Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@floranincikolatasi

 

Bölüm-6

Dünya karanlıktı, ama

ben yinede yazıları okuya-

biliyordum.

                    

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İdil Bozkurt…

 

Gözümü açtığımda hafif karanlık bir odanın içindeydim. Yerin sertliği üzerinde yatıyordum. Burayı aydınlık tutan tek şey minik bir pencere olmasıydı. Bu camdan sadece elimi dışarı çıkarabilirdim. Etrafa biraz daha bakındım. Sadece bir duvar ful camdandı. Bu sayede diğer odanın içi gözüküyordu. O odada aynı benim olduğun oda gibiydi.

Bomboş.

Neredeydim hiç bilmiyordum. Aniden gelen bir sesle irkildim. Bir şey yere çarpmıştı. Zaten korkuyordum, bu sesle korkum dörde katlanmıştı. Bir kaç saniye sonra benim olduğum odada kapının kulbunu biri zorluyordu. Ardından yan odanın kapısı zorlandı. Sonrasını bilmiyordum. Neden böyle bir şey olmuştu?

Sonra…

Sonra tanıdık bir ses bağırmaya başladı.

“İdil, hangi odadasın. Ses ver!”

Bu Enes’ti. Enes buradaydı. Peki ne işi vardı? Buraya nasıl gelmişti? Hemen kapıya yumruk atıp bağırmaya başladım.

“Enes! Buradayım.”

Sonra ayak sesleri yaklaşmaya başladı.

“İdil?”

“Enes buradayım! Ne olur çıkar beni buradan.”

“Çıkaracağım! İyi misin?”

“İyiyim.”

“İçeride herhangi bir eşya var mı?”

“Yok.”

“Anahtar olmadan nasıl çıkaracağım? Kapılar demir.”

Evet! Çok güzel. Bu beceriksizden yardım falan istenmez.

“İdil aklımda tek bir plan var. Başka bir şey gelmedi aklıma.”

Ne planıydı acaba? Umarım saçma sapan bir şey değildir.

“Ne planı?”

“Pencere var mı orda?”

“Sakın bana pencereden atla demeye kalkma! Elim kadar pencereden atlayamam. Ayrıca pencere atlanacak kadar büyük olsaydı, bunu sen demeden önce yapardım zaten.”

“Ya bir dinle kızım ya!”

“Anlat.”

“Ben gideceğim şimdi. Sende…” sözünü kesip bağırmaya başladım.

“Aptal! Beni burada yalnız mı bırakacaksın? Seni sevmekle cidden hata yapmışım. Keşke seni sevmesey…” cümlemi tamamlayamadan sustum. Ben ne dedim? Bunu ona söylediğim için çok utanıyordum. Cidden ben ona böyle bir şey dedim mi? Of kesin dalga geçecek.

“Enes… ben…” derken sesim titriyordu.

“Sen benden mi hoşlanıyorsun?”

“Ben…” dedim bir kez daha, kendime bir küfür savurdum. Konuştukça batacaktım, susmayı tercih ettim.

“İdil, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. İlk defa sevdiğim kızda beni seviyor.”

“Ne?”

Şok geçiriyordum. Enes beni mi seviyordu?

“Doğru duydun.”

“Şey… artık bunları ben burdan kurtulduğumda konuşsak.” utanmam geçmişti. Mutluluktan burayı yıkabilirdim. İçimde tahmin edemeyeceğiniz kadar güzel bir his vardı. Ve bu his onun beni buradan çıkaracağına inandırmaya ona güvenmemi sağlamaya çalışıyordu. Güvenmek. Belkide ilk defa birine bu kadar güvenmiştim. Artık burada olmaktan korkmuyordum. Çünkü o buradaydı. Beni bu lanet yerden çıkaracaktı.

 

Bana planını anlatmıştı. Aslında tam olarak güvenebileceğim bir plan değildi. Sonra pencerede onu gördüm. Elimi pencereden dışarı çıkardım. Yüzüne dokunmaya çalıştım. Sonra elimi tutup dudaklarına götürdü.

“Korkma. Ben buradayım.”

Kalbim sanki fırlayacaktı. Çok hızlı atıyordu.

“Korkamam. Sen buradasın.”

 

Kerem Uysal…

 

Eda ile Enes’in gelmesini bekliyorduk. İdil’in peşinden gitmişti.

 

Bir saattir bekliyorduk hala haber yoktu. Telefonu burada olduğu için arayamıyorduk. İdil’inde telefonu kapalıydı. Evine kadar gittik ama evde de yoklardı. Telefonuma gelen bildirimle bir an heyecanlandım. Neden bilmiyordum. Hemen cebimden çıkarıp gelen mesaja baktım. Numara kayıtlı değildi. Mesaja bakınca gözlerim fal taşı gibi açıldı. Telefon elimden kayıp yere düştü.

“Ne oldu?” diye sordu Eda.

“Telefonuma bak.”

Telefonu yerden alıp ekrana bakmaya başladı. Sonrada güldü.

“Ne yani bu kadar komik bir durum mu, Neden gülüyorsun?”

Bu kız niye gülüyor anlamamıştım.

“Sen buna mı bu kadar tepki verdin?”

Ne? İnanmıyorum şu an. Eda arkadaşının kaçırılmasını hem komik bulmuş, hemde umursamıyor muydu yani.

“Sana inanamıyorum! Bu durumu bu kadar hafife alıp gülmene cidden inanamıyorum.”

“Basit bir mesaj yüzünden mi bu kadar tepkilisin?”

Daha fazla konuşamayacaktım. Telefonu elinden çektim. Adrese bakacaktım ki, Ama bu nasıl açıldı? Ekrana mal mal bakıyordum.

“Sen buna mı güldün?”

“Evet daha neye güleceğim? Bana neden gösterdiğini anlamadım ayrıca. Ama komikmiş bunu kabul ediyorum.”

Jeton şimdi düşmüştü. Eda daha arkadaşının kaçırıldığından haberi yoktu. Ekranda sınıftan üç kişiyle konuştuğum grup açıktı. Grupta Enes ben ve Emre vardı. Telefon elimden kaydığında açılmıştı herhalde. Eda’nın okuduğu kısmı okuyunca utandım. Ne diyeceğimi bilemedim.

 

Emre: Arkadaşlar Buse ile nasıl sevgili olacağım?

Kerem: “Seni seviyorum” de.

Emre: Hiç aklıma gelmemişti.

Enes: Emre sen bu salağı dinleme. Deki “ben sana aşık olmak. Sen benle sevgili olmak?” Aynen bunu de.

Kerem: Birde bana salak diyor.

Enes: Ne var be!

Emre: Sizden tavsiye isteyenin ben…

 

“Emre’ye yazık olmuş. Buse’yi benle tanıştırın ben ayarlarım.” dedi.

“Eda, sana göstermek istediğim şey bu değildi.”

“Nasıl yani.”

“Vakit kaybedemeyiz. Yolda anlatırım.”

 

Eda Yalçınkaya…

 

Kerem’in anlattıklarına şok olmuştum. Yarım saattir taksideydik. İdil’i kimin kaçırdığını az çok tahmin edebiliyordum. Faruk Uysal, babamın katili ve eski ortağı. O sırada Enes’e ve Kerem’e babamın durumundan bahsetmediğimi fark ettim. Bu durumdan bahsedip planımızı ona göre yapmalıydık. Polisi daha aramamıştık. Oraya gidince hep beraber karar verir, ona göre hareket ederdik. Şu an tek düşündüğüm ona zarar gelmemesiydi. Anlayamıyordum. Bir insan cidden bu kadar çirkinleşebilir miydi? Başımıza ne geldiyse ondan biliyordum. Her şeyin cevabını çok hızlı buluyordum.

Dünya karanlıktı, ama ben yinede yazıları

okuyabiliyordum.

Loading...
0%