@galaksikadin
|
Başım çatlıyordu resmen. Gözlerimi açtığımda üzerimde bir ağırlık vardı. Gözlerimi ovuşturup kendime gelmeye çalıştım ve üzerimdeki ağırlığa baktım. Umut Ali göğsümde yatmış uyuyordu. Öyle bir sarılıyordu ki kımıldamama müsaade etmiyordu. Dün gece ne olmuştu? Hayal meyal hatırlıyordum. En son kusuyordum, sonra çadıra geldik. Hayır hayır Umut’la yatacağım diye ısrar etmiştim. Offf rezil olmuştum. Umut Ali’nin kokusu çadırı kaplamıştı. Çok güzel kokuyordu. Elimi saçlarına götürüp oynamaya başladım. Yumuşacık ve gür saçları vardı. Biz şuan neydik bilmiyordum. İkimizde o konuşmadan sonra daha yakınlaşmıştık. Bir isim koymaya da gerek yoktu ama merak ediyordum. Bu zamana kadar hiç kimseyi sevmemiştim. İyi yerlere gelebilmek için hep derslerime odaklanmıştım. Ta ki annem ölene kadar. Ne iyi yere gelebilmiştim ne de birini sevmiştim. Sahi Umut Ali’nin ailesi neredeydi? Bir kere onlardan bahsetmişti fakat nerede olduklarını söylememişti. Bunu sormam gerekiyordu merak etmiştim. ‘’Heeeyy uykucular kalkın artık saat 10 oldu’’ diye bağırdı Hakan ve çadırı salladı. Umut Ali dişlerinin arasında bir şeyler söyledi ve kalktı. Yerimde toparlanıp gülümseyerek ‘’Sana da günaydın’’ dedim Kaşlarını çatıp sonra gülümsedi ‘’Günaydın. Bakıyorum da çok mutlusun’’ dedi ‘’Kabus görmeden uyudum çünkü’’ dedim ve utanarak ‘’Senin sayende’’ dedim ‘’Uykunu alabildin mi?’’ ‘’Evet, peki ya sen uyuyabildin mi?’’ ‘’Oo bir uyumuşum varya’’ dedi ve güldü. ‘’Hadi kalkalım’’ diyerek çadırdan çıktı" ‘’Ne bağırıyorsun olum sen’’ diyerek Hakan'a sataştı. ‘’Acıktık lan. Sofrayı bile serdik sizi bekliyoruz’’ ‘’Yeseydiniz keşke siz’’ dedim ve çadırdan çıkıp yanlarına gittim. ‘’Çok olmadı biz de uyanalı’’ dedi Bahar oturduğu yerden. ‘’Siz başlayın biz bir yüzümüzü yıkayalım’’ dedi Umut ve lavaboya doğru ilerledi. Peşinden gidip yetiştim. Bakıp göz kırptı ve önüne döndü. Lavaboya girip işlerimi hallettim. Saçlarım düz bir yapıya sahip olduğu için beni çok zorlamıyordu. Dışarıya çıktığımda az ileride beni bekliyordu Umut Ali. Yanına ilerlediğimde yürümeye başladı. Midem bulandığı için hiçbir şey yiyemiyordum. Umut Ali tabağıma kahvaltılık koyacakken eline dokunup ‘’Midem bulanıyor şimdi yemesem’’ dedim. ‘’Açsın ama’’ dedi ve çatala salatalık batırıp uzattı. Salatalığı alıp yemeye başladım ‘’Şuan çok aç değilim midemin bulantısı geçince yerim’’ dedim. ‘’Tamam zorlamayacağım’’ dedi ve kahvaltı yapmaya başladı. Kahvaltı esnasında Bahar’ın telefonu çalmaya başlamıştı. Telefonu açıp konuşmaya başladı. ‘’Efendim anne?’’ dedi ve karşı tarafı dinledi. ‘’Biz kampa gelmiştik ama birazdan döneriz. Siz neredesiniz?’’ ‘’Siz gelene kadar biz eve geçmiş oluruz’’ ‘’Tamam anne görüşürüz’’ dedi ve telefonu kapatıp bize döndü. ‘’Annemler bize geliyormuş yoldalarmış. 2 saate gelirlermiş.’’ dedi ‘’O zaman toparlan çıkalım. Kanka biz gidelim siz gelecek misiniz?’’ dedi Hakan Umut’a dönerek. ‘’Biz bir gün daha kalalım ya babaannem de yok zaten’’ dedi ve bana döndü. Kafamı olumlu anlamda salladım ve yerimden kalktım. Eşyaları toparlayıp çadırın birini söktük. Kendi çadırlarını götüreceklerdi. Umut Ali bir çadırın yeteceğini söyleyip diğerini istememişti kendisinin arabada yatacağını benimde çadırda kalacağımı söylemişti. Hakan ve Bahar hazırlanıp yola çıktılar. Çadırın içerisini toparlayıp dışarı çıktım. Umut Ali bir yandan sigarasını içiyor bir yandan da telefonuyla uğraşıyordu. Benim geldiğimi görünce telefonunu kapatıp cebine koydu. Yanındaki boş sandalyeye ilerleyip oturdum. Bir süre konuşmamıştık. Etrafı izliyordum. ‘’Ali?’’ dedim bir anda dönerek. Soracaktım artık. ‘’Efendim?’’ ‘’Ailen nerede?’’ Derin nefes alıp ileriye baktı. Biraz morali bozulmuştu sanki. Soruma cevap vermeyip bir şey düşünmeye başladı. Uzun bir sürenin ardından sessizliği bozdu ve ‘’Ailem yok.’’ dedi "Nasıl yok?’’ ‘’Annem ve kız kardeşim trafik kazasında öldü’’ dedi ‘’Özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim. Düşünmeden sordum’’ dedim üzülerek. Yarasını deşmiştim. Kendimi çok pişman hissediyordum. ‘’Sen neden özür diliyorsun?’’ dedi kaşlarını çatarak. ‘’Bilsem sormazdım özür dilerim’’ dedim tekrardan ‘’Bilsen sormazdın evet bilmediğin için sordun bende cevap verdim özür dileme.’’ dedi şefkatle ve devam etti anlatmaya. ‘’Ben 12 yaşındaydım, kız kardeşimde 9 yaşındaydı. Babam bir gün sarhoş bir şekilde eve geldi. Acil gitmemiz gerekiyor diyerek hepimizi uyandırdı. Babaanneme bir şey oldu düşüncesiyle apar topar arabaya binerek yola çıktık. Arabayı doğru düzgün kullanamıyordu bile. Annemle yol boyunca kavga etmişlerdi. Annem, içtiği için ve bizi bu şekilde yola çıkarttığı için kızıyordu. Haklıydı da. Kardeşim, arabayı kötü kullandığı için korkup ağlamaya başlamıştı. Annemle yer değiştirdik. Annem arkaya kardeşimin yanına oturdu bende ön tarafa oturdum. Babam önünü zor görüyordu. Bu yüzden sürekli şeritten çıkıyordu. Uzun bir sürenin ardından annem ve kardeşim arkada uyuyakaldı. Benimde gözlerim kapanıp açılıyordu ama direniyordum. Karşıdan gelen tırın korna sesiyle kendime geldiğimde araba bariyerlere çarparak uçurumdan takla atarak düştü. Düşme esnasında kafamı vurmuştum bu yüzden bayılmışım. Gözümü hastanede 15 gün sonra açtım. Uyandığımda yanımda babaannem duruyordu. Annemi ve kız kardeşimi sorduğumda ağlamaya başladı. Bir şey olduğunu anlamıştım. Annem olay yerinde hayatını kaybetmiş. Kız kardeşimde 1 hafta komada kalmış sonrasında o da uyanamadı.’’ Tüm daikkatimi ona vermiş dinliyordum. Gözlerim dolmuştu anlattıklarıyla. O da çok küçüktü hem annesini hem kız kardeşini kaybettiğinde. Nasıl başa çıkabilmişti. Uzanarak elini tuttum. Ellerimi avucunun içine alarak sardı. Anlatırken gözleri dolmuştu ama fark ettirmemeye çalışıyordu. ‘’Babana ne oldu?’’ ‘’O yaşıyor. Maalesef birkaç kırıkla atlatmış.’’ dedi sinir olduğunu belli ederek. ‘’İstanbul’da mı o’’ ‘’Bilmiyorum görüşmüyoruz. Olaydan sonra babamla birbirimize sığınmıştık. Babam çok üzülüyordu. Bir süre toparlanamadık. Tam kendimizi toparlayıp hayatımıza başlayacağımız zaman, o gün miras meselesi yüzünden alel acele yola çıktığımızı öğrendim. Eğer babam para düşkünü olmasaydı şuan annem ve kız kardeşim yaşıyor olabilirdi. Yaklaşık 10 senedir babamın yüzünü görmüyorum, konuşmuyoruz. Nerde ne halde umrumda da değil’’ dedi sinirle. ‘’Sen hala yemek yemedin kalk bir şeyler hazırlayalım’’ dedi ve ayağa kalktı. Konuyu değiştirmek istiyordu. Daha fazla üzülmesin diye bende ona uyarak ayağa kalktım. Beraber kendimize yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladık. Yazar’dan Karşısında duran adamın elindeki fotoğraflara tekrar baktı. Narin mutluydu. Narin hiç olmadığı kadar mutluydu. Muratsız mutluydu. Bir kere onu sevdiğini söylese dünyayı önüne sererdi ama Narin hiç sevdiğini söylememişti. Narin hiç sevmeyi denememişti. Umut’tan ne farkı vardı Murat’ın. Neden Umut’u tercih etmişti. ‘’Abi duruşma yarın olacak’’ dedi karşısındaki adam. Murat sinirlenerek ‘’Ne yap ne et beni buradan çıkar. O adamı yerin dibine sokacağım. Onu bir kaşık suda boğacağım.’’ diyerek bağırdı. ‘’Abi, çok zor. Anca şikayetlerini geri çekmeleri gerekiyor.’’ dedi adam ‘’O zaman şikayetlerini çekmelerini sağla’’ dedi bağırarak. bu adamdan da nefret ediyordu, korkak amcasından da nefret ediyordu. Sadece Narin'i istiyordu Murat. Bir tek onunla olmayı istiyordu. Narin’den ‘’Aç bakalım ağzını’’ diyerek menemeni uzatmıştı. Umut Ali çok güzel menemen yaptığını iddia ederek menemen yapmıştı. Gerçekten de haklıydı. Güzel yapmıştı ‘’Nasıl beğendin mi?’’ ‘’Hayatımda yediğim en güzel menemen bu’’ dedim büyülenmiş gibi Gülümseyerek çayından içti. Neredeyse yaptığı menemenin hepsini yemiştim ve bu yüzden midem şişmişti. Arkama yaslanarak derin nefes aldım. Umut Ali gülümseyerek bana baktı ve ‘’Doymadıysan yine yapabilirim’’ dedi Kafamı olumsuz anlamda sallayarak ‘’Ellerine sağlık’’ dedim ve güldüm ‘’Afiyet olsun’’ dedi. Telefonu çalmıştı. Telefonu açıp ‘’Efendim Ebru hanım?’’ dedi. Yine o gıcık kadındı. Gözlerimi devirerek çay dolu bardağımı elime aldım. ‘’Ebru hanım ben izindeyim şuan çok da müsait değilim. Siz Furkan’a sorun o size yardımcı olur.’’ ‘’Tamam iyi günler’’ dedi ve telefonu kapatıp masanın üzerine koydu. Elimdeki bardakla oynamaya başlamıştım. O kadını hiç sevmiyordum ve Bahar’la konuştuğumuz şeylerden sonra da iyice uyuz olmuştum. Karşıdan bir grup arkadaş bize doğru geliyordu. Umut Ali onları görünce ayağa kalktı ve bekledi. ‘’Naber bro’’ dedi gelen adam ve Umut’a selam verdi. Umut adamın selamını alıp diğerleriyle de selamlaştı. Pek sevinmişe benzemiyordu. ‘’Oo bu güzellik kim?’’ dedi Umut’a ilk selam veren adam. Oturduğum yerden kalkıp Umut’un yanına ilerledim. Umut Ali elini belime koyarak beni kendine çekti ve ‘’Kız arkadaşım Narin. Narin bu da üniversiteden arkadaşım Okan’’ dedi ve adamı gösterdi. Şaşırarak Umut’a döndüm kız arkadaşım mı demişti o. Evet öyle demişti. Arkadaşlarına öyle tanıtmıştı beni. Ah kalbiiğğmm. Adam elini uzatarak ‘’Merhaba yenge’’ dedi. Az önceki rahatsız bakışları yoktu. Elimi uzatarak selamlaştım. ‘’Bu Faruk, bu da Selim’’ diyerek diğerlerini de tanıştırdı. Ayak üstü biraz sohbet ettikten sonra çocuklar gitti. Belimden tutarak sandalyeye yönlendirdi ve kendisi diğer sandalyeye oturdu. Beni kız arkadaşı olarak tanıtmıştı arkadaşlarına. Benim bunu bir şekilde sormam lazımdı. ‘’Sen sanki arkadaşlarını çok sevmiyorsun.’’ dedim ‘’Onu nereden çıkarttın. İyi insanlardır. Fazla samimi değiliz sadece.’’ dedi çok umursamayarak. ‘’Yani ne bileyim üniversite arkadaşların ya daha samimi olursun diye beklemiştim.’’ ‘’Bizim samimiyetimiz bu kadar’’ dedi ve sigarasını yaktı. Sorumu nasıl soracaktım bilmiyordum. Konu iyice saçma yerlere gidiyordu. ‘’Narin, sen ne geveliyorsun ağzında’’ dedi ve içine çektiği sigarayı diğer tarafa üfledi. Çok mu belli etmiştim? Yoo bir şey de dememiştim ki. ‘’Bir şey gevelemiyorum’’ dedim ellerimle oynayarak. ‘’Yalan söylemeyi beceremiyorsun’’ dedi ve tekrar sigarasından derin nefes çekti. ‘’Sen şimdi arkadaşlarına’’ dedim ve sustum. ‘’Ee arkadaşlarıma?’’ ‘’Yani az önceki arkadaşlarına şey dedin ya’’ ‘’Ne dedim ?’’ ‘’Tanıştırırken dedin ya hani’’ o kadar çok utanmıştım ki şuan yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu söyleyebilirdim fakat kanıtlayamazdım. ‘’Kız arkadaşım mı dedim bunu mu demeye çalışıyorsun’’ dedi ve sigarasını söndürdü. Eğlenir gibi bir tavrı vardı. ‘’Hıhım’’ gibi garip bir şey söyledim. ‘’Öyle değil misin?’’ dedi ciddi tavrına dönerek. ‘’Bilmiyorum’’ dedim utanarak ve ellerimle oynamaya başladım. Uzanıp ellerimi avuçlarının içerisine aldı ve konuşmaya başladı. ‘’O zaman seninle açık açık konuşalım. İkimizin de aklında şüphe kalmasın.’’ dedi. Yönümü tamamen ona döndüm. ‘’Tamam’’ dedim. ‘’Ben seni seviyorum. Eğer izin verirsen ömrümün sonuna kadar da sevmek istiyorum’’ dedi yavaşça. Lafı hiç dolandırmadan pat diye söylemişti. Söylediği şeyle vücut ısım artmıştı ve çok heyecanlanmaya başlamıştım. Ne diyeceğimi bilmiyordum nutkum tutulmuştu resmen. Bir süre sessiz kaldık. Kendimi toparlamam lazımdı. Ellerimle de oynayamıyordum çünkü şuan onlarla Umut Ali oynuyordu. ‘’Bir şey demeyecek misin?’’ diyerek dikkati üzerine çekti. ‘’Ben ne denir bilmiyorum. Şuan çok heyecanlıyım’’ dedim panikle. Gülüp yanağıma elini koydu ve yanağımı parmağıyla okşamaya başladı. ‘’Çok zor dönemlerden geçtin ve hala da geçiyorsun biliyorum. Bu dönemlerde sana daha yakından yardım etmek isterim. Fakat seninde duyguların önemli. Üzülürüm diye de hissetmediğin duyguları hissediyormuş gibi söyleme sakın. Yalan duygular daha çok üzer insanı.’’ dedi ve tekrar ellerimi tuttu. ‘’Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyorum. Ne denir hangi cümleler kurulur bilmiyorum.’’ ‘’Süslü cümleler kurmana gerek yok. Sen içinden nasıl geliyorsa öyle söyle. İstersen zaman tanı kendine’’ dedi ve ellerimi yavaşça bıraktı. Hayır her şeyi şimdi konuşacaktık. Cesaretimi toplayıp cümleme başladım. ‘’Umut Ali senin bana yardımın çok oldu. Özellikle de desteğin benim için çok önemliydi bu zamanlarda. Elinden gelen her şeyi yaptın teşekkür ederim bunun için’’ ‘’Her şeyi içimden gelerek yaptım. Ne olursa olsun sana desteğim sonsuz olacak. Teşekkür edilecek bir konu yok.’’ Utanarak gülümsedim ve devam ettim ‘’Duygularımı nasıl ifade edebilirim bilmiyorum. Senin yanında güvende hissediyorum. Benimle şakalaşmanı, uğraşmanı, ilgi göstermeni seviyorum.’’ ‘’Narin ÇELİK. Kasten adam yaralama suçundan hakkınızda şikayet var. Zorluk çıkarmadan bizimle karakola gelmeniz gerekiyor.’’ diyerek 2 polis yanımıza yaklaştı. Tutuklu muydum? Karakola götüreceklerdi beni. Hayır hayır bu olamaz. ‘’Ne şikayeti memur bey?’’ ‘’Karakolda her şeyi öğrenirsiniz’’ dedi ve bileklerime kelepçeyi taktı. Umut Ali ağzının içinde küfür etti. Polisler eşliğinde arabaya doğru yürürken ‘’Narin’im sakın korkma yanında olacağım. Bir şey olmayacak.’’ dedi ve kendi arabasına yöneldi. Arabaya bindiğimde duyduklarımla gözlerimden yaşlar akmıştı. Ben şiddete uğramıştım. Üvey babam ve onun yeğeni tarafından tacize uğramıştım ama beni mi şikayet etmişlerdi? Ne olacaktı şimdi? Ne yapacaktım? Bana bunu yapan adamlar dışarıda elini kolunu sallayarak gezerken ben neden suçlu oluyordum? 1 saatlik yolun ardından karakola geldiğimizde polisler eşliğinde içeriye girdim. Nezarethaneye aldılar. Yere çöküp ağlamaya başlamıştım. Dayanamıyordum. İyi olmaya çalışırken hep bir sorun çıkıyordu. Çok yorulmuştum. Savaşmaktan, yaşamaktan, üzülmekten, ağlamaktan... her şeyden çok yorulmuştum. Kapı açılıp içeri Umut Ali ve bir adam girdi. Yerimden hızlıca kalkıp demir parmaklıkların oraya gittim. Umut Ali elimi tutup öptü. ‘’Umut ben çok korkuyorum. Benim bir suçum yok ki. Ben bir şey yapmadım neden içerideyim.’’ dedim ve ağlamaya devam ettim. ‘’Narin Hanım merhabalar. Ben Avukat Sedat Yıldız. Sizin davanızla ben ilgileniyorum. Nazım Kalender'i yaralama suçundan tutuklusunuz. Ama merak etmeyin ne olursa olsun sizi buradan çıkartacağız. ’’ dedi güven vererek. Adama dönüp teşekkür ettim ve Umut’a döndüm. Umut Ali Sedat beye bakarak müsaade istedi. Adam çıktıktan sonra bana döndü ve elini yüzüme koyarak yanağımı okşadı. ‘’Ali’’ ‘’Narin’im’’ ‘’Ben çok korkuyorum’’ ‘’Korkma güzelim. Seni burdan çıkartmanın yolunu biliyorum. Seni burada bırakır mıyım hiç?’’ dedi ve saçımı kulağımın arkasına alarak göz yaşımı sildi. ‘’Bırakmazsın dimi?’’ dedim dolu gözlerimle kahve gözlerine bakarak ‘’Asla’’ dedi kendinden emin bir şekilde. ‘’Asla bırakmam’’ ‘’Ali’’ dedim tekrardan ‘’Narin’im. Narin kızım.’’ Narin kızım mı? Annem de böyle sesleniyordu bana. Narin kızım, kınalı kuzum derdi hep. Ah anne seni çok özledim. Gözlerim parıldamaya başlamıştı. Çok hoşuma gitmişti bu. ‘’Ali. Şey..’’ ‘’Söyle güzelim’’ dedi ve bir tutam saçımla oynamaya başladı. Şuan çok utanıyordum. Ama ne olacaksa olsundu artık. Kafamı yere eğerek demir parmaklıklarla oynamaya başladım. Umut Ali kafamı kaldırıp gözlerime baktı ve tebessüm etti. ‘’Bende seni seviyorum güzelim. Hem de çok’’ dedi ve işaret parmağıyla yanağımı okşadı. Bu itirafları burada yapmak istemiyordum fakat buradan çıkabilir miydim bilmiyordum o yüzden her şeyi açıklamak istemiştim. İçeriye giren Sedat beyle konuşmamız bölünmüştü. ‘’Umut hadi çıkalım artık. Kapıda bekliyorum’’ dedi ve cevap beklemeden çıktı. ‘’Narin. Benim şimdi gitmem gerek’’ ‘’Gitme Ali beni burada bırakma lütfen’’ dedim yalvarır gibi ‘’Yavrum şimdi gitmem gerekiyor. Seni buradan çıkartmam için gitmem gerekiyor. Söz veriyorum 1 saate kadar seni de alıp eve gideceğim. Yapma böyle’’ Tek kalmak istemiyordum. Beni burada tek bıraksın istemiyordum. Gözümden akan yaşları silip elimin üzerinden öptü. ‘’Merak etme seni burada bırakmayacağım.’’ dedi ve gitmek için benden onay bekledi. Gitmesini istemiyordum ama biliyordum beni buradan kurtaracaktı. Nasıl yapacaktı bilmiyorum ama Umut Ali bırakmazdı. ‘’Tamam ama çabuk gel olur mu?’’ dedim ağlamaklı bir sesle. ‘’Söz’’ dedi ve tekrar elimden öpüp çıktı. Anne beni duyuyor musun bilmiyorum ama kızın çok çaresiz. Yardım et. Umut Ali’den O şerefsizi bulup yerin dibine sokacaktım onu. Sevdiğim kadın beni sevdiğini söylemişti fakat ben buna sevinemiyorum. Kollarıma alıp sarılamıyordum. Sıçayım böyle işe. ‘’Emin misin şikayetini çekmek istediğinden’’ diyerek sordu arabaya binerken. ‘’Narin’i orda bırakamam. Anlaşma yapacağız ve o da paşa paşa uyacak.’’ dedim ve arabayı çalıştırarak o şerefsizi bulmak için kahvehaneye sürdüm. Ancak orda olurdu ayyaş. ‘’Eğer kabul etmezse onu çıktığı yere geri sokarım’’ dedim ve elini indirerek içeriye girdim. ‘’Nazım Kalender’’ diyerek bağırdım. Arkası dönük bir şekilde oturmuş kağıt oynuyordu. ‘’Geldi bizim kahraman prensimiz’’ dedi ve gülerek ayağa kalktı. Sakin olmam gerekiyor. Narin için sakin olmam gerekiyor. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Zaten bu zamana kadar Narin için susup bir şey yapmamıştım. ‘’Ne istiyorsun?’’ dedi pişkin pişkin. ‘’Şikayetini geri çek. Kızın ulan o senin’’ dedim ellerimi yumruk yaparak. ‘’Kızım falan değil o. Hem neden çekecekmişim şikayetimi. Düşsün hapislere de aklı başına gelsin oruspunun’’ Dediği son kelimenin ardından yüzünün tam ortasına yumruğumu geçirdim. Burnunu tutarak ayağa kalktı. ‘’Sen hangi hakla bana vurursun lan’’ diyerek üzerime yürümeye başladı. ‘’Gel lan. Bırakın gelsin. Senin gücün anca kadınlara mı yetiyor.’’ diye bağırdım. ‘’Olum bir dur ya bir dur’’ diye bağırarak itti Sedat. Elimi yüzüme götürerek yüzümü sinirle sildim. ‘’Git kapıda bekle’’ diyerek dışarı çıkarttı beni. Kapının önünde bir sağa bir sola sinirle yürümeye başlamıştım. Ben bu adamı şikayet edeli 1 günü geçmişti bu niye hala dışarıdaydı. Siren sesleriyle 2 polis arabası kapıda durdu ve arabadan indiler. ‘’Nazım KALENDER. Silahlı adam yaralamaktan hakkınızda şikayet var. Bizimle karakola kadar geleniz gerekiyor. Lütfen zorluk çıkartmayın.’’ dedi ve Nazım’ı tutuklayarak arabaya bindirdi. ‘’Yok konuşamadık ki. Adamı benimle konuşmaya anca ikna edebilmiştim.’’ dedi ‘’Hay sikeyim böyle işi’’ dedim ve arabaya iki elimle vurup kafamı kapıya yasladım. ‘’Belki bu şekilde kabul etmesi kolay olur. Hadi karakola gidelim. Konuşucam orda’’ dedi ve arabaya bindi. Sedat’ın sakin hareketlerine daha çok sinirleniyordum. Arabayı sürerken telefonum çaldı. Murat’ın davasıyla ilgilenen avukat aramıştı. ‘’Efendim İzel Hanım’’dedim ‘’Merhaba Umut Bey. Narin Hanımın davası hakkında aramıştım.’’ ‘’Evet dinliyorum’’ dedim ve derin bir nefes verdim. Duruşması yarın olacaktı o şerefsizin. Narin’in psikolojik durumlarından dolayı vekaletini İzel hanıma vermiştik bu yüzden Narin’i götürmeyecektik. "Duruşma yarın değil miydi?" "Evet öyleydi fakat tanıdığım bir kaç savcı sayesinde erkene aldırabildim" ‘’Teşekkür ederim İzel Hanım. Narin'i şuan Nazım Kalender'i yaralamaktan nezarete aldılar onunla uğraşıyoruz.’’ "Yardım edebileceğim bir konu olursa arayabilirsiniz" "Teşekkür ederim tekrardan iyi günler" diyerek kapattım telefonu. Karakola geldiğimizde Sedat, Nazım Kalender’le konuşmak için izin alıp bizi yanına götürdü. ‘’Öğrenmişsindir ne için içeri girdiğini’’ dedi Sedat ve Nazım'ın tam karşısında durdu. ‘’Şikayetini çek’’ dedim sinirlenerek ‘’Çekmiyorum. Gebersin oruspu’’ dedi umursamaz bir tavırla ‘’Umut hadi çık halledicem ben’’ dedi Sedat ‘’Narin’in yanına git’’ dedi tekrardan. Sinirimi atamıyordum. Murat itinden de sinirimi alamamıştım. Oradan çıkıp Narin’in yanına gittim. Ben yıllardır ona kıyamayıp yanına yaklaşmadım. ‘’Narin’’ dedim sessizce. Kafasını kaldırdı ve ayağa kalktı hemen. ‘’Gidiyor muyuz?’’ dedi yorgun gözleriyle. ‘’Az daha sabret’’ dedim ve elini tuttum. Tuttuğu gözyaşlarını bırakmaya başladı. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildi ve yüzüme baktı. Sadece bakıyor hiç konuşmuyordu. ‘’Çok güzelsin’’ dedim kendimi tutamayarak. Kızarmıştı yine al yanaklım. Sedat gelip ‘’Umut bir gelsene’’ dedi ve çıktı. Gözleriyle tamam dedi güzel gözlüm. Sedat’ın yanına çıktığımda kağıtla kapıda bekliyordu. ‘’Ne istiyor köpek’’ dedim sinirle. Dayak istiyor ne isteyecek piç. ‘’80 bin tl’’ ‘’Şerefsize bak. Ne yapacakmış 80 bini. Bir boklar planlamıyordur umarım. Tamam kabul çıkart Narin’i’’ dedim. Daha fazla isteyebilirdi sırf şikayetinden vazgeçmemek için ama 80 demişti. Bir boklar çeviriyordu kesin. ‘’Sende şikayetini geri çekeceksin ve 1 hafta müddet veriyormuş para için’’ Elindeki kağıtları uzattı. İmzaladım ve Narin’in yanına gittim. ‘’Çıkıyoruz’’ dedim ‘’Evet gerçekten’’ dediğim esnada içeri polis girdi ve demirin kilidini açtı. Koşarak boynuma atladı. Kollarımın arasına alarak kafamı boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim. Mis kokulum benim. Kokusu insanı sakinleştiriyordu. Hele o masum bakışları. O öyle bakınca hiçbir şey yapamıyordum. Tüm sinirim gidiyordu. ‘’Bitti mi? Gidiyor muyuz?’’ dedi tekrar. Küçücük yüzünü avuçlarım arasına aldım ve alnından uzunca öptüm. ‘’Gidiyoruz’’ dedim Elini tutup karakoldan çıktım. Kapıda Sedat bekliyordu. ‘’Geçmiş olsun yenge’’ dedi. Narin utanarak yorgun sesiyle teşekkür etti ve kafasını koluma yasladı. ‘’Umut seninle detayları konuşmak için arayacağım siz şimdi gidin’’ dedi Sedat ve omzuma vurdu. ‘’Sağol Sedat yardımın için’’ ‘’Ne demek dostum işim bu’’ dedi ve gitti. Narin’in omzuna kolumu atarak ona sarıldım ve arabaya yürüdük. ‘’Narin! Güzel kızım. Henüz hiçbir şey bitmedi’’ diye bağırdı Nazım ve karakoldan çıkıp yürümeye başladı. Narin korkuyla elimi sıkıca tuttu ve arkama saklandı. ‘’Bin arabaya’’ dedim Narin'e ‘’Gidelim lütfen’’ dedi korkarak ‘’Narin arabaya bin gelicem birazdan’’ dedim sinirden zor duruyordum şuan. ‘’Ali ben iyi değilim gidelim lütfen’’ dedi ve diğer eliyle de kolumu tuttu. Derin bir nefes verip arabaya bindirdim. ‘’Gitmeyeceksin dimi’’ dedi tekrar elimi tutarak. Elimi tuttuğu elini öperek ‘’Gitmiyorum yan koltuğa oturcam’’ dedim ve kapısını kapatarak yan tarafa ilerledim. ‘’Kaç kaç’’ diye bağırdı Nazım. ‘’Seninle sonra görüşeceğiz Nazım Kalender’’ dedim ve arabaya binip yola çıktım. Sessizce ağlıyordu yanımda. Ağlamasına bir şey demek istemiyordum, içinde tutmasındansa dışarıya akıtması iyiydi. Fakat içim parçalanıyordu, çok ağlamıştı. Gözünden akan her damlaya kurban olurum kadın. ‘’Efendim?’’ dedi ağlamaklı sesiyle. Yeşil ışık yanınca yola devam ettim. ‘’Bir şey söyleyecektin’’ dedi sessizliği bozarak. ‘’Bir şey demeyecektim’’ dedim. Bana bakmasını istemiştim sadece. Kafasını cama yaslayarak gözlerini kapattı ve sessizce gözyaşlarını akıtmaya devam etti. Saat akşam 7’ye geliyordu. Saatlerdir açtı. Zaten zorla yiyordu yemekle hiç arası yoktu. O yemeyince benimde boğazımdan hiçbir şey geçmiyordu. Benim için çok değerliydi. Ağlayarak uyuyakalmıştı koltukta. Boynu sürekli düşüyordu sonra kendini toparlıyordu. Gözlerini açıp ovuşturdu. Elini tutarak destek verdim ve arabadan inmesine yardımcı oldum. Çok yorgun düşmüştü. ‘’Yürüyebilecek misin?’’ dedim. Olumlu anlamda kafasını salladı. Belinden tutup göğsüme yaslandırdım. Benden destek alarak eve yürüdü. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde ev soğuktu. Babaannem de evde olmadığı için soba yanmıyordu. En kısa sürede bu evden de taşınmamız gerekiyordu. Zaten bu zamana kadar da babaannem yüzünden bu evde yaşıyorduk. Yok anısı varmış. Yok başka bir yere taşınmazmış. İki işte çalıştığım için durumum iyiydi. Başka bir eve çıkabilirdik. Babaannem istemediği için çok önemsememiştim ama şimdi Narin vardı. Onun burada yaşamasını istemiyordum. Narin’den Eve geldiğimizde kendimi koltuğa zor bırakmıştım. Çok bitkin hissediyordum kendimi. Ağladığım için başımda daha çok ağrımaya başlamıştı. Duş almak ve uyumak istiyordum ama kolumu kaldıracak halim yoktu. Koltuğa uzanıp cenin pozisyonunda yattım ve gözlerimi kapattım. ‘’Narin’’ diyerek kolumu dürttü Umut Ali. Gözümü açıp uykulu gözlerle baktım. ‘’Su sıcak. Duş almak istersen eğer’’ dedi. Yerde tek dizinin üzerine çökmüş öyle duruyordu. Yerimden kalktığımda başım döndü. Umut Ali kalkıp kolumdan tuttu. ‘’İyiyim. Yorgunluğumu atmam lazım’’ dedim ve kapıya ilerledim. Peşimden gelerek beni takip etti. ‘’Banyoda da başın döner düşersen. Sonra gir bence’’ dedi ‘’İyiyim’’ dedim kısaca ve havlumla geceliklerimi alıp banyoya girdim. Ağlayacak dermanım bile yoktu. Kıyafetlerimi çıkartıp sıcak suyla yıkandım. Ne zaman geçecekti bu kötü günler? Ben ne zaman ağlamayacaktım? Ne zaman günlerim kötü sonla bitmeyecekti? Uzun bir süre yıkanıp üzerimi giydim ve banyodan çıktım. Umut Ali duvara yaslanmış bekliyordu. ‘’İyi misin?’’ dedi toparlanarak. ‘’İyiyim’’ dedim. Düşerim diye banyo yapana kadar burada mı beklemişti. ‘’Yanakların kıpkırmızı olmuş. Çok mu sıcak suyla yıkandın.’’ dedi ‘’İyi geldi mi?’’ dedi peşimden gelerek. ‘’Hıhım’’ dedim ve oturma odasına girdim. Masanın üzerinde pizza kutuları duruyordu. İlerleyip koltuğa oturdum. ‘’Acıkmışsındır’’ dedi ve yanıma oturdu. ‘’Canım bir şey istemiyor’’ dedim. Hiçbir şey yiyecek halde değildim. Saçımı bile tarayıp kurutmamıştım. Havlu sarılıydı kafamda. ‘’2 tane yesen’’ dedi çocuk ikna etmeye çalışır gibi. ‘’Hiçbir şey yemek istemiyorum’’ dedim ve kafamı koltuğun başlığına yasladım. ‘’Tamam. Uyu dinlen o zaman’’ dedi ve o da arkasına yaslandı. Başımdaki havluyu çıkartıp biraz uçlarını kurulamış gibi yaptım ve Umut Ali’ye dönüp baktım. Birazcık yanaşıp dizlerine kafamı koydum. Eli anında saçlarıma gitti. Gözlerimi kapattığımda gözümden yaşlar akmaya başladı tekrardan. Saçımla oynamaya başlayarak ‘’Güzel kızım benim’’ dedi. Kafamı çevirip gözlerine baktım. Sessizleştik ve hiçbir şey söylemedik. Saçlarımla incitmekten korkar gibi yavaşça oynadı. ‘’Seviyorum seni’’ dedi bir anda sessizliği bozarak. Beni seviyordu. Sevdiğim adam beni seviyordu. Güzel bir duyguydu ama ben bu duyguyu doğru düzgün yaşayamamıştım. Doğrulup yanında oturdum ve tamamen ona döndüm. Umut’ta yaslandığı yerden toparlanarak bana doğru döndü. Saçlarımdan birazını eline alarak kokladı ve önüme gelen saç tutamını geriye çekti. ‘’Ali’’ dedim ‘’Narin’im’’ dedi ‘’Sana sarılabilir miyim?’’ dedim utanarak. Kollarını açtı ve ‘’Gel’’ dedi. Boynuna sarılıp kafamı boynuna gömdüm. Kokusu çok güzeldi. ‘’Ne olacak şimdi?’’ dedim sarılarak. ‘’İlk işimiz bu evden taşınmak’’ dedi. Şaşırmıştım. Nasıl bu evden taşınmak. ‘’Bu evin nesi var?’’ ‘’Benim için çok bir önemi yoktu nerede kaldığımın. Babaannemde burada kalmak istediği için burada kalıyorduk. Ama senin burada kalmanı istemiyorum. Ev doğru düzgün ısınmıyor bile. Bu devirde soba mı kaldı’’ dedi ‘’Hacer teyze kabul etmezse’’ ‘’Kendi bilir’’ dedi kestirip atarak. ‘’Nereye?’’ ‘’Ne bileyim İstanbul olur, İzmir olur. Nereyi istersen. Buradan uzaklaşalım.’’ dedi ciddiyetle. ‘’Hacer teyze ne der buna? Bunu kesinlikle kabul etmez’’ ‘’Narin. Şuan ben sana soruyorum babaanneme değil. Senin ne istediğini merak ediyorum’’ dedi ve elimi tutup beni göğsüne çekti. Kafamı göğsüne koyup ‘’Bunu daha sonra konuşalım mı?’’ dedim. Hacer teyze gelmezse bizi de göndermezdi. Zaten bu aralar sinirliydi bize. ‘’Konuşalım güzelim’’ dedi ve saçlarımdan öptü. Gözlerimi kapatıp gitsek nasıl olur diye düşündüm. Kapı çalmaya başlamıştı. Göğsünden kafamı kaldırıp baktım ‘’Biri mi gelecekti?’’ dedim tedirginlikle. ‘’Ben kimseyi çağırmadım belki Hakan gelmiştir. Bekle burada sen.’’ dedi ve kapıyı açmaya gitti. Kapı açılıp Umut Ali’nin sesi geldi. --------- 🦋 ---------- 🦋 ----------- Merhabalaar. Bölümü biraz geç attım kusura bakmayın. Sizce bu sefer gelen kim?😁 Umut Ali ve Narin'in yakınlaşması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bölüm ve karakterler hakkındaki düşüncelerinizi yorumlara yazarsanız sevinirim 🫶🏻 Oy vermeyi unutmayın lütfen 🙏🏻 Aranızda okula giden var mı acaba? Veya çalışıyor musunuz? İyi okumalar🦋🤍 (temsili sarılmalar) |
0% |