@flymiamibro2
|
Kütüphane, Mirumi'nin dünyasıydı. Sıcak gün ışığının pencereden süzülmesiyle, kitapların içinde kaybolmayı, okurken farklı kişiliklere bürünmeyi seviyordu. Duvardaki raflardaki kitaplar, yeni bir Dünya'ya açılan pencere gibiydi. Sadece eğlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda düşünmeye, sorgulamaya ve büyümeye de teşvik ediyordu. Mirumi, 13 yaşında sevimli bir kızdı. Burnunun üzerinde ve yanaklarında, sanki yıldızlar gibi çiller vardı. Kısa, kulak hizasında yumuşak kahverengi saçları, yana doğru çekik gözleri ve gül kurusunu andıran ince, pembe dudaklara sahipti..Kitap sayfalarının arasında kayboluyor, bazenleri neyin hayal, neyin gerçek olduğunu ayırt edemiyordu. Aslında, kitaplara bu kadar bağımlı olmasının sebebi babasının kütüphanede çalışmasıydı. Küçük yaştan Mirumi'ye okuma sevgisini kazandırmıştı. Heyecanla, elinde tuttuğu kitabı iki eliyle kavradı. Sayfanın köşelerini bükerek, daha iyi anlamak istercesine sayfayı büküyordu. Her kelimede bir anlam arıyor, Kütüphane boş olduğundan kendi kendine konuşup, istediği tepkiyi verebiliyordu. Bedeni buradayken, ruhu bir kuş gibi kanatlanıp gitmişti. Sayfalar ilerledikçe yüzünde bir ışık oluşuyordu! Nihayet,elindeki nefes kesici kitabı rafa yerleştirdi. Başka kitaplara göz atmak istedi, nasıl olsa tamamen yalnızdı. Çünkü çocuklar, bilgisayar oyunlarını kitaplara tercih ediyorlardı. Raflara bakıyor, inceliyor ve yeni okuyacağı kitabı seçmeye çalışıyordu. Kütüphane, tozlu kitaplarla doluydu. Toza alerjisi olan Mirumi, bir, daha sonra iki ve üç kere hapşurdu. Şu an odaklandığı bu değildi! Okunası ve güzel bir kitap bulmaktı.. Kütüphanenin loş ışıklı koridorlarında ağır adımlarla ilerliyordu. Mirumi’nin parmakları, raflardaki kitapların ciltlerinde geziniyor, her bir kapağa dokunarak kendine yeni bir macera seçmek istiyordu. Tam bir sonraki rafa geçecekken, gözleri odanın ortasındaki eski ahşap masada duran bir şeye takıldı. Üzerinde yalnızca tek bir kitap vardı, sanki onu bekliyormuş gibi yalnız ve başına buyruk duruyordu. Kitap, eski püskü bir kapakla sarılıydı ve kapağının ortasında silikleşmiş altın yaldızlı harflerle Evercrest yazılıydı. Mirumi gözlerini kitaptan alamıyordu. Merakına engel olamadı, hızlı ama küçük adımlarla masaya yaklaştı. Kitaba baktı. Ve, kitabı kavradı. Kapak rengi gece mavisiydi, ve kapak tasarımı yoktu. Bu Mirumi'yi mutlu etti çünkü insanın kendisinin hayal etmesi gerektiğini düşünüyordu. İlk sayfa boştu, sadece yamuk bir el yazısıyla, "Benoit Valérian Lysander Beaumont" yazılmıştı. Kitap sahibinin ismi olmalıydı. "Ne garip bir isim.." diye düşündü Mirumi. Diğer sayfayı çevirdiğinde karşısına çıkan şey onun nefesini kesmişti. Gökyüzünde süzülen devasa bir şehir haritası vardı. Bulutların üzerinde yüzen, görkemli kulelerin ve geniş meydanların ayrıntıları özenle çizilmişti. O kadar gerçekçiydi ki... Gözleri haritanın etrafında dolaşırken, sayfanın alt köşesinde “Gökyüzü Şehri: Evercrest” yazdığını fark etti. Mirumi'nin ağzı ufak bir yay gibi açıldı, fakat bir gülümseme vardı. Fantastik romanları hep daha çok sevmişti, ve böyle gerçekçi bir harita ile görünce hayran kalmıştı resmen! Tüm sayfaları teker teker okumak istedi.. Ta ki, gözüne mavi ışıklar gelene kadar. Kitap parlıyor, dehşet verici ince mavi ışık huzmeleri yayılmaya başladı. Bu ışıklar, loş kütüphaneyi aydınlatarak tavana doğru süzülen bir yıldız tozu gibi etrafa yayılıyordu. Mirumi'nin gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Bu, gerçekten sihirli bir kitaptı! Işıklar yavaşça kitaptan yükselip Mirumi’nin etrafında bir halka gibi dönerken, içinde tarif edemediği bir his belirdi. O sırada, kütüphaneye koşar adımlarla bir oğlan girdi. Etrafa bakınmaya başladı, gözleri ateş gibi parlıyordu. Başını, ışığın geldiği yöne doğru çevirdi. Mirumi ile göz göze geldiler. Oğlan, Mirumi ile yaşıttı. Yüz hatları, olağanüstü bir zariflikle şekillendirilmiş gibiydi. Omuzlarına uzanan, siyah, neredeyse mora kaçacak kadar koyu saçları vardı, uzun boylu ve inceydi. Fakat bakışları öyle soğuktu ki.. "Hey, sen!" .... |
0% |