@furkanozkanr
|
Yine odamda oturup masanın üzerindeki kitaplara bakıyordum. Havanın soğukluğu penceremden içeri giriyor ve odayı kaplıyordu. Bir taraftan kuş sesleri odayı adeta büyülüyor ve beni içine çekiyordu. Huzurlu ve büyüleyiciydi. Ve bir ses geldi; yan odadaki babamın sesiydi. "Hadi oğlum, yanıma gel, sana önemli bir şey göstermem gerek." Bilim insanı olan babam yine deneyler yapıyordu. Acaba yine ne deney yapmıştı? Bizim evimiz villa şeklindeydi. Babam, Atlas Güner, başarılı çalışmaları sonucunda bu villayı ödül olarak almıştı. Ayrıca bir de mat siyah renkte spor arabası vardı. Babam orta kilolu, çok zayıf olmasa da fit vücutlu bir insandı ve kirli sakallıydı. Siyah, uzun saçları aslan yelesi gibiydi ve 45 yaşındaydı. Hızla babamın olduğu odaya doğru adımlarla ilerledim; villada herkesin kendine ait odası vardı."Efendim baba, ne oldu?" Babam bana dönerek, "Oğlum Mert! Yeni bir buluş yaptım.Sayısız deneyimlerim sonucu, istediğimiz hayvanın özellikleri ve o hayvanın görünümüne sahip olma gücünü buldum sonunda. "Ben heyecanla dinlerken bu olağanüstü gücü nasıl bulduğunu anlamaya çalışıyordum. Babama dönerek konuşmaya başladım. "Baba! Harika bir buluş bu, bu güç kimde olursa çok iyi olur ve düşünsene dünyayı bile kötülüklerden korur." dedim. Babam heyecanlı ve tebessümle bana bakarak konuşmaya başladı. "Evet oğlum, çok güzel şeyler yapacağız." dedi heyecanlı ve titrek bir ses tonuyla ve konuşmaya devam etti. Koltuk doğru göz devirdim. Koltuğu daha önce hiç bu kadar yakından incelememiştim; koyu kahverengi deri bir koltuktu. Daha önce bu odanın her karışını ezbere bildiğim yer, bana ilk defa yabancı gelmişti. Koltuğa uzandım ve kolumu yukarı doğru kıvırdım. Babam, elindeki şırıngayı hazırlamıştı. Beyaz doktor önlüklerini andıran bir önlük vardı üzerinde, cepleri olan bilindik bir önlüktü, sadece stetoskobu eksikti. İğneyi koluma batırdığında hafif tatlı bir acı hissettim. Babam, yardımcımız olan Ayşe Teyze'den tok bir ses tonuyla meyve suyu hazırlamasını istedi, ikimiz için. Ayşe Teyze, 60 yaşlarında, dinamik ve her işe koşturan bir teyzeydi. Bir de şoförümüz Mehmet Amca vardı; o da 50 yaşındaydı. "Mert! Oğlum, durumun nasıl?" diye sordu. Ben de ona dönerek, "Her şey yolunda," dedim. Son iğneye sıra gelmişti. Acı, ama tatlı bir acıydı, diğerlerinden farklıydı. Beni biraz bayıltmıştı. Yarım saat sonra uyandığımda babam endişeli bir şekilde başımda bekliyordu. "Oğlum, durumun nasıl?" dedi babam, endişeli ve ürkek bir ses tonuyla. Ona dönüp, "İyiyim baba, sadece kolum biraz ağrıyor," dedim. Bedenim zayıftı, saçlarım ise anneme çekmişti.Kahverengi saçlara ve yeşil gözlere sahip biriydim. Bacağımda en sevdiğim eşofmanım vardı. Üzerimde ise siyah bir tişört vardı. 17 yaşındaydım, yaşımı söylemeyi unutmam. Eskisinden daha iyiydim, değişmiştim ruhen ama bedenen aynıydım ve babama doğru kafamı çevirerek konuşmaya başladım. "Baba, gayet iyiyim, endişelenecek bir şey yok. Hadi süper gücümü deneyelim," dedim ve koltuktan kalkıp o sırada bahçemizde dolaşan sarı ve siyah renk karışımına sahip kediyi gördüm. Yaz tatiline girdiğimiz için okul yoktu. Kediye doğru yöneldiğimde, ürkek bakışlarıyla 'miyav miyav!' diyordu Birden vücudumda garipsenecek şekilde kedi tüyleri sarmaya başladı ve vücudumu kısa sürede kapladı, boyutum kedinin boyutuna döndü. Bu nasıl olmuştu? Geri eski halime nasıl dönecektim? Ve babam o sırada devreye girdi. "Eski haline dönmek istiyorsan, düşünce gücünle anında eski haline dönebilirsin, öyle ayarladım oğlum," dedi babam. Ve bir anda tüylerim geri eski haline dönüp insana dönüştüm. Kısa süre içerisinde büyüleyici ve etkileyiciydi. Eski halime dönüşmemi hemen babama doğru giderek sarıldım ve konuşmaya başladım. "Sen harika bir babasın!" dedim gururla. Babam, elleriyle beni sıkıca kavradı. O sırada kapının arkasından bize bakan Ayşe Teyze, elinden meyve suyunun olduğu cam bardağı yere düşürdü. Kadın şok geçirmişti. Ona doğru yöneldim ve babamla birlikte yardım ettik. Kısa süre içerisinde temizledik. Artık bu özel gücümle kötülerin ve hırsızların benden korkma zamanıydı! O gün tüm düş gücümle kendimi başka hayvanlara dönüştürmeye çalıştım ama olmadı; düş gücüm yeterli değildi. Babama her defasında soru yöneltsemde, "Şimdi zamanı değil," diyordu. Peki, ne zaman olacaktı? Ben süper güçlerimi ne zaman kullanacaktım? Aklımda deli sorularla gece olmuştu ve yatağıma yattım. Babam odama gelip baş ucumda duran avizeli lambayı kapattı. Ve benim yanağıma öpücük kondurmayı ihmal etmedi. Çok mutlu oldum ve ardından bana dönerek, "İyi geceler oğlum, hep senin yanındayım, bunu unutma olur mu?" dedi. Biraz sesi üzgün ifadeyle, annem öldükten sonra babam her gece üzgün ifadeyle bana böyle derdi. Bazen geceleri kendi yattığı odasından ağlama sesleri gelirdi. Keşke annem geri gelebilseydi ama imkansızdı. Onu amansız bir hastalık bizden almıştı. Kimseye kızmıyordum; kaderimiz böyleydi. Ben inançlı biriydim.Ve nihayet gece bitmiş, sabah olmuştu. Yatağımdan esnedikten sonra kalktım; içimde adeta küçük bir çocuğun eline pamuk şeker verilmiş de yiyormuşçasına bir mutluluk kapladı. Hızla yatağımdan kalktım, odamda kapının biraz eşik kısmında bulunan beyaz kıyafet dolabıma göz gezdirdim ve nihayet kendime uygun beyaz gökkuşağı renkli tişört seçtim. Altıma ise her zamanki giydiğim eşofmanlarımdan birini giydim. Nihayet hazırdım. O sırada Ayşe Teyze'nin ayak seslerini duydum; benim odama doğru geliyordu. Sanırım beni kaldırmak için Ben her zamanki gibi erkenciydim ve karşımda bir anda Ayşe Teyze belirdi. "Hadi yavrum, kahvaltı hazır, yemeğe gel! Baban seni bekliyor kahvaltı masasında," dedi. Beraber Ayşe Teyze ile babamın olduğu yere gittik. Villamız çok büyüktü; dış cephesi beyaz ve siyah renkte kombin edilmiş bir elbiseyi andırıyordu. Sofraya geldiğimde tek kuş sütü eksikti. Ayşe Teyze bizimle beraber masaya oturdu. Biz, diğer zenginler gibi şımarık değildik; onlar ayrı yerde, biz ayrı yerde yemek yemiyorduk. Ama Mehmet Amca ailesinin yanında kaldığı için sabah dokuzda geliyordu; babam ile öyle anlaşmışlardı. Babam bir odayı deneyler yapmak için ayırmıştı, onun laboratuvarı vardı ama evde çalışmayı severdi. Mehmet Amca, kahvaltısını erken yapıp her sabah siyah spor arabamızın kuşların pislediği yerlerini silerdi. "Ah! Mehmet Amca, işin ne zor," diye söylenirdim kendi kendime. Ama işi, arabayı temiz tutmak ve bizim şoförlüğümüzü yapmaktı. "İyi ki varsın, Mehmet Amca," dedim kendi kendime. "Babama buradayım," dedim ve gece olmuştu. O gün çok aksiyon dolu bir gün yaşamıştım. Yatağıma yattığımda babamla günlük rutinlerimizi tekrar ettik. Artık süper güçlere sahip biriydim; tek eksik olan şey, düşünce gücümle istediğim hayvana dönüşebilmekti. Kim bilir, belki sabah uyandığımda bunu başarabilirdim. Uzun saatler sonra sabah ezanı okundu ve kalkıp sabah namazı için abdest aldım. Dedim ya, inançlı biriydim. Çok güzel bir şekilde dua ettim. Zihnimin açıklığı ve düşünce gücümü kontrol etmek için namazlığım mavi renkte desenli bir namazlıktı. Ardından odamda masamın yanında bulunan telefonu aldım ve internetten meditasyon programları inceledim. İki saat boyunca meditasyon yapmıştım; bacaklarım neredeyse uyuşmuştu ama daha dinç ve rahatlamış hissediyordum kendimi. Düşünce gücümle aslan olmak istedim ve o an aslan oldum. Artık süper gücümü kontrol edebiliyordum; tek şart buna gerçekten inanmamdı. Kükreme sesiyle tüm villadaki herkesi uyandırdım. Babam hemen yanıma koşarak geldi. "Oğlum, bu halin ne? Sen gerçek bir ormanlar kralı olmuşsun," dedi babam. Ben kükreyerek karşılık verdim ve birkaç saniye içerisinde düşünce gücümle eski insan formuma döndüm. Babama koşarak sarıldım ve "Baba, ben başardım, yaptım, baba, oldu," dedim. Babam sevinçle beni sıkıca kavradı ve "Başardık oğlum, yaptın sonunda," dedi. Sarılmamız bir dakika boyunca sürdü çünkü ikimiz de sevinçliydik. Üç ay sonra İnci'ye kavuşacaktım. İnci, benim aşık olduğum kızdı. İnci gibi denizin derinliklerindeki değerli bir taştı benim için. Manken gibi 1.60 boyunda, siyah saçlı ve koyu kahverengi gözlere sahip bir kızdı. Okuduğum kolejimizin en zeki kızıydı; üstelik bizim komşumuzdu ama pek samimi değildik. Keşke komşu olarak samimi olsaydık. Karşı villada oturuyorlardı; villalarının dış cephesi beyaz ve siyah renk kombinindeydi. Babam seslendi o sırada ve konuşmaya başladı. Kendinden emin ifadeyle İnci'yi düşündüm ve bir an kaybolduğumu fark ettim. "Oğlum, hadi özel güçlerin kontrollü mü? Çalışıyor yoksa kontrolsüz mü? Deneyelim bir," dedi babam. Babama dönerek, "Peki baba, deneyelim," dedim. Düşünce gücümü devreye soktum ve zürafa olmayı hayal ettim. Birden bedenim değişti ve zürafa oldum; harika bir deneyimdi. Babam şaşkınlıkla bana bakarken gülmekten kendini alı koyamadı. Geri eski halime, insan formuma kısa sürede döndüm. Çok iyi bir deneyimdi. Babam bana dönerek konuşmaya başladı. Dinazor olmayı düşünmelisin ki, gücün sınırlı mı, sınırsız mı çalışıyor bunu anlayalım," dedi babam. Zaten babam dışarı çıkmama izin verdiğinde, karşı komşularımızı, yani babasını ve annesini görüyordum. Keşke samimi olsaydık.Bunun için yarın parti düzenlemeye karar verdim ve sabah ilk iş babama söylemekti. 'Maskeli Balo Partisi' çok güzel olacaktı; İnci gelecekti, İnci gelir de güzel olmaz mı? Diye kendi kendime düşünüyordum. O sırada pencerimden yıldızları ve ayı gördüm ve birkaç dakika sonra gök taşı geçti. Büyüleyici ve etkileyiciydi gök taşı. Sabah olmuştu; heyecanla beyaz kıyafet dolabındaki kıyafetlerimi alıp giydim. Ayşe Teyze çağrılmadan indim. Babam uykulu bir halde benim dinamik halime baktı ve konuşmaya başladı. "Oğlum, bugün erkenci ve dinamiksin. Bu hâlini neye borçluyuz?" dedi babam. Ben de ona dönerek daha fazla dayanamadım ve parti düzenleyip arkadaşlarımı çağıracağımı söyledim. Babam şaşkınlıkla bana bakarken, şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra konuşmaya başladı. 'Maskeli Balo' Akşam olmuştu ve herkesi davet etmiştim okuduğum kolejdeki Inci'de gelmişti beyaz renkte bir elbise tercih etmişti prensesler gibiydi. Ben ise prensdim küçük bir prens onun prensi olacaktım bu gece herkes dans etmeye başladı müzik eşliğinde. Ben ise İnci'yi dans davet ettim ve kabul etti masasından kalkıp elimi tuttu ben ise beline elimi koydum ve dans ettik çok hoş ve naif bir ortamda Inci'ye villamizin yukardaki balkonuna çıkmayı teklif ettim kısık sesle ve inci benim gözlerime bakarak konuşmaya başladı. "Tabiki! Çıkabiliriz Mert ve hem yıldızları izleriz güzel olur" dedi beraber kalabalığı bırakıp yukarıya çıktık balkonun önüne geldiğimizde tavanda duran yıldızlar ve ay adeta dizilmiş bir tesbihe benziyordu. Çok güzel ve naifti. O sırada babam yanımıza geldi "Hadi oğlum aşağıya inin inci'nin ve diğer arkadaşlarının anne ve babaları geldi bence Inci'ye doğru dönüp tebessüm ettim ve aşağıya indik bütün çocuklar annesine ve babasına sarildi içimde bir burukluk oldu çünkü benim annem ölmüştü beyninde tümör olduğu için vefat etmişti babam o sırada üzüldüğümü anladı ve bir anne şefkati kadar olmasada sarıldı bana sıkıca kavradı babam eglenceli,çılgın bir bilim insanıydı dans etmeye başladık çok güzel ve kusursuzca dans muzigiyle geceyi noktaladık. "Oğlum sen bir süper güçlere sahipsin sakin ama sakın Inci'ye söyleme ona hava amaçlı da." dedi babam ve devam etti. SABAH OLMUŞ GÜNEŞ DOĞMUŞTU.🌞 Babam da odasindaydi. Bugün sevinçliydim içimde garip bir sevinç duygusu vardı. Nedeni bilmiyordum. Inci'nin evinin oraya doğru uçtum tam inci'nin penceresine kondum.Pencere açıktı ama içeri girmedim çünkü evden uzaklaşmamaliydim. Inci pencerede benim güvercin halimi görünce sevmek istedi bilmiyordu ki benim Mert olduğumu beni sevdi biraz ve havaya bıraktı geri evimize doğru uçtum İnci ile evlerimiz karşı karşıyaydı.Eve geldiğimde babam karşılaştım insan formundaydim. Babam bana dönerek konuşmaya başladı "Oğlum dışarı çok tehlikeli ben yanında değilken hiçbir hayvana dönüşmemen gerek." Sesi azcik kızgındı biraz korkmuştum çünkü ilk defa bu kadar sinirliydi. "Peki baba." dedim ve odama çıktım biraz sonra babam geldi "kusura bakma oğlum endişelendim bana hak ver." dedi bende onu onaylar şekilde bakış atıp babama sıkıca sarıldım. Okul başlamasına üç ay vardı Onur ve çetesi ile yüzleşmek üç ay sonraydı benim gurubumda az kişi vardı Esra,Inci ve Akif okul arkadaşıydık pek samimi değildik ama Esra sarı saçlı kahverengi gözlere sahip uzun boylu zayif bir kızdı.inci benim sevdiğim kızdı onunla samimi olmam lazımdı Akif siyah saçlı kahverengi gözleri sahip uzun boylu biriydi. kolejimizde herkesin gurubu vardı ayrılmazdı bu guruplar yemekhane de bile ayrılmazdı ben,Esra,akif ve Inci dördümüz beraber yerdik akif bursluydu düşük gelirli bir ailenin çocuğu olması nedeni ile Onur ve çetesi onu dışlamıştı sadece onlar dışlamıştı. Onur ve çetesi pislik canavar bir çeteydi. Kendilerine 🧛♂️'kan emiciler' diyorlardı. Onur turuncu saçlı mavi gözlü biriydi cilleri vardı yüzünde uzun boylu kaslı biriydi. "Tamam baba gidelim" dedim sevinçle ve babam Mehmet amca'dan siyah mat spor arabamımizi hazirlamisini istedi. Babam arabayı kendisinin kullanmak istedi mehmet amcaya şöyle dedi. Ve nihayet uzun yolun ardından babam arada arabada hız yapsada radyo da "Nerdesin sen diğer yarım" çalıyordu manidar bir şarkıydı annem için olduğu çok belliydi babam yolda giderek hüzünlenmişti ama sonunda gelmiştik Annemin mezarına babam bagajdan beyaz gülleri çıkardı onu toprağa ektik annemin toprağına ve duamızı ettik. Ben ise biraz sohbet ettim süper gücümün olduğunu istediğim hayvana dönusebildigimi söyledim çok güzel bir şey anne dedim ve ağlamaya başladım gözlerim kızarıncaya kadar. Ve ordan ayrılıp eve döndük. Üç ay sonra Ben özel gücümü çok iyi kontrol ediyordum artık. Istediğim hayvanlara kısa süre içerisinde dönüşüp geri eski halime dönebiliyordum.Artık Okul zamanı gelmişti esas hikaye şimdi başlıyordu. "Hadi oğlum servis geldi bekletme!" dedi babam ve sarildim babama sanki savaşa gidiyormuşcasına ellerim karincalaniyordu. Onur ve çetesinden korkmak mı? Hayır korkmuyordum sadece yine neler yapacaklardı? Neyse uzun yolun ardından okula gelmiştik serviste ben Inci,Esra vardı. Hepimiz okul formalarıyla adeta birbirimize benziyorduk.İstiklal marşını okuduk ve hepimiz sınıflara doğru geçtik. "Oo! ezilmiş havuç püresi burdaymış."dedi kaslı Onur'a,Onur güçlüydü ama Akif yürekli ve korkusuzdu ikisinin arasında gerilim hızla artı ve yumruklar tam havada uçuşacaktı ki Öğretmen içeri girdi. Ben heyecanlı ve meraklı şekilde dinledim dersimiz bitmişti ve ben Akif dönerek "bugün sinemaya gidelim" dedim Akif konuşmaya başladı. "Olur kanka fantasik,bilim kurgu güzel bir film cıkmış onu izleyelim" dedi Akif ve o gün beraber toplastik ve sinemaya gitmeye karar verdik. Sinema olduğu binanın önüne geldiğimizde hırsızlık olayı yaşandı yaşlı bir kadının cantasini çalan bir genç vardı etrafta polis yoktu hızla bizim yanımızdan koşarak gitti hırsız ve ben de arkasından koştum Bizimkiler "Mert dur gitme" dese de iki sokak koşmuştum önünde ki hırsızın elinde çanta vardı hemen düşünce gücümle çita oldum çok hızlı şekilde koştum ve adam arkasına bakar bakmaz korkudan yere yığılıp bayıldı bende o sıra geri insan formuma döndüm ve çantayı elime aldım ve koşarak teyzenin ve bizimkilerin yanına geldim teyzeye dönerek "Teyze çantanı aldım güvendesin artık" dedim meğersem teyze sinema salonun sahibinin annesiymiş bize izlememiz için bedava bilet verdi ve izledik arkadaşlarım gözünde kahramandım ama nasıl kahraman olduğumu bilmiyorlardı anın tadını çıkarıyorlardı sadece. O an kahraman olmak benim için gurur vericiydi. Ve herkes evine dağıldı günün sonunda babama giderek bugün olanlari anlattım. "Baba bugün kahraman oldum!" dedim babam şaşkınlıkla bana bakarak konuşmaya başladı. "Nasil oğlum anlat dinliyorum." dedi. "Bugün hırsız yakalamak için çita oldum." dedim bugünü anlattım babam şaşkınlıkla ve gurur duyan bir ifade ile bana baksada "bir daha asla olaylara karışma" dedi nedeni sordum insanların beni görebileceğini söyledi ama kimse görmemişti ki beni o sırada ben diye geçirdim içimden.Artık arkadaşlarım bana kahraman gözü ile bakıyorlardı hepimiz akran sayılırdık henüz 17 yaşlarımızdaydık. Üst dudağımı ısırarak konuşmaya başladım dudağımin tadigina bakmıyordum sadece stres'e girdiğimde oluyordu bu bende. Sabah olmuş ve güneş doğmuştu. "Baba günaydın bugün nasılsın?" dedim ve konuşmaya devam ettim "bugün okulda güzel şeyler olurum umarim." dedim çünkü Onur ve çetesi rahat durmaya bilirdi. Çiçek gibi öğrenciler ifadesi olsun diye okulumuza bu isim uygun görülmüştü.Hepimiz bir çiçektik.Aslında kimimiz dikenli bir gül, kimimiz kaktüs,kimimiz laleydi. Istiklal marşını okuduk gurur vericiydi her sabah soğuk rüzgarların bedenimizi adeta buzluktaki dondurma gibi dondurması güzeldi bir taraftan yüzümuzü hissetmezdik ben,Akif,Esra ve Incı sıradaydık bir asker gibi. Sınıflarımıza geçtik Onur ve çetesi her zaman ki zorbalıklarini yapıyorlardı Onur aslında böyle olmasa iyi insan olabilirdi düşüncesi kapladı beni. Dersimiz bittikten sonra teneffüs'e çıktık artik yangın alarmı verildi herkes korku içersinde kacişıyordu adeta kıyamet günü gibiydi yangın nasıl çıktı? Anlam veremiyordum inci icerdeydi bizim ekipten sadece o sınıfta kalmayı tercih etti herkes öksürerek çıkıyordu ama Incı çıkmamıştı. Belaları mıknatıs gibi çekiyordum. Içeriye doğru koştum hizla sınıfımıza doğru kapıyı açtım ve içeri girdim inci bayılmıştı öksürük eşliğinde İnciyi kucağıma aldım ve çıktım okulun bahçesine inci uyanmıştı yüzümüz yangın isi bulaşmıştı "Inci nasılsın?" dedim inci yerde uzanır vaziyette bana bakarken "Iyiyim" dedi. ⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐ |
0% |