anlatmıştım. Devamında ise ay tanrısı kızını mühürlediktan sonra kızının eşi olan kızıl oku bizlerin atalarına teslim etti. Onu destekleyen, ona sırdaş olan ırkalara güvendi. Kimse güneş tanrısının yaptığını onaylamamıştı. Ona karşı gelenler ise bizler yani kızıl ok yoldaşlığını kuranlardı" deyip sandığı açtı . İçinde kıpkızıl bir ok vardı. O kadar güzeldi ki onu görüpte büyülenmemek elde değildi. Bunu tek ben düşünmüyordum. Orada ki herkesin surat ifadesinden belliydi. Okun rengi koyu kızıldı işlemeleri vardı ve bu işlemelerden siyah bir renk geçiyordu. " Bu ok ay tanrısının kızının bir parçası. Prensesin tekrar yaşadığını veya aramızda olduğunu okun parlamasından ve prensesi bulduğunda ortadan kaybolmasından anlayacağız. En azından böyle tahmin ediyoruz. Bu ok sihirli ve bir o kadar güçlü ok. Yeryüzünde ki en güçlü varlıktan bile güçlü. Prenses o ki bu oktan daha güçlü. Bu ok sadece onun binde bir parçası sevgili yoldaşlarım. O kadar yıl düşmanlar, hainler bu kudrete sahip olmaya kalktılar. Ama beceremediler. "Müdire dikkatlice oku eline aldı. Havaya kaldırıp bilmediğim bir dilde bir şeyler söyledi. Ok parlamaya ve kadının elinde titremeye başladı. O kadar büyülenmiştim ki gözlerimi oktan alamadım. Ok kadının elinden havaya kalkıp aniden benim olduğum yöne fırladı. Şok geçirmiş şekilde izliyordum olanları. Ok tam kalbime girmişti. Saçlarımın kızıllığı tüm geceyi aydınlatıyordu. Herkes bana bakıyordu. Beni görüyorlardı. Lanet olsun ! Bu nasıl bir acıydı ? Kalbime bir ok saplanmıştı. Ve bu ok lanef bir efsanenin okuydu. Bunu bırakıp beni görmelerini mi düşünüyorum gerçekten! Acıyla iki büklüm olup yere yığılmıştım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Ok kalbime saplanıp git gide kaybolmuştu. Ok kalbimde kaybolmuştu. Saçlarım parlıyordu. Bir el beni karanlığa çekmeye çalıştı. Bunu gören kızıl ok yoldaşları hemen beni çeken veya çekenlere saldırmaya başladı. Ben ise olduğum yere yığılmış yatıyordum. Kalkamıyordum. Hareket edemiyordum. Sadece nefes alıp verebiliyordum. Bir kaç çığlığın ve kavga ettiklerini anladığım seslerin ardından karanlık müthiş bir sessizliğe gömüldü. Herkesin bana baktığını görüyordum. Sessizliği bozan bir tok erkek sesiydi.

" Ne bakıyorsunuz! Prensesi kaldırın hemen! " Ve ben bana dokunan ellerin arasında kapanmasını engelleyemediğim göz kapaklarımı kapatmak zorunda kaldım. Vücudumun uyku istiyordu.

Loading...
0%