Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@floraaa_ny

LAVANTALAR SOLMADAN

 

 

Bölüme başlamadan önce yıldıza basmayı,yorum yapmayı ve hesabı takip etmeyi unutmayın lütfen🤍

 

Bölüm Şarkısı:shawn Mendes/ treat you better

 

Keyifli Okumalar :)

 

 

Lidya ve İlay işlerini halletmiş yarın mezuniyette giyecekleri bütün elbiseleri ayarlamış şimdi eve gelmişlerdi. İlay kapıdan içeri girmesiyle ceketini çıkardı ve "Lidya ben kaçar çok yoruldum sana iyi geceler diliyorum" diyerek kaçarcasına gitti.

 

Lidya İlayın bu hareketine gülerek "iyi geceler" demişti. Bir yanı İlayın bu kaçar gibi gidişine şaşırırken yorulduğu için olduğunu düşünerek geçiştirmişti. Lidya kapının dışında ki anahtarı alıp içeri taktı ve kapıyı kilitleyerek yavaş adımlarla odasına doğru yürüdü.

 

Odasına geldiğinde giyinme odasına giderek üzerini değiştirdi. Ardından lavaboya giderek işlerini halletti. Makyajını çıkarttı ve odasına geçti. Tam yatağına oturduğu sırada karnından gelen seslerle acıktığını anladı ve mutfağa yemek yemeğe gitmek için ayağa kalktı.

 

Kapıyı açıp çıkacağı zaman yatağının yanında ki komidinde duran şişe gözüne çarptı ve boş olduğunu fark etti. Şişeyi alarak yavaş adımlarla mutfağa ilerledi. Mutfağa geldiği zaman direk gözüne çarpan şeyle kocaman gülümsemişti.

 

Masanın üzerinde bir buket lavanta vardı. Lidya hızlı adımlarla şişeyi tezgaha bırakarak masanın önüne geldi ve çiçek buketini kucağına aldı burnuna götürüp kokladı. Çiçekte bir not olup olmadığını kontrol ederken gördüğü zarfla çiçekleri masaya bırakmış ve notu açmıştı. Notu açtığında Aramın el yazısıyla karşılaştı.

 

"Sabah lavantalarını veremediğim için evine yollattım,umarım önceki lavantalar solmadan ulaşmıştır eline Lidyam.

 

SEVİYORUM SENİ :)"

 

 

Lidya okuduğu notla şapşal bir şekilde gülmeye başlamıştı.

 

Aram Lidyaya her gün lavanta alıyordu. Çünkü Lidya'nın yanındayken Lidya telefonunda 'lavantalar ölümsüz aşk ve sadakati temsil eder eğer lavantalarınız solarsa bilin ki ölümsüz aşkınız ve sadakatiniz bitmiştir' yazan bir not okumuştu Aramda bunu gördüğünden beri Lavantaların solmasına asla izin vermeden her gün alıyordu.

 

Lidya çiçek buketini alarak sera gibi olan balkona yürüdü. Balkonun büyük bir köşesinde canlı lavantalar,solmuş lavantalar,yeni alınmış lavantalar gibi bir sürü lavanta vardı. Lidya elindeki lavantayı köşedeki vazoya yerleştirdi ve ardından telefonunu alarak mesaj bölümüne girdi.

 

Siz: lavantalar elime ulaştı. Solmadan:)

 

A🤍: mesaj alınmış;)

 

Siz: tabii alındı

 

Siz: yarın ki mezuniyetime hazır mısınnn

 

A🤍: evet güzelim hazırım.

 

Siz: akşam ki partiye peki

 

A🤍: ona da hazırım.

 

A🤍: sen hazır mısın partiye.

 

Siz: ben zaten hazırım

 

A🤍: o zaman iyi geceler Lidyam.

 

Siz: iyi geceler sevgilim

 

Lidya içeri geçerek dolaptan atıştırmalık bir şeyler çıkardı ve yemeye başladı. Yemek yerken bi tarafı bu saatte yemek yediği için üzülsede çok acıktığı için takmadı. Yemek yedikten sonra tezgahta duran su şişesini alarak su doldurdu ve odasına geçti.

 

Odasına geldiğinde şişeyi baş ucunda ki komidine bırakıp hızla yatağa girdi ve uyumak için gözlerini kapattı zaten yeterince geç olmuştu saat. Sabah erkenden nasıl uyanacaktı asla bilmiyordu. Bir süre düşündükten sonra düşünceleri bir köşeye bırakarak uyumaya başladı.

 

🪻🪻

 

İlay odanın kapısına trilyon kere gelmiş ama asla uyandıramamıştı Lidyayı. Şu an ise Lidya'nın baş ucunda ki su şişesini almış Lidya duymadığı halde konuşuyordu. "Lidya bak kalkmazsan şu suyu suratına dökerim" dedi elinde ki şişeyi sallarken.

 

Lidyada tık yoktu İlay tekrar konuşarak "Lidya bak üçe kadar sayıyorum" dedi.

"Bir"

"İki"

"Üç"

İlayın elinde ki suyu Lidyanın suratına dökmesiyle Lidya nefes alarak yerinden sıçradı ve öksürmeye başladı. İlay gülerek yavaş yavaş yataktan uzaklaşmaya başladı çünkü gelecek olanı biliyordu.

 

Lidya yüzünü elleriyle temizleyerek "İlay kaç,kaç yanımda olursan kötü olacak" dedi sinirli bir sesle. İlay hızla koridora çıktı ve bağırarak "ama ben söyledim sana sen kalkmadın bana ne" dedi.

 

Lidya sinirli bir şekilde "İlay salak mısın uyuyorum ya hani nasıl anlayacağım söylediğini" diyerek bağırdı. İlay sesini keserek omuz silkti Lidya görmediği halde ve mutfağa geçerek kahvaltısını yapmaya başladı.

 

Lidya yatakta bir süre bekleyip kendine geldikten sonra ayağa kalktı ve lavaboya gitti. İhtiyaçlarını görüp yüzünü yıkadıktan sonra ıslak tişörtünü çıkarttı ve sepete attı ardından giyinme odasına giderek herhangi bir tişört alarak rastgele bir şekilde üzerine geçirdi.

 

Odasına geldiğinde telefonunu alarak kapıyı açtı ve mutfağa gitmek için ayaklarını sert bir şekilde yere vurarak yürümeye başladı. Mutfağa geldiğinde masada oturmuş telefonuna bakarak kahvaltı yapan İlay Lidya'yı görerek telefonunu kapattı ve masum bakışlar atmaya başladı.

 

İlay fark ettiği şeyle gülmeye başladı ardından Lidya'nın sinirli bakışlarını görerek gülüşünü bastırmaya çalıştı ama çok geçti çünkü Lidya güldüğünü görmüştü bir kere. Lidya kaşlarını çatarak "neye gülüyorsun ayı mı oynatıyoruz" dedi. İlay hayır anlamında ağzıyla 'cık' sesi çıkartıp "yok tişörtünü ters giymişsin ondan"dedi.

 

Lidya İlayın dediğiyle üzerine bakıp "acaba kimin yüzünden"diye homurdanarak kollarını tişörtün içine koydu ve tişörtü çevirerek önünü önüne getirdi ardından kollarını çıkarttı tişörtün kollarından.

 

İlay gülümseyerek ayağa kalktı Lidya'nın yanına gelerek yanağına bir öpücük bırakıp sarıldı. "Lidyam kızma ama,sen uyan diye ben şey yaptım"diyerek masum masum konuştu.

 

Lidya İlayın yaptığıyla elinde olmadan gülümseyerek karşılık verdi İlayın sarılmasına "tamam kızmıyorum ama bir daha yapma tamam mı"dedi. İlay gülerek "tamam gerçekten bir daha yapmayacağım" dedi. Ardından ikisi de beraber masaya oturup kahvaltılarını yapmaya başladılar.

 

Kahvaltı yaptıktan sonra beraber kahvaltıyı topladılar ve salona geçip oturdular. Lidya Aramı arayarak biraz sohbet etti ardından Aramın hazırlanmak için kapatmasıyla kendiside İlaya dönerek "İlay bence bizde artık hazırlanmaya başlayalım" dedi. İlay Lidyayı onaylayarak ayaklandı ve kendi odalarına geçtiler.

 

Lidya odasına gelip giyinme odasına gitti ve sabah ki mezuniyet için İlayla aynı renk aldıkları elbisesini çıkardı. Elbiseyi askılı halde göz önünde duracak şekilde astı ve hızla banyoya ilerleyerek duş aldı.

 

Duş aldıktan sonra cilt bakım kremlerini sürdü ve odasına geçti. Odasına geldiğinde havlusunu başından çıkardı ve saçlarını kurutmaya başladı saçlarını kuruttuktan sonra iç çamaşırlarını ve bir eşofman giyip makyaj masasının önüne oturdu. Bilerek üzerine tişört giymemişti çünkü makyaj yaptıktan sonra tişörtü çıkartması makyajını bozabilirdi.

 

Makyajını dudağına sürdüğü kırmızıya kaçan ama abartı kırmızı olmayan rujuyla tamamlayarak saçını yapmaya başladı. Saçının önlerden birazını alıp kulaklarının arkasından geçirdi ve saçlarının altında olacak bir şekilde alttan bağladı ardından saçlarını dalgalandırarak arkaya attı ve önde bıraktığı perçemleri şekillendirerek elbisesini giymek için ayağa kalktı.

 

Giyinme odasına geldiğinde üzerinde ki eşofmanı çıkardı ve elbisesini giydi. Elbiseyi giydikten sonra çok zorlansa da fermuarı çekmeyi başardı. Aynanın önüne geldiğinde kendini beğeniyle süzdü çünkü üzerine giydiği kırmızı elbisesi ona çok yakışmıştı.

 

Elbisesi dizlerinin altına kadar uzanıyordu ama bir yırtmaca sahipti. Elbisenin Bir kolu düşük iken beli korse şeklindeydi.

 

Topuklu ayakkabılarını giymek için ayakkabı dolabını önüne doğru yürüdü dolaptan topuklularını çıkardı ve aynanın karşısında ki pufa oturarak giydi.

 

Ayağa kalktığında başta topuklularla yürümek zor gelsede sonradan alışmıştı bu duruma. Hazır olduğu için köşede duran çantasını aldı ve odasına geçti çantasına ona lazım olabilecek makyaj malzemelerini ve parfümünü koydu ardından şarjdaki telefonunu alarak odadan çıktı.

 

İlayın odasına doğru giderek kapıyı tıklattı ve içeri girdi. İçeri girdiğinde ayakta parfüm sıkan İlay onu karşıladı. İlay parfümü masaya bırakarak yüzünü Lidyaya döndü. Lidyayı görmesiyle kocaman bir şekilde gülerek "Lidya çok güzel olmuşsun" dedi Lidya'nın yanına adımlarken.

 

Lidya zaten dudağında bulunan gülümsemeyi büyüterek kendisine elini uzatan İlay'ın elini tutarak kendini döndürmesine izin verdi. İlayın Lidyayı durdurmasıyla Lidya "sende çok güzelsin İlay" dedi 'y' harfini uzatarak. İlayında üzerinde kırmızı bir elbise vardı Lidya gibi.

 

İlayın elbisesi kırmızı uzun bir elbiseydi ama uzunluğuna zıt olarak derin bir yırtmacı vardı. Göğüs arasından göbeğine kadar ise düğmeye benzer

 

İkili bir süre bir birini övgülere boğmuş ardından ayna karşısında bir kaç fotoğraf çekinmiş şimdide oturmuş Aramın gelmesini bekliyorlardı. Lidya sıkıntıyla telefonu eline alarakAramı arayacağı zaman ekranda gördüğü A🤍 yazısıyla kocaman güldü. Kalp kalbe karşıdır diye boşuna dememişler.

 

"Güzelim biz kapıdayız"diyen Aramla Lidya kaşlarını çattı 'biz'mi demişti o.

Lidya sorarcasına "biz derken" dedi.

Arama derin bir nefes vererek "Uras ikinizin mezuniyeti olduğunu öğrenince yapıştı peşime geldi" dedi bıkmış bir ses tonuyla.

 

Lidya gülerek "haaa anladım...tamam çıkıyoruz" diyerek ayaklandı ve telefonu kapattı. Bu sırada merakla Lidyaya bakan İlay "ne oldu" dedi merak barındıran sesiyle. Lidya omuz silkerek "bir şey olmadı dışarda bizi bekliyor Aram" dedi. Urasın dışarda olduğunu söylememişti süpriz olsundu.

 

İlay kafasıyla onaylayarak ayaklandı ve Lidyayla beraber kapıya doğru adımladılar. Dışarı çıktıklarında Aram ve Uras arabalarını park etmiş sırtları kapıya dönük olacak şekilde durmuş bir şeyler tartışıyorlardı. İlay kapıda gördüğü ikinci araba ve yüzünü görmediği adamla kaşlarını çatarak Lidyaya yaklaştı.

 

"Lidya bu kim" dedi ve kaşlarıyla Uras'ı işaret etti. Lidya gülerek "gel görüceksin şimdi kim olduğunu" dedi. İlay bir şey demeden Lidyaya ayak uydurup yürümeye başladı. Topuklu ayakkabıların çıkardığı sesle Aram ve Uras Lidyalara dönmüştü.

 

İlay gördüğü yüzle şok olurken sakin olmaya çalışarak yürümeye devam etti. Urasın giydiği takım çok abartı olmasada İlay'ın gözüne yakışıklıyken daha da yakışıklı gelmesini sağlamıştı. Uras ise oldukça yakından gördüğü maviliklerin etkisinden hâlâ çıkamamış durumdayken bu gördükleri daha da ağır gelmişti. Evet İlay zaten güzeldi ama böyle bir elbise ve dudağında ki kırmızı rujuyla daha da güzel olmuştu.

 

Uras ve İlay öylece bir birine uzaktan bakarken Aram ve Lidya bir birlerini gördükleri gibi sarılmışlardı.

Lidya Aramın boynuna sarılı kollarını çözmeden kafasını hafif geri yatırarak Aramın yüzüne bakmaya başladı.

 

Aram Lidyanın belinde duran ellerinden birini kaldırarak Lidya'nın saçını geri attı. "Lidya sen... sen çok...çok güzel olmuşsun" dedi Lidya'nın içini sıcacık yapan sesiyle. Lidya gülerek kafasını yan yatırdı ve nazlı bir ses tonuyla "ya Aram sende çok yakışıklısın" dedi ve parmak ucuna kalkıp Aramın yanağına öpücük kondurdu.

 

Aram aldığı öpücükle sarhoş olmuş gibi gözlerini kapatarak kafasını biraz eğip Lidyasının kokusunu içine çekti. İkili birbirinden ayrılıp yanlarına döndüklerinde öylece durmuş bakışan İlay ve Urası görmeyi beklemiyordu.

 

Bu hallerine gülen Lidya daha çok dayanamadı ve "Uras hoş geldin selam yok mu" dedi sırıtarak. Uras duyduğu sesle kafasını çevirdiğinde Lidya'nın konuştuğunu gördü ama ne söylediğini anlamadı.

 

Uras şaşkın bir şekilde Lidyayı anlamaya çalışırken dudaklarından yanlışlıkla "hııı" şeklinde bir nida çıktı. Urasın verdiği tepkiye daha çok gülen Lidya sesini Uras duymuyormuş gibi yükselterek "diyorum ki selam yok mu" dedi.

 

Uras elini Lidyaya uzatıp el sıkışarak "selam yengecim" dedi. Lidya kaşlarını havalandırarak "hayırdır burda ne işin var" dedi. Uras elini ensesine atıp kaşıyarak "şey...şey oldu ben şimdi Aramı çok özledim ama öyle böyle değil yani sonra dayanamadım özlemine kalkıp yanına gittim. Gittim ama bir de ne göreyim bu hazırlanmış bir yere gidiyor sonra dedim ki nereye gidiyorsun bu da dedi ki Lidya ve İlayın mezuniyetine bende dedim ki ben yengem ve İlayı yalnız bırakmam sonra hazırlanıp geldim" dedi

 

Anlattığı hikayenin saçmalığına gülmemek için kendini zor tutan Lidya zorlukla "hmm anladım anladım" diyerek kafasını salladı. Aram Lidya'nın elini tutarak "tamam Uras hikayesini anlattıysa gidelim biz kızlar" diyerek kafasıyla arabayı işaret etti.

 

Kızlar ve Aram tam arabaya giderken Uras bir anda konuştuğu için yüksek çıkan sesiyle "DURUN" dedi. Ardından kendine dönen bakışlarla "durun ben şey diyecektim" dedi Lidya ve Aram "ney" diyince Uras daha çok tutamayarak "İlay benimle gelsin mi" dedi. İlayın şaşkınlıkla dudağından "ha" diye bir nida çıkınca. Uras çekingen bir tavırla İlaya dönerek "yani sende istersen tabii" dedi.

 

Aram ve Lidya kaşlarını çatmış bakıyorlardı sonları ne olacaktı bu ikilinin ikisi de merak ediyordu. Bakışları gören Uras "şimdi şey ben yolu bilmiyorum ya İlay bana gösterir yolu" Diyerek açıklama yapmaya çalıştı. Lidya gülmemek için zor dururken kaşlarını havalandırıp "telefondan bakabilirsin aslında,ya da bizi takip edersin" dedi.

 

Aram bu sırada arkadaşının çırpınışlarına dayanamayarak boğazından güldüğünü belli eden sesler çıkarttı. Uras ellerini iki yana sallayarak "yok yok ben telefondan anlamam" dedi ardından Aramı işaret ederek "hem ben bu dengesiz sevgilini takip edemem" dedi.

 

Aram sert bir sesle "kes lan" dedi ardından Lidyaya dönerek "güzelim benim için sorun yok İlay istiyorsa gitsin" dedi naif bir ses tonuyla. Lidya İlaya dönerek "İlay bizim için sıkıntı yok sen ister misin Urasla gitmeyi" dedi. İlay utana sıkıla "olur yani sorun yok benim için" dedi.

 

Lidya kafasıyla onaylayıp "tamam" dedi ardından Aramın kendisini arabaya yürütmesiyle Arama ayak uydurdu. Yan koltuğun kapısına geldiklerinde Lidya,İlay ve Urasa dönerek "o zaman görüşürüz" dedi ve karşılık vermeleriyle Aramın açtığı kapıdan içeri bindi.

 

Aram kendi tarafına geçip kapıyı açtı ve koltuğa oturup arabayı çalıştırdıktan sonra Lidya'nın elini avucuna alarak üst üste öpücükler bıraktı. Arabayı evin önünden sürüp uzaklaştırmasıyla İlay ve Uras oracıkta baş başa kalmışlardı.

 

İkili giden arabanın arkasından bakarken İlay ister istemez heyecanlanmıştı. Uras ellerini birbirine vurarak İlaya döndü "maviş İlay hanım gidelim mi bizde" dedi.

İlay Urasa döndüğünde hitap şekline hafif bir şekilde kıkırdamıştı. Gülüşü arasında saçını kulağının arkasına sıkıştırarak "olur gidelim bizde" diyerek yerinde nazlı nazlı süzüldü.

 

Uras İlayın yaptığı bu hareketlere derin bir iç çekerek önden yürümesi için elini öne uzattı. İlay Urasın hareketiyle yürümeye başladı. Arabanın yanına geldiğinde kapıyı açacağı zaman Urasın hızla öne atılıp kapıyı açmasıyla gülümseyerek arabaya bindi.

 

Uras kapıyı kapatarak arabanın önünden dolaştı ve sürücü koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırıp evin önünden çıktıklarında arabada sessizlik hakimdi. Bir süre sonra Urasın söylediği şeyle sessizlik toz bulutları gibi dağıldı.

 

Uras kırmızı ışıklarda durarak İlaya döndü ve "güzel olmuş" dedi. İlay anlamaz bir şekilde bakarak "ne güzel olmuş" dedi. Uras elini direksiyondan kaldırıp sallayarak "şey...elbise yani elbise değil bir tek ama" elini ensesine götürüp şapşal bir şekilde gülümsedi "offf sen anladın işte" diyerek önüne döndü.

 

İlay Urasın bu hareketlerine oturup saatlerce gülebilirdi ama kendini tuttu. Kahkahasını içine gömerek Urasa döndü "yok anlamadım ben" diyerek kaşlarını havalandırdı. Bu sırada durdurmaya çalışsada dudağında bir gülümseme vardı. Uras İlayın dediğiyle çarpık bir şekilde güldü.

 

Uras Kafasını çevirip İlaya baktı her ne kadar seyyar halinde oldukları için net bakamasada gördüğü yüz ifadesi İlayı alıp içine gömmek istemesine yetmişti. Elleriyle direksiyonda ritim tutarak "o zaman açıklayayım ben" dedi. İlay kafa sallayarak "açıkla sen"diyerek meraklı bir bakış takındı.

 

Uras bir süre sessiz kaldı ardından arabayı durdurmasıyla İlay geldiklerini anlamıştı. Uras arabayı durdurduktan sonra İlaya dönerek "çok güzel olmuşsun" dedi parlayan gözleriyle.

 

Aldığı iltifatla İlayın kalbi göğsünü delip çıkmak ister gibi çarpmaya başlamıştı. Kendi kaşınmıştı ama bir anda söyleyincede kalbi bu hale gelmişti zaten pek düzgün atmıyordu son yarım saattir.

 

İlay maviş gözlerini kırpıştırarak heycanını bastırmaya çalıştı ardından Urasın gözlerine bakıp "teşekkür ederim... sen de çok şıksın" dedi. Uras gözlerine değen maviliklerle derince yutkundu. Bu gözler mi anormaldi yoksa kendisi mi anormaldi karar veremiyordu.

 

Urasın gözlerine bakan İlay daha fazla bu derin bakışlara karşılık veremeyeceğini anlayınca heyecanla geri yaslanıp "şey yapalım biz... inelim bizi beklemesinler daha fazla" diyerek kapıyı açacağı zaman Uras "dur" dedi ve bir şey demesini beklemeden hızla arabadan inerek İlayın kapısını açtı.

 

İlay Urasın yaptığıyla kıkırdayarak arabadan indi. Uras kapıyı kapatarak arkasını döndüğünde çipil çipil kendisine bakan maviliklerle karşılaştı. İlayın adım atmasıyla Uras da yürümeye başladı.

 

Lidya ve Aram ise bir süre sohbet ederek ikiliyi beklemiş ardından gelmemeleriyle sohbet etmeyi bırakmışlardı. Şu an ise Aram Lidyayı kimseye göstermek istemiyor gibi kolları altına almış ve onlara bakan bütün erkeklere sert bakışlarını yollayarak baktıklarına pişman ettirmişti.

 

Aram kendilerine bakan adama 'hayırdır kardeş' bakışı atarak kafasını aşağı eğip Lidyaya "güzelim niye bu kadar güzelsin" diyerek homurdandı. Lidya kaşlarını çatarak kafasını kaldırıp "ne yani çirkin mi olsaydım ben o zaman sen beni sevmezdin ki" dedi dudağını büzerek. Aram "çirkin olsanda severdim seni ben ama böyle güzel olunca yanımdan ayıramıyorum" dedi.

 

Lidya dudak büzerek "ne yani ben çirkin olduğum için kimse bana bakmıyormu" dedi. Aram Lidya'nın onu anlama şekline gözlerini kocaman açarak "güzelim sen çirkin değilsin ki" dedi. Lidya omuz silkerek "ama öyle dedin" dedi.

 

Aram gülerek kafasını iki yana sallayıp konuşacağı zaman gördüğü şeyle lafını yutarak "güzelim arkana baksana bi" dedi. Lidya Aram'ın kollarından çıkarak arkasını döndüğünde şokla gözlerini açıp "ne yani İlay bu kadar kolay kabul etti mi" dedi. Aram ise gururlu bir şekilde gülerek "helal lan. Uras beni şaşırtıyor bu kadar kolay ikna edeceğini tahmin etmemiştim" dedi.

 

Lidya kaşlarını çatarak en ters bakışlarını attı Arama. Ardından sinirli bir ses tonuyla "koyun can derdinde kasap et" diyerek homurdandı. Kol kola yürüyen İlay ve Uras ikilinin önüne geldiklerinde durdu. Lidya ve Aramın anlamaz bakışlarına daha çok katlanamayan İlay pat diye "kavalyem" dedi Urası eliyle işaret ederek.

 

Lidya ve Aram olayı anlaşmalarıyla birbirlerine bakarak gülmeye başladılar. Halbuki çok güzel senaryolar kurmuştu onlar. Bir süre sonra diploma almak için alana geldiler ve beklemeye başladılar.

 

Dekanın çağırması üzerine ilk olarak Lidya gitmiş diplomasını almış gelmişti. Ardından bir süre sonra ise İlay diplomasını almış ve gelmişti. Diploma alma işi bittiğinde dörtlü güzel bir alana gitmiş ve fotoğraf çekinmişlerdi. Fotoğraf faslıda bittikten sonra parti saatine az kaldığı için Lidya ve İlayın üzerini değiştirmesi gerekiyordu.

 

Bu yüzden erkekler kızları evlerine bırakmış ve kendileri de giyinmek için ayrılmışlardı Uras ise İlayın kavalyesi olmayı bahane etmiş bütün gün İlayın yanında gezmişti. Ayrıca akşam ki partiye de İlay için geleceğini söylemişti ama aslında konu bambaşkaydı...

 

Lidya ve İlay eve geldikleri gibi odalarına geçtiler ve hazırlandılar. Şimdi ise Lidya siyah elbisesini giymiş siyah altı kırmızı louboutin topuklularını giyiyordu.Topuklularını giydikten sonra ayaklanarak aynanın karşısına geçti ve kendine baktı fark ettiği şeyle hızla arkasını döndü.

 

Ortada duran masaya benzer dolabın çekmecelerini karıştırmaya başladı. Sonunda bulduğu tül eldivenlerini eline alarak ilk olarak sol eline ardından sağ eline giydi.

 

Çantasını eline alarak giyinme odasından çıktığında makyaj masasında ki kırmızı rujunu aldı ve dudağına sürdü. Ruju,ihtiyacı olacak bir kaç eşya ve telefonunu çantasına aldıktan sonra odadan çıktı.

 

Dış kapıya doğru ilerlerken yüksek sesle "İlay ben hazırım kapıda seni bekliyorum" dedi ve kapıya gitti. Kapının kulpuna elini atmış indireceği zaman İlay'ın topuklu seslerini duyarak kapıyı açmaktan vazgeçti.

 

Arkasını döndüğünde İlayı gördü ve kocaman gülümsedi. İlay beyaz bir elbise giymiş ve incili bir çanta almıştı. Gerçekten çok güzel olmuştu İlay.

 

Lidya ve İlay bir süre birbirini iltifatlara boğmuş ardından Aramın arayarak geldiğini haber vermesiyle dışarı çıkmışlardı.

 

 

🪻🪻🪻

 

~Lidya SAKMAN~

 

Yavaş yavaş batan güneşi izlerken içim huzurla doldu. Şehrin ışıkları yavaş yavaş yanmaya başlamıştı. Bu sıra da gözüme sokakta el ele gezen aile çarptı. Kırmızı saçlı küçük kız kafasını kaldırıp Annesine baktı ve maviş gözlerini kırpıştırarak tatlış tatlış bir şeyler söylemeye başladı.

 

Annesi olduğunu düşündüğüm kırmızı saçlı ve mavi gözlü kadında tıpkı küçük kız gibiydi. Kızının boyuna eğilerek yanağına kocaman öpücükler kondurdu. Bu sırada arkalarında durmuş onları sevgi dolu bakışlarla izleyen adam küçük kızın babasıydı sanırım.

 

Adam ikilinin boyuna eğilerek kızını kucağına aldı ve bu defa kızının yanaklarına o öpücük kondurdu. Ayağa kalkan eşini gördüğünde ise belinden tutarak kendine çekti ve başının üstüne öpücük kondurarak bir süre öylece bekledi. Bu hallerine buruk bir şekilde tebessüm ettim.

 

Neden olduğunu bilmiyorum ama bu küçük aile bana çok farklı duygular hissettirmişti. Sanki bu görüntünün derinlerinde çok yaralar çok kırıklar var gibi gelmişti. Belkide benim saçma düşüncelerimdi ama umarım öyledir....

 

Elimde hissettiğim baskıyla kafamı yanıma çevirdiğimde Aramın yine elimi öptüğünü gördüm. Bindiğimizden beri o kadar çok öpmüştü ki bir yerden sonra saymayı bırakmıştım.

 

Aram siyah bir takım elbise giymişti ve altınada benim louboutin topuklularıma benzer siyah altı kırmızı ayakkabılar giymişti. Böylelikle çok uyumlu olmuştuk. Bir süre öylece onu izledim. Giydiği siyah takımı,keskin yüz hatları,hafif esmer teni,pürüzsüz cildi,arabaya sinen kokusu her şeyiyle çok çekici ve mükemmeldi...

 

Aram hafif bana bakıp tekrar kafasını çevirerek "ellerimizi çeksene" dedi. Böylelikle arabadaki sessizlik bozulmuştu. Merakla ona bakarak "n'oldu ki" dedim. Omuz silkerek "bir şey olmadı çok güzel duruyor" dedi. Annesinden bir şey isteyen çocuklar gibi konuşmasıyla güldüm gerçekten çok minnoş bir sevgilim vardı her ne kadar başkaları kabul etmesede.

 

Kafamı sallayarak "olur çekiyim" dedim ve çantamdan telefonumu çıkartarak kamerayı açtım. Ellerimize baktığımda bana da çok güzel gelmişti. Büyük eline sadece parmak uçlarımı almıştı. Kamerayı açıp elimizi çektiğimde dudağımda kocaman bir gülümseme vardı.

 

Kafamı kaldırıp Arama baktığımda aynı şekilde onunda kocaman gülümsediğini gördüm. Gülümsediği için oldukça derin olan gamzesi ortaya çıkmıştı. Gamzesine bakarken karıncalanan dudaklarıma daha çok dayanamayarak kemerimi açtım ve Arama uzanarak gamzesinin üzerine kocaman bir öpücük bırakıp "ohhh misss" diyerek geri çekildim.

 

Yaptığım ve söylediğim şeye Aram kahkaha atmaya başladı. Ne olmuş içimizi döktüysek. Minnoş sevgilime dönüp "nee yaaa" diyerek cırladım. Aram bu halime daha da gülerek arabayı park etti dışarı baktığımda çok çok güzel tıpkı saraya benzeyen bir yere geldiğimizi gördüm Pervinden de anca bu beklenirdi zaten.

 

Aram gülmeyi bıraktığında kafasını iki yana sallayarak arabadan indi ve önden dolaşarak benim kapımı açtı. Gülümseyerek arabadan indiğimde tam kapının önünden çekilecektim ki Aramın beni belimden çekmesiyle göğsüne çarparak durdum. Aram munzur bir şekilde gülerek kafasını eğdi ve yanağıma sert bir öpücük bırakıp "ohhhh misss" diyerek beni taklit etti.

 

Yaptığı harekete gülerek göğsüne vurdum ve önümden çektim tabii bu sırada "salak" demeyi ihmal etmemiştim. Önümdeki minnoş sevgilimin çekilmesiyle bende kapının önünden çekildim. Aram kapıyı kapatıp yanıma geldiğinde hafif eğilerek kulağıma "senin salağın" dedi.

 

Söylediği şeyle nefes almaya ara veren beni bir şey dedirtmeden koluma girerek yürütmeye başladı. Kapıya geldiğimizde görevliler davetli listesine bakıp bizim olduğumuzu görünce içeri geçmemize izin verdiler. İçeri girip yavaş adımlarla ilerlemeye başlamıştık ki bir anda Işık'ların kesilmesiyle olduğumuz yerde durduk.

 

Karanlığın içine gömülmemizle korku bütün kemiklerime yayıldı. Korkuyla Aramın kolunu daha sıkı tutarak titremesine engel olamadığım sesimle "Aram n'oldu,neden ışıklar kesildi,Aram cevap versene ya ışıklar niye gitti" diyerek ardı ardına hızla konuştum.

 

Aram kolunu bana sararak "şşşş güzelim sakin ol,sakin,gelir şimdi ışıklar gel biz yürüyelim yavaş yavaş" diyerek beni yürütmeye çalıştı ama ben asla yerimden oynamadım. Kafamı iki yana sallayarak "hayır, Aram ben yürüyemem karanlık çok karanlık" dedim. Aram bana daha sıkı sarılarak "güzelim karanlıktan bu kadar korktuğunu neden daha önce söylemedin" diyerek sitem etti.

 

Sakin tutmaya çalıştığım sesimle "söylesem ne yapabilirdin ki" dedim. Aramın başımın üstünü öpmesiyle huzur dolu deniz kokusu burnuma doldu. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken "tamam iyiyim yürüyelim o zaman belki içerde ışık vardır"dedim. Aramın kolunun altına sırnaşmamla yavaş yavaş yürümeye başladık.

 

Bir süre yürüdükten sonra ışık hiçbir şekilde ortaya çıkmadı Aramın bir anda durmasıyla ne olacağını soracaktım ki benden uzaklaştı. İçimdeki korku daha da büyürken.

 

Arama seslenmek için ağzımı açacağım zaman bir anda gelen aydınlık ve ışıkla gözlerim kamaştığı için hemen gözlerimi kapattım.

Gözlerim ışığa alıştığında yavaş bir şekilde açtım.

 

Gördüklerimle beynimden elektrik verilmiş gibi çarpıldığımı hissettim. Şokla elim ağzıma giderken bir adım geri gittim...

Bölüm sonundan selamlarrrr

bölüm hakkında fikirleriniz neeee

bölüm sonu peki 🫨

ilay ve Uras çok tatlı değil miiii

size spoiler vereyim gelecek bölüm çok tatlı bir bölümmmm

buraya bir kalp bırakır mısınızzzz

yıldıza basar mısınızzzz

canlarım lütfen yıldıza basıp yorum yapın olur mu? Çünkü sizin yorumlarınız ve beğendiğinizi belli etmeniz beni çok sevindiriyor ve yazma hevesimi arttırıyor🩷

aşağıya bıraktığım hesapları takip ederek destek olursanız çok sevinirim:)

ınstagram:flor.aaa49

tiktok:flora_ny_

Seviliyorsunuz🤍

Loading...
0%