Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@floranincikolatasi

 

Bölüm-12

“Anneme sevgiliyiz diye niye dedin o zaman?”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Faruk Uysal…

 

“Efendim, yarım saat önce siteye giriş yaptılar.”

“Tamam Hasan.” dedim kendimden emin bir sesle. “Bizimkilere ve Mert’e haber verin.”

“Hemen veriyorum.”

Şimdiki plan biraz daha can acıtacaktı. İdil’i kaçırttığım günden beri yaptığım planı en ince ayrıntısına kadar düşündüm. Bu sefer o kadar kolay olmayacaktı. O kadar kolay çıkamayacaklardı…

“Yola çıktılar Faruk bey.”

“Tamam, kamera kayıtlarını açta biraz neşelenelim.”

 

Mert Taklacı…

 

Açelya sitesinin önünde bekliyorduk. Eda ile lunaparkta karşılaşmamız sonrasında Faruk bey ile tanışmıştım. Kendisi uzun süredir Eda ile bağlantılı her şeyi takip ediyor ve etmeyede devam ediyordu. Benide oradan tanıyordu. Çarpışan arabalarda çıkan olay sonrasında beni buldu. Ona yardım etmem için bana istemediğim kadar para vereceğini söylemişti. Bende bu teklifi gözüm kapalı kabul etmiştim.

“Güvenliği nasıl geçeceğiz Mert?”

“Güvenlikten gireceğimizi kim söyledi?” dedim.

“Duvardan atlayamayız, dikenli teller var.”

“Çok zekisin ya! Koskoca Faruk beyin adamısın, ayıp ayıp.” dedim sinirle.

“Nasıl gireceğiz pek sevgili zeki Mert!”

“Lan salak! Arka kapıda kartla açılan kapıyı görmedin mi?”

“Kartımız yokki! Görsem ne olacak?”

“Of! Az önce kartın kopyasını verdiler ya.”

“Kartın kopyasını nereden bul..” diyemeden tokatı bastım.

“Sus ulan! Sence bu planda daha mantıklı soru sorman gerekirken saçma detaylara ne diye takılırsın?” diye bağırdım. Cahille sohbet olmazmış bunu bir kere saha anladım.

“Cemil, bahçedeki kameraları hallettiniz mi?”

“Evet, şu an çalışmıyorlar.”

“Güzel. Peki arabalar anlaştığımız yerde bekliyor değil mi?”

“Evet.”

 

Kerem Uysal…

 

“Yemekler harikaydı, elllerinize sağlık.”

“Afiyet olsun Edacığım.”

Annemle Eda yemek sırasında bol bol sohbet etmişlerdi. Çok iyi anlaştıkları gözümden kaçmamıştı.

“Çocuklar benim çalışmam gerekiyor ben odamdayım.”

“Tamam anne.”

Annem mutfaktan çıkıp odasına gitti. Bizde Eda ile bir süre masada oturduktan sonra balkona çıkıp koltuğu oturduk.

“Sen İdil’le en son ne zaman konuştun?” diye sordum.

“Ara sıra telefonla konuşuyorduk. Fark ettim ki ben hep onu arıyorum, o arayana kadar daha aramayacaktım. Ne oldu ki?”

“O zaman Enes’le sevgili olduğundan haberin yoktur.”

“Ne?” diye bağırdı. “Onunla sevgili oldu ama bana söylemedi mi? Aşk olsun İdil’e! Beni şaşırttı.”

“Aslında şöyle, uzun süre görüşmeyince aranızın açıldığını sanmış.”

“Ne alaka ya? Onu o pisliklerden kurtardığımızdan beri hep ben aradım birde isteksiz konuşuyordu benimle.”

Pislik. Evet babam pislik.

“Tamam neyse güzelim boşver.”

“Boş veremiyorum! O benim arkadaşımdı. Babam öldüğünden beri…” bir an duraksadı.

“Babam öldüğünden beri bana hep destek oldu. İyi günümüzde, kötü günümüzde hep birbirimize destek oluyorduk. Onun dışında hiç bir arkadaşımla bu kadar güzel vakit geçirememiştim.”

“Öyle mi? Benle hep kötü vakit mi geçiriyordun?”

Benle, arkadaş olduğumuz zamanlar kötü vakit geçirmişti yani. Buna bozulmadım diyemem.

“Ben senin arkadaşın değilim ki.” dedi. Bu beni biraz mutlu etmişti. Sevgiliyiz demeye çalışıyordu.

“Nasıl yani?” dedim.

“Ne nasıl yani?”

“Sen dedin ya az önce, ‘ben senin arkadaşın değilim ki’ ne demek oluyor bu?”

“Biz senle arkadaş mıyız?” bakışları o kadar komiktiki! Gülmemek için çok çaba sarf ediyordum.

“Değil miyiz?”

“Kerem! Biz senle arkadaş mıyız?” diye bağırdı.

“Bağırma sakin ol. Bende diyorum ki değil miyiz.”

“Anneme sevgiliyiz diye niye dedin o zaman?” dedi ve oturduğu koltuktan kalktı.

“Hiçbir yere gidemezsin Eda.”

“Sorduğum soruya bile cevap alamıyorum.”

“Senle arkadaş olduğumuz zamanlar benle kötü vakit geçirdin, öyle mi?”

“Kerem ne dediğin belli bile değil. Sana son kez soruyorum, biz senle neyiz?”

“Sen bu sorunun cevabını bilmiyor musun?”

“Neden cevap vermek yerine hala benim sorduğum soruyu bana satmaya çalışıyorsun?”

“Eda, biz senle arkadaş olduğumuz zamanlar eğlenmediğimizden bahsettin. Neden?”

“Kerem yeter! Ben soruma cevap istiyorum.”

Bende ayağa kalkıp tam karşısında dikildim.

“Eda, sen benim sevgilimsin ve bu sorunun cevabını bilmiyor musun?”

“Neden öyle dedin o zaman?”

“Ne dedim?”

“Sanki arkadaşmışız gibi konuştun?”

Birden kahkahalara boğuldum.

“Gülme!”

“Şakaydı.”

“Böyle bir şaka neden yaptın?”

“Sinirlenince çok tatlı oluyorsun.” dedim ve ellerimi yanaklarına yerleştirdim. Yüzümüz çok yakındı. En fazla üç santim falan vardı arada.

“Kerem.” diye fısıldadı. “Ben seni aslında arkadaş olarak görüyordum.” birden duraksadım. Ellerimi yüzünden çektim. Bir kaç adım geri gittim.

“Ne demek bu?” dedim sinirle.

“Doğru duydun.”

Cevap vermeden bir kaç saniye yüzüne baktım. Ne demeye çalışıyordu?

“Şakaydı.” diye gülmeye başladı.

“Böyle bir şaka neden yaptın?”

“Sinirlenince çok tatlı oluyorsun.”

Beni taklit etmesi hoşuma gitmişti. Tekrar bir kaç adım atıp yüzüne yaklaştım. Aramızda yine en fazla üç santim falan vardı.

“Korktum.” dedim.

“Bende korkmuştum. Nasılmış gör istedim.”

“Umarım böyle şeyler hep şaka olur.”

“Umarım.” dedim ve biraz öne eğilip dudağımı onun dudağına değdirdim. Bir kaç saniye sonra kapı çaldı. Eda ile gözlerimizi açıp birbirimize baktık. Hala dudaklarımız birbirine değiyordu ve kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu. İkimizde ayrılmak istemiyorduk. Kapı açılma sesi duyunca annemin çalan kapıyı açtığını anladım. Kollarımı Eda’nın beline doladığım sırada oda kollarını boynuma doladı. Sonra gözlerimiz tekrar kapandı. Ani bir ses duyunca hemen ayrıldık. Bağırış sesleri geliyordu. Hızla balkondan çıkıp dış kapının önüne geldik. Gördüğüm manzara karşısında şok geçirdim. Eda’nın önüne geçip onu korumaya çalıştım.

“Ne oluyor burada? Siz kimsiniz?” diye bağırdım. Üç adam her birimize bir silah doğrultmuş öylece duruyorlardı. Sonra gözüme tanıdık bir yüz çarptı. Biraz yüzünü inceledim.

Evet bu oydu!

Çarpışan arabalarda kavga ettiğimiz çocuk.

“Selam.” dedi o çocuk. Sonra elindeki silahı ile arkamda duran Eda’nın yanına ilerledi.

“Yavaş ol.” diye bağırdım.

“Kes sesini!” dedi, ardından Eda’nın kolunu kavrayıp hızla kendine çekip başına silahı dayadı.

“Bırak.” diye bağırdı Eda.

Annem olayın şokuyla yere yığıldı. Ben hala ne yapacağımı bilmiyordum. Eda’nın yanına gidersem ona zarar verebilirdi. İçimden en ağır küfürü savurdum. Babam kendi ailesine zarar verecek kadar ileri gitmişti. Onu asla affetmeyecektim.

Loading...
0%