@fundaalinda
|
İnstagram|Lindabooks Kafanızın karışmaması için ufak ayrıntılar: -Kitabın içinde iki evren var ve birbirinden bağımsız. Biri çizgi roman evreni diğeri ise bizim yaşadığımız evren. -Kitapta geçen çizgi romanın asıl ismi Blood Of Evil'dir. Çizgi roman seriler şeklinde olduğu için alt başlığı Cry For Love'dir. -Çizgi romandaki karakterlerin hiçbiri diğer evrende yoktur. 🖇
"Kalbimin üstüne konmuş kırık kemikler, bunlar benim kırgınlıklarım mı yoksa kırdığım kalplerin kırgınlığı mı?" Defalarca kez üstünü karaladığı cümleden bakışlarını ayırmazken avucunun içine yasladığı çenesini ayırdı. Dalgın bir halde öylece durmuş etrafındaki olaylardan soyutlanmış bir şekilde kendi iç dünyasında kaybolmuştu. Rastgele aklına gelen bir sözün onu bu kadar derin düşüncelere kaptıracağını fark edememişti. Yeni bir çiziği daha kağıdın üstüne attığı sırada sol kolunun sertçe dürtülmesiyle tekerlekli sandalyesi kayıp yandaki masaya çarparak durdu. Elinden düşen kalemi beyaz zemine düşerken şaşkın bakışları onu iten arkadaşını buldu. Sandalyesini masaya yaklaştırırken kaşlarını çatıp homurdandı. "Ne yapıyorsun be? İnsan gibi dürtsene." "İki dakikadır kendine gelmen için sana sesleniyorum zaten,"diyen Züleyha önlerindeki camdan karşılarında hazır bekleyen sunucuya kısa bir bakış attı. "Birazdan müzik bitecek ve radyoya devam edeceğiz. Nereye daldıysan oradan çık." "Noroyo doldoyson orodon çok," Ağzının içinde homurdanan Mehveş kınayan bakışlarıyla Züleyha'ya baktı. "Sana yıllık iznimi kullanmak için yalvardım ama hala buradayım. Şimdi şikayet etmeye hakkın yok." "Sanki izin vermiş olsam aklını toplayacaksın. Hadi konuşmak yerine çalış." "Allah'ım al şu canımı al. Bende kurtulayım bu deliden."dedikten sonra kulaklığını takan Mehveş bilgisayarını açıp etrafa dağılan kağıtlarını bir araya topladı. Hazır halde bekleyen sunucuya müziğin bitmesiyle Züleyha işaret verdiğinde adam elindeki senaryonun ilk cümlesiyle radyoya başladı. Başarılı ilk girişiyle akıcı bir şekilde devam radyoyla keyfi biraz olsun yerine gelen Mehveş kendini tamamen önündeki işe verdi. Canlı olduğu için tek bir hata yapma hakları yoktu. "Orhan'ın radyomuza gelmesi çok iyi oldu,"dedi o sırada memnun bir şekilde gülümseyen Züleyha. "Radyonun dinlenme oranında çok fazla artış var." "Ünlü bir oyuncunun sunucumuz olması tabii ki de yararımıza olacak Züleyha. Hayranları şimdiden radyomuza binlerce hediye gönderiyor," Üç saat olan radyo programlarının son dakikalarında oldukları için çalmak için hazırladıkları üç şarkıdan birincisini yayınladılar. "Belki de bir hayranıyla radyoda röportaj yapmasını sağlarsak daha iyi olur. Böylelikle diğer insanlarında merak ettiklerini ortadan kaldırmışız oluruz." "Belki,"dedi omuz silkip geriye yaslanan Züleyha. Şu anlık önlerinde hazır bir program olduğu için hayran röportajı sonraya ertelenebilirdi. Radyonun son iki şarkısını hazırladıktan sonra eşyalarını toplayan arkadaşına döndü. "Esila'nın yanına gidelim mi? Bugün çizgi romanının on ikinci serisini yayınevine gönderecek." "Her serisinde sürekli bir kutlama yapıyor," Bezgin ses tonuyla mırıldanıp ayağa kalkan Mehveş dudaklarını büzdü. "Gerçi romandaki başrol erkeğin her seride başka bir yönüyle karşılaşmamıza bakılacak olursa epey emek veriyor." "Öyle olmasa neden kitabı diğer ülkelerde çevrilip satılsın Mehveş? Ayrıca başrol karaktere o kadar acı şeyler yaşatıyor ki..." Aklına altıncı serinin son sayfasında yazılan sahne geldiğinde titrek bir nefesi içine çekti. Şimdiden hayali bir karakter için acı çekmeye başlamıştı. "Allah'ım nasıl bir vicdansızlıktır o? Kardeşini öldürdü hain kadın." "Esila bir dram kraliçesi Züleyha. Diğer türlüsünü beklemek saçmalık olur." "Neyse...Tek isteğim serinin sonunda herkesin mutlu olması. Sence o kızla bir ilişkileri olur mu?" Cevabı alamayacağını bile bile sorularını soran Züleyha'ya gülüp kafasını iki yana salladı genç kadın. "Cevapların hepsi kitaplarda saklı. Sana yüz kere bana anlatmadığını söyledim Züleyha. Neler olacağını senin gibi bilmiyorum." "Aman! Bir şeyi bilsen şaşardım zaten." "Hey,"dedi onu beklemeden giden arkadaşının arkasından bağırırken Mehveş. Hemen peşinden adımlarken konuşmasın devam etti. "Dördüncü kitapta sana söylediğim teoride haklı çıktım. Nankör!" Söylediklerini takmadan yürümeye devam eden Züleyha arabasına bindiğinde Mehveş'te yolcu koltuğuna oturmuştu. Çantasını kucağına yerleştirip emniyet kemerini taktıktan sonra önlerinden akıp geçen yolu izlemeye başladı. Kısa bir süre sonra sessizlikten sıkıldığı vakit radyoyu açmış ve telefonunu eline almıştı. Ekranını defalarca yenilemesine rağmen istediği mesaj bildirimi gelmedikçe umut kandilleri teker teker sönüyordu. Ne kadar kabullenmemekte ısrar etse de gerçekten bitmişti. Telefonunu sessize alıp geri çantasına koyduktan sonra duran arabayla etrafa bakındı. Esila'nın evine geldiklerini gördüğünde emniyet kemerini çözüp kapıyı açtı. Arabadan indiklerinde kapısı aralık bırakılmış evin küçük bahçesine girdiler. Aynı şekilde açık bırakılan evin kapısıyla Mehveş ve Züleyha birbirlerine bakıp göz devirdiler. Bir gün Esila'nın bu dikkatsizliği başına büyük bela olacaktı. Ses olması için kapıya birkaç kez vurup içeriye adım attıklarında tatlı bir koku etrafta dolaşıyordu. Çizimlerin yapıldığı bilgisayarlar ve duvarlara tutuşturulan binlerce not ve fotoğraflar görüş açılarına girdikten hemen sonra dağınık saçlarıyla ve gözlerinde uykusuzluğun iziyle Esila karşılarına geçmişti. Tamamen paspal bir durumdaydı ve yüz ifadesi hiçte iyi görünmüyordu. Sanki hoşuna gitmeyen bir şeyler olmuştu. "Esila,"dedi Züleyha kendine gelip konuşurken. "Yine hiç uyumadın değil mi? Kaç kahve içtin?" "Altıdan sonra saymayı bıraktım," Yorgun sesiyle cevap veren Esila biraz sonra kısık inleyişinden sonra ellerini saçlarına daldırmıştı. "Anlamıyorum...Anlamıyorum. Lanet olası adamı neden öldüremiyorum?! Neden içimdeki bir şey buna engel oluyor?" Onun gittikçe garipleşen tavırlarıyla endişelenmeye başlayan Mehveş elini arkadaşının omzuna yerleştirip gözlerine baktı. "Kimi öldüremiyorsun? Esila sana sürekli düzenli uyuman gerektiğini söylüyoruz. Yakında kendini gerçekten kaybedeceksin." "Hayır. Delirmiyorum," Mehveş'in tutuşundan kurtulup hızlı adımlarla çizim yaptığı bilgisayarına yaklaştı. On ikinci serinin son sahnesi olan sayfaya geldiğinde kalemini eline aldı ancak içinden bir ses öyle kuvvetliydi ki ne kadar isterse istesin bir türlü o sahneyi çizemiyordu. Öldüğünü belirten çiziminin son dokunuşlarını yapamıyordu. "Aslında okuyuculara bir şok yaratıp karakteri bu seride öldürüp tamamen bitirecektim ama çizemiyorum. Sanki devam etmem gerekiyormuş gibi...Bir şeyler eksik kalacak. Size bile bunu söylemeyecektim ama daha fazla dayanamadım." "Esila karakter başından beri bir amaç uğruna yaşıyordu,"diyen Mehveş çizime dikkatli bir şekilde baktı. Sırt üstü göğsünden akan kanla cansız duran beden onu biraz üzmüştü. Kurgu bir karakter olsa da nihayetinde o da bir okuyucuydu. "Eğer amacını ona verdiysen hikayeyi istediğin gibi bitirebilirsin. Mutlu ve mutsuz bu sana bağlı." "Evet...Evet ama..." "Bir dakika," Öne atılarak arkadaşının sözünü kesen Züleyha kuşkuyla gözlerini kıstı. "Sakın bana karakteri amacına ulaştırmadan öldüreceğim deme. Bak kendimi geçtim bu çok büyük bir hayal kırıklığı olur Esila. İnsanlar tüm seri boyunca onun istediğine ulaşmasını dört gözle bekliyor." Aklı tamamen karışan Esila içinde olduğu çıkmazdan kurtulmak yerine daha çok dibe battığını hissetti. Çaresiz bakışları bilgisayarın ekranında gezinirken dilinden dökülmek için can atan kelimeleri zorlukla tutup tadının iğrenç olmasına rağmen soğumuş kahvesinden büyük bir yudum aldı. "Tam da öyle yapacaktım ama olmuyor. Üstelik bugün kitabı yayınevine göndereceğim ama finali yok. Şaka gibi ama güldürmüyor." "Esila biraz dinlenmeye ne dersin? Sakin bir akılla düşünüp karar ver," Bilgisayarı kapatıp onu masadan uzaklaştırdı. "Uzun zamandır bu kitap için ne kadar çabaladığının hepimiz farkındayız ve bu ister istemez sana büyük bir yük bırakıyor. Belki uyusan ve biraz dinlensen daha iyi karar verebileceksin." "Mehveş'e katılıyorum,"diyen Züleyha çantasını masaya bırakıp dağınık olan etrafta gözlerini gezdirdi. "Sen gidip güzel bir duş al ve bizde buraları toplayalım. Hem yemekte yaparız. Böylelikle o kahve dolu miden biraz şenlenir." "İyi ki sizin gibi dostlarım var," Kollarını ikiliye dolayıp aynı anda sarılmaya çalıştı. "Siz olmasanız aklımı kaybedeceğim." Avuç içini iki kere arkadaşının sırtına vuran Mehveş mırıldandı. "Sende duş almazsan bizim burnumuz yerinden kopacak." Sözlerinden sonra yüzünü buruşturup yanlarından giden Esila'yla baş başa kaldıklarında Züleyha etrafı toparlama görevini üstlenmişti. Mutfağa geçen Mehveş ise dağınık olan ortama yüzünü buruşturup vakit kaybetmeden toplamaya girişti. Bulaşıkları sudan geçirip makineye dizdikten sonra temiz olan tencereyi suyla doldurup kaynaması için ocağa bırakmıştı. Alt çekmeceleri karıştırdığında birbirinden farklı ramen paketleriyle sırıttı. Şimdilik kısa bir süreleri olduğu için zahmetli bir yemek yapamayacaktı. Kaynayan suya ramenleri koyduktan sonra soslarını döküp pişmesini bekledi. O sırada az önce öğrendiği gerçek yüzünden hüzünlü bir havayı üstünde taşıyan Züleyha eline geçen her Kartal karakterinin resmine sarılıp insanı güldürecek şeyler mırıldanıyordu. İlk defa bir karaktere bu kadar bağlanan birisini görüyordu. Gerçi o da okuduğu romanlardaki karakterlere bağlanıyordu ama yine de bu kadar abartmıyordu. Onu izlemeyi bırakıp kısa sürede pişen ramenleri derin kaselere eşit şekilde dağıttıktan sonra ortadaki masaya bıraktı. Çatalları yerleştirdiği sırada odasından çıkan Esila yarım saat önceki haline nazaran daha keyifliydi. Sıcak duş iyi gelmiş olmalıydı. Sandalyesini çekip oturduktan sonra diğerleride yerlerini almışlardı. "Kendimi tazelenmiş gibi hissediyorum. Duş çok iyi geldi," Rameni çatalın etrafına dolayıp sıcaklığının gitmesi için üst üste üfledi. "Siz gelmeseniz acıktığımın bile farkına varmayacaktım." "Çok mükemmeliz değil mi? Bizim gibisini bulmak zordur,"deyip kendilerini övmeye başlayan Züleyha'ya kıkırdayan Mehveş ona dönen keskin bakışlara aldırış etmeden gülmeye devam etti. "Şimdi ağzının ortasına çakacağım bir tane o olacak! Delirtecek bu kız beni!" "Sanki diğer günlerinde normalmiş gibi konuşmasana. En ufak bir şey yapsam gözüne batıyor kızım senin." "Bak,"dedi ciddi bir konuşmaya gireceğini belli eden Züleyha. Yemeğini yemeyi bırakmış tamamen Mehveş'e odaklanmıştı. "Önceki takılmalarımın hepsinde ciddi olmadığımı sende biliyorsun. Sadece bugün değil iki haftadır sana karşı öfkeliyim Mehveş. Susmak istiyorum ama artık tutamıyorum." Birden gelişen gerilimle şaşıran Esila merakla önündeki ikiliye baktı. "Ne oluyor ya? Yine neyi kaçırdım ben?" "Hiçbir şey olmadı. Radyoyla ilgili bir soru-" "Ya ne radyosu?! Kızım söylesene Yavuz'un neler yaptığını," Kontrol edemediği yüksek sesiyle konuşan Züleyha sinirlerine hakim olmak için derin bir nefes aldı. Mehveş'i üzmek istemiyordu ama günlerdir içine kapanması ve kendini yemesi ona dokunuyordu. O adam kim bilir ne yaparken arkadaşının bu halde olmasını yediremiyordu. "Şerefsizin sana nasıl yalanlar söylediğini anlatsana. Şu zamana kadar özelinizdir diye saygı duydum ama senin karşımda daha fazla kendini yemeni izleyemiyorum. O şerefsiz gününü gün ederken..." "Yavuz benimle birlikteyken başka birisiyle nişanlıymış,"dedi aniden ortaya bombayı atan Mehveş. Çatalını masaya bırakıp gözlerini önündeki boşluğa dikti. "Hatta o kadından bir çocuğu olacak. İlişkimizin başlarından beri beni aldatıyormuş." İşittikleriyle kalakalan Esila ne diyeceğini bilemedi. "Mehveş..." "Çok aptalım değilim mi? O kadar kör oldum ki gözlerimin önünde olanları göremedim,"dedikten birkaç saniye sonra gözlerinin önünde canlanan görüntüyle yutkunamadı. Burnunun direği sızlarken nefes almak zorlaşmaya başladı. İki haftadır yok saymaya çalıştığı acı şimdi iliklerine kadar sızmıştı. Elleriyle yüzünü kapattı. "Bunu hak edecek ne yaptım ben? Çok sevdim diye mi oldu bunlar?" "Bebeğim senin hiçbir suçun yok ki,"dedi yerinden kalkıp onun yanına giden Esila. Ellerini yüzünden ayırıp tuttu. "Hatta ilişkiyi bitiren sensindir. Gerçekleri öğrendikten sonra senin nasıl bir tepki vereceğini ikimizde biliyoruz." "Canımın acımısından nefret ediyorum," Boğuk sesiyle mırıldanan Mehveş gözlerine tutunan yaşların akmaması için ard arda kırpıştırdı. "Değmediğini biliyorum ama geçen o kadar zamana acıyorum. Beni aptal yerine koyuşu,günün sonunda o kadının yanına gitmesi ve utanmadan benimle vakit geçirmesi..." Soğumamış öfkesiyle homurdandı Züleyha. "Haysiyetsizin teki işte." "Şu dolapta bir şişe şampanya olacaktı."dedikten sonra çöktüğü dizlerinden doğrulan Esila dolaba yaklaşıp kapağını araladı. Son şişe kalan şampanyayı eline aldıktan sonra mutfaktaki üst çekmecelerden üç kadehi alıp masaya bıraktı. Günün ortalarında olmaları umurunda değildi. Zaten kendilerini dağıtacak kadar hiç ileriye gitmemişlerdi. Yarısına kadar doldurduğu kadehleri ikilinin önüne bıraktığında Mehveş eline alır almaz iki büyük yudumla içkiyi bitirmişti. Onun bu hızına gülüp yenisini bardağına doldurduktan sonra yerine oturdu Esila. Ortamdaki havanın dağılması için konuyu kitabına getirdi. "Karaktere ne yapacağıma karar verdim. Ama bu iyi mi olur kötü mü siz karar vereceksiniz." "Esila en azından bize biraz acı ve birkaç kopya ver. Yoksa bu acıdan geberip gideceğim." "Ayrımcılık yapmayacağımı en başından söyledim Züleyha. Ayrıca ben değil kitap kendisi sonuna karar verecek." "Yani sen?"dedi ısrarla Züleyha. Gözlerini deviren Esila geçiştirmek için kafasını salladı. "Evet...Evet öyle." "Umarım kitabı bitirdiğinde istediğin tatmini yaşarsın,"diyen Mehveş aklındaki düşünceleri dağıtmak için başını iki yana sallayıp kadehi kendinden uzaklaştırdı. Gündüz vakti içki içmeyi fazla sevmiyordu. "Fakat şimdi masa başına geçmeden biraz uyusan iyi olur. Evinde takılmam sorun olur mu?" "İstediğini yapabilirsin. Bilgisayarıma girmemek dışında." "Ah,kesinlikle Züleyha gibi olmayacağım."diye imasını yapan Mehveş omzuna yediği darbeyle güldü. Huysuz homurtular eşliğinde sandalyeden kalkan Züleyha onu bekleyen işler olduğunu söyleyip yanlarından ayrıldığında Esila da odasına çekilmişti. Masayı hızlı hareketlerle topladıktan sonra buzdolabından bir soda alıp salonda dolaşmaya başlayan Mehveş rafta dizili olan serinin on birinci kitabını eline alıp Esila'ya ait masaya oturdu. Son olayları hatırlamak ve kafasını biraz olsun dağıtabilmek için çizgi romanı okurken arkadaşının çizimlerine bir kez daha hayran kaldı. Maalesef elindeki yetenek yazmakla sınırlıydı ki onu da radyosunda senaryo yazarak kullanıyordu. Yine de olduğu durumdan memnundu. Küçüklüğünden beri radyoları çok seviyordu ve şimdi sevdiği işi yapmak ona iyi geliyordu. Hayallerinden birisini gerçekleştirebilmişti. Yavaş yavaş sona yaklaştığı çizgi romanın son sayfalarını hızlıca okuyup bitirdiğinde gökyüzünün aydınlığı kendini karanlığa bırakıyordu. Kitabı kenara bırakan Mehveş boşalan soda şişesinin çöp kutusuna attıktan sonra gözlerini etrafta gezdirdi. Uykusuna devam eden Esila'nın odasına kısa bir göz attıktan sonra bakışlarını önündeki bilgisayara çevirmişti. Kapatma tuşuna basıp bilgisayarı açtığında karşısına hemen o sahne çıkmıştı. Kartal Akgün. Beyaz gömleğine bulanmış kendi kanıyla evinin bahçesinde öylece hareketsiz uzanıyordu. Kanı etrafında küçük bir gölet oluşturmuştu. Dağınık bir şekil verilen saçlarından birkaç tutam alnının ortasına dökülmüş,yüzü çektiği acının izlerini taşıyordu. "Amacına ulaşamadığın için mutsuz musundur?"dedi kısık sesiyle Mehveş. Eli havalanmış ve parmak uçlarıyla usulca ekrana dokunmuştu. Bir karakterde olsa bu kadar yoldan sonra isteğine ulaşamaması ve ölmesi ister istemez onu hayal kırıklığına uğratmış ve üzmüştü. "Umarım Esila senin için doğru bir karar verir. Ölmen herkesi üzecektir." Gözlerine yerleşen hüzünle bir müddet daha ekrana baktıktan sonra derin bir nefes alıp parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Tekerlekli sandalyeyi geriye kaydırıp oturmaktan uyuşan bedenini hareket ettirdi. Arkasını dönüp kuruyan boğazını ıslatmak için mutfağa adımlamıştı ki kolunda hissettiği baskıyla durdu. Omzunun üstünden arkasına baktığında gözleri gördükleri karşısında irileşti. Korku göğüs kafesinin tam ortasına yerleşirken kalbinin ritimleri gittikçe düzensizleşmeye başladı. Kurtulmak için geriye gitmek istediğinde kolunu tutan kan lekeleriyle kaplı el parmaklarını sıkılaştırmış gitmesine izin vermemişti. Aksine onu bir anda çekmiş ve bilgisayardan yayılan güçlü beyaz ışığa yakınlaştırmıştı. Çığlık atmak için araladığı dudaklarından ince bir ses çıktığında aynı saniyelerde ikinci defa çekilen bedeni aklını kaybetmesine neden olacak şekilde bilgisayarın içinden geçmişti. Karanlık salonu aydınlatan bilgisayar istediğini aldıktan sonra kendiliğinden kapanmıştı. Yeniden karanlığa gömülen evden tek bir ses dahi çıkmıyordu. Az önce olanlar sanki hiç yaşanmamış gibiydi. 🖇 Bölüm Sonu. -Hikayenin ilk bölümü hakkında ne düşünüyorsunuz? -Mehveş gittiği yerde nelerle karşılaşacak? Kurguyu umarım sever ve okumaktan keyif alırsınız. Şahsen ben yeni bölümler için o kadar heyecanlıyım ki kendimi tutamıyorum. Aynı duyguları umarım sizlerle paylaşabiliriz. Şimdilik aşkla kalın.
|
0% |