Yeni Üyelik
57.
Bölüm

53. Bölüm - Masal

@galaksikadin

Nazlı’nın bayılmasıyla panikle yere eğildim.

Ali yanıma gelip Yiğit’i yere indirdi.

‘’Ali burnu kanıyor’’ dediğimde vücudunu kontrol etti.

Silah sesiyle aynı anda bayıldığı için bir şey oldu sanmıştık.

‘’Hastaneye gidiyoruz’’ dedi ve Nazlı’yı kucağına aldı.

Bende Yiğit’in elinden tutup önemli çantamızı alıp hızlı adımlarla arabaya yürüdüm.

Arka koltuğa oturup Nazlı’yı kucağıma aldığımda Yiğit, Nazlı’nın elini tutmuş korku dolu gözlerle bana bakıyordu.

‘’Anne Nazlı’ya ne oldu?’’ dedi.

‘’Korkma annecim bayıldı sadece bir şey yok’’ dedim yanağını okşayarak.

İnşallah bir şeyi yoktu.

İçimden dualar ederek Nazlı’ya seslendiğimde gözlerini yavaşça açtı.

‘’Anne?’’

‘’Annem’’ diyerek yüzündeki saçları sildiğimde ‘’Babam nerede?’’ dedi.

‘’Burdayım babacım korkma hastaneye gidiyoruz’’ dedi Ali aynadan bakarak.

Elini arkaya uzattığında Nazlı elini tuttu.

‘’Kalkma annecim yat’’ diyerek kucağımda rahat bir pozisyon oluşturdum onun için.

Ali, Akın’ı arayıp eşyalarımızı almasını söylemişti.

Bir süre sonra hastaneye geldiğimizde Ali Nazlı’yı kucağına aldı. Bende Yiğit’in elinden tutup arkalarından gittiğimde kayıt işlemlerini yaptırdık ve hemen doktorun yanına gittik.

Nazlı sedyeye yattığında doktor gelip vücudunu kontrol etti.

Vücudunda morluklar vardı.

Şaşkın gözlerle Ali’ye döndüğümde o da benim kadar şaşkındı.

‘’Ne zamandan beridir var bu morluklar?’’ dedi doktor.

‘’Bilmiyorum hiç fark etmedim. Şimdi gördüm’’ dedim telaşlanarak.

‘’Babacım birisi mi vurdu sana?’’ dedi Ali.

‘’Hayır kimse vurmadı’’ dedi Nazlı yorgun bir şekilde.

‘’Nazlı’ya vuramaz kimse’’ dedi Yiğit keskin bir edayla.

‘’Telaş etmeyin lütfen önce birkaç test yapalım daha sonrasında konuşuruz bunları’’ dedi doktor ve Nazlı’yı kontrol etti.

Hemşireler gelip kan alacakları sırada Nazlı ağlamaya başladı. Benim gibi o da iğneden korkuyordu.

‘’Çilek’’ dedi Yiğit yanına giderek.

‘’Elimi tut hadi beraber uçurtma uçurduğumuzu hayal edelim’’ dedi Nazlı’nın elini tutarak.

Yiğit, Nazlı’ya çilek diyerek sesleniyordu. Hamileliğimde çok çilek yememden kaynaklı Nazlı’da çileği çok seviyordu. Fakat Yiğit’in çileğe alerjisi vardı.

‘’İstemiyorumm’’ dedi Nazlı ağlamaya devam ederek.

‘’Babacım yapma böyle’’ diyerek saçlarını okşadı Ali.

‘’Eve gittiğimizde saçımı toplamana ve dudaklarıma o saçma şeyden sürmene izin vereceğim’’ dedi Yiğit.

Nazlı’nın dikkatini çektiğinde ağlaması biraz yavaşladı.

‘’Ruj onun adı’’ dedi Nazlı düzelterek.

‘’Tamam ruj sürmene izin vereceğim’’

‘’Söz mü?’’

‘’Söz’’

‘’Saçlarını da bağlatacaksın’’ dedi gözyaşını silerek.

‘’Tamam’’ diyerek kabul etti Yiğit.

Hemşire kanını alırken elinden sımsıkı tutmuştu.

İşlemler bittiğinde ‘’Abi acıyor’’ dedi Nazlı kolunu göstererek.

Yiğit bir anda Nazlı’nın gösterdiği yeri öptüğünde aşk dolu bakışlarımla ikisine baktım.

Nazlı işini yaptıracağı zaman veya Yiğit’e nazlanacağı zaman abi diyordu.

Yiğit ne olursa olsun Nazlı’ya kıyamıyordu ve her istediğini yapıyordu.

Onların birbirine olan bağlarını çok seviyordum.

Daha 6 yaşında olmalarına rağmen ikisi de büyük insan gibilerdi. Konuşmaları, hareketleri, tavırları tıpkı bir yetişkin gibilerdi.

‘’Anne benim uykum geldi’’ dedi Nazlı.

‘’Uyu annecim biz yanındayız’’ dedim yanına oturarak.

Nazlı, Yiğit’e kollarını açtığında Yiğit’te yanına yattı ve birbirlerine sarıldılar.

‘’Uyu çilek’’ dedi Yiğit.

‘’Sende uyu Fındık’’ dedi Nazlı. Yiğit’te fındığı çok seviyordu.

İzel, Yiğit’e hamileyken sürekli fındık yiyordu. Gece uykusundan uyanıp bile yiyordu.

Ah be İzel..

Çocuklar uyuduğunda bende sedyenin kenarında oturuyordum. Ali başıma çenesini koydu ve omzumu sıvazladı.

Nazlı’ya ne olduğunu düşünürken kafayı yemek üzereydim.

Vücudundaki morlukların kavgadan olmadığı belliydi. Peki ya neden olmuştu?

Hakan abim, Bahar ve Ateş hastane geldiler.

‘’Amcaaa’’ diyerek Umut Ali’ye koştu Ateş.

‘’Amcam’’ diyerek kucağına aldı.

Bahar yanıma gelip bana sarıldığında ‘’Ne olmuş?’’ dedi.

‘’Test yaptılar sonuçları bekliyoruz’’ dedim.

‘’Abicim’’ diyerek Hakan abim de sarıldı.

‘’Turşihan iyidir merak etme’’ dedi.

Hakan abim hiç değişmemişti. Hep aynıydı. Ama biz değişmiştik, eksilmiştik. Yavuz abim ve İzel yoktu aramızda. Onların emaneti vardı ama kendileri yoktu.

‘’Kızıma turşihan demeyi bırakır mısın abi’’ dedim.

Yiğit ‘’Baba’’ diyerek sıçradığında Umut Ali hemen yanına gitti.

‘’Burdayım babacım’’ diyerek saçlarını okşadı.

‘’Baba kötü rüya gördüm’’ dediğinde Bahar ve abim şaşkın gözlerle bize bakıyordu.

Gülümseyerek kafamı aşağı yukarı salladığımda anlamışlardı.

Yiğit’in, Umut Ali’ye baba demesine şaşırmışlardı. O kargaşa da biz pek odaklanamasak da baba diyordu artık.

‘’Korkma oğlum’’ diyerek elinden öptü Umut Ali.

‘’Korkmuyorum ki ben yendim o canavarları’’ dedi Yiğit.

Çok gururlu bir çocuktu. Güçsüzlüğe tahammül edemiyordu resmen.

‘’Sen canavarları yenmemişsindir yemişsindir’’ diyerek araya girdi Ateş.

‘’Sen mi geldin?’’ diyerek toparlandı Yiğit.

‘’Bizde geldik’’ diyerek el salladı abim.

‘’Baba geçen gün Yiğit çocuğa bir vurdu kaşı patladı çocuğun’’ dedi Ateş.

‘’Çocuk Yiğit’e vuracağı sırada da Nazlı çocuğun saçını çekti’’ dedi.

‘’Sen neredeydin oğlum?’’ dedi abim.

‘’Oyuncaklarımla oynuyordum’’ dedi cevap olarak.

‘’Neden ayırmadın’’

Omuzlarını silkip ‘’Banane aralarına girseydim beni de döverlerdi o yüzden hiç yerimden kalkmadım sadece izledim’’ dedi Ateş.

Hepimiz güldüğümüzde Umut Ali Ateş’in saçlarını dağıtarak ‘’Aynı babası’’ dedi.

‘’Aferim oğlum büyüklerimiz ne demiş kavga buldun izle dayak buldun kaç’’

‘’Öyle mi demişler?’’ dedi Bahar dalga geçerek.

‘’Evet benim atalarım öyle demiş’’ dedi Abim gülerek.

Nazlı uyurken Umut Ali’yle beraber doktorun yanına gitmiştik.

‘’Buyrun’’ diyerek masasının önündeki boş sandalyeleri gösterdi doktor.

‘’Doktor bey önemli bir şey olmadığını söyleyin lütfen’’ dedim endişelenerek.

‘’Öncelikle sakin olmanızı istiyorum’’ dedi doktor.

Konuya böyle başladıysa kesin kötü bir şey olmuştu.

‘’Tahlillerini incelediğimizde bir hastalık saptadık’’ dedi ve sustu.

‘’Nasıl bir hastalık?’’ dedi Umut Ali.

‘’Nazlı lösemi’’ dediğinde

‘’NE?’’ diye bağırdım

‘’Narin hanım sakin olun’’ dedi doktor.

‘’Ne diyorsunuz siz doktor bey’’ dedi Umut Ali.

‘’Kemoterapiye başlamamız lazım’’ dediğinde ağlamamı durduramadım.

‘’Ne kadar yakınınız varsa herkesten kan tahlili almamız gerekiyor. Eğer test sonuçları olumlu gelirse ilik nakli gerçekleşecek’’

‘’Peki ya olumlu olmazsa?’’ dedi Umut Ali.

Ben ağlamaktan konuşamıyordum bile.

‘’İlik bankalarına başvuru yapacağız. Tüm şansımızı deneyeceğiz’’ dedi.

‘’Oradan da olumlu cevap çıkmazsa?’’ dedim ağlayarak.

‘’Öylece bekleyecek miyiz?’’ dedi Umut Ali.

‘’Elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışacağız. İlik örneği nereden gelir bilmiyorum her yerden gelebilme ihtimali var’’ dedi doktor.

Çaresizdim. Kızım hastaydı. Kızım çok hastaydı.

‘’Kardeşi var mı?’’ dedi doktor.

‘’Hayır kardeşi yok. Fakat dayılarının çocukları var. Aynı yaştalar’’ dedi Umut Ali.

‘’Herkesten örnek alınması lazım’’ dedi doktor.

‘’Siz şimdi testlerinizi verdikten sonra eve gidin yarın sabah erkenden gelin ve kemoterapiye başlayalım’’

Umut Ali elimden tutup beni kaldırdı ve odadan çıktık.

Kapının önünde sarıldığımızda daha çok ağlamaya başlamıştım.

‘’Bulucaz bir çaresini’’ diyerek saçlarımdan öptüğünde sesi çatallaşmıştı.

Nazlı onun için bambaşkaydı. Çok düşkünlerdi birbirlerine.

‘’Ali ya bulamazsak?’’ dedim gözlerine bakarak.

‘’Bulucaz’’ dedi net bir tavırla. ‘’Bulucaz ve kızımızı kurtarıcaz. Sakın şüpheye düşme’’ dedi.

Ona inanmak istiyordum. Kızımın kurtulacağına inanmak istiyordum.

Nazlı’nın yattığı yere gittiğimizde uyandığını gördük.

Yanına gidip oturduğumda ‘’Anne neden ağladın?’’ dedi gözyaşlarımı silerek.

İki elini de tutup koklayarak öptüğümde ‘’Bir şey yok annecim’’ dedim.

Umut Ali’ye baktığında ‘’Baba?’’ dedi.

‘’Annen dışarıda bir kedi gördü ona ağladı kızım’’ dedi Nazlı’yı kucağına alarak.

‘’Kedi gördüğün için neden ağlıyorsun ki anne?’’

‘’Çok küçüktü annecim. Senin gibi küçücüktü. Aklıma sen geldiğin için ağladım’’

Yiğit kaşlarını çatarak bana baktığında yanağını okşadım.

‘’Haydi bakalım gidiyoruz. Önce hepimiz kan tahlili vereceğiz ve sonrasında herkese tatlı ısmarlayacağım’’ dedi Umut Ali.

‘’Kim tatlı istiyor?’’ dedi coşkulu sesiyle.

Nazlı ve Ateş aynı anda ‘’Ben’’ diyerek ellerini kaldırdığında Yiğit hala bana bakıyordu.

‘’Oğlum sen tatlı istemiyor musun?’’ dedi Umut Ali.

Yiğit, Ali’ye bakıp cevap vermediğinde elini tutup havaya kaldırdım ve ‘’Bizde tatlı istiyoruz’’ dedim.

Hakan abim ve Bahar sorgular gözlerle bana baktıklarında bir sorun olduğunu anlamışlardı.

Kısık bir sesle ‘’Sonra anlatacağım’’ dedim ve laboratuvara indik.

Ateş ve Yiğit dahil hepimizden kan aldıklarında hastaneden çıkıp tatlıcıya gittik.

Çocukların yemesi için tatlı söylediğimizde bizde birer kahve sipariş ettik.

Nazlı, Umut Ali’nin kucağında otururken Yiğit’te benim yanıma oturmuştu.

‘’Anne sen neden yemiyorsun?’’ dedi Yiğit.

‘’Canım istemiyor oğlum. Sen ye’’ diyerek sırtını okşadım.

Çocukların tatlısı bittiğinde kapalı oyun alanına gitmek için izin istediler.

‘’Dikkat edin ama. Nazlı koşma sakın’’ dedim Nazlı’yı uyararak.

Üçü de gittiklerinde ‘’EE anlatın artık’’ dedi Bahar sabırsızlıkla.

‘’Nazlı hasta’’ dedim.

‘’Neyi var?’’ dedi abim.

Göz pınarlarıma biriken yaşları tutamayıp bıraktığımda Ali elimden tuttu.

‘’Nazlı lösemiymiş. Sizden kan tahlillerini de o yüzden aldılar. Uyumlu ilik için’’ dedi Umut Ali.

Abim ellerini birleştirerek kafasına koyduğunda Bahar’ın da gözleri dolmuştu.

Yiğit ‘’Anneee’’ diyerek yanıma geldiğinde apar topar gözyaşlarımı sildim.

‘’Anne sen neden sürekli ağlıyorsun?’’ dedi kaşlarını çatarak.

‘’Bir şey konuşuyorduk biraz duygulandım sadece annecim. Sen bir şey mi isteyecektin?’’

‘’Hayır sadece seni çok sevdiğimi söyleyecektim’’ dediğinde sıkıca sarıldım ve yanaklarından öptüm.

‘’Bende seni çok seviyorum birtanem’’ dedim.

Yiğit’te benim yanaklarımdan öpüp tekrar gittiğinde Umut Ali’nin göğsüne kafamı koydum.

Elleri sırtımı bulduğunda ‘’Narin’im yapma böyle’’ dedi.

‘’Elimde değil Ali. Tutamıyorum kendimi’’

‘’İlik bulunmazsa ne olacak?’’ dedi Bahar.

‘’İlik bulunacak’’ dedi Ali keskin bir tavırla.

‘’Hadi kalkalım sabah hastaneye gideceksiniz. Gidin dinlenin biraz’’ dedi abim ve ayağa kalktı.

Hazırlanıp eve doğru gittiğimizde çocuklar uyuyakalmıştı.

Ali, Yiğit’i kucağına aldığında bende Nazlı’yı kucağıma aldım.

‘’Ağırdır sen bekle ben bırakıp geleyim’’ dedi Umut Ali.

‘’Yok bir daha in çık yapmayalım. Asansörle çıkıcaz zaten’’ dedim.

Umut Ali itiraz etmeyip kabul ettiğinde asansöre bindik ve kata çıktık.

Eve girdiğimizde Umut Ali duşa girerken bende çocukların üzerlerini değiştirip yataklarına yatırdım ve yanaklarından öpüp banyoya gittim.

Sıcak bir duşun ardından odaya gittiğimde Umut Ali yatağın kenarına oturmuş telefonla ilgileniyordu.

Kafasını kaldırıp ‘’Narin’im?’’ dediğinde yanına gidip oturdum.

‘’Ali’m saçlarımı örer misin?’’ dediğimde kollarını sırtıma dolayıp boynumu öptü.

‘’Örerim güzel karım’’ diyerek saçlarımı taramaya başladı.

Saçımı da ördüğünde yatağı açıp ‘’Gel bakalım’’ dedi.

Yatağın içine girdiğimde yanıma gelip yattı.

Kafamı göğsüne koyduğumda sıkıca sarılmıştı bana.

‘’Ali ben çok korkuyorum’’

‘’Bende korkuyorum sevgilim’’

‘’Kızıma bir şey olursa naparım ben?’’

‘’Olmayacak. Nazlımız çok güçlü bunu en iyi sen biliyorsun’’

‘’Evet biliyorum ama içimde bir korku var. Susmuyor’’

‘’Düzelecek hepsi. Eski sağlığına dönecek’’

Kapı iki kere tıklatıldığında toparlanıp yatağa oturdum.

‘’Gel annecim’’ dediğimde kapıyı açıp içeri girdi Yiğit.

‘’Benim olduğumu nasıl anladın?’’ dedi gözünü ovuşturarak.

‘’Ben oğlumun her hareketini bilirim’’

‘’Gel bakalım aslan parçası’’ diyerek yatağı açtı Umut Ali.

‘’Baba ben yine kötü rüya gördüm’’ diyerek yatağa çıktı ve ortamıza yattı.

Umut Ali, Yiğit’in saçlarından öptüğünde ‘’Baban burdayken kötü rüyalar bize gelemez annecim’’ dedim üstünü örterek.

‘’Nazlı tek kaldı ama içeride’’ dedi.

‘’Ben gidip onu da alayım’’ diyerek yataktan kalktı Umut Ali.

Yatağa tekrar yatarak kollarımı açtığımda Yiğit hemen sırnaşarak bana sarıldı. Boynuma sokulmayı çok seviyordu. Yine öyle yapmıştı.

Art arda boynuma öpücükler kondurduğunda huylanarak boynumu kapattım.

‘’Anne sen çok güzel kokuyorsun’’ diyerek kokumu içine çekti.

‘’Sende çok güzel kokuyorsun oğlum’’ dedim ve yanağını sesli bir şekilde öptüm.

Umut Ali, Nazlı’yı da getirip diğer tarafına yatırdı.

Ben, Yiğit, Umut Ali ve Nazlı olarak sırayla yatıyorduk.

Yiğit ve Nazlı Ali’nin göğsüne yattıklarında bende Yiğit’e sarılmıştım.

Sabah erkenden kalkıp hazırlandım ve kahvaltı hazırladım. Yiğit’i okula bırakacaktık ve bizde oradan hastaneye geçecektik.

Her şey hazır olduğunda odaya gidip üçünü de uyandırdım.

‘’Uykuculaarr sabah oldu hadi kalkın’’ diyerek üstlerindeki battaniyeyi açtım.

Nazlı ve Yiğit koro halinde ‘’5 dakika dahaa’’ dediler.

‘’Saat kaç?’’ dedi Umut Ali.

‘’8’e geliyor’’ dediğimde ikisini de gıdıklamaya başladı.

‘’5 dakika yok hadi kalkın bakalım’’ dedi ve ikisini de kucağına alarak ayağa kalktı.

Yiğit Nazlı’ya dönerek ‘’1 2 3’’ dedi ve koşmaya başladı.

Nazlı’da peşinden koşmaya başladığında gülerek onları izledim. Yarış yaparak yüzlerini yıkamaya gidiyorlardı.

Umut Ali yanıma gelip ‘’Günaydın karıcım’’ dedi ve dudaklarımdan öptü.

‘’Günaydın kocacım’’ dedim ve yanağından öptüm.

Onlar hazırlanırken ben yatakları toparladım ve çocukların odasına gittim.

Yiğit’in üstünü giydirdikten sonra Nazlı’nın üstünü giydirdim. Beraber mutfağa gittiğimizde Yiğit Nazlı’yı baştan aşağı süzdü.

“Nazlı bu ne?” dedi elindeki çatalı bırakarak.

“Ne?” dedi Nazlı anlamaz gözlerle Yiğit’e bakarak.

“Bu çok kısa” dediğinde bende şaşırmıştım.

“Karışmasana sen” dedi Nazlı ve sandalyesine oturdu.

“Baba giydiğine bakar mısın?” dedi Yiğit Umut Ali’ye dönerek.

“Çok güzel olmuşsun kızım” dedi Umut Ali gülerek.

“Baba bana destek olman lazım okulda bir sürü erkek var” dedi.

Büyümüşte küçülmüş lafı tam Yiğit’e uygundu.

Umut Ali, Yiğit’in elini tutarak “Bugün Nazlı okula gelmiyor oğlum benim yanımda olacak merak etme” dedi.

“Neden okula gitmiyorum?” dedi Nazlı.

“Hastaneye gideceğiz annecim” dedim tabağına kahvaltılık koyarak.

“Bende gelecek miyim?” dedi Yiğit.

“Sen bugün okula gideceksin annem ama erken alacağız seni de”

“Nazlı’nın neyi var?”

“Bir şeyi yok babacım birazcık hastalanmış sadece” dedi Yiğit’e dönerek.

“Hasta mıyım ben baba?”

Umut Ali bana baktığında Nazlı’nın elini tuttum. “Dün hastaneye gitmiştik ya meleğim doktor birazcık hasta olduğunu söyledi. Sana biraz ilaç vereceklermiş” dedim gözlerim dolarak.

“Sabah sabah bu kadar soru yeter bücürler hadi kahvaltınızı yapın” diyerek kurtardı beni Ali.

Bana göz kırparak yemeğimi işaret ettiğinde yemeye başladım. Çocukların karnını da doyurduğumuzda hazırlanıp çıktık.

Okula geldiğimizde arabadan indik.

Yiğit ilk önce Nazlı’ya sarılıp öptü.

“Dün geç gittiğimiz için saçını toplayamadım ama bugün toplayacağım” dedi Nazlı.

“Tamam” diyerek kabul etti Yiğit.

Bir şeyler anladığının farkındaydım. Umut Ali’ye de sarıldığında yanaklarından öptü.

“Dikkat et oğlum”

“Tamam baba” dedi ve benim yanıma geldi.

Yanaklarından sulu sulu öperek “Kimseyle kavga etmeni istemiyorum. Kendine dikkat et tamam mı?”

“Anne”

“Söyle annem”

“Seni çok seviyorum” diyerek sarıldı.

“Bize sadece tamam baba, anneye gelince seni çok seviyorum oluyor” dedi Umut Ali Yiğit’in saçlarını dağıtarak.

“Baba yapma ya saçlarımı bozuyorsun” dedi Yiğit sinirlenerek.

Saçlarını düzeltip yanaklarından tekrar öptüğümde “Babası sinirlendirme oğlumu” dedim ve elinden tutarak sınıfına götürdüm.

Tekrar döndüğümde arabaya binmişlerdi. Nazlı arkada uzanmış yatarken “Anne” dedi cılız bir sesle.

Arkamı dönüp baktığımda burnunun yine kanadığını fark ettim.

“Ali burnu kanıyor” dedim telaşla.

Dönüp arkasına baktıktan sonra arabayı durdurdu.

Hızla arabadan inip kapıyı açtığımda Ali’de yanımıza geldi.

“Annecim bunu burnuna tutalım böyle” diyerek burnuna peçeteyi tuttuğumda “Yanına bin hastaneye gidelim bir an önce” dedi Ali.

Nazlı’nın yanına oturup kucağıma aldım. Kafasını göğsüme yasladığında saçlarını okşadım.

Uyumuştu.

Ali sürekli aynadan bizi kontrol ediyordu.

Hastaneye geldiğimizde Ali Nazlı’yı kucağına aldı ve elimden tuttu.

Doktorun yanına girdiğimizde Nazlı uyanmıştı.

Sandalyelere oturduğumuzda Nazlı başını babasının göğsüne yasladı. Yorgundu.

“Merhaba Nazlı nasılsın?” dedi doktor.

Nazlı cevap vermeden sadece doktora baktı.

“Az önce yolda burnu kanadı yine” dedim.

“Kemoterapiye başlamamız lazım” dedi doktor.

“Test sonuçları?” dedi Umut Ali.

Tek umudumuz oydu şuan da. Güzel bir habere ihtiyacımız vardı.

“Maalesef hiç biri olumlu değil” dediğinde ağlamamak için elimi ağzıma götürdüm.

“Narin’im” diyerek elimi tuttu Ali.

“Anne neden ağlıyorsun?” dedi Nazlı kafasını kaldırarak.

Yanağını okşayarak “Bir şey yok annecim” dedim.

Doktorla daha sonra konuşmaya karar verip kemoterapi için bir odaya gitmeye başladık.

Odaya girdiğimizde Nazlı, Ali’nin kucağında oturuyordu “Nazlı’m, nazlı kızım” diyerek dikkati üzerine çekti Ali.

(Resimdekiler Umut Ali ve Nazlı değil. Sadece böyle olduklarını düşünün)

“Baba?” diyerek baktı boncuk gözleriyle.

“Şimdi sana iğne yapacaklar ama bu iğnenin içerisinde şeker var”

“İstemiyorum” diyerek ağlamaya başladı Nazlı.

“Annecim ama bu sana iyi gelecek lütfen” dedim güçlü durmaya çalışarak.

İçim parçalanıyordu. Onu böyle görmek yüreğimi yakıyordu.

“Babacım ben yanındayım elini tutuyorum bak. Saçlarını da öpüyorum” diyerek saçlarını öptü Nazlı’nın.

Nazlı, Ali’ye her boş bulduğu vakitte yanına gider saçlarını öptürürdü. Ali de itinayla her bir telini öperdi.

Hemşire geldiğinde ağlayarak “Acımayacak dimi?” dedi.

“Birazcık acıyabilir ama hemen bitecek” dedi hemşire.

Kafasını kaldırıp korkarak “Baba?” dediğinde Ali sakinleştirdi.

“Sana şarkı söylememi ister misin kızım? Bitene kadar şarkı söyleyeyim sana sende elime şekiller çiz” dedi.

Hemşire işini bitirip gittiğinde bende yanlarına oturdum.

“Bana masal anlatı söylesene” dedi dolu gözleriyle.

Ali Nazlı’nın saçlarından öperek söylemeye başladı.

Bana bir masal anlat baba

Içinde bütün oyunlarım

Kurtla kuzu olsun şekerle bal

Nazlı da eşlik etmeye başladığında artık gözyaşlarımı tutamamıştım.

Baba bir masal anlat bana

İçinde denizle balıklar

Yağmurla kar olsun güneşle ay

Nazlı diğer eliyle Ali’nin elini sıkıca tutup eşlik etmeye devam etti.

Anlatırken tut elimi

Uykuya dalıp gitsem bile

Bırakıp gitme sakın beni

Bana bir masal anlat baba

İçinde tüm sevdiklerim

İçinde İstanbul olsun

“Baba seni çok çok çok seviyorum” dedi kafasını kaldırarak. Ali alnından öpüp “Bende seni kooskocaman seviyorum herşeyim” dedi.

“Anneyi sevmiyor musun?” dedim kendimi toparlayarak.

“Annemi de çoook seviyorum” dedi bana eğilerek. Boynundan koklayarak öptüğümde “Annen seni yer” dedim.

Nazlı bitkin bir halde Ali’nin göğsünde yatarken hemşire gelip kolundakileri çıkarttı.

“Geçmiş olsun” dediğinde teşekkür edip doktorun yanına gittik.

Odaya girdiğimizde Nazlı bana gelmek için ağlamıştı. Kucağıma aldığımda göğsüme yatıp gözlerini kapattı.

“Hiç bir kan uymadı maalesef” dedi doktor lafı dolandırmadan.

“İlik bankalarından sonuç yok mu?” dedi Umut Ali.

“Maalesef Umut bey” dediğinde ağlamalarım hıçkırıklara dönüşmüştü.

“Şşş Narin’im yapma böyle” diyerek sırtımı okşadı. Nazlı uyanır diye korkuyordum.

“Geriye 2 çaremiz var” dediğinde doktora döndük.

“Kendi kök hücresini nakil edeceğiz. Fakat bu çok riskli. İyi hücreleri alırken kötü hücreleri de alabilme şansımız var. Çözeriz derken daha kötü edebiliriz. Bir diğeri ise aynı kandan olan kardeşiyle doğduğu gün göbek bağından ilik alıp deneyeceğiz.”

“Peki çocuğun doğum sürecinde?” dedi Umut Ali. “O süre zarfında ne olacak?”

“Kemoterapiye devam edeceğiz. Küçük hanımı ayakta tutmak için her şeyi yapacağız” dediğinde bir umut olduğu için mutluydum.

“Size verdiğim bu ilaçları düzenli içirin. Halsizlik, yorgunluk yapabilir. Okula gidiyorsa göndermeyin evde dinlensin. Sağlıklı besleyin. Her sabah aynı saatte de kemoterapiye gelirsiniz. Herhangi bir şey olursa da buradan benim numaram var her vakitte arayabilirsiniz” diyerek reçeteyi ve kartını uzattı.

Unut Ali, Nazlı’yı kucağımdan alıp doktorla vedalaştıktan sonra arabaya bindik.

Eve gitmeden önce Yiğit’i de okuldan almıştık.

Eve girdiğimizde çocukları bir güzel yıkadım ve oturma odasına yatak serdim.

Yemeğimizi de yedikten sonra mısır patlatıp film açtık. İkisini ortamıza alıp sarıldığımızda Ali yanağıma dokundu.

“Seviyorum seni” diyerek fısıldadığında tebessüm ederek gözlerine baktım ve avucunun içini öptüm.

Her zorluğa göğüs geriyordu. Bu zamana kadar bir kere bile of dememişti.

Benim çektiğim sıkıntılara göğüs germişti, evlendik hamile oldum duygularımla baş etti, Yiğit bize emanet edildi tereddüt etmeden bağrına bastı, çocuklar büyüyene kadar ağlaması, yemesi, içmesi, uykusuz geceleri, hastalıkları, doğum günleri vs derken bir kere bile yıkıldığını görmedim. Şimdi de yine dik durarak kızının hastalığına göğüs geriyordu.

İsmi gibi umuttu o. Umut doluydu. Umudumdu. Umut’umdu.
---------- 🦋 -------- 🦋 ------------

Son 2...

Nazlı kızımız hasta 🥺❤️

Yorum yapmayı, oy vermeyi ve takip edip destek olmayı unutmayın lütfen 🙏🏻 💞

(6 yaşında olduklarını farz edelim😁)

Loading...
0%