@floweraleyna
|
Selin den Yatağa yatar yatmaz uyumuşum. Sabah saat yedide kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Evden çıkarken telefonumu da almamıştım. Neyse kahvaltı yapar, eve giderim. Abimin nasıl olsa buraya geldiğimden haberi var. Saçımı düzeltip odadan çıktım. Beni kapıda Salih abi karşılamıştı. Ben: Günaydın Salih abi Dedim gülümseyerek. Salih abi: Günaydın küçük hanım. Aşağı inmeye başladım. İlerideki kapıdan o çocuk çıktı. Bu da her yerde mübarek . Ben direkt kafeteryaya indim. Kendime kahvalti tabağı istedim ve masaya oturdum. Salih abi etrafta gözükmüyordu. Buralarda bir yerdedir. Kahvaltımı getiren görevliye teşekkür ettim ve kahvaltımı yapmaya başladım. Ben kahvaltımı bitirmek üzereyken karşımdaki sandalye çekildi Karşıma oturan kişi ile bakışlarımı kaldırdım. Bu davetteki çocuktu. Çocuk: Selam. Hiçbir şey söylemedim. Ellerimi silkeledim ve sadece yüzüne baktım. Çocuk: basit bir eşofman ile güzelsin. Saçmalamaya başladığını fark edince Ben: Sana afiyet olsun. Dedim ve masadan kalktım. Salih abi çıkışta bekliyordu. Hemen yanına gittim. Bu çocuk bana hiç güven vermiyordu. Karşımdan gelen Poyraz ı gördüm. Onun arkasında da Meriç abim vardı. Gülümsedim Poyraz hemen bana sarıldı. Poyraz: Selin, çok özledim. Neden bana haber vermedin? Ben de gelirdim seninle. Ben: Uyuyordun. Kıyamadım. Dedim ve ben de sarıldım. Meriç abim de yanımıza geldi ve bize sarıldı. Meriç abim: Hadi eve gidiyoruz. Ben Rüzgar ile konuştum. Rahat ol. Bir sorun yok değil mi abim? Ben: Yok abi. İyiyim. Meriç abim: Kahvaltını da yaptın mı? Gülümsedim. Ben: Yaptım abi. Eve gidebiliriz. Meriç abim kafasını salladı. Meriç abim: Ben bir Salih ' e de bakayım. Siz bekleyin burada Dedi ve yanımızdan uzaklaştı. Poyraz: Abla Meriç abim Rüzgar abime ... Heyecanla anlatıyordu ki sustu. Kaşlarımı çattım. Abime baktı. Neyse ki duymamıştı. Ben: Eeee? Dedim merakla. Kulağıma eğildi ve konuştu Poyraz: Öyle vurdu ki. Aklın durur. Benim canım acıdı valla. Kaşlarımı havaya kaldırdım. Ben: Meriç abim Rüzgar abime mi vurdu? Ya şimdi Rüzgar abim bana iyice tavır alırsa? Bir süre düşündü. Poyraz: E biz ne güne duruyoruz ablacım. Ben korurum seni. Dedi ve kolunu omzuma attı. Meriç abimin de yanımıza gelmesiyle arabaya geçtik. Eve ulaşmamız uzun sürmedi. Trafik pek yoktu. Eve gelir gelmez bahçeye baktım. Küçük köpek oradaydı. Kulübesi de oradaydı. Hemen köpeğin yanına gittim. Kendini sevdirmek için yere yatıyor, yuvarlanıyordu. Biraz köpeği sevdim. Onunla oynadım. Attığım küçük topun peşinden koşuyor ve ısırıyordu. E yaramazdı sonuçta. Bahçeye baktığımda kimseyi görmedim. Ben de eve girdim ve odama çıktım uzun süren bir duştan sonra mis gibi olmuşum. Üzerimi giyinip saçımı da kuruttum. O anda da kapım çaldı. Her kimse girmesi için komut verdim. Hizmetli ablaydı gelen. Hizmetli abla: Kızım, misafirin geldi bir baksan iyi olur. Ben: Tamam abla hemen geliyorum. Dedim ve ayaklandim. Kimdi ki bu gelen? Bana misafir gelmezdi ki. Aşağı indim. Oturma odasına geçtim. Beren gelmişti. Yeni taşınan yan komşumuzdu kendisi. Ben hoşgeldin bile diyemeden kendisi geldi ve bana sıkıca sarıldı. Neye uğradığımı şaşırdım doğrusu. Sonra hızla ayrıldı. Beren: Ben özür dilerim. Birden sarıldım. Kusura bakma. İyisin değil mi? Çat kapı da geldim ama merak ettim. İyisin değil mi? İki defa iyi olup olmadığımı sormuştu. Şaşırdım. Ben: Hoşgeldin Beren. İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın? Utançla kafasını önüne eğdi. Beren: Ben özür dilerim. Birden geldim. Gideyim en iyisi. Hemen atağa geçtim. Ben: Hayır hayır, o anlamda demedim. Otur lütfen. Hoşgeldin tekrardan. Ben şaşırdım sadece. İkimiz de koltuklara oturduk. Ne içersin diye sordum. Kahve içeceğini söyledi. Ben de Hayriye abladan iki kahve istedim ve geri Beren in yanina gittim. Kısa süre sonra kahveler gelmişti. İkimiz de sus pus oturuyorduk. Boğazımı temizledim. Ben: Kaç yaşındasın? Beren: 18. Sen? Ben : ben de bir hafta sonra 17 olacağım. Gülümsedi. Beren: Ne güzel. Gülümsedim ben de. Aklımdaki soruyu sordum. Ben: Abin ile mi kalıyorsun? Geçen görmüştüm. Diye sordum. Ne yapayım merak ettim. Kızın anında yüzü düştü. Kafasını eğdi. Elleriyle oynamaya başladı Beren: Yok, abim değil. Kocam Duyduklarım karşısında konuşamadım. Kocası mı? O adam oldukça büyük duruyordu. Parmağında yüzük de yok. Ne oluyor? Ben: Kaç yaşında? Beren: Bilmiyorum. Saatine baktı ve ayaklandı. Beren: Kahve için teşekkür ederim ben kalmayım geç olmadan. Elimdeki fincanı sehpaya koydum. Ben: Peki sen bilirsin. Dedim. Çıkış kapısına kadar yolcu ettim. Önce kendi evlerinin bahçesine baktı. Sonra yola baktı. Ardından gülümseyerek bana döndü. Beren: Kendine çok dikkat et tamam mı? Bana da gel. Gülümsedim. Ben: sen de dikkat et. Görüşürüz Dedim Beren sarıldı ve gitti. Arkasından baktım. Evine girince kısa süre sonra o adam yani kocası geldi. Hemen içeri girdim. Bu kızda bir tuhaflık vardı. Aklıma takılmıştı bir kere. Ben: Meriç abi!! Nerdesin?!! Yukarıdan ses geldi. Meriç abim: Buradayım. Koşarak odasının önünde durdum. Kapıyı biraz araladım ama içeri girmedim. Ben: Gelebilir miyim? Meriç abim: Aşağıda bekle geliyorum. Dedi. Kafamı salladım ve kapıyı kapattım. Aşağı indim. Abimi beklemeye başladım.
Beş dakika sonra abim gelmişti. Koltuğa oturdu ve bana baktı. Hemen konuya girdim
Ben: Abi o kız aman yani komşumuz. On sekiz yaşındaymış. Evliymiş. Kocası çok büyük duruyor. Ayrıca kız çok küçük. Meriç abim: Severek evlenmiştir Selin . Olur öyle arada. Herkes geç evlenmek zorunda değil. Ben: Daha kocasının yaşını bile bilmiyor abi. Ayrıca parmağında yüzük de yoktu. Bir gün hatta bu akşam beraber gidelim mi? Hem hoşgeldin deriz. Abim biraz düşündü. Meriç abim: Selin işlerim var. Ben: Abi lütfen. Meriç abim: İyi beş dakikalığına bir akşam gideriz. Ellerimi birbirine çarptım. Sonra yukarıdan bağırarak Ayaz abim indi. Ayaz abim: Selin!! Ben: Efendim abi? Dedim. Ayaz abim yanımıza geldi. Meriç abim de çalışma odasına çıktı. Ayaz abim biraz gergin duruyordu Elindeki telefonu bana verdi. Karşıma çıkan resime baktım. Bu dün düşmek üzere olduğum ve o çocuğun beni tuttuğu fotoğraftı.. Ayrıca otelde olan fotoğraf da vardı. Sanki beraber bir yere gidiyor gibi gözüküyordu. Ayrıca sabah kahvaltı yaparken yanıma oturduğu da vardı. Kafamı kaldırdım ve abime baktım. Açıklama bekler gibi gözüküyordu Ben: Önce otur abi. Tamamen yanlış anlaşılma var. Hepsini anlatacağım. Dedim. Ayaz abim koltuğa oturdu. Seslere Poyraz da gelmişti. Ben: Dün siz beni arabadan indirdiniz ya, işte ben topuklular ile yürümekte zorlandım. Hatta bir ara düşecektim. O çocuk tuttu. Ben de teşekkür ettim ve hemen ayrıldım zaten. Otelde giderken Mine hanımı yani annesini gördüm. Onunla sohbet ettik. Salih abi vardı yanımda zaten. Mine hanımdan ayrıldım odama çıkarken birden kolumdan çekti. Salih abi hemen engelledi. Birşeyler içmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de istemediğimi söyledim. Sabah zaten erken uyandım. Kahvaltımı yapıp öyle eve gelmek istedim. Ben kahvaltımı yaparken izinsiz yanıma oturdu. Zaten hemen kalktım masadan sonra Poyraz ve Meriç abim geldi. Bir daha da görmedim. Ayaz abim büyük bir dikkatle beni dinlemişti. Sonra konuştu. Ayaz abim: Tek başına dışarı çıkma, tamam mı? Ayrıca dikkat et. Bir daha en ufak şeyde bize söyle. Dedi. Ben: Tamam abi. Dedim Ayaz abim yukarı çıkarken kapı çaldı. Kapıya hizmetli abla baktı. İçeriye Rüzgar abim geldi. Koltukların birine oturdu ve bana bakmaya başladı. Kaşı, dudağının kenarı patlamış ayrıca elmacık kemiği morarmıştı. Meriç abim yanımıza geldi. Önce Rüzgar abimin yüzüne baktı. Meriç abim: Rüzgar, üç hafta boyunca Selin e kıyafet konusunda karışmıyorsun. Gözlerimi açarak Meriç abime baktım. Ne dedi o üç hafta mı? Abimin neden böyle dediğini anladım galiba. İnsanların bir alışkanlığı elde etmesi ve o alışkanlığı terk etme süresi üç haftaydı. Meriç abim de Rüzgar abimde bunu deneyecekti sanırım. Rüzgar abim hiçbir şey söylemeden kafasını salladı ve ayağa kalktı. Geldiği gibi hızla evden çıktı. Sonra geri geldi. Rüzgar abimi izliyordum. Ne yapıyor bir türlü anlamadım. Bir dışarı çıkıyor, bir içeri giriyordu. Hızlıca odasına çıktı. Sonra birşeylerin kırılma sesi geldi. Abim yılda bir kere falan böyle krizler geçirirdi. Nedenini bilmiyoruz. Kendi kendine sakinleşirdi. Doktora gitmeyi de kesinlikle reddederdi Hızlıca ayağa kalktım ve yukarı çıkmaya başladım ama belimdeki kollar buna engel oldu. Meriç abim: Selin dur. Çok sinirli, sinirini atsın, birazdan gidersin. Aklıma gelenle hemen konuştum Ben: Abi ya kendine zarar verirse? Meriç abim:Vermez. Korkma sen. Poyraz, bahçeye çıkın. Dedi ve hızlıca yukarı çıkmaya başladı. Ben de gideceğim anda Poyraz engel oldu. Ben: Poyraz bırak. Belimden tuttu ve nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde beni havaya kaldırdı. Bahçeye çıkana kadar ayaklarım yere değmiyordu. Beni bahçedeki koltukların birine oturttu. Poyraz: Abla, biliyorsun abimi. Birazdan geçer. Ben: Benim yüzümden. Poyraz: Hayır hayır, senin yüzünden değil. Sen bir sakin ol Meriç abim halleder. Ben: Beraber çıkalım yukarıya. Sen de gel. Poyraz lütfen. Poyraz da yukarıda ne olduğunu merak etmiş olacak ki, Poyraz: Tamam. Dedi. Beraber en üst kata çıktık. Meriç abim ve Ayaz abim buradaydı. Rüzgar abim ise sanki onları duymuyordu. Kendi kendine bağırıp çağırıyordu. Odanın içine girmek gibi hata yaptım.
Üzerime büyük bir hızla gelen vazoyu hesaba katmamıştım. Ellerim refleks olarak hızlıca kafamın üzerine giderken hemen arkamı döndüm sırtımda büyük bir acı hissettim. Sanki nefes almamı engelliyordu. Gözlerim doldu. Vazo sırtımda paramparça olmuştu...
Merhabalar.
Nasılsınız? Ben biraz kötüyüm. Hasta oldum ve iyileşemiyorum. Aksi gibi çok yoğun bir hafta da geçiriyorum. O yüzden buraya pek bakamadım kusura bakmayın
Bölüm nasıldı?
Gelecek bölüm hakkında düşünceleriniz? Ne yazalım, ne olsun fikrinizi paylaşırsanız sevinirim.
Hoşçakalın, sağlıkla kalın, hasta olmayın...🦋🦋💜
|
0% |