@flamebulee
|
2. Bölüm. "KIZGIN YARALAR" Güzell ve keyifli okumalarrrr👽 ❗️(Uyarı: bu bölüm şiddet içerikli bir bölümdür.)❗️ - 5 yıl önce... "Elimi bırakır mısınız rahibe?" Diye serçe sorumu yönelttim. Elimde ki yapışkan şeyden kurtulmak istiyorum. Gözlerim karanlığa alıştığı için onu daha rahat görüyordum. Gözlerini kapatmış ama elimi sıkmaktan vazgeçmiyordu. Ona saygısızlık yapmak istediğimden dolayı elimi bile çekmeye çalışmıyordum ama mumların neden söndüğünüde anlamamıştım. Kalbim hızla çarptı ve bu, bu acayip kadının büyüyle mumları söndürmüş olabileceğini düşündüm. Ona rahibe diyorduk, ama değildi değil mi? Rahibeler büyü yaparlar mıydı? Hayır, asla. Ondan cevap beklemek saçmaydı. Ona sorduğumda ne zaman düzgün cevap vermişti ki? Hiç bir zaman. "Neden mumlar söndü rahibe?" Cevap yok. Elimi elinden bir anda çektim. Gözlerini açtığı gibi ayağa kalktı ve sandalye geriye doğru düşünce nabzım hızlandı. Neden böyle sinirlenmişti? Elimi çektiğim için mi? Benim sinirlenmem lazımdı. Elimi geri vermemiş, bana bir açıklamama yapmamış ve sözümü kesmişti. Bu kadın niye böyle yapıyordu? Gayet sabırlı birisiydi. Ona baktığımda bana masanın üzenden eğildi ve fısıltıyla şunları söyledi. "Sakın, bir daha bunlar ağzından çıkmasın ay çocuğu." Ay çocuğu. Amaris. Adım, Amaris. Bana böyle seslenmesini sevmiyordum. Ya da böyle seslenmelerini. "Sana konuşuyorum. Bana bak." Sesi tok ve netti. Ellerimi sıktığım masadan çektim ve kafamı sallayarak saçlarımı arkaya attım. Ona baktım. "Neden?" Neden böyle diyordu? Benden rüyam anlatılmam isteniyor ve anlatıyorum. Sonuç bu mu? Ben buraya bunun için gelmedim. Bu rüyayı aslında normal de fazla umursamazdım bile lakin son bir haftadır bilinçaltımda kira vermeden her gün rüyalarıma sızıyordu. En sonunda anneme anlatmıştım. O ise beni buraya getirmişti. Rahibe yüzüme daha da eğildiğinde sandalye de geriye sindim. Gözünün kenarı hep kırışmıştı ama gözleri hâlâ iyi görüyor ve bakıyordu. Ay ışığı yüzüne vuruyor ve bu beni ondan daha da korkuttu. "Sana soru sorma hakkını vermedim ay çocuğu. Beni duydun, birisine bu rüyanı anlatmıyorsun. Nora bu rüyayı son bir haftadır gördüğünü söyledi. Bunu yorumlayacağım. Şimdi, git." Gideyim mi? Hiç bir halt öğrenmeden mi? Yalan söylüyordu. Yorumladığını biliyordum. Eğer öyle olmasaydı beni durdurmazdı. Beni durdu ki, bir şey anladı ve biliyor. Üzerine gitmemeliydim. Beni açıkça uyarmıştı. Saygısızlık etmemeliydim. Hayır, merak edebilirdim lakin öğrenemezdim. Yine de öğrenecektin. Buraya bu yüzdenden geldim. Cevaplarımı alacaktım. "Yorumladınız, rahibe. Anlatmanızı talep ediyorum. Anlat-" eliyle masaya sertçe vurunca ödüm koptu, olduğum yerde zıpladım ve susmak zorunda kaldım. "Kural, kural neydi ay çocuğu? Zar zor öğrenmiştin değil mi? O günleri mi özlüyorsun?!" Gözüm doldu. "H-hayır rahibe." "Sesli konuş. Cesaretli ol!" Her söylediği kelimede elini tahta masaya vurdu. Boğazımı temizledim ve başımı kaldırarak dolmuş gözlerimi ona kaldırdım. "Hayır rahibe." "Kural neydi?" "Öğreticilerin, rahip veyahut rahibe konuşurken ses çıkarma ve ona karşı gelme. Yoksa cezasını çekersin." "Cezanın çekeceksin." Korkuyla ayağa kalktım ve ellerimi hayır anlamında sallayarak gözlerimi açtım. "Lütfen, lütfen. Özür dilerim af diliyorum sizden. Beni b-bağışlayın." Arkasını döndü mumların çokça bulunduğu yere gitti. Mumları yaktı. Büyüyle. Benim yanımda. Benim yanımda büyüsünü kullandı. Bu yanlıştı. Rahip ya da rahibelerin büyü yapması katiyen yasaktı. Yanında ki uzun demir mum makasına uzandığında ne yapacağını anladım. Ayaklarım geri geri istemsizce gittiğinde "Olduğun yerde kal. Nereye gittiğini sanıyorsun ay çocuğu?" Dedi gülerek. Psikopata bağlamadan gitmeliydim ama yarın kime, nasıl hesap verebilirdim ki. Cezamı çekmek zorundaydım. Kollarım ve dizlerim kaşınmaya başladı. Yanıklarım acıdı. "Rahibe, lütfen beni ve günahlarımı bağışlayın. Bir daha olmayacak. T-tanrı üzerine yemin eder-" "Sakın, sakın benim tanrım üzerine yemin etme ay çocuğu. Sakın ağzınla yeminleri kirletme. Batacağın kadar dibe batacaksın ve batmışsın da zaten!" Bağırıyordu. Niye şaşırdım ki? O bana hep bağırıyordu zaten. Sağ gözümden bir damla yaş aktı. Elbisemin koluyla gözümün taşını sildim. Dikleştim. O şeçmeden ben seçtim. Hemen sol botumu titreyen ellerim ile çıkardım ve rahibenin yanına ilerledim. Siyah yırtık çorabımı da ayağımdan çıkardım ve ayağımı tahta zemine bastım. Yanına ilerlediğimi biliyordu. Elinde ki Demir, uzun mum makasını yaktığı mumların üzerine tuttu. Ben arkasında bekledim, bana işkence çektirsin diye. O benim önümde bekledi, elinde ki demir sıcacık olsun diye. Gözümden bir yaş daha akdı. Bir süre geçti. Beş dakika, on dakika, on beş dakika. Bana döndü. Elimdekileri yere bıraktım ve ayağımı kaldırdım. Elindeki demiri salladı ve konuştu. "O kadar mı? O kadar mı alıştın. O değil ay çocuğu. Ben yeni bir iz bırakmak istiyorum." Elinde ki, aslında masum ama benim için bir işkence aletine baktı. "Sen seçtin diye sevindim ama bakıyorum da, hayır. Ben seçeceğim." Güldü. "Çok zekisin." Ayağımı seçtim. Hep kızgın ateşin üstünde yürürdüm. Cezam bu olurdu. Dizlerim de ve kollarım da o kadar yanık yoktu ama ayaklarım, ayağım... Ayağımı seçtim çünkü görünen başka acılar ve izler istemedim. Yaz mevsiminde dışarıda uzun kollu giyiyorum. Çorapsız hiç bir yerde dolaşmıyorum. İstemiyorum. Diğerleri izlerimi görsün istemiyorum. Herkes, dışarıda kısa kollu şort giyerken ben, ya uzun elbiselerimi ya da vücudumun uzuvlarını kapan her şeyi giyiyorum. İnsanlar bakıyorlar bana, bu kız bu havada niye böyle giymiş diyorlar. Diyemiyorum. Diyemiyorum ki, yakıyorlar beni. Soru sorduğum da yanıyorum demiyorum. Ben bir tutsaktım. Efendisinin kölesiydim. Rahibenin esiriydim. ❗️(Uyarı: bu kısım şiddet içerikli bir kısımdır. Okumadan da geçebilirsiniz.)❗️ "Elbiseni sıyır. Tanrı seni cezalandırmam için beni seçti." Siyah, kalın, ayak bileklerimin biraz üzerinde biten elbisemi karnıma kadar sıyırdım. Yaklaştı. Demirin kenarından tutarak karnıma hızla bastırdı. Bağırdım. Çığlık çığlığa bağırdım. Ağladım, o kadar çok ağladım ki, göz kapaklarım hareket edemedi. Ben yandım ama o durmadı tekrar çekip bastırdı. Sadece iki kere bastırdı ve iki dakika sürdü. Bugün ki rakamımız ikiydi. İki. Kimisi için bir rakam. Benim ise artık son kabusum olacaktı. Annem o gün , o akşam sana ne oldu diye sormadı. Niye ağlıyorsun demedi. Niye karnını sıkı sıkı tutuyorsun demedi. Ben de anlatmadım zaten. Rahibe yapıyorsa bir bildiği vardır değil mi anne? Ben, on beş yaşında bir tutsak, esir ve köleydim. Bu değişecekti. Değiştirecektim. - Yıldızlamayı unutmayın. Sizleri seviyor ve değer veriyorum. Öpücükler. 🕯🕯🕯 |
0% |