
Tüm sınıf nefesini tutmuş bir şekikde içeri giren yeni öğrenci olduğunu söyleyen çocuğun üzerindeydi bakışlarımız.
Kısa biran gözleriyle sınıfı süzdükten sonra bakışlarını kaçırarak hocaya doğru dönmüştü.
"Merhaba ben Meriç Sağlam" hocam. Geç kaldığım için kusura bakmayın.
"Önemli değil zaten, ilk gün olduğun için mazur görüyorum. Herhangi bir yere oturabilirsin" Hakan Hoca.
Kısa bir şekilde Hakan hocayı başıyla onayladıktan sonra tekrar bakışları sınıfa doğru kaydı.Nereye oturacağına dair bakışlar atıyordu. Bakışlarımız birbirine değdiği an kafamı çevirdim.
Benim yanıma doğru geliyordu şuan. Neden bana doğru ilerliyordu? Sınıfta başka yer mi yoktu?
Evet, yoktu tüm sınif doluydu. Eee zaten bir sıraya üçlü oturmayacaklarına göre benim yanıma oturacaktı.
Neler olduğunu bilmediğim bir sıcaklık basmıştı. Elimi yüzüme doğru tutup yelpaze gibi sallıyordum. Çok fazla sıcaklık başmıştı.
Meriç yanıma oturup çantasını sıranın demirine asıp benim olduğum tarafa döndü.
Eline uzatarak"Merhaba Meriç ben" diyerek kendini tanıttı.
Eline bakıp yavaşça elimi içine bırakarak"Elif Nisan" ben de dedim ve aynı şekilde tanıştığıma memnun olduğumu söyledi. O da ayni şekilde karşılık verdi.
"Hangisini kullanıyorsun?"Meriç.
Ne dediğini anlamaz ifadeyle yüzüne baktım.Ne neyi kullanıyordum?
Benim afallayan yüz ifademi anlamış olacakki tekrardan sordu.
"Yani hangi adını kullanıyorsun günlük hayatta?"Meriç.
"Nisan"dedim cevabını yanıtlayarak.
Zaten ne soracaktı hangisini kullanıyorsun diyerek. Bendeki de akıl işte iyice saçma sapan şeyler düşünüyordum.
Ders boyunca konuşmamıştik zaten. Arada sırada kısa süreliğine bakışlarımız birbirini buluyordu sadece. Sadece bakışıyorduk.
Kafamı yan tarafa çevirdiğimde Betül bana bakıp göz kırptığını gördüm. Neden göz kırptığını sordum sessizce dudaklarımı oynatarak.
Bana kaş göz yapıp yanımda oturan Meriç'i gösterdi. Ne saçmalıyorsun bakışımı takınıp önüne bakması kaş goz işaret yaptım.
Bakışlarımi anlamış olacak ki önüne döndü. Aynı sekikde bana bakarak görüşeceğiz dedi sessizce.
Daha sonra dikkatle derse odaklanıp hocayı dinledim. Söylediklerini not alıp defterimi kapattım. Zil çaldığında hoca sınifa iyi dersler diyerek sınıftan çıkmıştı.
Adam tam bir taştı. Bence bir hoca olmayacak kadar yakışıklıydı. Giydiği tişörtünün önünde beli olan kasları uzun süredir spor yaptığını belli ediyordu. Yasemin hocada bu adama aşık olmayıpta ne yapacaktı zaten.
Ben Hakan hoca hakkinda düşünürken bizim sınif aç yavru ayı edesıyka Meriç'in etrafına toplanmış onunla ilgilenip tanışmaya çalışıyolardu.
Herkes son sınıfta neden okul değişikliği yaptığını merak ediyordu. Aslında okul değişikliği yapmasının bir sorunu yoktu ama zaten son sınıftık yeni okul,yeni ortam ve arkadaşlar onun için zor olabilirdi.Alışması gerekirdi.
Kendisinin buraya babasının işlerinden dolayı geldiğini söylemişti. Zaten eski okulu pek sevmediğini de dile getirmişti. Sınıf arkadaşları garip ve saçma tavırlar içinde olduğunu soylemişti.
********************************************
Derslerin çoğu bitmişti neredeyse. Ben şuan okulun kantininde oturmuş. Betül ile birlikte yemeklerimizi yiyorduk.
Meriçle pek fazla konuşmamıştık ara sira bir şeyler soruyordu bende samimi şekilde cevap verip sorularını karşılık veriyordum.
Üçüncü dersin tenefüssünde ona okulu gezip gezdirmeyiceğimi sormuştu. Ben dd neden olmasin diyerek okulu turlamıştık birlikte. En alt kata yani çesitli etkinlik alanların olduğu yere geldiğimizde şaşırmıştı. Açıkçası böyle çeşitli etkinlik alanlarının veklemediğini söyleyip şaşırdığını söylemişti. Aynı şekikde ben de okula ilk geldiğim zaman şaşırdığımı söylemiştim. Daha sonraları bunların en az bir tanesine katılmasını soylemiştim. Sınıf hocamız Hakan hoca olduğu için perşembe günü olan derste konuşmasını gerektiğini söylemiştim. Peki diyerekten zilin çalmasıyla merdivenlere doğru yönelmiştik.
Betül ile yemeğimizi bitirdikten sonra Betül'ün yüzündeki merakla ufadeye bakıp yüzünün haline diterek sordum.
"Neler oluyor"Betül.
İnanınki Betül'ün ne saçmaladığı hakkında küçük bir fikrim bile yoktu. Ara sıra geliyolardu.
Doğrusunu söylemek gerekirse bana uğradıklarıkdan daha az uğruyolardı ama yine de dediğim gibi ara sira geliyolardu.
"Ne, ne oluyor Betül. Allah aşkına yine ima ediyorsun veya saçmalıyorsun "
"Diyorum ki Meriçle ne iş,çocuğu bakıp bakıp doyamadın. Hoşlandın mı yoksa?
Benim canım arkadaşım kaç kere söylediğim üzere saçmalıyordu. Her baktığım karşı cinsten hoşlandığımı düşünen tek varlıktı o.
Evet Meriç'e bakmıştım fakat onun kim olduğunu bilmediğim için uzun süre incelemiştim.
"Ne olacak tanımadiğim için bakmıştım.İlk bakışta hoşlanmam ben biliyorsun. Yani sadece beğenmiş olabilirim".
Baş parmağım ile işaret parmağım arasında küçük mesafe bırakarak gözlerimi kısıp birazcık dedim.
"Diyosun ki daha çok görsen hoşlanacaksın"Betül
"Offf ne alaka Betül onu mu diyorum ben. Benim olayları saptırma hızım.
"Eee dedin ya ilk bakışta hoşlanmam diye ben de daha çok bakışsanız hoşlanacaksın diyereken söyledim.
Bu kız gordüğüm her karşı cinse beni yakıştırıyordu. Ne zaman birini görse yanımda "ooo"hayırlı olsunu yapıştırıyordu.
Tamam benim de giderim vardı yani kimler kimler köpek olmuştu kapımızda da biz el vermemiştik.
Yoksa saraylık bir kızım da mütevazilik yapıp dedikodunun, kaousun ve entirakanın bol olduğu mahalleyi tercih etmiştim.
Saray dedikodusu sarmıyormuş pek fazla.
"Onu mu diyorum. Ey Allah'ım sabır ver bana! En kısa zamanda sen benim arkadaşımın aklı başına topla tez vakitte.
Aminn.
Onaylamaz bir hal takıp dudaklarını büzüp bana doğru baktı.
"Amin kardeşim amin. Ben onu bunu bilmem sana şu kadarıni diyorum. Ben deyim bir aya sende bir buçuk aya bu çocukla birlikte olursanız"Betül.
İşaret parmağını dudaklarını götürüp "aha da buraya yazıyorum"dedi.
"Aynen aynen ondan oluruz. Yakın zamanda düğünüme de beklerim"
"Hayırlısı aşkım. Darısı benim başıma"Betül
"Ya hasbinallah!Sen de durumlar ne Bertan ile nasıl gidiyor"
Bertan Betül uzun süre birliktelik yaşadığı çocuktu. Sürekli olarak ayrılıp barışsalarda ilişkilerine uzun soluklu devam ediyordular.
" Kızım sana kaç kere diyeceğim Bertan değil Berkan diye. Dilimde tüy bitti resmen.Yok artık bitti bizim ki, bizden olmaz. Hem geçen hafta Berkan da gitti babasının yanına.
"Onun adı bende öyle kalıcak. Berkan değil Bertan diyeceğim ben".
"Yani şuan nedenir bilmiyorum ama şunu soyleyebilirim ki üzülme desemde üzüleceksin ama en azından kendini yıpratma olur mu?"
"Hayır, kendimi üzmeyeceğime dair söz vermiyorum. Zaten ayrılmamız gerektiğinin farkındaydım ama işte biliyorsun belki bi' umut düzeliriz yeniden eskisi gibi oluruz diye düşünmüştüm. Gördüğün gibi bu ilişkiden hiç -bir cacık olmazmış"Betül.
Sözlerini bitirdiğinde yüzüne yansıyan kalp kırıklığını görebiliyordum. Onu anlıyorum dersem yalan olur. En çaresiz hissettiğim durum olmayabilir fakat bir insana yaşamadığım duygular hakkında tavsiye vermek bana her zaman için mantıksız gelmiştir.
Benim de zamanında hayatıma aldığım birileri olmuştu. Hepsi kalbimde veya ruhumun derinliklerinde yer almamıştı. Sadece bir kaç günlük veya haftalık konuştuklarımdı.
Ayrıldıktan sonra ben buna mı bakmışım demesem yalan olur. Geriye dönüp baktığımda Allah'ım sen beni kör ettinde ben nasıl bu tipe baktım diyerek çoğu zaman hayıflandığım oluyordu.
Yavaşça sandalyemi geri ittirerek ayağa kalktım. Oturduğu yerden kollarımı boynuna dolayarak ağlamak isterse sonuna kadar ağlamasını gerektiğini söyledim.
"Tamam ağlamıyacam dedikçe sende beni rezil etmeye çalıyosun. Benim de bir itibarım var"Betül.
En mutsuz anlarda bile üzüntüsünü sajlamak için mutlu davranıyordu. Sanırım bu onun çevresindeki insanların onu güçsüz ve yıkılmış görmemesi için geliştirdiği bir taktikti.
Ağlamak hiçbir zaman zayıflık göstergesi değildir. Çoğu insan bunu oyle zanneder.İbsanlarin göz yaşı dökmeleri insanı üzgün olmasının aksine mutlu eder. Kendine güvenini arttırarak dünyaya karşı daha acımasız ve sert omasını sağlayıp kendisini tanımasına neden olur.
"Aman yerler senin itibarını bilmesek İngiliz kraliyet soyundan gelecek sanıcağız, haspam".
"Tabi benim köklerim saraya dayanıyor ne zannediyorsun sen kendini"Betül.
Önünde referans olarak eğilip elimi göğsüme koyup başımı kaldırarak yüzüne baktım.
"Affedin beni sayın ülkesi haritalarda geçmeyen prenses hazretleri canı bağışlayın lütfen"
Şuan gülmemek için efor sarf ediyordum. Yüzü sinirden patlıcana dönmüştü eminim ki beni evire çevire dövmemek için sabır diliyordu.
"Asla olmaz. Asil bir prensesle basıl davranman gerektiğini öğrenene kadar zindanda çürüyeceksin"Betül.
"Efendim pişmanlığımı dile getirmeye kelimeler kifayetsiz kalır şuan sizin yüce gönüllüğünuze sığıniyorum."
Dudaklarımı hafifçe öne bükerek ağlamaklı bir hal takıldım yüzüme.
Omuzlarını bir aşağı yukarı salladı en sonunda yüce gönüllüğünden dolayı afettiğini söyledi.
Öğlen teneffüsünü hem üzülerek hem de saçma sapan gülerek geçirmiştik. Duygu modumuz tavandı.
********************************************
Öğleden sonraki dersler anlamadiğım kadar hızlı geçmişti. Mertcanlar kafeyi gidip takılcaklarını söyleselerde reddetmiştim. Bugün evimize babamın askerlik arkadaşı ve ailesi gelecekti. Annem yardım etmem için mesaj atmıştı önceden.
Apartmanın önüne gelip çanramin en on güzünden anahtarı çıkardım. Kapı biraz zor açılıyordu biraz yanında absürt kalır. Osmanlı'nın Viyana'ya dayandığı gibi kapıya abanmak zorunda kaliyodunuz.
Neyse ki uzun sureli girişimim ardından kapı açılmıştı , hızlı sekilde merdivenlerden çıkıp kapıyı çaldım. Anahtarım vardı fakaf annem evde olduğu için kapıyı çalmayı tercih etmiştim.
Evimiz ne büyük ne de aşırı derecede küçüktü. Normal sade ve her zaman neşenin hakim olduğu bir evdi. Ailem benim icin bu hayatta her zaman ki rol kaynağım olmuştu. Benim için değerleri paha biçilemezdi. Onların olmadığı bir hayat kafeste zorla tutulan bir kuşun biranda ozgür kalıp dünya hakkında hiç bir fikri olmaması kadar kötüydü.
Annem uzun zil çalışlarımın ardıbdan kapıyı nihayetinde açma tenezzülu göstermişti.
"Hee geldin mi kızım bende tam markete gidecektim geldiğine göre sen gitte bende böreği bitireyim."
"Sağolasın anne bende iyiyim. İnsan bi nasılsın ne edersin diye sorar hemen postala bizi dur bismillah yeni geldik soluklanayım".
"Ay yani size de bir laf söyle bin laf işit. Nedesek ne yapsak yaranamıyoruz. Bu yaşımda ben giderim bu halimle".
Annem şuan adı her neyse onu yaparak beni etki altına alıyordu. Bu durum ben de çoğu kez etki gosteriyordu. Zaten evde bizim için onca şey yapıyordu dediği bir iki şey bana zor gelmiyordu.Ben de doğam geregi yine de mızıklanıyordum.
Dışarı bıkkın bir nefes verip kabul ettim. Annemde bu sırada içeriye para almaya gitmişti.
"Al kızım,marketten içecek ve kokao alırsın. Yanınada bir kaç abur cubur alırsın. Senin yaşıtında bir oğulları varmış sıkılırsanız eğer akşam birlikte takılırsınız".
"Tamam anne. Abimler neden gitmiyolar. Hatırladığım kadar evdeydiler."
"Nerde olacaklar evdeler oyun oynuyoryz diye gilmediler bir gün çıldırtacaklar beni hadi hayırlısı. Çabuk ve dikatli gidip gel.
Anneme tamam diyerek apartmandan ayrılmıştım. Klasik abiler evin küçüğü markete gider diye söylemişlerdi anbeme söylendiğim sırada. Her insanın hayali ya da korkulu rüyası olan iki abiye sahiptim.
Beni çileden çıkarmadıkları süre sorun yoktu.
En büyük abim Devran Aksoy'du. Kendisi büyük bir şirkette mimar olarak çalışıyordu. En küçük abim Serhat Aksoy ise boş isler müdurlüğünü en uzun süre hak kazanan kişiydi.
Liseyi bitirdikten sonra okumak istememişti. Zaten doğrusu hatırladığım kadarıyla liseyi de zar zor iteleyerek bitirdiğini hatırlıyordum. Çoğunlukla babamin yanında çalışırdi veya mahalleliye işlerinde yardim ederek para kazanırdı.
Babam bundan bir buçuk iki sene önce çalıştığı inşaatta müdur olmuştu.
Sokağin sonunda ihtiyaçlarımızı göre bildiğimiz küçük bir market vardı.
Market görüş açıma girdiğinde hızla adımlarımı hızlandırıp karşıya geçtim.
Annemin istediklerini bulduktan sonra bir kaç atıştırmalık alıp kasaya yöneldim. Marketi kırklı yaşların başlarında olan sevimli ve kibar bir teyze işletiyordu.
Aldıklarımın parasını ödeyip yeşekkur ettikten sonra hızlı bir şekilde aoartmana geldim. Bu sefer fazla çaba sarf etmeden açılmıştı bin yılda gelen kıyamet alemeti olmalıydı.
Seri şekilde merdivenlerden çıkıp kapıyı çaldım. Kapıyı annem yerine babam açmıştı. Gülümseyerek hoş geldin babacım diyerek boynuna atılmıştım. Babam benim ilk aşkımdı.
"Dur deli kız bu yaşımda göndreceksin beni öbür tarafa".
"Yaaa baba deme öyle garip oluyorum biliyosun hem ben istemediğim sürece beni bırakamazsın".
Babam ile şakalaşmayi seviyordum. Onunla birlikteyken hayatım hakkında ona fikirler soruyordum. Ne yapmam gerektiğinde coğunlukla bana fikirker veriyordu, çoğunluklada kendimi nasıl hissedersem öyle yapmam gerektiğini söylüyordu.
Yaptığım hataları yüzüme vurup beni aşağılamaktan yana neden böyle oldu diye düsunmem gerektiğini soyleyip ders çıkarmam konusunda ısrarcı oluyordu.
Annemin bağırışları üzerine mutfa gittim.Neredeyse bir saate yakın süre anneme yardım ettim. Masayı hazırladıktan sonra annem üzerimi değişmem için odaya gönderdi.
Kısa bir duşun ardindan dolabımdam çıkardigim pembeli beyazlı kareleri olan dizlerimin üzerinde biten şik ve zarif bir elbise tercih ederek giydim. Günlük hayatimda coğunlukla elbise tercih ederdim. Dolabım tıka basa elbise ile doluydu.

Odamdan çıkinca çalan kapiya doğru koştum. Son kez ayakkabılığın yanında bulunan aynadan kendime bakıp üzerimi duzeltip kapiyı aştım.
Karşımda gördüğüm kişiyle ufak çaplı sok yaşadım.Dudaklarimdan istemsizce onun adını kaçırmıştım.
"Meriç...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |