@fullmoon
|
Hayırlı ramazanlar canlarım ...kusura bakmayın bölümün gelmesi biraz uzun sürdü ailemde sağlık sorunları vardı. İyi okumalar dilerim canlarım... Yorumlarda buluşmak üzere... Barış her zaman ki gibi bu gecede sadece 2-3 saatlik uyku uyuyabilmişti malum günden beri, rahat ve huzurlu uykularının sahibinden de gitmişti. Yine gökkuşağını düşünüyordu barış, gitmeseydi olacakları, birlikte kurdukları hayalleri bir kez daha güneş doğmuş tüm dünya için sabah olmuştu ama onun için hala karanlık devam ediyordu. Üzerini giyinip odasından çıktı salona yürürken sesler geliyordu içeriden " Selim kahvaltı hazırlama sırası sendeydi hadi oğlum ellerinden öper." Selim bıkkınlıkla yüzünü buruşturdu " Yine mi bende abi ya, dün de ben hazırladım bugün sende sıra haydi " Barış sessizce geldiği gibi sessizce oturdu Allah var ya hiç istememişti bu adamlarla beraber kalmayı, ona kalırsa lojmanda kalırdı ama yediz sanki barışın yalnızlık duvarlarını kırmak ister gibi ısrar etmişti, tamam demek durumunda kalmıştı o bile neden kabul ettiğini bilmiyordu. İkili kahvaltı hazırlama tartışması içindeyken yediz odasından çıkmıştı, selim ve ekin beraber kalırken yediz ve barış ayrı odalar da kalıyordu, kapıların hepsi salona baktığı için rahat görülüyordu. " Lan hayırdır yine ne bu ses hem izin günümüzde kargalar bokunu yemeden niye kalktınız siz" " Alışkanlık be işte yedizim ne yapcan" Selim gülerek konuşmasını bitirdiğinde yediz tekli koltukta ki kırlenti sertçe selime attı. " O aitlik ekini sana sokmayayım selim, Güzel uykumun içine ettiniz zaten ne oluyor" " Dün kahvaltı hazırlama sırası bendeydi , bugün de bana kitliyo paşam" " Offf be oğlum, alt tarafı bir kahvaltı hazırlayacaksınız" " O zaman siz hazırlayın teğmenim" Konuşmaların arasında yediz barış'ın oturduğu tekli acı kahve rengindeki koltuğun karşısında kalan aynı renk ikili koltuğa ayaklarını uzatarak oturmuştu. " Daha yeni uyanmışım ayılmadan bide kahvaltı hazırla diyorsun ayıp be " " Dışarı da yapalım kahvaltıyı" Oturduğu andan itibaren ilk defa konuşmuştu barış, verdiği öneriyi ekin ve selim hemen kabul ederken yediz itiraz etmişti. " Bugün evden dışarı çıkmayı düşünmüyorum oğlum ben, zaten kırk yılın başı izinli oluyoruz bugün koltuğuma uzanıp dinleneceğim ben ." " Tamam o zaman sana tek başına iyi kahvaltılar dilerim teğmenim" Üçlü kalkmak üzere iken yediz'in telefonun sesi yayıldı salona. Genç adam yanındaki telefonun ekranına baktığında yüzünde istemsizce bir gülümseme oluştu, daha fazla beklemeden hızla telefonu açtı ... " Hımm tamam o zaman zaten bizde o konuda karar verememiştik geliriz tabi görüşmek üzere " Ekin ve selim konuşmaları şaşkınca dinlemişti, barış'ın ise dikkatini yediz 'in yüzündeki şapşal gülümse çekmişti tanıyordu bu gülümsemeyi hem de en yakından 4 yıl öncesine kadar o da böyleydi. Mutlu ve aşık o zamanlar da bu gülümseme hep yüzünde olurdu. " Teğmenim yüzünüz de güler açıyor" bu cümle üzerine yediz hemen yüzünde ki gülümsemeyi silmiş koltuktan kalkmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladı "Umay ' ismi dudaklarından dökülürken bile yüzünde küçük bir tebessüm oluşuyordu.' bizi kahvaltıya çağırıyor hadi hazırlanıp hemen çıkalım." Onun bu heyecanlı haline diğerleri hem şaşkın hem de gülümseyerek bakıyordu. " Ya ekincim birisi bugün evden çıkmayacaktı" " Valla selimcim gün boyu koltukta uzanacağım da demişti ama !" Onların bu alaylı konuşmasını odasına doğru giden yediz bozmuştu. 🔆 15 dakika içerisinde hazırlanıp kendilerini umay ve ilay'ın kapılarında bulmuşlardı. Yediz zile basmıştı bir kaç saniye içerisinde kapı umay tarafından açıldı. Yediz hariç diğerleri hızlıca 'günaydın' diyerek içeri geçmişlerdi. " Günaydın umay " " Günaydın yediz" Son cümleden sonra konuşmadan birbirlerine bakıyordular o kadar çok birbirlerinin gözlerine dalmışlardı ki kapının eşiğinde dakikalardır beklediklerini ancak içeriden seslenen selim ile fark etmişlerdi. " Yediz kardeşim bölmek istemeyiz ama açız ya hani gelseniz mi artık." Selim'in bağırması ile ikisi de irkildiler umay utanarak gözlerini kaçırdı, yediz ise içinden selim' e en güzel küfürlerini ithaf ediyordu ' Ne vardı azıcık daha bekleseydiler de genç kadının koyu kahve gözlerinde biraz daha kaybolsaydı açlıktan ölmezlerdi ya' kısa koridordan mutfağa geçtiklerinde. Masanın bir ucuna ilay diğer ucunada da barış oturmuştu, ekin ve selim ise karşı karşıya oturmuştu sonunda ayakta dikilmeyi bırakıp selim'in yanına oturdu. Onun arkasından gelen umay da tek boş yer olan ekin'in yanına, yediz'in karşısına oturdu. " Komutanım buz nerede göremedik onu" " Buz bey yemeğini erkenden yedi şimdide dinleniyor kendileri" " Allah aşkına komutanım ne yaptı da dinleniyor paşa sabahın bu saatinde " alaylı bir şekilde sormuştu bu sefer de ekin, ilay bu soru karşısında gülmeye başladı umay ise yarı ciddi yarı alaylı bir ses tonu ile cevapladı bu soruyu " Bu iki manyak gece 4 gibi çıkmışlar evden sabahın 7'sine kadar koşmuşlar ormanda bu havada birde sadece bir sweatshirt ile gitmiş bu arkadaş " " Komutanım o saate ne işiniz vardı ayıptır sorması" " Ayıpsa ne soruyorsun ekin" Biraz sinir birazda alay ile konuşmuştu ilay ama ekin ciddiye almış gibiydi , hepsinin merak ettiğini fark eden genç kadın tekrar konuşmaya başladı. " Bazen oluyor böyle sıkılıyorum, bende beni rahatlatan tek yere gidiyorum .... aaa hadi artık bırakalım şu konuyu da kahvaltımızı yapalım" Genellikle ekin ve selim 'in konuşmaları, umay ve yedizin kaçamak bakışmaları eşliğinde geçen bir kahvaltı sonrası mutfağı beraberce toparlayıp salona geçtiler. " Umaycım bir kahveni içeriz artık hıı olur mu" Yediz kahvaltı sonrası umay'a sorduğu soru üzerine genç kız hemen yapmış şimdi ise kahveler eşliğinde sohbet ediyorlardı şimdi. " Komutanım biliyor musunuz bizim keskin saz çalıyormuş" " Yediz gerçekten mi "Umay şaşkınca adama bakarken, Yediz küçük bir tebessüm eşliğinde başından beri genç kadına bakıyordu, onay vermek için başını hafifçe salladı. "Dinleriz inşallah bir gün keskin" " İnşallah komutanım" " Aslında ilay da beteri çalıyormuş geçen fotoğraf albümünde görmüştüm." İlay bunu beklemiyordu en son ne zaman çaldığını bile tam hatırlamıyordu ki umay o fotoğrafı nasıl bulmuştu acaba. " Nasıl başladınız komutanım peki" Bu soru yedizden gelmişti. Soru ile birlikte ilayın aklı o zamanlara gitti Fethinin ilayı kurtarmasından 2 yıl sonra Ankara Ailesini kaybetmenin üzerinden iki yıl geçmişti aynı zamanda yurda getirilmesinin üzerinden de bir buçuk yıl küçük kız onu kurtaran kahramanı ile kalmak istemişti ama bunun olamayacağını yurda geldikleri ilk gün konuşmuşlardı kahramanı ile Fethinin konuşma süresi boyunca ilay susmuştu zaten küçük kız Mardin'den geldiğinden beri sadece belirli zamanlarda konuşmuştu. Beline kadar gelen kızıl kestane renginde olan saçlarını beceriksiz bir örgü ile toplamıştı fethi. Onu kurtardıkları andan itibaren küçük kız ile fethi ilgilenmişti başka birisine ne küçük kız izin vermişti nede fethi. " Evet güzelim, yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeye gideceğim" küçük ilay biraz düşünür gibi yaptı ve geleceğini şekillendiren o sözler çıktı küçük dudaklarından. Dolu iri ela gözleri ile adama bakıyordu ilay, anne babası gibi kurtarıcısının da gitmesinden çok korkuyordu. Fethi görevden gelesiye kadar ilay hiç konuşmazdı. Kaldığı yurtta ve okulunda onunla konuşmak isteyen çocuklar ile kavga ediyordu onun bu halini fark eden müzik öğretmeni duygularını yansıta bilmesi için ilayı müzik odasına götürdüğü gün ilayın bateri serüveni başlamıştı. Fethi de görevden geldiğinde onun için sevinmişti ve evinde ilay için olan odaya bir bateri seti bile almıştı. 🔆 İlay nasıl anlatacağını bilemedi hikayesini, daha önce kimse ile paylaşmamıştı ama şuan anlatmak istiyordu. " Ben aslen Mardinliyim 5 yaşlarında ailem ile yaşadığımız köy basıldı ailem dahil köydeki neredeyse herkes... ' zorlukla yutkundu ilay dostlarına baktığında hepsi söyleyeceği şeyi anlamıştı umayın gözleri dolmuştu aynı zamanda o gözlerde kızgınlık ve nefret de vardı erkeklerin hepsi içlerinden küfürlere başlamışlardı bile ve bu gözlerine de yansıyordu' ŞEHİT edildiler beni ve kalan bir avuç insanı da POLİS ÖZEL HAREKAT kurtardı. Kahramanım olan o zamanlardaki PÖH komiser fethi cingöz beni yanına almak istedi ama malum tek başına bakamazdı sürekli göreve gideceği için o görevde olduğu süre boyunca ben yurtta kaldım nerdeyse hiç konuşmazdım o zamanlar okulda da yurtta da benimle konuşmak isteyen çocuklar ile kavga ederdim bu sinirimi fark eden müzik hocam bir gün beni aldı müzik odasına götürdü hangi müzik aletini seçersem bana öğreteceğini söyledi bende bateriyi seçtim her ritimde her vuruşta çocuk aklıyla sanki o şerefsizlere vurduğumu hayal ederdim ve bu beni rahatlatırdı. İşte böyle başladı benim hikayem." 
|
0% |