Yeni Üyelik
58.
Bölüm

54. Bölüm - Çaresiz

@galaksikadin

Sabah yine erkenden kalkıp kemoterapiye gelmiştik.

Dün gece film izlerken çocuklarla beraber uyuyakalmıştım.

“Anne canım çok acıyor” dedi Nazlı ağlayarak.

“Özür dilerim annecim özür dilerim” diyerek elini tuttuğumda kafasını yan tarafa eğdi.

Umut Ali, Yiğit’le beraber oyuncak almaya gitmişti.

Yiğit bugün okula gitmek istemeyip Nazlı’yla vakit geçirmek istemişti. Bizde çok fazla ısrar etmemiştik bu duruma. Yiğit Nazlı’ya iyi geliyordu çünkü.

“Naaazzzlllııı” diyerek elinde bir paketle içeri girdi Yiğit.

“Yiiiiitttt” diye şaşkınca elindeki pakete baktı. “Ne var onun içinde?”

“Hediye”

“İçerisinde ne var ama?”

“Hediye”

“Yiit ne hediyesi?”

“Senin hediyen”

“Ya anne bir şey söyle” diyerek dolu gözleriyle bana baktığında “Oğlum kardeşin merak ediyor” dedim.

“Tamam ama hediye sonuçta içindekini söylersem hediye olmaz ki”

“Doğru söylüyor annecim” diyerek Nazlı’ya döndüğümde kafasını sandalyeye yaslamıştı.

Çok halsizdi. Giderek daha çok halsizleşiyordu.

“Babacım nasılsın?” diyip başının üstünden öptü Ali.

“Baba kolum acıyor. Bir de çok yoruldum. Eve gitmek istiyorum” dedi boncuk gözlerinden yaşları akıtarak.

“Çok az kalmış güzel kızım azıcık daha sabret. Hemen eve götüreceğim seni ve sımsıkı sarılacağım” dedi Ali yanaklarındaki yaşı silerek.

Telefonum çaldığında dışarı çıkıp sandalyelerden birisine oturdum ve telefonu açtım.

“Efendim Bahar?”

“Narin, Nazlı nasıl oldu?”

“Bilmiyorum Bahar. Kızım gözlerimin önünde eriyor ama ne yapacağımı bilmiyorum”

“Sakin ol. Böyle yaparsan daha çok üzersin Nazlı’yı. Yiğit’te anlıyor. Yapma bunu çocuklara”

“Kan tahlillerinin hiç biri olumlu çıkmamış” dedim ağlayarak.

“Peki ne olacak şimdi?”

“Bir kardeşi olursa ondan alınan kök hücreyle kurtulabilirmiş”

“Yapın o zaman”

“Kolay değil Bahar. Kızım bu haldeyken çok zor geliyor”

“Narin kızın için bu gerekli biliyorsun. Bak şöyle yapalım. Siz çıkışta bize gelin çocukları bize bırakın. Bende size akşam için bir şeyler hazırlayayım ve vakit geçirin biraz”

“Olmaz Bahar. Nazlı durmaz zaten. Çok halsiz”

“Tamam uyur bizde. Hem Ateş’le de oynarlar kafası dağılır”

“Umut Ali ne der bilmiyorum”

“Bir şey demez anlar o. Nazlı için bu şart Narin. Nazlı yanınızdayken odaklanamazsın bile”

“Teşekkür ederim Bahar çok sağol”

“Üzme kendini Nazlı çok güçlü bir çocuk. Bunu da atlatacağız” dediğinde Yiğit yanıma geldi. “Bahar sonra konuşalım mı?”

“Dediklerimi unutma. Çocukları öp” dediğinde vedalaşıp kapattık.

“Annem” dedi bacaklarımın arasına girerek.

Küçük elleriyle gözyaşlarımı silerek “Anne Nazlı’nın neyi var?” dedi.

“Birazcık hastalanmış” dediğimde beni susturdu. “Anne ben kardeşimi tanıyorum. Bana yalan söyleme” dedi.

“Annecim” diyerek ellerini tuttuğumda uzunca öptüm.

“Gel seninle konuşalım” diyerek yanımdaki sandalyeyi gösterdim.

Yanıma gelip oturduğunda ellerini ellerim arasına aldım.

“Annecim biliyorsun Nazlı hasta”

“Biliyorum”

“Nazlı’nın kanında küçük küçük mikroplar varmış ve bu Nazlı’yı hasta ediyormuş. Aldığı o ilaçlar da mikropları temizlemek için. Belki bizim kanımızdaki güzel hayvancıklar uysaydı kardeşin hemen iyileşebilirdi. Ama maalesef uymadı”

“Nazlı iyileşemeyecek mi?” dedi durgun bir sesle.

“İyileşecek oğlum. Eğer küçük bir kardeşi olursa onun kanı iyileştirebilirmiş”

“Benim kanım olmamış mı? Bende kardeşiyim”

“Olmamış annecim” diyerek yanağını okşadım.

“Gerçek kardeşi olmadığım için mi?” dedi üzülerek.

“Şşş oğlum konuştuk ama bunları seninle. Sadece küçük bir bebek olması gerekiyor. Yeni doğduğun zaman karnında bir şey oluyor bebeklerin. Ordan alacaklar”

“Anne Nazlı’ya bir şey olmasın” dedi. Bir damla gözyaşı düştüğünde sildim hemen.

“Bir şey olmayacak bitanem. Nazlı iyileşecek” diyerek kendime çektim ve sarıldım.

“Nazlı bu kadarını bilmiyor. Söylemeyeceğiz tamam mı?”

“Tamam anne” diyerek kafasını omzuma koydu ve sarıldı.

“Ohh mis kokulum benim” diyerek saçlarından öptüm.

“Narin’im” diyerek odadan çıktı Umut Ali.

Nazlı kucağında uyuyordu.

“Ali” dedim be ayağa kalktım. “Bitti mi?”

“Evet bitti hadi gidelim” dediğinde elindeki poşetleri aldım ve Yiğit’in elinden tuttum.

Arabaya bindiğimizde Nazlı, Yiğit’in dizine yattı.

“Ali”

“Efendim” dedi düşünceli bir şekilde.

“Bahar bizi çağırıyor. Daha doğrusu çocukları”

Kaşlarını çatarak anlık bana bakıp tekrar yola döndü.

“Neden?”

“Şey çocuklar Ateş’le oynar diye”

“Nazlı’nın hali yok”

“Evet biliyorum bende dedim ama akşam yalnız kalmamızı istiyor” dedim utanarak.

Ellerimle oynamaya başladığımda elini elimin üzerine koydu.

Kafamı cama yaslayarak yolu izlemeye başladım.

Bir süre sonra Bahar’ların evine geldiğinizde Nazlı da uyanmıştı.

Aldığımız oyuncaklarla yukarı çıktık.

“Halaaa” diyerek yanıma geldi Ateş ve kocaman sarıldık.

“Naber halacım”

“İyiyim hala” dediğinde yanaklarından öptüm.

Bahar’la ve abimle de sarıldıktan sonra içeri girdik.

Nazlı, Yiğit ve Ateş yere oturmuş oyuncakları açıyorlardı. Nazlı paketini açtığında içinde oyuncak makyaj malzemelerinin olduğu bir kutu çıkmıştı.

“Hiiihhh” dedi Nazlı sevinerek.

“Babaaa” diyerek Ali’ye koşup sarıldığında “Teşekkür ederim teşekkür ederim teşekkür ederim” dedi.

Ali yanağından öperek “Rica ederim güzel kızım” dedi.

“Yiiit bana sözün vardı” dedi gülerek.

Yanlarına oturup Yiğit’in saçını topladı ve oyuncak makyaj malzemeleriyle makyaj yaptı. Oyuncaktı ama gerçek gibiydi. Gerçekten boyamıştı Yiğit’in yüzünü.

“Ali” dedim sorgularcasına.

“İyisi merak etme” dedi. Oyuncağın alerji yapmasından korkuyordum ama biliyordum Umut Ali en iyisini en zararsızını seçerdi.

Onlar sohbet ederken ben çocukları izliyordum.

Sıra Ateş’e geldiğinde “Ben niye yaptırıyorum” dedi itiraz ederek.

“Çünkü ben istiyorum”

“Ben istemiyorum”

“Ateş” dedi Yiğit.

“Banane ya sen söz vermişsin ben vermedim ki”

“Atiiişş lüütttfeeenn” dediğinde Ateş biraz düşündü ve kabul etti.

“Narin benimle gelsene” diyerek mutfağa çağırdı Bahar.

Yerimden kalkıp gittiğimde tezgahın önünde bekliyordu.

“Ben size yiyecek bir şeyler de hazırladım. Eve gidince uğraşmazsın. Çocuklar bana emanet olacak merak etme”

“Bahar içime hiç sinmiyor”

“Narin” dedi elimi tutarak. “Biraz vakit geçireceksiniz sadece. Bir şey olursa arayacağım ben seni”

“Teşekkür ederim” diyerek sarıldığımda “Her şey yoluna girecek” dedi.

Oturma odasına dönüp “Ali” dedim.

Gideceğimizi anladığı için elini dizlerine koyup kalktı.

“Anne” dedi Yiğit.

Yere yanlarına oturarak ellerini tuttum.

“Bahar teyzeniz bugün burda kalmanızı istiyor kalır mısınız?” dedim.

“Evet hep beraber oynarız” dedi Hakan abim.

“Anne ben gelmek istiyorum” dedi Nazlı bana sarılarak.

Kafamı kaldırıp Ali’ye baktığımda yere diz çöktü.

“Nazlı’m” dedi elini tutarak.

“Baba ben kalmak istemiyorum sizinle gelmek istiyorum” dedi gözlerini doldurarak.

“Babacım Ateş’in evde tek başına canı sıkılıyormuş kalmanızı çok istiyor” dedi Ateş’e göz kırparak.

“Çilek bak beraber oyun oynarız burada” dedi Yiğit.

“Ben eve gitmek istiyorum” dedi ağlayarak.

Umut Ali’ye bakıp “Gelsinler” dedim. Nazlı’yı kucağına alıp yerden kalktığında bende kalktım.

“Turşihan biz de bugün kuaför partisi yapacaktık. Sen şimdi gidiyorsan kim kuaförlük yapacak bize” dedi abim.

Nazlı başını Ali’nin omzuna koyup kollarını boynuna doladığında “Gidelim” dedi Ali.

“Ya da ben burda kalacağım” dedi Nazlı.

Bir kuaför ikna etmişti kızımı.

“Anne kalayım mı?” dedi kafasını kaldırarak.

“Kalmak istiyor musun?” dedim.

Olumlu anlamda kafasını salladığında Yiğit’e döndüm. “Oğlum sen kalmak istiyor musun?”

“Eğer Nazlı kalırsa bende kalırım” dedi.

Ali’ye baktığımda gözleriyle onayladı beni.

“Tamam kalabilirsiniz” dediğimde Ateş “Oleyy” dedi.

Çocuklara sarılıp öptükten sonra Bahar’ın hazırladıklarını alıp kapıya çıktık.

“Bahar bir şey olursa mutlaka ara” dedim.

Aklım onlarda kalacaktı.

“Merak etme bir şey olmayacak” dedi kararlı bir sesle.

“Gelmek isterlerse beni ara gelip alayım hemen” dedi Umut Ali.

“Tamam merak etmeyin”

“İlaçları da çantasında var”

“Ay tamam gidin artık” dedi Bahar sinirlenerek.

“Gitmeye niyetiniz yoksa girin eve” dedi abimde.

Nazlı kapıya geldiğinde el salladı.

“Annecim gelmek istediğiniz zaman söyle gelip alırız tamam mı?” dedim yanağından öperek.

“Tamam anne bay bayyy” diyerek el salladı ve yanağımdan öptü.

Umut Ali önde ben arkada dışarı çıktık. Arabaya bindiğimizde arabayı çalıştırırken kucağımdaki poşetleri işaret ederek “Onlar ne?” dedi.

“Bahar yemek hazırlamış bize”

“Gerek yoktu alırdık bir şeyler”

Omzumu bilmem anlamında silktim.

“Aklım çocuklarda” dedim.

“Merak etme eğlenirler”

“Gelmek istiyordu zorla kalıyor gibi oldu”

“Kalmak istemese ağlardı. Kuaför meselesini duyunca hemen kabul etti”

Derin bir nefes alıp verdiğimde “Bir şey lazım mı alalım mı?” dedi.

“Yok lazım değil”

Siteye geldiğimizde arabayı park edip eve çıktık.

“Narin’im ben bir duşa gireyim mi?”

“Tamam senden sonra da ben girerim” dedim ve mutfağa gittim. Yorgunduk ikimizde. Hem fiziksel hem mental olarak.

Umut Ali duşa girdiğinde bende yemekleri hazırladım.

Sofra hazır olduğunda Umut Ali yine siyahlarını giyip yanıma gelmişti.

“Bende duşa girip geleyim hemen” dedim ve banyoya gittim.

Güzelce yıkandıktan sonra odaya girip hazırlandım.

Son olarak parfümümü de sıktığımda oturma odasına gittim.

Ali koltuğa oturmuş kollarını dizine yaslamış ve ellerini birleştirmiş bir şekilde oturuyordu.

Girdiğimi görünce ayağa kalkıp karşıma geçti.

“Prensesler gibisin” diyerek elimi tuttu ve parmak uçlarımdan öptü.

Sandalyemi oturmam için çektiğinde tebessüm ederek oturdum. Omzumun üstünden öpüp karşıma geçtiğinde yemeklerimizi yemeye başladık.

Yemek esnasında sohbet etmeye başladığımızda duraksadım.

“Ali” diyerek çatalımı bıraktım

“Narin’im”

“Ali ben korkuyorum” dediğimde sandalyesinden kalkıp yanıma geldi ve önümde diz çöktü.

Bir eliyle ellerimi tutup “Bir şey olmayacak” diyerek yanağımı okşadı. “Güven bana. Kızımız için elimden gelen her şeyi yapacağım sizin için”

“Ali dayanamıyorum göğsüm sıkışıyor”

“Şşş geçecek hepsi biz neler atlatmadık ki”

“Bu çok farklı ama”

“Gel bakalım sen” diyerek elimi tuttu ve ayağa kalktı

Telefonundan müzik açarak kenara koymuştu.

Ellerini belime dolayarak kendine çektiğinde boynuna sarıldım ve içten içten ağladım. Hafif hafif dans etmeye başladığımızda hüzünlü buruk bir huzur vardı içimde.

Sakinleştiğimde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerimi silip saçlarımı sırtıma attığında işaret parmağını boynumdan gerdanıma indirdi.

Gözlerimi kapattığımda nefesini boynumda hissetmiştim.

Omuzlarını sıktığımda “Kendini bırakmanı istiyorum” diyerek kulağıma fısıldadı.

Olumlu anlamda kafamı aşağı yukarı salladığımda elleri belimde sıkılaşmıştı.

Bir elini yanağıma koyup boynumdan öpmeye başladığında tamamen teslim olmuştum.

Boynumda gezinirken geri çekilip alnını alnıma yasladı ve derin bir nefes vererek “Seni çok seviyorum” dedi.

“Bende seni seviyorum. Hemde çok seviyorum” dediğimde dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Birbirimize bir süredir hasrettik.

Öpüşlerimiz şehvetlendiğinde elleri bacaklarımda gezinmeye başladı.

Boynumu tekrar öpmeye başladığında bir anda kucağına aldı beni ve odamıza doğru yürümeye başladı.

Yatağın üzerine yavaşça yatırıp ayakkabılarımı çıkarttı.

Üzerime gelip alnımdan öptü.

İlk günkü gibi hissediyordum. Umut Ali’yle her birlikte oluşumuzda sanki ilk günki gibi oluyordu her şey. Çok heyecanlanıyordum.

Yüzümün her bir ayrıntısını öpüp boynuma doğru inmeye başladı.

Elleriyle bacaklarımı okşamaya başladığında ensesindeki saçlarla oynamaya başladım.

Göğsüme doğru indiğinde derin nefes alıp vermeye başlamıştım.

Yüzüme bakıp “Narin’im sakin ol” dedi

Elimi yanağına koyarak “Devam et” dedim.

Kıyafetimin üstünden göğsüme dokunduğunda gömleğinin düğmelerini açmaya başladım.

Gömleğini üzerinden tamamen çıkarttığında sırtımdan elbisemin fermuarını indirdi.

Elbiseyi vücudumdan yavaşça indirdiğinde sadece alt iç çamaşırımda duruyordum karşısında.

Boynumdan başlayıp göğüslerime yavaş yavaş inerek ıslak öpücükler bırakıyordu.

Bir eli vücudumda gezinirken diğer eliyle yataktan destek alıyordu.

En alta indiğinde bacak arama nefesini üfledi. Belim yay gibi gerildiğinde çarşafı sıktım.

İç çamaşırımı da çıkarttığında tamamen çırılçıplak kalmıştım.

Kalçamdan tutup destek aldığında kasıklarımla ilgilenmeye başladı.

İnlemelerimin arasında tam doruklara ulaşmıştım ki Umut Ali geri çekildi.

‘’Ali’’ dedim nefes nefese.

Yataktan kalkıp kemerini çıkarttı ve ardından pantolonunu indirdi.

Boxerını da çıkartıp üstüme geldiğinde boynuma gömülüp kokumu ciğerlerine çekti.

Kendine rahat bir pozisyon aldı ve ‘’Seni çok seviyorum’’ diyerek yavaşça içimi doldurdu.

Dillerimiz değil bedenlerimiz konuşuyordu. Sevgi ağacımızın bir dalıydı bu. Zevk ve şehvet içeren bir dalı.

Bulutların üzerinde uçmak için kanatlara ihtiyacım yoktu. Umut Ali bunu fazlasıyla sağlıyordu.

Her hareketinde dudaklarından güzel cümleler dökülüyordu.

Umut Ali’ye sarılarak rahatladığımda alnımdan öpüp yanıma yattı ve belimin altına kendi yastığını koydu.

‘’Biraz böyle kal’’ dedi.

Dediğini yapıp bir süre öyle kaldım.

Kolunun üstüne yatıp bana döndü ve saçlarımla oynamaya başladı.

‘’Güzel karım benim’’ diyerek saçlarımdan öptü.

Tebessüm ederek baktığımda gözlerindeki aşkı görebiliyordum.

Bir süre yatakta vakit geçirip duşa girdik.

Yemek masasını toplarken Umut Ali belimden tuttu.

‘’Narin’im sigara içsem?’’

Uzun süredir sigara içmiyordu. Günde paketlerce sigara bitiren adam şimdi 1 tane içmek için izin istiyordu.

‘’Olur’’ dediğimde yanağımdan öpüp balkona çıktı.

Evi güzelce toparlayıp ikimize de kahve yaptım ve balkona çıktım.

Elimdeki tepsiyi alıp masaya koyduğunda yanına oturdum.

‘’Çocuklar ne yapıyor acaba şuan. Arasak uyumuyorlarsa gidip alsak’’ dedim.

‘’Arayalım sevgilim. Gelmek isterlerse eğer gider alır gelirim’’ diyerek telefonunu çıkardı ve abimi görüntülü aradı.

Telefonu açar açmaz ‘’Buyrun Hakan telesekreter?’’ dedi Hakan abim

‘’Bir telesekreter alamadın mı kendine?’’ dedi Umut Ali.

‘’Beğenemedin mi?’’

‘’Yok valla beğenemedim’’

‘’Abi çocuklar nerede?’’ dedim araya girerek.

‘’Oynuyorlar’’

‘’Bir sorun yok dimi. Nazlı nasıl?’’ dedi Umut Ali.

‘’Yok yok iyiler gayet bak göstereyim’’ diyerek yanlarına gitti.

‘’Çocuklar bunları tanıyor musunuz?’’ diyerek çocuklara uzattı telefonu.

‘’Aa annem’’ dedi Nazlı.

‘’Annem. Güzel kızım napıyorsun. Nasıl hissediyorsun kendini?’’

‘’İyiyim anne sadece biraz yoruluyorum’’

‘’Annee’’ diyerek Yiğit girdi kadraja.

Saçı toplanmış renkli tokalar takılmış, gözlerinin üstüne yeşil boya sürülmüş ve dudağına da kırmızı ruj sürülmüştü.

‘’Annecim bu ne hal?’’

‘’Anne sen bir de Ateş’i gör’’ diyerek telefonu abimden aldı ve Ateş’i gösterdi.

Saçlarında bir sürü çıtçıtlı toka vardı. Yüzünde anlamsız şekiller vardı.

‘’Ateş tırnaklarını göster’’ dediğinde sarı ojeli tırnaklarını gösterdi.

‘’Oğlum bu haliniz ne sizin?’’ dedim gülerek.

Umut Ali’de gülerek ekrana bakarken ‘’Anne bizi ne zaman alacaksınız?’’ dedi Yiğit.

‘’Burda kalmayacak mısınız?’’ dedi Ateş.

‘’Annecim eğer kalmak istemezseniz baban gelip alabilir sizi’’

‘’Anne ben sensiz uyumak istemiyorum. Ama kal derseniz kalırım’’ dedi.

Nazlı birkaç defa babaannemde kalsa da Yiğit benden ayrı kalmamıştı hiç.

‘’Ben geliyorum o zaman hazırlanın’’ dedi Umut Ali.

‘’Nereye geliyorsun lan?’’ dedi abim telefona seslenerek.

‘’Hakan çocukları hazırlasana gelip alayım’’

‘’Bir şey mi oldu?’’ dedi abim.

‘’Bizimde aklımız çocuklarda kalıyor. Gözümüzün önünde olsunlar’’ diyerek açıklama yaptı Umut Ali.

‘’Tamam siz nasıl isterseniz. Sen çıkma ben getireyim’’

‘’Zahmet etme sen ben geliyorum hemen’’

‘’İyi gelince ara indireyim aşağı’’

‘’Narin’im sen banyo yaptın çıkma dışarı ben alıp geleyim. Burda da oturma hasta olursun’’ dediğinde içeri geçtim bende.

Umut Ali çocukları almaya gittiğinde bende koltukta oturup onları bekledim.

Yorgundum ve bu yorgunluk çaresizliğimin yorgunluğuydu.

Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ne yapacaktım bilmiyordum. Hayatımın hiçbir anında kendimi bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Çok acı çekmiştim. Hayatımda çok büyük değişiklikler olmuştu, çok çıkmazlara girmiştim ama hiçbiri bu kadar çaresiz değildi.

Evladımla sınanıyordum resmen. Tarifi yoktu.

Gözümün önünde ellerimden kayıp gidiyordu yavrum ve benim elim kolum bağlıydı.

Zil çaldığında gözyaşlarımı silip kendimi toparladım ve kapıyı açtım.

Yiğit, ‘’Anne’’ diyerek sarıldığında eğilip sıkıca sarıldım. Yanaklarından sulu sulu öperek ‘’Annem’’ dedim ve kokusunu içime çektim.

‘’Ben seni çok özledim’’

‘’Bende seni çok özledim birtanem’’

‘’Biraz da içerde mi sarılsanız acaba?’’ dedi Umut Ali.

Kafamı kaldırıp ona baktığımda kucağında Nazlı uyuyordu.

‘’Anne oğul birbirimizi özlemişiz ne var?’’

‘’Bir şey yok güzelim istediğiniz kadar özlem giderin bende beklerim sizi ama evimize girelim şimdi’’ dediğinde gülümseyerek geri çekildim.

Kapıyı kapatıp kilitledikten sonra Nazlı’nın yatağını açtım. Umut Ali yatağa yatırdığında üzerini güzelce örttüm ve saçlarından öptüm.

Umut Ali’de boynundan öptüğünde odadan çıktık.

Yiğit koltukta oturmuş yeri izliyordu.

‘’Birtanem’’ dedim yanına oturarak.

Sessizce toparlanıp kucağıma geldiğinde ellerimi beline doladım.

‘’Oğlum bir şey mi oldu?’’ dedim başının üstünden öperek.

Umut Ali’de yanımıza gelip oturduğunda elini Yiğit’in dizine koydu.

‘’Anne’’

‘’Söyle annecim’’

‘’Ben sizi çok seviyorum’’

‘’Bizde seni çok seviyoruz’’ dedim ve daha sıkı sarıldım.

‘’Bugün sizinle uyuyabilir miyim?’’ dedi çekinerek.

Umut Ali’ye baktığımda Yiğit’i izlediğini fark ettim.

‘’Uyuyabilirsin oğlum’’ dedim sırtını okşayarak.

‘’Annecim bir şey mi oldu?’’

‘’Annem’’ dedi kollarını boynuma dolayarak.

Belinden daha sıkı sarılıp boynuna üst üste öpücükler kondurdum.

Sorularıma cevap vermiyordu.

‘’Hadi bakalım önce seni güzelce yıkayalım sonra da uykuya’’ dedim ve poposuna vurdum.

Banyoya girdiğimizde güzelce yıkadım. Yanakları kızarmıştı.

Havlusuna sarıp banyodan çıktığımızda odasına gittik. Umut Ali, Yiğit’in yatağına oturmuş Nazlı’yı izliyordu.

Yiğit’in geceliklerini giydirdiğimde ‘’Gel bakalım’’ diyerek kollarını açtı Umut Ali.

Yiğit yanına gittiğinde Ali sıkıca sarıldı ve boynundan koklayarak öptü.

Yiğit, Umut Ali’nin boynuna sarıldığında ‘’İyi ki benim babamsın’’ dedi.

‘’Sende iyi ki benim oğlumsun. Sizin babanız olduğum için çok şanslıyım’’

‘’Sen en iyi babasın’’ dedi sesi çatallaşarak.

‘’Bak bakalım sen bana’’ dedi kaşlarını çatarak.

Yiğit zorla baktığında ‘’Oğlum’’ dedim ve yanlarına gittim.

Bir sorunu vardı ama anlatmıyordu.

‘’Uyuyalım mı?’’ dedi gözyaşını silerek.

Tam ısrar edecektim ki Umut Ali elini dizime koyup beni susturdu.

‘’Sen şimdi odaya geç yatağa yat bizde geliyoruz’’ dedim.

Yiğit odaya gittiğinde ‘’Ali bir şey olmuş’’ dedim endişelenerek.

Derin bir nefes verip ‘’Üstüne çok gitmeyelim anlatacaktır. Git hadi sen bende kızımla burada uyuyayım’’

‘’İyi geceler sevgilim’’ dedim.

‘’İyi geceler Narin’im’’ diyerek dudaklarımdan öptü ve Nazlı’nın yanına yattı.

Gece lambasını açıp ışığı kapattım ve odaya gittim.

Yiğit yatakta yatmış tavanı izliyordu.

Bizim odada bulunan gece lambalarını açıp yatağa yattım.

Kollarımı açtığımda göğsüme yattı.

‘’Babam nerede?’’

‘’Nazlı’nın yanında annecim’’ dedim yanağını okşayarak.

‘’Babam kızmaz dimi?’’

‘’Neye kızacak oğlum?’’

‘’Yerinde yatıyorum ya o yüzden’’

‘’Annecim baban sana ne zaman kızdı?’’

‘’Anne sana bir şey söyleyeceğim’’ dedi tişörtümle oynayarak.

Saçlarını okşayarak ‘’Söyle annecim’’ dedim.

‘’Sensiz başka birisinin evinde kalacağım zaman korkuyorum’’

‘’Neden korkuyorsun?’’

“Beni bırakırsın diye” dediğinde saçlarıyla oynayan elim durdu.

“Anne bir gün sizde beni bırakacak mısınız?”

“Oğlum o nasıl laf öyle seni hiç bırakmayacağız biz”

“Kötü rüyalarımda siz beni bırakıyorsunuz. Babam beni istemiyor”

“Kötü rüya onlar kovalım gitsin. Biz seni çok seviyoruz annecim. Evet seni ben doğurmadım ama seni ben emzirdim, seni ben büyüttüm. Ağladığında baban seni kucağına aldı. Sana şarkı söyledi, her istediğini yaptı. Ve en önemlisi seni çok sevdi. Sen bizim gerçekten oğlumuzsun düşünme lütfen bunları olur mu?”

“Ben sizi çok seviyorum” dedi sarılarak.

Her fırsatta sevdiğini söylüyordu. Sarılıp öpüyordu. Bazen boynumu koklar dakikalarca ayrılmazdı oradan. Sevdiğini çok iyi gösteriyordu.

“Biricik oğlum için uyku vakti şimdi” dedim yanaklarından öpüp.

Sarılıp kendimizi uykuya teslim ettik.

Yaklaşık 3 haftadır kemoterapiye geliyorduk. Bu süre zarfında Umut Ali’nin çalıştığı yerdeki insanlar, benim butik mağazama gelen insanlar ve tanıdığımız diğer insanlar kan tahlili vermişti fakat hiçbiri uyumlu olmamıştı.

Bebeğimiz olması için Umut Ali’yle neredeyse her gün birlikte olmuştuk ama hâlâ bir sonuç yoktu.

Sabah yine kemoterapiye gitmek için erkenden uyandım. Kahvaltı hazırladıktan sonra Umut Ali’yi uyandırdım ve çocukların odasına gittim.

“Uykucu kuşlar uyanın bakalım” diyerek perdelerini açtım.

Yiğit homurdanarak yorganı kafasına kadar çekmişti. Yanına gidip yorganı açtım.

“Kalk bakalım fındık kurdum”

Nazlı’nın yanına da gidip yanağına dokundum. Ateşi vardı yine.

“Annecim, güzel kızım. Hadi kalk birtanem birazcık yemek ye hastaneye gideceğiz”

“Anne gitmek istemiyorum artık” dedi ağlamaklı ses tonuyla.

“Bunları konuşmuştuk ama biz”

“Canım acıyor anne gitmek istemiyorum”

“Annem yapma böyle nolur” dedim ve elinden tutup öptüm.

“Çilek kalk hadi” dedi Yiğit.

“Offf” diyerek yataktan kafasını kaldırdığında yastığının üzerinde bir sürü saç vardı.

Korku dolu gözlerle yastığa baktığımda Nazlı’da dönüp yastığa baktı.

“Anne?” dedi.

Umut Ali odaya girip “Günaydın” dedi ve yanımıza geldi.

Gözlerim dolarak “Ali” dediğimde o da yastıktaki saçları gördü.

Kemoterapiye başladığımızdan beri saçları dökülüyordu ama bu kadar değildi.

Neredeyse saçının yarısı yastıktaydı.

“Baba saçlarım gitmiş” dedi ağlayarak.

Umut Ali, Nazlı’yı kucağına alıp yanağından öptü.

“Daha güzelleri çıkacak boncuğum üzülme sen” dedi.

Akan gözyaşlarımı silip ayağa kalktığımda Yiğit yastıktaki saçları toparladı ve dolabındaki bir kutuya koydu.

Nazlı’nın saçlarını kutuda biriktiriyordu. Bunun için ahşap bir kutu istemişti bizden ve Nazlı’yla beraber boyamışlardı.

“Hadi kahvaltıya” diyerek çocukları gönderdi Umut Ali. Bana dönerek “Saçlarını kesmemiz lazım” dedi zorlukla.

“Ali” diyip ağlamaya başladığımda sarılıp başımın üstünden öptü.

“Güçlü olmamız lazım yapma böyle”

“Onu böyle görmeye dayanamıyorum. Elimizden gidiyor”

“Bulucam ben bir çaresini” diyip alnımdan öptü ve gözyaşlarımızı sildi.

‘’Anne Nazlı’nın burnu kanıyor’’ diye bağırdı Yiğit.

Koşarak mutfağa gittiğimizde fazlasıyla kan akıyordu.

Hemen peçete bulup Nazlı’nın burnuna tuttuğumda korktu.

‘’Anne’’ dedi ağlayarak.

‘’Korkma annecim burdayız bak’’

‘’Ali çok fazla kanıyor’’ dedim Umut Ali’ye dönerek.

‘’Oğlum git üstünü giy hastaneye gidiyoruz’’ dedi Yiğit’e dönerek.

Yiğit koşarak odasına gitti ve üstünü değiştirip geldi.

Nazlı’nın burnunun kanaması durmuştu fakat çok fazla halsizleşmişti.

Kucağıma oturtup kafasını göğsüme yaslandırdım.

‘’Baba geldim’’ dediğinde Umut Ali Nazlı’yı kucağına almak için eğildiğinde Nazlı kollarını boynuma doladı.

Gittikçe zayıflamıştı ve ağırlığı yoktu.

‘’Kızım’’ dedi Umut Ali elini uzatarak.

‘’Gelmek istemiyorum annemin kucağında durmak istiyorum’’

‘’Arabada yine annenin kucağına geçersin’’

‘’Banane’’ dedi omuzlarını silkip.

Hamile olma ihtimalime karşı ağır kaldırmamaya çalışıyordum.

‘’Annecim arabaya kadar baban taşısın’’ dediğimde ağlayarak kabul etti.

Umut Ali Nazlı’yı kucağına aldıktan sonra Yiğit’in de elini tutup arabaya indi.

Bende çocuklar için çanta hazırlayıp inmiştim.

Nazlı hala geceliğiyle duruyordu.

Arabaya bindiğimde Nazlı göğsüme yattı.

hastaneye giderken babaannemi de almıştık.

Doktor kontrol için yanımıza geldiğinde Umut Ali’yle kapının önüne çıkmıştık. Yaptığı tahlil sonuçlarını incelerken burnunun kanamasından bahsettik.

‘’Bunu söylemeyi gerçekten istemezdim fakat kemoterapi işe yaramıyor. Nazlı’yı hastaneye yatırmamız gerekiyor’’ dedi.

Duyduğum şeyle nefesim daralmıştı. Elimi göğsüme götürüp ağlamaya başladığımda Umut Ali sinirle duvara vurdu.

‘’Ali’’ dediğimde sandalyelerden birisine oturdu ve başını elleri arasına aldı.

Perişandık ve elimizden bir şey gelmiyordu.

Daha çok küçüktü bu kadar acıyı çekmemesi lazımdı.

Doktor bey yanımıza gelerek ‘’Kemoterapiden sonra yatışını yapalım’’ dedi.

Umut Ali kendini toparlayarak ayağa kalktı. ‘’Tamam ne gerekiyorsa ayarlayın’’ dedi.

‘’Narin’im kızımızın yanına git geleceğim’’ dediğinde kolundan tuttum.

‘’Nereye?’’ dedim ağlayarak.

‘’Geleceğim’’ diyip alnımdan öptü ve gitti.

Umut Ali’nin kalktığı yere oturup yüzümü kapatarak ağlamaya başladım.

Küçük ellerin ellerimin üstüne dokunmasıyla kafamı kaldırıp baktım.

‘’Annem’’ dedi Yiğit.

Gözlerimi silip ‘’Oğlum’’ dediğimde sarıldı.

Tutmaya çalıştığım gözyaşlarım tekrar akmaya başladığında Yiğit’e sarılarak ağlamaya devam ettim.

--------- 🦋 ------ 🦋 ----------

Son 1...

Yarın veda edeceğiz..

Yorum yapmayı, oy vermeyi ve takip edip destek olmayı unutmayın lütfen 🙏🏻💖

İyi okumalar. Hoşçakalın🥰❤️

(Baba ve kızı)

(Hakan, Yiğit, Ateş ve Nazlı)

(Temsili fotoğraflardır)

Loading...
0%