Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@floranincikolatasi

 

Bölüm-11

“Bende üşüyordum, sen beni ısıttın.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Doktor Derya abla, önemli bir şeyin olmadığını söylemişti. Yalnızca üşüttüğümü ve ateşimin biraz çıktığını, ateş düşürücü ve burun spreyi almamızı gerektiğini söylemişti. Hastaneden çıktıktan sonra eczaneye gidip ilaçlarımı almıştık. Şu an yatağımda uzanıyordum. Kerem bugün bizde kalacaktı. Oda çalışma masamın sandalyesinde oturmuş beni izliyordu.

“Ben üst katta mı kalacağım?”

“Evet, yani misafir odası orada. Biliyorsun yerini.”

“Aslında şuradaki koltukta da uyuyabilirdim. Hasatsın sonuçta.” şuradaki dediği koltuk, benim yatağımın hemen önündeki dar oturma yerinden bahsediyordu.

“Orası dar ama.”

“Olsun. Bir günlükten bir şey olmaz bence.”

“Anneme bu fikrini nasıl söylemeyi düşünüyorsun peki?”

“Niye sen benim sevgilim değil misin?”

“Ama annem daha bunu bilmiyor.”

“O zaman öğrenir.” dedi ve oturduğu sandalyeden kalkıp odamdan çıktı.

Yaklaşık iki dakika sonra kapım tıklandı.

“Gir!”

“Kızım nasılsın?” annem ve Kerem odaya girdiler.

“İyiyim.”

“Bana önemli bir şey söyleyecekmişsiniz.” dedi annem. Şok içinde Kerem’e baktım.

“Biz mi?” dedim. Çenem titriyordu.

“Evet ikiniz.”

“Anne bak biz…” dedim ve gerisini Kerem getirdi.

“Sevgiliyiz.”

Annem bir bana bir Kerem’e bakıyordu. Hiç şaşırmışa benzemiyordu. Sadece sırıtıyordu.

“Bende ne zaman söyleyeceksiniz diye düşünüyordum.” dedi annem.

“Ne demek bu?” dedim. Aynı şekilde Kerem’de anlamamış gözlerle bize bakıyordu.

“Kerem’in annesi buraya geldiğinde söylemişti. Ama sadece Kerem’in hoşlandığından bahsetmişti. Demek olmuşsunuz.”

“Annem size söyledi mi?” dedi Kerem utanarak.

“Evet söyledi. Bende mutlu oldum sizin adınıza. Umarım mutlu olursunuz değil mi Kerem?”

Annen Kerem’e kısacası “kızımı üzme” demeye çalışıyordu.

“Böyle bir şey olmayacak.” dedi Kerem bana sıcak bir gülümsemeyle bakarken.

“Neyse ben sizi yalnız bırakayım. Bir şey olursa bana haber verin.” dedi ve odamdan çıktı.

“İnanmıyorum.” dedim şaşkınlıkla ona bakarken.

“İnanmalısın.” dedi.

 

Uyandığımda saat 04.23’tü. Kerem’e baktım, önümdeki koltukta uyuyordu. Üzerimdeki yorgan yere düşmüştü. Titreyerek yere eğilip yorganımı aldığım sırada Kerem’in üzerinde örtebileceği bir şey yoktu. Yastıkta vermemiştim. Ah ne aptalım! Dolabıma gidip en üstten bir battaniye ve yastık alıp yanına gittim. Bir elimle başını kaldırıp diğer elimle yastığı başının altına koydum. Başını yavaşça yastığa bırakıp üzerine battaniyeyi örttüm. Tam yanından gidecekken kolumda bir el hissettim. Arkama dönüp Kerem’e baktım. Eliyle kolumu tutuyordu.

“İyimisin?” diye sordu.

“Üşüyorum sadece.”

“Bende üşüyordum, sen beni ısıttın.”

“Biraz geç kaldım. Özür dilerim.”

Sonra eliyle tuttuğu kolumu çekip kendine yaklaştırdı. Bende yanına eğildim.

“Ben seni nasıl ısıtabilirim?”

“Bana masal anlat.” dedim. Çok saçma bir şey söylüyormuşum gibi bana alayla baktı.

“Neden öyle bakıyorsun?” dedim burnumu çekerken.

“Hiç, sadece üşüyen biri masalla nasıl ısınabilir diye düşünüyordum.”

“Babam bana masal anlatınca sanki ısınıyormuş gibi hissediyordum.”

Cevap vermedi. Bir kaç dakika sonra konuşmaya başladı.

“Senin istediğin ne varsa yaparım.”

Eğildiğim yerden kalktım, yatağıma gidip yorganın altına sığındım.

“Birgün bir erkek, kafede bir kızla karşılaşmış. Masalar dolu olduğu için onun yanına gitmek zorunda hissetmiş..”

“Bizim hikayemiz bu.” diyerek lafını kestim.

“İyi geceler sana.”

“Ama daha bitmedi.”

Cevap vermedi. Burnunun çıkarttığı sesten güldüğünü anladım.

“Gülüyorsun!”

Cevap vermedi.

“İyi! Sanada iyi geceler.”

 

Gözümü açtığımda duvarda duran saate baktım, 09.41’di. Hemen önümde duran Kerem’e baktım, o hala uyuyordu. Yerimden yavaşça kalkıp yanına eğildim. Elimi saçlarında gezdirdim. Sonra yanağına bir öpücük bıraktım. Hastayken bu ne kadar mantıklıydı bilmiyorum ama içimden gelmişti. Yavaş yavaş ela gözlerini açtı.

“İlk defa bu kadar güzel uyandırıldım.”

“Seni uyandırmak istememiştim.”

“Böylesi çok çok daha güzel oldu. Sen nasılsın?”

“Hasta hissetmiyorum.”

“Sevindim.”

“İlk defa bu kadar kolay iyileştim. En büyük ilacım sensin sanırım.”

Güldü ve doğruldu.

“Otursana.”

Eğildiğim yerden kalkıp yanına oturdum.

“Burada nasıl rahat ettin bütün gece?”

“Senin için katlanamayacağım şey yok.”

Başımı onun omzuna yasladım. Oda bir eliyle bana sarıldı. Biraz öyle kaldıktan sonra ayağa kalıp aşağı indik.

“Sence bir kaç gündür okul yokmuş gibi davranmamız mantıklı mı?” diye sordu Kerem.

“Bilmiyorum. Benim yüzümden derslerinden kaldın.”

“Saçamalama! O lanet okula gitseydik senle olamazdım.”

“Tek derdin bu mu?” diye sordum gülerek.

“Tek derdim bu değil, tek derdim sensin.”

Bir süre gözlerimizi izledik sonra sofaya oturup kahvaltımızı yaptık.

“Bende artık gideyim.” dedi Kerem.

“Otur oğlum. Kızımı uzun süre sonra ilk defa mutlu görüyorum.”

“Gerçekten artık gideyim… şey isterse Eda bize gelebilir. Hep ben burada kalacak değilim.” Kerem’in teklifinden sonra annemle göz göze geldik. Annem “sen bilirsin” bakışını attıktan sonra Kerem’e döndüm.

“Yani olabilir.”

“Cidden mi?” dedi inanamıyormuş gibi.

“Evet niye şaşırdın?”

“Mutluluktan.”

“Kerem oğlum, annen evde değil mi?” dedi annem.

“Evet evde, yani evde olmadığı zaman yok.”

“İşte çalıştığını söylemişti annen bana?”

“Evden çalışıyor.”

“Anladım.”

Onlar sohbet ederken bende odama çıkıp hazırlandım. Gecelik, kıyafet, şarj aleti, diş fırçası, telefonum, kulaklığım ve kitabımı bir çantaya doldurdum. Bir kaç temel eşyayıda ekleyip fermuarı çektim.

 

Bindiğimiz taksici gideceğimiz yeri sordu. Kerem semti söyleyip “Açelya sitesi” dedi. Bizim evden yaklaşık yirmi dakika uzaklıkta, bir sitenin girişinde durduk. Etrafa baktığımda her yer yüksek katlı sitelerle doluydu. Kerem camdan başını uzattı.

“B1 3, 58. Kerem deyin.” dedi güvenliğe. Ben pek anlamamıştım. Güvenlik dediği yeri arayıp Kerem diye birinin geldiğini söyledi. Güvenlik telefonu kapatıp kapıyı açtı. Taksi sitenin otoparkına girip durdu. Ödemeyi yaptıktan sonra otoparkın asansörüne bindik.

“Evde kimse olmasaydı içeri nasıl girecektin?” dedim.

“Arka bahçede demir bir kapı var. Bu sitede kalan herkese bir kart veriliyor. O kapıya kartı okutup içeri girebiliyorsun.”

“Kartını evde unuttuysan ve evde kimse yoksa?”

“Güvenliğin çekmecesinde bu sitedeki herkesin bilgileri olan bir liste var. Adını soyadını daire numarasını falan söylüyorsun oda listeye bakıyor. Adın varsa geçmeni sağlıyor. Güvenlik uğraşmasın diye arattım evi. Ayrıca Enes’i de aratabilirdim.

“Enes’in evi bu sitede mi?”

“Evet.”

“Anladım. Daha önce hiç bir siteye gelmemiştim, o yüzden sordum.”

“Belli oluyor.”

“Peki o sayılar neydi?”

“Ne sayıları?”

“Hani güvenliğe söylediğin sayılar.”

“B1 3 bloğun adı. 58 dairenin numarası.”

“Şimdi anladım.”

Asansör on beşinci katta durdu. Beraber inip daire elli sekizin önüne gittik. Annesi kapıyı açmış bizi bekliyordu.

“Hoşgeldiniz.” dedi gülümseyerek. Bende aynı şekilde gülümseyip “hoş bulduk.” dedim.

Beraber içeri girdik. Upuzun bir koridor vardı. Duvarlarda ayna ve tablolar vardı. Koridorda ise dokuz tane kapı vardı. Bizim evin yapısına benziyordu. Oldukça lüks ve şık bir siteydi burası, evin içide güzel döşenmişti.

Loading...
0%