Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@fullmoon

Merhaba canlarım ben geldim.. Nasılsınız bakalım yorumlar da buluşalım...

İYİ OKUMALAR KURTLAR......

" Komutanımız ne zaman kendisine gelir."

" Alınan kan tahlillerine göre sakinleştirici verilmiş ama dozunun ne kadar olduğunu bilmiyoruz, sakinleştirici dozu fazla ise yan etkileri olabilir İlay hanım kendine geldiğinde yan etkisinin olup olmadığını ancak o zaman öğrenebileceğiz."

" Yan etkileri derken nasıl.... "

Barışın sözünü kesen şey İlay'ın kendine gelmeye başlamasıydı. Genç kadın ağrıyan gözlerini zorlukla açmaya çalıştı hafif araladığı gözleri yatağının ucundaki siyah kamuflajlı arkadaşlarını buldu, anlam veremedi kısa bir süre burnuna gelen İyodoform* kokusu ile her şey aklına birer birer düşmüştü. Yetimhane, patlayıcı, şırınga öldürdüğü terörist hepsi tamamdı ama ya o amber gözler onlar ... onlar hayal miydi yoksa gerçek miydi bundan emin olamamıştı.

" Komutanım nasıl hissediyorsunuz."

"komutanım iyi misiniz."

" Komutanım ...."

Timin her birinden ayrı bir ses yükselmişti ve bu da İlay'ın ağrıyan başının daha fazla ağrımasına neden oluyordu. İlay'ın yüzünü buruşturduğunu gören Umay yeni başladığı sözlerini yutmak zorunda kaldı.

" İlay hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz."

" Başım ağrıyor sadece, başka bir şeyim yok gibi."

" Bu iyi bir haber ama verilen dozu bilmediğimiz için bu akşam sizi hastanemiz de ağırlamak isteriz ve baş ağrınızın sebebi de bayıldığınızda kafanızı vurmanız olmalı, buna bağlı olarak sağ kaşınızın altında küçük bir yara oluşmuş."

Doktor son cümlesinin ardından odadan çıkmıştı. İlay düşündü o yere düştüğünü hatırlamıyordu ki gözleri kaymıştı ama bilinci yerindeydi sadece bedenini kontrol edemiyordu. Gözleri kapandığında sert zemin yerine o amber gözlü adamın kollarına düşmüştü peki onu neden esir almamıştı ya da öldürmemişti. Onun bu düşünceli halini gören tim tekrar konuşmaya başladı;

" Merak etmeyin komutanım kaşınızdaki yara size ayrı bir hava kattı" Ekin'in kurduğu bu cümle üzerine tim arkadaşları ona tuhaf bakışlar attı.
' Ne yani aklımıza geleni de mi söylemeyelim' diye düşündü genç adam.

" Komutanım ne oldu kötü bir şey mi var."

"Selim ve barış o kazan dairesinde başka birisi var mıydı yada dışarıya çıkan biri."

" Komutanım oraya ben indim ama orada siz ve sizin etkisiz hale getirdiğiniz leşten başka birisi yoktu."

" Dışarıda ben ve destek ekip vardı bina tamamen güvenlik çemberindeydi çıkan biri olsaydı mutlaka görürdük."

Bu çok tuhaftı, İlay o gözleri hatırladı şuana kadar gördüğü her teröristin gözlerindeki bakış genellikle aynı olurdu. Ya nefret yada korku ama o...o gözlerde başka bir şey vardı çözemedi İlay. Ağrıyan başı da ona hiç yardımcı olmuyordu.

" O şerefsiz bana ne enjekte etmiş."

" Sizi o kazan dairesinde bulduktan sonra hemen bahçeye çıkarttım. Ardından ise hızlıca hastaneye getirdik sizi , yaklaşık 3 saattir baygınsınız komutanım"

Bu kadar zaman onun yanında kalan askerlerine evlerine dönmelerini istedi İlay ama diğerleri bunu kabul etmedi.

" Komutanım kalalım bizde sizinle."

" Asker evlerinize dönün diyorum size."

" Bizde kalalım istiyoruz komutanım."

" Emir komuta bende asker ve emir tekrarı yapmayı sevmem, herkes evlerine."

" Peki o zaman, ben askerin Umay olarak değil de ev arkadaşın olarak burada kalmak istiyorum buna kimse engel olamaz az biraz yüzsüz olabilirim de."

Umay'ın kurduğu bu cümle karşısında odada olanlar gülmeye başladı. " Umay eve git buz da karargahta kaldı onu da al."

" Buzun seni görmeden eve geleceğini sanmıyorum İlay ikinizi de tanıma fırsatına eriştim."

İlay bunların üstüne Umay'ı ikna edemeyeceğini anladı, Umay evlerinin anahtarlarını Yediz'e vererek İlay ve kendisi için kıyafet getirmesini rica etti. Diğerleri ise İlay uyurken haber verdikleri binbaşılarına rapor vermek için çoktan karargaha geçmişlerdi.

🔆

Karargaha gelen üçlü ejderden indiğinde arka bahçede onları bekleyen binbaşılarını buldular.

" Kurt timi 3 teğmen ile karşınızda komutanım."

" Rahat asker, Teğmen yıldırım operasyon detayları için odamda konuşalım diğerleri dağılabilirsiniz."

" EMREDERSİNİZ KOMUTANIM"

Barış komutanının arkasından ilerlemeye başladı arka bahçe kapısından içeriye girdiklerinde, uzun koridor ve sessizlik onlara eşlik etti. Merdivenlerden hızlıca çıkıp biraz yürüdüler sağ tarafta kalan binbaşının odasına girdiler. Binbaşı zafer'in , kahverengi ağırlıklı odasında yine koyu kahve masasının arkasına geçip oturdu barış ise komutanının karşısında operasyonun özetini geçiyordu.

"....... Komutanımızın emri ile dışarı çıktık ekin ile binadan uzaklaşmamızı eğer iki dakika içinde patlama olmazsa yanına gitmemizdi emri, dediği gibi bekledik süre sonra erdiğinde hızlıca binaya ardından da kazan dairesine indim. Şerefsizin birini bombanın yanında buldum ilay komutanımız etkisiz hale getirirken doktorların söylediği üzere sakinleştirici enjekte etmiş devamı ise bildiğiniz gibi Komutanım"

" Peki İlay teğmen uyandığında farklı bir şey söyledi mi"

" Şey komutanım başka birinin kazan dairesinde olup olmadığını, yada arka taraftan kaçan var mı diye sordu."

Bu düşünceli olan binbaşıyı daha da düşünceye soktu. Neden zehirlemek varken sakinleştirici vermişlerdi peki İlay'ın uyandığında söyledikleri bu işin altından büyük olaylar çıkacağını hisseti.

" Tamam teğmen yıldırım çekile bilirsin. "

" EMREDERSİNİZ KOMUTANIM"

Genç teğmen odadan çıktığında tek istediği üzerini değiştirip evine gitmekti. Merdivenden inen teğmeni gören erler selam veriyordu, sonunda en alt kattaki giyinme odasına geldiğinde üstünü değiştirmiş oturan arkadaşlarını gördü.

" Hayırdır ne bekliyorsunuz burada."

" Seni bekliyoruz barış hadi üstünü değiştir de eve geçelim fazla yorgunum."

Sadece baş sallamakla yetindi barış kimse ile arkadaş yada dost olmak gibi bir düşüncesi yoktu. Üzerini değiştiren barış ikiliye döndüğün de başından beri dinlemediği konuşmalarına devam ettiklerini gördü.

" Yemek işi kim de valla ben hiç beceremem selim sen yapsan."

" Valla ekin mutfağın yanmasını yada o mutfağa bir tabur asker girmiş görüntüsü istiyorsan seve seve kardeşim."

" Desene ikimizde umutsuz vaka."

İkili hızla başlarını soğuk nevale olarak isimlendirdikleri barışa çevirdi.

" Barış, abi sen anlar mısın yemek yapmaktan." Bu soru ile barış dondu aklı dört yıl önceye gitti;

'Genç kız sevdiği adamın dizlerine uzanmış ekran da oynayan filmi izliyordu, genç adam ise sevdiğini izliyor saçlarını seviyordu ikisi de o kadar dalmışları ki acıktıklarının farkında bile değillerdi Genç kızın açlıktan guruldayan karnı sonunda adamı daldığı evrenden çıkardı.

"Sen acıktın mı gökkuşağı."

" Sanırım evet" 

" hadi o zaman bu gökkuşağı ve asker doğru mutfağa"

Yaklaşık bir saattir mutfakta olan ikiliden sadece adam yemek yapmış kız ise adamın emirlerine uyum sağlamıştı.

" Barış ama hani bu sefer bendeydi yemek sırası."

" Olmaz gökkuşağı sen otur evlendiğimizde ben olmadan yiyeceğin yemeklere say demedim mi ben sana." Barış yaptığı yemekleri bırakıp gökkuşağının yanına gitti kızın sapsarı olan saçlarına bir buse kondurdu.'

Barışı daldığı geçmişten ekinin onu sarsması ile çıkabildi. Soğuk bakan gözleri daha da soğumuştu sanki,

" Barış iyi misin daldın sanki bir soru sormuş..."

" Anlamam, ben yemek yapmaktan anlamam."

Genç adam dört yıldır olduğu gibi söylemişti yalanlarını ardından ise odadan sertçe çıktı. Selim şaşkınca ekine baktı ama aynı bakışlar onda da vardı. İkisine göre de soru gayet normal ve doğaldı neden bu kadar sert çıkmıştı bu adam. Arkadaşlarının davranışını çözemeyen ikili, odadan koridora çıktıklarında yanlarından geçen erler onlara selam veriyordu. Merdiveni bitiren barış duyduğu uluma sesi ile ön bahçe koştu ama görünür yerde yoktu buz. Hızlı bir şekilde bildiği her kuytu köşeye bakmaya başladı barış. Tekrar ulumaları duyan barış sesin geldiği yere doğru koştu arka bahçeye giden bir bölümden geliyordu ses, zaten kararmış havada daha da karanlık bir bölgeydi burası aldığı eğitimlerin sayesinde normal bir insanın görüşünden daha iyiydi barışın karanlıkta ki görüşü. O karanlıkta bile buzun boz tüyleri çok net ayırt ediliyordu ve tabi onun boğazına tasma takmaya çalışan er gibi.

Onu gören barış daha da hızlanarak onların yanına koştu. Asker ise hale buza tasma takmaya çalışıyor buz ise ona dişlerini gösteriyor ama saldırmıyordu çünkü o asla askerlere saldırmayı değil , onları korumayı öğrenmişti.

" NA'PIYORSUN SEN" Barışı gören asker esas duruşa geçip tekmil verdi. Buna daha da sinirlenen barış sesini daha da yükselti.

" SANA BURDA NA'PIYORSUN DEDİM ASKER" Barışın sinirli sesi ve soğuk bakışlarından asker korkmuş cevap verirken sesi titremişti.

" K..komutanım buzu zor zapt ediyoruz sürekli dışarı çıkmak için demirleri tırmalıyordu kaçmasından korktuğumuz için Çavuşumuz bağlamamızı söyledi."

Hissetmiş miydi İlay'ın başına geleni ondan mıydı bu hırçınlığı, onun yanında mı olmak istemişti.

" Bir daha buza böyle davrandığınızı görmeyeceğim. Özellikle Komutanımızın haberi olmayacak."

" EMREDERSİNİZ KOMUTANIM"

Asker korktuğu komutanının yanından kaçarcasına gitmişti.

* Hastanedeki o keskin kokunun sebebini oluşturan şeyin adı "iyodoform"dur. İyodoform, yaralarda, çürüklerde, yanıklarda ve deri enfeksiyonlarında antiseptik olarak da kullanılır.

Loading...
0%