@floraaa_ny
|
bölüme başlamadan önce yıldıza basıp yorum yapıp hesabı takip etmeyi unutmayın🌸 bölüm şarksı:Cem adrian-kül keyifli okumalar:)
Aram konuşacağı şeye başlayamıyorken ben sormaya cesaret edemiyordum. Derin nefesler alıp verirken içimde ki sıkıntı daha da büyümeye başlamıştı.
Aram dirseklerini dizine yaslayarak hafif öne eğildi ve yüzünü sıvazladı. Derin bir nefes alarak ellerini saçlarından geçirdi ve konuşmaya başladı.
"Lidya ben nereden başlayacağımı bilmiyorum ama...ama söylemeliyim daha çok bu yalanla devam edemeyiz" dedi.
Bir şey demeden ona bakıyordum ve konuşmasını bekliyordum. Aram derin bir nefes daha aldığında tekrar konuşmaya başladı.
"Lidya Ben sana annem ve babamı kaybettiğimi söylemiştim" Dedi. Evet öyle demişti.
"Yalandı aslında tamamen yalan değildi ama yalandı işte. Benim annem vefat etti evet ama babam yaşıyor. Babam denilen adam yaşıyor ama görüşmüyoruz. Ben sana başta bunu söylemek istememiştim ama sonradan söyleyecektim. Aradan zamanın geçmesiyle söyleyemedim. Neden olduğunu bilmiyorum ama olmadı,yapamadım. Şimdi ise konuşurken bütün gerçekleri söylemek istiyorum. Her şeyi en başından anlatacağım." dedi.
Söylediği şeylerle kaşlarımı derince çatmıştım. Ne yani bu zamana kadar yalan mı söylemişti Aram bana. Belki normal bulursunuz ama benim için normal değildi bu. Bir ilişki içindeydik biz ve Aram bana güvenmemiş miydi? Bu raddeye gelene kadar güven vermemiş miydim.
Sessizliğimi korumaya devam ederek Arama baktım. Aram yerinde dikleşerek sırtını koltuğa yasladı ve konuşmaya başladı.
"Ben doğduğumda evimiz huzur içindeydi taki beş yaşıma kadar. Babam anneme çok aşıktı onu çok severdi aynı sevgiyi bana da gösterirdi ama dediğim gibi beş yaşıma kadar. Beş yaşıma gelmemle evimizin huzuru kaçtı. Babamın sevgisi tükendi bana karşı,anneme karşı. Her akşam babam ve annem tartışırdı. Bazı geceler babama sinirlenen Annem gelir benim yanımda uyurdu. Zaman geçtikçe babam daha kötü bir hâl almaya başladı. Öyle bir raddeye gelmişti ki anneme şiddet bile uyguluyordu. Ama hep pişman olurdu. Vururdu sonra vurduğu yeri öperdi geçecekmiş gibi. Ben altı yaşımdayken evde çok büyük bir kavga çıkmıştı. O geceyi asla unutmam babam annemi öyle bir hâle getirmişti ki annem sabaha kadar benim kollarımda hıçkırarak ağlamıştı. O gecenin sabahına annemle dışarı çıkmış ve karakola gitmiştik. Karakolun yakınlarına gelmemizle büyük bir araba önümüzü kesmiş ve bizi arabaya zorla bindirmişlerdi......
~7 Ocak 2004~
Selin hanım elinde ki dosyaları daha sıkı kavradığında kararını vermişti. Dosyaları alarak hızla çalışma odasından çıkarak yatak odasına ilerledi. Çantasını alarak içine dosyayı yerleştirdi.
Hızlı adımlarla dolaba ilerleyerek içinden kalın üstler giyerek montunu da üzerine geçirdi ve çantasını alarak oğlunun odasına doğru ilerledi.
Odanın kapısına geldiğinde yüzüne bir gülümseme yerleştirerek odaya girdi. Yerde arabalarıyla oynayan oğluna bakar "Aram annecim hadi kalk bakalım bir yere gideceğiz" dedi.
Annesinin sesini duymasıyla hızla ayağa fırlayan Aram elinde ki arabayla annesine doğru ilerledi. Annesin yanına gelmesiyle meraklı gözlerini annesine dikerek "nereye gidiyoruz annem" dedi 'm'harfini uzatarak.
Selin hanım oğlunun boyuna eğilerek arabasını elinden aldı ve yere bıraktı. "Benim bir işim var onu yapmaya gideceğiz" diyerek gülümsedi.
Arkasını dönerek Aramın montunu eline aldı ve ona giydirmeye başladı. Aram kendisine mont giydiren annesinin dudağının kenarına baktığında içi cız etmişti.
Üzgün bir ses tonuyla "anne sen bir daha babamla tartışacak mısın" dedi Aram. Selin hanımın duyduğu sözlerle gözleri dolarken kafasını iki yana sallayarak "hayır annecim tartışmayacağız" dedi.
Tartışmayacaklardı sonsuza dek...
Çünkü ondan kurtulacaktı bugün bir daha görmemek üzere hemde. Ama seviyordu onu,lanet olsun ki seviyordu. Yıllardır yüreğinin ortasına oturan o sevgiyi ne yaptıysa atamamıştı. Madem atamıyordu o da bu sevginin acısıyla yaşamaya alışacaktı.
Aram duyduğu sözle hemen annesinin boynuna atlayarak sıkı sıkı sarıldı. Çok üzülüyordu Aram. Yaşı her ne kadar küçük olsa da anlıyordu bazı şeyleri. Her gece yüzü yara bere içinde ona sarılıp ağlayan annesi için sızlıyordu küçük yüreği.
Kendi kendine söz vermişti,bir daha izin vermeyecekti annesinin böyle olmasına ve ağlamasına....
Selin Hanım oğlundan ayrılarak iki yanağına sıkı birer öpücük bıraktı. Ayağa kalkarak çantasını eline aldı ve oğlunun elini de tutarak odadan çıktı. Merdivenlerin başına geldiğinde duraksadı ayakları.
Gözlerini etrafta gezdirdiğinde sol gözünden bir damla yaş düşmüştü. Bu ev ve para içindi her şey. Huzuru,aşkı,sevgisi,acıyan ruhu,küçük yaşta bunları yaşayan oğlu ve kendisi kurbanıydı bunların.
Boşta olan elini gözüne götürerek akan yaşlarını sildi. Nasıl gelmişti buralara nasıl gidiyordu. Uğruna ailesini feda ettiği aşkını şimdi kendi elleriyle ateşe atmaya gidiyordu.
Gözü oğluna değdiğinde burnunun direği sızladı. Tıpkı Arman'a benziyordu oğlu;bakışı,duruşu,yüz şekli, gülümsemesi, gamzesi,kokusu bile,Arman'a benziyordu. İsmini seçerken bile ona benzemesi için özellikle seçmişti.
Şimdi ise tek duası oğlunun Arman'a benzememesiydi.
Kapıyı açıp dışarı çıktığında yüzüne vuran rüzgarla içi ürpermişti. Yerde olan karları gördüğünde eğilerek oğlunu kucağına almıştı. Aram'ın yanağında gamzesinin olduğu yere sıkı bir öpücük bırakmış ve burnunu boynuna götürerek huzur veren deniz kokusunu içine çekmişti.
Hızla evin önünde ki arabaya ilerleyerek arka kapıyı açtı ve oğlunu yerleştirip alnına derin bir öpücük bırakarak geri çekildi. Kapıyı kapatarak kendi kapısını açtı ve koltuğa oturarak arabayı çalıştırdı.
Buzlu yollarda yavaş bir şekilde ilerlemeye başladıklarında sürekli aynadan Aram'ı kontrol ediyordu. Aram ise masum bakışlarını pencereye çevirmiş ve her tarafı kaplayan karları izlemeye başlamıştı.
Selin Hanım yine Aram'a bakmak için bakışlarını aynaya çevirdiğinde gözüne başka bir şey çarpmıştı. Arkalarından gelen siyah büyük ve lüks bir araç vardı. Arabayı çok takmamaya çalışarak bakışlarını önüne çevirdi.
Bir kaç dakika sonra karşılarına çıkan yol ayrımında karakola giden tarafı seçmiş ve ilerlemeye devam etmişti. Gözleri dikiz aynasına gittiğinde aracın hâlâ arkalarında olduğunu görmüştü.
İçini derin bir korku kapladığında biraz daha gaza basmıştı. Onun hızlanmasıyla arkalarında ki araçta hızlanmış ve daha ne olduğunu anlamaya zamanı olmadan önlerini kesmişti.
Önlerini kesen araçla hızla frene basmıştı arabaya çarpamamak için. Bu sırada her şeyden habersiz olan Aram "Annem yavaş ol biraz" diyerek söylenmişti.
Selin Hanım karşısında ki arabaya korkuyla bakarken arabanın kapısı açılmış ve görüş açısına ilk olarak bir çift siyah ayakkabı girmişti. Ardından Siyah takımlı genç ama oldukça sert görünen bir adam inmişti.
Ardından arabadan inen bir kaç korumayla beraber Selin Hanımın arabasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Selin Hanımın gördüğü adamlarla kanı donmuştu.
Bu oydu masanın infaz işleriyle ilgilenen adam Tilki. Gerçek adını henüz öğrenememişti Selin Hanım ama fotoğrafını lakabını ve yaptığı işleri oldukça iyi biliyordu. Çünkü çantasında ki dosya da tilki ve onun hakkında ki bilgilerde vardı.
Tilki'nin attığı her adımda olduğu yerde bir yay misali geriliyordu. Korku dolu bakışları arkasına döndüğünde Aram'ın elinde ki arabayla oynadığını gördü.
Selin Hanımın kapısının karşısında duran tilki sert ve oldukça kalın sesiyle "Arabadan in!" Diyerek Kesin bir şekilde konuştu. Aram duyduğu sesle dışarı baktı ve gördüğü korkutucu adamlarla "Annem bu amcalar kim" dedi.
Selin Hanım bir şey diyemeden tilkinin sesi tekrar duyuldu "sana arabadan in dedim!" Selin Hanım daha çok tilkiyi bekletirse olacakları biliyordu bu yüzden Arama aynadan bakarak "oğlum ben şimdi amcalarla konuşucam arabadan sakın ama sakın inme" diyerek tembihledi oğlunu.
Aram kafasını sallayarak "tamam ama..." diyerek cümlesini bitirmeden annesinin arabadan indiğini gördü. Selin Hanım başını dikleştirerek kapıyı açtı ve arabadan indi.
Karşısında kendinden oldukça uzun ve yapılı olan adama bakarak "N'oldu,derdin ne" dedi. Tilki Selin Hanımın dediğini umursamayarak "masa kuralları madde 1-masaya ihanetin bedeli ölümdür" dedi sert bir şekilde.
Selin Hanım başını daha da dikleştirerek "ihanet yok...ayrıca masa kuralları madde 2-masadan birinin ailesine dokunmak yasaktır" dedi kendinden emin bir şekilde.
Tilki karşısında ki kadının cesaretine şaşırmıştı. Şu zamana kadar çok adam vurmuştu ama hiç biri bu kadın gibi başı dik ve kendinden emin değildi. Hemde suçluyken.
Tilki omuzlarını daha da dikleştirerek "madde 3- madde bir dahilinde madde iki geçersizdir" dedi. Selin Hanım içine sinen korkuyu bastırmaya çalışarak "ihanet yok!" dedi baskın bir sesle.
Tilki çarpık bir şekilde gülerek Selin Hanım'ın etrafında dönmeye başladı. "Çok adam öldürdüm ama hiç birinin senin kadar sesini çıkardığını duymadım" diyerek aynı anda Selin hanımı süzdü.
Selin Hanımın önüne keldiğinde ellerini cebine yerleştirerek başını dikleştirdi. "Çocuğu bizim arabaya bindirin" dedi.
Selin hanım duyduğu kelimeyele korkuyla çarpıldı. İçine anne olarak evladını koruma iç güdüsü devreye girdiğinde Sesini yükselterek "SANA İHANET YOK DEDİM!!!" Bağırarak söylediği kelimeler tilkinin beynine büyük bir ağrı saplarken neredeyse Selin hanımın yüzü kadar olan eliyle büyük bir tokat attı Selin hanımın yüzüne.
Selin hanım tokatın etkisiyle yere savrulduğunda eli ağrıyan yanağına gitti. Tilki bağırarak "YALANI SİKEYİM SENİN" ardından yanında ki adama dönerek "çantayı getirin" dedi ve arabayı işaret etti.
Yanında ki adamı aldığı emirle hızla arabaya ilerledi ve çantayı alarak tilkiye verdi. Tilki çantayı açarak içinden çıkardığı dosyayı Selin hanımın üzerine fırlattı.
"İHANET YOK ÖYLEMİ! SEN O KÜÇÜK BEYNİNLE BİZİ Mİ YAKACAKSIN" dedikten sonra psikopatlar gibi gülerek arkasını dönerek aracına doğru ilerledi.
Arabanın yanına geldiğinde omuzunun üzerinden Selin hanımın başında duran korumalarına bakarak "kadın ve çocuğu alın" dedi ve arabaya bindi.
Selin hanım duyduğu kelimelerle hırsla yerinden kalktığında Korumalar kolundan tutup başka siyah bir araca doğru sürüklemeye başladı.
Selin hanım kollarını çekmeye çalışarak "BIRAKIN LAN BENİ" diyerek bağırıyordu. Bu sırada aklına Aramın gelmesiyle hızla kafasını arkasına çevirdi.
Aram kolundan tutup arabadan indirmeye çalışan korumalara tekme atarak kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Korumalar Aramın yaptığına sinirlenerek sevilip,okşanması gereken yanağına sert bir tokat atmıştı. Tokatın etkisiyle yüzü yan düşen Aram canı acıdığı için ağlamaya başlamıştı bile.
Selin hanım oğluna atılan tokatı görmesiyle "ARAM!!!" diyerek bağırmış ve deli kuvveti yüklenmiş gibi kollarını sertçe adamların elinden çekerek Arama doğru koşmaya başlamıştı.
Koşması ile beline dolanıp hızla geri çekilmişti. "SİZİN OĞLUMA TOKAT ATAN O ELİNİZİ KIRARIM!!!" Öne doğru atılmaya çalışıyordu ama nafile. Öyle bir yanıyordu ki içi. Gözü önünde oğluna şu hayatta ki yaşama sebebine,bu olanları uğruna bunları yaptığı canına yapılanlar içini mahvediyordu.
Kalbi büyük bir el tarafından sıkıştırılıyormuş gibi hissediyordu. Kendine ne olacağını asla düşünmüyordu,düşünemiyordu. Şu an tek düşündüğü oğluna ne yapacaklardıydı.
Kısa,çok kısa bir süre sonra olacaklardan bi haber...
Selin hanımı hızla arabanın içine attıklarında kapıyı kapatarak kendi koltuklarına geçerek sürmeye başladılar arabayı. Selin hanım kapıyı zorlayarak açmaya çalıştığında kapının kilitli olmasıyla sertçe kapıya vurarak.
"OĞLUM!!! OĞLUMU GETİRİN BANA!!!" Diyerek bağırdı. Önünde ki adamlara dönerek "oğlum,oğlum nerede beni nereye götürüyorsunuz" diyerek kısık sesiyle konuştu.
Adamların cevap vermemesiyle sinirle ellerini koltuklara vurarak "Size soru sordum!!!cevap verin bana" diyerek baskın bir sesle konuştu.
Önünde ki adam hızla silahını belimden çıkararak ona doğrulttuğunda gıdım yerinden oynamadan adamın gözünün içine baktı.
Adam sinirle "kes sesini yoksa ben bilirim kesmesini" diyerek asla yapmayacağı o kelimeyi tehdit olarak kullandı. Yapamazdı çünkü o tilkinin köpeğiydi. Yaparsa kendi kafasına sıkmış olurdu.
Biliyordu tilkinin öldüreceği kişilere zarar gelmesinden nefret ettiğini. Tilki öldüreceği kişinin gözü önünde can çekişmesinden,yalvarmasından zevk alırdı.
Selin hanım başı dik bir şekilde adamın gözlerinin içine bakarak. "Bana oğlumun nerede olduğunu söyle!" O da biliyordu bu adamın bir şey yapamayacağını.
Adam sinirle soluduğunda "bir daha konuşursan basarım tetiğe o zaman görürsün oğlunu" dedi alaylı bir şekilde. Selin hanım ciddiyetini bozmadan adamın yüzüne bakarken "oğlum nerede!"diyerek diretti.
Adam sert bir nefes verdiğinde daha da dayanamayacağı için "aynı yere gidiyoruz" diyerek pes etti. Selin hanım aldığı cevapla azda olsa içi rahatlarken sırtını koltuğa yaslayarak kollarını göğsünde bağladı.
Aradan yarım saat geçmesiyle eski bir evin önüne varmışlardı. Aram ise gelene kadar çocuklar gibi tek bir gözyaşı bile dökmeden susarak oturmuştu yerinde. Çünkü annesi gibiydi o başı dik,kendinden emin ve cesur.
Evin önünde durmalarıyla adamlar arabadan inerek arka koltukta oturan Selin hanımı indirmek için kapıyı açtılar. Kapıyı açmalarıyla Selin hanım onların kendisini çıkartmalarına izin vermeden arabadan indi.
Selin hanımın inmesiyle kollarından tutarak yürütmeye başladılar. Bir kaç adım sonra durduklarında evin önünde bir araba daha durdu. Arabada ki adamların Aramı arabadan indirmeleriyle Selin hanım Arama doğru atılmaya çalışmıştı.
Selin hanım kollunun bırakılmayacağını anladığı için konuşmaya başladı. “ARAM ANNEM KORKMA TAMAMMI BEN BURADAYIM SANA HİÇ BİR ŞEY OLMAYACAK”
Aram annesini görerek sevinçle gülümsedi. “ANNEM KORKMUYORUM Kİ BEN” diyerek hem kendini teselli etmeye çalıştı hemde annesini inandırmaya.
Ama Selin hanım duyduğu sözlerle paramparça oldu. Biliyordu korkuyordu oğlu,çok korkuyordu ama belli etmemeye çalışıyordu.
Sesinin titremesine engel olmadan “AFFERİN BENİM OĞLUMA KORKMA BERABER EVİMİZE DÖNECEĞİZ” burnunun direğinin sızlamasıyla burnunu çekti.
Bu sırada gözyaşları gözüne doluşmaya başlamıştı bile. “YİNE NİNNİ SÖYLEYEREK UYUTACAĞIM BEN SENİ” söylediği sözlere kendisi bile inanmıyordu ama oğlunu inandırmaya çalışıyordu.
Bu sırada bahçede duyulan ani fren sesiyle. Selin hanımın gözüne oldukça tanıdık olan o araç göründü. Selin hanım gördüğü araçla kendi içinde tekrarlamaya başladı.
‘Geldi. Geldi kurtaracak bizi. Bırakmazdı. Evet dövüyor ama seviyor hem hep özür dilemişti ki. Kurtaracaktı bizi’
Arabadan inmesiyle Selin hanım tüm gücüyle bağırmıştı. “ARMAN!!! GELDİN GELDİN!” Araman bey hızla Selin hanıma doğru geldiğinde adamlar Selin hanımın kollarını bırakarak geri çekilmişlerdi.
Arman bey Selin hanımı kolları arasına aldığında Selin hanım celladının göğsüne sığınmıştı, Yüreğinde ki aşkıyla. Son kez…
Selin hanım başını kaldırdığında hızla konuşmaya başladı “biliyordum geleceğini,biliyordum” dedi.
Arman beyin konuşmasana izin vermeden tekrar konuştu “Arman Aram’a tokat attılar ben gitmek istediğimde de bırakmadılar”
“Selin-”
“Tamam hadi gidelim”
“Selin-”
“Şu adamlara söyle oğlumuzu bıraksınlar”
“Se-”
“Bende söyledim ama dinlemediler”
“Hadi gi-”
“Selin sen ne yaptın!” Arman beyin sözünü bölüp söylediği şeyle Selin hanımın içi burkuldu. “Arman evde anlatırım hadi gidelim” konuşmasını istemiyordu Arman beyin. Daha çok burda kalmakta istemiyordu.
“Selin ne evi, ne evi! SEN NE YAPTIĞININ FARKINDA DEĞİL MİSİN!!!” Sonlara doğru bağırmasıyla Selin hanımın gözleri dolmaya başlamıştı.
Hayatta hiçbir zaman sulu göz olmamıştı,hep güçlüydü ama dayanamıyordu bunlara. Sevdiği kişilerin ona bağırması bile oturup hıçkırarak ağlamasına sebeb oluyordu. Sevdiği kişinin onu hançerleme ihtimali kalbinin bütün odacıklarını sızlatıyordu.
Sırtından bıçaklanama değildi onun ki kalbinden hançerlenmeydi…
Selin hanım dolu gözlerle Arman beye baktığında “Lütfen” diyebildi sadece. Arman bey hızla aramasını dönüp yüzünü sıvazladığında “NE LÜTFEN YA BEN BU SATTEN SONRA NE YAPABİLİRİM SENCE!!!” diyerek bağırdı.
Selin hanım kısık bir sesle “yaparsın” dedi. Biliyordu yapardı istese yapardı ama isterse. Çünkü bu masada ki itibarı için iyi olmazdı.
Arman bey Selin hanıma döndüğünde “ben bu saatten sonra hiçbir şey yapamam” dedi pes etmiş gibi. Selin hanımın gözyaşları yanaklarından hızla süzülmeye başladığında içinde bir şeylerin parçalandığını hissetti. Yüreğinde ki aşkı onun celladı olacaktı anlamıştı. Ama yinede üzülmedi. Belki yanlıştı belki hastalıktı aşkı, ama olmadı. Kalkmadı o aşk yüreğinden. Boşuna denmezdi aşk aptallaştırır diye
Selin hanımın dudağının bir kenarı kıvrıldığında burukça gülümsedi. Aram bey hızla Selin hanıma doğru geldiğinde belinden tutarak kendine çekti ve kafasının arkasına elini yerleştirerek dudaklarıyla dudaklarını buluşturdu.
Selin hanım’ın sol gözünden bir yaş akarak dudakları arasından süzüldü. Arman bey Selin hanımın dudağına öpücük bırakarak geri çekildiğinde bahçede bir araba sesi daha duyuldu. Ama ayrılmadılar alınlarını birleştirerek bir süre öylece beklediler.
Arabanın kapısının açılmasıyla tilki arabadan indi. Gördüğü görüntüyle üzülmüş gibi yaparak “bu duygusal vedalaşmayı kaçırdın demeyin bana” dedi yüksek bir sesle.
Selin hanım duyduğu sözlerle derin bir nefes aldı. Kesindi her şey artık. “Son bir şey isteyeceğim. Oğlumuza bir şey olmasın. Ben her şeye razıyım” alınlarını ayırmadan önce son söylediği şeylerdi bunlar.
Kabullenmişim verdiği hayal kırıklığıyla bir adım geriledi. Elini kaldırıp gözünde ki yaşı sildiğinde son kez baktı Arman beyin gözlerine. Öyle bir baktı ki Arman bey istemsiz bir şekilde gözlerini kaçırdı ve daha da bakamadı gözlerine.
Tilki yavaş adımlarla onlara doğru geldiğinde 10 adımlık bir mesafede durdu. “Kaçırdım öyle mi Arman” Arman beye bakarak söylemiş ve tekrar Selin hanıma dönmüştü. “Aslında yetişmeye çalıştım ama çok trafik vardı ondan yetişemedim” dedi alaylı bir ses tonuyla.
Arkasında bağladığı ellerini öne getirdiğinde sert bir şekilde birbirine vurdu. “Eee karar ne” ardından gülerek “doğru kararı ben veriyordum” ciddileşerek tekrara ellerini arkasına aldığında bakışlarını Selin hanımın üzerinden ayırmadı.
“Kadın ve çocuğu eve götürün” adamları duyduklarıyla harekete geçeceği zaman Arman bey onların durmasını sağlayacak o kelimeyi söyledi.
“Tilki” dediği şeyle herkes ona bakarken o tilkiye yaklaşarak “biraz konuşalım” dedi. Tilki kafasını salladığında “olur ama çok vakit ayıramam malum işim çok” diyerek Selin hanımları işaret etti.
Birkaç adım uzaklaşıp konuştuktan sonra geri dönmüşlerdi. Tilki Aramı işaret ederek. “Çocuğu kadının yanına getirin” dedi.
Adamlar Aramı Selin hanımın yanına getirdiğinde Aram hızla Selin hanımın boynuna atlayarak sıkı sıkı sarıldı. Selin hanım ve Aram bir süre bir birine sarıldıktan sonra tilki “kadını eve götürün” diyerek yeni emrini verdi adamlarına.
Selin hanım duyduğu sözlerle sıkıca oğlunun alnına öpücük bırakarak “oğlum bir tanem şimdi ben bu amcalarla gideceğim ama sen sakın korkma tamam mı” defi
Aram kısık bir sesle “tamam annem” dedi Selin hanım bir öpücük bıraktığında “Seni seviyorum Aramım” dedi. Söylediği şeyin hemen ardından tilkinin adamları hızla Selin hanımın kolundan tutarak içeri götürmeye başladılar.
Aram giden annesinin ardından “BENDE SENi SEVİYORUM ANNEM” diyerek bağırdı. Selin hanımı evin içine koymalarıyla hızla sandalyeye oturtarak bağladılar.
Selin hanım ise hiçbir tepki vermeden yapmalarına izin veriyordu. Selin hanımı bağladıktan sonra hızla dışarı çıkarak kapıyı kapattılar.
Adamların gitmesiyle Selin hanımın gözünden inci taneleri dökülmeye başlamıştı. Kafasını geri atarak “ALLAHIM sen benim oğlumu koru. Beni de bu zalimlerin eline bırakmadan sen al yanına” diyerek son sözlerini söylediği.
Söylediği sözlerin ardından kalbine inceden bir sızı girmişti. Bu sızı gittikçe büyürken dudaklarında derin bir tebessüm oluşmuştu. Kabul olmuştu duası rabbi onu yanına alıyordu. Zalimlerin eline bırakmadan.
Kalbinde ki sızı daha da büyürken gözleri usulca kapandı. Son kez derin bir nefes çekti içine. Kafası güçsüzce önüne düştü.
Ardından üzerinde oturan aşkıyla durdu yüreği…
Dışarı çıkan tilkinin adamları emiri yerine getirmek için hızla arabaya doğru ilerlediler ve bagajda ki benzinleri alarak eve doğru ilerlediler. Bezini evin eski tahtalarına dökmeye başladılar.
Aram ne olduğunu anlamaya çalışarak adamlara bakıyordu. Annesi o evin içindeyken niye evi ıslatıyorlardı ki. Kafasını babasına çevirdiğinde gözüne çarpan şeyle durdu.
Kaşlarını çatarak adamlara baktığı sırada adamların ellerinde ki ateşleri hızla evin üzerine atıp uzaklaşmasıyla her şey bir anda oldu. Ateş benzine düştü. Tahtalar alev aldı. Evi ateş sardı. Aram’ın yüreği yandı.
Aram gördüğü görüntüyle “ANNE!!!” Diye bağırarak ateşe doğru koşmasıyla hızla bir çift kol dolandı beline. Aram belini saran kollardan kurtulmaya çalışarak çırpınıyordu.
Gözünden ardı arkası kesilmeden akan yaşalarla “ANNEM!!! ANNEM ORDA ANNEMİ ÇIKARIN ANNEM!!!” Ayaklarını belini saran kolların sahibine vurarak inmeye çalışıyordu.
“ANNEMİ KURTARICAM BIRAK!!! BIRAK BENİ!!!” Avazı çıktığı kadar bağırırken arabaya bindirildi ve kapı üzerine kapatıldı.
Kapıyı açmak için zorlayarak. “ANNEM ORDA KALDI. BERABER GİDECEĞİZ DEMİŞTİ ANNEMİ GETİRİN. ANNEM!!!”
Arabaya binen Arman bey hızla kapısını kapattı ve sırtını koltuğa yasladı. Gözlerini kapatarak ateşe bakmamaya çalıştığında gözünden yaşlar akmaya başladı.
Aramın bağırışlarıyla kendine geldiğinde gözlerini sert bir şekilde sildi ve gaza basarak arabayı sürmeye başladı.
O gece boyu Arman bey kendini içkiye vururken Aram odasından çıkmamış annesinin onu her gece uyuturken söylediği. Ezberinde olan o ninniyi söylemişti.
🎶Bebeğin beşiği çamdan 🎶Nenni nenni 🎶Çamlıbel'den çıktım yayan 🎶Nenni nenni 🎶Nenni nenni
~GÜNÜMÜZ~
Gözlerimden akan yaşları sildiğimde dudaklarımın arasından çıkan hıçkırığıma engel olamamıştım. Aram’ın yaşadıkları çok…çok ağırdı. Daha küçücük yaşta gözleri önünde annesini ateşlerin içinde bırakmışlardı. Ve bu güne kadar bunu bana anlatmamıştı… Aram kafasını öbür tarafa çevirerek göz yaşını sildiğinde dayanamadım.Hızla Aram’ın yanına doğru gittim ve kollarımı boynuna doladım. Belime kollarını sarmasıyla ikimizde konuşmadık bir süre. Ben gözümden akan yaşlarımla öylece sarılmıştım ona acısını almak ister gibi. Çünkü biliyordum şu an yüreği yanıyordu cayır cayır. O ise kafasını boynuma gömmüş kokumu içine çekiyordu. Boynunda hissettiğim ıslaklık ise ağladığını belli ediyordu. Bir süre sonra geri çekildim. Aramın yüzünü avucuma aldığımda “sorun değil hiç sorun değil. Söyleyememiş olabilirsin. Bazen insan söyleyemez. Ama keşke bu acını benimle paylaşsaydın.” Dedim. Çünkü biliyordum. O bana güvenmişti ama Geçmişiyle yüzleşememişti… Aram kafasını iki yana salladığında “özür dilerim Lidyam bugüne kadar söylemediğim için çok özür dilerim” söylediği şeylerle küçük bir şekilde tebessüm ettim “sorun değil. Gerçekten” dedim.
Yanına oturarak göğsüne sarıldığımda “her şeyi bügüm anlat istersen. Sonra n’oldu?” Dedim. Her şey şu an konuşulmalıydı. Ben sevgilimi geç olsa da tamamen tanımalıydım. Aram iç çektiğinde tekrar konuşmaya başladı. “Sonra… sonra hayatın yarım kaldı. Bir süre kimseyle konuşmadım. Özellikle babam olacak adamla. O da bir süre konuşmam için uğraştı ardından bıraktı. Benimle Konuşmayı, ilgilenmeyi, beni düşünmeyi hatta bazen beni görmeyi bile. Bende kısa bir süre sonra kendime geldim çünkü anladım anneme verdiğim sözleri tutmalıydım. Okuluma bağlandım. Sürekli çalışırdım çünkü bir şekilde oradan gitmeliydim. Bunun tek yolu benim için üniversiteydi. Ama öyle olmadı. Ben 17 yaşına geldiğimde, yani 10 yıl sonra evlenecek birini buldu babam olacak adam. Bende o kadınla aynı evde yaşamamak için kaçtım evden. Zaten kaçtıktan sonra düşmedi peşime çünkü ben ona sadece ayak bağıydım. Geçmişin hatırlatıcısıydım. Kaçtım işte bir işe girdim sınavlara çalıştım üniversite kazandım, okudum, savcı oldum, kaybolan kaderimi buldum… bu kadar işte” diyerek üzerinden özet geçerek anlattı. Derim bir nefes aldığımda “şu an… şu an konuşuyor musunuz” dedim zar zor. Aram boğazını temizlediğinde “o beni arıyor pişman olmuş sanırım.” Dedi sonlara doğru söylerken sesinde ki burukluğu hissettim. Söyleyip söylememek arasında ki arafta kaldığımda söylemek isteyen tarafa yenilenerek. “Peki… konuşmak ya da görüşmek ister misin” dedim ama dediğime pişman oldum. Kim isterdi ki. Aram çenesini başıma yasladığında “istemezdim. Zaten onların aile saadetini görüp ne yapacağım ki” dedi.
Söylediği şeyle kaşlarımı çattım. “Aile saadeti derken?” Aram histerik bi şekilde güldüğünde. “Aile kurmuş kendine. Çocukları ve karısıyla” dedi. İçime dolan nefretle lanetler ettim o adama. Selin hanımı elleriyle ateşe atıp Aramın gitmesine izin vermiş ve kendine yeni bir aile kurmuştu. Allah’ın belası. Aramın çok üzüldüğünü anladığım için dudağıma bir gülümseme yerleştirerek yerimde dikelip Aram’a döndüm. “Bir şeyler yapalım mı?” Dedim çünkü kafasını dağıtmadı lazımdı. Böyle oturmaya devam edersek daha çok düşünerek üzülecekti. O da bana ayak uydurarak dudaklarına çarpık bir gülümseme yerleştirdi “yapalım” dedi ‘m’ harfini uzatarak “mesela evimizi seçebiliriz,düğün hazırlıklarını yapa biliriz yüzük alabiliriz sonuçta biz evlilik yolunda bir çiftiz” dedi. Söylediği şeylerle bende kocaman gülmüştüm “ya olur. Hatta yüzük almaya gidebiliriz” sevinçle söylediklerimle hızla yerinden kalkarak. “Hadi o zaman gidiyoruz” dedi. Bende hızla ayaklandım ve masaya doğru ilerleyerek eşyalarımı çantama yerleştirerek ağzım kulaklarımda bir şekilde Arama döndüm. Aram benim halimi görünce “güzelim sen ne evlenme meraklısısıymışsın meğer” diyerek güldü. Dediği şeyle hızla yanına giderek gülmekten kocaman açılan ağzının ortasına tokat atarak “üzüm üzüme baka baka kararır Aramcım” dedim ve hızla kapıya doğru koştum kapının önüne geldiğimde ani bir frenle durarak Arama döndüm. “Benim bir havam var koşarak çıkamam” diyerek göz kırptım ve kendime çeki düzen verdim. Hazır olduğumda kapıyı açarak dışarı çıktım. Masasında pür dikkat dosya inceleyen Sibel’e “iyi günler”Sibel dedim ve arkamdan beni takip eden sevgilimle asansöre yöneldim. bölüm sonundan selamlar🤧 bölüm nasıldı🥲 bölüm hakkında fikirlerinizi buraya yazabilirsiniz hatam olduysa özür dilerim çünkü bölümü benim her düzeltişimde bir aksilik oluyordu ve düzenlediğim bölüm tekrar başa dönüyordu yıldıza bastınız mııı yorum yaptınız mııı kitabın asıl konusuna biraz değindik. Bu masa ileriki bölümlerde çok işlerimize karışacak😁 peki Aram ve Lidya'nın birbirlerine acılarını unutturmaları🥹 canlarım lütfen yorum yapıp yıldıza basın çünkü sizin yorumlarınız benim moral ve ilham kaynağım❤️🩹 Instagram:flor.aaa49 tiktok:flora_ny_ Seviliyorsunuz🤍
|
0% |