@galaksikadin
|
Zaman göreceli bir kavram mıdır? Normal akan bir zamanı mutluluğumuza veya üzüntümüze göre yavaşlatıp hızlandırabilir miyiz? Sevdiklerimizin yanındayken, mutluyken zaman çok çabuk geçer. İstemediğimiz bir andaysak eğer zaman sanki durur. Akmayı bırakır. Öyleyse zamanı kontrol edebilir miyiz? Kendi eylemlerimizle onu hızlandırıp yavaşlatabilir miyiz? Peki ya bize geçmeyen zaman başka birisinin mutlu bir anına denk gelirse? Hangimizin zamanı doğruydu? Hızlı geçen zaman mı? Yavaş geçen zaman mı? Umut Ali’nin ameliyata alındığını öğrenince ‘’Beni hastaneye götür’’ dedim panikle. ‘’Yenge sakin ol önce’’ ‘’Akın beni hastaneye götür’’ dedim bağırarak. Bir şey olamazdı ona. İyiydi. Beni bırakamazdı. Telefonum cebimdeydi zaten. Anahtarı alıp üzerime hiçbir şey almadan hızlıca evden çıktım. Arabaya bindiğimizde ne yapacağımı ne düşüneceğimi bilmiyordum. Sadece ağlamakla yetiniyordum. Hastanenin önüne geldiğimizde koşar adımlarla içeriye girdim. Ameliyathanenin kaçıncı katta olduğunu öğrendiğimde hızlı hızlı merdivenleri çıktım. Akın peşimden yetişmeye çalışarak ‘’Yenge yavaş’’ diyordu. Nefes nefese kata çıktığımda Yavuz abim ve İzel kapıda bekliyorlardı. ‘’Abi’’ dediğimde Yavuz abim bana döndü. Koşarak sarıldığımda ‘’Abi Ali nasıl?’’ dedim ‘’Ameliyata aldılar. Bir haber yok şimdilik. Ama iyi olacak’’ ‘’İyileşecek dimi abi’’ ‘’İyileşecek tabi’’ ‘’Bizi bırakmasın abi. Ben tek başıma bakmak istemiyorum bebeğimize’’ dedim ağlayarak. O kadar çok ağlıyordum ki önümü doğru düzgün göremiyordum. Abim gözyaşlarımı silip ‘’İyi olacak toparlanacak’’ dedi. İzel yanıma gelip elimi tuttuğunda oturmam için banklara çekti. ‘’İyi olacak Umut sizi bırakmaz’’ dedi. ‘’Biliyorum bırakmayacak’’ dedim kendimi inandırarak. Saatler geçmiyordu. Zaman durmuştu sanki. Boğuluyordum. İyi bir haber çıkması için dört gözle bekliyordum kapının önünde. Sabaha kadar ameliyat olmuştu. Hala çıkmamışlardı. Ayağa kalkıp bir sağa bir sola yürürken ‘’Narin’’ dedi birisi. Hakan abim gelmişti. ‘’Abi’’ dediğimde koşarak yanıma geldi ve sarıldı. ‘’Haber var mı?’’ dedi. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak ‘’Hayır yok’’ dediğimde Hacer teyze ve Bahar’da geldim. Hacer teyze ağlamaktan perişan olmuştu. Yanıma gelip sarıldığında daha çok ağlamaya başladık. ‘’Oğlum nasıl haber var mı?’’ dedi ‘’Kimse bir şey demiyor’’ dedim. ‘’Güzelim hadi seni eve götüreyim’’ dedi Yavuz abim önümde diz çökerek. ‘’Hiçbir yere gitmiyorum ‘’ ‘’Çok yoruldun ama ben sana haber vereceğim söz’’ ‘’Gitmeyeceğim’’ dedim ısrarla. Beni şuan hiçbir kuvvet buradan götüremezdi. Umut Ali’nin iyi olduğunu öğrenmeden gitmeyecektim. Abim pes edip ayağa kalktı. Hepimiz bir yerde ağlıyorduk. Hakan abim ameliyathane kapısının önünde oturmuş ellerini dizlerine çekip kafasını tutuyordu. İzel, Bahar’ı teselli ediyordu. Hacer teyzenin tansiyonu düştüğü için Yavuz abimde servise götürmüştü. Bebeğimle yalnızdım. Etrafım kalabalıktı ama ben kimsesizdim. Umut Ali’nin yokluğu o kadar belliydi ki. Elimi karnıma sarıp bebeğimden destek almaya çalıştım. İçeriden bir hemşire koşarak çıktığında hepimiz ayağa kalktık. ‘’Acil 0 Rh negatif kana ihtiyaç var’’ ‘’Hiç birimizin kanı 0 Rh değil ki’’ dedi Hakan abim. İzel Yavuz abimin yanına gittiğinde çaresizlikle yere çöktüm. Durumu kötüydü. İçim daralıyordu nefes alamıyordum. Hakan abim yanıma gelip kolumdan tuttu ve ayağa kaldırdı. ‘’Narin yapma böyle Umut seni böyle görürse yıkılır’’ dedi. Kendisi de bitik bir haldeydi. Gözleri kan çanağı olmuştu. Kafamı omzuna koyup ‘’İyi olacak mı?’’ dedim. Elini yanağıma koyup başımın üstünden öptü. ‘’Umut sana çok aşık, seni çok seviyor. Biz beraber büyüdük. Büyüyene kadar da seni sevdi o. Sen güçlü durup bebeğinle kendine iyi bakmazsan Umut’ta üzülür. Hissediyor o seni. Güçlü durman lazım. Bebeğine de yazık’’ ‘’Elimde değil ki ama ona bir şey olursa yaşayamam ben’’ Kollarımdan tutup yüzüme baktı. ‘’Umut çok güçlü bir kurşun onu yıkamaz. Şimdi topla kendini sil aklından kötü düşüncelerini’’ ‘’Kim vurdu abi Ali’yi?’’ dediğimde Yavuz abimle Akın geldi. ‘’Akın’ın kanı uyuyor’’ dedi ve hemşirelerin yanına gittiler. Hemşireler ellerinde kutularla içeriye girdiklerinde çaresizce beklemeye başladık. Yavuz abim İzel’in yanına gelip ‘’Hadi siz Narin ve Bahar’la beraber eve geçin. Hacer teyzeyi de alın’’ ‘’Ben bir yere gitmiyorum’’ dedim. Hacer teyze ‘’Bende gitmiyorum’’ dedi. ‘’Narin yapabileceğiniz bir şey yok uyumadın, yemek yemedin böyle oturmanın kimseye faydası yok aksine zararı var’’ ‘’Abi gitmeyeceğim’’ dedim ters çıkışarak. Hakan abim yanıma gelip ‘’Tamam gitme ama şimdi beraber gidip yemek yiyeceğiz tamam mı?’’ dedi, ‘’Canım istemiyor abi’’ dedim ‘’O zaman karışmam eve gönderir’’ dedi Yavuz abimi göstererek. ‘’Off’’ dedim ve mecbur kabul ettim. Hakan abim Bahar’ı ikna edip eve gönderdiğinde Yavuz abim, Hakan abim ve ben kalmıştık. İzel’in evine gitmişlerdi. Hakan abim koluma girip beni büfeye götürdüğünde çorba almıştı. ‘’Abi gerçekten canım istemiyor’’ dedim bıkkınlıkla. ‘’Kendin için değil yeğenim için yiyeceksin zaten’’ dedi ve kaseyi önüme itti. ‘’Seni anlayabiliyorum Narin. Çaresiz hissediyorsun şuan, ne yapacağını bilmiyorsun. Canın yemek yemek istemiyor, gözüne uyku girmiyor. Hepsini biliyorum güzel kardeşim. Bahar’ın durumu kötüleştiğinde bende böyleydim. Ben sırf Bahar için bebeğimden vazgeçmiştim. Ama şans eseri bebeğim kurtuldu. Sana neden anlatıyorum biliyor musun bunları. Bahar’ı o perişanlıkla görmek beni yerle bir etmişti. Umut uyanacak ve seni böyle görünce hepimizin ağzına sıçacak. Sen artık tek değilsin karnında yavrun var senin her şeyden önce onu düşünmen lazım’’ ‘’Abi nefes alamıyorum. Kalbim sıkışıyor. Ona bir şey olursa yaşayamam’’ ‘’Bir şey olmayacak ona güven bana. Benim de kardeşim. Can dostum. Söz eğer ölürse diriltip neden öldün diyerek ben öldüreceğim’’ ‘’Abi ya’’ dedim ağlayarak. Onunda gözleri dolduğunda ‘’Hadi çorbanı iç çıkalım bir an önce yanına’’ dedi ve kendini toparlamaya çalıştı. Zar zor çorbamı içtikten sonra tekrar ameliyathane katına çıktık. Neredeyse 24 saattir ameliyattaydı. Kim bilir ne kadar acıyordur sevdiğimin canı. Hakan abimin omzuna yaslanmış beklerken ameliyathanenin kapısı açıldı ve içeriden doktor çıktı. ‘’Umut beyin yakınları siz misiniz?’’ Ayağa kalkıp ‘’Eşiyim ben. Durumu nasıl?’’ dedim. ‘’Zorlu bir ameliyat geçirdik. Kurşun biraz daha sola kaysaymış kalbe isabet edermiş. 48 saat gözetim altında tutacağız. Riski fazla. eğer bir sorun olmazsa daha sonra servise alınacak. Geçmiş olsun’’ ‘’Görebilecek miyiz?’’ dedim. ‘’Maalesef. Riski olduğu için uyanana kadar göremezsiniz’’ dedi ve gitti doktor. Sevinçle Hakan abime sarıldığımda ‘’Bak ne dedim sana bir şey olmayacak ona dedim. Şerefsiz, inatçı bırakır mı seni’’ dedi. Ağlamaktan cevap veremezken ameliyathane kapısı açıldı ve sedyeyle Umut Ali’yi çıkarttılar. Yanına gidecekken Hakan abim beni tuttu. İçim parçalanmıştı bu haline. ‘’Abi nolur bir kere dokunayım hissetsin yanında olduğumu’’ dedim ağlayarak. ‘’Yaklaşmayın lütfen’’ dedi hemşire ve götürdüler. Yoğun bakıma alındığında biz yine beklemeye başlamıştık. Yavuz abim yanıma gelerek beni ikna edip boş odalardan birisine götürmüştü. “Biraz dinlen bir şey olursa ben sana haber vereceğim” dedi ve üzerimi örttü. Yorgunlukla başımı yastığa koyduğumda ağlamaktan gözyaşlarım kurumuştu artık. Elimi karnıma sararak gözlerimi kapattım. Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum. Sedyeden kalkıp abimlerin yanına gittiğimde hala bir gelişme yoktu. Stabildi durumu. “Abi bir kez yanına giremez miyim. Söz veriyorum sadece 5 dakika nolur” diyerek yalvardım Yavuz abime. Derin bir nefes çekip “Bekle ayarlamaya çalışacağım ama bir şartım var” “Şartın ne?” “Yanına girdikten sonra eve gidip dinleneceksin” “Abi nolur” dedim. Benden bunu istemesin. Ayrılamam buradan. “Eğer kabul edersen gidip çabalayacağım” “Tamam kabul ediyorum” dedim pes ederek. Şuan Umut Ali’nin yanına girmem lazımdı. Bir süre sonra Yavuz abim geldiğinde bana önlük, maske ve bone takmışlardı. Yanına girdiğimde oda sanki kokusuyla dolmuştu. Gözlerimden tekrar yaşlar akmaya başladığında zorla geri göndermeye çalıştım. Güçlü olacaktım. “Ali’m uyan artık lütfen. Bak bebeğimizle seni bekliyoruz” dedim ve elini karnıma koydum. “Daha cinsiyetini öğreneceğiz, doğacak. Büyüyecek. Bizi sensiz bırakma” dedim akan gözyaşlarımı silerek. “Beni duyduğunu biliyorum. Seni çok seviyorum Ali. Hayatımın anlamı sensiz günler geçmiyor uyan. Söz üzmeyeceğim seni” dedim. Tam çıkmak üzereydim ki Ali'nin bağlı olduğu cihaz ötmeye başladı. Panikle tekrar döndüğümde içeriye hemşireler ve doktorlar girdi. Beni zorla dışarı aldıklarında Yavuz abim hemen yanıma gelip sarıldı. ''Abi bir şey oldu. Ali'ye bir şey oldu'' dedim ağlayarak ''Bir şey olmayacak korkma'' dedi sakinleştirmeye çalışarak. Fayda etmiyordu, kimsenin söylediği teselli cümlesini istemiyordum ben. Ben Ali'nin uyanmasını istiyordum. Stres ve yorgunluktan olacak ki gözümün önü kararmıştı. Abimin kolunu tuttuğumda ''Narin'' dedi ve sonrası karanlıktı. --------- 🦋 --------- 🦋 -------- Ah Ali'm ah uyan 😖🤍 Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen. |
0% |