@fundaalinda
|
İnstagram| lindaabooks 🖇 Farklı bir zaman dilimi ancak aynı mekan. Korkunç anların silsilesi eksilmeden devam ederken kanla kaplanmış çatı katından ayrılmaları yaklaşık bir saati bulmuştu. O an ki endişe, korku ve ne olacağını bilememenin tedirginliği...Hepsi bir olup Kartal’ın sırtına yüklenmişti. Fakat en büyük korkusu eline bulaşan kanın akışkanlığı ve sıcaklığıydı. Şimdi temizlediği ellerine her baktığında Mehveş’in kanını görüyordu sanki. Gözlerinin önünde olanlar bir türlü gitmek bilmiyordu. Nasıl bir anda orada belirmişti? Rüyasında gördüklerini yaşamış mıydı yoksa bilinçaltının ona bir oyunu muydu? Birkaç saat önce yaşayacakları için bir ipucu muydu yoksa? Düşünmekten kafayı yiyecekti. Tüm bunların yanında rahat bir nefes alabiliyorsa eğer Mehveş sayesindeydi. Şafak yeni yeni sökmeye başlarken girdiği ameliyattan yeni çıkmıştı. Omuz ve sırt kısmının ortasına aldığı kurşun yarası ona çok fazla kan kaybettirmişti ama Ayla sayesinde bu sorun kolaylıkla çözülmüştü. Her şey şimdilik yolundaydı. Geriye Mehveş’in uyanmasını beklemek ve çevrelerinde oluşan bu olaylara cevap bulmak kalıyordu. Kartal...Bunu en çok o istiyordu. Rüyalarına kadar giren bu kadından ne bir iz bulabilmişti ne de başka bir şey. Ayla’nın gösterdiği kadın resimlerinin arasında o yoktu. Eğer çatı katında onu görmeseydi saçma sapan bir rüyanın peşinden gittiği için kendine kızacaktı. Ama şimdi buradaydı. Makinede kalp atışlarını gösteren çizgi ve ritim sesleri onun gerçekliğini doğruluyordu. “Kahve iç. Uykunu açar,” deyip dostunun yanına yaklaşan Uraz ona kahvesini verdikten sonra hastane yatağında uyuyan kadına kısa bir bakış attı. “Rüyanda gördüğünü söylediğin kadın bu muydu? Görünüşleri benziyor.” “İkinci defa beni kurtarıyor,” diye mırıldanan Kartal sesli bir iç çekişten sonra gözlerini kısıp acı kahvesinden büyük bir yudum aldı. “Yine de tuhaf değil mi? Ayla’nın araştırmalarına rağmen ona dair biz bulamadık ve şimdi bir anda çatı katında belirdi. Benim peşimde miydi yoksa katilin mi?” “Vurulmaman için önüne atlayan bir kadın için pek de kötü düşüncülerim yok aslında,” Açık sözlülükle konuşan Uraz kadına dalmış bir şekilde duran arkadaşına gülümsedi. “Yine de temkinli olmakta fayda var. Hâlâ elimizde herhangi bir bilgisi yok.” Bakışlarını yataktan çekip cama diken Kartal kafasını sallayarak sessiz bir onay verdi. Günlerdir burnuna dolan hastane kokusundan kurtulmak için koltuktan ayaklanıp kapalı cama ilerledi. Kilidini çözdükten sonra ortasına doğru araladı. Temiz kava içeriye dolduğu sırada ikinci defa Uraz’ın sesini duydu. “Ayla’nın yanına gideceğim. Bünyesi zaten zayıf ve kan verdi. Bir şeye ihtiyaç olursa ararsın.” “Baksana,” dedi aniden konuşan Kartal. Mehveş’in yanına tekli sandalyeyi çekip otururken gözlerini yüzünden ayırmıyordu. “Ayla’dan onun için birkaç parça kıyafet ayarlamasını söyler misin? Üstendekileri kan oldu ve giyinilecek durumda değil.” “Yıkattırırım.” “Hayır. Başka giysiler getirin.” diye ısrarına devam eden Kartal arkadaşının ısrarlı bakışlarını görmezden gelip önüne odaklandı. Biraz sonra kapanan kapının sesi kulağına geldiğinde omuzları bu anı beklercesine çöktü. Yorgunluğun izlerini taşıyan yüzünde tek bir mimik dahi oynamazken eli kucağından ayrılmış ve parmakları yastığa dağılmış olan siyah tutamlarda gezinmişti. Keskin hatlara sahip yüzde bakışları gezinirken yavaştan kaymaya başlayan bakışlarıyla, bedeni halsizlik ve uykusuzluktan sızlanmaya başlamıştı. Yatağın boş tarafına kolunu uzatıp kafasını yan bir şekilde yasladıktan sonra Mehveş’i odağından çıkarmadan kaldığı yerden izlemeye devam etti. İki günlük yarasının acımasına rağmen pozisyonunu değiştirmeden öylece durmuş olsa da bir saat sonra vücudu uyku için kendini hazırlamış ve gözleri yavaştan kapanmaya başlamıştı. Güneş tepeye doğru yükselirken uyku onu tamamen sarmalamıştı. ︵‿︵‿୨♡୧‿︵‿︵ Düzenli bir ritimde sessiz odada yankılanan makinenin sesi yatağında uzun saatlerdir uyuyan Mehveş’in kıpırdamasına sebep olmuştu. Işığın verdiği rahatsızlıktan dolayı gözleri yarı aralıkken burnuna doluşan yoğun ilaç kokusu ve elinde hissettiği baskıyla kaşları çatıldı. Sol tarafına yüzünü çevirdiğinde gördüğü suretle hatıralar zihnine süzülmeye başlamıştı yavaşça. Acısını hissettirmek istercesine sızlayan yarasıyla dudaklarını birbirine bastırarak inlemesini yuttu. Elini Kartal’ın tutuşundan kurtardıktan sonra dikkatli hareketlerle yerinde doğrulmaya çalıştı. Gözleri kolundaki seruma takıldığında yaşayacağı acıyı düşünmeden iğneyi yerinden çıkardı. İğnenin yerinden akan birkaç damla kana aldırış etmeden bacaklarına örtülü ince pikeyi üstünden atıp ayaklarını zeminle buluşturdu. Sessiz olmaya o kadar dikkat ediyordu ki nefeslerini dahi kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Ayrıca bu sefer durumunu açıklayacak hiçbir yalan aklına gelmiyordu. Önüne düşen saçlarını geriye yatırıp omzunun üstünden son kez uykusuna devam eden Kartal’a çevirdi bakışlarını. Nasıl böyle bir şey yapabildiğini düşünmek bile istemiyordu. Vücudunun alacağı hasarı düşünmeden kendini onun önüne siper etmişti ve sonuçta yaralanan o olmuştu. Yine de içinde herhangi bir pişmanlık yoktu. Kartal’ın yaşamasını istiyordu. Yakalanma şansını arttırmamak için acele etti. Yarasının acısını ve halsizliğini bir kenara bırakarak kapıya yaklaşıp açtıktan sonra önceki gibi korumaların dikilmediğini gördü. Aksine koridorun öteki ucunda karşı karşıya durmuş konuşuyorlardı. Onlara gözükmeden arkasını dönüp kapıyı kapattıktan sonra avucunu duvara yaslayarak güç almaya çalıştı. Hastanenin kokusunu her soluduğunda mide bulantısı artıyordu. Ezbere bildiği yolları yavaş adımlarıyla yürümeye devam ederken saniyeler sonra kafasını kaldırıp etrafına baktığında karşısında elindeki ufak bir çantayla duran Uraz’ı ve onun hemen arkasından gelen Ayla’yı gördü. “Mehveş Hanım?” deyip bir adım atan Uraz’la aynı anda geriye gitti. Başka bir koridora girmek için dönmüştü ki ani hareketi karşısında yarası inanılmaz canını yakmıştı. Tutamadığı inlemesi dudaklarının arasından kaçarken elini duvardan ayırmış ve acıyan omzuna götürmüştü. Yaşadığı acıdan dolayı sulanan gözlerini karşıya çevirdiğinde pes etmeden yürüyecekti ama ikinci bir engel tam karşısına geçmişti. Nefes nefese kalmış bir şekilde görüş açısına giren Kartal ellerini beline yerleştirmiş ona bakarken yanına gelen adamlarında telaşı buraya gelmeleriyle son bulmuştu. Kaçamayacağını oldukça iyi kavrayan Mehveş yerinde durmayıp yanına gelen Kartal’ın bileğini tutmasına ve diğer elini beline sarmasına sesini çıkaramadı. Açıkça odaya dönmeleri için ona yardım ediyordu. Gözlerini yumup içinden kendine saydırdıktan sonra geldiği yolu geri döndü. Fazla ilerleyemediği için odaya hemen varmış ve içeriye girmişlerdi. Yatağa oturduğunda bedenini geriye kaydırıp sırtını yatak başlığına yaslamış ve açılan bacaklarını o an köşeye iteklediği pikeyle örtmüştü. “Ayla doktoru çağırır mısın? Hastanın uyandığını söyle,” diyen Kartal gözlerini ondan ayırmadan serum yerinden sızan küçük kan lekelerinde parmağını gezdirdi. “Serumu öylece çıkaracak kadar mı kaçmak istedin? Damarına zarar verebilirdin.” “Belki de saklamak istediği şeyler vardır.” Diğer taraftan araya giren Uraz ile onun silinen hatıralara rağmen aynı olduğunu gören Mehveş memnuniyetsizce yüzünü buruşturduktan sonra Kartal’a döndü. “Orada olmam tamamen tesadüf.” “Önüme atlarken ismimi söyledin? Ayrıca tesadüfen orada olsan bile polisi çağırman gerekmez mi? Sen tam aksine önüme atladın ve o kurşunu omzuna yedin.” diyerek aklındakileri birebir söyleyen Kartal her sözünde yüz ifadesi umutsuzluğa bürünen Mehveş’e karşı dudakları kıvrıldı. Uzakta duran sandalyeyi çekip oturduktan sonra yatağa yaklaşıp gözlerinin içine baktı. “Sence tanımadığın birisi için çok fazla tehlike almadın mı? Ölebilirdin.” Kısık seste mızıldandı Mehveş. “O an düşünemedim işte!” “Beni nereden tanıyorsun? Bu olanların tesadüf olduğuna kanacak kadar aptal değilim.” “Değildi,” diye yalan söylemeye son veren Mehveş kirpiklerinin altında ona kısa bir bakış attı. Gerçekleri ona anlatırsa delirdiğini düşünebilirdi. “Ben istediğine ulaşmanı ve hayatının mutlu bitmesini isteyen birisiyim sadece.” “Kesinlikle beni tanıyorsun.” İkisinin duyabileceği seste mırıldanan Kartal tam o sırada açılan kapıyla sustu. Gelen doktorlar Mehveş’e birkaç soru sorup yarasına baktıktan sonra pansumanı yenilemişlerdi. Uzak bir köşeden olanları izleyip sessizliğini koruyan Kartal hasta kayıt işlemlerini halletmek için Uraz’la odadan çıktılar. “Yaranızı zorlarsanız durumunuz kötüleşir Mehveş Hanım. Uzun bir süre ayağa kalkmamaya çalışın. Geçmiş olsun.” dedikten sonra yanındaki doktor arkadaşlarıyla birlikte odadan çıkan adamla Ayla ve o baş başa kaldı. “Giymen için kıyafet getirmiştim sana,” diyen Ayla koltukta duran çantayı eline alıp ortalarına bıraktı. “Kartal ve Uraz taburcu işlemlerinle ilgilenirken giyinmene yardımcı olacağım. Yaran gerçekten kötü.” “Teşekkür ederim.” demekten başka bir şey söyleyemeyen Mehveş yarasına dikkat ederek Ayla’nın da yardımıyla kıyafetleri kolaylıkla giydi. Rahat etmesi için bol paça pantolonu ve tişörtü için ona ikinci defa içinden teşekkür etti. Aynı şekilde spor ayakkabılarını da hallettikten sonra odada durmak yerine çıkmışlardı. “İsmin gerçekten Mehveş mi,” dedi o sırada direk konuya giren Ayla. “Kartal iki gün önceye kadar bu hastanede yatıyordu ve seni rüyanda görüp araştırmamı istemişti. Gerçekliğine inanmama rağmen araştırdım ve bir iz bulamadım. Ama şimdi seni böyle kanlı canlı gördüğümde...” “İsmim gerçekten Mehveş. Hiçbir şey bulamamanız hakkında maalesef cevap veremeyeceğim.” “İyi ama burada yaşıyorsan sana dair bir şeyler olmalı...” “Ayla hastamızı daha fazla zorlama sorularınla,” diyerek arkalarından yaklaşarak aralarına giren Kartal arkadaşına uyarıcı bir bakış yolladı. “Biz zaten aramızdaki meseleyi halledeceğiz. Şimdi evime gidelim.” “Öyle mi olacak,” demekten kendini alamayan Mehveş ona dönen bakışlar karşısında duraksadı. Zorunlu bir tebessümü dudaklarına kondururken kafasını salladı. “Tabii...Tabii sormak istedikleriniz vardır.” Durumu daha fazla garipleştirmemek için o andan sonra konuşmama kararı alan Mehveş tüm her şeyin başladığı ve son bulduğu eve geldiklerinde o anlar yeniden canlandı zihninde. Ne yazık ki bunların hepsini bir rüya sanan Kartal önden ilerlemiş ve eve girmişti. Onun peşinden yürüyüp salona geldiğinde burnuna doluşan birden fazla kokunun kaynağı gözlerine çarptığında alt dudağını dişlerinin arasına kıstırmıştı. Aç olan karnı yemekler karşısında daha çok sabırsızlanırken içindeki ruh hâlini dışarıya yansıtmamaya çalıştı. “Çok yorgun olmalısın. Yemek yiyip kendine gelmelisin,” deyip sandalyesini çeken Kartal’a uzun bir müddet sessizce bakan Mehveş ortadaki gerçekleri bir süreliğine rafa kaldırmaya karar verdi. Sandalyeye oturduğunda Kartal da hemen çaprazında yerini almıştı. “Uraz ve Ayla işleri olduğu için eve gelmeyecekler. Rahat olabilirsin.” Mutfaktan çıkıp gelen kadının önlerindeki kaseye sıcak çorbayı doldurmasını ve sonra sessizce gitmesini takip eden Mehveş yalnız kaldıklarında kaşığı eline aldı. Kaşığı daldırıp çorbayla doldurduktan sonra dudaklarına yaklaştırıp sıcaklığının gitmesi için birkaç kez üfledikten sonra içti. Ağzında dağılan tatla dudakları kıvrılırken beklemeden ikinci kaşığı almıştı. Çorbadan sonra diğer yemeklerden tabağına almak için kolunu ileriye uzatmıştı ki Kartal ondan önce davranarak tabağını almış ve yemeklerden azar azar koymaya başlamıştı. “Gerek yoktu,” deyip bedenini masadan uzaklaştırdı. “Canım o kadar fazla acımıyor.” “Yine de dikkat edelim. Yaranın daha kötü olmasını istemeyiz,” dedikten sonra tabağı önüne bırakmış ve geriye çekilmişti. “Senin yaptığının yanında hiçbir şey ama elimden sadece bunlar geliyor.” “Karşılık almak için yapmadım. Yerimde kim olsa yardım ederdi.” Kısık seste söylediklerinden sonra bakışlarını ondan çekip önüne dikmişti. Öncesinde gayet rutin ve programlı geçen hayatı şimdi tam bir karmaşaya dönmüştü. Kendini sürekli bir olayın içinde buluyordu ve bunu o yapıyordu. Bir daha girmeyeceğine dair söz verdiği çizgi roman dünyasına yine girmiş ve bununla yetinmeyerek Kartal’ın önüne atlayıp yaralanmıştı. Bazen rahatın ona battığını düşünmüyor değildi. Masadaki sessizlik salondaki koltuklara geçmeleriyle son bulmuştu. Masadan kalktıktan sonra yardımcıya iki kahve yapmasını söyleyen Kartal hiçbir şey söylemeden evin başka bir yerine gidip geri geldiğinde Mehveş onun bileğindeki siyah saç tokasını gördü. Daha önce orada olmadığına emindi. Bakışlarıyla onun ne yapacağını anlamaya çalışırken arkasında durup ellerini kafasının iki yanına getirerek saçlarını birleştiren Kartal’la gözleri irileşti. Arkasını dönmek istediğinde engellenmişti. “Masada saçınla çok fazla uğraşıyordun,” diye sakinlikle konuşan Kartal bir araya topladığı saçları güzel bir şekilde yukarıda at kuyruğu yapıp bağladı. “Bazen Ayla saçlarını yanımda bağlıyor. Farkında olmadan öğrenmişim.” Saçını bağladıktan sonra karşısına geçmiş bu sefer kaküllerinin gözüne batan uçlarını yana doğru yatırdığında Mehveş ancak kendine gelebilmişti. Yüzlerinin arasındaki mesafenin azlığı onu yeni bir şaşkınlığa iterken yavaşça geriye çekildi. Bu hâline gülen Kartal en sonunda yanda duran tekli koltuğa oturduğunda rahat bir nefes alabilmişti. Elini her ne kadar saçlarına götürmek istesede onun karşısında yapmak istemiyordu. Konuşmalarına başlamadan önce az önce yemek servisi yapan kadın iki fincan kahveyi önlerine bırakıp gittiğinde yavaştan kendini belli eden gerginlikle Mehveş tırnaklarını avuç içine batırmaya başlamıştı. Sorularına nasıl bir cevap verecekti? Tüm olanlara uydurulacak bir yalan var mıydı? Kartal ona inanacak mıydı? “Seninle çatı katında karşılaşmadan önce rüyamda gördüm,” diye ilk konuşmaya başlayan Kartal oldu. Artık bir yerlerden başlaması gerektiğini düşünüyordu. Böyle beklerlerse hiçbir yere varamayacaklardı. “Bilmiyorum belki de oraya gitmemem için bir mesajdı ama ben böyle şeylere pek inanamam. Fakat emin olmak için seni arattırdım. Hiçbir şey bulamadık,” Dumanı üstünde tüten acı kahvesinden büyük bir yudum alıp dilini dudaklarının üstünde gezdirdi. Hafif öne doğru kaykılıp ellerini bacaklarının üstünde birleştirdikten sonra ona bakmayan Mehveş’in yüzüne gözlerini dikti. “Bak belki sana deli saçması gelecek ama birkaç gün içinde bıçaklandım. Sen orada mıydın? Yoksa başka bir yerde mi karşılaştık seninle? Çünkü beni tanıyorsun ama ben daha kim olduğunu bile bilmiyorum. Rüyalarıma kadar giren bu kadının kim olduğunu ve beni nereden tanıdığını bilmek istiyorum. Ve tabii kimseye söylemediğim o çatı katına nasıl geldiğini...” “Sana dair her şeyi biliyorum,” dedi bir kısmını anlatmayı tercih eden Mehveş. Sadece istediklerini anlatacak ve sonra eskisi gibi buradan gidecekti. “Annen ve kardeşini öldüren katilin peşinde olduğunu, nasıl bir hayata sahip olduğunu ve...” Boğazına oturan yumrunun gitmesi için nafile bir çabayla yutkunmaya çalıştı. Bazı şeyleri söylemek istemiyordu ama sonradan ortaya çıkarsa durumun daha çok karışmasını istemiyordu. O yüzden tüm bildiklerinin bir kısmını şimdi anlatmayı seçti. “...Ve babanın katilin peşindeyken öldüğünü biliyorum. Onun için bu korumaları etrafında tutuyorsun çünkü istediğini almadan ölmek istemiyorsun.” Açık bir kitabı okur gibi hayatında yaşadıklarını söyleyen kadına kaşlarını çattı Kartal. “Kimsin sen? Hayatımla ilgili nasıl bu kadar şey bilebilirsin?” “Önceden de söylediğim gibi sadece sonunun mutlu bitmesini istiyorum. Ve senden sakladığım bir sır var,” dedi sonunda doğru bir adım attığını düşünerek. Kartal’ın şüpheyle dolan gözlerine gülümsedi. “Bana olan güvenin kırıldı değil mi? Sonradan öğrenmekten daha iyidir. En azından senden bir şey sakladığımı bil ve zamanı gelene kadar söylemeyeceğimi aklında tut.” “Seni tanıyorum?” “Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek,” deyip ayağa kalkan Mehveş gözlerini bir tur etrafında gezdirdi. İlk gidişinden önce o cam duvarı oluşturmak için neler yaptığını hatırladığında yanaklarına ateşin kıvılcımları düştü. Bir daha öyle bir şeyi kesinlikle yapmayacaktı. Eğer diğer tarafta o sözleri söyleyip buraya geliyorsa burada da bölüm sonundaki duygu camı şekillendiriyordu. Peki o zaman ne yapacaktı? Kartal söylediklerinde şaşırmamıştı. Aksine derin düşüncelere dalmış bir şekilde önüne bakıyordu. Acaba yeniden tokat mı atsaydı? Hayır...Hayır. Bir öncekinde işe yaramayan hareketi şimdi de yaramazdı. “Neden öyle bakıyorsun?” dedi onun garipleşen bakışlarına karşı Kartal. Aniden dizlerinin üstüne çöken Mehveş elinin birisini bacağına diğerini onun yanağına yasladıktan sonra gözlerine baktı ve kelimeleri fütursuzca söyleyiverdi. “Seni seviyorum.” “Ne?” Evet...Ne? Tokat atsa bundan daha iyi olurdu çünkü ne kapı açılmış ne de bölüm sonu yazısı gözükmüştü. Bir dakika...Kartal’ın dudakları kıpırdamazken aralarına giren ses kime aitti? Göreceklerinden korkarak omzunun üstünden yan tarafa döndüğünde Ayla’yı elinde anahtarıyla donmuş bir şekilde onlara bakarken gördü. Ve yanından asla ayrılmayan Uraz...Utanç içinde gözlerini yumup yüksek seste inlerken anında Kartal’dan uzaklaşmış ve çöktüğü zeminden kalkmıştı. Bu sırada canı yanmış olsa da umursamadı. Hissettiği utanç onu yeterince yerin dibine sokmuştu. “Bu...Bu kadın ne dedi? Seni sevdiğin söyledi...Seni.” “Hiç de buna şaşırmış gibi durmuyor,” dedi koltuklardan birisine oturan Uraz. Rahat tavırlarla arkasına yaslanıp dostuna döndü. “Günde kaç kez bunları duyuyorsun ki bir tepki vermedin?” Aklına gelenlerle yaptığı aptallığa söven Mehveş yan bir bakışla Kartal’a çevirdiğinde onun kendisine baktığını gördü. Hala bir tepki vermediği için açıkçası endişeliydi. “Bu kadın aklını kaybetmiş olmalı. Ne zaman Kartal’ı gördün ki sevmeye başladın,” diyen Ayla ağzının içinde homurdanıp Uraz’ın hemen yanına oturup bacak bacak üstüne attı. “Saçmalık! Yoksa yalanların yeni bir yolu mu bu?” “Mehveş bana her şeyi anlattı,” diye sessizliğini bozan Kartal bakışlarını onun bedeninde gezdirdi. “Neden orada olduğunu biliyorum.” “Neden oradaymış? Bizim bile bilmediğimiz yere nasıl gidiyor?” “Bilmeniz gerekseydi söylerdim zaten Uraz,” Sözlerinden sonra ayağa kalkıp hâlâ az önce yaptığının etkisinde kalan Mehveş’i bileğinden tuttu Kartal. “Az önce duyduğunuz gibi özel bir mesele. Birazdan yanınıza geleceğim.” “Hey! Biz senin arkadaşlarınız.” Hayır, onu seviyorsun Ayla. Bakışlarını zorlukla arkalarında kalan ikiliden çeken Mehveş tek kelime etmeden önünde ilerleyen adamı takip etti. Burada gidecek bir yeri yoktu ve Kartal da bunu biliyor olmalı ki hiçbir şey söylemeden onları bir odaya getirmişti. Sade eşyalarla döşenmiş misafir odasında gezen bakışları duyduğu kapı kapanma sesiyle ona döndü. Tam karşısına geçip iğne misali gözlerini yüzüne batırdığında rahatsızca olduğu yerde kıpırdandı Mehveş. “Rüyamda olanlar gerçekti değil mi,” diyerek basit bir tahminde bulunan Kartal onun kaçamak bakışlarını fark ettiğinde doğru yolda olduğunu anladı. “Orada da böyle yaptın. İlk tokat attın ve sonra şaşırıp şaşırmadığımı sordun. Sonra...Sonra özür dileyip öptün.” “Öyle bir şey olmadı. Rüyalara fazla inanmamalısın.” “Hayır, oldu.” Kafasını inatla iki yana salladı Mehveş. “I-ıh olmadı.” “Pekâlâ,” deyip elini lacivert pantolonunun cebine atan Kartal eline değen kolyeyi tutup çekerek ikisinin ortasında sallandırdı. “Bunun da sana ait olmadığını mı söyleyeceksin? Yine ortadan aniden kaybolacak mısın? Ona göre hazırlığımı yapayım.” “Kolye benim değil.” “Evime senden başka kadın girmedi.” Histerik bir gülüşle kollarını göğsünün altında bağlaştırdı Mehveş. “Ayla kim o zaman? Anahtarı bile var.” “İki gün önce bıçaklandığım için evime eşya almaya geldi.” “Yine de bana ait değil. Ayrıca az önce bileğinde saç tokasıyla yanıma geldin. Ne malum başka birisinin olmadığının?” “Yardımcı kadından rica etmiştim aslında.” Söylediklerinin hepsini verdiği cevaplarıyla çürüten Kartal’a yeni cümleler söylemek için araladığı dudaklarını saniyesinde kapattı. Çünkü bundan sonra söyleyecek bir şey yoktu. O kolye ona aitti. Yokluğunu diğer tarafta fark etmemişti ama şimdi karşısında gördüğünde boynundaki boşluk kendini hissettirmişti. Alışkanlık hâline gelmiş hareketiyle boynunu kaşırken geriye doğru gitti. “Bu evine ilk gelişim. Öncesi yok.” “Öncesi var ama ben unuttum,” dedi onun arkaya gitmesiyle öne doğru adımlayan Kartal. Kolye hala aralarında durup havada sallanıyordu. “Ya da unutmamı gerektirecek bir şeyler oldu? Belki de senin şu aşağıda söylediğin sırla ilgilidir? Ama bak ne olmuş olursa olsun bir şekilde seni ve yaşadıklarımızı gördüm. Bu beni ilk kurtarışın değil, değil mi? O gece yaşandı ve ben unuttum.” Böyle bir şey olabilir miydi? Şimdi Esila’nın yazdığı her şey bir anda yalan çıkmıştı. Belki de buraya yeniden gelmesi olayları tetiklemişti. Farklı bir olaydaydılar ama aslında aynı yerdeydiler. “Kartal...” “Neden beni şaşırtmaya çalışıyorsun? O gün nasıl ortadan öylece kayboldun Mehveş?” “Çünkü gitmem için buna ihtiyacım vardı.” Sesindeki yüksek ton bulundukları odada yankılandığında ağzından çıkanları düşünmedi. Bir diğerini düzeltmek isterken öbürü patlak veriyordu ve artık ne yapacağını bilmiyordu. Kartal’ın gözlerine bakarken bir kez daha yeniledi cümlesini. “Gitmem için senin duygularına ihtiyacım vardı. İlk gelişimde buraya istekli değildim. Beni buraya çekip getiren sendin! Sana tokat attım çünkü şaşırırsın sandım ama olmadı. O an aklıma öpmek geldi ve yaptım. Başarılı da oldum. Bana ait olan yere gittim! Şimdi de gitmek istiyorum ama olmuyor. Seninle ne yapacağımı bilmiyorum.” “Bu yüzden beni sevdiğini söyledin öyle mi,” diyen Kartal kaşlarını çatmış ona bakıyordu. Sinirinden gözleri koyu bir siyahlığa boyanan Mehveş’e bakarken dudakları alaylı bir gülüşle kıvrıldı. Onun nereye gideceğini bilmiyordu ve artık mantık denen şeyin şu saatten sonra aralarından kalktığını hissediyordu. “Belki de yeniden yapmak gerekiyor.” Fısıltısından sonra Mehveş’e zaman tanımadan hızlı adımlarla yanına yaklaştı ve iki elini yanaklarına yerleştirdikten sonra yüzlerini yakınlaştırdı. Ani hareketinden dolayı bocalayıp kalakalan kadının dudaklarıyla dudaklarını buluşturdu. Parmak uçlarından yükselen Mehveş’in düşmemesi için bir elini ince beline sararken şaşkınlıktan irileşen gözlerinden bakışlarını çekmedi. İlk gidişi için lazım olan bu an ondan çok karşısındaki kadını şaşırtmış gibiydi. Öylece öpmekten uzak dudakları sadece birbirlerine değerken zaman kısa bir anlığına durdu. “Gidebilecek misin,” dedi sıcak nefesi dudaklarının arasından süzülürken. Beline sardığı kolunu istemsizce sıkılaştırdı. “Seni hiç var olmamışsın gibi unutacak mıyım Mehveş? Yoksa yine kendinden bir iz mi bırakacaksın?” Herhangi bir değişikliğin olmadığı odada çıt çıkmazken duyulan tek sesin kalbinin kulaklarında yankılanan hızlı ritimleri olduğunu düşünüyordu Mehveş. Yüzüne karşı söylediklerinden sonra geriye çekilmek isteyen Kartal’la nereden aldığını bilmediği cesaretle boşlukta sallanan elini ensesine sarıp gitmesine izin vermedi. Mesafeyi yeniden kapattıklarında dudaklarını birleştirmeden önce son sözlerini söylemişti. “Gitmiyorum. Arkamda izimi değil kendimi bırakıyorum.” Bir yapbozun eksik parçası gibi bir araya geldiklerinde aralarındaki tüm duvarlar yıkılmıştı. Artık onu kolay kolay şaşırtamayacağının farkındaydı Mehveş. Oraya dönebilecek miydi bilmiyordu ama şu an bu aklına takmak istediği en son şeydi. Tek bildiği Kartal’ı öperken bunun çizgi roman dünyasından çıkmak için yapmamıştı. İçinde gelişen ani isteğe boyun eğip yapmıştı. Sonrasında ne olurdu bilmiyordu ama içinde bulundukları anı bitirmek istemiyordu. 🖇 Bölüm Sonu. Oy ve yorum yapmadan geçmeyinnn Bundan sonra neler olur? Mehveş'in tokat atması ve sonra öpmesine ne diyorsunuz? Aşkla kalın<3 |
0% |