@fundaalinda
|
İnstagram| karmasehrinbaby
🖇
"Yaralarımın etrafına yıldızlar çizdin. Ama şimdi kanıyorum. Çünkü ben seni biliyordum” Taylor Swift-Cardigan
Kelimelerin bu kadar anlam yüklü olmasını ilk defa sevmedi. Melodiye karışan cümleler sanki onu olduğu duruma daha çok sokmak için bir araya gelmiş gibiydi. Parmakları direksiyonun üzerinde gerginlikle kıpırdanırken içindeki sesin zaman geçtikçe büyümesiyle daha fazla dayanamayıp radyoyu kapattı. Arabasını önünde park ettiği restorana bakarken gerginlik endişeyle birlik olup kalbini çarptırıyordu. Ne zamandır böylece beklediğini bilmiyordu ancak kapısında hiçbir hareketliliğin olmadığı mekana gözlerini dikmişken kaçamayacağının farkındaydı. Derin bir nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştıktan sonra arabasının kapısını açıp indi. Hızlı adımlarla karşı kaldırıma geçtikten sonra restorana giriş yaptı. Burada olduğundan habersiz masasında onu bekleyen kadını göz hapsine alırken parmakları çantasını daha sıkı kavradı. Hayır, yapamayacaktı. Böyle bir konuşmaya hazır değildi. Öğrendiğinden beri zaten gerçeklerden kaçmışken hayatını mahveden iki insanla bir araya gelmek istemiyordu. Arkasını dönüp buradan gitmek için hareketlendi. “Mehveş! Buradayım.” İnsanları umursamadan ismini seslenen kadınla adımı havada asılı kaldı. Çaresizliğin dibini yaşarken mecburen yönünü değiştirdi ve kadının yanına gitti. İki kişilik masaya oturduklarında bir müddet sessizlik ikisini kuşattı. Ellerini birleştirmiş bir an önce buluşmanın bitmesini bekleyen Mehveş restoranın duvarlarında gezinen bakışlarını karşısına çevirdiğinde yutkundu. Göğsündeki acıyı bastırmak için can atan elini zor zapt ederken tüm duvarlarının şimdi yıkıldığını hissediyordu. İki haftadır kendine söylediği güçlü sözler bir anda yanıp kül olmuştu. Kadının konuşmayacağını anladığında iç çekip dudaklarını diliyle nemlendirdi. Bu olanlar onun suçu değildi? Ortada bir suçlu varsa bu Yavuz’du. Her şey onun yalanlarına inanmasıyla başlamış ve kötü bir sonla bitmişti. “Senden haberim yoktu,” dedi sakin bir tonda Mehveş. “Yavuz’la ilişkimiz başladığından beri seni bilmiyordum. Yanımda hiçbir zaman yadırgayacağım hareketleri olmadı.” “Onu seviyorum.” Yüzüne karşı söylenen ani sözle kalakaldı Mehveş. “Ben...Bunu bana söylemene gerek yok. Yavuz’la olan ilişkimi seni duyar duymaz bitirdim.” “Ne zaman öğrendin peki,” deyip sandalyesinde dikleşti kadın. “Nasıl öğrendin? Birisi mi söyledi yoksa...” “Sizi gördüm. Yavuz’la iki hafta öncesinde özel bir akşam yemeği yiyecektik fakat ilk defa reddetti,” diyerek olayı anlatamaya başlayan Mehveş aklında canlananlarla bir süre sustu. “Bu benim için sorun değildi çünkü önemli bir işi olabilirdi. Fakat o günün akşamında sizi gördüm. Birbirinize sarılmıştınız ve önümde yürüyordunuz. Benim ona sevdirdiğim bir yerdeydiniz.” Gülüşme sesleri hâlâ kulağında çınlıyordu. O anki hayal kırıklığını ve acısını hiçbir zaman unutamazdı. İkisi için özel olan bir yere Yavuz nişanlısıyla gitmişti. Aklında hala birbirlerine olan sarılmaları ve söyledikleri canlanıyordu. Tüm sevmeleri yalandı çünkü karşısındaki kadına da o gün onu sevdiğini söylemişti. Ayrılıkları ise tam bir felaketti. Kavgalarının sarsıcılığı her şeyi yıkmıştı. Yavuz başka bir adam olmuştu. Her zaman yanında sevgisini esirgemeyen adam o gün yabancılaşmıştı Mehveş’e. “Yavuz’un hâlâ seni unutamadığını düşünüyorum,” diyen kadın ona dönen kuşkulu bakışlara güldü. Bu acı bir gülüştü. Nasıl bir durumun içinde olduğunun farkındaydı ama bundan kurtulmak için çabalamıyordu. “Bazı zamanlarda bedeni yanımda olsa da ruhu başka bir yerde. Senin yanında...Seni özlüyor.” “Onunla görüşmüyoruz. Böyle bir şeyi asla yapmam,” diye keskin bir tonda konuşan Mehveş kafasını iki yana salladı. “Buraya gelmemin sebebi size düzgün bir açıklama yapmaktı. Hiçbir suçum yokken kötü gösterilmek istemiyorum.” “O benimle nişanlı!” “Bilmiyordum. Söylediklerimi dinlediniz mi? Sizden haberim yoktu,” Buluşmanın asıl amacından çıkmasıyla gitmek isteyen Mehveş masaya bıraktığı çantasını eline aldı. Sandalyesinden kalktığında onunla birlikte kalkan kadının gözlerindeki öfkeyi ve kıskançlığı tüm çıplaklığıyla gördüğünde işlerin çirkinleşeceğini anladı. Kötü bir duruma düşmemek için arkasını dönüp hızlı adımlarla restoranın kapısına ilerledi. “Hey! Nereye gidiyorsun ha?! Öylece kaçamazsın!” İnsanların gözleri şimdi ikisinin üstündeydi. Yanakları hissettiği utançla kızaran Mehveş kapıyı itip dışarıya çıktı ancak çok geçmeden peşinden gelen kadın kolunu tutup yüz yüze gelmelerini sağlamıştı. “Ne yapıyorsunuz? Size her şeyi açıkladım!” “Hayır! Yavuz’un seni unutamamasının bir nedeni var. Yanımda başka bir kadını düşünmesini istemiyorum,” diye tüm gücüyle bağıran kadın Mehveş’in kolunu çekiştirmesine rağmen daha sıkı kavradı. “Ne? Söyle bana onu nasıl kendine bu kadar bağladın? Benim gururumla oynadınız!” Restorandakiler dahil etrafta dolaşan insanların bakışlarını üstlerinde hisseden Mehveş dolan gözlerini kırpıştırdı. Hiç buraya gelmemeliydi. En başta hata yapmıştı. Oysaki güzel bir konuşmadan sonra yollarının ayrılacağını düşünmüştü. “Yapmadım! Bir şey yapmadım ben. Ben olmasam yine aldatmayacak mı sizi sanki? Belki de şu an başka bir kıza bana söylediği yalanları söy-” Sözlerini kesen yüzüne doğru kalkan elin varlığıydı. Şaşkınlıktan dilini yutmuş yüzüne inecek olan tokadı beklerken saniyeler sonra üçüncü bir ses duyulmuş ve havaya kalkan el tutulmuştu. “Simge! Ne yaptığını sanıyorsun sen?!” “Ne? Yanlış bir şey mi yapacaktım sanki? Bu kadın en başından beri bir tokadı hak ediyor!” “Kendine gel Simge! Kimseye vurmaya hakkın yok senin,” deyip nişanlısına öfkeyle bakan Yavuz sessizce onların yanında duran Mehveş’e döndü. Şaşkınlıktan kitlenmiş bir şekilde yere bakıyordu. Ona doğru bir adım atıp elini uzattı. “Mehveş...” “Yaklaşma bana,” dedi irkilerek kendine gelen kadın. Kendini korumak için gerilirken Yavuz’a gözlerine yerleşen iğrentiyle baktı. Nasıl bir duruma düşmüştü böyle? “Ne seni ne de nişanlını hayatımda istemiyorum! Buraya beni çağırdığında düzgünce konuşacağımızı sandım ama yanılmışım. İkiniz de kendi pisliğinizde boğulmuşsunuz zaten.” “Mehveş buluşacağınızdan haberim yoktu. Simge’nin yaptıkları için özür dilerim.” “Ben yanlış bir şey yapmadım Yavuz!” diye ikinci kez bağırdı Simge. Sevdiği adamın ona karşı olan tutumunu gördükçe deliriyordu. Alevlenmek için en ufak bir ateşi bekleyen ortamdan uzaklaşmak isteyen Mehveş bu sefer kendi aralarında kavgaya başlayan ikiliye arkasını dönüp karşı tarafta duran arabasına yürüdü. Yaşadıklarının şaşkınlığını hala üstünden atamazken kapıyı açıp koltuğa yerleşti. Arabayı çalıştırıp yola koyulduğunda dikiz aynasından son kez Yavuz ve Simge’ye baktı. Aralarındaki sağlıksız ilişki buradan bile belli oluyordu. Kim onu aldatan bir adamla inatla evlenmek isterdi ki? Gururun hiç mi önemi yoktu Simge için? Onları düşünmemek için radyoya uzanıp rastgele bir müzikte durdu. Zihnini onların ilişkisinden uzak tutmak istiyordu. Yeteri kadar yara almıştı ve şimdi kendini iyileştirmeye çalışırken dağılmak istemiyordu. Bir sonraki durağı olan yere gitmeden önce bir pastanenin önünde durup tatlı aldıktan sonra Esila’nın evine varmıştı. Bugün Cry For Love’ın yeni bölümünü paylaşacaktı. Onun hikayedeki durumu nasıl açıklayacağını merak ediyordu. Okurlar büyük ihtimalle aniden beliren kızın birden yok olmasını merak ediyordu. Tıpkı onun gibi... Zilini çaldığı evin kapısı saniyeler içinde açıldığında Esila her zamanki paspal haliyle karşısındaydı. Elindekileri ona verdikten sonra içeriye geçti. “Bölümü yayımlamadın değil mi?” “Hayır. Öyle bir şey yaparsam kafamın etini yerdin,” dedikten sonra paketin içinden aldığı elmalı kurabiyeyi ısırdı. “Uzun zamandır tatlı yemiyordum.” “Kafanı evden çıkarmadığın için olabilir.” Lafını esirgemeden söyleyen Mehveş sandalyeye oturup masada duran farenin üstüne elini koydu. Bölümün taslağını bulup açtıktan sonra okumaya başladı. Meraklı gözleri çizimlerin ve yazıların üstünde gezinirken son iki sayfada bir önceki bölümde olanlar açıklanmıştı. Kartal’ın o gece katil tarafından vurulması, onu kurtarması ve sonrasında olanlar bir rüya gibi gösterilmişti. Esila’nın karakterini kavgaya karıştırdığını gördüğünde kaşlarını çattı. “Kimse onun kavga edeceğine inanmaz. Buna şaşırmazlar mı?” “Öylesine bir kavgaya girmiyor ki. Katilden bir iz bulmaya devam ettiği sırada karşılaştığı adamla kavga ediyor ki buna ihtiyacımız var Mehveş. Sen bir daha çizgi romanın içine girmeyeceğin için öylece aniden ortadan kaybolmanın bir açıklaması olmalıydı.” Gözlerini Kartal’ın o gün ki gibi hastane yatağının üstünde uzanan bedeninden çekti. “Bayılmasını gerektirecek ne yapmış olabilirsin ki?” “Ah,” diyen Esila gözlerini kaçırıp boğazını temizlemek için öksürdü birkaç kez. “Karnında ufak bir bıçak yarası olabilir.” “Esila! Onu öldürmeye mi çalıştın?” “Sadece çalışmakla kalıyorum zaten! Ayrıca bu sefer ölmesi için yazmadım o sahneyi. Senin için yazdım.” “Bazen sözlerine inanmıyorum.” Arkadaşının söyledikleriyle homurdandı Esila. “Asıl ben seni anlamıyorum. Çizgi romanda yaşayan bir karakter için fazla çabalamıyor musun?” “Esila...” “Bölümü okuduysan paylaşacağım. Daha yazmam gereken onlarca bölüm var.” Sözlerini ağzına tıkayan arkadaşının ketumluğuyla pes edip bilgisayara döndü. Taslağı kapatıp dosyadan çıkarken gözleri kısa bir anlığına ekranın ortasında duran başka bir taslağa takıldı. Eğer katilini öldürmezsen o seni öldürür. Bu sözü dün Esila’dan da duymuştu. Üstünde durmaya gerek görmeyerek sandalyeden kalktı. Masaya bırakılmış tatlı paketinden kurabiye alırken gözleri duvardaki saate kaydı. “Züleyha ve ben radyonun onuncu yılı için bir davete gideceğiz. Gelmek ister misin? En azından kafanı dağıtırsın biraz.” “Belki,” deyip omuz silkti Esila. “Sen şuraya adresi yaz. Ne yapacağım belli olmaz. Aniden karar değiştirebiliyorum.” Sarı renkli kağıda otelin adresini yazan Mehveş kalemi bıraktıktan sonra kurabiyesini ağzına atıp parmaklarına bulaşan kırıntıları temizledi. Burada bir işi kalmadığı için artık evine gidip davet için hazırlanmalıydı. Esila’yı neredeyse bütünleştiği bilgisayarıyla baş başa bırakıp evden çıktı. Çantasından telefonunu çıkardığında yayınlanan bölümün bildirimini gördü. Az önce okumasına rağmen yeniden sayfalarda gezinirken arabasına yavaş hareketlerle binmişti. Bölüm yeni yayınladığı için bir tane bile yorum yoktu. Telefonu kapatıp çantasına geri koyduktan sonra çoktan bir sonraki bölümde olacakları düşünmeye başlamıştı. Kartal tüm her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu anladığında aklında silik bir anı olarak kalacaktı. Muhtemelen o evrendeki Mehveş tamamen silinmişti. Hiçbir izi kalmamıştı. ︵‿︵‿୨♡୧‿︵‿︵ O sırada hastane yatağından doğrulmuş sırtını yatak başlığına yaslamış olan Kartal yeni yeni gördüğü rüyadan sıyrılıyordu. Söylediklerine karşılık ona şüpheyle bakan arkadaşlarının bakışlarına tepki vermek için dudaklarını araladı. “Ne diye şaşırıyorsunuz o kadar? Mehveş diye birisi yok mu?” “Kartal seni orada bulurken ne bir kadın ne de başkası vardı. Rüyayla gerçeği karıştırmaya başladın,” diyen Ayla kafasını memnuniyetsizce iki yana salladı. “Hala narkozun etkisinde olmalısın. Öyle birisi yok çünkü.” “Araştırdın mı? Mehveş diye birisini aradın mı?” “Ne? Kartal iyice saçmalamaya başladın.” “Git araştır,” dedi kararlı yüz ifadesiyle ona bakarken. “Mehveş isminde kaç tane kadın varsa fotoğrafını görmek istiyorum.” “Allah’ım delireceğim,” diye dişlerinin arasından tısladı Ayla. “Rüyandaki bir kadının gerçek olduğuna inan senin sonrasında nasıl ortada kalacağını görmek için gidip araştıracağım. Mehveş’miş!” Tüm konuşma boyunca sessizliğini koruyup bir köşede Ayla’nın sinirlenmesini izleyen Uraz parmaklarıyla örttüğü gülüşünü o çıkar çıkmaz serbest bıraktı. Duvara yasladığı sırtını ayırıp ceketinin önünü düzelttikten sonra elini cebine soktu. Parmaklarına doladığı kolyeyi açığa çıkarıp Kartal’a uzattı. “Ayla’nın yanında söylemek istemedim ama evine kıyafet almaya giderken salonda bu kolye vardı. Evine bir kadın mı girdi?” “Çalışanlardan birisinindir belki.” diyen Kartal kolyeye kısa bir bakış atıp geri önüne döndü ancak sonrasında aklında rüyası belirdiğinde yeniden kolyeye bakıp eline aldı. Kar tanesi zarif kolyeye dikkatle bakarken zihninde canlananlarla gözleri kısıldı. Rüyasının son kısmında Mehveş’le tartışıyorlardı ve gitmek istediğinde kolundan tutup kendine çevirmişti. Kolye o sırada kopan zinciriyle yere düşmüştü. Fark ettiği gerçekle yutkunurken eli yumruk halini aldı. Gördükleri bir rüyadan fazlası mıydı? Madem her şey bir rüyaydı bu kolyenin orada ne işi vardı? “Telefonuna bakacak mısın? Sen ameliyattayken mesaj geldi ancak bakamadım.” Bakışlarını telefonuna çeviren Kartal kafasını salladı. Telefonunu ondan alıp açtıktan sonra acımaya başlayan yarasının sızısını dindirmek için sırtını yeniden yatak başlığına yasladı. Mesaj bölümüne girip bildirimin üstüne tıkladı. Rehberinde kayıtlı olmayan telefon numarasına değen bakışları biraz sonra yazılan mesajda durdu.
Gönderen:0542... Eğer katilini öldürmezsen o seni öldürür. Saat sekizde Elite otelinin çatı katına gel. Uraz’ın görmemesi için telefonun ekranını kapatan Kartal içindeki sorularla ve hissettiği merakla geriye yaslandı. Her şey birbirine girmiş ve kördüğüm olmuştu. Oraya gidecek miydi? Bu mesajı yazan annesi ve kız kardeşini öldüren katil miydi? ︵‿︵‿୨♡୧‿︵‿︵ O sırada her şeyden habersiz hazırlanmış bir şekilde otele giriş yapan Mehveş davetin olacağı salona yöneldi. Çoktan insanlar bir araya gelip eğlenmeye başlamıştı. Sol omzuna gelen saçlarını geriye yatırdıktan sonra buraya doğru gelen Züleyha’nın iki elinin baş parmaklarını kaldırıp beğeni işareti yapmasına güldü. Yanına yaklaştığında kollarını bedenine doladı. “Görüşmeyeli nasılsınız Züleyha Hanım?” “Dua et insanların içindeyiz Mehveş. Yoksa ağzının ortasına şaplağı yerdin,” deyip homurdanmaya devam eden Züleyha dostunun koluna girip kendisiyle birlikte sürükledi. “Bir haftalık tatile çıkarken neden haber vermiyorsun? Bir de Esila’ya senaryoları bırakıp gitmişsin. Benimle çalışıyorsun onunla değil.” “Yanına geldiğimde beni bırakmayacaktın çünkü.” “Neyse,” deyip elini havada salladı Züleyha. “Sonra hesabını alırım. Ee, nasıl geçti tatilin? Kafanı toparlayabildin mi?” Olanlardan habersiz sorularını soran arkadaşına sahte tatilini kısaca anlattıktan sonra birlikte boş bir masaya geçip soğuk içeceklerini ellerine aldılar. Konuşma yapılmadan önceki bu anının tadını çıkarırlarken birkaç dakika sonra ışıklar kapatılmış ve sadece sahneyi aydınlatan beyaz ışık açık bırakılmıştı. Yanından diğer meslektaşlarıyla sohbet etmek için giden Züleyha’nın ısrarlarını görmezden gelip olduğu yerde durdu. Karanlıkta kaldığı için telefonunu alıp ne zamandır merak ettiği siteye girip Esila’nın çizgi romanına tıkladı. Son bölüme girip yorum kısmına geldiğinde hepsini teker teker okudu. Bir elini ensesine sarıp gerginlikle okşarken alt dudağının dişlerinin arasına kıstırmıştı. Yorumların çoğu olumsuzdu. Ne? Hepsi Kartal’ın rüyası mıydı? O kızı sevmemiştim zaten. Ayla ve Kartal’ın en başından beri birlikte olmasını istiyordum. Rüya olması iyi olmuş. Kartal’a tokat atıp öpmesi sinirlerimi bozmuştu. Hahahha, buna sevindim. “Sizin inadınıza o yere geri gitmek vardı şimdi.” diye homurdanan Mehveş yüzünü buruşturup siteden çıktı. Önüne döndüğünde Züleyha’nın buraya geldiğini ve konuşma yapan kişinin sonlara yaklaştığını duydu. “Yüzünü telefona gömmüş ne yapıyorsun? Fırat Bey görürse kafanı keser.” “Esila’ya gelip gelmeyeceğini sordum.” “Sana haber vermedi mi,” dedi kaşlarını çatan Züleyha. Serinlemek için içeceğinden bir yudum aldı. “Yarın okuyucularına sürpriz bir bölüm yayınlamayı planlıyormuş. Tüm gece bilgisayarın başında olacakmış.” “Ne,” Şaşkınlıkla mırıldanan Mehveş gözlerini arkadaşından çekip masaya indirdi. Esila’nın amacını anlamaya çalışırken birden bire neden sürpriz bir bölüm yayınlama kararı aldığını çözmeye çalışıyordu. Hikayenin bölümleri genellikle salı ve cuma günü yayınlanırdı. Bugün salıydı ve arada daha iki gün vardı. Ne yapmaya çalışıyordu? Neyin acelesiydi bu? Bugün onun yanına gittiği ânı tekrardan zihninde canlandırdı. Hareketlerinde bir tuhaflık yoktu ama...Ama bilgisayarında ayrı bir dosya vardı. Eğer katilini öldürmezsen o seni öldürür. Ne yapacağım belli olmaz. Aniden kararımı değiştirebiliyorum. “Gerçekten ne yapacağın belli olmuyor Esila,” diye kendi kendine mırıldanan Mehveş çantasını eline alıp Züleyha’ya döndü. “Benim acil bir yere gitmem gerekiyor.” “Nereye,” Onun endişeyle bezenmiş yüzüne merakla baktı. “Ne oluyor? Kötü bir şey mi?” “Seni sonra arayacağım. Esila seni arayıp beni sorarsa yanında olduğumu söyle.” Züleyha’nın ısrarlı bakışlarına sorun yok dercesine gülümsedikten sonra koşar adımlarla yürümeye başladı. Eğer zamanında yetişemezse Esila’yı durduramayacaktı. Arabaya binip çalıştırdıktan sonra hızlı bir dönüşle otelin bahçesinden çıktı. Araba kullanmaya başladığından beri ilk defa hız sınırını aşarak yolda ilerlerken telefonunu eline aldı. Onun dikkatini dağıtacak bir şeyler yapmalıydı. Esila kesinlikle çizim sırasında birisinin onu aramasından rahatsız oluyordu. Telefonunu aldıktan sonra rehbere girip numarasına tıkladı. Uzun uzun çalmasına rağmen cevaplandırılmayan arama kendiliğinden sonlandığında ikinci defa aradı. Bu sefer meşgule atıldığında üçüncü kez şansını denedi ancak arkadaşı telefonunu tamamen kapatmıştı. “Lütfen yapma Esila,” Direksiyonu sağa kırıp yeni bir sokağa girerken mırıldanmasına devam etti. Korku içinde sinsi bir yılan gibi geziyordu. “Yanlış bir şey yapma lütfen.” Aştığı hız limitiyle eve istediği zamanda vardığında arabayı ani bir frenle durdurup indi. Telaşlı adımlarla koşup bahçeye girdikten sonra yumruk olan elini kapıya vurdu. “Esila aç kapıyı! Esila!” “Beni rahat bırak,” İçeriden bağıran Esila’nın sesi boğuk bir tonda dışarıya taştı. “Bir karakter için kendini bu kadar paralama Mehveş. Gerçek yaşam burada!” Bıçak keskinliğinde söylenen sözlerle onu kararından vazgeçiremeyeceğini anlayan Mehveş kapıya vurduğu elini indirdi. Ne yapacağını bilemeyerek öylece dururken yeniden oraya girebilmenin bir yolunu arıyordu ama nasıl olacağını kestiremiyordu. O gün ki gibi Kartal mı onu tutup çekmeliydi? Çizgi romana girmenin yolu öyle miydi sadece? “Düşün Mehveş düşün,” dedi kendi kendine. Avuç içleriyle yüzünü kapatıp zihnindeki fikirleri düşünmeye başladı. “Bir yolu olmalı. Oraya yeniden girebilmenin bir yolu olmalı.” Sağa ve sola doğru yürürken saçlarının arasında gezdirdiği parmakları ve adımları durdu. Dün ve bugün karşısına çıkan söz dilinin ucuna kadar gelirken mırıldandı. “Eğer katilini öldürmezsen o seni öldürür.” Kısık fısıltısından sonra yumduğu gözlerini araladığın hiçbir değişikliğin olmadığını gördü. İçindeki umut filizleri yok olurken tamamen çaresizliğe bürünmüştü. Belki de Esila haklıydı. Bir karakter için fazla tepki vermiyor muydu? Evi arkasında bırakıp az önce koşarak girdiği bahçeden sakin adımlarla çıkarken kapatmak için uzandığı kapı hareket etmedi. Tutuşunu sıkılaştırıp ikinci defa çekmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Yerinde kıpırdamak şöyle dursun çekemiyordu bile. Gözlerini etrafında gezdirdiğinde gökyüzüne doğru uçmak için kanat çırpan güvercinin öylece hareketsiz durduğunu gördü. Gördüğü tuhaflıklara anlam vermesine gerek kalmadan yan tarafında birkaç adım uzağında çizgi roman dünyasında beliren kare cam oluştuğunda ne olduğunu kavramış gibiydi. Zaman burada durmuştu. Elini kapıdan çekip saydam cama yaklaştı. İlk adımını attığında içinden geçmişti. Tekniğinin işe yaramasıyla gülümserken vakit kaybetmeden bedeninin tamamını camdan öne doğru itti. Hafif bir tökezlemeyle diğer tarafa geçtiğinde bakışları önüne çevrildi. Esen sert rüzgar saçlarını yüzüne doğru savururken nerede olduğuna bakmaya fırsat bulamadan dudaklarının arasından güçlü bir ses yükseldi. “Kartal!” Karşı karşıya duran ikiliye doğru koşarken silahını ona doğrultmuş katilin ateş etmesiyle kollarını aynı saniyede Kartal’ın boynuna dolayıp bedenini siper etti Mehveş. Keskin bir acı sırtından yayılırken dudaklarından kaçan inlemeyle yüzü buruştu. Tamamen acıya odaklanan vücudundan güç çekilirken dizlerinin üstüne düşmesine bedenini saran kollar engel oldu. Birlikte yere doğru çökerlerken Kartal’ın elini yüzünde hissetti. Eline bulaşmış olan kan lekeleri Mehveş’in yüzüne izini bırakırken otelin çatı katında baş başa kaldılar. Gözlerini yumup gittikçe artan acıyla inleyen Mehveş görüşünün bulanıklaşmaya başlamasıyla kaşlarını çattı. Kalbinin yavaş atışları kulağında yankılanırken Kartal’ın söylediklerinden hiçbir şey anlamadı. Etrafındaki sesler yavaş yavaş yok oluyordu. Kısık gözlerini tamamen yummadan önce birkaç kişinin aceleyle buraya doğru geldiğini gördü. Neler olduğunu kavrayamayacak kadar kendini yorgun hissettiğinde direnmeyi bıraktı. Onu içine çeken karanlığa karşı çıkmaya son verip kabullendi. Bunu o da beklemiyordu. Ama yapmıştı. İşte...Şimdi ikinci defa buradaydı ve Kartal’ı kurtarmıştı. 🖇 Bölüm Sonu. Şimdi ne olacak dersiniz? Kartal'la karşılaşmalarında ne olacak? Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyinnn <3 |
0% |