@galaksikadin
|
Kırlangıç kuşu, yaşam, umut ve sevginin yeniden canlanması anlamı taşır. Kırlangıç, sadakat, yeni başlangıçlar, özgürlük ve umudu sembolize eder. Eski Türk boylarının yaratılış mitlerinde sıklıkla kırlangıç kuşuna rastlanır. Uygur Türkleri için de kırlangıç kutsaldı. Dostluğun ve şefkatin simgesidir, “insanları kazadan ve beladan kurtaran kuş” olarak bilinirdi. Uygur şamanları kırlangıç tüyleriyle hastaları tedavi ederlerdi. Klasik Çin tasvirlerinde kırlangıç, mutluluğu ve baharın doğuşunu simgelemektedir. Tarihsel olarak kırlangıç, cesur, maceracı denizciler için yelken deneyimlerini ve maceralarını göstermeleri için büyük bir sembolik değer taşıyordu. Bir denizci, bir yolculuğa çıkmadan önce vücuduna bir kırlangıç dövmesi yaptırırdı ve yolculuğunu tamamladıktan sonra ana limana dönüşünde ikinci bir kırlangıç dövmesi daha yaptırırdı. Bir denizci geri dönemezse; kırlangıçlar onun ruhunu huzura erdirmek üzere göğe taşırlardı. Açık denizde kırlangıçları görmek, kıyıya yaklaşıldığının bir işaretiydi, çünkü bu kuşlar asla denizde kıyıdan çok uzaklara gitmezdi ve onu görmek denizcileri karaya dönüş yolculuklarında motive etti. Umut Ali’den Hakan’lar gittikten sonra bende iş yerine geçmiştim. Orda biraz oyalanıp çalışanlarla tanıştıktan sonra biraz dolaşmaya karar verdim ve sahile indim. Narin’i en kısa sürede buraya getirmem gerekiyordu. O gün denizi gördüğünde gözlerindeki ışıltıya ömrümü verirdim. Derin bir nefes alıp deniz kokusunu ciğerlerime çektim ve bir sigara yaktım. Kız kardeşimde çok severdi denizi. Ne büyük zorluklarım geçmişti bu İstanbul da. Ne büyük acılar çekmiştim. Şimdi ise hiçbirinin bir önemi yoktu. Sadece Narin vardı önemli olan. Onun mutluluğu, onun geleceği için yaşayacaktım. Bizli güzel günler için. Hava kararmak üzereyken yerimden kalktım ve arabama gittim. Hakan ve Yavuz’un ne yaptıklarını merak ettiğim için Yavuz’u aradım. ‘’Ne yaptınız?’’ dedim Arkadan Hakan’ın bağırma sesleri ve vurma sesleri geliyordu. ‘’Geldik. Hakan şuan çok meşgul adamı tabloya çevirdi’’ ‘’Siniri geçmez onun elleme’’ ‘’Yok be atsın sinirini hakkıdır’’ ‘’Tamam bir şey olursa haber verirsin’’ dedim ve telefonu kapattım. Arabamı çalıştırıp eve doğru yola çıktım. Kızlar rahat etsinler diye işim olmadığı halde evden çıkmıştım. Yol boyunca arkamdan gelen araba dikkatimi çekmişti. Hangi sokağa girsem oraya giriyordu. Acaba ben mi yanılıyordum? Denemek için sağdaki sokaklardan birine girdiğimde o da girdi. Tekrar sağdaki sokağa girdiğimde yine girdi. Anlaşılan o ki takip ediliyordum. Peki kim tarafından? Beni kim takip ederdi? Arabayı, Yavuz’un kendine ait olan mekanlardan birine sürdüm. Ormanlık bir alandı orası. Adamlar beni tanıdığı için sorun çıkartmazlardı. Zamanında Hakan’la beraber İstanbula’ geldiğimizde buraya içmeye çok gelirdik. Adam başka bir yola sapmadan beni takip etmeye devam ettiğinde iyice şüphelenmiştim. Nazım’ın adamlarından biri miydi acaba? Onun nereden adamı olacaktı, kendine bile zor bakıyor kim onun adamlığını yapardı ki? Arabayı ormanlık alanın girişine çektim ve durdum. Benimle aynı anda durduğunda arabadan indim. Arabanın camları filmli olduğu için pek görünmüyordu. Camı açması için iki defa vurdum. Camı açmadığında ‘’Aç şu camı’’ dedim Evet yanımda silaha dair hiçbir şey yoktu. Camı açıp alnımın ortasına sıksa geberir giderdim bununda farkındaydım. Ama kimseden korkum yoktu zamanımız dolduysa eğer silahımızda olsa kurtuluşumuz olmazdı. Adam camı ısrarla indirmediğinde kapıyı açmak için çabaladım. Kilitliydi. Deli miydi neydi? Arabama doğru tekrar giderken kapıyı açtı ve aşağı indi. ‘’Umut’’ dedi bağırarak. Arkamı döndüğümde onunla karşılaşmayı hiç beklemiyordum. Ne zaman çıkmıştı hapisten? ‘’Sen nasıl çıktın lan hapisten’’ dedim kaşlarımı çatarak. ‘’Çıktım işte bir şekilde özledin mi beni?’’ dedi pişkin pişkin sırıtarak. ‘’Sen beni çok özledin sanırım’’ dedim ‘’Hasretinden geberiyorum ama senin değil Narin’in’’ dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm resmen. ‘’Ne diyon lan sen it’’ dedim ve üzerine doğru yürüdüm. Belinden silahını çıkartıp bana doğrulttuğunda gözüm hiçbir şeyi görmez haldeydim. Üzerine gittiğimde bir el ateş etti. Omzuma denk geldiğinde yüzümü buruşturarak omzuma baktım. Acıyla dişlerimi sıktığımda ‘’Onun teni, kokusu, sıcaklığı, yumuşak uzuvları hala aklımda’’ dediğinde sinirden deliye dönmüştüm. Tüm vücudumu kaplayan sinirle üzerine atılıp yumruk attığımda geriye doğru sendeledi. Acıyan omzuma rağmen yakasına yapışık bir yumruk daha attım. ‘’Senin amına korum. Şerefsiz piç. Bir daha onun adını ağzına alırsan seni çıktığın deliğe geri sokarım’’ dedim ve tam burnuna kafa attım. Burnundan akan kan akmaya başladığında silahı atıp burnunu tuttu. Kiminle kafa tuttuğunu bilmiyordu anlaşılan. Sevdiklerime uzanan dili koparırdım. Ona dokunan elleri kırardım. Sinirimden ne yaptığımı bilmez halde Murat’ı kendime çevirdim ve tekrar yumruk attım. Acıyla inlediğinde ettiğim küfürlerin haddi hesabı yoktu. Kolumun acısını bile unutmuştum. O acı güç veriyordu şuan bana. ‘’Ne oldu Umut ne bu sinir. Karın sana vermiyor mu yoksa?’’ dedi zorlukla. Ağzı burnu dağılmış haldeyken bile karıma laf söylemeye cüret ediyor. ‘’Sana onun adını ağzına almayacaksın dedim. Senin dilini koparırım. Seni buraya gömerim Murat’’ diye bağırarak tekrar yumruk attım. Yüzü kandan tanınmaz haldeyken Yavuz’un korumaları geldi. ‘’Kimsin kaldır ellerini yoksa vururum’’ dedi korumalardan birisi. Arkamı dönerek ‘’Gel bir de sen vur’’ dedim. Ayağa kalkıp elime bulaşan kanı silkeledim. ‘’Umut abi ne işin var senin burada’’ dedi ve silahı beline koydu. ‘’Beyinizin karısı vermiyor herhalde çok sinirli’’ dedi ve gülmeye başladı. Kahkahaları arasında ‘’Ya da bu cüsseye yetmiyorsa kızcağız’’ dedi zorlukla. Boşluğuna attığım tekmeyle bağırdı. ‘’Silahını ver’’ dedim az önceki korumaya. ‘’Abi emin misin?’’ dedi. Genç adama sinirle baktığımda silahını belinden çıkartıp verecekken yerde Murat’ın silahını gördüm ve onu aldım. Tetiği çekip ‘’Sizin gibi itler hayatta kaldıkça kadınlar ne zorluklar altında yaşamaya çalışıyor senin haberin var mı şerefsiz’’ dedim ve eğilip kolunu tuttum. ‘’Sen bu elinle dokunmuştun dimi Narin’e?’’ dedim ve bileğinden tutup elini açığa çıkarttım. ‘’Ne oldu hala o günü mü söylüyor unutamamış mı?’’ dedi gülerek. Eline ateş ettiğimde acıyla bağırmaya başladı. ‘’Bu ona dokunduğun içindi’’ dedim ve ayağa kalktım. Yan tarafına kıvrılmış acıyla ağlayarak elini tutuyordu. Ayağımla düz çevirip göğsüne baskı yaptım. ‘’Ellerinle dokundun elinden oldun’’ Silahları kasıklarına doğrultarak ateş ettiğimde acıdan nefesi kesilmişti. Kasıklarından o kadar çok kan akıyordu ki üzerime bile sıçramıştı. ‘’Beynini, belinin altında kullandın s*kinden oldun’’ Tekrar acıyla kıvranarak cenin pozisyonuna geldiğinde biraz acı çekmesini ve ağlamasını izledim. İçim soğumuyordu hala sinirliydim ama asla pişman değildim yaptığımdan. Biraz izledikten sonra ayağımla kendime çevirdim. Tam alnının ortasına hedef alıp ‘’Bu da pis zihniyetini bir kadın hakkında kötü düşünmek için kullandığın, ona tecavüz etmeyi düşündüğüm için.’’ dedim ve ateş ettim. Kan revan içinde acı çekmeyi bırakıp ruhunu telim ettiğinde her yerim kan olmuştu. Silahı cesedinin üzerine fırlattım ve korumaya ‘’Yavuz’u ara’’ dedim Koruma, Yavuz’u arayıp bana verdiğinde kulağıma koyup açmasını bekledim. Birkaç çalıştan sonra açtı ‘’Kerem önemli değilse sonra arayacağım’’ dedi. ‘’Kerem yok Ali var olur mu?’’ dedim ‘’Amına koyduğum nerdesin lan sen kaç saattir. Narin deli oldu’’ ‘’Az işim vardı. Telefon arabada kalmış duymadım’’ ‘’Ne işin vardı?’’ dedi sinirlenerek. ‘’Senin mekanlardan birindeyim’’ ‘’Umut ne işler peşindesin? Sen benim mekana bizsiz adım atmazsın’’ ‘’Uzun hikaye anlatırım sonra. Şimdi sana bir soru soracağım’’ ‘’Ne var lan’’ dedi ‘’Burayı temizletir misin yoksa gidip teslim olayım mı?’’ ‘’Umut, Narin’in yanına git. Ver telefonu çocuklara’’ ‘’Eyvallah’’ dedim ve adının Kerem olduğunu öğrendiğim korumaya uzattım telefonu. Korumalara baş selamı verip arabama bindim. Narin’den 20 cevapsız arama ve 10 mesaj vardı. Mesajlara hiç bakmadan direkt aradım. ‘’Umut nerdesin sen?’’ dedi sinirle karışık rahatlamış sesiyle. Umut demişti ağzını yediğim. Sinirlenince genelde Umut diyordu. ‘’Sevgilim özür dilerim çok önemli bir işim vardı telefonda arabada kalmış duymadım’’ ‘’Başına bir şey geldi diye çok korktum’’ dedi endişeyle. Korkusu ve endişesi sesine o kadar çok yansımıştı ki şuan yüz ifadesi gözümün önüne gelmişti. ‘’Korkma iyiyim. Geliyorum bir şey lazım mı?’’ dedim. ‘’Eve sağ salim gel bekliyorum’’ dedi ve telefonu kapattı. Sinirden kolumun acısını hissetmemiştim fakat çok zorlamıştım. Acısı canımı yakıyordu. Kaşlarımı çatarak yola odaklandım. Geldiğim yola tekrar dönüp üzerime giyecek bir şeyler aldım. Siyah ve genelde tek tip giyindiğim için anlaşılmaz diye düşünüyordum. Kıyafetlerin parasını ödeyip kabinde üzerimi değiştirdim ve kıyafetleri çöpe attım. Eve gitmeden önce pasta ve biraz tatlı aldım. Siteye girip arabayı park ettim ve asansörle evimizin olduğu kata çıktım. Zile basmak yerine kapıya bir iki kere vurdum. Kapı açıldığında Narin boynuma sarıldı. Kolumun acısıyla kendimi sıktım. Çatılan kaşlarımı düzeltmeye çalışarak ‘’Güzelim iyiyim’’ dedim ve beline kollarımı dolayıp burnumu boynuma gömdüm. ‘’Çok korktum sana bir şey oldu diye’’ dedi daha sıkı sarılarak. ‘’Ben her toplantıya gittiğimde sen böyle merak mı edeceksin’’ dedim gülümseyerek. Benden ayrılıp sinirle yüzüme bakarak ‘’Toplantıya girmeden önce haber verirsen merak etmem’’ dedi ve yaralı omzuma vurdu. Yüzümü buruşturup kaşlarımı çattığımda ‘’Özür dilerim canını yakmak istememiştim. O kadar mı sert vurdum’’ dedi endişeyle. Gücü hiç yoktu. Canımı vurması değil vurduğu yer acıtmıştı. Elini tutup ‘’Acıtmadın’’ dedim ve öptüm. ‘’Beni artık evime alacak mısın burası iyi mi?’’ dedim gülerek. ‘’Ayy ben bir anlık sevinçle unuttum’’ dedi ve elimden tutup eve çekti. ‘’Sen bana sarılırken pasta biraz yamulmuş olabilir’’ dedim ve poşetleri uzattım. ‘’Yemek var mı çok acıktım’’ dedim ve oturma odasına geçtim. Kapıda durarak ‘’Naber Bahar, nasıl oldun?’’ ‘’İyiyim de sen nerelerdesin kız meraktan öldü burada’’ ‘’Biraz işlerim vardı’’ dediğimde inanmadığını anlamıştım ama sorgulamadı. ‘’Üzerini değiştir istersen bende masayı kurayım’’ dedi Narin yanıma gelerek. ‘’Duşa girip üzerimdeki yorgunluğu atsam iyi olur’’ dedim ve odaya geçip kıyafetlerimi aldım. Odanın kapısı açıldığında kapıya doğru döndüm. ‘’Narin’im’’ dedim ‘’Ali iyi misin bir şeyin yok dimi’’ ‘’Yok sevgilim gayet iyiyim. Neden?’’ ‘’Bilmiyorum yüzün bir solgun geldi’’ ‘’Yorgunum biraz belki ondandır’’ dedim ve yanına ilerledim ‘’ve karımı özledim’’ diyerek bir elimi boynuna koyup kendime çektim. ‘’Çok merak ettim seni. Başına bir şey geldi diye çok korktum’’ dedi ‘’Özür dilerim’’ dedim ve dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. ‘’Bahar annesine gitmek istiyor’’ dedi bir anda ‘’Neden?’’ dedim kaşlarımı çatarak. ‘’Yeni evlenmişiz hemen hasta bakıyormuşuz. Hiç vakit geçirememişiz. Ayfer teyze ona daha iyi bakarmış’’ ‘’Annesi tabii ki o daha iyi bakar ama biz bakamıyor muymuşuz?’’ dediğimde omuzlarını bilmem der gibi silkti. Omzunun üzerinden öpüp ‘’Gitmek istiyorsa götürürüm zorla kalmasını sağlayamayız’’ dedim ‘’Gitme dedim ama ısrarla gitmek istediğini söyledi’’ ‘’Tamam sevgilim bi duş alayım yemek yiyelim gitmek istiyorsa götürürüm’’ dedim ve kıyafetlerimi yatağın üzerinden alıp banyoya gittim. Üstümden kazağı çıkarttığımda kandan dolayı yapışmıştı. Sepete atsam Narin yıkarken görecekti. Bu yüzden önce suyla yıkadım kazağı ve çamaşır makinesine attım direkt. Kıyafetlerimi çıkartıp hepsini makineye attım ve çalıştırdım. Banyoya girip suyu açtığımda koluma sıcak suyun değmesiyle dişlerimi sıktım. Kan temizlendiğinde omzuma baktım. Sıyırmıştı derin değildi. Salak ateş etmeyi bile beceremiyordu buna rağmen de artistlik yapmıştı. Böyle mallar etrafta adamım diye geziniyordu. Duşumu alıp üzerimi giydikten sonra koluma rastgele bant yapıştırıp banyodan çıktım. Mutfağa gidip dolabı açtım ve bardağa soğuk su doldurup içtim ‘’Hava soğuk, banyo da yaptın ama soğuk su içiyorsun. Hastalanmak için mi çabalıyorsun’’ dedi söylenerek. ‘’Hatun sen kocanı tanımamışsın daha. Bu vücuda bir şey olmaz’’ dediğimde ağzının içinde bir şeyler söyledi ama anlamadım. Gidip Bahar’a destek olup mutfağa getirmişti. Bende oturduğumda gerçekten çok acıkmıştım. Hele Narin’in yemeklerini yemeye başladığımdan beri dışarıdan yemek yiyesim gelmiyordu. Yaptığı yemekler o kadar lezzetliydi ki. Yemeğimizi yerken Yavuz aradı. ‘’Efendim Yavuz?’’ ‘’Hallettim işini de sen nereden buldun onu?’’ ‘’İyiyiz işte bizde yemek yiyoruz’’ ‘’Anladım müsait değilsin’’ ‘’Evet. Siz napıyorsunuz’’ ‘’Burdaki işler bitmek üzere geleceğiz sabah’’ ‘’Tamam. Dikkat edin’’ dedim ve kapattım. ‘’Bir sorun yok dimi’’ dedi Bahar endişeyle. ‘’Yok yarın çıkıyorlarmış da onu haber veriyorlar’’ dedim ‘’Sen niye gitmek istiyorsun?’’ ‘’Yeni evlendiniz daha vakit bile geçiremediniz’’ dedi tabağıyla oynayarak. ‘’Saçmalama Bahar. Günler çuvala girmedi ya toparlanana kadar kal burda’’ ‘’Annem çağırdı zaten. Ben burdayım yük olma çocuklara dedi’’ ‘’Yük olmuyorsun Bahar saçma saçma konuşma’’ dediğimde telefonum çaldı. Osman amca arıyordu. ‘’Efendim Osman amca?’’ ‘’Umut nasılsın oğlum’’ ‘’İyiyim amca sen nasılsın?’’ ‘’Bende iyiyim sağol. Bahar’ı bize getirebilir misin? Bizim araba tamirde ben gelemiyorum’’ ‘’Getiririm Osman amca da kalıyordu bizde. Burası da ev’’ ‘’Biliyorum oğlum biliyorum. Allah sizden, Narin kızımdan razı olsun. Sizin sayenizde yavrularımız kurtuldu. Ayfer teyzenin içi rahat değil. Hakan gelene kadar burda gözümün önünde kalsın diyor’’ ‘’Tamam amca yemek yiyoruz. Getiririm birazdan’’ ‘’Sağol oğlum iyi akşamlar’’ ‘’İyi akşamlar’’ dedim ve kapattım. ‘’Seni çağırıyorlar, yemeğini ye bırakayım’’ dedim Bahar’a. Anne yüreği dayanmıyordu işte. Kızının iyi olduğunu kendi gözleriyle görmek istiyordu. Bu yüzden zorlamayacaktım. Biz teklif etmiştik nasıl olsa. Yemeğimizi yediğimizde üzerimi değiştirmek için odaya geçtim. Tişörtümü çıkartacakken Narin odaya girdi. Üzerimi hızla geri giyerken kolumdaki yarayı görmemesini umdum. ‘’Aliii’’ dedi sevimli bir şekilde. Anlaşılan görmemişti. ‘’Söyle Narin’im’’ ‘’Bende geliyim miii’’ dedi uzatarak. ‘’Gel sevgilim’’ ‘’Gerçekten mi?’’ dedi sevinerek ‘’Gerçekten. Hazırlan gel hadi’’ evde çok sıkıldığını anlamıştım. Sabahtan beri hiç dışarı çıkmamıştı. Kıyafetlerimi alıp banyoya giderken Narin’in garip bakışlarını hissettim. Murat’ın hapisten çıktığını söylemeyi düşünmüyordum. Hapiste çürüdüğünü bilmesi daha iyiydi. Hele de Murat’ın geberdiğini öğrenirse ve bunu da benim yaptığımı öğrenirse tepkisinden korkuyordum. Üzerimi değiştirip odaya tekrar girdiğimde Narin hazırlanmıştı. ‘’Böyle üşümeyecek misin?’’ dedim elimi beline koyarak. ‘’Üşür müyüm? Ceketim de var’’ dedi yatağın üzerindeki pembe ceketi göstererek. ‘’Yok ceketini alırsan yeter’’ dedim ve yanağından öptüm. ‘’Hazırsan çıkalım’’ ‘’Hazırım’’ dedi ve ceketiyle telefonunu alıp odadan çıktı. Bende peşinden gittiğimde Bahar oturma odasında bizi bekliyordu. “Hazır mısın?” dedim. “Hazırım”dedi ve ayağa kalkıp yanımıza geldi. Evden çıkıp arabaya bindik ve Osman amcalara gittik. Güzel mütevazi bir apartmanda oturuyorlardı. Bahar, Osman amcaya geldiğimizi haber vermişti. Osman amca aşağı inip Bahar’ı aldığında bize de hayırlı olsun dedi. Elini öpüp tekrar arabaya bindik. “Yorgun musun?” dedim Narin’in elini tutarak. “Hayır çok değil. Neden?” “Dolanalım mı biraz. İstersen bir yerde kahve falan içeriz.” “Daha sakin bir yere gitsek olur mu?” “Olur sevgilim sen iste yeter ki” dedim ve parmaklarının üstünü öptüm. Bugün geldiğim deniz kenarına geldiğimde gülümsedi. “Hadi gel biraz yürüyelim” dedim ve arabayı park edip elinden tuttum. Deniz kenarına geldiğimizde boş bir bank bulup oturduk. Elini tutup kucağıma koydum. Hayranlıkla etrafı izlerken ben onu izliyordum. “Ali o kız kulesi mi?” dedi “Evet sevgilim. Yeni hali. Restore edildi” dedim ve elini öptüm. Çok özlüyordum onu. “Hikayesini biliyor musun?” dedi hevesle. Bilmesem bile sırf hevesini kırmamak için hikaye bile uydururdum. Ama biliyordum. Yani inandığımı anlatacaktım. “Bir çok rivayet var hakkında. Bana en güzel geleni ise Galata kulesi ile olan aşkı” “Aa duymuştum biraz, anlatsana” dedi “Kız Kulesi’nin uzun tarihi, bir sürü âşık çiftin yıllarca oturup, Salacak Sahili’nden Kız Kulesi’ni izlemesine neden olmuş. Kız Kulesi de aşıkları izledikçe zamanla kendi yalnızlığını hissetmeye başlamış. Bir gün karşısında Galata Kulesi yükselmeye başlamış, tüm büyüleyici duruşuyla. O an Kız Kulesi ve Galata Kulesi tüm İstanbul huzurunda birbirlerine âşık olmuşlar. Lakin araya giren koskoca İstanbul Boğazı, imkânsızlaştırmış aşklarını. İmkânsız aşk karşısında günden güne eriyip soluyormuş Kız Kulesi. Galata Kulesi ise Kız Kulesi’ni böyle gördükçe kahroluyormuş ve duygularını duyurabilmek amacıyla mektuplar, şiirler yazıyormuş. Tarihte bir gün, Ahmet Çelebi çıkıvermiş Galata Kulesi’nin tepesine. Amacı oradan Üsküdar’a uçmakmış. Galata Kulesi, Ahmet Çelebi’ye uçmadan önce tüm aşkını dile getirmiş ve yazdığı mektupları vermiş. Hezarfen Çelebi dayanamamış bu aşkın çaresizliğine, almış mektupları ve atlamış Galata Kulesi’nden. Rüzgar o kadar kuvvetliymiş ki mektuplar dağılmış Boğaz’ın dört bir yanına. Yine de Kız Kulesi anlamış, Galata Kulesi’nin ona ne kadar âşık olduğunu ve martılarla birlikte şarkılar söyleyerek dile getirmiş. Kavuşmaları imkansız olsa da yüzyıllardır karşılıklı bakışarak yaşarlar aşklarını.” Gözleri dolu dolu dinlerken omzundan tutup göğsüme çektim ve sarıldım. “Gerçekten çok duygusalmış. Bizi koydum bir an onların yerine. Seni sevipte kavuşamasaydım çok üzülürdüm herhalde. Kız kulesi iyi dayanıyor” “Bence Galata kulesi de iyi dayanıyor. Sevdiği kız yanında ama dokunamıyor” “Biz iyi ki kavuştuk” dedi belime sıkıca sarılarak. “İyi ki bir tanem iyi ki” dedim ve başının üstünü öptüm. Biraz daha izlediğimizde Narin üşüdüğü için kalkıp eve gittik. Yorgunluktan üzerimi değiştirip kendimi yatağa bırakırken, Narin’de duşa gireceğini söyleyip gitmişti. Onu beklerken biraz telefonla uğraştım. Kapı açıldığında içeri saçlarını havluyla kurutarak geldi. Çekmeceden tarağını alıp saçlarını tarayacakken yataktan kalktım ve elimi uzattım “Gel bakalım” dedim. Gülümseyerek yanıma geldiğinde yatağa oturdu. Havluyu elinden alıp saçlarını nazikçe kuruladım. Tarağı da aldığımda incitmeden saçlarını taradım. Yumuşacıktı, ipek gibiydi. Saçlarını kurulayıp bir omzuna aldım ve kokusunu içime çekip “Mis gibi kokuyorsun” dedim öperek. Huylanarak boynunu kapattı. “İşim bitmemişti daha” dedim ve açtım tekrar boynunu. “Alii huylanıyorum” dedi gülerek. “Olabilir” dedim ve tekrar öptüm. Sırtını açıp omuzlarının tam ortasını öptüm. “Seni seviyorum” dedim ve sıkıca sarıldım. Boynunu geriye doğru atarak gözlerini kapattığında yanağını öpmeye başladım. Gözleri kapalı gülümseyerek bekliyordu. Yatağın üzerindeki havluyu ve tarağı komodinin üzerine bıraktım. Sırtından sıkıca sarılıp yan tarafa yatırdım. Kuş gibiydi zaten. Hiç ağırlığı yoktu. Yataktan kalkıp ışığı kapattım ve gece lambalarını açtım. Üzerine doğru eğildiğimde heyecanla bekliyordu. Özlediğim, huzur bulduğum dudaklarını öpmeye başladığımda karşılık verdi. Geri çekilip “Narin’im” dedim. Onu istiyordum fakat rızasını almam lazımdı. Çünkü ilki olacaktı ve hazır olması önemliydi. “İzin veriyorum ve hazırım” dedi kararlılıkla. Duyduğum cevaptan memnun olarak dudaklarını öptüm tekrardan. Dudaklarından ayrılıp boynuna inerken “Seni çok seviyorum” diye mırıldandım. Nefes alışverişleri tekrar hızlanmaya başladığında durdum. “Lütfen durma. Seni istiyorum” dedi. “Sakin ol. İstemediğin hiç bir şey yapmayacağım sana. Eğer olursa dur demen yeterli” dediğimde kafasını salladı. Yavaş yavaş göğüslerine inerken bir elim bacağındaydı. Askılı geceliğini üstünden çıkartıp bedenini gözlerimin önüne serdim. Kollarını sırtıma koyup sıktı. Göğüslerine ulaşıp derin bir nefes verdiğimde “Ali” dedi boğuk sesiyle. “Söyle yavrum” dedim. Bir şey demediğinde devam ettim. Emmeye başladığımda tadına doyamıyordum. Bir elim bacağını okşarken bir yandan da teninin tadına bakıyordum. Elim bacağından yukarı çıkarken kalçasını tuttuğumda ağzından kısık bir inleme çıktı. Ellerini yine ağzına götürüp kapattığında bacağındaki elimle elini tutup kenara çektim “Duymak istiyorum” dedim İştahla göğüslerinde oyalanırken sanırım fazla abartmış olacaktım ki morarmıştı. Umursamadan yavaş yavaş karın bölgesine indiğimde karnını içine çekmişti. Elim göğüsleriyle oynarken öperek aşağı iniyordum. Şortunu çıkarttığımda utanarak eliyle yüzünü kapattı. Bu hallerine daha fazla yükselirken iç çamaşırını da yavaşça indirdiğimde karşımda tüm çıplaklığıyla yatıyordu. Bembeyaz süt gibi teni vardı. Yanakları kırpkırmızıydı şuan. Uzanıp dudaklarından öptüm. Tekrar aşağı indiğimde sıcak nefesimi üfledim. Derin bir iç çektiğinde bacaklarının iç kısmını öptüm. Ellerim kalçalarını tuttuğunda “İstediğin an durabilirim” dedim tekrardan ve dudaklarımı tenine bastırdım. İştahla emerken kendinden geçiyor, çarşafı sıkıyordu. Bacakları kasılmaya başlarken zorlukla “Ali” dedi. Bulunduğum yerden ayrılmadan elimi uzattım. Elimi tutup sıkmaya başladı. Bir elimle elini tutarken bir elimle de ıslak yeriyle oynamaya başladım. Derin derin nefesler alıp verirken titremeye başladı. Geri çekildiğimde nefesini toparlamaya çalışıyordu. “Nasılsın” dedim gülerek “İ-iyiiyim” dedi “Daha bitmedi” dedim ve dudaklarına yapıştım. Karşılık verirken eli tişörtüme gitti ve çıkarttı. Kolumda bulunan yara bandına baktığında kaşlarını çattı. “Ali bu ne?” dedi. “Önemli bir şey değil” dedim ve boynuna eğildim. Kendini geri çekip yarabandını çıkarttı. “Ali vuruldun mu sen” dedi panikle. Yarabandına baktığında kan olmuştu. “Narin’im şimdi sırası mı?” dedim. Şaşkınca gözlerime bakarken dudaklarına yapıştım tekrardan. Aklı kolumda olduğu için odaklanamıyordu “Narin’im anlatacağım sonra” dedim. “Tamam” dedi. Bir elim altında oynarken diğer yandan dudaklarını sömürüyordum. İlacımdı bu kadın. Altımda kıvranıyordu resmen şuan. Hazır olduğuna emin olduğumda altımdakileri çıkarttım. İkimizde çırılçıplaktık fakat benim yerime de utanan Narin’di. Bacak arasına geçip boynuna ıslak öpücükler bıraktım. Elleri sırtımı bulduğunda “Canın biraz acıyabilir. Kendini kasma olur mu?” dedim. “Çok mu acıyacak” dedi “Birazcık ama alışacaksın. Elimden geldiği kadar yavaş olacağım” dedim. Kafasını olumlu anlamda salladığında yavaşça yerimi aldım. İçine yavaş yavaş girerken tırnaklarını sırtıma bastırdı. “Nefes al. Sakin” dedim. Biraz daha girip alışması için durdum. “Canın çok yanıyor mu?” dedim “Biraz” Biraz daha girdiğimde tekrar alışması için bekledim ve alnından öptüm. “Çok acın var mı?” dedim. Canının yanmasını istemiyordum. Onun iyiliği benim için her şeyden önemliydi. Bunlar bir araçtı. Olmasa da olurdu. “Hayır iyiyim geçti” dediğinde devam ettim. “Ali” dedi zevkle. Sırtımda tırnak izleri bırakırken “Ali’n sana kurban olur” dedim. Son hareketlerimi yaptım ve ikimizde rahatladık. Geri çekildiğimde çarşaftaki kanı gördüm. O gün Narin’in bacak arasındaki kanı gördüğümde ne yapacağımı şaşırmıştım. Kendim için değil onun için çok üzülmüştüm. Kendini hayatı boyunca suçlu hissedecek, kirli hissedecek diye kafayı yemiştim. Narin kanı gördüğünde biraz gerildi. “Ağrın çok var mı?”dedim. “Yok ama bu normal mi? Sanki biraz fazla değil mi?” “Yok sevgilim normal. Korkma” dedim ve alnından öpüp yataktan kalktım. Elinden tutup ayağa kaldırdım “Hadi sen git duşa gir ben çarşafı değiştireyim” dediğimde tekrar çarşafa baktı ve odadan çıktı. Korkularını endişelerini anlıyordum. Gidip normal olduğunu anlatmam gerekiyordu. Endişelerini üzerinden atması gerekiyordu. Çarşafı değiştirip bende banyoya gittim. Duş alırken kapıyı açıp yanına girdim. Yüzüme bakıp göğsüme sarıldı. “Narin’im” dedim “Hıı” dedi kısık bir sesle. “Pişman mısın?” dediğimde kafasını kaldırıp hayır der gibi salladı. “Hayır pişman değilim. Sadece kan biraz fazla geldi sanki” “Normal bu sevgilim korkma. Çok ağrın falan var mı?” “Hayır iyiyim” “Tamam o zaman sorun yok. Kanaman daha sonra da devam ederse haber ver bana hastaneye gidelim” dedim ve alnından öptüm. Göğüslerine dokunup “Biraz morartmışım” dedim gülerek. “Evet fark ettim” dedi minnoş minnoş gülümseyerek. Duş alıp odamıza geçtiğimizde iç çamaşırımı ve şortumu giyerek yatağa yattım. Narin de üzerine geceliklerini giyip yanıma yattı. Kollarım arasına aldığımda canının çok acımadığına sevinmiştim. Elimden geldiği kadar yavaş olmaya çalışmıştım. “Ali’m” dedi parmağıyla karnımda şekiller çizerken. “Sevgilim” dedim “Koluna ne oldu?” “Biriyle kavga ettim desem çok sorgulamasan olur mu?” “Ali sen doğru düzgün kavga etmezsin ki” Evet doğru söylüyordu sinirlenirdim ama kavgalarım pek nadir olurdu. Damarıma bastıklarında. Ne diyeceğimi de bilmiyordum şuan. “Narin’im” dediğimde kafasını kaldırıp yüzüme baktı. “Tamam bilmemem gereken bir şey sanırım. Bir sorun yok ama dimi bari onu söyle” “Hiç bir sorun yok meleğim. Tartıştık bitti. Ağzının payını aldı” dedim ve alnından öptüm. “Tamam güveniyorum sana sorgulamayacağım” dedi ve tekrar yattı göğsüme. “Çok acıyor mu?” dedi omzuma dokunarak. “Senin yanında acı diye bir şey kalmıyor” dedim ve saçlarından öptüm. “Kapat hadi gözlerini. İyi uykular kelebeğim” “İyi uykular sevgilim” dedi ve uzanıp dudaklarımdan öptü. Gözlerini kapattığında biraz yüzünü izledim. Her ayrıntısını yüzüme kazıyarak gözlerimi kapattım. ------- 🦋 -------- 🦋 --------- Onlar ersin muradına, biz çıkalım kerevetine 😂🙈 Bölümü nasıl buldunuz? Bana o kadar kızdığınıza değdi mi sorarım size???😄 Geberdi pis Murat. Sıra diğerlerinde… Bir diğer bölümde görüşmek üzere hoşçakalın💖 |
0% |